Create Your Own Countdown

Google

   
  *** İYİLİK İÇİN KOŞANLARIN YERİ***
  İSTANBUL- BİRLEŞMİŞ MİLLETLER - HİDROJEN ENERJİ MRK *NASIL ENGELLENDİ* !!!
 








Image

Image

Image

Image


UNIDO ICHET.TÜRKİYENIN İLK HİDROJEN ENERJİLİ OTOBÜSÜ Olacaktı<<TIKLA  


UNIDOTÜRKİYENİN İLK HİDROJEN ENERJİLİ HAFİF TİCARİ ARACI olacaktı<<TIKLA

Yerli Malı Eko-Karavan için Seri İmalat ... Norm Enerji Sistemleri LTD.

h2 eko karavan basI±n lansmanI± - YouTube

4vZTHDMwjZs

www.youtube.com/watch?v=4vZTHDMwjZs  <VİDEO <TIKLA

HİDROJEN-GÜNEŞ-RÜZGAR-YENİLENEBİLİR ENERJİLİ ÇOK MAKSATLI -EKOKARAVAN<<TIKLA 



Image
Image


İYİLİK İÇİN KOŞANLARIN YERİ***
Muzaffer AVCI. ÜLKESİ İÇİN MİLYON DOLAR ALINTERİNİ HİDROJEN ENERJİSİNE ADAYAN, MANGAL YÜREKLİ <<TIKLA

 
Türkiye'nin İlk
Hidrojen Adasında
Enerji Üretimi Başladı
Türkiye'nin İlk Hidrojen Adasında  Enerji Üretimi Başladı

22 Aralık 2011 Perşembe / 11:15 | 
 

10. Sayı (Kasım - Aralık 2011)
 
Bozcaada Hidrojen Adası Projesi sayesinde Türkiye, yenilenebilir enerji-hidrojen teknolojileri entegrasyonu alanında pilot ölçekli bir tesise kavuşuyor. Bozcaada’da üretime geçen pilot tesiste, ilk aşamada Kaymakamlık veya adadaki 20 evin enerji ihtiyacını karşılayacak üretim yapılabilecek.
 
Yenilenebilir enerji teknolojilerinin gündelik hayatta kullanımına yönelik
Türkiye’nin ilk projesi olan Bozcaada’da, hidrojen enerjisi üretimi başladı. 

BOZCAADA HİDROJEN *PİLOT UYGULAMA ADASI<<TIKLA 











Image

TÜRKİYE ULAŞ İŞ GN BŞK ABDURRAHİM BARIN
HİDROJEN ALTERNATİF YAKIT TEKNOLOJİSİ. TRANSİST 2011 SUNUMU<<TIKLA







 

HİDROJEN ENERJİ KONUSU

-TÜM SİYASİLERE 
-TÜM MEDYA DÜNYASINA
-TÜM İLETİŞİM KANALLARI  İLE 

 İLETİLDİĞİ HALDE 

-NEDENDİR BİLİNMEZ!!!-

SADECE   
AŞAĞIDAKİ
KURUM VE ŞAHSİYETLER
DESTEK VERMİŞTİR

ÜLKEMİZ İNSANIMIZ
-EKONOMİMİZ
ADINA
=TEŞEKKÜRLER-SAYGILAR=

Index of /files/uploads/logo/

ABD yine Obama&#39;yı seçti | Mustafa Geçer
TV5 Sn Mustafa GEÇER

TV5&#39;in yeni Haber Müdürü belli oldu - Timeturk Haber
TV 5 Sn Selçuk BAS

Ekrem Şama&#39;nın Kaleminden: REİS, MEZARA GİTMEDEN ÖNCE DÜZELT! | Meridyen  Haber
GAZ YAZAR SN EKREM ŞAMA






+1 TV -E.G.D Bşk Sn Celal TOPRAK 


MEDYADA DİLE GETİREN
TEK SİYASETÇİ
TBMM MİLLETVEKİLİ
SN MUHARREM İNCE


=DESTEKLEYEN =
-KİŞİ -KURUM -
-STK YETKİLİLERİNİ-
-YETKİLİ-YETKİSİZ 
-TÜM ÜLKE SEVDALILARINI
TÜRKİYE-İNNANIMIZ ADINA
=YÜREKTEN  KUTLARIZ=


SAYGILARIMIZLA

 

 

ULAŞ İŞ SENDİKASI 

 

hiziracil.tr.

 

 

www.hidrojenenerjihareketi.tr.gg

 

 

 

Abdurrahim BARIN Hidrojen Enerji Gönüllüsü 

 

 

 



   BİRİLERİ 

       *** İLERLEMEYELİM   DİYE  BİZİ ***

              **** GÖZETLİYOR
. *** 

                *** ÇALIŞIYOR ***
.
   ***TÜM   DIŞ  GÜÇLER VE İÇ UZANTILARININ***

                    GÖZÜ BİZDE...



=>SAHİP ÇIKAMADIK<TIKLA>  NEJAT VEZİROĞLU

 

image.png

 

İSTANBUL BİRLEŞMİŞ MİLLETLER HİDROJEN ENERJİ MRK KAPANMASI İLE 
ÜLKEM NELER KAYBETTİ>SLAYT < 

80URhKnbcpU<<TIKLA

 

 

  

 

 

 

                              *** D İ K K A T ***

                   ANA   BAŞLIKLARIN 

                ALT  SAYFALARINI  

              TIKLAMAYI UNUTMAYINIZ  !!!

                                                                                                                       
    

        

 
 
  

NEJAT VEZİROĞLU ile ilgili görsel sonucu
 
 
 
 


 

 

MUZAFFER  AVCI<<TIKLA.muzaffer avcı elimsan ile ilgili görsel sonucumuzaffer avcı elimsan ile ilgili görsel sonucu

 

 

 

 

 

 
 
 
 
 

MUZAFFER AVCI  

MANGAL YÜREKLİ HİDROJEN GÖNÜLLÜSÜ

 

 

 

 

 <<< TIKLA

 

 

 


 
 

 

 

 

 Rah Enver  ÖREN le ilgili Alttaki Haber Linki

 

 

 

https://t.co/CPVzzqdRvw?amp=1 

 
 
 
 
- Avrasya Üniversitesini kuracağımız zaman
Türkiye’de büyük bir devalüasyon
ve dolayısıyla ekonomik kriz oldu,
tabii üniversite işi de suya düştü.
Enver (ÖREN) Bey çok hevesliydi. 

 

 

Nejat Veziroğlu 
 - Hidrojen Enerji Sisteminin 
  Babası  Bir Türk 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

X7IyXKQAwLE <<BELGESEL  TIKLA

                   


                                    



TBMM MV SN MUHARREM İNCEYİ KUTLARIZ

 

 

 

 

 

 TBMM MV SN MUHARREM İNCEYİ KUTLARIZ

HİDROJEN ENERJİ KONUSUNU DİLE GETİREN

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

www.

hidrojenenerjihareketi.tr

 

 

 

.gg

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

.gg <<<TIKLAYIN
B.M.DÜNYA HİDROJEN ENERJİ  MERKEZİ.  İstanbul

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Hidrojen Enerji yaşam delaymotıon 

 





 

HİDROJEN ENERJİ HAREKETİ - Hidrojen Enerji Gönüllüsü Abdurrahim BARIN Kimdir<<TIKLA

 

 
 
 
Prof. Dr. T. Nejat Veziroğlu: "Türkiye, Avrupa Birliği ile aynı zamanda hidrojene geçmeli..."
 
Prof. Dr. T. Nejat Veziroğlu:
 
 

 

 

 

 

TEKNİK MAKALE

 

 


7. Sayı (Mart Nisan 2006)

 

 

 


 
 
Profesör Nejat Veziroğlu’nu tanımayan yoktur...
Veziroğlu; fosil yakıtların tükendiği, çevrenin alarm verdiği gezegenimizde geleceğe doğru çıkmak zorunda olduğumuz yolculuğun rehberi... Birleşmiş Milletler Endüstriyel Kalkınma Örgütü’ne (UNIDO, United Nations Industrial Development Organization) bağlı Uluslararası Hidrojen Enerjisi Merkezi’nin (ICHET) kurucusu olan Prof. Dr. Veziroğlu, bu merkezin çalışmalarını yürütmek için bir süredir Türkiye’de... Merkez, geçen yıl yapılan Uluslararası Hidrojen Kongresi başta olmak üzere bir çok etkinliği sürdürmekte. Profesör Veziroğlu ile ICHET’in, Zeytinburnu’ndaki geçici tesislerinde yaptığımız söyleşiyi ilgiyle okuyacağınızı umuyoruz.

Su ve Çevre Teknolojileri: Hocam, bize hidrojen enerjisi serüveninizi özetler misiniz? Yurt dışındaki çalışmalarınızdan başlayarak, UNIDO-ICHET’e gelinceye değinÉ

Prof. Dr. T. Nejat Veziroğlu: İstanbul Teknik Üniversitesi’nde 1.5 yıl okudum; 1941’den 1943’e kadar. 1943’te İkinci Dünya Savaşı sırasında İngiltere’ye gittim. Londra’da Imperial College’ta okudum ve Makine Bölümü’nden 1946’da A.C.G.I ve B.S.C. derecelerini aldım. 1947’de Imperial College’tan master muadili olan D.I.C. diplomasını, ve 1951’de Londra Üniversitesi’nden ısı transferi üzerine doktora derecesi aldım. Askerliğimi yapıp, devlet ve özel sektörde çalıştıktan sonra, 

1962 yılında Miami Üniversitesi’ne 
öğretim üyesi olarak girdim.

İlk araştırma projem Mars’a gidecek roketin nükleer-hidrojen motorundaki titreşimlerin sebebini bulmak ve gidermekti. O zaman Amerikan Uzay İdaresi, Mars’a seyahat planları yapmaya başlamıştı. Oraya gidecek roketin nükleer enerji ile işlemesi lazım. Çünkü roket dört ayda Mars’a gidecek, astronotlar dört ay Mars’ta çalışacak, ve bu zaman içinde Mars yine Dünya’ya yaklaşıyor. Yörüngeler öyle ki, birbirlerine yakınken dört ayda gidilebiliyor, yörüngeler uzakken belki 8-10 ayda gidilebilecek. Seyahatin başlaması ile bitmesi bir yıl sürüyor ve bu kadar uzun zaman için nükleer enerji şart.

Tepkiyi sağlamak için sıvı hidrojen, nükleer reaktörün ısısından yararlanarak kaynıyor, süper buhar oluyor ve tepki yaratmak için büyük bir hızla roketin egzozundan atılıyor. İşte hidrojenin bu kaynaması sırasında titreşimler oluşuyor. Biz beş sene süren araştırmalar yaptık ve sebebini bulduk. Bunu gidermek için ne yapmak gerektiğini de bulduk. Aynı zamanda hidrojenin uzun seyahatler için iyi bir yakıt olduğunu öğrendim.

1967’den sonra, ‘şehirlerde hava kirliliğini gidermek için nasıl bir yakıt kullanabiliriz?’ sorusu üzerinde beş yıl araştırma yaptık. 

Hava kirliliği bir çok hastalığa neden oluyor. Los Angeles, Chicago, New York, Londra, İstanbul ve Tokyo gibi büyük şehirlerde insanlara çok zararlar veriyor. 

Benzin yerine alternatif yakıtları araştırdık; etil alkol, metil alkol, amonyak, hidrojen ve gördük ki en temiz yakıt, çevreye hiç zarar vermeyen yakıt: Hidrojen. Bu araştırma da beş sene sürdü. 1967’den 1972’ye kadar.

1973’de enerji krizi başladı. Yani Ortadoğu memleketleri diğer memleketlere, bilhassa endüstriyel memleketlere petrol ihracatını durdurdular. Petrol istasyonlarında büyük kuyruklar oluştu ve fabrikalar çalışmalar, şehirlerde trafik durdu. Mesela, ben Tokyo’ya gitmiştim o zaman. Daha evvel de Tokyo’da bulunmuştum ve trafiğin meydana getirdiği hava kirliliğinden dolayı Tokyo şehrinden Fujiyama Dağı gözükmüyordu. Halbuki, bu petrol krizi sırasında petrol yok otomobillerin % 90’ı çalışmıyor. Hava temiz, tertemiz. Tokyo’nun ortasından Fujiyama Dağı’nı görebiliyorsunuz.

1973’te enerji krizi başlayınca ben de Miami Üniversitesi’nde 

Temiz Enerji Araştırma Enstitüsü’nü kurdum. 

Yeni enerji kaynakları arayacağız. Çünkü, petrol tükenecek kömür tükenecek, doğal gaz tükenecek. Enstitünün adının başına Temiz Enerji koydum çünkü fosil yakıtların çevreye verdiği zararları, şehirlere, insana verdiği zararları biliyorum. Temiz Enerji kaynakları bulmamız gerekti. Güneş, rüzgar, su, nükleer enerji, jeotermal enerji, hiç biri petrol gibi doğal gaz gibi kullanışlı değil. Hiçbirini otomobile koyup, otomobili süremezsin. Hiçbirisini uçağa koyup, uçağı uçuramazsın. Düşündüm; eğer biz bu yeni enerji kaynaklarından hidrojen üretirsek problemi çözeriz. Çünkü, hidrojenin en temiz, en randımanlı yakıt olduğunu, seyahatler için en iyi araç yakıtı olduğunu biliyordum. ‘Biz hidrojen üreteceğiz’ dedim ve bunun adını ‘Hidrojen Ekonomisi’ koydum. Çünkü, enerji ekonominin lokomotifidir. Fabrikaları işletmek için araç gereçleri işletmek için enerji lazım.

Washington’a, A.B.D AR-GE vakfına gittim. Bir konferans organize edip, Hidrojen Ekonomisi fikrini yaymak istiyorum, fikri ortaya atınca, bakalım reaksiyon ne olacak dedim? 70.000 USD verdiler. Bir sene sonra, 

18 Mart 1974’te Hidrojen Ekonomisi Miami Enerji Konferansı’nı açtık.

İngilizcesi; ‘The Hydrogen Economy Miami Energy Conference’ kısa adı da THEME Konferansı. Orada konferans açılışında, bu fikri ortaya attım. Çay molası verdik, indim kürsüden, 

muhtelif memleketlerden on kişi yanıma geldi; dediler ki: ‘Dr. Veziroğlu, biz de aynı fikirdeyiz, bir dernek kuralım’. 

O gece konferansın olduğu Miami Beach’teki Playboy Plaza Hotel’de toplandık. On kişi bir de ben on bir kişi.

O gece, 18 Mart 1974 gecesi, toplanan 11 kişiden bazıları diyor ki, bir dernek kuralım ama birkaç sene bekleyelim, belki fosil yakıtların tükenmelerinin ve çevreye verdikleri zararların çözümü için daha iyi bir fikir ortaya atılır. 
Venezuela’dan Dr. Anibal Martinez diyor ki, ‘derhal kuralım derneği’. 
Şimdi, Anibal Martinez bir petrol mühendisi ve OPEC’in kurucularından. Biliyorsunuz,
Venezuela OPEC’in kurucu memleketlerinden birisi ve OPEC kurulurken Venezuela’yı
Dr. Anibal Martinez temsil etmiş. 
Petrolcü, petrol mühendisi, 
OPEC’in kurucusu, 
şimdi diyor ki: 
‘Bu derneği derhal kuralım!’. 
Biz, yani diğer on kişi, şüphelenmeye başladık;

dedik ki ‘Acaba bu adam beşinci kol mu?’Halbuki adam hakikati biliyormuş. Petrolün ne kadar kötü olduğunu biliyor, ısrar ediyor. Onun fikri galip geldi,

Dernek Kuruldu beni Bşk seçtiler Halende Bşk  benim 
 
 
 

 

 

 

 
 
 


Bir dergi çıkarmaya başladık. İlk önce, yılda 4 tane bastık, üç yıl sonra 6, ondan üç yıl sonra 12, iki yıldır da 15 sayı çıkarıyoruz. Çünkü hidrojene ilgi arttı.

Fikri yaymak için iki yılda bir kongreler yapmaya başladık, 

Dünya Hidrojen Enerjisi Kongreleri...

Üniversitelerde, firmalarda AR-GE çalışmaları başladı. Otomobil, otobüs şirketleri, elektrik santralı üreten şirketler hidrojen enerjisi AR-GE çalışmalarına başladılar.

Fakat petrol şirketleri hep bu işin aleyhinde. Milletlerarası Hidrojen Enerjisi Derneği’ni kurduktan sonra petrol şirketleri bize karşı çıktı. Hidrojenden korkmaya başladılar. 
Bize, bu on bir kişiye ‘hidrojen romantikleri’ adını taktılar. ‘Bunlar rüya görüyor, olacak iş değil’ dediler vehidrojeni kötülemek için Shell, British Petrol, Exxon, Mobil gibi bütün büyük petrol şirketlerinin aralarında bulunduğu büyük bir konsorsiyum kurdular. Maksatları; petrolün, doğal gazın, kömürün iyi olduğunu, temiz olduğunu ispat etmekti. Bu konsorsiyum yedi sene evveline, yani 1998’e kadar çalışıyordu.Onlara göre, mesela, şehirlerdeki hava kirlenmesi egzozdan çıkan gazlardan dolayı değildir. Uzaklarda infilak eden yanardağların havaya saldığı zehirli gazlar ve tozlar şehirlere düşüyormuş atmosferden, oymuş sebep! Raporlarından bu çıktı. Ondan sonra, ‘Dünya ısısının artması, iklim değişikliklerinin sebebi karbondioksit değildir’ dediler. ‘Tarlalarda geviş getiren ineklerdir!’ diye raporlar çıktı üniversite profesörlerinin imzalarıyla. Şimdi ben düşünüyorum, petrol şirketlerini nasıl kendi tarafımıza çekeriz diye. 1998’de Buenos Aires’te 12. Dünya Hidrojen Enerjisi Kongresi olacaktı. 1997’de büyük petrol şirketlerine ve bu konsorsiyum üyelerine birer mektup yazdım. ‘1998’de Buenos Aires’te 12. Dünya Hidrojen Enerjisi Kongresi’ni yapacağız. Bir oturumu petrole ayırıyoruz. Lütfen gelin, bize petrol tükendiğinde ne satacağınızı söyleyin.’ Buna çok kızdılar, hiçbirisi cevap vermedi. Fakat Shell şirketi 15 mühendis gönderdi kongreye. Kongreden iki ay sonra, Ağustos 1998’de Shell konsorsiyumdan ayrıldı. Shell’de üç bölüm vardır; petrol arama, petrol çıkarma, petrol taşıma. Şimdi dördüncü olarak hidrojen bölümü de var. Shell’den sonra British Petrol de ayrıldı ve bütün konsorsiyum dağıldı. Şimdi bütün petrol şirketleri, bizim Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı dahil, hidrojen şirketi olmak peşinde, yani petrol tükenince hidrojen satmaya hazırlanıyorlar. Bir çoğu hidrojen dolum istasyonu kurdu ve şimdi 150’den fazla dolum istasyonu var dünyada. Hep petrol şirketleri kuruyor ve hidrojen dolum istasyonlarıyla hidrojen satmaya hazırlanıyorlar.

Su ve Çevre Teknolojileri: Hocam, Türkiye’deki Hidrojen Teknolojileri Araştırma Merkezi nasıl kuruldu? Türkiye’de, yine basından izlediğimiz kadarıyla, resmi makamlarla temaslarınız var.

Prof. Dr. T. Nejat Veziroğlu: Şimdi bu merkezin kuruluşuna gelelim. Birleşmiş Milletler beni hidrojen enerjisi üzerine danışman olarak tuttu. Zaman zaman benden rapor istediler. 1988’de yani 17 sene evvel verdiğim bir raporda, dedim ki, 

‘Hidrojen enerjisine geçilmesi kaçınılmazdır ve burada önemli rol oynayacak, dünyada liderlik yapacak bir Birleşmiş Milletler Merkezi kurulmasını öneririm’ 

Bunu beğendiler, benden bir rapor daha istediler. ‘Peki nerede kuralım bu merkezi?’ diye sordular. Ben yeni bir rapor daha verdim, iki memleket önerdim. ‘Birisi’ dedim, ‘Üç kıtanın birleştiği yerde. Bu memleketin kalkınmakta olan bir memleket, endüstriyel memleketlerle kalkınmakta olan memleketler arasında bir noktada olması iyi olur’. ‘Böyle bir memleket üç kıtanın birleştiği yerde bulunan Türkiye’dir.’ ‘Bir de’ dedim, ‘ Kuzey Amerika ile Güney Amerika arasında Meksika’dır.’ İki seçenek verdim onlara. Onlar bana geri döndüler. Dediler ki, ‘Biz Türkiye’yi beğendik.’ Ben bana sormalarını bekliyorum, ‘Türkiye’nin neresinde yapalım?’ diye. MTA’nın Datça’da güzel bir güneş enerjisi laboratuvarı var. Orasını düşünüyordum ben, fakat bana sormadılar. Viyana’daki 

UNIDO teşkilatı, kendi aralarında tetkik ediyorlar ve diyorlar ki 

‘Bu merkez Birleşmiş Milletler Merkezi olacak, kongreler yapılacak. Ondan sonra bilim adamları gelecek, dünyanın her tarafından insanlar gelip çalışacak. Onun için hava ulaşımı kolay olan bir şehir olması lazım. O da İstanbul.’

Bana telefon ettiler, dediler ki, ‘Biz İstanbul’u seçtik’.

1992’de Ankara’ya gittik. Demirel Başbakan, Erdal İnönü bilimsel işlerden sorumlu Başbakan yardımcısıydı. Erdal İnönü ile görüştük, derhal işin ehemmiyetini anladı. UNIDO ile Türk hükümeti arasında böyle bir merkezin İstanbul’da kurulması için ön anlaşma yapıldı. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda onay çıkması lazım merkezin kurulması için. 

Dünyayı dolaştık, 
Amerika, Japonya, Çin, Hindistan, Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya, Mısır, Kuveyt... Gitmediğimiz memleketlerle İstanbul’da bir toplantı yaptık. Rusya, Ukrayna, Azerbaycan, Brezilya, Arjantin vs. ve

hepsinden Merkez’in İstanbul’da kurulması için 
olumlu oy vereceklerine dair söz aldık.

1996’da bu karar UNIDO genel kuruluna gitti ve oy birliği ile UNIDO genel kurulu, yani bütün memleketler, bu merkezin Türkiye’de kurulmasını onayladı. Ondan sonra hükümetimiz, bunun müzakerelerinin devamını Enerji Bakanlığı’na verdi. Enerji bakanlığı ile UNIDO arasında müzakereler başladı. 

Birçok hükümet değişti. 
Ben de yardım ettim bu konularda,

Mesut Yılmaz hükümeti onayladı, Ecevit hükümeti onayladı, Milli Güvenlik Kurulu’na gönderildi. Beni davet ettiler, orada anlattım, Milli Güvenlik Kurulu onayladı. İmzalamak, şimdiki hükümetimizin sayın Enerji Bakanı Dr. Hilmi Güler’e nasip oldu. O da bunları tetkik etmiş olarak, bunun Türkiye’ye çok faydası olacağının bilinci içerisinde 

Viyana’da Ekim 2003’te anlaşmaları imzaladı. 

Anlaşmalardan evvel, ‘Bu anlaşmaları imzalayacağım fakat gelip başında durup kuracaksın merkezi’ dediler. Ben de ‘peki’ dedim. Öyle olunca,

Miami Üniversitesi’nden izin aldım.

Mayıs 2004’ten itibaren merkezi kurmak için çalışmaya başladık. 

Şimdi geçici tesislerdeyiz, daimi yer arıyoruz. 

Bir üniversite kampüsünde olacak merkez. 

İdari binalar, laboratuvarlar, konferans merkezi, kütüphane, misafirhane, sosyal tesisler...

Sarıyer’de denize nazır güzel bir yer bulduk. Onun da sözünü aldık, şimdi resmi yazı için uğraşıyoruz. Resmi yazı geldikten sonra, projeler hazırlanacak ondan sonra ihaleye çıkılacak, tahmin ediyorum 3-4 sene içinde daimi yerimize geçeceğiz. Fakat şimdi bu daimi yer hazırlıkları yapılırken, AR-GE çalışması gerektirmeyen işlere başladık. Bunlar nelerdir? Dünyanın her tarafında pilot bölgeler kuruyoruz, pilot projelere başladık. Çin’de su enerjisinden istifade ederek hidrojen üretip bir kasabanın enerjisini sağlayacağız. Hindistan’da üç tekerlekli arabalar hidrojen ile çalışacak. Güney Kore’de otobüs ve otomobil filoları hidrojen ile çalışacak. Azerbaycan’da bir projeye başladık. Libya’da güneşten hidrojen üretilecek. Portekiz adalarında jeotermal enerjiden hidrojen üretilecek. Fas’ta rüzgardan hidrojen üretilecek ve Avrupa Birliği’ne verilecek. Ondan sonra,Türkiye’de iki projeye başladık. İstanbul’da hidrojen ile otobüs işleyecek, Bozcaada tamamen hidrojene çevrilecek, hidrojen rüzgardan üretilecek.

Türkiye’de Türk kaynaklarıyla hidrojen üretme projelerine başladık. Rüzgardan hidrojen üreteceğiz, gece kullanılmayan elektrikten hidrojen üreteceğiz ve bunları doğal gaz boru hatlarına enjekte edeceğiz, doğal gaz-hidrojen karışımı kullanılacak ve hidrojen oranı giderek artacak. 50-60 yıldaşimdiki doğal gaz boru hattı hidrojen boru hattı olacak ve Türkiye hidrojene geçmiş olacak. Dediğim gibi, Türkiye, bütün yakıtını kendisi hidrojen olarak üretecek. Güneş, rüzgar, su enerjisinden, jeotermal enerjiden hatta nükleer enerjiden üretilecek hidrojenin fazlasını Avrupa’ya satabileceğiz. Avrupa’da güneş yok, yer yok. Avrupa hidrojeni Ortadoğu’dan, Kuzey Afrika’dan alacak. Suudi Arabistan, Mısır, Libya, Avrupa’ya hidrojen satmak için hazırlıklara başladı. Fakat biz daha yakınız Avrupa’ya. Bir de Türkiye’de tüm yenilenebilir enerji kaynakları var. Onun için biz daha avantajlıyız.

Su ve Çevre Teknolojileri: Hidrojen kullanımına geçildiğinde teknoloji tümüyle yenilenecek. Örneğin, güç santrallerinde doğal gaz yerine hidrojen kullanılması, baştan aşağı yanma odasının değiştirilmesini gerektirmeyecek mi? Taşıtlarda verimi nasıl etkileyecek, hidrojen kullanımı?

Prof. Dr. T. Nejat Veziroğlu:
 Evet. İleride yakıt pilleri kullanılacak çünkü yakıt pillerinin çok sayıda avantajı var. İçten yanmalı motorlardan iki üç misli daha randımanlılar. Bütün otomobil şirketleri, otobüs şirketleri yakıt pilli otomobiller, otobüsler yapıyorlar çünkü çok randımanlı, hem de temiz. Fakat, yakıt pilleri pahalı, onun için başlangıçta içten yanmalı motorlar kullanılacak. Çünkü içten yanmalı motorlar daha ucuz. Sonra yavaş yavaş onların yerini yakıt pilleri alacak.

Su ve Çevre Teknolojileri: Peki, bu geçiş aşamasında konstrüksiyonu değiştirmek konusunda bir çaba var mı Türkiye’de?

Prof. Dr. T. Nejat Veziroğlu:
 Şimdi biz UNIDO-ICHET olarak, Türkiye’nin yol haritasını hazırlıyoruz hidrojene geçmek için. Bunu hidrojen konusunda çalışan bilim insanlarıyla, sanayicilerle, mühendislerle tartışacağız, Türkiye için bir yol haritası ortaya çıkaracağız ve bunu planlamaya sunacağız. Yani istiyoruz ki, Türkiye de Avrupa Birliği ile beraber aynı zamanda hidrojene geçsin. Tabii Türkiye’nin yol haritası Avrupa’nınkinden, Ameri ka’nınkinden başka olacaktır. Onların kendi endüstrilerine, kendi enerji kaynaklarına bağlı olarak yol haritaları var. Onların çoğunda hidrojen dışardan gelecek. Bizim yol haritamızda, biz hem hidrojeni kendimiz üreteceğiz hem ihraç edeceğiz. Fakat, kendi yapabileceğimiz mevcut teknolojilere bina edeceğiz hidrojen sistemine geçişi. Sanayicilere onun için soruyoruz: ‘Ne yapabilirsiniz, ne yapıyorsunuz?’ Mesela Vestel çalışıyor bu konuda, İzmit’te Elimsan şirketi çalışıyor.Bunlar hidrojen ile ilgili çalışmalar yapıyorlar, yakıt pilleri ile ilgili. Vestel gelecek sene ticari olarak yakıt pillerini piyasaya süreceğini ilan etti kongre sırasında.

Biliyorsunuz, çalışmalarımızdan birisi IHEC 2005 Kongresi. Orada sergi vardı. Güney Kore otomobil getirdi. Güney Kore parlementosu beni davet etti, parlementoda hidrojeni anlatacağım milletvekillerine. Bu şekilde ilgiyi artıracağız hidrojen enerjisine dünya çapında ve ülkemizde. Daha sonra hükümetler ve sanayi çevrelerinin katılımıyla yakıt sistemimiz de değişime uğrayacak.

Su ve Çevre Teknolojileri: Hidrojen enerji sisteminde ‘Bor’un önemini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Prof. Dr. T. Nejat Veziroğlu:
 Şimdi, biliyorsunuz, dünyanın en büyük rezervi Türkiye’de bor madeninin. Bir çok kullanım yerleri olan bir maden. Cam sanayisinde, seramik sanayisinde, kurşun geçirmez zırh yapmakta, madenleri sertleştirmekte kullanılıyor. Enerjideki en mühim yeri de nükleer enerji. Nükleer enerjide nükleer reaktörlerin kontrolü bor ile yapılır. Her reaktörün üstünde 20, 30, 40, 50 tane bor silindirik çubuğu vardır. Hepsinin altında bir levha vardır, altları da boştur. Silindirik bir delik vardır reaktörde. Reaktörün sıcaklığı yükselmeye başlayınca, yani erime ihtimali doğunca, bu levhalar çekilir, bor çubukları düşer ve bor nötronu emer. Nasıl sünger suyu emiyorsa, bor da nötronları, nükleer enerjiyi meydana getiren parçacıkları emer ve nükleer reaktörün çalışmasını durdurur.

Bor, nötronu emdiği gibi hidrojeni de emiyor. Dünyada en çok hidrojen emebilen maden olan borun, şimdi otomobillerde, otobüslerde hidrojen deposu olarak kullanılması öngörülüyor. Araçlardaki hidrojen depolarının hacmi petrolünkine nispetle üç defa daha büyük ve üç defa daha ağır. Fakat hidrojen borda depolanırsa o zaman petrol ağırlığına iniyor, hacim de küçülüyor. Mesela, sodyum borhidrür kullanılıyor. Suyla karışınca hidrojen çıkıyor ve sodyum borhidroksit oluyor. O sodyum borhidroksitin tekrar sodyum borhidrüre çevirmek lazım ki, o kimyevi maddeyi tekrar ve tekrar kullanalım. Bu pahalı bir işlem. Şimdi dünyanın her tarafında laboratuvarlarda ucuz bir yöntem bulmak için çalışmalar var. Şimdiye kadar piyasaya çıkan otobüs, otomobillerin hemen hemen hepsinde hidrojen, basınçlı kaplarda depolanıyor. BMW otomobillerinde sıvı hidrojen kullanıyor. Yani henüz borda depolanmış hidrojen kullanılmıyor, çünkü henüz ekonomik değil.

Su ve Çevre Teknolojileri: Ama eğer borun ekonomik olmasını sağlayacak bir teknoloji bulunursa, Türkiye’nin bor rezervlerinin tüm dünyanın % 72’si oranında olması bir avantajdır.

Prof. Dr. T. Nejat Veziroğlu: Tabii. Dediğim gibi dünyanın her tarafında çalışmalar var. Başarılı olursa, o zaman depolamakta kullanılacak. Mesela cep telefonları ve diz üstü bilgisayarlar için hidrojen borda depolanabilir, orada fiyat o kadar mühim değil, çünkü çok az hidrojen kullanılacak. Sodyum borhidrür orada hidrojen depolanmasında ticari olarak kullanılabilir. Sodyum bor hidrüre çevirmek pahalı olsa bile piyasa bunu kaldırır. Ama otomobillerde ve taşıtlarda henüz karlı değil.

Su ve Çevre Teknolojileri: Bor dışında hidrojen enerjisini depolamak için alternatifler nelerdir?

Prof. Dr. T. Nejat Veziroğlu: Hidrojen gazometre benzeri basınçlı kaplarda depolanacak. Eskiden İstanbul’da havagazı vardı, kömürden gaz çıkardı, havagazı. Havagazının yarısı hidrojendir, diğer yarısı yanıcı karbonmonoksit. Karışım boru hatlarından şehre dağılırdı, gazometrelerde depolanırdı. Yemek pişirmek, ısınmak için bu gaz kullanılırdı. Yani dediğiniz gibi, mesela bir elektrik santralinde gece kullanılmayan elektrik, hidrojen olarak depolanır. Gündüz talep çok iken, elektrikle beraber gazometrelerde depolanan hidrojen kullanılacak. Türkiye gibi bir memleket için hidrojen depolamada farklı alternatifler de var. Mesela hidrojen yeraltında boşalmış maden yataklarında depolanabilir. Kömürü almışız, demiri almışız, madenin içini boşaltmışız. İngiltere’de hidrojen demir madeninde depolanıyor. Amerika’da tuz kayalarında; bazen doğal mağaralar var, orada depolanıyor. Doğal mağara olmayan yerde suni, sentetik mağara yapılıyor. Nasıl? İki tane delik açılıyor tuz kayasına, aşağıda dinamit ile patlatılıyor tuzlar, ondan sonra bir delikten tatlı su veriliyor, diğer borudan tuzlu su çıkıyor ve tuzlar eritiliyor. Su tuzları eritiyor, yer altında mağara açıyor ve o mağaralarda hidrojen depolanıyor. Avrupa’da, doğal gazı da böyle depolamaya başladılar. Şimdi Türkiye, Rusya ile anlaşma yaptı, Tuz Gölü altında bu şekilde doğal gaz depolamak için mağaralar yapılacak. Şimdi bütün dünyada her memleketin jeolojisi tetkik ediliyor, ‘Nerelerde hidrojen yahut doğal gaz depolanabilir?’ diye. Bir memleket için doğal gazı gazometrelerde depolamak pahalı, çünkü binlerce gazometre yapacaksın. Hem çok yer alacak hem de çok malzeme kullanılacak. Onun için yer altındaki boşluklarda depolamak ekonomik oluyor, kayıp ise çok az, bir senede %1 oluyor.

Su ve Çevre Teknolojileri: Bu depolamanın çevreye etkisi var mı? Yani suni olarak yer küreye müdahalede mi bulunuyorsunuz?

Prof. Dr. T. Nejat Veziroğlu: Boşluklar kullanılacak mümkün mertebede, boş maden yatakları kullanılacak. Yahut, bu şekilde mağaralar yapacağız suni olarak. Ama şimdi hidrojen zehirli bir gaz değil, bu odada hidrojen olsa nefes alsak öldürmez. Hidrojen kullanılınca meydana gelen su, yahut su buharı zehirli değil, hidrojenin solunması da kimseyi öldürmez.

Su ve Çevre Teknolojileri: Bunun doğal dengeyi bozacağı söyleniyor...

Prof. Dr. T. Nejat Veziroğlu: Daima mukayese yapmak lazım. Hidrojen ile kıyaslanacak bir şey yok. Onu söyleyenin elektriğini kes, otomobilinin yakıtını al. ‘Yok ben yakıtımı isterim’ der, ‘elektriğimi isterim’ der. Peki, ‘doğal gaz ile mi yapacaksın, hidrojen ile mi yapacaksın, kömür ile mi yapacaksın? Karar ver!’ Seçmesi lazım. Biliyorsunuz, bilimde kıyaslarız. Hepsiyle yemek pişirebiliriz ama hangisi daha temiz, daha ucuz?.

Su ve Çevre Teknolojileri: Peki bu aşamada sizin öneriniz nedir, hocam? Fosil yakıtlar zaten bitecek, onlar bitinceye kadar hidrojeni onları kullanarak mı üretmek, yoksa bitinceye kadar onları yine geleneksel yöntemlerle mi kullanmak?

Prof. Dr. T. Nejat Veziroğlu: Bakın, tabiat yıllardır yaptığımız yıkımı durdurmak için bize mesajlar gönderiyor. Katrina’yı gönderdi, Rita’yı gönderdi. Bundan evvelki en büyük kasırga Andrew kasırgası idi. 1992’de 30 milyar dolar zarar verdi. Şimdi, Katrina ile Rita Amerika’ya belki 200 milyar dolar zarar verdi, ötekinin 7-8 misli. Ayrıca Pasifik’te olan kasırgalar var, Çin’de, Japonya’da, Hindistan’da, Filipinler’de. New Scientist’e bakıyordum. Enteresan bir haber var. Katrina mühim değil diyor. Katrina mühim. Katrina kasırgası neymiş biliyor musunuz? Şimdiye kadar kasırgalar Atlantik’in kuzeyinde oluyordu hep. Kasırgaların coğrafyası ısıya bağlı olduğu ve Kuzey Atlantik’te ısı, özellikle de deniz ısısı daha çok olduğu için kasırgalar buralarda görülüyordu. Şimdi Güney Atlantik de ısınmaya başlamış ve ilk defa Güney Atlantik’te kasırga olmuş. Katrina’dan sonra petrol varili fiyatı 70 dolara çıktı. Gelecek sene 100 dolar mı olur, 200 dolar mı? Allah bilir. Bunlar hep mesaj bize, bir an evvel hidrojene geçmeliyiz. Hem çevreyi korumak bakımından, hem de ekonomi bakımından daha iyi. Zaten aslında petrolü, doğal gazı yakıp çevreyi kirletmemek lazım. Petrol ve doğal gazdan yapılan ilaçlar var. Suni elyaf var, suni kumaş var, plastik maddeler var. Kimya sanayinde kullanmak lazım petrolü, doğal gazı hammadde olarak. Yakarak ziyan ediyoruz, hem de çevreyi kirletiyoruz, yani, bir an evvel hidrojen enerjisine geçmek şart. Artık bunu bütün dünya iyice tetkik etti. Yani karar verdiler ki, en iyi sistem hidrojen enerjisi sistemidir. Buna mesela Amerika’nın petrolcü başkanı Bush bile karar verdi. ‘Hidrojenden, hürriyet yakıtıdır, her memleketi petrole bağımlılıktan kurtaracaktır’ diye bahsetti. Tabii Japonya daha 1974’te karar verdi hidrojene geçmeye. Ben bu fikri ortaya atınca Japonya’dan beni derhal davet ettiler. Tokyo’ya gittim orada birkaç konuşma yaptım. 1975, Japonlar hidrojene geçmek için Sun Shine projesini başlattı. Avrupa 2002’de hidrojene geçmeye karar erdi. Avrupa Komisyonu Başkanı Prodi, 2002’de yapmış olduğu bir konuşmada, hidrojene geçmeye karar verdiklerini anlattı. Basın toplantısı yaptı Brüksel’de Eylül 2002’de. Prodi orada dursaydı, Amerika’da bir hareket olmayacaktı. Romano Prodi iki cümle daha söyledi basın toplantısında. Dedi ki: ‘Ben, Avrupa’nın Amerika’dan ve Japonya’dan evvel hidrojene geçmesini istiyorum. Zira bu, Avrupa’ya büyük teknolojik ve ekonomik avantajlar sağlayacaktır.’ Ertesi gün, bu beyanat, büyük başlıklar halinde New York Times’ta, Wall Street Journal’da çıktı, tabii Bush’un masasına gitti. Bush’a daha evvel hidrojen hakkında raporlar gidiyordu, okumuyordu. Şimdi bu gazeteler yazınca, danışmanlarını çağırdı. ‘Nedir bu, Avrupa bize neden rest çekiyor ?’ diye sordu ve Amerika da hidrojene geçmeye karar verdi..
 
 
 

 

 

 

 

 
















































































































































































































































































































 

 

 

 
 
 
rnek kuruldu, 
beni başkan seçtiler; hala başkanım. 
 
 
 


About İstanbul




İbretlik Resimler






Imoff2DC2witnessHISTORYBaracknBi-21.jpg picture by Obama Inauguration Book 2009

 

Şu an ABD’de hidrojenle çalışan otobüsler hizmet veriyor



 

 

Hidrojenli Araçlar ABD Turunda

 

 

 

 

 

Hidrojenli Araçlar ABD Turunda

 

 

 

Dünyanın en önemli 9 araç üreticisi tarafından üretilen hidrojen arabaları ABD turunda. 11 Ağustos tarihinde ABD’nin Portland eyaletinden yola çıkan araçlar, 13 gün sürecek ve 18 eyaletten geçecek bir uzun yol turuyla Los Angeles eyaletine varacaklar. Toplamda yaklaşık 39 bin kilometre yol yapacak olan araçlar, bu sürede atmosfere hiç karbon gazı salmayacaklar.

 

ABD Enerji ve Ulaştırma Bakanlıkları tarafından desteklenen organizasyona BMW, Daimler, Ford, GM, Honda, Hyundai-Kia, Nissan, Toyota ve Volkswagen katılacak. TÜBİTAK’ın düzenlediği Hidromobil 2008 yarışında hidrojen yakıt sponsoru olan Linde, bu organizasyonda da yakıt sağlayıcı olarak yer alıyor.

 





 
www.me.boun.edu.tr/hidromobil 




 

http://hydrogenroadtour08.dot.gov<< Tıkla

 


Enerji ve Tab. Kay. Bak.Hid.Enerji Enstitüsü
Hidrojen Enerjisi Mrk.

Prof.Dr. T.Nejat VEZİROĞLU   Onursal Başkan Miami ün.
Prof.Dr.Engin TÜRE   İst.Mrk Bşk.
Prof.Beycan İBRAHİMOĞLU
Prof Dr  Sadık KULIYEV  zorlu
Doç. Dr. Ali ATA   Gebze Yük.Teknoloji.Enst.
Muzaffer AVCI Elimsan sponsor
Recep KONUK girişimci panko brlk.
Enver  YÜCEL  Eğt.girişimci B.şhr
Abdurrahim BARIN gönüllü

 

 

 



Resim

 

 
 

 




_________________
Resim



 

 

 













BİRİLERİ BİZİ GÖZETLİYOR..
HERKESİN GÖZÜ BİZDE...




TÜRKİYEYİ   ENERJİ DE DÜNYA  LİDERİ  YAPACAK  BİR  KONUDA

OLAĞANÜSTÜ  GAYRET GÖSTEREN  BİR  AVUÇ 

İDEALİST-İYİ  İNSANIN (Nacizane aralarında bulunarak katkıda bulunmaktan  onur duyduğum)

ÇALIŞMALARININ  

BÜROKRASİ YOLUYLA  NASIL  ENGELLENDİGİNİN

HAZİN  ÖYKÜSÜ.


          






 

 

 

1-ENERJİ BAK.lığının Getirdiği,Prof. VEZİROĞLU 
5 Yıllık Mücadele sonunda  A.B.D. ye
İST HİDROJEN ENERJ.MRK.AÇAMADAN Geri
dönmek zorunda kaldı




=>

 

==>>>HERŞEY NEGÜZEL  ÜMİTLERLE  BAŞLAMIŞTI 
 TBMM DE            
İNIDO IÇHET  İSTANBUL B.M   ULUSLARARASI HİDROJEN ENERJİ  MRK 
KARARI ÇIKTIĞINDA 
 =TBMM 22 DÖNEM 46 BİRLEŞİM 22 OCAK 2004 PERŞEMB<<<TIKLA   






BM GEN SEK  BANKİMOON  İST HİDROJEN ENERJİ  MRK ZİYARETİ   2012

 

Visit of U.N. Secretary General Ban Ki-moon to UNIDO-ICHET on May 31st, 2012 (long version) adlı YouTube videosunu önizle

Geliştirilen aracın hibrit (karma/melez) bir teknolojiye sahip olduğunu ve üç farklı enerji kaynağından ayrı ayrı veya istenirse birlikte çalışabilecek yapıda olduğunu belirten Soydan, "İki kişilik aracımız, hidrojen, lityum iyon batarya ve benzinli olarak üç enerji ile de çalışabilmektedir. Araç öncelikle engellilerin kullanımı için tasarlanmıştır. Fakat sehir içi ulaşımda, yük taşımada ve hobi aracı olarak kullanılabilecek yapıdadır." dedi.

 

UNIDO TARAFINDAN ONAYLANDI

 

Soydan, 6 aylık bir çalışma sonucunda tasarlanan aracın prototip imalatının gerçekleştirildiğini, test sürüşleri yapılarak UNIDO tarafından onaylandığını kaydetti. Kriz döneminde gerçekleştirilen bu projenin 2009 sonunda uygun maliyetle seri imalata hazır hale geleceğini ve aracın değişik modelleri ile trafiğe çıkabileceğini ifade eden Soydan şu bilgileri verdi:

"Aracımız hem iç hem dış ortamlarda kullanılmaya uygun olarak tasarlanmıştır. Saatte 50 kilometre hız yapabiliyor. Sürüş menzili 200 kilometre. 2 kişi taşıma kapasiteli istenirse arkasına bir kasa takılarak yük çekebilmektedir. Hidrojen enerjisi ile çalışma durumunda ekzos emisyonları ve gürültü kirliliği oluşmamakta ve enerji maliyeti önemli oranda düşmektedir. Aracımız 20-24 Nisan 2009 tarihleri arasında düzenlenecek olan Dünyanın en prestijli fuar ve kongre organizasyonlarından birisi olan Hannover Messe'de sergilenecek. Aracımız, ülkemizde hidrojenle çalışan ilk hibrit ticari mobil aracıdır. "

Soydan, aracın test sürüşü ve tanıtımını UNIDO-ICHET Türkiye Direktörü Dr. Mustafa Hatipoğlu, Yakıt Hücreleri Direktörü Dr. Süha Yazıcı, Tagem Kopisan yetkilileri ile birlikte yaptı. Daha sonra SAÜ Rektörü Prof.Dr. Mehmet Durman'ı ziyaret eden heyet SAÜ ile UNIDO-ICHET arasında hidrojen teknolojilerine yönelik yapılabilecek iş birliği çalışmalarını değerlendirdi. Toplantıda, UNIDO-ICHET tarafından 2009 yılında düzenlenecek olan ödüllü hidrojen enerjili tekne proje yarışmasına Sakarya Üniversitesinin de katılımı kararlaştırıldı.

 

 

 

 

(CİHAN) (Cihan Haber Ajansı) 17.02.2009 12:06[1606057]









6 Kasım 2009 Pazartesi

Türkiye, BM Desteğiyle Otomobilde Hidrojen Dönemine de Geçiyor

 

İstanbul'da BM Desteğiyle Kurulan Uluslararası Hidrojen Teknoloji Merkezi (Ichet), İlk Hidrojen Dolum Merkezini Eyüp'te Açacak. 40 Milyon Dolar Yatırımla Kurulan Ichet, İlk Kez Norveç'te Satışa Sunulan Hidrojenli Mazda Rx -8 Siparişi Verdi. Hidrojen Dolum Merkezi, Zamanla Belediye Otobüsleri ve Deniz Araçlarına da Hizmet Verecek.

 

Haber: Türkiye, BM Desteğiyle Otomobilde Hidrojen Dönemine de Geçiyor

 

İstanbul’da BM desteğiyle kurulan Uluslararası Hidrojen Teknoloji Merkezi (ICHET), ilk hidrojen dolum merkezini Eyüp’te açacak. 40 milyon Dolar yatırımla kurulan ICHET, ilk kez Norveç’te satışa sunulan hidrojenli Mazda RX-8 siparişi verdi. Hidrojen dolum merkezi, zamanla belediye otobüsleri ve deniz araçlarına da hizmet verecek.

ELEKTRİKLİ otomobilde hızlı adımlar atmaya başlayan Türkiye, bir başka alternatif yakıt olan hidrojen enerjisi konusunda da düğmeye bastı. Birleşmiş Milletler’in (BM) hidrojen enerjisinin yaygınlaştırılması ve kullanım alanları için örnek projelerle toplumu bilinçlendirmek için kurduğu İstanbul merkezli ‘Uluslararası Hidrojen Teknoloji Merkezi’ (ICHET) ilk hidrojen dolum tesisini Eyüp-Feshane arasında açmaya hazırlanıyor. ICHET, 2010’da hizmete sokacağı hidrojen istasyonunda kullanmak için otobüs ve otomobil siparişi de verdi. Hem deniz hem de kara taşıtlarına hizmet verecek istasyon için Norveç’te satışa sunulan hidrojenli Mazda RX-8 siparişi veren BM, yine aynı tesiste dolumu yapılacak hidrojenli belediye otobüsü de alıyor.

40 milyon Dolar yatırım

Hidrojen enerjisinin yaygınlaştırılması ve toplumu bu konuda bilinçlendirmek için 2003 yılında BM’ye bağlı UNIDO ile Enerji Bakanlığı arasında imzalanan anlaşmayla İstanbul merkezli kurulan UNIDO-ICHET, hem yurtiçi, hem yurtdışında bir çok projeye imza atıyor. 40 milyon dolarlık yatırımla kurulan ICHET, bugüne kadar 5 projeyi somut hale getirirken, şimdi en önemli yatırımı hayata geçiriyor. Eyüp-Feshane arasında hidrojen dolum tesisi açmaya hazırlanan ICHET, bu tesiste 350 bar basınca kadar hidrojen dolumu yapacak. Türkiye, Avrupa’da Norveç, İzlanda ve Almanya’nın ardından hidrojen istasyonu açan ilk ülkelerden biri olacak.

İlk Norveç’te satışa sunuldu

2010’da hizmete açılacak bu dolum tesisi bir taraftan hidrojenle çalışan belediye otobüsü ve özel otomobillere diğer taraftan Haliç’te ve boğazda hidrojenle çalışan gemilere hizmet verecek. IDO hidrojenli gemiler konusunda çalışmalarını sürdürürken, ICHET ise hem Türk toplumuna hem de dünyaya örnek olmak için ilk hidrojenli otobüs ve otomobil siparişini verdi. Siparişi verilen ilk hidrojenli otomobil ise Mazda RX-8 oldu. Mazda Türkiye Genel Müdürü Bora Koçak, “Hidrojenli RX-8, temmuz ayında Norveç’te satışa sunuldu. Bu araçla ilgili haberlerin ardından İstanbul merkezli ICHET’in Genel Müdürü Mustafa Hatipoğlu bizimle temasa geçti” dedi.

ICHET’in kendi bünyelerinde kullanmak için ilk etapta bir adet hidrojenli otomobil talep ettiğini kaydeden Koçak, şunları söyledi: “Açacakları hidrojen dolum tesisinden faydalanmak için bu aracı istiyorlar. Ayrıca bir de belediye otobüsü alıyorlarmış. Bu konuda topluma örnek olmak ve hidrojen enerjisinin yaygınlaşmasını sağlamayı amaçlıyorlar. Bizde bunun üzerine Mazda merkezle temasa geçtik.”

Kâr amacı gütmüyoruz

Koçak, Norveç’ta hidrojenli araçlara ciddi teşviklerin verildiğini belirterek, “Bu nedenle fiyatı konusunda çalışmalar devam ediyor. Ama Türkiye’nin ilk hidrojenli aracı olacak Mazda RX-8’i kâr amacı gütmeden ICHET’e vermek istiyoruz. Araç Türkiye’ye 2-3 hafta içinde gelecek” diye konuştu.

En sportif hibrid

YAKLAŞIK 18 yıldır hidrojen yakıtlı araçlar geliştiren Japon Maza’dının Avrupa’da ilk kez yollara çıkardığı RX-8 Hydrogen RE modeli temmuz ayında Norveç’te satışa sunuldu. RX-8 Hydrogen RE ‘çift yakıtlı’ güç sistemi ile donatılmış olduğundan, benzinin yanında hidrojenle de çalışabiliyor. Otomobilde sürücü dilerse yakıt seçeneğini kendisi belirleyebiliyor. Hidrojen gazından benzine geçiş, araç hareket halindeyken de, direksiyon simidinin yanındaki bir düğme ile yapılabiliyor. Hidrojen deposu boşaldığında, sistem otomatik olarak benzine geçiyor. Araç hareketsizken düğmeye basarak benzinden hidrojene geçmek de mümkün. En sportif hibrid modellerden biri olan Mazda RX-8 Hybrid RE’nin hibrid motoru, hidrojenle 109, benzinle çalışırken 220 beygir güç üretiyor.

Hidrojene en büyük destek petrol zengini Norveç’ten

DÜNYANIN zengin ülkelerinden biri olan Norveç, milyarlarca dolarlık petrol gelirine rağmen ülkesinde çevreyi kirletmeyecek, sıfır emisyonlu hidrojen yakıtlı araçlar için özel teşvikler verip, bu araçlara özel 600 kilometre uzunluğunda bir otoyol bile yaptı. 6 hidrojen istasyonunun açıldığı Hynor adı verilen otoyol, Norveç’in güney sahilini boydan boya geçiyor. Norveç, bu teşviklerle uzay araçlarının yakıtını genel kullanıma alan ilk Avrupa ülkesi oldu. Norveç, hidrojenli otomobiller için 6 bin 500 Euro’yu bulan teşvikler veriyor.

ICHET neler yapıyor

YURTİÇİ PROJELERİ

Hidrojen Yakıt Pili ile IDO Yenikapı’da UPS hizmeti

Hidrojen Yakıt Pilli Forklift

Hidrojenli Transfer Aracı (Golf Arabası)

Hibrid Scooter

Bozcada Pilot Ada Projesi (adanın kendine yetebilecek hidrojen enerjisi ile tüm ihtiyaçlarını karşılaması, devam etmekete)

YURTDIŞI PROJELERİ

Fas’da rÜzgar-hidrojen tirbunleri

Hindistan’da hidrojenle çalışan 3 tekerlekli taksi (Doğan Haber Ajansı) 16.11.2009 03:54[18

İstanbul’a ‘hidrojenli’ İETT otobüsleri

 

Merkezi İstanbul’da bulunan Uluslararası Hidrojen Enerji teknolojileri Merkezi’nce yürütülen proje uyarınca, hidrojen yakıtlı 12 otobüs 2007 yılı başında İstanbul’da sefere çıkacak.

 

İstanbul
AA

 

14 Kasım 2004— Sessiz çalışan, verimleri yüksek ve egzoz emisyonları “sıfır” olan bu otobüslerin, Topkapı-Beşiktaş, Edirnekapı-Vezneciler, Yedikule-Eminönü ve Yıldıztabya-Vezneciler hatlarında yolcu taşıyacağı bildirildi.


   
 
  NTVMSNBC Reklam  
   
 

   

 

Birleşmiş Milletler Endüstriyel Kalkınma Teşkilatı’na (UNİDO) bağlı olarak kurulan ve merkezi İstanbul’da bulunan Uluslararası Hidrojen Enerji Teknolojileri Merkezi, İstanbul’da hidrojeni yakıt olarak kullanan otobüs projesini uygulamaya aldı.
        Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü Mühendislik Fakültesi Malzeme Bilimi ve Mühendisliği Öğretim Üyesi ve projenin yürütücüsü Doç. Dr. Ali Ata, temiz yakıt hidrojenle çalışacak İstanbul’daki otobüs projesinin, mühendislik hesaplarını içeren keşif aşamasında olduğunu kaydetti.
        Maliyetinin yarısı Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı, Dünya Bankası gibi uluslararası kuruluşlardan, diğer yarısı da yurtiçi kaynaklardan karşılanacak projenin hesaplanan bütçesinin 2005 yılı başında BM organlarına sunulacağını belirten Ata, yapılan hesaplara göre projenin toplam maliyetinin 22 milyon 400 bin doları bulacağını belirtti.
        Ata, bu rakama sadece otobüs alım maliyetlerinin değil, hidrojen üretim, dolum ve dağıtım sistemleri ile gerekli teknik kadronun kurulmasının da dahil olduğunu söyledi.
       
12 HİDROJEN YAKITLI OTOBÜS
        Proje ile İstanbul’da 12 adet hidrojen yakıtlı otobüsün çalıştırılmasının kararlaştırıldığını ifade eden Ata, şunları kaydetti:
        “Hidrojen yakıtı bildiğimiz içten yanmalı motorlarda benzin yerine kullanılabildiği gibi, yepyeni bir teknoloji olan ve kimyasal enerjiyi elektriğe çeviren yakıt pili dediğimiz sistemlerde de kullanılmaktadır. Yakıt pillerinde mekanik sistem olmadığı için hareketli parça içermez, bu nedenle sessiz çalışır. Bakım onarımları kolaydır. Verimlilikleri daha yüksek, en önemlisi de egzoz emisyonları sıfırdır. Bu avantajları nedeniyle çevreye duyarlı geleceğin teknolojileri olarak değerlendirilmektedir.”
        İstanbul’da sefere çıkarılacak hidrojen yakıtlı 12 otobüsün 8’inin yakıt pili sistemli, 4’ünün ise diğeriyle karşılaştırılması için içten yanmalı sistemle çalışacağını belirten Ata, “İçten yanmalı motorlar, yapılarında önemli oranda değişim
sağlanarak, saf hidrojen yanmasına elverişli hale
getirilebilmektedir. Bu tür araçlar yakıt pili temelli ekonomiye geçişte bir ara dönem olarak görülmektedir” dedi.
       
2007’DE SEFERE BAŞLAYACAKLAR
        Ata, projede finansman desteklerinin 2005 yılı içinde netlik kazanmasının ardından ilk otobüs siparişlerinin 2005 yılı sonları, 2006 yılı başlarında verilebileceğini belirtti.
        Hidrojenli otobüslerin imalatının günümüz teknolojisiyle en az 15 ayı bulduğunu dile getiren Ata, hidrojen istasyonu kurulumunun ise bir yılda tamamlanabildiğini kaydetti. Ata, “Bu hesaplarla 2007 yılı başlarında İstanbul sokaklarında daha önce hiç rastlamadığımız otobüslerle seyahat edebileceğiz. Otobüslerin test süresi 2 yılda tamamlanacak, ülkemiz ve İETT eşsiz bir birikimine sahip olacaktır” dedi.
        Ata, projenin en önemli amacının geleceğin teknolojisini Türk halkına tanıtarak bu konuda dikkatleri çekmek olduğuna işaret ederek, şunları söyledi:
        “Sanayi ve bilgisayar çağlarını kaçırmış olan ülkemizin, hiç olmazsa bu trene zamanında binmesini sağlayarak, teknoloji satın alan değil satan konumuna yükselmesine katkıda bulunmaktır. Proje, çeşitli safhalarında yerli sanayicimizi de kapsamaktadır. Yerli otobüs firmalarına da çeşitli imkanlar doğabilecektir. Ayrıca hidrojen üretiminde de yerli sanayicimize büyük imkanlar gözükmektedir. Günümüz dünyasında hidrojen temelli teknolojiler, işsizliğin yüksek boyutlarda olduğu ülkemiz için büyük imkanlar sunacak.”
        Ata, İstanbul’da İETT ve halk otobüsleriyle yılda 500 bin ton sera etkisi oluşturan egzoz gazının havaya karıştığını belirterek, otobüslerde ağırlıklı olarak hidrojen kullanılmasıyla egzoz emisyonunun büyük ölçüde azalacağını vurguladı.
        AB’nin şu anda her bir ton karbondioksit indirimi için 6-7 Euro teşvik öngördüğünü de belirten Ata, hidrojen yakıt sistemine geçişin büyük bir ekonomik kaynak yaratacağını da kaydetti.
       
       

 




02 Nisan 2009 Perşembe

İdo'da Hidrojenli Dönem

 

Yolcularını Her Geçen Gün Yeni Hizmetlerle Tanıştıran İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin Şirketlerinden İdo, Hidrojen ve Yakıt Pili Teknolojilerini de Kullanmaya Başladı. Hidrojenli Gezici Ev, Forklift, Taşıma Aracı, Hibrid Scotter ve Kesintisiz Güç Kaynağı Prototipleri Başarılı Şekilde Çalışıyor.

 

Haber: İdo'da Hidrojenli Dönem

 

Yolcularını her geçen gün yeni hizmetlerle tanıştıran İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin şirketlerinden İDO, hidrojen ve yakıt pili teknolojilerini de kullanmaya başladı. Hidrojenli gezici ev, forklift, taşıma aracı, hibrid scotter ve kesintisiz güç kaynağı prototipleri başarılı şekilde çalışıyor. Prototipleri inceleyen Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, Türkiye'de hidrojen enerjisi döneminin bu araçlarla başladığını söyledi.

İCHET tarafından yürütülen Türkiye'nin hidrojen ve yakıt pili teknolojilerinin kullanıldığı ilk pratik uygulama Yenikapı'daki İDO İskelesi'nde düzenlenen törenle tanıtıldı. Törene Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, İBB Başkan Vekili Ahmet Selamet, ICHET Genel Direktörü Dr. Mustafa Hatipoğlu, İDO Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Paksoy ve projede yer alan çok sayıda bilim adamı katıldı. Törende 'IDO Yakıt Pili kesintisiz güç kaynağı projesi', 'Gezici Hidrojen evi projesi', Hidrojen yakıt pilli forklift projesi', 'Yakıt pilli yolcu taşıma aracı', 'Yakıt Pilli hibrid scotter' projelerinde yapımı tamamlanan prototipler sergilendi.

Tören alanına gelen Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, proje kapsamında yapımı tamamlanan prototip ürünleri inceledi. Türkiye olarak hidrojen enerjisi dönemini başlattıklarını belirten Güler, "Bunun için 5 muhteşem somut eser var. Teorik olarak değil, 5 ürün burada milletimizin hizmetine sunuluyor. Bu enerji bağımsızlık savaşanın en önemli hareketlerinden bir tanesidir." diye konuştu. Hidrojenin aynı zamanda çok çevreci bir enerji çeşidi olduğunu belirten Güler, "Tamamıyla çevre dostu. Burada laf değil eser konuşuyor. Burada bir forklift var. Bir fabrika içinde egzost gazı olan bir forklifti kullanamazsınız. Bu tamamen hidrojen enerjisiyle çalışan forklift. Bunu da sanayimize hediye ediyoruz. " şeklinde konuştu. Hükümetin 2003 yılında büyük bir risk alarak ICHET'i yabancıların elinden alarak İstanbul'a kurduğunu hatırlatan Hilmi Güler, 40 milyon Dolar para harcadıklarını ama artık meyvelerini de almaya başladıklarını ifade etti.

"HİDROJENLİ GEMİ ÇALIŞMASI YAKINDA SONUÇLANACAK"

Hidrojen Yakıt Pili Uygulma Projesinin tanıtımı yapılan 5 eserle somut hale geldiğini aktaran Güler şöyle konuştu: "2003 yılında temeli atılan bir yolculuğun şimdi ulaşılan kilometre taşlarıdır. Buraya bilgi alın teri ve aynı zamanda bürokrasi ile mücadele edilerek geldik. Şimdi burada eserlerine çok rahatlıkla görüyoruz. Buradan tekrar şunu dünyaya haykırıyorum ki, 'artık enerjide Türkiye'de var. Enerji bağımsızlık savaşında Türkiye'de varlığını dünyaya duyuruyor'. Enerjide kriz de olsa dışa bağımlılık da olsa bu rüzgâr, güneş, jeotermal Kaynaklar bizde oldukça enerjide bağımsızlık savaşını çok rahatlıkla kazanabileceğiz."

Hidrojen enerjisi ile ilgili yatırımların devam edeceğini belirten Güler, Eyüp'te bir Hidrojen dolum tesisi kuracaklarını ve hidrojenle çalışan gemilerin kısa zamanda denizlerde yol alacağığını belirtti.

"HİDROJENLE PİŞEN KAHVENİN 80 YIL HATIRI VAR"

Konuşmasının ardından Bakan Hilmi Güler önce "Yakıt Pilli yolcu taşıma aracına" binerek testini gerçekleştirdi. Güler ardından tamamen güneş, rüzgâr ve hidrojen enerjisi ile ihtiyaçların karşılayabilen "Gezici Hidrojen evi" ni inceledi. Güler burada hidrojen enerjisi kullanılan ocakta pişen kahveden içti. Basın mensuplarının kahvenin tadını sorması üzerine, "Çok güzel" cevabını veren Güler, "Yalnız tek fark var. Bu kahvenin hatırı 40 yıl değil, 80 yıl. Çünkü tamamen yerli enerjiyle pişirildi." şeklinde espri yaptı.

Güler ardından İDO- ICHET işbirliği ile yapılan Yakıt Pilli Kesintisiz Güç kaynağını inceledi. Bakan Güler, burada basın mensuplarının 'Başbakanın bakanlar kurulunda revizyon yapacağı" yönünde medyada yer alan haberlerle ilgili soruları üzerine "Burada yapılan iş çok önemli. Ben bu sorulara burada cevap vererek bu işin önüne geçmesini istemiyorum." cevabını verdi. Güler, AK Parti'nin memleketi Ordu'da seçimleri kaybetmesiyle ilgili soruya da aynı gerekçeyle cevap vermedi.

-"ICHET HAKKINDA"-

Dünyada tek olma özelliği taşıyan ICHET Enerji Bakanlığı ve UNIDO teşkilatı arasında 2003 yılında imzalanan anlaşma ile İstanbul'da kuruldu. ICHET, hidrojen enerjisi teknolojilerinin gelişmekte olan ülkelerde yaygınlaştırılması amacıyla yurt içi ve dışında çeşitli pilot ve bilimsel uygulamalı proje başlattı. 2009 yılında ICHET'in Türkiye'de hidrojen teknolojileri alanındaki projelerinin gösterime sunulduğu önemli bir yıl olacak. Yakıt pilli forklift, hidrojen mobil ev projesi, hidrojen scooter, golf -cart projelerinin yanı sıra ICHET'in Bozcaada'nın kısmi hidrojen adasına dönüştürülmesi ile ilgili yenilenebilir enerji-hidrojen enerjisi projesi, hidrojenli otobüs, hidrojenli gemi, , hidrojen dolum istasyonu, deniz suyunun elektrolizi ile elektrik üretimi gibi Türkiye'de devam etmekte olan projeleri de bulunuyor.

-HİDROJENLİ YAKIT PİLİ-

Geçen yıl Mayıs ayında ICHET'in finansmanı ve IDO'nun ortaklığıyla başlatılan ve Türkiye'de ilk pratik uygulamasının İDO'nun Yenikapı merkez binasında yapıldığı proje sayesinde, elektrik kesintilerinde 5 kW'lık yakıt pilli kesintisiz güç kaynağı devreye girerek sesli duyuru sistemi ve bilgisayarlara elektrik sağlıyor.

Yakıt pilli kesintisiz güç kaynağı teknolojileri geleceğin temiz enerji sistemi olacak. İDO Yenikapı İskelesi'ne kurulan yakıt pilli kesintisiz güç kaynağı sistemi, yakıt pili ünitesi, hidrojen silindirleri ve DC/AC invertörden oluşuyor. Yakıt pili, hidrojenin kimyasal enerjisini direkt olarak elektrik enerjisine çeviren elektrokimyasal bir enerji dönüşüm cihazı. Yakıt piline beslenen hidrojenin elektrokimyasal reaksiyonu sonucunda, sistem DC elektrik enerjisi üretiyor. Pozitif hidrojen iyonları daha sonra havanın oksijeni ile birleşerek su açığa çıkıyor. Sistemde çevreyi kirleten ve zarar veren herhangi bir gaz üretilmediği ve aynı görevi yapan bir dizel jeneratör gibi döner herhangi bir mekanizma olmadığı için, hidrojen yakıt pili teknolojisi; temiz, gürültüsüz ve çevre dostu bir teknoloji.

(CİHAN) (Cihan Haber Ajansı) 02.04.2009 16:01[1639447]

 

İstanbul'a çevre dostu otobüsler yolda

İstanbul'a çevre dostu otobüsler yolda

21 Nisan 2009 22:25 - - 6,850 Okunma

  •  

  •  

  •  

  •  

  •  

  •  

  •  

  •  

  •  

  •  

Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, kısa süre sonra İstanbul'da yakıt olarak hidrojen kullanan toplu ulaşım araçlarının hizmet vermeye başlayacağını söyledi.



Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) Antalya'da başladı.

30. oturum öncesi Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu ile IPCC Başkanı Dr. Rajendra Pachauri birlikte basın toplantısı düzenledi.

Konuşmacılar Antalya'da gerçekleştirilen oturumun, aralık ayında Danimarka'nın başkenti Kopenhag'da gerçekleştirilecek ve 2012 yılına yönelik stratejilerin belirleneceği toplantı öncesinde önemini vurguladı. Oturumun, IPCC'nin 5. raporunun hazırlanmasına başlangıç oluşturacağı ifade edildi.

Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, Türkiye'de yüzde 20 olan hidroelektrik kullanımının 4 yıl içinde yüzde 80'lere çıkarılacağını, yenilenebilir enerji kaynakları rüzgar ve güneş üzerine de önemli çalışmalar yapıldığı bilgisini verdi.

Eroğlu, özellikle trafikten kaynaklanan emisyonu azaltmaya çalıştıklarını belirterek, "Bilhassa toplu taşıma araçlarında yenilenebilir enerji kullanılmasına yönelik ciddi çalışmalar var. Kısa süre İstanbul'da hidrojenli araçlar kullanılmaya başlanacak." dedi

 

TÜRKİYE'DE YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARI POTANSİ

 

Türkiye'nin İlk Hidrojen Enerjisi Üretim Tesisi Bozcaada'da

Hidrojenin içten yanmalı motorlarda yakıt olarak kullanılması










04 Aralık 2007 Salı

Unıdo Genel Kurul Toplantısı

 

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, BM Sınai Kalkınma Örgütü'nün (Unido) Viyana'da Başlayan 12. Genel Kurul Toplantısı'nda Bir Konuşma Yaptı. Bakan Güler Dünyada Sadece Türkiye'de Bulunan Uluslararası Hidrojen Enerjisi Teknolojileri Merkezi'nin (Ichet) Yıllık 2 Milyon Dolar Proje Desteği Verdiğini Söyledi.


Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, BM Sınai Kalkınma Örgütü'nün (UNİDO) Viyana'da başlayan 12. Genel Kurul Toplantısı'nda bir konuşma yaptı. Bakan Güler dünyada sadece Türkiye'de bulunan Uluslararası Hidrojen Enerjisi Teknolojileri Merkezi'nin (ICHET) yıllık 2 milyon Dolar proje desteği verdiğini söyledi.

BM Sınai Kalkınma Örgütü'nün (UNİDO) 12. Genel Kurul Toplantısı'nda konuşan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler , Türkiye'nin UNİDO'nun desteğiyle çevreyi kirletici organik maddeleri yok edici ulusal uygulama planı hazırladığını söyledi.

Konuşmasında UNİDO ile Türkiye arasındaki örnek işbirliğinden büyük memnuniyet duyduğunu ifade eden Bakan Güler, UNİDO'nun teknik desteğiyle dünyada sadece İstanbul'da kurulmuş bulunan Uluslararası Hidrojen Enerjisi Teknolojileri Merkezi'nin (ICHET) faaliyetlerini de anlatarak, İCHET'in hidrojen konulu fizibilite çalışmaları için 10 bin dolara kadar, uygulama projelerine 500 bin dolara kadar ve toplamda ise yıllık 2 milyon Dolar proje desteği verdiğini kaydetti.

İCHET Merkezi'nin aynı zamanda hem Türkiye'de hem de bölge ülkelerinde konferanslar, seminerler ve eğitim kursları düzenlediğini anlatan Bakan Güler, ICHET Merkezi'nin kurulması için Türkiye'nin 40 milyon dolarlık bir fon ayrıldığını bildirdi.

İCHET Merkezi'nin Türkiye ile birlikte bölge ülkelerine de hizmet verdiğni belirten Güler, UNİDO üyesi ülkelerin de İCHET Merkezi'ne mali destek vermelerini beklediğini sözlerine ekledi. "ICHET Merkezi gerek Türkiye'de, gerekse gelişmekte olan ülkelerdeki hidrojen enerjisi konusundaki çalışmalara katkı sağlıyor" diyen Bakan Güler, Türkiye'nin bu kapsamda hidrojen konulu fizibilite çalışmalarına, uygulama projelerine de maddi destek verdiğini bildirdi.

(MEA-KK-KK-D) 04.12.2007 05:04[1120243]











04 Aralık 2007 Salı

Bakan Güler, Unıdo Genel Kurulu'nda Konuştu

 

BM Sınai Kalkınma Örgütü'nün (Unido) Viyana'da Yapılan 12. Genel Kurul Toplantısı'na Katılan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, "Türkiye Unido'nun Desteğiyle, Çevreyi Kirleten Organik Maddeleri Yok Edici Ulusal Uygulama Planı Hazırladı" Dedi.


BM Sınai Kalkınma Örgütü'nün (UNİDO) Viyana'da yapılan 12. Genel Kurul Toplantısı'na katılan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, "Türkiye UNİDO'nun desteğiyle, çevreyi kirleten organik maddeleri yok edici ulusal uygulama planı hazırladı" dedi.

UNİDO'nun Viyana'da başlayan 12. Genel Kurul Toplantısı'na katılan Bakan Güler, konferans çerçevesinde Uluslararası Hidrojen Enerjisi Teknolojileri Merkezi'nin (İCHET) tanıtım standının açılışını UNİDO Genel Direktörü Kandeh Yumkella ile birlikte yaptı. Türkiye'nin doğal kaynakları çevre dostu olarak kullanmak üzere hidrojen enerjisi elde ettiklerini ifade eden Bakan Güler, Türkiye'nin hidrojen enerjisi teknolojileri merkezine sahip tek ülke olduğunu söyledi. Türkiye'deki İCHET'te hidrojen enerjisi elde

etmeye yönelik çalışmaların bölge ülkelerine de hizmet verdiğini anlatan Bakan Güler, "Rüzgar, su ve güneşi kullanarak enerjiyi elde ediyoruz" diye konuştu.

Türkiye genelinde rüzgar haritası çıkarıldığını da belirten Bakan Güler, "Aslında yıllardır bizim bu kaynaklarımız vardı ama biz bunları yeni yeni keşfediyoruz ve kullanıyoruz" şeklinde konuştu.

Hidrojen enerjisiyle çalışan ve Boğaziçi Üniversitesi'nin İCHET Merkezi'nden aldığı destekle ürettiği prototip 'Hidrojen Aracı'nı da konuklara tanıtan Bakan Güler, aracın hem şarjsız çalıştığını hem de egzozdan gaz yerine, içilecek kalitede, buharlı su çıktığını söyledi.

UNİDO'nun 12. Genel Kurul Toplantısı'nda bir konuşma yapan Bakan Güler, Türkiye'nin UNİDO'nun desteğiyle çevreyi kirletici organik maddeleri yok edici ulusal uygulama planı hazırladığını söyledi. UNİDO ile Türkiye arasındaki örnek işbirliğinden büyük memnuniyet duyduğunu ifade eden Bakan Güler, örgütün İCHET'in hidrojen konulu fizibilite çalışmaları için 10 bin dolara kadar, uygulama projelerine 500 bin dolara kadar ve toplamda ise yıllık 2 milyon Dolar proje desteği verdiğini kaydetti. İCHET Merkezi'nin

aynı zamanda hem Türkiye'de hem de bölge ülkelerinde konferanslar, seminerler ve eğitim kursları düzenlediğini kaydeden Bakan Güler, ICHET Merkezi'nin kurulması için Türkiye'nin 40 milyon dolarlık bir fon ayırdığını bildirdi.

Bu arada, İCHET'in teknik desteğiyle, hidrojen enerjisi konusunda yoğun çalışmalar yapan Boğaziçi Üniversitesi hidrojen aracı takım kaptanı Mustafa Karacan, hidrojen enerjisinin günlük yaşamda yaygınlaşabilmesi için güçlü yatırımcıların projeye sahip çıkmaları gerektiğini vurguladı. Hidrojen enerjisinin, Likid Petrol Gazı (LPG) tanklarına benzer yerlerde muhafaza edilebileceğini belirten Karacan, hidrojen gazının Lpg'den çok daha temiz olduğunu ifade etti.

ICHET standının açılışında, UNİDO Genel Kurulu'na katılan ülkelerin devlet ve hükümet başkanları da bulundu. Toplantısı boyunca İCHET standı sergide kalacak.









04 Aralık 2007 Salı

Güler, Mehrabiyan ile Görüştü

 

BM Sınai Kalkınma Örgütü (Unido) Genel Kurul Toplantısına Katılan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, Konferans Çerçevesinde İran Sanayi ve Maden Bakanı Ali Ekber Mehrabiyan ile Görüştü.


BM Sınai Kalkınma Örgütü (UNİDO) genel kurul toplantısına katılan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, konferans çerçevesinde İran Sanayi ve Maden Bakanı Ali Ekber Mehrabiyan ile görüştü.

İran'ın talebi üzerine gerçekleşen görüşmeye ilişkin açıklama yapan bakan Güler, "Yer altı kaynakları zengin olan komşumuz İran ile aramızda ortak proje yapma çalışmaları var" dedi.

Görüşmede, İran ile "Madencilik ve endüstriyel mineraller konusunda prensip anlaşması safhasına gelindiğini" belirten Bakan Güler, "İran ile enerji ve endüstriyel minareller konusundaki işbirliğine yönelik Türk ve İran ekiplerinin saha seçimi yaptıklarını ve öncelikleri belirlediklerini" kaydetti.

BM Güvenlik Konseyinin, nükleer programı nedeniyle İran'a karşı uyguladığı yaptırım kararları ile ABD yönetiminin İran politikasının Türkiye - İran görüşmelerini etkileyip etkilemediği yolundaki bir soruya ise Bakan Güler şu yanıtı verdi:

"İran ile kısa süre önce de enerji konusunda işbirliği anlaşması imzaladık. İran ile yaptığımız işbirliğinin temel gerekçelerini ve bu işbirliğinin ihtiyaçlardan kaynaklandığını BM ve ABD yönetimine izah ettiğimiz zaman anlayışla karşılıyorlar." (Anadolu Ajansı) 04.12





17 Haziran 2008 Salı

Bakan Güler, Unıdo Başkanı Yumkella'yı Kabul Etti

 

Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Örgütü (Unıdo) Başkanı Kandeh Yumkella ve Beraberindeki Heyeti Makamında Kabul Etti.


Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Örgütü (UNIDO) Başkanı Kandeh Yumkella ve beraberindeki heyeti makamında kabul etti.

Basına kapalı olarak gerçekleşen toplantının ardından açıklama yapan Bakan Güler, Yumkella ile özellikle İstanbul'da bulunan Hidrojen Enerji Teknoloji Merkezi'nde yürütülen projeler konusunda görüştüklerini söyledi. Artan petrol fiyatları ve küresel ısınma karşısında hidrojen enerjisinin önemli bir enerji kaynağı olarak öne çıktığını kaydeden Güler, ''Çalışmalarımız bu yönde sürüyor, hidrojen üretmek ve bunu kullanmak en önemli amacımız''dedi.

UNIDO Başkanı Kandeh Yumkella da, yeni enerji türleri arasında en gelecek vaat eden enerjinin hidrojen olduğunu söyledi. Hidrojenin yakıt olarak kullanılmasını çok önemsediklerini belirten Yumkella, ''Türkiye otomotiv üretimi ve otomotiv parçaları sağlamada önemli bir ülke. Biz araştırmalarımızda enerji üreten motorların geliştirilmesine büyük önem veriyoruz. Böyle bir gelişme otomotiv sektörü için çok önemli olacak'' diye konuştu.

Yumkella, enerji alanındaki teknolojilerin gelişmekte olan ülkelere transferi konusunu da Bakan Güler ile yaptıkları görüşmede ele aldıklarını söyledi.

(DUY-CC-CC-Y) 17.06.2008 13:18[1405006]




***İST.UNIDO-ICHED BŞK.YRD.
PROF.DR. ENGİN TÜRE
ÖZEL HALİÇ ÜNİVERSİTE DEKANLIĞINA ATANDI

KISABİR SÜRE SONRA  BU GÖREVDEN İSTİFA ETTİ.***







Hidrojen merkezine oto  yan sanayiinden başkan

Hidrojen merkezine oto yan sanayiinden başkan

Hidrojen enerjisi alanında dünyaya örnek olacak uygulamalar yapmak üzere kurulan ICHET’in başına, Enerji Bakanı’nın arkadaşı Mustafa Hatipoğlu atandı.


***‘Hidrojen konusunda çalışmam yok’***

diyen Hatipoğlu, oto yan sanayii şirketinde Ar - Ge müdürüydü

01:22 | 27 Mart 2008




 

Hidrojen konusunda pilot projeler yapmak için kurulan ICHET’e başkan olarak  bu alanda hiçbir çalışması olmadığını belirten Mustafa Hatipoğlu atandı. Hatipoğlu, Enerji Bakanı Hilmi Güler’in üniversiteden arkadaşı, Uluslararası Hidrojen Enerjisi Teknolojileri Merkezi (ICHET) de Enerji Bakanlığı’na bağlı.
ICHET, hidrojen araştırmaları konusunda dünya çapında otorite sayılan Prof. Dr. Nejat Veziroğlu’nun Birleşmiş Milletler
Sınai Kalkınma Teşkilatı’nı (UNIDO) ikna etmesi sonucu Türkiye’de kurulmuş,  Veziroğlu da ABD’de çalıştığı üniversiteden 3 yıl izin alarak kurumun başına geçmişti. Veziroğlu görevinden ayrılırken 3 yıllık süreyi uzatmamasında hükümetin söz vermesine karşın arazi tahsisi yapmaması ve ödeneklerini aksatmasının büyük rol oynadığını söylemişti.
Dönüşü öncesinde Milliyet’e yaptığı açıklamada ‘buruk ayrıldığını’ belirten Veziroğlu, 1980’den beri hidrojen enerjisi konusunda BM’ye danışmalık hizmeti veriyordu ve bu alandaki çalışmalarından dolayı Nobel’e
aday gösterilmişti.
Veziroğlu’ndan sonra vekâleten yürütülen başkanlığa
bir süre önce asaleten atama yapıldı ve ICHET’nin başına, daha önce otomotiv yan sanayiinde Araştırma - Geliştirme  müdürü olarak çalışan Mustafa Hatipoğlu atandı.  Hatipoğlu’nun başkanlığı UNIDO  tarafından da onayladı.

‘Hidrojenci değilim’
2004 yılında kurulan ICHET ’te 1 Şubat itibariyle göreve başlayan Hatipoğlu, bundan önce
Bursa’da otomotiv yan sanayinde faaliyet gösteren Mako adlı bir şirkette çalışıyordu. Mesleği makine mühendisliği olan Hatipoğlu, 26 yıl boyunca çalıştığı bu şirketten Araştırma - Geliştirme Müdürü olarak ocak ayında emekli oldu.
Hatipoğlu, hidrojenle ilgili  çalışmalarını sormamız üzerine, “Hidrojen konusunda hiçbir çalışmam yok.. Ama enerji projeleri dolayısıyla hidrojenle ilgili konuların içindeyim, ama hidrojenci değilim tabii” diyerek yanıtladı.
UNIDO’yla yapılan protokole göre  Enerji Bakanlığı merkeze 5 yıl boyunca 40 milyon dolar kaynak aktaracak. UNIDO ise yapılan atamaları onaylanmakla yetkili olacak.

‘Bakan, arkadaşım’
Birçok ülkede hidrojen enerjisi araştırmaları yürüten merkezin bilimsel kapasitesinin yüksek olması gerektiği belirtiliyor. Veziroğlu bu alanda dünya çapında otorite sayılan bir isimdi. Vekâleten başkanlık yapan Prof. Dr. Engin Türe de Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu’nun (TÜBİTAK) enerji bölümünde başkanlık yapmıştı.
Hatipoğlu, Enerji Bakanı Hilmi Güler’le üniversiteden arkadaş olduğunu, Türk Havacılık ve Uzay Sanayi’nde (TUSAŞ)  birlikte çalıştıklarını, Güler’in ‘belli bir şeyin imalatı’ gibi konularda kendisini çağırıp görüş aldığını söyledi.

Sitede yanlış bilgi
ICHET’in internet sitesinde, Hatipoğlu’nun 1990 yılından bu yana Enerji Bakanlığı’yla “düzenli şekilde teknik danışman olarak ilişkili olduğu” belirtilirken, Hatipoğlu’nun verdiği bilgiye göre resmi bir ilişki söz konusu değil. Hatipoğlu  konuyla ilgili olarak  ”(Bakan) zaman zaman
Ankara’ya çağırır. Mesela, belli bir şeyin imalatı nasıl olabilir... Yani bu resmi bir danışmalık değil de fikir teatisi şeklinde bir şey” diye konuştu.

 

Bursa Gözlük’ü kurdu
UNIDO-ICHET’in internet sitesinde Mustafa Hatipoğlu ’nun geçmişiyle ilgili olarak şu bilgiler yer alıyor:
1976’da
Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Makina Mühendisliği Bölümü’nden yüksek lisans diploması aldı.
Doktora tezini  ‘motor vitesleri’ üzerine yaptı.
1978’e kadar TUSAŞ’ta çalıştıktan sonra Bursa Gözlük adlı şirketi kurdu.
1982-2008 döneminde Bursa’da otomotiv yan sanayiinde faaliyet gösteren Mako’da çalıştı.
2007 başından bu yana ulaştırma ve
KOBİ’ler alanında AB Türkiye delegesi.

 

Erbakan’ın danışmanı ile işbirliği görüşmesi
Dr. Mustafa Hatipoğlu’nun ICHET başkanlığına geldikten sonra yaptığı ilk işlerden birisi, Yavuz Motors adlı bir otomotiv
yan sanayii şirketiyle “hidrojenle çalışan dizel motor teknolojisi ile ilgili araştırmalar” yapmak konusunda işbirliği kararı almak oldu. Yavuz Motors’un sahibi Sedat Çelikdoğan, kapatılan Refah Partisi’nin başkanı Necmettin Erbakan’ın başbakanlığı döneminde  başdanışman olarak görev yapmıştı.
Şirketin Finans Müdürü ve Sedat Çelikdoğan’ın oğlu Sezai Çelikdoğan, konuyla ilgili olarak önümüzdeki dönemde projeler geliştirip ICHET’e sunacaklarını kaydetti. Çelikdoğan şirkette toplam 90 kişinin çalıştığını, araştırma-geliştirme bölümünde de 5 kişinin olduğunu söyledi. Cirolarının 10 milyon YTL olduğunu belirten Çelikdoğan, ürünlerini satmak üzere büyük şirketlerle anlaşmak üzere olduklarını kaydetti.

“Geçmişin fosilinden  geleceğin hidrojenine”
ICHET tarafından hazırlanan sunumlardan birinde kurumun geçmişin fosil yakıtıyla geleceğin hidrojen enerjisi arasında bir köprü olduğu belirtiliyor. Uluslararası Hidrojen Enerjisi Teknolojileri Merkezi’nin temel hedefi gelişmiş ve gelişen ülkeler arasında, araştırma kurumları ve piyasa arasında köprü olmak.
Türkiye’de hidrojen yakıtlı tekne, hidrojen yakıtlı belediye otobüsleri gibi projeler yürüten merkezin
Arjantin’de “rüzgâr hidrojen” Romanya’da “biyokütle enerji üretim” projeleri var. Kurumun proje yürüttüğü diğer ülkeler arasında Libya, Cezayir ve Hindistan yer alıyor.

 

Arazi tahsisinde 4 yıllık rötar
Prof. Dr. Nejat Veziroğlu’nun 3 yıllık ICHET başkanlığı döneminde merkeze bir arazi tahsis edilememiş, Veziroğlu gö-     revinden ayrılırken Milliyet’e yaptığı açıklamada  “Türkiye’de bürokrasi büyük zorluklar çıkarıyor. Benim de bu işlerin böyle ağır aksak işlemesine çok canım sıkıldı. ABD’ye erken dönmemde Türkiye’de işlerin uzaması, arsa tahsisinin bir türlü gerçekleştirilememesi de büyük rol oynadı” demişti.
Uluslararası Hidrojen Enerjisi Teknolojileri Merkezi halen Boğaziçi Elektrik Dağıtım AŞ’nin (BEDAŞ) binasında faaliyet gösteriyor. ICHET’te Mayıs 2007’den başlayarak 9 ayda başkanlık görevini Prof. Dr. Engin Türe vekaleten yürütüyordu. 2005’ten beri ICHET’te çalışan Türe, daha önce TÜBİTAK’ta enerji bölümünde başkanlık yapmıştı.
Dr. Mustafa Hatipoğlu araştırma kampusunun kurulacağı
İstanbul Alibeyköy’deki arazi tahsisiyle ilgili işlemlerin Ankara kısmının  geçen hafta tamamlandığını, bundan sonra İstanbul’daki mercilerle muhatap olacaklarını söyledi. Hatipoğlu, kampusun 2-2.5 yılda tamamlanacağını da sözlerine ekledi. Bu durumda ICHET kurulduktan 6-7 yıl sonra araştırmalarını yapabileceği bir kampusa sahip olacak.

 



 








İSTER MİSİNİZ ?

•   Kamyon ve otobüs dahil her türlü taşıt aracının eksozundan saf su çıkmasını
•   Tertemiz hava solumayı
•   Ülkemizin ithal etmek zorunda olduğu ve karşılığında her yıl milyarlarca dolar ödediği petrol ve doğal gaz yerine ülkemizin rüzgar, güneş ve jeotermal gibi temiz ve tükenmez enerji kaynaklarını kullanmayı
•   Küresel ısınma ve hava kirliliğine son vermeyi
•   Yalnız kendiniz ve çocuklarınız için  değil, gelecek nesiller için de yaşanabilir bir dünya bırakmayı

Cevap ; Dünyanın en temiz ve en güvenli yakıtı olan Hidrojen.

Birçok gelişmiş ülke bunu çoktan keşfetti.
•   Kaliformiya valisi Arnold Schwarzenegger oto yollarda 200 adet hidrojen istasyonu açıyor.
•   Japonya önümüzdeki yıllarda hidrojenle çalışan 15 milyon taşıt aracı üretiyor.
•   Almanya 1800 km’lik hidrojen otoyolu yapıyor.


BİLİYOR MUSUNUZ ?

•   Fosil yakıt olarak bilinen kömür, petrol ve doğal gazın, küresel ısınma, hava kirliliği, petrol tankeri kazaları, asit yağmurları, kasırga, sel ve kuraklık gibi nedenlerle dünyaya verdiği zararın her yıl yaklaşık 5 trilyon (beş bin milyar) dolar olduğunu (bu hesaba petrol savaşlarının dahil edilmediğini)
•   Petrol ve doğal gaz fiyatlarının çok yakın bir gelecekte hızla yükseleceğini
•   Tek çözümün hidrojen yakıtı olduğunu
•   Dünyada yegane Birleşmiş Milletler Uluslararası Hidrojen Teknolojileri Merkezinin Prof. Dr. Nejat Veziroğlu başkanlığında İstanbul’da kurulduğunu


http://hydrogenroadtour08.dot.gov/


  bullet  15 Mayıs 2005

Dünya Hidrojen Merkezi Başkanı Prof. Dr.Nejat Veziroğlu

Kongrenin Başkanı Prof. Dr.Engin Ture tel.0212 416 48 48
Uluslar arası Hidrojen Kongresi ve Fuarı
Uluslararası Hidrojen Kongresi ve Fuarı ana sponsoru
www.hidrojenforumu.com tel 0262 275 23 60 (Elimsan Şirketler Topluluğü Hüseyin Ağacan, Muzzafer Avcı, Enver Eroğlu)
Uluslararası Hidrojen Kongresi ve Fuarı PR Danışmanı
ASYA YAPIM tel. 0212 416 19 40 Neriman Yavuz, Mesut Ergan
 

 

  

 Yeni Fikirler
 Yeni İşlerYarışması

2009 YFYİ 2009<<TIKLA



»  YENİ FİKİRLER YENİ İŞLER Fikir Yarışması
 
2008<<TIKLA
 

»  TÜBİTAK
Formula-G 2009 ve
 
Hidromobil
2009 yarışları<<TIKLA

 

 

www.unido-ichet.org

www.iahe.org

www.news.nationalgeographic.com/ news/2004/08/0827_040827_hydrogen_energy.html - 27k

www.miami.edu/UMH/CDA/UMH_Main/ 1,1770,6561-1;6644-2;6948-3,00.html - 61k

www1.industry.gov.au/archive/ hydrogen/documents/speechpdfs/Veziroglu.pdf

www.electricauto.com/mgmt.html - 105k

www.iea.org/textbase/work/ 2003/hydrogen-coIEA/AG4-5TUR.PDF

www.iahe.org/hononaryeditorialboard.asp?did=28 - 24k

www.electricauto.com/comp_hlight.html - 49k

www.hidrojenforumu.com

www.hidrojenturk.com

www.ihec2005.org

www.shellhydrogen.com

bp hydrogen- google'de ara

www.bmwworld.com/hydrogen/

www.toyota.com/vehicles/future/fines.html - 18k

www.nissan-global.com/EN/ TECHNOLOGY/INTRODUCTION/XTRAILFCV/ - 32k

www.mazda.com/mnl/200502/tec.html - 5k

www.hyundai-tucson.car-search.biz/hyundai_suv_tucson/

www.siemenswestinghouse.com/ en/generators/hydro/index.cfm - 33k

www.fair-pr.com/h2fair/e/hm01-exhibitors/vaillant.html - 52k

www.fuelcellworld.org/article_default_ view.fcm?articleid=7471&subsite=656 - 51k

www2.mercedes-benz.co.uk/.../en/home_mpc/buses/ home/products/new_buses/fuel_cell_citaro/facts.0002.0001.htm l - 58k

www.ford.com/en/innovation/engineFuelTechnology/ hydrogenInternalCombustion.htm - 20k

www.chevron.com/news/press/2005/2005-02-18_1.asp - 22k - 13 Mayıs 2005

www.h2cars.biz/ - 56k

www.theregister.co.uk/2005/03/17/hydrogen_cars/ - 23k

www3.toshiba.co.jp/power/english/ thermal/products/generators/hydrogen.htm - 19k

www.nasa.gov/lb/audience/ forkids/glossary/g-l/hydrogen.html - 3k






ELEKTRİK İŞLERİ ETÜT İDARESİ
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ


EİE
Ana Sayfa

Hidroelektrik
Çalışmalar

Jeolojik
Çalışmalar

Hidrolojik
Çalışmalar

Enerji
Verimliliği

Rüzgâr
Enerjisi

Güneş
Enerjisi

Hidrojen
Enerjisi

Biyoenerji


HİDROJEN ENERJİSİ

 

 

Hidrojen

Hidrojen Enerjisi

Hidrojen Üretimi

Hidrojenin Depolanması

Hidrojenin Taşınması

Teknolojik Gelişmeler

Yakıt Pilleri

BM Uluslararası Hidrojen Enerjisi Teknolojileri Merkezi

BM Uluslararası Hidrojen Enerjisi Teknolojileri Merkezi (ICHET)

Birleşmiş Milletler Uluslararası Hidrojen Enerjisi Teknolojileri Merkezi'nin (ICHET) kurulmasına ilişkin anlaşma, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Örgütü (UNIDO) arasında, 21 Ekim 2003 tarihinde Viyana'da imzalanmıştır.

Ülkemiz ile birlikte, uluslararası enerji çevrelerinin büyük önem verdiği ve geleceğin enerjisi olarak adlandırılan hidrojen enerjisinin İstanbul'da kurulacak olan merkezinin başlıca amaçları:

-Kalkınmış ve kalkınmakta olan ülkeler arasında bir köprü vazifesi görerek; hidrojen araştırma, geliştirme ve yatırımcı kuruluşlar arasında bir koordinasyonu sağlamak ve gelecekteki hidrojen teknolojisi ve endüstrisinin uygulama alanlarını tespit etmek.
-Hidrojen teknolojisi uygulamalarında barışçıl ve kalkınmaya yönelik işbirliğini geliştirmek.
-Hidrojen araştırma ve geliştirme çalışmalarının arttırılması için kalkınmış ülkelerin bilim -damlarını ve uzmanlarının doğrudan katkılarını sağlamak,
-Kalkınmakta olan ülkelerin Ar-Ge merkezlerinin ve programlarını desteklemek, hidrojen teknolojileri alanındaki yatırımları teşvik etmek, olarak belirlenmiştir.

ICHET'in Faaliyetleri;
-Uzun ve kısa dönemli atölye (workshop) çalışmaları, bilimsel toplantılar, bilim adamları ve uzmanların katılacağı uygulamalı eğitim programları düzenlemek;
-Ar-Ge ve teknoloji transferi yapmak;
-Danışmanlık hizmeti sunmak;
-Endüstri ile işbirliği kurmak;
-Hidrojen enerjisi teknolojilerini tanıtmak amacıyla katılımcı ülkelere tekno-ekonomik çalışmalar, teknoloji izleme ve tahmini, Ar-Ge, teknoloji transferi, eğitim, burs ve danışmanlık hizmeti sağlamak;

ICHET'in çalışma kapsamı içerisinde:
-Hidrojen enerjisi politikası oluşturulması, büyük miktarlarda hidrojen üretimi ve hidrojen enerji teknolojilerinin uygulanmasının ve çevresel çalışmaların ekonomik analizi;
-Diğer yenilenebilir enerji sistemleriyle hidrojen üretim tekniklerinin entegre edilmesi;
-Hidrojen depolama teknikleri;
-Klima sistemleri ve hidrojen depolamada metal hidr]urlerin kullanımı;
-Boru ile hidrojen nakli;
-Sıvı hidrojen teknolojileri;
-Hidrojenle çalışan taşıtlar (otobüsler, kamyonlar, otomobiller, iki ve üç tekerlekli taşıtlar);
-Yakıt pili uygulamaları (desentralize enerji üretimi ve taşıtlar);
-Hidrojen alt yapısı geliştirilmesi;
-Kimyada, enerji üretiminde, gaz, petrol endüstrisinde ve metalürjide hidrojen uygulamaları;
bulunmaktadır.

 

 

 

 


Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğü
Eskişehir yolu 7. km No:166 Posta kodu:06520 Çankaya-ANKARA

Telefon: 90 312 295 50 00 Faks: 90 312 295 50 05
E-posta: elektriketut@eie.g





sSTV  Pazarın Konukları Proğramına Çıkmalarını
Sağladığım  Hocamız ve Sn.Hüseyin GÜLERCE  Beraber Proğram sonrası-Yönetmen-H.GÜLERCE-Prof.VEZİROĞLU-A.BARIN









ABDURRAHİM BARIN 'HİDROJEN GÖNÜLLÜSÜ' ile ilgili görsel sonucu























































































































001.jpg

001.jpg
504K   Görüntüle   İndir  

2.jpg

2.jpg
695K   Görüntüle   İndir  

3.jpg

3.jpg
357K   Görüntüle   İndir  

4.jpg

4.jpg
630K   Görüntüle   İndir  

5.jpg

5.jpg
570K   Görüntüle   İndir  

6.jpg

6.jpg
568K   Görüntüle   İndir  

7.jpg

7.jpg
490K   Görüntüle   İndir  

8 001.jpg

8 001.jpg
526K   Görüntüle   İndir  

9.jpg

9.jpg
460K   Görüntüle

 

13.jpg

13.jpg
1173K   Görüntüle   İndir  

14.jpg

14.jpg
974K   Görüntüle   İnd





























































SUDAN HİDROJEN ÜRETİMİ VE ENERJİ SEKTÖRÜNDE HİDROJEN *

Doç.Dr.Z.Sema BAYKARA YTÜ, Kim.Müh.Böl., İstanbul

 

ÖZET

Hidrojen ekonomisine, hatta uygarlığına geçiş özleminin temelinde çevresel açıdan tamamen temiz enerji tür ve sistemlerine dönülmesi bulunmakta, 1997’de başlayan Kyoto Protokolu süreci bu yönde somut bir adım oluşturmaktadır. Hidrojenin güneş enerjisi uygulanarak sudan üretilmesi bu amaca en uygun seçenek olarak gözükmekte, aynı zamanda kullanıcılara bağımsızlık getirmektedir.

Bu çalışmada enerji gereksinimi güneş enerjisiyle sağlanan sudan hidrojen üretimi yöntemleri ele alınmakta; ayrıca hidrojen üretim, iletim, depolama ve kullanım (taşıt, cihaz, bina) alanlarında geliştirilmekte olan teknolojilerde emniyet, verim, çevresel faktörler ve maliyet açısından bu günkü durum ve yakın vadede ulaşılması planlanan hedefler; bu konularda öncü durumdaki devletlerde hazırlanan yasal mevzuat ve standartlar, benimsenen politikalar ve oluşturulan insiyatifler kısaca gözden geçirilmektedir.

 

GİRİŞ

Zaman içinde sıvı ve gaz yakıtların arzında meydana gelecek açıkların kömürden elde edilecek sentetik yakıtlarla kapatılması ve nihai olarak bu kaynakların nükleer (fizyon ve füzyon) enerji ve yenilenebilir enerjiyle (su gücü, güneş, rüzgar) üretilecek elektrikle ikamesi öngörülmektedir. Oysa, kurulu düzendeki uygulamaların çoğu elektrikle değil yakıtla çalışmaktadır. Bu kapsamda, sudan elde edilebilen ve çevreyi en az kirleten bir yakıt olarak hidrojen ağırlık kazanmıştır.

Hidrojen ve elektrik birbirine kolaylıkla dönüştürülebilir enerji türleri olduğundan hidrojen, tüm sektörleri doğrudan ya da dolaylı etkileyebilmesi, toplumsal gelişme ve refah düzeyini belirleyici oluşu açısından çok kritik bir konumdadır.

En gelişmiş ülkelerin yanısıra birçok ülkelerde hidrojen ekonomisine geçiş doğrultusunda politikalar belirlenmekte, ulusal plan ve programlar hazırlanmakta, ilgili teknolojilerin geliştirilmesi ve uyarlanması için geniş kapsamlı ve yoğun araştırmalar yapılmakta, yasal mevzuat ve standartlar hazırlanmaktadır.

Hidrojen, birincil kaynaklardan (Tablo 1) gene birincil kaynaklarla üretilebilir. (Şekil 1).

 

 

HİDROJEN ÜRETİMİ

Hidrojen, geleneksel olarak hidrokarbonlardan ve sudan üretilmektedir(1). Hidrokarbon bileşiklerinin üretime katkısı %95 dolaylarında olup bu üretim süreçlerinden karbon dioksit de çıkmakta ve atmosferde sera etkisi yaratmaktadır. Hidrokarbonların tükenebilir oluşu ileride hidrojenin daha ziyade sudan üretilmesini ve üretim teknolojilerinin bu yönde geliştirilmesini gerektirmektedir. Üretim yöntemleri, yaygın bir şekilde kullanılmakta olan ticari yöntemler ve diğer yöntemler olmak üzere iki grupta toplanabilir (Tablo 2(a)).

 

(*) I. Ulusal Hidrojen Kongresi, 16 Temmuz 2002, Ankara

Tablo 1: Birincil kaynaklar ve hidrojen talebi

 

Birincil Kaynaklar :

Petrol

Doğal Gaz (NG)

Sıvılaştırılmış Petrol Gazı (LPG)

Kömür

Yenilenebilir Kaynaklar (su gücü, güneş, rüzgar vb.)

Nükleer Yakıtlar

 

Hidrojen

Hammadde Olarak Talep :

Petrol Arıtımı

Kimyasal Endüstri (amonyak, metanol, yağ vb.)

Sentetik Yakıt Üretimi

Metalurji

Enerji Kaynagı Olarak Talep :

Ulaşım Sektörü (uzay, hava, kara, deniz)

Merkezi Enerji Santralları (elektrik, ısı)

 

 

 

 

 

 

Tablo 2(a): Hidrojen üretim yöntemleri

Ticari Yöntemler

Hidrokarbonların Buharla Katalitik Bozunumu

Hidrokarbonların Basınç Altında Kısmi Oksitlenmesi

Kömürün Gazlaştırılması

Suyun Elektrolizi

 

Diğer Yöntemler

Hidrokarbon Kaynaklı Yöntemler :

Şehir gazı üretimi

Hidrokarbonların buhar ve oksijenle oksitlenmesi

Hidrokarbonların ve doğalgazın ısıl dekompozisyonu

Metanın içten patlamalı motorlarda oksitlenmesi

Suyun Kimyasal Dekompozisyonu :

Termokimyasal Dönüşümler

Fotokimyasal Dönüşümler

H2S Dekompozisyonu

Biyokütleden üretim

Enerji krizinden bu yana, ileriye dönük olarak hidrojenin yeryüzünde ve uzayda yenilenebilir enerjiyle üretilmesine yönelik tasarım, malzeme ve uygulama çalışmaları geniş ölçekte ve muhtelif aşamalarda sürmektedir. Gelişmiş ülkeler aralarında işbirliği yaparak bu sektöre uzanan çok geniş kapsamlı ve uzun vadeli ortak projeler yapmaktadırlar(2).

 

SUDAN HİDROJEN ÜRETİMİ

Ticari anlamda sudan hidrojen üretimi geleneksel yöntemlerle üretilen elektrik (hidroelektrik, termik veya nükleer santrallarda) kullanılarak suyun elektrolizi sonucu gerçekleşir.

Hidrojenin “temiz” yöntemlerle üretilmesi, elektriğin yenilenebilir enerji kaynakları (hidrogüç, güneş, rüzgar gibi) ile elde edilmesine bağlıdır.

Suyun güneş enerjisi ile ayrıştırılması sonucu hidrojen üretimi başlıca iki grupta toplanabilir: termokimyasal süreçler ve fotokimyasal süreçler. Burada gruplama güneş enerjisinin kullanılış biçimi ile ilgilidir.

 

 

Termokimyasal Süreçler:

Güneş ısıl enerjisi kullanılarak suyun yüksek sıcaklıkta tek aşamada veya birden fazla aşamada ayrıştırılması ile hidrojen elde edilebilir(3). Bu süreçlerde çalışma sıcaklığı 1000-2500 K dolaylarında olup, güneş ışınlarının optik sistemlerle yoğunlaştırılıp odaklanmasını gerektirmektedir. Toplam verim farklı tasarımlar için farklı değerler alabilmekle birlikte ticari elektroliz veriminden daha düşük düzeydedir.

 

Fotokimyasal Süreçler:

Güneş foton enerjisi kullanılarak sudan hidrojen üretimi amacıyla fotovoltaik pillerle elektrik üretimi ve elektroliz, yarı iletken elektrodlu fotoelektrokimyasal piller, fotobiyolojik sistemler ve fotobozunum sistemleri gibi süreçler geliştirilmektedir(4). Bu sistemler için de verim düzeyi (şimdilik % 16) ticari elektrolize nazaran daha azdır.

 

HİDROJEN ÜRETİM MALİYETİ

Çeşitli optik düzeneklerle yoğunlaştırılan yüksek sıcaklıktaki güneş radyasyonuyla doğrudan veya dolaylı olarak hidrokarbon kökenli maddelerden (özellikle kömür) ve sudan veya fotovoltaik düzeneklerle üretilen elektrik ve elektrolizle sudan üretilen hidrojen şimdilik ticari yöntemlerle kömürden üretilen hidrojene kıyasla yaklaşık 3-15 kat, ticari elektrolizle sudan üretilen hidrojene kıyasla da 1-4 kat maliyet taşımaktadır (Tablo 2(b)). Zaman içinde kömür rezervlerinin azalması ve güneş teknolojilerinde görülen gelişmeler ve ucuzlama bu maliyetleri ister istemez değiştirecektir. Ayrıca hidrokarbon kökenli ticari hidrojen maliyetinin benzinden daha az olduğu bilinmektedir.

 

 

 

Tablo 2(b): Güneş enerjisinin kullanıldığı muhtelif proseslerle üretilen hidrojen maliyeti(3)

İncelenen Proses Türleri

Maliyet

(maliyet)j

Maliyet

(maliyet)k

a) Suyun Güneşle1 Elektrolizi

b) Suyun Güneşle2 Elektrolizi

c) Suyun Güneşle3 Elektrolizi

d) Suyun Güneşle4 Termolizi

e) Suyun Melez Termoliz ve Elektrolizi (a+d)

f) Kömürün Güneşle5 Gazlaştırılması6

g) Kömürün Melez Gazlaştırılması (f+6)

h) Güneşle5 Termokimyasal Çevrim7

i) Güneşle5 Melez Termokimyasal Çevrim8

j) Ticari Elektroliz

k) Ticari Kömür Gazlaştırma6

1.1

3.9

2.6

3.3

2.2

0.8

0.7

1.9

1.6

1.0

0.3

 

4.4

15.2

10.1

12.5

8.6

2.9

2.6

7.3

6.2

3.8

1.0

 

1. Güneş proses ısısıyla (parabolik odaklayıcı) elektrik üretimi

2. Güneş pilleri ile elektrik üretimi

3. Güneş proses ısısıyla (güneş kulesi) elektrik üretimi

4. Güneş proses ısısı (parabolik odaklayıcı) üretimi

5. Güneş proses ısısı (güneş kulesi) üretimi

6. Koppers-Totzek kömür gazlaştırma yöntemi

7. GA Termokimyasal çevrimi

8. Mark 11 Termokimyasal çevrimi

Kabuller : % 15 sabit giderler

$ 10/ton kömür fiyatı

Buradaki maliyet yılda 150-350 GJ üretim kapasitesindeki tesisler için hesaplanmıştır. Yılda 3000 saatlik güneşle operasyon kabul edilirse, bu kapasite saatte 3,9-9,1Nm3 hidrojen üretimi anlamına gelmektedir. Oysa, hidrojen kullanımı arttıkça daha büyük çapta üretim gerekecek, saatte 500 Nm3 veya daha fazla üretim söz konusu olacaktır. Ayrıca, yenilenebilir enerji türlerinin kullanıldığı hidrojen üretimi teknolojileri olgunlaştırılırken, mevcut dağıtım şebekesinden yararlanmak üzere metanol, doğal gaz ve diğer hidrokarbonlardan hidrojen üretimi gündemdedir. Yenilenebilir enerji kaynaklı (güneş, rüzgar, sugücü) elektrik kullanılarak gerçekleşen elektrolizle sudan üretilen hidrojen maliyetine kıyasla hidrokarbon kökenli hidrojen üretimi maliyeti oranları Tablo 2 (c) de sunulmaktadır.

Bor kökenli hidrojen üretim maliyetinin elektroliz maliyetine oranı ise diğer süreçlerinkinin çok üzerindedir.

 

Tablo 2(c) : Hidrokarbon kökenli hidrojen maliyetlerinin yenilenebilir enerjiyle sudan elektroliz kaynaklı hidrojen maliyetiyle karşılaştırılması

Üretim teknolojisi

maliyet oranı

Üretim kapasitesi (Nm3/saat)

Suyun elektrolizi

1.0

500

Metanolün bozunumu

0.83

500

Doğal gazın buharla bozunumu

1.17

500

Hidrokarbonların kısmi oksidasyonu

0.58

>500

 

HİDROJENİN DEPOLANMASI

Hidrojen basınç altında gaz olarak veya 20K sıcaklıkta sıvı olarak büyük hacimlerde depolanabilir. Sıvılaştırarak depolamanın maliyeti diğerinin on katı civarındadır. Hidrojen düşük basınçlı gaz depolarında, yüksek basınçlı çelik tanklarda ve düşük sıcaklık tekniğinin uygulandığı depolarda biriktirilir. Sıvı hidrojen, hacmi 1000m3 veya daha fazla olan özel yalıtımlı geniş tanklar içinde büyük ölçekte depolanabilir.

Hidrojen bir enerji taşıyıcı olarak kullanıldığında doğacak büyük ölçekte depolama gereksinimi yer altında gözenekli rezervuarlar (su rezervleri gibi) içinde karşılanabilir (Tablo 3(a)).

 

 

 

Tablo 3(a) : Hidrojen için depolama seçenekleri

Yerüstünde Depolama

Basınçlı Gaz ve Düşük Sıcaklıkta Sıvı (özel tanklar içinde)

Boru Hatları

Metal Hidrürler, Metal nanoyapılar

Karbon nanoyapılar, Cam Mikrokürecikler

 

Yeraltında Depolama

Gözenekli Rezervuarlar (su, doğalgaz, petrol yatakları)

Mağaralar (tuz yatakları, eski madenler vb)

Bazı depolama sistemleri için enerji ve maliyet Tablo 3(b) de verilmektedir.

Hidrojen aynı zamanda metal hidrürler(5), nano yapılı karbon(5), grafit(5) ve metaller(6) ve cam mikrokürecikler(7) içinde depolanabilir (Tablo 4).

Depolama sistemlerinde hidrojen kapasitesinin ağırlık açısından %6.5 H2, hacim açısından 62 kg H2/m3 olarak hedeflenmesi ABD Enerji Bakanlığı tarafından öngörülmektedir. Depolamayla ilgili standartlar literatürde mevcuttur(8).

 

Tablo 3(b): Bazı hidrojen depolama sistemleri için enerji gereksinimi(7) ve maliyet verileri

Depolama Yöntemi

Enerji Gereksinimi (MJ/kg) (GJ/m3)

Maliyet (kW.saat/kg)

Sıvı Hidrojen (20 K)

120

8

33.33

Gaz Hidrojen (15000 kN/m2)

1.5

2

0.42

Hidrürler (ortalama)

2.0

3

0.55

Mikrokürecikler (50kgH2/m3)

5.3

3.5

1.47

Basınçlı depolar içinde hidrojen depolama maliyeti ($/m3) gazı yeraltındaki doğal mağaralarda depolama maliyetinin 30 katıdır. Bazı kaynaklarda(9) bildirilen mali verilere göre bu fark 50 kata varmaktadır. Yeraltı depolaması yüksek saflıkta hidrojen için uygun olmayabilir.

Hidrojenin mevcut yöntemlerle sıvılaştırılması ısıl değerinin %30’una eşdeğer bir enerji gerektirmektedir. Ayrıca depolama, iletim ve kullanım sırasında meydana gelen “buharlaşma kaçakları” mevcut yanma enerjisinin %40 kadarının kaybına yol açmaktadır. Buharlaşan hidrojenin yeniden sıvı faza dönüştürülmesi için çalışmalar yapılmaktadır(10).

 

Tablo 4 : Hidrojenin metal, karbon ve grafit içinde depolanması

Malzeme

Hidrojen Kapasitesi (%, ağırlık olarak)

Sıcaklık (K)

Basınç (M Pa)

Mg (% (5)

2

573

0.1

Ca (% 5)(5)

2

1073

0.1

Nanoyapılı karbon(5) (SWNT)

1

300

10.0

Nanoyapılı grafit(5)

7.4

600

 

Nanoyapılı Mg-Ni-RE(6) (=La, Nd)

5.0-5.5

373

3.0

 

HİDROJENİN İLETİMİ

Hidrojen gazı, 1600 kN/m2 basınç altında, hacmi 7.5 m3’e varan çelik gaz silindirler içinde veya 700-5100 m3 hacmindeki yüksek basınçlı gaz tankerleriyle ticari olarak taşınmaktadır. Gaz hidrojenin büyük ölçekteki sevkiyatı için 5000 kN/m2 basınçta çalıştırılan mevcut doğal gaz hatlarının kullanılması da mümkündür(10,15).

Sıvı hidrojen iletimi, içinde sıcaklığın 20 K düzeyinde tutulduğu düşük sıcaklık teknolojisi normlarına göre yalıtılmış özel tanker vagonlarla demir yolu ile gerçekleştirilmektedir(12). İletim için standartlar mevcuttur(13). Deniz yoluyla büyük ölçekte sıvı hidrojen iletimi üzerinde de çalışmalar yapılmaktadır(14). Karmaşık teknoloji gereksinimine rağmen hidrojenin sıvı fazda iletiminin en ekonomik taşıma yöntemi olduğuna inanılmaktadır(10,15).

 

GÜVENLİK AÇISINDAN HİDROJEN

Hidrojen zehirli bir gaz değildir. Kullanımındaki tehlike oksijen ve havayla karıştığında ileri derecede tutuşabilir olmasından kaynaklanmaktadır. Ayrıca, renksiz ve kokusuz oluşu ve çok soluk bir alevle yanması dolayısıyla varlığı kolayca farkedilemez. Hidrojenin ve diğer bazı yakıtların güvenlikle ilgili özellikleri Tablo 5(a)’da verilmektedir.

Hidrojen-hava karışımlarının patlama ve tutuşma sınırları benzinin ve metanın hava karışımlarına nazaran daha geniştir. Hidrojenin moleküler ağırlığı, yoğunluğu (havanın 1/14 misli, metanın 2/3 misli) ve viskozitesi çok düşüktür. En küçük molekül olması nedeniyle depo ve boru malzemeleri içine rahatlıkla sızarak metalleri kırılganlaştırır; kolaylıkla kaçak yapabilir.

Bu özelliği dolayısıyla, hidrojen kaçağı tutuştuğu takdirde yukarıya doğru yükselen dar bir alev oluşturur, dolayısıyla çevreye verebileceği zarar diğer gaz ve sıvı yakıtlara kıyasla çok daha azdır.

Büyük ölçekte hidrojenin kullanıldığı açık hava amonyak tesislerinde yangın olayları seyrek olup genellikle talimatlara yeterince uyulmamasından kaynaklanmaktadır. Petrokimya endüstrisinde yangınların yarıdan fazlası belli ekipman elemanlarından (contalar, boru flanşları, vana aksamı, eşanjörler, atık ısı kazanları gibi) gaz sızması sonucu çıkmaktadır. Sıvı hidrojen uzun süredir roket yakıtı olarak kullanıldığından güvenlikle ilgili deneyim ve bilgi birikimi oluşmuştur.

 

Tablo 5(a) : Hidrojen ve bazı yakıtların güvenlikle ilgili özellikleri(16)

Özellik

Hidrojen

Metan

Metanol

Benzin

Jet Yakıtı (JP-Y)

Kaynama sıcaklığı (K)

20.3

112

338

---

---

Buharlaşma ısısı (MJ/kg)

0.45

0.51

1.1

---

---

Özgül ağırlık (kaynama)

1.03

1.38

---

---

---

Özgül ağırlık

0.07

0.55

---

---

---

Difüzyon katsayısı (cm2/s)

0.63

0.2

---

0.08

---

Havayla tutuşma sınırı (% hacim)

4.1-74

5.3-15

6.0-37

1.5-7.6

0.8-5.6

Havayla patlama sınırı (% hacim)

18-59

6.3-14

---

---

---

Ateşleme sıcaklığı (K)

850

807

700

530

522

Ateşleme enerjisi (MJ)

20

300

---

250

---

Alev sıcaklığı (K)

2400

2190

---

---

---

Alev hızı (m/s)

2.75

0.37

0.41

<0.3

---

Söndürme mesafesi (cm)

0.06

0.23

---

>0.25

---

Alev yayınırlığı

0.10

1.00

---

---

---

Yanma ısısı (MJ/kg)

120

50

20

44

43

Yanma ısısı (GJ/m3)

8.5

21

16

31

34

 

Sıvı hidrojenin depolama sıcaklığı çok düşüktür (Tablo 5(b)). İyi yalıtılmamış kaplarda sıvı hidrojenle temas eden hava sıvılaşır ve hidrojene karışarak yangın tehlikesi oluşturur. Sıvı hidrojen döküldüğünde çevresindeki hava atmosferle denge halinde sıvılaşır, yaklaşık %50 oranında hidrojen-oksijen karışımı oluşur ve bir yangına veya patlamaya neden olabilir. Viskozitesi çok düşük olduğundan hidrojen defolu tanklardan yüksek hızla sızabilir. Bu yüzden sıvı hidrojen, çift cidarı arasındaki hava boşaltılıp yerine perlit doldurularak yalıtılmış Devar tipi sağlam kaplarda depolanır. Uzun süre depolanan hidrojen “buharlaşma kayıpları” ile eksilebilir. Buharlaşma kayıpları, ısı veren “orto-para” dönüşüm reaksiyonu, tanka ısı aktarımı ve çalkalanma dolayısıyla veya tanktan hidrojen boşaltma sırasında oluşabilir(10). Hacmi 103 m3 mertebesindeki hareketsiz depolardan günde %0.03-0.05, hacmi 102-10 m3 düzeyindeki demiryolu ve karayolu tanklarından günde %0.3-0.5 hacmi 1 m3 dolayında olan hareket halindeki depolardan günde %1-2 buharlaşma kaybı olduğu saptanmıştır(15).

 

Teknolojideki gelişmelerle bu sorunların yakında çözümlenmesi beklenmektedir.

Tablo 5(b): Sıvı durumdaki hidrojen ve doğalgazın bazı özellikleri(11)

Özellik

Sıvı Hidrojen

Sıvı Doğalgaz

Ergime noktası (K)

Kaynama noktası (K)

Kritik sıcaklık (K)

Kritik basınç (kN/m2)

Sıvı özgül ağırlığı

Yoğunluk (kg/m3)

Viskozite (Ns/m2)

13.95

20.45

33.15

13.1

0.70

71.0

18.2 x 10-6

90.75

111.85

190.35

46.4

0.47

42.4

140 x 10-5

ENERJİ SEKTÖRÜNDE HİDROJEN

Hidrojenin doğal gaz dağıtım şebekesinde enerji taşıyıcı; merkezi güç ve proses ısısı üretimi ve mekan ısıtmada ve muhtelif taşıtlarda yakıt olarak kullanımı gündemdedir. Ayrıca, konvansiyonel ve nükleer elektrik santrallerindeki atıl kapasite suyun elektrolizi (Tablo 6) ile hidrojene dönüştürülerek depolanıp, gerektiğinde gaz şebekesine veya tekrar elektriğe dönüştürülerek elektrik şebekesine verilebilir (Şekil 2). Alkalin, proton değişim membranlı (PEM) ve yüksek sıcaklığa dayanıklı katı oksit tip elektroliz cihazı teknolojileri geliştirilmiş bulunmaktadır.

Tablo 6 : Elektroliz hücrelerinin bazı özellikleri(17)

 

Teknoloji

 

Voltaj (V)

 

Verim (%)

Akım Yoğunluğu (mA/cm2)

Basınç

(105 N/m2)

Tank Tipi (17a)

 Electrolyser Corp.

 1978-Öncesi

 1983-Sonrası

 General Electric

 1985-Sonrası

PEM Tipi (17b)

 

2.04

1.08

 

1.7

 

71

83

 

88

 

90

 

135

190

 

1080

 

1000

 

1.03

1.03

 

30-60

 

7.0

 

Enerji Taşıyıcı Olarak Hidrojen

Hidrojenin doğal gaz hatlarına, karışımın enerji içeriğini belli bir düzeyin altına düşürmeyecek bir yüzde ile (% 10 gibi), katılması veya hidrojen için benzer bir dağıtım şebekesi döşenmesi uygun görülmektedir. Basınç düzeyi 5170 kN/m2 olan mevcut doğal gaz hatlarının enerji kapasitesi değişmeksizin sırf hidrojen iletiminde kullanılabilmesi için kompresörde 3-8 kat gaz işlenmesi ve kompresör gücünün 5.5 kat artması gerekmektedir(11).

Dağıtım şebekesinde meydana gelebilecek hidrojen kaçağı hacmi doğal gaz kaçağının üç misli kadar olmakla birlikte kaçaktan kaynaklanan enerji kaybı her iki gaz için hemen hemen eşit miktardadır. Kullanılmakta olan eski boru hatlarında yaklaşık 1760-7000 m3/km dolayında doğal gaz kaçağı olduğu tahmin edilmektedir. Plastik borulardaki kaçaklar daha düşük düzeydedir.

 

 

 

Elektrik ve Isı Üretiminde Hidrojen

Hidrojen, yan ürün olarak üretildiği endüstriyel tesislerde ve “hava gazı” ismiyle bilinen gaz karışımı olarak zaten uzun süredir mevcut yakma teknolojileriyle proses ısısı üretiminde kullanılmaktadır. Elektrik ve ısı üretiminde kullanılmak üzere muhtelif kapasitelerde yakıt pilleri de geliştirilmektedir (Tablo 7).

 

Tablo 7: Yakıt pilleri(18)

Yakıt Pili Tipi

Elektrolit Malzeme

Çalışma Sıcaklığı (K)

Alkalin

Potasyum hidroksit

320-360

Proton değişim membranı

Polimerlik

320-400

Fosforik asit

Ortofosforik asit

460-480

Erimiş karbonat

Lityum/potasyum karbonat karışımı

900-920

Katı oksit

Stabilize zirkonyum oksit

1170-1270

Biyolojik

Sodyum klorür

Çevre sıcaklığı

Doğrudan metanol

Sülfürik asit veya polimer

320-390

Mekan ısıtma amacıyla sözü geçen teknolojilerin yanı sıra hidrojenin metal tarafından soğurulması sırasında çevreye ısı veren metal hidrürlerin kullanıldığı çevrimler de uygulanabilir.

Gaz şebekesinden (<10 Mwe) hidroelektrik kapasite elektrolize hidrojene dönüştürülerek gerektiğinde kullanılmak üzere depolanabilir.

 

ULAŞIMDA HİDROJEN

Yanma sonucu çoğu yakıtlarda ortaya çıkan zararlı atıklara hidrojende rastlanmamaktadır. Buna karşın düşük yoğunluğu nedeniyle hidrojen taşıtlarda diğer yakıtlardan daha geniş depolama hacmi gerektirmektedir.

 

Tablo 8 : Ulaşım sektöründe yakıt ikame olasılıkları

Alt Sektörler

Kullanılan Yakıt

İkame Potansiyeli

Demiryolları

Dizel

Elektrik, Sıvı H2

Karayolları

Otomobil

Ağır Taşıtlar

 

Benzin

Dizel

 

Sentetik Yakıtlar, H2

Elektrik, Sıvı H2, Hidrürler

Havayolları

Jet Yakıtı

Sentetik Yakıtlar, Sıvı H2

Denizyolları

Dizel

Sentetik Yakıtlar, Sıvı H2, Hidrürler

Ulaşımda yakıt ikame olasılıkları Tablo 8’de, muhtelif yakıtların depolamaya ilişkin bazı özellikleri Tablo 9’da verilmektedir.

 

Tablo 9: Bazı yakıtların depolamaya ilişkin özellikleri(20)

Yakıt

Yoğunluk

(kg/m3)

Enerji İçeriği

(kJ/kg) (kJ/m3)

Kg(yakıt)

Kg(depo+yakıt)

Benzin

Metan Gazı

Sıvı Propan

Metanol

Etanol

Sıvı Hidrojen

Hidrojen Gazı

Hidrür (Mg2Ni)

Sıvı Amonyak

 

70

114

510

797

795

71

1.07

1760

771

44.38

50.00

44.4

20.10

26.86

120.9

120.9

10.10

18.60

 

311.70

56.85

236.00

160.20

213.70

85.90

12.92

179.00

143.50

0.92

---

0.80

0.92

0.92

0.40

---

0.05

0.29

 

 

 

 

 

 

Uzay ve Havacılık

Yüzyılımızda daha ziyade roket yakıtı olarak kullanılmakta olan hidrojen çeşitli motor tasarımları ile uyumlu oluşu dolayısıyla uçaklarda da kullanılmaya başlanmıştır(19). Yakıtın uçaklarda sıvı olarak taşınması uygun görülmektedir. Hidrojenin enerji içeriği hidrokarbon yakıtlara nazaran 2.8 kat fazla olduğundan taşınan yakıt azalmaktadır. Böylelikle jet yakıtlı bir uçağa kıyasla, kalkış ağırlığı % 25 eksilmekte ve yük taşıma mesafesi % 30-35 artmakta; kalkış daha gürültüsüz gerçekleşmektedir.

 

Demiryolları

Çoğu ülkelerdeki dizel-elektrik sistemli demiryolu teknolojisi hidrojen ikamesi için çok uygundur. Hidrojenin motora sıvı fazında ve alçak basınçta verilmesi öngörülmektedir. Dönüştürülmüş dizel lokomotifinin yakacağı hidrojen vakum yalıtımlı ayrı bir tanker vagon içinde 20 K sıcaklıkta sıvı fazda depolanabilir(20). Böyle bir trenin hidrojen taşıma kapasitesinin her 1000 mil için yaklaşık 6.4 TJ olduğu kabul edilerek dolum tesisleri planlanabilir.

 

Tablo 10 : Sentetik yakıtların ulaşımda kullanım verimi(21)

 

Sentetik Yakıt

 

Kaynak

Üretimden Yakmaya Kadar Net Verim

(%)

Benzin

Kömür

12

Metan

Kömür

12

Metanol

Kömür

10

Hidrojen (Metal Hidrür)

Kömür

12

Sıvı Hidrojen

Kömür

12

Sıvı Hidrojen

Su

Nükleer Elektrik

 

5

 

Karayolu Taşıtları

Hidrojen yakıtlı alternatif sistemlerin mevcut sistemlere kıyasla taşıt ağırlığını arttırmaması ve motor gücünü düşürmemesi hedeflenmektedir. Karayolu taşıtlarında hidrojen kullanımı motor, yakıt depolama ve yakıt aktarım sistemi tasarımlarında değişiklikler gerektirmektedir.

Yakıt depolama sisteminden örnek verilecek olursa dizel otomobillerde dizel yakıtının kendi ağırlığı tüm depolama sistemi ağırlığının % 91’ini oluştururken, metal hidrür depolama sistemi içindeki hidrojen ağırlık oranı % 5 kadardır. Buna karşın hidrojenin ısıl değeri benzinin 2.67 katı, metanolün 5.7 katıdır (Tablo 5 ve Tablo 9). Bu yakıtları karşılaştırırken üretim aşamasından motorda yakmaya kadar (yakma dahil) geçen tüm sürecin net verimini (Tablo 10) göz önüne almak yararlı olacaktır.

 

Dolum İstasyonları

Uzun vadede hidrojen, dolum istasyonlarına hidrojen dağıtım şebekesinden, o zaman benimsenecek teknolojiyle (büyük olasılıkla boru hatlarıyla) verilebilir.

Kısa vadede, hidrojenin dolum istasyonlarında, suyun elektrolizi ve hidrokarbonların dönüşümü yoluyla üretilmesi, kullanıcıya gaz veya sıvı fazda sunulması mümkündür(480 km lik bir yolculuk için depo dolum maliyetinin $ 16 dolayında olması beklenmektedir(22) ).

 

ÇEVRESEL AÇIDAN HİDROJEN

Halen kullanılmakta olan yakıtların çoğunda yanma sonucu ortaya çıkan karbon oksitleri, kükürt dioksit, partiküller ve koku hidrojende yoktur. Oluşabilecek NOx miktarı daha azdır. Yanma ürünü olan su buharının yol açabileceği sera etkisi yeryüzünde yalnızca 3-4 gün içinde kaybolur. Bu süre CO2 için 10000 kat daha uzundur.

Uçak yakıtı olarak(19), hidrojen zayıf karışımla yandığından az NOx oluşmakta, yanma ürünü olarak çıkan su buharı yüksek uçuş irtifalarında sera etkisine neden olmakla birlikte stratosferde kalma süresi 6 ay ile 1 yıl arasında değişmektedir. Hidrokarbon kökenli uçak yakıtlarının yanma ürünü olan CO2 100 yıldan fazla kalarak sera etkisini her irtifada sürdürebilmektedir.

Hidrojen, çevresel açıdan da kritik önem taşımaktadır.

 

SONUÇ ve ÖNERİLER

Günümüzde hidrojen teknolojileri komponent ve malzemeleri ticari olarak mevcuttur ve büyük bir hızla gelişmekte ve ucuzlamaktadır. Bundan sonraki çalışmaların daha ziyade, maliyet azaltma ve verim artırma açısından yeni tasarım ve malzeme alanlarına ve uzaydaki uygulamalara yönelik olarak gelişmesi beklenmektedir.

Hidrojenin yenilenebilir enerji kaynaklarıyla (su gücü, güneş, rüzgar) elde edilen elektriğin elektrolizde kullanılması ile sudan üretilmesi ve yakıt pilinde yakılması verim, çevre ve bağımsızlık açısından ideal seçenek olarak belirmektedir. Bu yöntemin ucuzlayıp yaygınlaşması yakın gelecekte talep artışına bağlı olarak gerçekleşecektir.

Gerektiğinde hidrojen ekonomisine geçiş, alt yapısı hazır durumdaki ülkeler, yani enerji kaynağı ne olursa olsun, dağıtımı elektrik ve gaz şebekeleriyle yapanlar için çok daha kolay olacaktır. ABD, Kanada, Japonya ve Batı Avrupa Ülkelerinin çoğu bu aşamaya varmış bulunmaktadır. İleride Avrupa Birliği enerji kullanım sistemine uyum sağlamak açısından da hidrojenle ilgili teknolojiler Türkiye için kritik önem taşımaktadır. İleride Türkiye’nin bu konuda geri kalmaması, hidrojenden güvenli bir enerji taşıyıcı ve yakıt olarak layıkıyla yararlanabilmesi için:

- Özerk bir Hidrojen Araştırma Enstitüsü’nün vakit kaybetmeden kurulması ve faaliyete geçmesi, (bu konuda oluşturulmuş olan UNIDO işbirliği potansiyelinin gerçekleştirilebilmesi için Türkiye’den beklenen yatırım payı kamu ve özel sektör kuruluşlarının ortak mali katkılarıyla sağlanabilir. Enstitü’nün hidrojenle ilgili konularda araştırma-geliştirme, danışmanlık, mevzuat ve teknoloji aktarımı, eğitim vb. gibi faaliyetlerde bulunması beklenebilir).

- Çevreyle ilgili uluslararası protokollara dahil olunması, hidrojenle ilgili ulusal politika ve sivil insiyatifler oluşturulması,

- - Elektrik ve gaz şebekelerinin geliştirilmesi,

- Muhtelif sektörlerde yenilenen teknolojinin hidrojen uyumlu olarak seçilmesi,

- Ulaşımda hidrojenin yakıt olarak kullanımı için alt yapı hazırlanması (pilot projeler, demonstrasyon taşıtları, dolum istasyonları gibi),

- Hidrojen uyumlu malzeme komponent ve teknoloji geliştirilmesi ve teknoloji transferi için mevzuat değişikliği ve teşviklerin getirilmesi,

- Hidrojenle ilgili çok hassas güvenlik sistemlerinin geliştirilmesi,

- Hidrojenle ilgili teknolojilerin verimini arttırmak ve maliyetini azaltmak amacıyla araştırmaların yaptırılması; bu çalışmaları yapan ve yaptıran kuruluşlara mali destek sağlanması,

- Hidrojenle ilgili araştırma-geliştirme yapan özel sektöre teşvikler uygulanması,

- Hidrojenin üretimi, depolanması, iletimi ve kullanımı ile ilgili güvenlik mevzuatı ve standartlarının, ayrıca hukuki mevzuatın uluslar arası eşdeğerleriyle uyumlu biçimde oluşturularak yürürlüğe konması,

- Hidrojenle ilgili tüm süreç, ekipman ve tesisat için test ve belgelendirme standartlarının uluslararası eşdeğerleriyle uyumlu olarak geliştirilmesi ve uygulanması,

- Hidrojenle uyumlu malzemelerin ve bunların amaca uygunluğunun tesbiti için inceleme (tahribatsız muayene gibi) yöntemlerin uluslar arası standartlara uygun olarak geliştirilmesi ve uygulamaya konması,

- Hidrojen konusunda çalışmak üzere ve hidrojenle ilgili kazalara müdahale etmek üzere personel yetiştirilmesi,

- Hidrojenle ilgili temel konuların okullardaki ders müfredatına eklenmesi,

- Halkın medya yoluyla hidrojen konusunda bilinçlendirilmesi,

- Doğal gaz fazlasının hidrojene dönüştürülerek kullanılması, gibi bazı öneriler hemen akla gelmektedir. Önerilen çalışmalar ister istemez yeni iş sahaları ve mesleklerin gelişmesine yol açarak ekonomiye de canlılık kazandıracak, katma değeri yüksek ürünlerin üretimini sağlayacaktır.

Bu çalışmalar için gerekli finansmanın bir kısmının, somut proje teklifleri verilerek Avrupa Birliği Fonlarından veya diğer uluslararası fonlardan sağlanması ve projelerin bilimsel araştırma merkezleri, üniversiteler ve endüstri işbirliği ile gerçekleştirilmesi mümkün olabilir.

Ayrıca, çevreyle ilgili uluslararası protokollara dahil olunması başka ülkelerin zararlı teknoloji ve atıklarının Türkiye’ye ithalini önlemek açısından çok önemlidir.

 

KAYNAKLAR

1. COx, K.E. ve Williamson Jr., K.D. (Ed), “Hydrogen”, CRC Press Inc. Florida, (1979).

2. Veziroğlu T.N., “Dünya Hidrojen Sistemi ve Türkiye’nin Anahtar Rolü” Temiz Enerji Enstitüsü Raporu, Miami Üniversitesi, Coral Gables, Miami,ABD.

3. Baykara S.Z. ve Bilgen E., “Solar Hidrogen Production From Water and Coal : an Engineering and Economic Assessment”, 14. Dünya Enerji Konferansı (14th WEC), 17-22 Eylül 1989, Montreal, Kanada.

4. Bolton J.R., “Solar Photoproduction of Hydrogen”, IEA Teknik Raporu, IEA/H2/TR-96, 1996.

5. Aihara K., “On the Developmant of Hydrogen Absorbing Materials in WE-NET Project of Japan”, 14. Dünya Hidrojen Enerjisi Konferansı, 9-13 Haziran 2002, Montreal, Kanada.

6. Tanaka K., Yin J. Ve Tanaka N., “Hydrogen Storage Properties of Nanostructured Mg-Ni-RE (=La, Nd) Alloys Produced by Melt-Spinning”, 14. Dünya Hidrojen Enerjisi Konferansı, 9-13 Haziran 2002, Montreal, Kanada.

7. Duret B, ve Saudin A., 1Microspheres for on-Board Hydrogen Storage”, Int. J. Hydrogen Energy, 19 (9), 757, 1994.

8. Hodge, M.T., vça, National Bureau of Standards, (US) Misc. Publ. M191, 1948.

9. Penner, S.S., ve Icerman, L., “Non Nuclear Energy Technologies”, Addison Wesley, 1975.

10. Sherif, S. vça, “Liquid Hydrogen: Potential, Problems and a Research Program”, Int. J. Hydrogen Energy, 22(7), 683, 1997.

11. Gregory D.P., “A Hydrogen Energy System”, Institute of Gas Technology, USA, 1972.

12. Anonim, Chemical Engineer, 68(18), 66, 1961.

13. “Occupational Safety and Healtlı Act of 1970, PL 91-596 (12-29-70) in U.S. Statues at Large”, 91st Congress Second Session, Vol 84, US Government Printing Office, Washington, D.C., Part 2, pp. 1590-1620, 1971.

14. Anonim, Engineering Advancement Association of Japan, “Development of Liquid Hydrogen Tanker”, NEDO-WE-NET-9452, 1995.

15. Balthasar, W. ve Rijnsoever, J.M., “Hydrogen is Safe”, CEC Synposium: Hydrogen as an Energy Vector, 12 Şubat, 1980, Brussels.

16. Dickson, E.M., “The Hydrogen Economy”, Stanford Research Inst., Menlo Park, California, Şubat 1976.

17. (a) Le Roy, R.L. ve Stuart, A.K., “Present and Future Costs of Hydrogen Production by Unipolar Water Electrolysis”, Proceedings, Vol. 78-4, P. 117, The Electrochemical Society Inc., Princeton, 1978.

17. (b) Hashimoto A., Hashizaki K. Ve Shimizu K., “Development of PEM water electrolysis type hydrogen production system for WE-NET”, 14. Dünya Hidrojen Enerjisi Konferansı, 9-13 Haziran 2002, Montreal, Kanada.

18. Cameron, D.S., “World Development of Fuel Cells” Int. J. Hydrogen Energy, 15(9), 669, 1990.

19. Pohl, H.W. vça, “Hydrogen in Future Aviation”, Int. J. Hydrogen Energy, 22(10/11), 1061, 1997.

20. Anonim, “Canadian Railway Energy Conservation and Alternate Fuels”, Canadian Institute of Guiden Ground Transport, Queens University, Kingston, Rapor No. 78-13.

21. Pangborn, J. vça, “Alternative Fuels for Alternative Transportation – A Feasibility Study”, US Environmental Protection Agency, 1974.

22. Schoenung, S.M.,”A Comparison of Hydrogen Vehicle and Refueling Infrastructure Alternatives: An Analysis Developed of the International Energy Agency”, 14. Dünya Hidrojen Enerjisi Konferansı, 9-13 Haziran 2002 Montréal, Canada.

 

 

Bakanı Güler: Dünyaya haykırıyorum…


16:12 | 02 Nisan 2009

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, artık enerjide Türkiye’nin de bulunduğunu belirterek, “Enerji bağımsızlığı savaşında Türkiye de varlığını dünyaya duyuruyor” dedi. Bakan Güler, Uluslararası Hidrojen Enerjisi Teknolojisi Merkezi (ICHET) ile İstanbul Deniz Otobüsleri A.Ş’nin (İDO) işbirliğiyle başlatılan ve Türkiye’de ilk pratik uygulamasının İDO’nun Yenikapı merkez binasında yapıldığı yakıt pili projesi ile ICHET’in diğer projelerinin tanıtıldığı törene katıldı. Tanıtımı yapılan projelerle Türkiye’de hidrojen dönemini başlattıklarını ifade eden Güler, “5 muhteşem somut eser var. Bu, enerji bağımsızlık savaşının en önemli hareketi” dedi.
Gezici Hidrojen Evi Projesinin, tamamen yerli enerji kaynaklarını kullanarak enerjisinin sağlandığını belirten Güler, evin TEDAŞ veya BOTAŞ’tan enerji almadan kullanılabildiğini anlattı.
Projelerin çevreci uygulamaların en güzel örnekleri olduğunu ifade eden Güler, “Laf değil, eser konuşuyoruz” dedi.
Hidrojen Yakıt Pilli Forklift, Yakıt Pilli Hibrid Scooter projelerinin de çevre dostu ve kendi kaynaklarımızla üretildiğini anlatan Güler, şunları kaydetti:
“Bunlar durup dururken olmadı. Hükümetimizin çok geniş vizyonlu çalışmasıyla,Uluslararası Hidrojen Teknoloji Merkezini yabancıların elinden alıp, İstanbul’da kurmakla oldu bu iş. Buna 40 milyon dolar da para saydık. Bu iş böyle kolay olmadı. 2003 yılında, senelerdir konuşulan bu merkezi buraya taşıdık. Riskini aldık, bu merkezi kurduk. Başına da bilim adamlarımızı getirdik. Dolayısıyla çalışmalar sürdü, bu merkez 5 projeyi somut ürün haline getirdi ve Türk ekonomisine sanayine hediye etti. Bundan sonra diğer çalışmalar var. Bu çalışmalar Eyüp’te hidrojen dolum tesisi olacak. Oradan hidrojenle çalışan gemilerimiz Haliç’te ve boğazda İDO’nun işletmeciliğiyle yürüyecek. Diğer ürünlerle birlikte bunları yaygınlaştıracağız. Burada temel mesele şu: Biz enerjimizde büyük ölçüde dışa bağımlıyız. Ama hükümetimiz yerli kaynaklara ve yenilenebilir enerjiye ağırlık verdi. Artık sularımız boşa akmıyor. Bunlardan bin 600 proje ürettik.”
Şimdi en büyük hareketi, hidrojenle birlikte güneş enerjisinde yapacaklarını belirten Güler, hidrojen teknolojili ürünlerin 2003 yılında temeli atılan yolculuğun kilometre taşları olduğunu, buraya bilgiyle alın teriyle gelindiğini söyledi.
Güler, “Buradan tekrar şu dünyaya haykırıyorum; artık enerjide Türkiye de var. Enerji bağımsızlık savaşında Türkiye de varlığını dünyaya duyuruyor. Enerjide kriz de olsa dışa bağımlılık da olsa artık yerli kaynaklarımızla, bu güneş bizde oldukça, bu rüzgar bizde oldukça, bu jeotermal kaynaklar bizde oldukça... İşte bizim bundan sonra enerjide bağımsızlık savaşını çok rahatlıkla sağlayabileceğiz” diye konuştu.

HİDROJEN EVİNDE PİŞEN KAHVENİN HATIRI 80 YIL... Konuşmasının ardından Bakan Güler, projeleri inceledi.
Gezici Hidrojen Evinde pişirilen kahveyi içen Bakan Güler, “Bu kahvenin 40 yıl hatırı değil 80 yıl hatırı var. Çünkü tamamen kendi kaynaklarımızla kendi vatanımızın rüzgarından suyundan elde ettik” dedi.
Bakan Güler daha sonra İDO’ya kurulan sistemi inceledi.
Güneş enerjisinin artık ufuktan doğduğunu söyleyen Güler, “Türk milleti görerek inandığı için uygulamaları da gösterelim istedik” dedi Hilmi Güler bir gazetecinin, “Kabinede revizyon var mı?” şeklindeki sorusu üzerine, “Benim şöyle bir prensibim var; bunun kadar önemli bir olay olduğunda bunu gölgeleyecek hiçbir şeye cevap vermiyorum” dedi.

İDO’YA KURULAN SİSTEMİNİN MALİYETİ 35 BİN DOLAR
Tanıtım töreninde konuşan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Ahmet Selamet, dünyanın, geleceğini inşa edecek yeni enerji kaynağını aradığını, bu anlamda hidrojenin de önemli bir enerji kaynağı olduğunu söyledi. İDO’nun Yenikapı İskelesi’ne kurulan Yakıt Pili Kesintisiz Güç Kaynağı Projesinin 35 bin dolara kurulduğunu bildiren Selamet, 15 ay sonra deniz altı akıntısından elektrik üretilmesine ilişkin projesinin başlayacağını, ayrıca hidrojen yakıt pilli yolcu teknesi projelerinin de bulunduğunu anlattı. Selamet, hidrojen yakıtını kullanan araçlara yönelik dolum tesisi de yapmak zorunda olduklarını belirterek, Eyüp-Feshane arasında yapmayı planladıkları dolum tesisisin de 2010 yılına yetiştirileceğini kaydetti. Verilen bilgiye göre İDO Yakıt Pilli Kesintisiz Güç Kaynağı Projesi ICHET ve İDO’nun girişimleri ile geçen yıl mayıs ayında başladı.
Proje sayesinde elektrik kesintilerinde 5 kW’lik yakıt pili, kesintisiz güç kaynağı devreye girerek turnikeler, sesli duyuru sistemi ve bilgisayarlara elektrik sağlıyor.
Kesintisiz güç kaynakları, beklenmeyen bir elektrik kesintisi sonucunda bilgisayar, haberleşme araçları veya diğer elektriksel donanımlarda oluşabilecek hata, iş kayıpları, kazalar ya da veri kaybını önlemek amacıyla sisteme devamlı güç veren koruma amaçlı sistemler olarak tasarlandı.
İDO’nun Yenikapı Terminalinin arka bahçesine kurulan 5 kW’lık kesintisiz güç kaynağı sistemi, bir yakıt pili ünitesi, hidrojen silindirleri ve DC/AC invertörden oluşuyor.
Proje kapsamında yakıt pili güç kaynağı ünitesi uluslararası kaynaklardan temin edilirken, DC/AC invertör ve kabinler ICHET’in amacına uygun olarak yerel endüstriyi gelişmekte olan hidrojen enerji piyasasına dahil etmek için Türk şirketlerden tedarik edildi.

 

 

Türkiye'de Hidrojen Dönemi Başlıyor

Tarih : 03.04.2009

Hidrojenle çalışan ‘yakıt pilli kesintisiz güç kaynağı’, enerjisini hidrojenden karşılayan mobil ev ile hidrojen yakıtlı golf aracı, scooter ve forklift, Bakan Güler ve Başkan Vekili Selamet tarafından kamuoyuna tanıtıldı. Bakan Güler, “Artık enerji bağımsızlık savaşında Türkiye’de var” dedi.

 

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Şirketlerinden İDO’nun Uluslararası Hidrojen Enerjisi Teknolojisi Merkezi (ICHET) işbirliğiyle başlattığı ‘hidrojenle çalışan yakıt pilli kesintisiz güç kaynağı’ ve diğer hidrojen projeleri, İDO’nun Yenikapı Merkez Binası’nda düzenlenen törenle kamuoyuna tanıtıldı. Törene Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler ve İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi 1. Başkan Vekili Ahmet Selamet’in yanı sıra, UNIDO-ICHET Genel Direktörü Mustafa Hatipoğlu, İDO Genel Müdürü Ahmet Paksoy, BELBİM Genel Müdürü Ahmet Kazokoğlu, Çukurova Makine Genel Müdürü Mustafa Yapıcı ve çok sayıda basın mensubu katıldı. Türkiye’nin ilk pratik uygulaması olan ve İDO’nun Yenikapı Merkez Binası’na kurulan temiz enerji teknolojisi sayesinde, elektrik kesintilerinde hidrojen ile çalışan yakıt pilli kesintisiz güç kaynağı anında devreye giriyor.

 

 

 

Bakan Güler; “Türkiye’de hidrojen dönemini başlatıyoruz!...”
 

Törende konuşan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, artık dünyadaki enerji üretiminde Türkiye’nin de bulunduğunu belirterek, “Tanıtımını yaptığımız 5 muhteşem projeyle Türkiye’de hidrojen dönemini başlatıyoruz. Enerji bağımsızlığı savaşında Türkiye de varlığını dünyaya duyuruyor. Bu projeler Türkiye için enerji bağımsızlık savaşının en önemli hareketi” dedi.

 

 

 

 

 
‘Gezici Hidrojen Evi Projesi’nin tamamen yerli enerji kaynakları kullanarak enerjisini sağlandığını ve evin TEDAŞ veya BOTAŞ'tan enerji almadan güneş ve rüzgar enerjisini hidrojen enerjisine çevirerek kullanılabildiğini anlatan Bakan Hilmi Güler, projelerin çevreci uygulamaların en güzel örnekleri olduğunu ifade ederek, şöyle konuştu; “Laf değil, eser konuşuyoruz. Hidrojen Yakıt Pilli Forklift, Yakıt Pilli Hibrid Scooter projeleri de çevre dostu ve kendi kaynaklarımızla üretildi. Bunlar durup dururken olmadı. Hükümetimizin çok geniş vizyonlu çalışmasıyla, Uluslararası Hidrojen Teknoloji Merkezini yabancıların elinden alıp, İstanbul'da kurmakla oldu bu iş. Buna 40 milyon dolar da para saydık. Bu iş böyle kolay olmadı. 2003 yılında, senelerdir konuşulan bu merkezi buraya taşıdık. Riskini aldık, bu merkezi kurduk. Başına da bilim adamlarımızı getirdik. Dolayısıyla çalışmalar sürdü, bu merkez 5 projeyi somut ürün haline getirdi ve Türk ekonomisine sanayine hediye etti. Bundan sonra diğer çalışmalar var. Bu çalışmalar Eyüp’te hidrojen dolum tesisi olacak. Oradan hidrojenle çalışan gemilerimiz Haliç’te ve boğazda İDO'nun işletmeciliğiyle yürüyecek. Diğer ürünlerle birlikte bunları yaygınlaştıracağız. Burada temel mesele şu: Biz enerjimizde büyük ölçüde dışa bağımlıyız. Ama hükümetimiz yerli kaynaklara ve yenilenebilir enerjiye ağırlık verdi. Artık sularımız boşa akmıyor. Bunlardan 1600 proje ürettik.”

 

 

 

 
Bakan Güler projede emeği geçenlere teşekkür etti

 

 

 

 
En büyük atalımı hidrojenle birlikte güneş enerjisinde yapacaklarını vurgulayan Bakan Güler, hidrojen teknolojili ürünlerin 2003 yılında temeli atılan yolculuğun kilometre taşları olduğunu, buraya bilgiyle alın teriyle gelindiğini söyledi. Güler, “Buradan tekrar şu dünyaya haykırıyorum; artık enerjide Türkiye de var. Enerji bağımsızlık savaşında Türkiye de varlığını dünyaya duyuruyor. Enerjide kriz de olsa dışa bağımlılık da olsa artık yerli kaynaklarımızla, bu güneş bizde oldukça, bu rüzgar bizde oldukça, bu jeotermal kaynaklar bizde oldukça... İşte bizim bundan sonra enerjide bağımsızlık savaşını çok rahatlıkla sağlayabileceğiz” diye konuştu.

 

 

 

 
 
Uluslararası Hidrojen Enerjisi Teknolojisi Merkezi’ni (ICHET) risk alarak kurduklarını ve başına da değerli bilim adamı Prof. Dr. Nejat Veziroğlu ile şu anda BELBİM Genel Müdürü olan Ahmet Kazokoğlu’nu getirdiklerini ifade eden Güler, “Ahmet Kazokoğlu çok güvendiğim kabiliyetli bir mühendis arkadaşımız. Şu anda BELBİM’in gelen müdürü ve AKBİL’i yapan arkadaşımız. İşte bu çok güvendiğim iki arkadaşımızı bu hidrojen merkezinin başına getirdik. Çalışmalar sürdü, şimdide Mustafa Hatipoğlu kardeşimiz burada çok önemli bir görev yürütüyor. Kendisi bu 5 projeyi somut ürün haline getirerek Türk ekonomisine ve sanayisine hediye etti. O bakımdan kendisine ve ekibini kutluyorum” şeklinde konuştu.

 

 

 

 
İstanbul’da boğaz akıntısından elektrik üretilecek

 

 

 

 
Tanıtım töreninde konuşan İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi 1. Başkan Vekili Ahmet Selamet de dünyanın geleceğini inşa edecek yeni enerji kaynağını aradığını, bu anlamda hidrojenin de önemli bir enerji kaynağı olduğunu belirterek, hidrojen enerjisinin geliştirilmesinde İstanbul’un lider rol üstlenmesinin kendileri için büyük bir mutluluk olduğunu söyledi. “İnsanlık, geleceğini şekillendirecek yeni enerji kaynağının; dünyasını kirletmeyecek kadar temiz, hayat kaynaklarını tüketmeyecek kadar verimli, dünya barışını tesis edecek kadar ucuz olmasını istiyor” diyen Ahmet Selamet, Yenikapı İskelesi’ne kurulan ‘Yakıt Pili Kesintisiz Güç Kaynağı’nın 35 bin dolara mal olduğunu kaydetti.

 

 

 

 
İstanbul’da 15 ay sonra denizaltı akıntısından elektrik üretilmesine ilişkin projesinin başlayacağını, ayrıca Haliç’te hizmet verecek hidrojen yakıt pilli yolcu teknesi projesinin de hızla sürdüğünü dile getiren Selamet, “Hidrojen yakıtını kullanan araçlara yönelik dolum tesisi de yapmak zorundayız. Eyüp-Feshane arasında yapacağımız dolum tesisi 2010 yılına yetiştirilecek” dedi.

 

 

 

 
Çevre dostu yakıt, sessiz ve karbondioksitsiz trafik…

 

 

 

 
Türkiye’nin ilk hidrojen yakıt pili uygulama projesini hayata geçirdiklerini ve İDO’nun Yenikapı Merkez Binası elektrik kesintilerinde artık, temiz yakıt hidrojen ile çalışan yakıt pilli kesintisiz güç kaynağıyla enerjisini sağlamış olacağını anlatan Selamet, konuşmasını şöyle sürdürdü; “İstanbul Büyükşehir Belediyesi olarak biz de dünyanın bu yeni enerjisinin geliştirilmesi amacıyla önemli çalışmalar yapıyoruz. Bugün bu çalışmalarımızın bir tanesinin meyvesini almak üzere bir araya geldik. Türkiye’ye örnek olacak bu çalışmadan dolayı son derece mutluyuz. 35 bin dolara kurduğumuz bu sistemde çevreyi kirleten ve zarar veren herhangi bir gaz üretilmediğinden temiz, gürültüsüz ve çevre dostu bir teknoloji artık hayatımıza girmiş oluyor. İstanbul Enerji Şirketimizin proje ortaklığında Boğazda denizaltı akıntısından 20 KW elektrik enerjisi üreteceğiz. Bu proje 15 ay sonra devreye girecek. Ayrıca buradan elde edeceğimiz enerjiyi hidrojen enerjisine çevirerek engelliler için uygun bir aracın işletiminde de kullanacağız. Yine İETT’nin proje ortaklığını üstlendiği Hidrojen motorlu otobüs projemiz var. Bu da 18 ay sonra hizmete girecektir. Yine Haliç’te çalışacak Hidrojen Yakıt Pilli yolcu teknesi projemiz var. 2010 yılının sonbahar aylarında hizmete girecek bir proje bu. Tabii ki bu hidrojen enerjisi ile çalışan araçların bir de dolum tesisini yapacağız. Bu tesisin en büyük özelliği hem kara hem de deniz taşıtına hidrojen dolumu yapabilen bir tesis olmasıdır. 12 ay sonra hizmete girecek bu tesis Eyüp iskelesi ile Feshane arasında kurulmuş olacaktır. Zamanlamaya dikkat ederseniz bu projelerimizi 2010 yılına yetiştireceğiz. Avrupa Kültür Başkenti olarak İstanbul nasıl geçmişin en muhteşem şehirleri arasında yer almış ise hayata geçirdiğimiz bu üstün teknoloji ürünü projelerle de geleceğin kentleri arasındaki öncü rolünü üstlenecektir. İnanıyorum ki bütün bu projeler hepimiz için büyük bir gurur kaynağı olmuştur. Ayrıca Dünya Hidrojen Enerji Zirvesinin 15-17 Temmuz 2010 tarihinde İstanbul Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Merkezinde yapılacağını da bu vesileyle hatırlatmak istiyorum.  İstanbul Büyükşehir Belediyesi olarak bu projeyi her alana yaymak üzere çalışmalarımızı sürdüreceğiz.”

 

 

 

 
 

 

 

 

 
Hidrojenle pişen kahvenin hatırı 80 yıl…

 

 

 

 
Törende konuşmaların ardından Bakan Hilmi Güler ve Ahmet Selamet, projeleri incelediler. Gezici Hidrojen Evinde pişirilen kahveyi içen Bakan Güler, “Bu kahvenin 40 yıl hatırı değil 80 yıl hatırı var. Çünkü tamamen kendi kaynaklarımızla kendi vatanımızın rüzgarından suyundan elde ettik” dedi. Bakan Güler daha sonra İDO’ya kurulan sistemi inceledi. Güneş enerjisinin artık ufuktan doğduğunu söyleyen Güler, “Türk milleti görerek inandığı için uygulamaları da gösterelim istedik. Artık trafikte motor sesi, karbondioksit ve yakıtta bağımlılık yok” şeklinde konuştu.

 

 

 

 
Kesintisiz güç kaynakları, beklenmeyen bir elektrik kesintisi sonucunda bilgisayar, haberleşme araçları veya diğer elektriksel donanımlarda oluşabilecek hata, iş kayıpları, kazalar yada veri kaybını önlemek amacıyla sisteme devamlı güç veren koruma amaçlı sistemler olarak tasarlandı. İDO’nun Yenikapı Terminalinin arka bahçesine kurulan 5 kW'lık kesintisiz güç kaynağı sistemi, bir yakıt pili ünitesi, hidrojen silindirleri ve DC/AC invertörden oluşuyor. Proje kapsamında yakıt pili güç kaynağı ünitesi uluslararası kaynaklardan temin edilirken, DC/AC invertör ve kabinler ICHET'in amacına uygun olarak yerel endüstriyi gelişmekte olan hidrojen enerji piyasasına dahil etmek için Türk şirketlerden tedarik edildi. Proje sayesinde elektrik kesintilerinde 5 kW'lik yakıt pili, kesintisiz güç kaynağı devreye girerek turnikeler, sesli duyuru sistemi ve bilgisayarlara elektrik sağlıyor.

 



Karadeniz'in dibinden elektrik...

Türk araştırmacılar, Karadeniz dibinde bulunan hidrojen-sülfürlü suyundan hidrojen gazı elde etmeyi başardı.

Karadeniz'in dibinden elektrik...

 

Karadeniz’deki mevcut potansiyelin bölgenin 100 yıllık elektrik ihtiyacını karşılabileceği belirtiliyor.

Ar-ge çalışmalarını yürüten Dr. Mükerrem Şahin,Karadeniz'de hidrojen-sülfür oluşumunun jeolojik oluşumların etkisiyle sürekli olarak arttığının gözlendiğini söyledi 

Son yapılan araştırma sonuçlarının, Karadeniz'de hidrojen-sülfür oluşumunun giderek yükseldiğini gösterdiğini aktaran Şahin, ayrıca bu kaynaklaraKaradeniz'in 30-40 metre altında bile rastlandığını belirtti. 

Dr. Şahin, yaklaşık 5 yıl süren araştırmaları sonunda,Karadeniz dip sularında yoğun olarak bulunan hidrojen sülfürden hidrojenin ayrıştırılarak bir enerji üretimine yönelik ar-ge çalışmalarını tamamladıklarını bildirdi.

Şahin, araştırmalarına ilişkin şu bilgileri verdi: ''Çalışmamız, enerjiden kaynaklanan cari açığın yüksek değerlerde olduğu ve önemli bir sorun olarak tartışıldığı bu günlerde yerli bir kaynağın kullanılabileceği husunda ümitlerimizi arttırdı. Hidrojen sülfürlü suyu, geliştirdiğimiz bir katalizör sistemi üzerinden geçirerek ekonomik koşullarda hidrojen gazı elde etmeyi başardık. 

Projemizde, Karadeniz'in 40 metre altında bulunan kaynağın değerlendirilmesi ve ülke ekonomisine katılması hususunda ilk ciddi sonuçlara ulaşıldı. Şimdiye kadar Karadeniz'deki rezerv tespitleri için yalnızca Rusya, Gürcistan, Ukranya, Romanya gibi ülkelerde çalışmalar yapılmıştı. Ülkemizin de bu konuda eş zamanlı çalışması lazım.'' 

Şahin, yaptıkları fizibilite çalışmalarında, mevcut potansiyelin Karadeniz bölgesinin 100 yıllık elektrikihtiyacını karşılayabileceğini gösterdiğini bildirdi. 

Konu hakkında bir dizi konferanslar verip üniversite öğrencilerinin ilgisini bu konuya çekmeye çalıştıklarını dile getiren Şahin, ''Bunun bir devlet politika haline gelmesi ve pilot tesislerin kurulup bu potansiyelin değerlendirilmesi için çalışmaların yapılması gerekiyor'' dedi. 

‘ARAÇLARDA DA KULLANILIYOR’

Hidrojen-sülfürden ayrıştırılan hidrojenin, sudan hidrojen üretiminden çok daha ekonomik olduğuna işaret eden Şahin, ''Elde ettiğimiz hidrojen yanabiliyor, termik santralde kullanılabiliyor. Ayrıca elde edilen yakıt, araçlarda da kullanılabiliyor'' dedi. 

'ZEHİRLEYECEK' İDDİASI

Literatürde kendilerinin yaptığı boyutta hidrojen ve sülfür ayrıştırmasını yapan ve bunu uygulamaya koyan bir araştırmaya rastlamadıklarını belirten Şahin, şöyle konuştu: 

''Hidrojen-sülfür, denizin altındaki basınç sebebiyle suda çözünmüş olarak olarak bulunuyor. Oraya herhangi bir boru indirdiğinizde ve suyu yüzeye çektiğinizde, hidrojen-sülfür sudan ayrışmaya başlıyor. Zaten bu kaynak, 20-30 yıl içinde enerji olarak kullanılmazsa, bütün bölgeyi zehirleyeceğine dair araştırma raporları var. Hidrojen-sülfür, denizin dibinde bakteriler üretiyor. Buradaki hidrojenin ayrıştırılmasıyla denizin dibi temizlenecek ve bununla kalınmayıp enerji de üretilecek.'' 

Karadeniz dip sularından hidrojenin elde edilmesini sağlayacak prototip çalışmalarını da tamamladıklarını bildiren Şahin, ''Türkiye, bu çalışmayı nasıl işlevsel hale getireceği konusunda yoğunlaşmalı. Bölgeye pilot tesislerin kurulması için Karadeniz sahillerindeki en uygun bölgeleri de fizibilite çalışmalarımızda tespit ettik'' diye konuştu. 

ENERJİ SANTRALLERİ KURULABİLİR

Şahin, hidrojen-sülfürden hidrojen üretiminin yüksek seviyelere çıkmasıyla, aynı zamanda ekonomik değeri bulunan sülfür de denilen kükürtün açığa çıktığını kaydetti. 

Sülfürün kauçuk endüstrisinin temel kimyasalı olduğunu vurgulayan Şahin, ''Hidrojen-sülfürden hidrojeni enerji olarak aldığınızda, oluşan sülfür miktarı da ekonomik olarak bir katkı oluşturuyor. Böylece hidrojen üretimi neredeyse bedavaya geliyor'' diye konuştu. 

Şahin, çalışmalarının her türlü maliyet ve fizibilite çalışmalarının tamamlanmasıyla, bölgeye Karadeniz'den doğrudan beslenen enerji santrallerinin kurulmasının ''hayal olmaktan çıkacağını'' söyledi. 

‘20 SENE SONRA GEÇ KALIRIZ’

Özellikle Karadeniz'e kıyısı olan ülke araştırmalarının bu kaynağın değerlendirilmesi için yoğun çalışmalar yürüttüğünü belirten Şahin, ''Litaratürü inceleyenler görecekler. Biz de istiyoruz ki Türkiye de bu konuda çalışma başlatılsın. Petrol azaldığında, yerine alternatif enerjiler kullanılmaya başlandığında bizim yanıbaşmızdaki kaynağı değerlendirir potansiyele sahip olalım. Aksi halde 20 sene sonra çok geç kalınmış olunacağından hazır teknolojiler almaya devam edeceğiz'' diye konuştu. 

Projelerinde hidrojen enerjileri üzerine adını duyuran bilim insanlarıyla da ortak çalışmalar yürüttüklerini dile getiren Şahin, ayrıca İstanbul'daki Milletlerarası Hidrojen Enerjisi Teknolojileri Merkezi'nin Kurucu Direktörlüğünü yapan ve ardından ABD'ye dönen Prof. Dr. Nejat Veziroğlu'ndan da çalışmaları konusunda büyük destek aldıklarını söyledi. 

VEZİROĞLU: ENERJİ BAĞIMLILIĞINDAN KURTULURUZ

Mükerrem Şahin'in çalışmalarını yakından takip eden ve halen ABD'de yaşayan Dünya Hidrojen Enerjisi Derneği Başkanı Prof. Dr. Nejat Veziroğlu da konuya ilişkin soruları yanıtladı. 

Veziroğlu, halen ABD'de Miami'de dünyanın çeşitli bölgelerindeki hidrojen araştırmaları konusundaki çalışmaları izliyor ve dünyanın bu enerjiye dikkatini çekmesi için konferanslar düzenliyor. Hidrojenin çeşitli yöntemlerle üretilebileceğine işaret eden Veziroğlu, bu enerji kaynağının Türkiye'nin yenilenebilir enerji kaynaklarından, rüzgar, güneş, su ve jeotermal gibi enerji kaynaklarından elde edilebileceği gibiKaradeniz'in dip sularındaki hidrojen sülfürden de elde edilebileceğini belirtti. Hidrojen üretiminde uygun maliyetlerle üretim yapmanın önemini vurgulayan Veziroğlu, ''Türkiye eğer bu alana yatırım yapar ve düşük maliyetle hidrojen üretimini yapabilirse, enerji bağımlılığından kurtulur. Ayrıca ticaret açığımız tamamen kapanır. Bu çok mühim bir konu'' dedi. 

Dr Mükerrem Şahin'in yaptığı buluşun da bu açıdan çok mühim olduğunu vurgulayan Veziroğlu, ''Tabii bunu ticari hale getirmek için büyük çaplı deneyler yapmak lazım. Bunların da desteklenmesi gerekiyor'' değerlendirmesini yaptı. 

Karadeniz'deki bu potansiyelin değerlendirilmesi konusunda Karadeniz Teknik Üniversitesi, Rize Üniversitesi ve Yıldız Teknik Üniversitesi araştırmacıları ile Karadeniz'e kıyısı bulunan ülke araştırmacılarının çalıştığını dile getiren Veziroğlu, ''Ancak bu çalışmalar hala araştırma aşamasında. Henüz ticari hale gelmedi. Bu araştırmalar arasında hidrojeni en ekonomik şekilde üretecek sistemin bulunması lazım'' dedi. 

‘DOĞALGAZ VE PETROL İTHAL ETMEYİZ’

Bu araştırmaların büyük çaplı yapılabilmesi için desteklenmesi gerektiğini ifade eden Veziroğlu, ''Büyük çaptaki deneylerde ticari olarak ne şekilde hidrojenin üretilebileceğinin projesinin hazırlanmış olması gerekiyor. Mükerrem Şahin'in çalışmasında hidrojen, kalalizör yöntemiyle elde ediliyor. Diğer çalışmalarda ise başka yöntemler kullanılıyor. Burada mühim olan hangi yöntemin hidrojeni daha ucuz üretilebileceği. En ucuz yöntem piyasayı tutacaktır. Bu anlamda Şahin'in çalışması çok mühim. 

Bu çalışmanın ticari olarak üretilebilmesi için daha büyük çapta üretim yapılması ve maliyet hesaplarının yapılması lazım. Bu yöntemle ilk etapta hidrojen üretilirse, maliyet ne olacaktır? Bunun gösterilmesi lazım. Eğer doğalgazdan daha ucuza üretilebilirse, Türkiye'de doğalgazın, petrolün ve kömürün yerini alır ve dışarıdan doğalgaz, petrol ve kömür ithal etmemize gerek kalmaz.'' 

Veziroğlu, Şahin'in çalışmasının Dünya Hidrojen Enerjisi Derneği'nin çıkardığı Uluslararası Hidrojen Enerjisi Dergisi'ne gönderildiğini ve burada çeşitli araştırmacılar tarafından tetkik edilip yayınına karar verileceğini söyledi. 

AKSU: HİDROJEN ÇAĞINDAYIZ

Uzun yıllar hidrojen ve bor teknolojileri üzerine çalışmalar yürüten ve çok sayıda uluslararası yayım yapan Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Levent Aksu da konuya ilişkin görüşlerini aktarırken, geçen yüzyılın bilim çevrelerinde ''atom çağı'' olarak adlandırıldığını, bu yüzyılın da ''hidrojen çağı'' olduğunu belirtti. 

Aksu, hidrojenin kainatta en çok bulunan element olarak çok büyük bir enerji kaynağı olduğuna dikkati çekti. 

Hidrojenin genellikle suyun elektrolizinden elde edilebildiğini anlatan Aksu, iki hidrojen ve bir oksijen elementinden oluşan sudan hidrojenin ayrıştırılması için çok yüksek elektrik enerji gerektiğinden bu çalışmaların çok zahmetli ve zor olduğunu belirtti. 

Hidrojen-sülfürlü suda bu zahmetlerin çoğunun bulunmadığını söyleyen Aksu, Mükerrem Şahin'in yürüttüğü projenin özellikle bu açıdan çok önemli olduğunu vurguladı. Çalışmada, hidrojeni sülfürden ayırmak için özel katalizörler kullanıldığını anlatan Aksu, şu bilgileri verdi: 

''Hidrojen günümüzde çok önemli bir yakıt. Bildiğimiz tüm roket yakıtları hidrojenden yapılıyor. Çağımıza adını veren de hidrojen. Hidrojen, bilinen en etkili yakıt. Petrolün veya benzinin veriminin 10 bin katı kadar yüksek bir verim sağlıyor. Fakat, sıvılaştırılması sorunu belli katalizörlerle, depolanması sorunu da büyük ölçüde halledildi.'' 

Hidrojenle çalışan arabaların yapılmaya başladığını, ABD'de de çok sayıda hidrojen dolum merkezinin bulunduğunu dile getiren Aksu, ''Hidrojen sülfürden hidrojeni elde etmek mevcut tüm yöntemlerden daha kolay'' dedi. 

‘PETROLDEN DAHA UCUZ OLACAK’

Karadeniz dip sularına yönelik projenin son derece önemli bir proje olduğunu ifade eden Aksu, şu görüşlerini bildirdi: 

''Hidrojen sülfür Karadeniz'in dip sularında çok fazla bulunan bir bileşik. Bunun içinden hidrojenin alınması konusunda yapılan fizibilite çalışması da son derece uygun. Daha yapılması gereken çok çalışma var. Bu çalışma, hidrojen araştırmalarında bir mihenk taşı diyebilirim. Türkiye'de uygun bir şekilde petrolden daha ucuza mal edilebileceğini düşünüyorum. Bunun için fiyat ve fizibilite araştırmasının yapılması lazım. Sanıyorum ki petrolden daha ucuza mal olacaktır.'' 








PROF. DR. MEHMET ALİ KÖRPINAR : BEDAVA ENERJİLERİMİZ VAR AMA KULLANAMIYORUZ ???

 

Türk ulusu güçlükleri; ulusal birlik ve beraberlikle yenmesini bilmiştir.

Mustafa Kemal ATATÜRK

Değerli arkadaşlar,

Sizlere 12.02.2012 de BEDAVA ENERJİ VAR AMA ALAN YOK !!! başlıklı aşağıdaki yazımda, güzel ülkemizin coğrafi yapısı yüzünden sahip olduğu bedava enerjilerimiz konusunda bilgi vermiştim. Yani tüm dünyanın Rüzgar ve Güneş enerjisini kullanmak için çeşitli projeler ürettiğini vurgulamıştım. Örneğin, önümüzdeki 25 yılda 42 adet Güneş enerjili santraller üretecek olan ABD ile hemen hemen aynı 36-41 nolu paraleller arasında kalan güzel ülkemizde, Güneş enerjisinden yararlanarak elektrik üretemiyoruz ve gündemimizde bu çeşit projemizde yok. “Yani Rüzgar ve Güneş enerjisi bedava ama alan yok” demiştim.

Çernobil ve Fukişima gibi kötü örnekler sonucu nükleer santrallerini kapatan birçok dünya ülkesi söz konusu iken ne hikmetse, ikinci nükleer santralımızı kurmak için sahip olduğu 54 nükleer santralden 52 tanesini kapatan Japonya ile anlaştık. Galiba bu santrallarda işsiz kalan Japonlara iş bulduk. Yani suni Japon güneşinden yarar bekleyeceğiz!!!.

Neredeyse %98’i deprem bölgesi sayılan ülkemize 22 milyar $’lık proje ile Sinopta 4500 MW’lık bir tane daha Nükleer santral yapacağız. Bildiğiniz gibi Ruslarla birlikte Mersin-Akkuyuda da 21 milyar $ bedelle kurulacak olan nükleer santral ile 4800 MW’lık enerji üreteceğiz. Toplamda 43 Milyar $ harcayacağız ve karşılığında 9.300 MW lık enerji elde edeceğiz. Ayrıca enerji üretimi için Uranyum ithalatı ve her 1000 MW’lık nükleer enerji üretimi sonrası da yılda 25 ton radyoaktif atık üretilecektir. 250 milyon yıl ömrü olan bu atıkları yok etmek de başımızın püskülü belası olacaktır.

Oysa ki 43 milyar $’lık harcama yerine güzel ülkemizin sahip olduğu 9.300 MW’lık rüzgar enerjisini sadece 10 milyar $ ile kullanabiliriz. Yani 1000 MW’lık rüzgar enerjisi için yaklaşık 1 milyar $ gerekiyor. Güneş enerjisi için de 1,5-2 milyar $ gerekiyormuş (07.05.2013-Sözcü).

Halen Ege bölgemizde 2008 den beri 459 MW’lık kurulu güce sahip 17 Rüzgar Enerjisi Sistemleri (RES) projeleri yatırım izni için bekliyor. 49 yıllık lisans sürelerinin 5 yılı geçti. RES’lerin bağlanabileceği trafo merkezleri de yapılamadı. Ayrıca sağlıklı radar izlemesi için TSK ve MİT izni gerektiğinden söz konusu projeler halen beklemekte. TUBİTAK’ın araya girmesine rağmen izin süreçleri kısaltılamadı (7.05.2013-Cumhuriyet). Bu gecikme ülkemizin yatırım yapılabilirlik itibarı açısından olumsuz etki yaratmaktadır.

Üstelik rüzgar enerjisinde dünya 4. olan İspanyol firmaları yenilenebilir enerjideki uzmanlıklarını ülkemizde de değerlendirmek istiyorlarmış (20.03.2013-Cumhuriyet).

Güzel ülkemizin enerji sıkıntısını çözmek için yöneticilerimiz nedense nükleer santrallere başvuruyor. Halbuki ülkemizin, coğrafi konumu yüzünden sahip olduğu Rüzgar (200.000 MW/yıl), Güneş (10.000 kWh/m2 yıl) ve dünya sıralamasında 5. Olan jeotermal (24.839,9 TJ/yıl) enerji kaynaklarımıza öncelik verilmesi gerekir. Ülkemizin enerji sorununu, nükleer risk ve atık olmadan yıllarca çözmesi mümkün olan Rüzgar, Güneş ve Jeotermal gibi temiz enerjiye yatırım yapan kurum ve kuruluşlarımıza gönülden destek verelim.

Değerli arkadaşlar,

Bir tane bile güneş enerjisinden faydalanacak santral için projemiz yok ve jeotermal enerjimizi de kullanmak arzusunda değiliz. Yani BEDAVA ENERJİLERİMİZ VAR AMA KULLANAMIYORUZ. Neden

Umarım bu kaygı ve uyarılarımızı tüm yöneticilerimiz ve de danışmanları duyar ve gereğini en kısa sürede yaparlar. Dünyamızın en güzel ülkesinin doğal yaşam olanaklarını kullanarak enerji üretiminde dışa bağımlı olmaktan kurtuluruz.

Sevgi ve saygılarımla (09.05.2013)

Prof. Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR

BEDAVA ENERJİ VAR AMA ALAN YOK !!!

Ne kadar zengin ve gelişmiş olursa olsun, bağımsızlıktan yoksun bir ulus, uygar insanlık karşısında, uşak olmak katından yüksek bir işleme uygun sayılamaz.

Mustafa Kemal ATATÜRK

ABD de 25 yılda 42 Güneş enerjisi kaynaklı elektrik santrali yapılacak

Değerli arkadaşlar,

Güzel ülkemizde ve dünyamızda; küresel sermaye ve AB-D emperyalizminin ekonomik çıkarı yüzünden mutlu yaşamımız giderek tehlikeye düşmektedir. Bizden sonraki nesillere de daha riskli ve kirli bir dünya bırakacağız.

Pek çok gelişmiş ülkede, yaşanan çevre felaketlerine karşı ve temiz enerji üretimi için hem siyasal hem de sivil toplumsal örgütleri ile gereken tepkilerini çok güzel ortaya koymaktadır. Güzel ülkemizde ise çevre kirliliğine ve enerji sorunumuza karşı duyarlı bir siyaset ve siyasi güç söz konusu değil. Örneğin, ülkemizin en önemli sorunu olan enerji için petrol ve doğalgaza yıllık 40 milyar dolar ödemekteyiz.

Geçen Cumartesi günü yaşadığımız yaklaşık 4 saatlik elektrik kesintisinden 20 milyon vatandaşımız etkilendi. Nedeni Bursada bulunan Doğalgaz kaynaklı elektrik santralinin devre dışı kalmasıymış. Şu sırada ülkemizde kullandığımız elektriğin %56’sı da doğal gaz ile üretilmektedir. Rusya, İran, Azerbaycan ve Iraktan ithal ettiğimiz Doğal gaz için çok verimli müşteriyiz. Öyle ki söz veripte alamadığımız doğal gaz için Rusya ve İrana her yıl milyonlarca dolar ödeme yapmaktayız.

Ayrıca AB-D emperyalizminin güzel ülkemizde tezgahladığı terör yüzünden yaklaşık 30 yılda, 300 milyar dolar ve 40.000 yurttaşımızı kaybettik. Bu maddi kayıpla 10 tane GAP, 70 adet Atatürk barajı, 60 adet boğaz köprüsü yapabilirdik.

Önümüzdeki dönemde Mersin, Akkuyuda deprem bölgesine yakın yerde Ruslarla birlikte, tüm ihtiyacımızın ancak %6 sını karşılayacak bir Nükleer enerji santralı yapılacaktır. Sinop ve İğneada da yeni nükleer santrallerin yapımı da sırada. Nedense Almanya, Fransa gibi ülkeler nükleer enerjiden vazgeçerken biz talip oluyoruz !!!

Oysaki güzel ülkemiz, Güneş, Rüzgar ve Jeotermal enerji olanakları ile dışa bağımlı olmaktan kurtulabilir. Ne yazık ki Güneş ve Jeotermal enerjiyi kullanarak elektrik üretimine daha başlamadık.

ABD de ise önümüzdeki 25 yıl içinde güneş enerjisinden yararlanarak 42 adet elektrik santrallerin kurulması planlanıyormuş. Çünkü önümüzdeki dönemde bu santrallerden ürtecekleri enerjinin maliyetinin her yıl %7 azalacağını diğer yöntemlerle üretilen enerjinin ise %2 artacağını hesaplamışlar.

Değerli arkadaşlar,

Üyesi olduğum ecogeek tarafından her hafta bana gönderilen temiz enerji ile ilgili e-postaları zaman zaman sizlerlerle de paylaşmaktayım. Bu hafta da ecogeek tarafından gönderilen e-postadaki Güneş enerjili elektrik santralleri içeren USA haritası yukarıda görülmektedir. Haritada Güneş enerjisinden yararlanarak yapılacak elektrik üretim santrallerinin yerleri de belirlenmişdir. Harita altındaki adrese girecek olursanız önümüzdeki 25 yıl içinde yapılacak santrallerin animasyonuna da erişebilirsiniz.

( )

36-41 nolu pareleller arasında kalan güzel ülkemizde Güneş enerjisinden yararlanarak elektrik üretemiyoruz ve gündemimizde bu çeşit projemizde yok. Yani Güneş enerjisi bedava ama alan yok.

Umarım, yukarıda açıklamaya çalıştığım bedava enerji için sizlerin, STK’ların, tüm yöneticilerimizin ve danışmanlarının dikkatini çekerim ve de gereken önlemleri en kısa zamanda ve hep birlikte alırız.

Dünyamızın en güzel ülkesinin doğal yaşam olanaklarını kullanarak enerji üretiminde dışa bağımlı olmaktan kurtuluruz.

Sevgi ve saygılarımla (17.01.2012)

Prof. Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR












BEYİN GÖÇÜ




























Genç MÜSİAD, Beyin Göçü'nü masaya yatırdı

Genç MÜSİAD tarafından düzenlenen "Beyin Göçü" panelinde konuşan Doç. Dr. Neva Çiftçioğlu, araştırmalara göre Türkiye'de yüksek eğitim gören beyinlerin yüzde 59'unun yurtdışına çıktığını ve sadece bunların yüzde 17'nin geri döndüğünü belirtti.  

 

MÜSİAD Genel Merkez Binası'nda 15 Mart 2009 Cumartesi günü gerçekleşen panele; Akdeniz Ülkeleri Enerji Şirketleri Birliği Petrol ve Gaz Bölüm Başkanı Dr. Sohbet Karbuz, Osmangazi Üniversitesi TEKAM Müdürü Prof. Dr. Muammer Kaya, Nevada Üniversitesi Endüstriyel Etüt Merkezi Direktörü Prof Dr. Yunus Çengel, Amerika Uzay ve Havacılık Dairesi’nden (NASA) Doç Dr. Neva Çiftçioğlu ve TÜRKSAT Genel Müdür Yardımcısı Dr. Ahmet Kaplan konuşmacı olarak katıldı.

Konuşmasına, Türkiye'de yüksek eğitim gören beyinlerin yüzde 59'unun yurtdışına çıktığını ve sadece bunların yüzde 17'nin geri döndüğünü belirterek başlayan Doç. Dr. Neva Çiftçioğlu, Devletin bu yüzden her 5 yılda bir minumum 3 milyar dolar harcadığını belirtti. Çiftçioğlu "Yani her 5 yılda bir bu dönmeyen gruplar için 5 milyar doları dış ülkelere hibe ediyoruz. Çok zengin olan ülkeymişiz gibi" şeklinde konuştu.

Türkiye de meslek şovenizmi olduğu ifade eden Çiftçioğlu, herkesin kendi alanı içine başkalarını girmesinden rahatsız olduğunu söyledi.

Çiftçioğlu, yurtdışındaki beyinlerin ülkelerine neden döndüklerine ilişkin olarak bunun ilk nedeni olarak çalıştığı yerdeki işini kaybetmesi, burslu gidenlerin bu burs karşısında mecburi hizmet verme zorunluluğu, aile özlemi, vatana katkı, kendini yalnız hissetmesi gibi nedenlerden dolayı döndüğünü kaydetti.

Beyin göçünün durdurulması için neler yapılması gerektiğine hakkın bilgi veren Çiftçioğlu, öncelikli olarak zihniyet değişikliği olması, yerli, yabancı yatırımların, ekonomik koşulların düzelmesi, istihdamın artması ve girişimciliğin desteklenmesi gerektiğini belirtti.

Birkaç gün önce önemli bir devlet adamıyla buluştuğunu anlatan Çiftçioğlu, "En yüksek konumdaki kişi kapsını çaldım. Ben iş bulmadım ben ne yapacağım. Ben Amerikaya geri dönüyorum. Burada 370 gündür iş bulamıyorum. Patentlerim var, 200'ü aşkın yayınlarım var ben ne yapacağım. Kendisi bana dedi ki; bir pırlata bulursun onu küpe yaparsın yüzük yaparsın ancak pırlanta kaldırım taşı büyüklüğündeyse hiçbir yere sığmazsın. Sen geri dön. Bilimini fizanda da yapsan döner dolaşır Türkiye'ye faydası dokunur" dedi.

Genç MÜSAİD Başkanı Mahmut Nebati ise beyin göçünün başlıca sebepleri olarak, eğitilmiş insanların sayısal ve nitelik bakımından iş çevrelerinin ihtiyacından yüksek olması, maddi manevi tatminsizlik, üniversite öğretim kadrolarında yer almada karşılaşılan sıkıntılar, ilim zihniyetinin ve şartlarını bulunmayışı, ekonomik istikrarın olmayışı, gelişmiş ülkelerin teknolojik gelişme ve yeniliklerin merkezi olması olarak sıraladı.

Nebati, çeşitli dönemlerde yapılan araştırmalara göre Türkiye'den yurt dışına göç eden bilim insanlarının ağırlıklı olarak tıp, mühendislik ve sosyal bilimler alanlarında olduğunu ifade etti.
Akdeniz Ülkeleri Enerji Şirketleri Birliği Petrol ve Gaz Bölüm Başkanı, Dr. Sohbet Karpuz da, para harcama isteği, siyasi nedenler, kendinin geliştirme, törelerden kaçma, askerlik görevi gibi nedenlerden dolayı Türkiye'den diğer ülkelere beyin göçü olduğunu belirterek "Öncelikle bu sorunun çözülmesi için insanımıza sahip çıkmamız lazım, onları geri döndürmek için çaba harcamamız gerekir" şeklinde konuştu.

SERMAYE VE BEYİNİN VATANI YOKTUR

Osman Gazi Üniversitesi TEKAM Müdürü Prof Dr. Muammer Kaya ise, beyin göçü veren ülkenin az gelişmiş ülke olduğunu belirterek, bir öğrencinin üniversite dahil eğitim masrafının 100 bin dolar civarında olduğunu söyledi.

"Sermaye be beyinin vatanı yoktur" diyen Kaya beyin göçünün önüne geçmek için önce sorunun önemsenmesi, yerli-yabancı yatırımların artırılmalı, girişimcili, üretim ve ithalatın artırılması ve genölerin mesleki becerilerine yönlendirilmesi gerektiğini ifade etti.

Nevada Üniversitesi Endüstriyel Etüt Merkezi Direktörü Prof.Dr. Yunus Çengel de Türkiye'yin göçü veren bir ülke olduğunu belirterek "Türkiye'nin beyin'i istemediğini, hatta Türkiye bundan korkuyor" dedi.

Başörtüsü hususu Türkiye'nin beyin göçü konusunda samimiyetsizliğinin göstergesi olduğunu ifade eden Çengel, insanın fiziki özelliklerine değil beyin'nin içine bakılması gerektiğini söyledi.

 

Çevre ve Orman Bakanı
Prof. Dr. Veysel Eroğlu:
'Ekokaravan
<<TIKLA


H2Ekokaravan 28 Eylül 2010 tarihinde Çevre ve Orman Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu'nun da katılımıyla, İstanbul Portaxe'da düzenlenen bir toplantı ile medya mensupları, akademi ve bilim çevreleri ile buluştu.
H2Ekokaravan'ının içinde bulunan hidrojen ocağı aracılığıyla hazırlanan türk kahvesi konuklara ikram edildi. Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, H2Ekokaravan projesinin Türkiye için büyük bir yarar olduğunu söyledi. Bakan Eroğlu, "Üç temiz yenilenebilir enerjiyi bir araya toplayan bir proje görmedim. O bakımdan tebrik ediyorum. Bu projeye baktığımız zaman yakın gelecekte ülkemiz için dünya için çok büyük fayda sağlayacak." dedi.

Konuşmasında enerji konusunda güneş, rüzgar, su enerjilerinin Türkiye'de bol miktarda bulunduğunu ve bunların kendi öz kaynaklarımız olduğunu hatırlatan Eroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"H2Ekokaravan rüzgârı, güneşi, hidrojeni birleştiren ve bunu kullanılabilir hale getiren dünyadaki nadir projelerden biri. Bu projenin ülkemize büyük yarar sağlayacağını düşünüyorum. Ülkemiz iklim değişikliğiyle mücadele ediyor. Dünya ülkeleri de bu sorunu nasıl çözeceklerine dair müzakereler yapıyor. Dünya'yı iklim değişikliklerinden tutun biyolojik çeşitliliğin yok olmasına kadar pek çok sorun bekliyor. Bunların önüne temiz enerji kaynaklarını ve yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanmak ile geçebiliriz. İşte H2Ekokaravan projesi bu 3 yenilenebilir enerji kaynağını kullandığı için çok önemlidir. Çevre ve Orman Bakanlığı olarak projeyi gönülden destekliyoruz, desteklemeye de devam edeceğiz."
Toplantıya Enerji Bakanlığı üst düzey yetkilileri, akademisyenler, çevreciler, öğrenciler ve bu konuda faaliyet göstermeyi hedefleyen özel sektör temsilcileri de katıldı. Toplantıda UNIDO-ICHET Genel Direktörü Mustafa Hatipoğlu, ODİDER Yönetim Kurulu Başkanı Rasim Acar, Proje Mühendisleri Mehmet Eroğlu ve Gönenç Usta da teknik konularda bilgi verdiler. Şu an için bir model olarak üretilen H2Ekokaravan'ın kamu hizmetinde kullanılmak üzere geliştirilmesi ve yaygınlaştırılmasını hedeflediklerini söylediler.

UNIDO-ICHET Genel Direktörü Başkanı Mustafa Hatipoğlu konuşmasında H2Ekokaravan ilgili şu bilgileri verdi: "Ekokaravanımızı yaklaşık dört aylık bir süre içerisinde bitirdik. Doğalgaz ve elektriğini tamamen kendi üretiyor. İlk olarak bize böyle bir talep geldiğinde doğal afetler esnasında kullanılabilecek bir araç olmasıydı. Ancak biz daha da geliştirdik. Sağlık ocağı, afet koordinasyon merkezi gibi birçok amaçla kullanılabilecek bir proje meydana geldi."

Projenin ortaklarından ODİDER Yönetim Kurulu Başkanı Rasim Acar ise konuşmasında şu hususlara değindi: "Dünyamızda her geçen gün teknolojik gelişmeler ve kaynak kullanım oranı artarken diğer taraftan bu ürünlere olan arz süreci ekolojik düzeni ve iklim koşullarını olumsuz etkilemektedir. Ülkemizde bu olumsuzlukları aşmak için insanlara yenilenebilir kaynakları öğretmek istiyoruz. İCHET ve ODİDER ortaklığında Dünya'da ilk hidrojen destekli mobil yaşam alanı olan H2Ekokaravan projemizi hayata geçirdik. Projemizin Sanayi ve diğer iç kollarında kullanımını yaymak hedefindeyiz."

Toplantı sonrasında konuklar H2Ekokaravan'ı incelediler ve Hidrojen ile pişirdiği Türk kahvesini içtiler.


Ekokaravan






Botaş'ta günlüğü 500 dolara danışmanlık yapan Erkan Güneştutar ile yollar ayrıldı




                                                
   *****          24 yıl sonra ülkeme dönmüştüm, hizmet etmek için.  ********




   Daha yüksek bir rakama tekrar yurtdışında çalışmaya başladım'


                                                                

**********Sıvılaştırma, doğalgaz konusunda Türkiye'nin önüne gelecek çok önemli anlaşmalar var.
**********Bunların konuşulması gerekirken, bu konuların önemi dururken para konusu gündeme getirildi. "


 



Alın terimizi elin yabancısına veriyoruz'


 Alın terimizi elin yabancısına veriyoruz
 
TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, enerji fiyatlarını şikayet etti, "Ne yazık ki biz sanayide halen, bir ürün elde etmek için, Avrupalının iki katı enerji kullanmak zorundayız"
 
12 Ocak 2012 Perşembe 15:17
   
 
 TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, ''Kaynaklarımız kıt olmasına rağmen, enerji deryamız varmış gibi davranıyoruz, tasarruf etmeyi düşünmüyoruz ve kaybediyoruz. Açık söylüyorum cepten yiyoruz. Bize gelen en büyük şikayet girdi maliyetlerinin yüksekliği. Rakiplerimizle aynı şartlarda üretim yapmak istiyoruz'' dedi.
      Hisarcıklıoğlu, 31. Enerji Verimliliği Haftası kapsamında WOW İstanbul Otel'de düzenlenen ''3. Ulusal Enerji Verimliliği Forumu ve Fuarı''nın açılışında yaptığı konuşmada, Türkiye'nin dünyanın krizde olduğu bir dönemde yüzde 9,6 büyüyen bir ekonomi olduğunu ve özel sektörün yatırım, üretim ve istihdam rekorları kırdığını vurguladı.
      Bu rekorların, başarıların ''su yakarak'' olmadığını, ciddi anlamda enerji tüketildiğini dile getiren Hisarcıklıoğlu, yıllardan beri, ekonomide ve sanayide en çok sıkıntısını çektikleri konuların başında verimliliğin geldiğini söyledi.
      Hisarcıklıoğlu, ''Kaynaklarımız kıt olmasına rağmen, enerji deryamız varmış gibi davranıyoruz, tasarruf etmeyi düşünmüyoruz ve kaybediyoruz. Açık söylüyorum cepten yiyoruz. Enerji zaten çok pahalı. Önümüzdeki dönemde de fosil yakıtı fiyatlarının düşmesi için somut bir neden görünmüyor. O zaman yapılması gereken en akıllıca şey, verimliliği artırmak suretiyle maliyetleri düşürmektir'' dedi.
      
    ''Alın terimizi elin yabancısına veriyoruz''
     
     Kendisine gelen en büyük şikayetin girdi maliyetlerinin yüksekliği olduğunu ifade eden Hisarcıklıoğlu, şunları kaydetti:
      ''Rakiplerimizle aynı şartlarda üretim yapmak istiyoruz. Bize rakiplerimizle aynı sahada top oynama imkanının verilmesini istiyoruz. Ama açık söylüyorum, sanayiciler olarak bizim de üzerimize düşenler var. Ne yazık ki biz sanayide halen, bir ürün elde etmek için, Avrupalının iki katı enerji kullanmak zorundayız. Türkiye 1000 dolarlık katma değer üretmek için 270 kilo petrol eş değeri harcarken, Almanya aynı üretim için 160 kilo petrol eş değeri enerji harcıyor. Tasarruf ettiği enerji Alman vatandaşının, sanayicisinin cebinde kalıyor.''
      Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı'nın (TEPAV) yaptığı sektörel bir çalışmada 2005-2008 yılları arasında toprak-çimento sektörü yüzde 3,3 büyürken, sektörün aynı dönemdeki enerji tüketiminin yüzde 14 arttığını, kimya sektörü yüzde 2,3 büyürken, enerji tüketimi yüzde 4,5 olduğuna dikkati çeken Hisarcıklıoğlu, ''Sanayiciler olarak bizler, kazandığımız parayı, alın terimizi elin yabancısına veriyoruz. Emeğimizin önemli bir bölümünü, enerji ihraç eden ülkelere aktarıyoruz. Bu durumu değiştirmek için; sanayiciler olarak adım atmak zorundayız. Artık gerekli yatırımı yaparak, aynı işi daha az enerjiyle yapabilen yeni ekipmanları kullanmalıyız. Daha az enerji kullanan makinelere hızla geçmeliyiz. Çünkü tasarruf edilen enerji, üretilen enerjidir ve aslında en ucuz enerjidir. Enerji tasarrufu ettikçe para kazanırsınız. Yani bu işte 'bedava para' var'' diye konuştu.
      
     Yatırımlar kısa sürede geri dönüyor
     
     Hisarcıklıoğlu, Enerji Bakanlığının 1 milyon liraya kadar enerji verimliliğini artıracak projelere destekleri olduğunu, destek olmadan yatırımların 6 ayda, 9 ayda döndüğü projeler bulunduğunu kaydetti.
      Sanayicilerden enerjilerini boşa harcamamalarını ve buradaki kazancı ıskalamamalarını isteyen Hisarcıklıoğlu, enerji verimliliğinin hem sanayiciye hem de ülkeye kazandıracağını söyledi.
      Hisarcıklıoğlu, Türkiye'nin enerjinin yüzde 80'ine yakınını dışarıdan ithal ettiğini belirterek, ''Hem enerjiyi dışarıdan temin edeceksin, hem döviz ödeyeceksin, hem de enerjiyi israf edeceksin. Bu kabul edilebilecek bir durum değildir. Hele hele 'israf haramdır' kültüründen gelen bizler için, bu israf bize hem bu dünyada hem de öbür dünyada bedel ödetir. Bu dünyada kazancımızdan oluruz, öbür dünyada da boşa harcanan kaynağın hesabını sorarlar'' diye konuştu.
      Enerji üretimini daha verimli hale getirirken, çevre tahribatını asgari seviyelerde tutacak teknolojileri de kullanmaları gerektiğine işaret eden Hisarcıklıoğlu, hidroelektrik ve rüzgar kaynakları başta olmak üzere, birçok yenilenebilir enerji kaynağı açısından zengin bir ülkede olan Türkiye'de hem çevreyi korumak, hem de enerji güvenliği ve dışa bağımlılığı azaltmak için bu kaynakları en etkin şekilde kullanmaya öncelik vermeleri gerektiğini söyledi.
      Hisarcıklıoğlu, Türkiye'nin nükleer enerji konusunda geç kaldığını, elektrik arzında sağlıklı bir çeşitlendirme sağlamak için, elektrik üretim kaynakları arasına nükleer enerjinin mutlaka dahil edilmesi gerektiğini kaydetti.
      Önümüzdeki 10 yıl zarfında, Türkiye'nin petrol ve doğalgaz ithalatı faturasının 500 milyardan fazla olmasının beklendiğini dile getiren Hisarcıklıoğlu, yerel kaynaklara yapılacak her yatırım, dışarıya bağımlılığı ve bu büyük faturayı azaltacağını vurguladı.
     
Patronlar Dünyası'nı Facebook'ta Beğen
 

    Toplam yorum 2   Onay bekleyen 0  


Yorumunuz editörlerimiz tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.
   
Bilim adamı
15 Ocak 2012 Pazar 21:37
Bu bilim adamlarımız ne iş yapar acaba, yalan dolan üniversiteler ne iş yapar acaba, birgün de enerjiyle ilgili olarak bir buluş yapın hey mühendislerimiz..
Katılıyorum  Katılmıyorum  
%100
hızır
13 Ocak 2012 Cuma 22:30
Nasıl varlık içinde yokluk çektiriliyoruz.Türkiyenin enerjİ sorununu çözecek B.M.Hidrojen enerji mrk.istanbulda açılması için ABD.den getirilen Prof.Nejat VEZİROĞLU ,2004-2008 Yıllarında çalıştı.Tetkililer önünü açmadılar.Ülke tarihi bir fırsatı kaçırdı,VEZİROĞLU Döndü ,merkez adeta dağıtıldı,İst.Deniz otobüsleri ,İETT otobüsleri,hidrojenle çalışacaktı.Şimdi ithal hibrit araçları,hayranan ,hayran seyrediyoruz. Halbuki Dünya Hidrojen Mrk. Olacaktık.Günümüzde,tokyo elektiriğinin yarısını hidrojen enerjisindeD.Hidrojenli yollar yapıyor.n karşılıyor.Almanya istan Şuan Almanya,Suudi Arabistanda Hidrojen üretim tesisi inşaa ediyorlar. niyemi. Petrolden sonra Hidrojen Satmak için..Şimdi anladınızmı. nasıl geri bırakıldığımızı.Zenginlik içinde fakirlik çektirildiğimizi.Ayrıntılar.hidrojenenerjihareketi.tr.gg de.-Bu ülke için dertlenenlere-

 

Tüketiciler Birliği tuketicilerbirligi@gmail.com




Konya, 30.04.2012
 
*******“BTK’nın 8 yıl geciken kararı…”*******
 
BTK’nın cep telefonu abonelerine, üzerine kayıtlı abonelik sayısını kısa mesajla bildirme kararını değerlendiren Tüketiciler Birliği Telekomünikasyon Komisyonu üyesi ve Konya Şube başkan yardımcısı Ayhan Tekin, “BTK’nın 2004 yılında yaptığımız bu yöndeki müracaatı 8 yıl sonra değerlendirmeye alıp ancak 2012 yılında gereğini yapacağını ilan etmesi kurumda işlerin ne kadar yoğun(!) olduğunu bir kez daha göstermiştir.” dedi.
 
Ayhan Tekin konuyla ilgili olarak şu açıklamayı yapmıştır:
 
Özellikle 2004 yılında piyasada semt pazarlarında bile satılır hale gelen açık hatlı sim kartlar ciddi tehlikeler arz etmekte ve bu konuda derneğimize mağdur olan tüketicilerimiz yoğun olarak müracaat etmekteydi. Yaptığımız araştırma neticesinde, GSM operatörlerinin bayilere fazla abonelikler için vermeyi vaad ettiği yüksek iskontolardan faydalanabilmek için bayilerin, daha önce abone olan tüketicilerin kimlik fotokopilerini çekip imzalarını taklit ederek yeni abonelik sözleşmeleri düzenledikleri, gelen açık hatlı sim kartları da iş yerlerine gelen vatandaşlardan herhangi bir belge almadan açık hatlı kontörlü hat olarak sattıklarını tespit ettik. Böylelikle hem bayiler fazla ıskontodan faydalanıp kar marjlarını yükseltiyor, hem de GSM operatörleri aboneliklerini artırmış oluyordu.
 
Açık hatlı kontörlü sim kartları başta terör örgütü mensupları olmak üzere organize suç şebekeleri, nitelikli dolandırıcılar ve müzmin borçlu kişiler tercih ettiklerinden, bu hat kullanıcıların karıştığı suçlarla ilgili takibatlar resmi olarak kayıtlı vatandaşlarımıza yapılmakta, vatandaşlarımız da adlarına yapılan sahte abonelikleri ancak emniyet güçleri ve cumhuriyet savcılıkları tarafından yapılan kovuşturma ve operasyonlarla öğrenmiş oluyorlardı. Dolayısıyla suça karışanlar değil, masum olan vatandaşlarımız mağdur olmakta, hatta ve hatta hapis cezaları almakta, icra takibine uğramakta, masum olduklarını ispat etmek için yoğun bir hukuki mücadele içine girmekteydiler. Suça karışan hat kullanıcıları kendileri ile ilgili herhangi bir sözleşme ve evrak olmadığı için bulunamamakta, sahte abonelik sözleşmeleriyle adlarına hat açıldığından haberi olmayan vatandaşlarımız mahkemelerde gezerek masum olduklarını ispatlamaya çalışmaktadırlar.
 
Tüketiciler Birliği olarak durumu 2004 yılında, eski adı Telekomünikasyon Kurumu olan Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nu, Ulaştırma Bakanlığı ve Başbakanlık Teftiş Kurulu’nu, Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurumu’nu, Milli İstihbarat Teşkilatı’nı defaatle uyarmış ve tüm tüketicilerimize adlarına kayıtlı aboneliklerin bildirilerek, vatandaşlarımız mağdur olmadan sahte aboneliklerin tespit edilip, bunları yapan bayiler ile sözleşmeleri gereği gibi incelemeden hat açan GSM operatörlerinin ve bu hatları organize şekilde kullanan şuç örgütlerinin haklarında gerekli çalışmaların acilen yapılmasını talep etmiştik. Maalesef birkaç gün önce BTK başkanı Acarer’in başvurularımızın üzerinden 8 yıl geçtikten sonra sahte cep telefonu abonelikleri ile ilgili çalışma yapılacağını duyurması karşısında, “günaydın” bile demenin çok komik olduğunun bilinciyle, sadece bir kişi adına 400 açık hat bulunduğunun tespitinden sonra “Atı alan Üsküdar’ı geçti, uyumaya devam ediniz” demekten başka bir sözümüz kalmamıştır.
 
Bilginin akşamdan sabaha eskidiği post modern bilgi çağında yaşadığımız bu devirde, telekomünikasyon sektörünün en fazla kendini yenilemesi ve çağa uygun önlemler alması gereken bir sektör olduğu çok açıktır. Telekomünikasyon sektörünü denetlemekle görevli Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun, tüketiciler ve tüketici örgütlerinin sektör sisteminin açıkları için yaptıkları ihbar ve bilgilendirmelerle ilgili ancak ve ancak 8 yılda geri dönüş sağlayabilmesi karşısında ülkemiz kamu kurumlarının ve özellikle de BTK’nın ve yöneticilerinin tartışmaya açılıp, bir işi 8 yılda yapabilecekleri varsa başka işlerde değerlendirilmelerini utanarak talep ediyoruz.  
 
Ayhan Tekin
Konya Şube Başkan Yardımcısı

 

TÜBİTAK'tan ''hidrojenli araç yakıt istasyonu''

 

TÜBİTAK, gelecekte hidrojenli araçlara yakıt istasyonu kurmayı hedefleyen bir proje üzerinde çalışıyor. DPT tarafından desteklenen ve TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi (MAM) Enerji Enstitüsü tarafından yürütülen HYDEPARK isimli proje ile doğal gaz, kömür gibi hidrokarbon temelli yakıtlardan ve yenilenebilir enerji kaynaklarından enerji ve hidrojen üretme teknolojilerinin geliştirilmesi amaçlanıyor.

Projenin son aşamasında ise hidrojenli araçlar için bir yakıt istasyonunun kurulması planlanıyor.

TÜBİTAK MAM Enerji Enstitüsünde başlatılan HYDEPARK projesinin yürütücüsü Dr. Atilla Ersöz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, fosil yakıtların yakın bir gelecekte tükenecek olması ve bu yakıtlardan kaynaklanan çevre kirliliği problemleri nedeniyle alternatif enerji kaynakları ve kullanımı üzerine araştırmaların hız kazandığını kaydetti. Geleceğin alternatif enerji kaynaklarından biri olan hidrojenin, önemli çevresel avantajlara sahip olduğunu dile getiren Ersöz, bu enerji kaynağı ile ilgili şu bilgileri aktardı:

''Temiz bir yakıt olmasının yanı sıra, stokiometrik oranlarda hava içerisinde yakıldığında hiçbir zehirli emisyona neden olmamaktadır. Üretim kaynakları son derece bol ve çeşitlidir. Bu kaynakların en başta gelenleri su ve fosil yakıtlar denilen kömür, doğal gaz v.b hidrokarbonlardır. Dünyada üretilen hidrojenin büyük bölümü, _meta_nın su buharı ile katalitik olarak oksidasyonu yöntemi ile doğal gazdan elde edilmektedir. Yenilenebilir enerji kaynakları kullanılarak hidrojen üretimi üzerine temel araştırmalar ise özellikle 1973 yılı petrol krizi ile hız kazanmıştır. Elektrik akımı yardımı ile sudan hidrojen ve oksijen ayrıştırılması yöntemi olan suyun elektrolizi, günümüzde hidrojen üretimi için kullanılan önemli endüstriyel süreçlerden biridir.''

Ersöz, yapılan araştırmaların, 2025 yılında yenilebilir enerji payının yüzde 10-15 seviyelerine yükseleceğini, hidro ve biyoyakıtların da bu orandaki payının çok yüksek olacağını ortaya koyduğunu bildirdi.

TÜBİTAK MAM Enerji Enstitüsünde de 1990'lı yıllarda askeri projelerle başlayan hidrojen çalışmalarının, yoğun bir şekilde sürdürüldüğünü anlatan Ersöz, hidrojen ve yakıt pili teknolojileri alanında Ulusal Mükemmeliyet Merkezi olma yolunda, gelişmiş laboratuvar altyapılarına sahip olduklarını dile getirdi.

2003'te TÜBİTAK MAM Enerji Enstitüsü olarak araştırmacı personel sayılarının yaklaşık 30 iken, şimdi ise 120'ye ulaştığını bildiren Ersöz, şöyle devam etti:

''Biz bu teknolojilerin gelişimine çok önem veriyoruz ve gelecekte de son derece önemli olacağını düşünüyoruz. Ama tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de bir geçiş süreci yaşanacaktır. Her yeni teknolojide olduğu gibi, geçiş sürecinde tabii ki bazı sıkıntılar söz konusu. Çünkü maliyetler henüz tüketicilerin kabul edeceği seviyelerde değil. Ayrıca standartlar tam olarak belirlenmedi henüz. Bu çalışmalar dünyada hızla devam ediyor. Aynı zamanda hidrojen ve yakıt pili teknolojilerine yönelik altyapıların da uygun hale gelmesi ve yaygınlaşması gerekiyor. Bu nedenle Türkiye'deki çalışmaların bir yol haritası ve ulusal bir platform çerçevesinde ele alınması çok önemli.''

Avrupa'da olduğu gibi, Türkiye'de de hidrojen yakıt pili teknoloji platformu benzeri oluşumlara ihtiyaç bulunduğunu kaydeden Ersöz, bu konuya yönelik çalışmaların da sürdürüldüğünü bildirdi.

HEDEF HİDROJENLİ YAKIT İSTASYONU KURMAK

Ersöz'ün verdiği bilgiye göre, DPT tarafından desteklenen ve TÜBİTAK MAM Enerji Enstitüsü tarafından yürütülen HYDEPARK projesi ile doğal gaz, kömür gibi hidrokarbon temelli yakıtlardan, ayrıca yenilenebilir enerji kaynaklardan suyun elektroliz yolu ile hidrojen üretmek amaçlanıyor.

Üretilecek hidrojen için depolama teknolojilerinin uygulanması ve geliştirilmesi planlanıyor. Demo bir güç üretimine yönelik enerji dönüşüm prosesinde hidrojenin yakıt olarak kullanılması hedefleniyor.

Temel olarak ''Proje yönetimi, tedarik aşaması, entegrasyon aşaması,teknolojik araştırma ile uygulama ve test aşaması olmak üzere beş iş paketinden oluşan projenin gelecek hedefleri kapsamında yakıt olarak hidrojen kullanan demo bir araç çalıştırılacak.

Entegrasyon aşamasında çalışılmış olan tüm sistemler için testler ve deneysel çalışmalar, bir program dahilinde gerçekleştirilecek. Projenin bir sonraki aşamasında ise hidrojenli araçlar için Türkiye'deki ilk hidrojen yakıt dolum istasyonu demonstrasyonu ile birlikte performans testlerinin yapılması planlanıyor. Projenin gelecek hedefi olan 'hidrojenli araç yakıt istasyonu' kurulumu için entegre edilmiş bir pilot uygulama da yapılıyor.

''ÇEVRESEL PROBLEMLERİ DE ÇÖZECEK''

Temiz enerji kaynağı olan hidrojenin pek çok alanda etkin kılınmasıyla,hava kirliliğinin önlenmesinde de önemli yol alınacağını kaydeden Ersöz, bu ve benzeri projeler yaygın olarak hayata geçtiğinde, çevresel problemlerin de orta ve uzun dönemde çözümüne önemli katkılar sağlanabileceğini vurguladı. Ersöz, bu teknolojilerin Türk sanayisinin imkan ve kabiliyetleri ile daha da geliştirilebileceğini belirtti. Projenin, pilot ve sanayi ölçekli bir tesis kurulması için TÜBİTAK MAM bünyesinde gerekli altyapının oluşturulmasının da önünü açacağına dikkati çeken Ersöz, projeden elde edilecek diğer kazanımları ise şöyle sıraladı:

''-Hidrokarbon yakıtlardan, hidrojence zengin gaz karışımı üretecek yakıt dönüştürme sistemlerinin tasarlanarak laboratuvar ölçeğinde imal edilmesi ve yakıt pili sistemlerine entegrasyon kabiliyetinin sağlanması,

-Hidrojen üretimi ve depolanması konularında teknolojik bilgi birikiminin oluşturulması,

-Türk sanayisinin ve girişimcilerinin rekabet gücünün arttırılması,

-İlgili teknolojik faaliyetlerin sonuçlarının Türk sanayicisinin yararına patent ile koruma altına alınması,

-Bilgi ve tecrübe birikiminin artırılarak, ülkemizin gelecekte özellikle yakıt pili ve hidrojen üretimi teknolojileri alanında söz sahibi olmasına katkıda bulunulabilmesi






TÜRK EİNSTEİN�LAR FİRARDA
TÜRK EİNSTEİN�LAR FİRARDA

ATO�NUN RAPORUNA GÖRE YURTDIŞINDA OKUYAN 50 BİN KiŞiNİN TÜRKİYE�YE YILLIK MALİYETİ 1.5 MiLYAR DOLARI, 5 YILLIK EĞİTİM MALİYETİ İSE 7.5 MİLYAR DOLARI AŞIYOR

YURT DIŞINDA EĞİTİM GÖREN 100 KİŞİDEN 59�U DÖNMÜYOR.

TÜRKİYE, YURT DIŞINDAKI 50 BİN ÖĞRENCİDEN GERİ DÖNMEYEN 30 BİNİ İÇİN HER YIL 900 MİLYON DOLAR ÖDEMEKLE KALMIYOR, 5 YILLIK EĞİTİM SONUNDA DÖNMEME MALİYETİ 4.5 MILYAR DOLARI BULUYOR.

AYGÜN: �TÜRKİYE AKLINI KAYBEDİYOR

BEYİN GURBETÇİLERİ SADECE BAVULLARIYLA GİTMEZ

Bir yandan 2 milyona yaklaşan gencimiz üniversiteye girmek için ter döküyor, diğer yandan yetiştirdiğimiz beyinler yurt dışına göç ediyor.

İyi eğitim görmüş, düşünen, üreten, nitelikli işgücümüz, yıllar ve milyarlar harcayarak yatırım yaptığımız beyinlerimiz, gerekli ortamı ya da refahı sağlayamadığımız için yurtdışına uçup gidiyor. Birbirinden önemli buluşlara imza atarak insanlığa büyük katkı sağlayan �Bilimin Gurbet Kuşları� Ankara Ticaret Odası (ATO)�nın son raporuna konu oldu.

İyi eğitim gören her 100 kişiden 59�unu elimizden kaçırdığımızı gözler önüne seren Ankara Ticaret Odası (ATO)�nın hazırladığı �Türk Beyin Gurbetçileri� raporuna göre Türkiye, beyin göçü en fazla olan 32 ülke içinde 24�üncü, yurt dışına en çok öğrenci gönderen ülkeler arasında ise 11�inci sırada yer alıyor.

GÖÇÜN MALİYETİ YÜKSEK

Yurt dışında üniversite eğitiminin maliyeti öğrenci başına yıllık 30 bin doları buluyor. Buna göre yurtdışında okuyan 50 bin kişinin Türkiye�ye yıllık maliyeti 1.5 milyar doları, 5 yıllık eğitim maliyeti ise 7.5 milyar doları aşıyor. Rakam büyük ancak beyinler kolay yetişmiyor. Türkiye bu bedeli seve seve ödüyor. Ancak sorun gidenler geri dönmeyince başlıyor.

Türkiye, yurt dışına giden 50 bin öğrenciden 30 bini için her yıl 900 milyon dolar ödemekle kalmıyor, 5 yıllık eğitim sonunda dönmeme maliyeti 4.5 milyar doları buluyor. Bu da gelişmiş ülkelere karşılıksız hibe anlamına geliyor.

Örneğin, devlet işletme eğitimi almak üzere ABD�ye gönderdiği bir gence eğitimi süresince yaklaşık 100 bin dolar harcıyor. Ancak gençler Türkiye�ye dönmek yerine ABD�de kalmayı tercih ediyor. Çünkü Türkiye�de bir bankada çalıştığında yaklaşık 700 dolar maaş alacakken; ABD�de bu ücretin 10 katından fazlasını alabiliyor.

BEYİN AVCISI ÜLKELER

Rapora göre 24 bini Almanya�da, 15 bini Amerika�da olmak üzere 50 binden fazla Türk genci yurt dışında eğitim görüyor. Bu ülkeleri İngiltere, Kanada, Belçika, Avustralya, Fransa ve G. Afrika�ya izliyor. Türkiye ABD�de en fazla öğrenci okutan 9�uncu ülke konumunda.

Gençlerin akıllarını çelen, hayallerini süsleyen bu ülkeler vasıfsız işçilere kapılarını giderek daha sert önlemlerle kapatırken, yetişmiş ve eğitimli işgücüne büyük kolaylıklar sağlıyor. Örneğin bir numaralı beyin avcısı konumundaki ABD, her yıl 200 bin kalifiye elemana, Kanada ve Avustralya ise 40 bin kalifiye elemana geçici çalışma vizesi veriyor.

Türkiye�de beyin göçünün 1960�lı yıllarda ilk kez tıp doktorları ile başladığı belirtilen rapora göre doktorları, mühendisler ve sonra bilimadamlarının izlediğine vurgu yapılıyor. Bugün sadece Amerika�da 3 bin 600 Türk doktoru bulunuyor. Bunlardan sadece 90�ının Türkiye�ye dönmüş olması, gidenin kolay kolay gelmediğini ortaya koyuyor.

GİDEN DÖNMÜYOR

Raporda son 12 yılda sadece Milli Eğitim Bakanlığı'nın bursuyla yurt dışına giden 1991 gencimizden 769'unun dönmediği (% 38), buna paralel olarak, TÜBİTAK bursiyerlerinin ülkeye dönmeme oranının ise % 21 olduğu belirtiliyor.

Geri dönmeme en çok mühendislikte (bilgisayar, uçak, elektrik-elektronik, haberleşme, makine, kimya, endüstri, maden, metalurji, bioteknoloji gibi dallarda), tıpta ve daha az oranda sosyal bilimlerde yoğunlaşıyor. Fen bilimlerinde master ve doktora çalışmasını tamamlayanlar araştırma merkezleri ve teknoparklarda yüksek ücretle çalışma imkanı bulabiliyor.

BEYİN MEZARLIĞI

Dönen beyinler ise, bilgi birikimleri ve deneyimleri doğru yerlerde değerlendirilmediği, aldıkları ücretler geçinmelerine yetmediği ve mesleki gelişimleri sekteye uğradığı için mutlu değil. Yurtdışına gitmeyip Türkiye�de kalanların önemli bir kısmı da ya küstürülüyor ya da düşük ücret ve düşük motivasyonda çalıştırılıyor. Bu durum �Beyin Küsmesi� olarak adlandırılıyor ve Türkiye adeta bir �Beyin mezarlığı� na dönüyor.

Raporda, Karbon kaplama teknolojisini icat ederek bilim dünyasında çığır açan ve ABD�nin �Yüzyılın 100 bilimadamı� ndan biri kabul ettiği Prof.Dr.Ali Erdemir� e, yıllar önce iş aradığı Türkiye�de resepsiyon memurluğu uygun görülmesi beyin küsmesine çarpıcı bir örnek olarak gösteriliyor.

Türkiye, �Zakkumcu Doktor� olarak tanınan Genel Cerrah Opr. Dr. Ziya Özel� in hikayesi de Erdemir�in kinden farklı değil. Türkiye�de şarlatanlıkla suçlanan Özel, küsüp ABD'ye gitti. 1992'de ABD'den zakkumdan elde edilen "Oleander" maddesinin bağışıklık sistemini güçlendiren etkisi üzerine patent aldı. 1995'te bu konudaki araştırma haklarını bir ABD firmasına satan Özel'in oluşturduğu ilaç, ABD'de Teksas eyaletinin San Antonio kentinde bulunan Ozelle Pharmaceuticals Laboratuvarı'nda üretilmeye başlandı.

Cleveland Kanser Kliniği'nde gerçekleştirilen ve zakkumdan elde edilen hammaddenin tümörlere karşı etkili olduğunu gösteren klinik çalışma, ABD'de Amerikan Klinik Onkoloji Cemiyeti'nin 2001 yılında düzenlediği konferansta da sunuldu. İrlanda'da bazı durumlarda ilacın kullanılmasına izin verilmişken, Honduras'ta ilaç resmen eczanelerde satılmaya başlandı. Türkiye önümüzdeki yıllarda bu ilacı ithal etmek zorunda kalırsa şaşmamak gerekir.

CEP DOLMAYINCA BEYİN GÖÇÜYOR

Raporda beyin göçüne neden olan etmenlerin başında ekonomik koşullar gösteriliyor. Düşük ücret politikası, vergi oranlarının yüksek olması, ekonomik istikrarsızlık, gelecek endişesi, en fazla işsizliğin üniversite mezunları arasında olması, üniversite mezunlarının %70�inin meslekleriyle ilgisiz işlerde çalışması gibi nedenlerin yanısıra, siyasal istikrarsızlık, siyasetin ve kayırmacılığın iş hayatına girip onu kontrol etmesi gibi siyasal nedenler, Ar-Ge�ye, bilim ve teknolojiye değer verilmemesi, fikir üretiminin ve buluşun para etmemesi ve desteklenmemesi gibi bilim ve teknoloji politikalarındaki yanlışlıklar ve kişi başına (142 dolar) en az eğitim harcaması yapan 5�inci ülke olmamız, eğitim harcamasında 109 ülke içinde 105�inci sırada yer almamız gibi eğitim sistemindeki çarpıklıklar beyin göçünü tetikleyen diğer nedenler olarak sıralanıyor.

MODERN DÜNYANIN İBNİ SİNA�LARI

Rapora göre Amerika�da yaşayan Türk Doktorlar Birliği�ne kayıtlı tam 1.150 doktor bulunuyor. Onlar artık Amerika�da gelenekselleşmiş �en iyi doktorlar� sıralamasına kolaylıkla giriyor. Biri, modern dünyanın hastalığı obezite ile ilgili çalışıyor, bir diğeri beyin kanamalarının, karaciğer naklinin, sindirim hastalıklarının tedavisinde çığır açıyor. Harvard, Cornell, Yale, John Hopkins gibi hastanelerinin en önemli isimlerinin başında modern dünyanın İbni Sinaları olan Türkler geliyor. Onlar ki, çalıştıkları hastanelerin girişine artık Türk Bayrakları çektiriyor, İstiklal Marşımızı dinlettiriyor. Gazi Yaşargil, Mehmet Öz, Gökhan Hotamışlıgil, Münci Kalayoğlu ve daha nice doktorumuz yabancı ülkelerde göğsümüzü kabartıyor ancak, bu tablo beyin göçünün Türkiye fotografını en acı biçimde gözler önüne seriyor.

TÜRK BEYİN GURBETÇİLERİ

Prof. Dr. Muzaffer Şerif: Sosyal Psikoloji alanında dünyada otorite Psikoloji kürsüsü Öğretim Üyesi Dr. Muzaffer Şerif Güneydoğu Anadolu�da köylüler arasında yaptığı bilimsel araştırmaları esnasında zamanın yönetimi tarafından gözaltına alınır. Emniyette sorgu-sual, mahkeme derken derdini kimseye anlatamaz. Bu yetenekli beyini ABD görür ve derhal sahip çıkar. Adına Enstitü kurar. Ölümü üzerinden yıllar geçmesine rağmen Muzaffer Şerif Sosyal Psikoloji bilim dalının dünyadaki en etkili tek ismi olarak kalır. Günümüzde kullanılan psikoloji kavramlarının isim babası olur. Fakat bu büyük beyin artık bizim değildir. Çünkü bu gerçek bilim adamımız ABD vatandaşıdır ve soyadı da SHERIFF olarak değiştirilmiştir.

Gazi Yaşargil: Beyin Cerrahı. Alanı nöroşirürjide rakipsiz kabul edilen Yaşargil, halen Amerika�da yaşıyor.

Mehmet Öz: Kalp hastalıkları uzmanı. New York Colombia Üniversitesi�nde görev yapan kalp cerrahı Öz, Batı tıbbı ile alternatif tıbbı birleştiren çalışmalarıyla tanınıyor.

Çapa Tıp Fakültesi�nden mezun olan Ankaralı Murat Günel de beyin gurbetçilerinden. �Yeni Gazi Yaşargil� denen Günel, Yale-Çapa arasında kurulan beyin göçü köprüsünden geçenlerden sadece biri. Murat Günel, beyin cerrahı Gazi Yaşargil'den sonra beyin ve damar cerrahisinde dünyada isim yapan ikinci Türk doktoru olarak biliniyor. Günel, başında olduğu laboratuvarında beyin ve damar hastalıkları, moleküler biyoloji ve genetiği üzerine araştırmalar yapıyor, Yale Üniversitesi�nde bölüm başkanlığı yapıyor. Yılda yaklaşık 300 ameliyat yapan Murat Günel, ABD'de mesleğindeki sayısız ödülün sahibi ve pek çok organizasyonun da yönetim kurulunda bulunuyor. �Dahi Türk� olarak adlandırılan bilim adamı, beyin kanamalarının önemli nedenlerinden biri olan damar balonlaşması, tıp dilindeki adıyla �anevrizmalar� konusunda çalışmalarıyla tanınıyor.

Dr.Gökhan Hotamışlıgil: Harvard Üniversitesi�nde Genetik ve Kompleks Hastalıklar Bölüm Başkanı. Obezite, şeker hastalığı ve kalp hastalıklarıyla ilgili kendisine patent kazandırmış çalışmaları var.

Emrah Yücel: Oscarlı afişlerin sahibi. Özellikle ödül aldığı "Frida" afişi ve "Rüyamdaki Amerika", "28 Gün", "Panama Terzisi", "Kadınlar Ne İster" ve daha birçok Hollywood filminin afişleriyle tanıdığımız Yücel şu anda Amerika�da yaşıyor.

Feryal Özel: NASA'nın en başarılı astrofizikçilerinden. Bilimadamı Einstein�ın aralarında bulunduğu 20 dehadan oluşan Büyük Fikirler Listesi'nde yer alıyor.

Prof. Dr. Atilla Ertan:A.Ü. Tıp Fakültesi mezunu Gastroenterolog, ABD'nin en seçkin 10 klinik hekimi arasına girdi. Ertan, dünyaca ünlü ünlü Methodist Hastanesi'nde sindirim hastalıkları konusunda tıbbi direktörlük görevinde bulunuyor.

Prof. Dr. Ali Erdemir: Nano teknoloji kullanarak geliştirdiği yapay elmas özelliği taşıyan buluşuyla, uygulamalı bilimin Nobeli R&D ödülünü 3 kez kazandı. 1987 yılından beri ABD'nin Chicago kenti yakınlarında bulunan Argon laboratuvarlarında araştırmalarını sürdürüyor.

Prof.Dr.Aslıhan Yener: Chicago Üniversitesi'nde görevli Arkeolog .

Esen Ercan Alp: ABD Enerji Bakanlığı Laboratuarları'nda araştırmalar yapan fizikçi 5 bin yıllık metal heykeli, röntgen cihazında analiz ederek, 1949 yılında icad edilmiş olan radyokarbon tekniğine son vererek arkeolojik araştırmalarda yeni bir dönemin başlamasına ışık tuttu.

Ayşem Sunal : Belçika Kraliyet Başdansçısı. Ankara Devlet Balesiyle gittiği Japonya�daki bir yarışmada Anvers Kraliyet Balesi Müdürü Robert Denvers�ın Belçika�ya davet etmesi üzerine Belçika�ya yerleşti ve kariyerine hala burada devam ediyor.

Haldun Direskeneli: Amerikan Uzay ve Havacılık Dairesi NASA�da görev yapan ancak bir süre önce yaşamını yitiren Direskeneli, ODTÜ�yü bitirdikten sonra yaşanan beyin göçü ile ABD�ye gitmişti.

Neva Çiftçioğlu: Amerikan Uzay ve Havacılık Dairesi NASA�da çalışan Türk kadın araştırmacı. Teksas�taki Johnson uzay merkezinde görev yapan Çiftçioğlu, kireçlenmenin neden olduğu kalp ve böbrek hastalıklarının tedavisinde kullanılabilecek yeni bir antibiyotik üzerinde çalışıyor.

Vamık Volkan: ABD�de yaşayan ünlü Psikoanalist. Yaptığı çalışmalarla psikiyatri alanında dünyanın en prestijli ödülü sayılan �Sigmund Freud� ve �En iyi eğitmen ödülü�nü aldı.

Prof. Dr. Hasan Garan: New York Presbytarian Hastanesi Elektrofizyoloji Bölümü Başkanı olan Garan ABD�de en çok tercih edilen doktorlar listesinde yer alıyor.Garan kalp ritmi bozukluğunu kateter yöntemi ile yakarak tedavi ediyor.

Prof.Dr.Ahmet Çakmak: Ulusal Kurtuluş Savaşı kahramanlarından Mareşal Fevzi Çakmak�ın torunu. Princeton Üniversitesi İnş.Müh. Bölümünde deprem konusunda çalışmalar yapıyor.

Prof.Dr.Reşat Kasaba: Washington Üniversitesi Jackson Uluslararası ilişkiler Yüksek Okulu�nun Başkanlığını yaptı.

Prof.Dr.Olcay Çığtay: 30 yıl Georgetown Üniversitesi Hastanesi Lombardi Kanser Merkezi Mamografi Bölümünü yönetti.

Fatih Çulha: Bilgisayar Mühendisi. Maryland Eyaleti�ndeki Amerikan Deniz Kuvvetleri Hastanesinde geliştirdiği veri tabanı projesiyle çalıştığı şirketin binlerce elemanı arasından birinci seçildi.

Prof.Dr.Aydın Arıcı: Yale Üniversitesi�nde hormon hastalıkları ve kısırlık konusunda başarılı çalışmalar yürüten araştırma merkezini yönetiyor.

Süleyman Gökoğlu: NASA�nın Glenn Uzay Merkezinde çalışıyor.

Prof.Dr.Ali Erdemir: Triboloji�nin Türk dehası. Nono teknoloji kullanarak geliştirdiği yapay elmas özelliği taşıyan buluşuyla uygulamalı bilimin Nobel�I R&D ödülünü üçüncü kez kazandı.

Dr.Rahmi Öklü: ABD�nin en iyi hastanelerinden Cornell�de çalışan Öklü beyindeki tıkanan damarların tedavisinde mucizeler yaratıyor.

Prof.Dr.Münci Kalayoğlu: Binin üzerinde karaciğer nakli yaptı.Karaciğer nakline getirdiği yenilikler ile alanında dünyanın en önde gelen bilim adamaları arasında yer alıyor.

Yönetmen Ferzan Özpetek, Güher-Süher Pekinel Kardeşler gibi dünyaca ünlü sanatçılarımızı bu kervana kattığımızda �Beyin Gurbetçileri� nin listesi uzadıkca uzuyor, kalkınmamız geciktikçe gecikiyor.

ON BİN KİŞİYE 11 ARAŞTIRMACI DÜŞÜYOR

Rapora göre Türkiye Ar-Ge�de dünyada 25. Sırada yer alıyor. 2003 yılında araştırmacı sayısı olarak, 10 bin kişide 15 araştırmacı hedefleyen Türkiye, ancak 10 bin kişide 11 araştırmacı oranını yakalayabildi. Yunanistan�da ise 10 bin kişiye 45 araştırmacı düşüyor. OECD raporuna göre her bin kişiye, Türkiye�de 1.1, Yunanistan�da 3.8, AB�de 5.8, ABD�de 8.6, Japonya�da ise 9.7 bilimadamı düşüyor.

Ülkemizde Ar-Ge harcamalarının GSMH içindeki payı sadece binde 6. Japonya�da ise bu oran yüzde 3. 1993- 2003 arasında özel teşebbüsün ar-ge yatırımları yüzde 17�den yüzde 36�ya çıktı.

İleri teknoloji ürünlerinin Türkiye�nin ihracatındaki payı yüzde 4. Bu oran İrlanda�da yüzde 47, Arjantin�de yüzde 8.

Ülkelerin, teknolojiyi ekonomilerine yansıtma başarısına göre 49 ülkeyi kapsayan sıralamada Türkiye 33�üncü sırada yer alıyor. Bu sıralamada ilk üç sırayı ABD, İsveç ve Finlandiya alıyor.

ATO BAŞKANI AYGÜN

Rapora ilişkin değerlendirmelerde bulunan ATO Başkanı Sinan Aygün, beyin göçünün gelişmekte olan ülkelerin gelişmiş ülkelere yaptığı karşılıksız bir hibe olduğu belirterek �Beyin gurbetçileri sadece bavullarını alıp gitmiyor. Beyin avcıları ulusal insani yatırımı temelinden söküp alıyor. Her giden beyni ile Türkiye aklını kaybediyor� dedi. Aygün şunları söyledi:

Bir çocuğun 15 yıllık eğitim maliyeti 150 milyar lirayı buluyor. İyi yetişmiş yetenekli işgücümüz gelişmiş ülkelere akıyor. Türkiye kıt kaynakları ile yetiştirdiği değerli beyinleri doğru yerde ve doğru zamanda değerlendiremiyor, iyi olanaklar sunamıyor. Gençlerimiz gelecekle ilgili hayallerini daha iyi olanaklar sunan ülkelerde yaşamak üzerine kuruyorlar. Gelişmiş ülkelerle aramızdaki uçurum daha açılıyor. Gelişmiş ülkelerdeki iş ve fırsat olanakları olduğu ve daha iyi bir gelecek sunulduğu sürece beyin göçü kaçınılmaz olarak devam edecektir. Yapılacak en iyi iş bunu minimuma indirmektir. Beyin göçünü tersine ve beyin gücüne çevirmeliyiz. İyi eğitilmiş beyinlerimizden yararlanmak ve beyin göçü sorununu aşabilmek, bu yönde gerekli ortamı oluşturmak için devlete, özel sektöre, kamuoyu ve Sivil Toplum Örgütlerine büyük görevler düşüyor. Bu beyinlerimize sahip çıkmadığımız takdirde bu beyinlerimiz tamamen ülkemizin kaybı olacaktır. Türkiye� nin asıl kaybı beyin gücü kaybıdır.

Türkiye�de tescil edilen patent sayısı 2 bini geçmiyor. Buna karşılık her yıl ABD ve Japonya�da 150 bin, Almanya�da 50 bin, Fransa ve İngiltere�de 40 bin, Rusya�da 20 bin patent tescil ediliyor. Beyinler göçtükçe buluş yapma sayımız da yerinde sayıyor. Buna karşın yurt dışında dünyaca ünlü firmalarda çalışan beyinlerimiz buluş üzerine buluş yaparak hem çalıştıkları şirketlere hem göçtükleri ülkelere her yıl milyarlarca dolar para kazandırıyor. Cefasını Türkiye, sefasını gelişmiş ülkeler çekiyor�

 

Ismet Koyun





         SN.İsmet KOYUN  Beyi,

*** Alman Başbakanı Merkel TANIYOR

***Türkiye Başbakanı,Erdoğan TANIMIYOR

 

Merkel beni tanıyor, Erdoğan tanımıyor

  Perihan Çakıroğlu   pcakiroglu@bugun.com.tr

07 Mart 2011 Pazartesi  

Hannover'deki CeBIT Fuarı'nda Turkcell, Telekom ve Avea'dan daha büyük, daha görkemli standında özgüvenle oturuyordu İsmet Koyun.

Yanına gittiğimizde hemen bizi ofisine aldı.

Sohbet koyulaştıkça anladık ki, 1970'li yıllarda üniversitede okurken, bir ara yolu Dev- Genç'le kesişen, yakalanıp hapse atılacağını öğrenince de eğitimine devam için Almanya'ya kaçan isyankâr ruhlu bir Türk var karşımızda. Worms Üniversitesi Bilgisayar Programcılığı'nı bitirip yola koyulmuş.

Şirketi Kobil System GmbH'ın, 'ilk'leri anlatılır gibi değil. Çorumlu Koyun, sözünü sakınmadan şöyle dedi: "Türkler Almanya'da sadece dönercilik, kasap, manav ve bakkallık yapmıyor. Benim gibi bilişimde dünyaya ürün satanlar da var..."

"Siz ne yapıyorsunuz?" diye sordum, aldığım cevapla, "Vay canına" dedim. O pek etkilenmedi, devam etti: "25 yaşında kurdum Kobil'i. PC alıp satıyordum Çin'den. Baktım iş yok bunda. Ar-Ge'ye girdim. Veri güvenliğine odaklandım. Dünyanın ilk en sağlam server'ını (sunucu) yaptım. Compact'tan önce çıkarıp 1990'ların başında dünyaya ihraç ettim. Artık güvenlik ana konum olmuştu."

Gates örnek gösterdi

Koyun, güç kaynağı üniteleri, akıllı kartlarla devam eder. Alman Telekom, iş istasyonlarında onun kartlarını kullanılır. 2003'te e-bankacılık departmanını faaliyete geçirir. Mobil iş ve bankacılık uygulamaları için kurulumsuz çalışan dünya çapındaki ilk akıllı kart terminali "Kobil m1 Dentity"yi piyasaya sürer.

2005'te Rhine Hesse Sanayi ve Ticaret Odası'ndan kendisine, "yenilikçi yönetici ödülü" verilir. Aynı yıl Münih'e gelen Bill Gates, internet güvenliği hakkındaki konuşmasında 'm1 Dentity'i örnek gösterip över. Ürettiği her ürünün başına "güvenli" sözcüğünü koyuyor. "Güvenli USB modem" diyor mesela. Dünyada kimsede yokmuş. "Bankalarda paralar boşaltılmasın" diye güvenli internet hesabı için "Numara tanım kartı" yapmış. Komple sistem kuruyor.

Almanya'da aldığı pasaport işinde çip için güvenlik ürünü yapıyor. TÜBİTAK'ın Almanya'daki ana sunucusunu kurmuş.

Türkiye'de KOBİ ve bankacılık sisteminde yüzde 80'lere ulaşan paya sahip. 120 kişinin çalıştığı Kobil, kazandıkça yatırım yapmış. Koyun'un, 6 bin 250 markla kurduğu şirketinin bugünkü değeri 120 milyon euroya ulaşmış. Bu yıl ciroyu 30 milyon 50 milyon euroya çıkarmayı hedefliyor. Ar-Ge'ye ayırdığı pay, yılda 4-5 milyon euro. Koyun, Ar-Ge'de çalışan mühendislerine ortalama ayda 7 bin 500 euro ücret veriyor, hatırlatalım.

Kendisine, "Türkiye neden bilişimde ilerlemiyor?" diye sormak farz oluyor. "Tüccarlık yapılıyor, Ar-Ge yapılmıyor" cevabını veriyor ve ekliyor: "Ne yazık ki, Almanya Başbakanı Angela Merkel beni tanıyor, Türk Başbakanı Tayyip Erdoğan hâlâ tanımıyor."

Elçiye zeval olmaz. Belki bu yazıdan sonra sizi Erdoğan da tanır.



Sn.KOYUN.
*Merkel Tanır,
Erdoğan Tanımaz.
Doğal karşılıyorum.
Çünkü,
Web sitem www.hiziracil.tr.gg de
-İst.BM.Hidrojen Enerji Mrk.Sayfası
-MSB.SSM,sayfası
-Prof.Dr.Ali ERDEMİR sayfalarını
okuduğunuzda bana hak vereceksiniz.
Varlık üstünde,fakirlik çektiriliyor ülkemin insanına
Yetkililer bunun için mesai yapıyor.

Sizi,başarılarınızdan ötürü kutlarım.
Tanışmak isterim.
İsteklerinizi beklerim.

Saygılar.

Abdurrahim BARIN
Gn.Bşk.
Türkiye Ulaş İş

 

 

DÜNYADA VE TÜRKİYEDE HİDROJEN ENERJİSİ ÖNEMİ VE ...                                  TIKLAYIN

www.topluulasimhaftasi.com/dosyalar/Abdurrahim%20Barın.pdf

Dosya türü: PDF/Adobe Acrobat - Hızlı Görünüm

 

Vecihi HÜRKUŞ


TÜRKİYENİN ENGELLENEN HAVACISI

Vecihi HÜRKUŞ

Vecihi Hürkuş, İstanbul, Arnavutköy Akıntıburnu'ndaki yalıda 6 Ocak 1896 (1311) tarihinde doğdu. Babası İstanbul'lu bir aileden Gümrük Müfettişi Faham Bey, annesi Vidin'de doğmuş, üç yaşında İstanbul'a gelmiş Zeliha Niyir Hanım'dır. Üç yaşında iken babası ölmüş. Çok genç yaşta dul kalan annesi ile geniş bir ailenin içinde amcalar, halalar, enişteler, yengeler, ağabeyler ve ablalar ile birlikte büyümüş. Bir süre sonra Harbiye'de eskrim ve resim hocası olan amcası Şekür Bey'in yanına sığınmışlar, sonra da annesi ve kardeşleriyle Üsküdar'a yerleşmişler.

Üç kardeşin ortancası olan Vecihi çok canlı ve hareketli bir çocuktu. İlkokulu Bebek'te okudu, Üsküdar'da Füyuzati Osmaniye Rüştiye'sinde ve Üsküdar Paşakapısı İdadi'sinde okudu, sanata olan ilgisinden Tophane Sanat Okulu'na geçti ve bu mektebi bitirdi.

1912'de Balkan Harbi'ne eniştesi Kurmay Albay Kemal Bey'in yanında gönüllü olarak katıldı. Edirne'ye giren kuvvetler içinde yer aldı. Balkan Harbi sonunda İstanbul Ordu Kumandanlığı tarafından Beykoz Serviburun'daki esir kampına kumandan oldu. Tayyareci olmak istiyordu. Yaşı küçük olduğundan makinist mektebine aldılar. Makinist olarak Birinci Dünya Savaşı'na girerek Bağdat cephesine uçak makinisti olarak gönderildi. Orada bir uçak kazasında yaralanarak İstanbul'a döndü. Yeşilköy'deki Tayyare Mektebi'ne girerek tayyareci oldu. 

1917 sonbaharında Kafkas cephesine, 7. Tayyare Bölüğü'ne atandı. Orada bir uçak düşürerek Kafkas Cephesinde uçak düşüren ilk Türk tayyarecisi oldu. Bir hava savaşında yaralanarak düşünce uçağını yakarak Rus'lara esir oldu. Esir olarak Hazar Denizi'ndeki Nargin adasına gönderildi. Azeri Türklerinin yardımı ile adadan yüzerek kaçtı. Birlikte kaçtığı bir arkadaşıyla Erzurum'a kadar yaya olarak geldiler. 

İstanbul'a geldiğinde savaşın sonları idi. Başkent İstanbul Hava Müdafaa Bölüğü'ne tayin oldu. İstanbul işgal edilince esaretten dönen askerlerin arasında gizlice Harem'den kalkan bir gemiyle Mudanya'ya, Bursa'ya ve Eskişehir'e giderek Kurtuluş Savaşı'na katılmıştır. Kurtuluş Savaşı'nın ilk ve son uçuşunu yapan, İzmir hava alanını işgal eden tayyareci olmuş, üç defa takdirname alarak kırmızı şeritli İstiklal Madalyası kazanmıştır. Kurtuluş Savaşı içinde Akşehir'de Jandarma Komutanı Ratip Bey'in kızı Hadiye Hanım'la evlendi. İzmir'de Gönül, İstanbul'a döndüklerinde de Sevim isimli iki kızı olmuştur. Savaş sonrası İzmir'de Seydiköy'de açılan tayyare okulunda yeni tayyarecileri eğitime başlamış, tam o sırada 1923 yılı başlarında İzmit mıntıkası Tayyare bölüğüne atanmış. Üç ay sonra İzmir'de Binbaşı Fazıl'ın eğitim uçuşu sırasında düşüp ölmesiyle yeniden İzmir'e çağrılmış, kara ve deniz okulunda öğretmenliğinden başka fen işleri ile de uğraşmış. Savaşta çekilen yoklukların giderilmesi amacıyla havacılığı millileştirme düşünceleri başlamıştı. Edirne'ye yanlışlıkla inen bir yolcu tayyaresini almaya memur edilmiş. 

Hizmet karşılığı bu uçağa adının verilmesi, 1919'dan beri uçak projeleri yapan Hürkuş'ta uçak inşa etmek düşüncesini yeniden canlandırmış. Ganimet olarak Yunan'lılardan ellerine geçen pek çok motordan yararlanarak projesini hazırlayıp ilk uçağı Vecihi K VI' yı imal etmiştir. Uçağı için uçuş müsaadesi istemiş, uçabilirlik sertifikası için bir teknik heyet oluşturulmuş, ancak teknik heyetin içerisinde tayyareyi uçuracak ve kontrol edecek personel bulunmadığından gecikmiştir. Sonunda teknik heyetten birinin 'Vecihi, biz sana bu lisansı veremeyiz, "uçağına güveniyorsan atla, uç, bizi de kurtar' sözü üzerine Hürkuş, 28 Ocak 1925'de yaptığı uçağı Vecihi K IV ile ilk uçuşunu yapar. İzin almadan uçtuğu için cezalandırılınca, istifa ederek Hava Kuvvetlerinden ayrılıp Ankara'ya gider ve kurulmakta olan Türk Tayyare Cemiyeti'ne (T.T.C.) katılır. T.T.C. Fen şubesini organize etmekle görevlendirilir. 

Atatürk'ün 'İstikbal göklerdedir' yönermesiyle havacı bir kuşak yetiştirmek için kurulan Türk Tayyare Cemiyeti, halkın bağışları ile yaşayan bir kuruluş olacaktı. Bunun için bir okul açmak, milli bir hava sanayi kurmak amacındaydı. Hürkuş, yaptığı uçağını geri alıp, T.T.C.'nin bağış toplama faaliyetlerinde kullanarak halka havacılık sevgisini aşılamak istiyordu ama, uçağını geri almayı başaramadı. Bağış toplamak için bir madalya tüzüğü hazırlandı. Bağışa göre bronz, gümüş, altın ve elmaslı madalya verilecek, 10.000 TL. bağışlayanın adı da alınacak uçağa ad olarak verilecekti. T.T.C'ne ilk yardım Ceyhan ilçesinden gelmiş, 10.000 TL telgrafla bağışlanmış, alınan ilk uçağa da Ceyhan adı verilmiştir. Hürkuş'un uçakla yurtiçi bağış gezileri de bu uçakla başlamış. bakınız: Bağış Uçaklar 

Bu arada Avrupa havacılığının tetkiki için bir heyetle Hürkuş, ikinci kez Avrupa'ya gider. Almanya'da Junkers ve Rohrbach fabrikalarını ziyaret ederler. Bu fabrikalar Türkiye'de anonim şirket halinde tayyare fabrikası kurmak fikrindeydiler. Fransa'da da Breguet, Potez, Henriot gibi birçok fabrikaları ziyaret etmişler, Hürkuş da bu fabrikaların uçaklarıyla tecrübe uçuşları yapmış. Potez 25 tipindeki rekor tayyaresiyle akrobasi uçuşundan sonra fabrika tarafından Atlantik uçuşu yapması için teklif yapılmış, fakat Fransız Aero kulübünün baskısı ile teklif suya düşmüş.

Türkiye'ye dönüşte 19 Ekim 1925'de Tayyare Cemiyeti idare kurulu istifa etmiş, cemiyetin tasarı ve projeleri suya düşmüş, elindeki tayyare, vasıta ve elemanları hava kuvvetlerine verilerek havacılıkla ilgisi kesilmiş oluyordu. Hürkuş'un da tekrar hava kuvvetlerinde görev alması istenince istifa etmiştir. Milli Savunma Bakanlığı Kayseri'de Tayyare ve Motor Anonim Şirketi (Tomtaş) adında bir fabrika kurmak için anlaşır. Hürkuş Tomtaş'ın teklifini kabul ederek Almanya'ya gider. Hürkuş Almanya'da Ju A-20 tayyarelerinde bazı noksanlıklar bulur, onların düzeltilmesi ile Ju A-35 'lerin yapımını da üstlenir. 18 Temmuz 1926'da telgrafla memlekete çağrılır, Ju A-35'in satın alınması için tecrübe uçuşu istenir. Junkers bu uçuşun özellikle Hürkuş tarafından yapılmasını, uçağının zamanın en modern ve yüksek ateş kudretinde iki kişilik av tayyaresi, savaşta her tarafa ateş saçabilme gücü olduğunun kanıtlanması için Fransızların gözde uçağı Newport De Large'la savaşını ister. 1 Ağustos 1926 da temsili savaş yapılarak Ju A-35 ile Hürkuş kazanır. 

Hürkuş yurda döndükten sonra, Tomtaş emrinde biri 14 kişilik 3 motorlu Ju-23, diğeri altı kişilik tek motorlu Ju F-13 yolcu tayyareleriyle Ankara - Kayseri arasında ulaşım uçuşları yapar. Tarih 1927'dir. Hürkuş'un bu uçuşlarının, yurdumuzda ilk hava yolları uçuşları olduğu düşünülebilir 

Hürkuş, Tomtaş'a, Ju A-35'in kanatlarına benzin depoları ilavesi ile havada kalma süresini uzatarak Ankara ' Tahran uçuşunu direkt yaparak, İran devletine uçağı göstermek ve hükümetimizin rızasıyla devletimizin ihtiyacından fazlasının yabancı devletlere de satılabilmesi fikrini açmış. Bu yapılırsa hem devletimiz şereflenecek, hem de Tomtaş'a büyük faydası sağlayacaktı. O sırada henüz Tomtaş fabrikası teşekkül etmemiş ve Ju A-35 tayyaresi de Tomtaş'a devredilmemiş olduğundan bu uçuşu reddedilmişti.

Milli havacılığımız için güzel bir başlangıç olan Tomtaş ne yazık ki 1928 yılına kadar çalışmalarına devam edebildi. Kötü yönetimi yüzünden 1928'de iflas etmiş, daha doğrusu iflas ettirilmiştir. 

Hürkuş 1925'de Kurtuluş Savaşı öncesi İstanbul'da iken sevdiği fakat Anadolu'ya geçtiği için ailesi tarafından kendisine verilmeyen İhsan Hanım'la anlaşmış, eşinden ayrılarak onunla evlenmiş ve 1927'de Perran isimli bir kızı daha doğmuştur.

Bir yıllık aradan sonra Hürkuş Türk Hava Kurumundaki eski görev yeri olan Teknik şubeye döner. 1930 yılı sanayi kongresi Ankara'da toplanmış, Halkevi'nde de yerli mallar sergisi açılmıştır. Hürkuş burada yerli malı uçaklarının resim ve maketleri ile Vecihi K-XI uçak modelinin minyatürünü sergiler ve büyük ilgi görür. Kurumda boş durmaz, yeni model ve tiplerini tasarlamaya devam eder. 

1930 yılı yıllık iznini 2 ay ücretsiz olarak uzatıp Kadıköy'de bir keresteci dükkanını kiralayarak, 3 ay içinde ilk Türk sivil uçağını, aslında ikinci uçağı Vecihi K-XIV uçağını inşa etmiştir. İlk uçuşunu 16 Eylül 1930'da Kadıköy Fikirtepe'de büyük bir kalabalık ve basın topluluğu karşısında yapmış. Uçak iki kişilik, tek motorlu spor ve eğitim uçağıdır. Uçağı ile birlikte uçarak Ankara'ya dönmüş, Ankara üzerinde bir gösteri yapmış, Başbakan İsmet İnönü ve bazı komutanlar tarafından uçağı incelenerek tebrik edilmiş. Uçabilirlik sertifikası verilmesi için İktisat Bakanlığına müracaat ederek müsaade istemiş. 14 Ekim 1930'da, 'Tayyarenin teknik vasıflarını tespit edecek kimse bulunmadığından gereken vesika verilmemiştir' cevabını almış. 

Bakanlık nezdinde yapılan girişimler sonucu uçağa istenen belgenin alınması amacıyla Çekoslovakya'ya gönderilmesi kararı alınmış. Hürkuş, 6 Aralık 1930'da Prag'a geldiğinde henüz tayyare gelmemişti. Tayyareye ait bütün resmi evrak önce Çek diline çevrilmiş, uçak gelince de tekrar monte edilerek uçağın malzemeleri ve her türlü teknik kontrolu yapıldıktan sonra uçuşu istenmiş. Her türlü uçuş şekilleri ile uçuşun kontrolu tamamlanmış. Hürkuş 23 Nisan 1931'de Çekoslovakya'lı yetkililer tarafından civardaki bir gazinoda düzenlenen bir törenle, baş köşesinde 'Yaşasın Türk Tayyareciliği' yazılı bir pankartla onurlandırılarak uçuş müsaadesini almıştır. 25 Nisan 1931'de Çekoslovakya'dan uçarak Türkiye'ye gelmek için yola çıkıp 5 Mayıs 1931'de Türkiye'ye gelmiştir. 

Hürkuş uçağının atıl kalmaması için Posta idaresi ile çeşitli görüşmelerde bulunur. İlk kurulmak istenen posta hattı Ankara-Erzurum ile Ankara-İstanbul arasında düşünülür. Bu arada Türk Hava Kurumu yeni bir turne planlar. Ankara'dan başlayan uçuş Aksaray, Konya, Manavgat, Antalya, Fethiye, Muğla, Aydın, Denizli, Uşak, Eskişehir, Adapazarı, İzmit ve Yeşilköy'de tamamlanır. Uçuş büyük bir başarıyla tamamlanmıştır. Kurum şubeleri bağışlarla zenginleşmiştir, ama 3 Kasım 1931 tarihli telgrafta büyük yardımcısı makinisti Hamit'in işine son verilir Hürkuş'a ödenen uçuş tazminatı kesilerek Vecihi XIV uçağı uçuştan men edilir. Bundan sonraki uçuşların Milli Müdafaa Vekaleti tarafından verilecek uçakla gerçekleştirileceği bildirilir. Bu durum Hürkuş'un Kurum'dan tekrar ayrılmasına neden olur. Gezileri sırasında gençlikte oluşturduğu uçma sevgisi ile bir havacılık okulu açmayı düşünür.

21 Nisan 1932'de İlk Türk Sivil Tayyare Mektebi'ni kurar. İkisi kız olmak üzere 12 öğrenci kaydolur. 27 Eylül 1932'de eğitim ve öğretime başlanır. Okulun gayesi Türk gençliğini havacılığa alıştırmak, tayyareci kuşaklar yetiştirerek Türkiye Cumhuriyeti hava ordusunun yedek gücü olmaktı. Okulun motorlu ve motorsuz iki şubesi olacaktı. Eğitim teorik ve uygulamalı olarak yapılıyordu. Büyük bir atölyesi vardı. Kalamış'ta bir hangar ve uçuş alanı olarak kullandıkları küçük bir sahası, bir de Fikirtepesi'nde uçuş alanları vardı. İlk 12 öğrenci Sait, Tevfik, Muammer, Abdurrahman, Salih, Osman, Rıza, Hikmet, Hüseyin, Kenan, Bedriye ve Eribe idi. Öğrencilerin eğitim sırasında hiçbir kazası olmamıştır. Zor koşullarda eğitim yaparken bazı kurumların, örneğin Tekel İdaresi'nin ve İş Bankası'nın reklamlarını yapmış, bazı vatansever yetkili kuruluşların da yardımları olmuştur. 

Nuri Demirağ Bey, bir tayyare yapımı için 5000 TL vermiş, böylece 1933'de adı Nuri Bey olan Vecihi K-XVI kabin uçağı yapılmıştır. Aynı yıl tek satıhlı Vecihi KXV uçağını da inşa etmişler ve 30 Ağustos 1933'de iki Vecihi XIV, iki tane Vecihi XV ve Nuri Bey Vecihi-XVI uçakları ile öğrencileri İstanbul göklerinde gösteri uçuşu yapmışlar. Okulda, bir de Vecihi SK adlı uçak motoru ile çalışan deniz botu yapılmıştır. 

Öğrencilerinden Sait Bayav, Tevfik Artan, Muammer Öniz, Osman Kandemir, ilk kadın tayyarecimiz Bedriye Gökmen ve kızı (yeğeni) Eribe yalnız uçmayı başarmışlar. Vecihi Sivil Tayyare okulu parasal sorunlardan ve yetiştirdiği öğrencilerin diplomalarına denklik verdirememiş olmasından kapanmıştır. 

1935 yılı başlarında Türk Hava Kurumu Başkanı Fuat Bulca, çağrılı olarak Rusya'ya gider. Orada sivil havacılığın durumunu görür ve dönüşünde Atatürk'e anlatır. Atatürk, gezdiği her yerde kendisini havadan saygıyla izleyen, gazetelerdeki yazılardan izlediği Hürkuş hakkında da Fuat Bey'den bilgi ister. Aldığı cevaplar karşısında Büyük Atamız :

'Ya, öyle mi? O halde Türk Kuşu namı ile yeni bir çalışma yolu açın ve Vecihi'den faydalanın!' emrini verir. Hürkuş Ankara'ya çağrılır. O da uçağına atlayarak Ankara'ya gelir. Hürkuş bu durumdan çok sevinçlidir. Türk Kuşu'nda yapılması düşünülenler, onun gerçekleştirmek istediği şeylerdir. Baş öğretmen olarak amatör gençleri çalıştırmak, Etimesgut hangarlarını yapmak, yaz kampı için uçuş sahası İnönü'nün bulunması ve okulunda yetiştirdiği öğrencilerinden Sait Bayav, Tevfik Artan ve Muammer Öniz'in Rusya'ya eğitime gönderilmesi onun mutluluğu olur. 

Ne yazık ki 29 Ekim 1936'da yeğeni Eribe'nin şehit olması onu çok üzmüştür. Türk Hava Kurumu, 1937 sonbaharında mühendislik eğitimi için Hürkuş'u Almanya'ya gönderir. Vecihi Hürkuş, Weimar Mühendislik Mektebine ihtisas sınıfından başlatılmış, iki yıl sonra da mezun olmuştur. 27 Şubat 1939'da Tayyare Makine Mühendisliği diplomasını almıştır. Türkiye'ye döndüğünde Bayındırlık Bakanlığına başvurarak, 'Tayyare Mühendisliği Ruhsatnamesini' almak istedi. Ancak yetkililer, 'iki yılda mühendis olunmaz' diye bir gerekçe ile kabul etmemişlerdir. Mühendisliğini Danıştay kararı ile kabul ettirir. Türk Hava Kurumu'nda da yönetim değişmiş, vazifeleri başkalarına verilmiştir. O günkü koşullarda teknik imkanın olmadığı Van'a tayin edilir. Bunun üzerine istifa ederek kurumdan ayrılır. Havacılıktan uzun bir ayrılıktan sonra 1947'de Kanatlılar Birliği'ni kurdu. Gençlerin büyük ilgi gösterdiği bir kuruluş oldu. 1948'de Türk Hava Kurumu'ndan Magister tipi bir öğrenim uçağı temin ettiler. Kanatlılar adlı bir dergi çıkarttılar. Büyük çoğunluğu üniversite öğrencileri olan Kanatlılar Birliği fazla yaşayamadı. 

1951'de beş arkadaşıyla birlikte havadan zırai ilaçlama yapmak üzere Türk Kanadı adı ile bir şirket kurmuş, Sait Bayav ve Muammer Öniz'le İngiltere'ye giderek Auster tipi üç uçak almışlar. Türkiye'ye döndükten sonra ortaklar arasında çıkan anlaşmazlık üzerine Hürkuş, haklarından vazgeçerek şirketten ayrılır.

1952'de Paro mamasının reklamını yapmak için tekrar İngiltere'ye giderek Proctor V tipi dört kişilik hafif turist tipi tayyare alır. Bu tayyare ile değişik müesseselerin reklamını yaptı. Paro bebek maması, Puro sabunu gibi gıda ve malzemeleri ufak kağıt paraşütlerle uçaktan dağıtarak, kanatlarına taktığı patiskalar üzerine bankaların isimlerini yazarak reklamcılık yaptı. 

6 Ağustos 1954'de kırkıncı hizmet yılını kutlamak için Yeşilköy Hava Limanı salonlarında Türk Havacılar Bayramı adıyla bir jübile yapıldı. 29 Kasım 1954'de Hürkuş Hava Yollarını kurdu. Türk Hava Yolları'nın seferden kaldırdığı uçaklardan 8 tayyareyi Ziraat Bankasından kredi ile almıştı. Bir takım güçlüklerle uğraşarak hava yollarının sefer yapmadığı yerlere seferler koyarak , izin vermediklerinde gazete taşıyarak çalışmak istedi, ama sabotajlar, uçaklarının parçalanması ve sonunda uçuştan men edilerek uçamadı. Buna rağmen uslanmadı. Elinde kalan son uçağını da Maden Tetkik Arama Enstitüsü'nün emrinde kullanarak Güney Doğu Anadolu'da torium, uranium ve fosfat arayarak zor doğa koşullarında çalıştı. 

Hayatının sonlarında çok sıkıntı çekmiş, borçlandırılmış, uçamayacak duruma düşürülen uçaklarının sigorta giderleri ve bunların faizleri borcuna eklenmiş, vatana hizmetten kendisine bağlanan çok yetersiz maaşına bile haciz konmuştur. 

Ankara'da anılarını yazarken, bir kaza sonucu beyin kanamasından komaya girdi. Gözleri ve kalbi göklerde olan Vecihi Hürkuş, insanların aya ayak basmak üzere uçtuğu gün olan 16 Temmuz 1969 tarihinde Gülhane Askeri Tıp Akademisi Hastahanesi'nde hayata gözlerini yumdu.

 

 

  • ÜNVAN : Pilot

  • RÜTBE : Merhum Emk. Asb.







 

Yerli roketten GİZLİ BİR EL çıktı

26.01.2011 11:01

Bir Türk mühendis yerli roket ve bazooka yaptı. Sonra ne mi oldu? İşte güne damgasını vuracak haber;

Bundan tam 62 yıl önce bir Türk mühendis tarafından yerli roket ve bazooka imalatı gerçekleştirildiği ortaya çıkarken, tıpkı Devrim arabalarında olduğu gibi bu projenin de gizli bir el tarafından engellendiği ileri sürüldü.

Ülkemizde bundan tam 62 yıl önce yerli roket ve bazooka üretiminin gerçekleştirildiği ortaya çıkarken, tıpkı Devrim arabalarında olduğu gibi bu projenin de gizli bir el tarafından engellendiği ileri sürüldü. Bu iddianın kaynağı ise çarpıcı bir rapor.

Akit, Türkiye'nin ilk yerli otomobili Devrim'i üreten ekibin başındaki isim olan Yüksek Mühendis Topçu Albay Emin Bozoğlu'nun 1949'da hazırlayarak, Genelkurmay'a sunduğu o rapora ulaştı. 15 Ocak 1949 tarihli bu raporda yerli roket ve bazooka üretimi tecrübesinin muvaffakiyetle neticelendiği belirtilerek,Genelkurmaytarafından imkan ve yetki sağlanması halinde imalata geçilebileceği bildiriliyor. Bu şekilde hem dünya milletlerinden geri olmadığımızın ortaya konacağı ve ordunun ihtiyaçlarının yerli imalatla karşılanabileceği ifade ediliyor.

MKE'DE MÜHENDİSKEN HAZIRLANMIŞ

Edindiğimiz bilgilere göre, Emin Bozoğlu o tarihte bugünkü adıyla Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu'nda(MKE) görev yapan Yüzbaşı rütbeli bir Yüksek Makine Mühendisi'ydi. Akit'e konuşan Emin Bozoğlu'nun oğlu Atilla Bozoğlu, sözkonusu rapora işaret ederek, tıpkı Devrim Arabaları projesinin durdurulması gibi bundan 62 yıl önce yani 1949'da numuneleri hazırlanan yerli roket ve bazookanın imalatına geçilmesinin engellendiğini iddia etti.

ROKETSAN'IN KURULUŞ TARİHİ 1988

ROKETSAN'ın ulusal füze ve roket progrmlarında öncü olmak üzere Savunma Sanayii İcra Komitesi kararıyla 1988'de kurulduğu düşünüldüğünde, ülkemizin yerli roket üretiminde kaç yıl kaybettiği net bir şekilde görülüyor.

İŞTE O RAPOR

15 Ocak 1949 tarih ve “Roket ve Bazooka tecrübeleri ve alınan sonuçlar” başlıklı 12 sayfalık raporun “Önsöz” bölümündeMKEpersoneli Yüksek Mühendis Emin Bozoğlu, şunları kaydediyor:

“Bu raporun hazırlanmasından gaye, bugün modern ordularda geniş ölçüde yer alan yeni silahlardan bir çoğunun ve hususiyle ucuza mal olan ve imali nispeten kolay bulunanlardan bazılarının memleketimiz tekniği ile hazırlanabileceğini ve bu yolda imkanlar sağlanırsa, hiç olmazsa bazı sahalarda, dünya milletlerinden pek geri olmadığımızı tebarüz ettirmektir. Bu raporun devamında bahsedilecek olan ve tecrübelerinin muvaffakiyetle neticelenmiş olduğunu kabul edebileceğimiz Roket ve Bazooka'nın tecrübe maksadı ile meydana getirilmiş numuneler olduğunu bilhassa tebarüz ettirmek isterim. Bu silahların, mevcutlar ayarında olduğunu veya tekniği ileri milletlerin bu tip silahları ile mukayese edilebilir bir mükemmeliyete ulaşmış bulunduğunu iddia edecek durumda değiliz.”

GENELKURMAY'IN DİREKTİFLERİNİ BEKLİYORUZ

“Büyük yokluklar ve zorluklar içinde hazırlanan silahların bir iki tecrübe ile gaye olan mükemmeliyete ulaşmasına imkan olmadığı malumdur. Bu tecrübe neticeleri bize doğru yolda olduğumuzu ve gayeden hiç de uzak bulunmadığımızı göstermektedir. Hatta lüzumlu merhalelerin yüzde 70'i ve belki daha fazlası aşılmış bulunmaktadır. Tecrübelerin daha ziyade ilerletilerek, Genelkurmay Başkanlığı'nın direktiflerine uygun silahların hazırlanması çalışmalarının selametle yürütülebilmesi için bazı müdahale ve geciktirmeleri önleyecek şekilde çalışma imkan ve yetkilerinin sağlanması lazımdır.”

BU AZIMSANACAK, BASİT BİR ŞEY DEĞİLDİR

“Başka milletlerin büyük masraflarla ve senelerce süren uğraşmaları neticesi vücude getirdikleri Roket silahları azımsanacak gibi basit bir şey değildir. Pek kısa bir zaman ve pek cüzi bir masrafla Roket veya Bazooka numuneleri hazırlamış bulunuyoruz. Fakat bunlar, ancak birer numunedir ve esasın hazırlanmalarında da bu gaye ile hareket edilmiştir.”

EN AZINDAN KENDİ İHTİYACIMIZ KADAR İMAL EDEBİLİRİZ

“Genelkurmay Başkanlığı'nın lüzum göstereceği teknik vasıflar, teknik imkanların çerçevesi dahilinde karşılanarak esas Roket ve Bazooka yapılması kısa bir sürede ve az bir masrafla olabilir. Bu sahada ileri milletlere ulaşamasak dahi, kudret ve imkanlarımıza uygun, ihtiyaçlarımıza cevap verebilir silahların hazırlanması pek de yersiz olmaz kanaatindeyim. Günün imkanları belki bunların seri imalatını mümkün kılmaz, fakat her zaman için imalata geçebilir durumda olabiliriz.”

EN İNCE AYRINTISINA KADAR ANLATILIYOR

Raporda ardından imalatına geçilebilecek Roket ve Bazookalar teknik bilgiler eşliğinde en ince detayına kadar anlatılıyor.

TALEBİ, İZİN VE YETKİ İLE BİRKAÇ MÜHENDİS, BİRKAÇ RESSAM

“Sonuç” bölümünde ise şöyle deniliyor: “Yarının silahları jet motor,elektronikve atom alanında inkişaf edecektir. Bu silahların inkişafı diğer sahalardaki inkişaflara dayandığı şüphesiz aşikardır. Roket, havadan oksijen almayan bir jet motoru olduğuna göre, bu sahada pek de ufak mikyasta başlanacak planlı çalışmaların yarın için büyük kemiyetler ifade etmesi ihtimali kuvvetlidir. Bu itibarla beraber çalışacak birkaç mühendis, bir iki ressam, yazıcı ve diğer lüzumlu personelden teşekkül edecek ufak bir grubun her türlü müdahaleden uzak ve verilen yetki ve imkanlarla bu sahada çalışmanın başlaması uygun olacağı kanaatinde olduğumu üstün saygılarımla arz ederim.”

Kaynak: Akit



VİDEO TIKLAYIN


Hintli aktivist Hazare, açlık grevine son verdi

 

YENİ DELHİ (CİHAN)- Hindistan'da yolsuzlukla mücadelede simge isim haline gelen Anna Hazare, ülke parlamentosunun alt ve üst kanatlarının yolsuzlukla mücadele için desteklediği yasayı kabul etmesinin ardından bugün 13 günlük açlık grevine son ver






Sitemizde yer alan yazı ve  makaler
tamamen bilgi amaçlı olup
kesinlikle  Teknik hukuki amaçlı kullanım için 
tavsiye edilmez, 
sitede yer alan bilgileri 
ilgili kurum  uzmanına danışmadan uygulamanız
beklenmedik sonuçlar doğurabilir, 
www.hiziracil.tr.gg sitesinde 
yer alan haberler ,yorumlar, bilgilerden dolayı 
hiç bir şekilde sorumlu tutulamaz,
sitede dolaşım yapan kullanıcılar 
bu uyarıyı kabul etmiş sayılırlar.. 
Hoşça kalın. 
Saygılarımızla







<a href="https://twitter.com/hiziraciltr1" class="twitter-follow-button" data-show-count="false" data-lang="tr" data-size="large">Takip et: @hiziraciltr1</a>

<script>!function(d,s,id){var js,fjs=d.getElementsByTagName(s)[0];if(!d.getElementById(id)){js=d.createElement(s);js.id=id;js.src="//platform.twitter.com/widgets.js";fjs.parentNode.insertBefore(js,fjs);}}(document,"script","twitter-wjs");</script>



<script type="text/javascript">

 

  var _gaq = _gaq || [];

  _gaq.push(['_setAccount', 'UA-35901013-1']);

  _gaq.push(['_trackPageview']);

 

  (function() {

    var ga = document.createElement('script'); ga.type = 'text/javascript'; ga.async = true;

    ga.src = ('https:' == document.location.protocol ? 'https://' : 'http://') + 'stats.g.doubleclick.net/dc.js';

    var s = document.getElementsByTagName('script')[0]; s.parentNode.insertBefore(ga, s);

  })();

 

</script>


 

 

 


 
  *** SİZİ KUTLUYORUZ *** BUGÜN 1902161 ziyaretçi (4169002 klik) MİSAFİRİMİZ OLDUNUZ ***  
 
haberler haberler


Google Arama
Sitemde Arama
Yaşam ve İnsanlar

İstanbul Servisleri Neden Pahalı ? burakesc
Namaz Kılan Minik ile burakesc
GİMDES Helal Gıda Ramazan Buluşması burakesc
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol