Create Your Own Countdown

Google

   
  *** İYİLİK İÇİN KOŞANLARIN YERİ***
  İncirli Gofret vs.Uzak Durun
 












Peroksitli incir, mazotlu üzüm

Nazilli'de çiftçilik yapan Pınar Kaftancıoğlu'nun anlattıkları bizi çok aydınlattı. 


Önemli bir uyarım olsun tam burada.

Memleketin her 

 

yanından çıkan

incir eziği, ıskartası, kıvıl kıvıl kurt kaynayanı ve çürüğü çöpe gitmez;

 

dönüştürülür.

''İncir döneri'',

''incir gofreti'' gibi saçma sapan şeyler görürseniz çocuğunuzun elinde,

hemen alın ve bir daha asla izin vermeyin yemelerine.

Aydın yöresinden kime sorarsanız bunu bilir.






Kuru incir ve kuru üzüm alırken dikkat edin




Sağlık için kuru incir ve kuru üzüm her gün. Nasıl kurutulduğunu biliyor musunuz?

27.09.11 - 17:35:45

Kuru incir de, kuru üzüm de dünyanın en güzel gıdalarından. Ama garip bir hal alabiliyorlar kurutulma aşamasında. İşin içinde olan, Nazilli'de çiftçilik yapan Pınar Kaftancıoğlu'nun anlattıkları bizi çok aydınlattı. Ne almamamız gerektiğini çok iyi biliyoruz artık. Sizinle de paylaşmak istedik.

Peroksitli incir, mazotlu üzüm

Sağlık için, şifa için kuru incir yiyorsunuz belki her gün. Nasıl kurutulduğunu biliyor musunuz? Ya o pırıl pırıl parlayan sapsarı kuru üzümler? Yemeden, yedirmeden önce bu yazıyı okuyun...
Aydın, incirin en kalitelisinin yetiştiği bölge. Yüzlerce incir işleme tesisi var bu bölgede belki... Piyasa ve satış şartları gereği kurtlanmasının ve bozulmasının önüne geçilmesi gerekiyor mutlaka. Bu da iki yolla sağlanıyor. Birincisi şu: Tesislere giren incir mor ışığın altından geçiriliyor. Hastalıklı incir mor ışık altında hemen kendini belli ediyor ve ıskartaya ayrılıyor.

Gizli "likit"

Kalan incirler ''bandırma'' bölümüne alınıyor. İçine bandırıldıkları sıvı Peroksit ve ne olduğunu hala öğrenemediğim bir likit. Bu tesislerde çalışmış kızlara soruyorum, sadece ''likit'' diyorlar. İşyeri sahiplerine soruyorum, yanıtsız bırakıyorlar bu soruyu. Renk açıcı bir şey olduğu kesin. Siz de taze bir incirle deneyebilirsiniz, herhangi bir ilaç kullanmadan taze bir inciri güneşin altına koyarsanız bir süre sonra sırtının gayet esmer bir renk aldığını görürsünüz. Açık krem ya da beyaz olması olanak dışıdır.

Kuruyemişçilerde gördüğünüz kabukları beyaz, kendisi tertemiz olan incirlerden kesinlikle uzak durmanızı öneririm. Şu Peroksit'e bandırma işinde çalışan işçiler sıkça solunum güçlüğü, ağır zehirlenme belirtileri ile hastanelik olurlar. Konu mahkemelere yansıtılmadan bir şekilde kapatılır. Ege'de, incir yetiştiriciliği yapılan herhangi bir şehrin devlet hastanelerinde çalışan ya da çalışmış bir doktor yakınınız varsa sorun mutlaka, doğrulayıp daha detaylı anlatacaktır.

Eskilerin kullandığı yöntem

Elbette tek yöntem bu değil. Çok daha sağlıklı ancak endüstride tercih edilmeyen ikinci bir yöntem daha var. Eskilerin kullandığı bu yöntemde incir, ağacın başında burkulur daldan koparılmadan. Ağacın özsuyu ile ilişiği kesilen bu incirler yedi gün sonra suyunu hayli kaybetmiş, yarı kurumuş şekilde ağacın dibine düşerler. Düşen incir toplanır, birkaç gün güneşin altındaki sergilerde bırakılır. İyice buruşmaya yüz tuttuğunda bakır kazanlarda küllü su kaynatılır. İçine bir avuç kaya tuzu atıldıktan sonra incirler bu suya birkaç dakika batırılır. Çıkarıldıktan sonra iki bez arasında suları alınır, damlara çarşaflar serilir ve incirler buralarda kurumaya bırakılır. Bir hafta kadar da burada kaldıktan sonra kuru kekik ya da defne ile harmanlanıp ''kulaklı'' denen sepetlere bastırılır. Kekik ve/veya defne yaprağı kurtlanmayı ve böceklenmeyi engeller.

Ancak elbette istisnalar olabilir doğal yöntemde. Yani incir ve kurt arasındaki bitmeyen savaşta kurtlar da galip gelebiliyor ara sıra... Tuz oranını biraz daha arttırabiliyoruz biz bazen daha güvenli olması için. Tadı size tuhaf gelebilir, çözümü çok basit: Yiyeceğiniz kadar inciri sudan geçirip kâseye koyarsınız o kadar.

Önemli bir uyarım olsun tam burada. Memleketin her yanından çıkan incir eziği, ıskartası, kıvıl kıvıl kurt kaynayanı ve çürüğü çöpe gitmez; dönüştürülür. ''İncir döneri'', ''incir gofreti'' gibi saçma sapan şeyler görürseniz çocuğunuzun elinde, hemen alın ve bir daha asla izin vermeyin yemelerine. Aydın yöresinden kime sorarsanız bunu bilir.

Kuru üzümlerin üzücü hikayesi

Çocuklar demişken... Yine çocukların çok sevdiği, annelerin benden sürekli talep ettiği ancak maalesef bende pek az bulunan çekirdeksiz kuru üzümler...

Nazilli'de çekirdeksiz üzüm yetiştirmek pek tercih edilen bir şey değil. Toprak mineraller yönünden son derece zengin olduğu için üzümün en kalitelisi olan Salman ve Gemre cinslerini ekmeyi tercih ediyoruz burada. Çok yüksek fiyata satılan ve kendine gurme alıcılar bulunan bu üzümleri şu sıralar hepiniz yiyorsunuz aslında. Dikilmesi tercih edilmeyen çekirdeksiz üzüm Manisa, Alaşehir, Sarıgöl, Yenice, Denizli, Buldan gibi bölgelerde var.

Tam da şu sıralar, eğer yolunuz bu bölgelerden geçerse mutlaka görürsünüz; yol kenarları, dam başları, tarlalar dev gibi çadırlar üzerine serili üzümlerle dolu. Bu üzümlerin yüzde yetmişi ihracata, yüzde otuzu da iç piyasaya gidiyor.

İhracata gidene en ufak bir lafım olamaz, eğer standartları tutmazsa gümrükten bile geçemezler. Avrupalı; üzümcülere kullanılacak tüm malzemeyi bizzat veriyor. Üzerine serileceği beze kadar! Kontrolörlerini de dikiyorlar neredeyse her beş tarlada bir, disiplin içinde yürüyor tüm süreç. TIR'lara yüklenip Avrupa yoluna çıkıyor ürünler, kalanın vay haline.

Yurtdışına çıkmaya uygun olmayan ikinci, üçüncü, dördüncü kalite üzümler üreticiler tarafından allanıp pullanıyor, parlatılıyor, hop: Kuruyemişçilere...

Mazota bulama diye bir yöntem var. Cidden bildiğiniz mazota bulanıyor üzümler serilmeden önce. Mazot hem üzümü parlatıyor, hem de karıncaları uzak tutuyor. Hayvanlar alıp yuvasına falan taşımıyor yani... Bu yıl yeni bir yöntem daha çıkmış galiba... Tam öğrenemedim ama ''üzüm yağı'' denen bir şey icat etmişler. Palmiye yağı ve karınca ilacı karışımı tuhaf bir şey... Üzümleri pırıl pırıl parlatıyor hakikaten. ''Altın bilmemne'' gibi isimlerle satılıyor sonra bunlar. Müşteri için görsellik her şey demek olunca ''ne kadar sarı o kadar alıcı'' denklemi oluştu maalesef.

Oysa çekirdeksiz kuru üzümlerin kurutulma tekniği küle batırma idi Anadolu'da yüzlerce yıl... Odun külü çok işe yarar kurutmada... Üzüm çürümez, bozulmaz fakat öyle altın gibi de kalmaz. Koyu kahverengi ve çok leziz olur. Kuru üzüm alırken çok dikkat edin, en meşhur markalar bile sapsarı üzümleri organik, süper, ekolojik diye nasıl satıyor.

Pınar Kaftancıoğlu 
Pudra.com

Milyon avrolar kazandı ama köye yerleşti





Milyon avrolar kazandı ama köye yerleşti

Pınar Kaftancıoğlu tam da zengin olup emeklilik hayalleri kurarken Ocaklı Köyü’ne yerleşmiş ve İpek Hanım Çiftliği’ni kurmuş. Kaftancıoğlu: “Çiftlikte çalışan köylü kadınlar kazandıkları parayla araba alıyorlar. Arkasına da ‘Pınar sağ olsun’ yazıyorlar. Onlar kazandıkça ben mutlu oluyorum”











Elif Berköz Ünyay elif.berkoz @ milliyet.com.tr

Okuduğum bloglarda aylardır ismini duyuyordum, geçen hafta siparişimi verdim. Allah’ım o nasıl bir domatestir öyle. Kokusu hâlâ burnumda. Pınar Kaftancıoğlu, adı kulaktan kulağa yayılan  Nazilli’deki İpek Hanım Çiftliği’nin sahibi. Kızının adını verdiği çiftliğinde sebzeden zeytinyağına, bulgurdan peynire, baldan ekmeğe 175’e yakın ürün var. Kaftancıoğlu “Benim en güvenilir referanslarım anneler” dese de Erol EvginZeki Alasya,karikatürist Fatih Solmaz, işadamı Ali Üstay gibi isimler de ondan alışveriş yapıyor.
Kaftancıoğlu organik sözcüğüne gıcık oluyor. İnatla organik tarım belgesi almıyor. “Ege’nin köy ürünleri zaten yüz yıllardır ‘organik’. Bizim çiftliğimizde de köylü usulü tarım yapılıyor” diyor. 


İpek Hanım Çiftliği nasıl kuruldu?
Şu an ayrı olduğum ikinci kocamla Aydın’da yaşıyorduk. Kocam Aydın Nazilli’de bir su fabrikasını satın aldı. Başına geçtim. Su fabrikasını 13 yıl işlettim. Eşimle boşanmaya kalkınca su fabrikası sorun oldu. Sattık. Yüksek bir meblağ aldık. Niyetim 30’lu yaşlarımın sonunda emekli olmaktı. Ama Nazilli’den kopamadım. 70 haneli Ocaklı Köyü’ne yerleştim. Çiftçilik serüvenim kızıma sağlıklı gıdalar yedirebilme isteğimle başladı. Satın aldığım beş dönümlük araziyi ıslah ettim, çiftlik kurdum. Ekimlerin ilk mahsulleri çıktıktan sonra planlama hatası yaptığımı anladım. Beklediğimin çok üzerinde ürün almıştım. 

“Kadınlarla var ettik çiftliği. 46 çalışanın 42’si kadın”
Ee ne yaptınız o ürünleri? Sattınız mı?
İstanbul’da birkaç eski arkadaşım vardı. Kolileri ağzına kadar sebze ile doldurdum ve arkadaşlarıma gönderdim. Sadece birkaç hafta sonra o arkadaşlarım sürekli olarak benden sebze meyve ister olmuş, üstelik ‘’Yapmayın, etmeyin’’ dememe karşın kendi arkadaşlarına da bu durumu yaymışlardı. Böylece çiftliğin adı duyuldu. 

Çiftlikte tarlaları ekip biçen, yola çıkacak kargoları hazırlayan herkes kadın mı?
Fabrikayı sattıktan ve milyon avrolar kazandıktan sonra Miami’ye falan taşınacağımı sanıyorlardı. Ben eşyalara, eve, arabaya para yatırmayı sevmiyorum. İnsanlarla birlikte yemeyi seviyorum. Çiftlikte maaşlı çalışan 
46 kişi var, 42’si kadın. Biz köylü kadınlarla var ettik çiftliği. Kadınlar kazandıkları paralarla motosiklet ve araba alıyorlar. Araçlarının arkasına da “Pınar sağ olsun” ya da “Hanımağam sağ olsun” yazdırıyorlar. Genç kızlar Zara’dan ceket aldılar hayatlarında ilk defa. Onlar kazandıkça ben mutlu oluyorum. 

“Babam gözlerimin önünde vuruldu”
41 yaşındaki Kaftancıoğlu 1980’de öldürülen gazeteci-yazar Ümit Kaftancıoğlu’nun kızı. Pınar Kaftancıoğlu babası öldüğünde 11 yaşındaymış: “Babam TRT’ye gitmeden önce beni okula bırakacaktı her zamanki gibi. Gözlerimin önünde vuruldu. Onu çok seviyordum, ölümünü hâlâ atlatabilmiş değilim. Yetimlik öksüzlük de getirdi. Annem ve abimle koptuk. Herkes acısını kendi içinde yaşadı.” Babanın ölümünün ardından ailede geçim sıkıntısı başlamış. Kaftancıoğlu para kazanmak için okuldaki fotokopicinin, tostçunun yanında çalışmış. Liseyi bitirdikten sonra İstanbul İşletme Fakültesi’ne girmiş. İlk kocasıyla okulda tanışmış. 16 yaşında oğlu Can’ı doğurmuş. Annelikle birlikte okulu yürütemeyince iş aramaya başlamış: “Kumarhanelerde çalıştım. Sonra bir işadamının sağ kolu oldum. Kocamdan boşandım. Oğlum 
12 yaşındayken birlikte motosikletle Ege turuna çıktık. O gezi sırasında eski dostum Müjde Nişanyan’ın Şirince’deki hayatına tanık olduk. İmrenilecek bir hayat yaşıyordu. İstanbul’dan kaçış planı yaptık, Kuşadası’na taşındık. İkinci kocam ve kızım İpek’in babasıyla da orada tanıştık.”


Tavsiye listesini sipariş edene kargo ücreti yok
Pınar Kaftancıoğlu’na sipariş vermek istiyorsanız ipekhanimciftligi@gmail.com adresine e-posta gönderebilirsiniz. Ödemeyi EFT ile yapıyorsunuz. Kaftancıoğlu’nun yolladığı ürün listesinden seçtikleriniz bir ya da iki gün içerisinde kapınızda oluyor. Kargo ücreti en fazla 8,5 TL tutuyor. Eğer içinde 25 çeşit ürünün bulunduğu 110 TL’lik tavsiye listesini sipariş edersiniz kargodan para alınmıyor. 


Fiyatlar
 
Domates 4 TL
Patlıcan 3,5 TL
Biber 3 TL
Soğan 3 TL
Kuru fasulye 12 TL
Esmer bulgur 5 TL
Süzme bal 25 TL
Köy ekmeği 5 TL
Zeytinyağı 17 TL




 
  *** SİZİ KUTLUYORUZ *** BUGÜN 1927453 ziyaretçi (4220677 klik) MİSAFİRİMİZ OLDUNUZ ***  
 
haberler haberler


Google Arama
Sitemde Arama
Yaşam ve İnsanlar

İstanbul Servisleri Neden Pahalı ? burakesc
Namaz Kılan Minik ile burakesc
GİMDES Helal Gıda Ramazan Buluşması burakesc
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol