Create Your Own Countdown

Google

   
  *** İYİLİK İÇİN KOŞANLARIN YERİ***
  İsmail IŞIK UNESCO- THBT
 
 









İsmail Işık - Acem Kızı



ismail ışık - UNESCO'


 
İsmail Işık










 
Sazı elinden hiç bırakmadı iş dünyasında fark yarattı!
 
 
 
 

Sazı elinden hiç bırakmadı iş dünyasında fark yarattı!


Okul masraflarını dahi saz çalarak çıkaran, albümler yapıp, Uzakdoğu'da Türk kültürünü anlatan Ener Holding'in kurucu ortağı İsmail Işık, "Halk bilimiyle uğraştım, iş hayatında başarılıysam bunu da saza borçluyum" diyor.

'Sizinle turizmi konuşmak istiyorum' diyerek telefon açtığım Ener Holding'in kurucularından İsmail Işık'a, "Ama sazı, Türk Halk Müziği'ni de konuşmalıyız' demeseydim, belki de bu söyleşi gerçekleşmezdi. 6 yaşında eline aldığı sazı bir daha hiç bırakmayan, daha orta okul sıralarındayken özel konserlere çıkan, üstelik çaldığı bağlamadan ve sazdan bir de aile bütçesine katkıda bulunan, ilginç bir hayat hikayesinin sahibi İsmail Işık. Geçmişte İzzet Altınmeşe, Hüsamettin Subaşı ve Huri Sapan gibi döneminin önde gelen halk sanatçılarının plakları
için bağlama çalmış. Sohbete başlarken, "Müzikle uğraşmak, insanın iş hayatına son derece olumlu bir etki yaratıyor. Bazen saz çalarken ya da caz dinlerken hani gözleriniz dolar ya. Ben bununla büyüdüm. Halk bilimiyle uğraştım hep" diyor. Sonra biraz sitem ediyor. "Yeter ki yaptığınız şeyden utanmayın. Biliyorum ki bazı işadamları var. Türk Halk Müziği ile uğraşıyor, seviyor, destekliyor ama bunu saklıyor. Sanki utanılacak bir şeymiş gibi. Üstelik aralarında yetenekli olanları da var. Hobiyi aşan bir düzeye geldiğimizde bunu başkalarıyla paylaşmalıyız" diyor. Çünkü Işık tam da bunu yapmış. Saz aşkıyla yanıp tutuşsa da inşaat mühendisi olmak istemiş. Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde burslu okumuş. Ama okurken, ODTÜ'nün en büyük sosyal kulübünün yani Türk Halk Bilimi Topluluğu'nun da en aktif üyesi olmuş. Öğrencilere bu kulüpte saz çalmayı öğretmiş. O günleri anarken, "İdeolojik çatışmaların çok keskin olduğu yıllardı ama belki de bizim yaptığımız müzik insanları yumuşatmıştı biraz" diyor. Türk Halk Müziği'nin hocalarından Nida Tüfekçi'nin manevi oğlu olan İsmail Işık, bir dönem Uzak Doğu'ya Türk kültürünü tanıtmak amacıyla da gitmiş, yaptığı albümler, devlet tarafından yurtdışındaki kültür ateşeliklerine tanıtım amacıyla gönderilmiş. Şimdi böyle bir giriş yapınca bir sanatçıdan söz ettiğimi düşündünüz değil mi? Sarı Durnam, Anadolu Döktürmeleri ve Altın Hızma abümleri ve elinden düşürmediği sazıyla evet öyle ama aslında İsmail Işık, Misafir Odası'na işadamı kimliğiyle konuk oldu. Çünkü o, müteahhitlik sektörünün ve Turizm Yatırımcıları Derneği'nin önemli isimlerinden biri. Işık, "Binlerce bina yaptım. İş hayatında istediğim herşeyi yaptım diyebilirim ama sazım olmasa onların hiç bir önemi yok" diyor.

* Müzikle olan profesyonel ilişkinizin etkisiyle mi, ODTÜ'den mezun olur olmaz kendi işinizi kurdunuz? Sanırım sazla, Türk halk bilimiyle, o 550 kişilik çatı altında yönetici pozisyonunda uğraşırken öğrendiklerimiz bir işletme masterıydı aslında. 5 yıl boyunca ODTÜ'nün sosyal kulübünde biz para kullanmasını, yönetimlerde çekişmesini, yönetimi kurmasını öğrendik. Sanatın iş dünyasına yansımasını gördük ve kendi işimin sahibi olmam gerektiğini anladım. O özgüvenle, 1976'da kendi işimi kurdum.

* Yine de zor olmadı mı? Ne de olsa hiç paranız yokmuş... Ailemin bir tane evi vardı. Gecekondu bölgesindeki evimizin yerine bir daire vermişlerdi. Babam onu sattı ve bana sermaye yaptı. Mühendislik bürosu açtım. Bir yıl sonra proje almaya başlamıştım. 1979'a kadar dört yıl ben kendi başıma çalıştım, bir sürü binalar yaptım. Ama 1978'den itibaren ilk enflasyonla tanıştığımız dönemdi o dönem ve biz hesabımızı bilemez olduk. Bütün kazanımlarım gitmeye başladı. Çünkü taahhütlerimiz var, bitiriyoruz ama hiçbir şey kazanamıyoruz. Ben de kendimi yurtdışına attım. Libya'ya gittim.

LİBYA'DA ÇALIŞTIM

* Niye Libya'yı seçtiniz?
O dönemde Türk müteahhitlerinin açıldığı pazarlar Irak ve Libya idi. Ben bir Türk müteahhitinin Libya'daki projesinin başına geçtim. Yüzlerce, binlerce bina, konut yaptık. Tecrübemi orada verdim açıkçası ama tabii o güzel dört yılımı da oralarda geçirdim. Eşim İstanbul'da kalmıştı çünkü. Sonra döndüm, eşimle yine bulaşamadık. Çünkü eşim doktordu ve zorunlu hizmet kurası Hatay'a çıktı. İki yılda öyle görüşemedik.

* Bayındır Holding'i ne zaman kurdunuz? Türkiye'ye dönünce, Bayındır Holding'i kurduk. Ama ben burada Bayındır'dan söz etmek istemiyorum. 1984 ile 1996 dönemiydi bu ve çok güzel işler de yaptık. Sonra ben ve Suat Orsan, Yavuz Batum, Atıl Ekemen Ener Holding'i kurduk ve yolumuza inşaat, enerji ve turizmde devam ettik.

ROMANYA'DA OTEL

* Romanya'da nasıl güçlenen şirketlerden biri oldunuz?
Yüksel İnşaat'la birlikte Ener olarak oradaki ilk Türk müteahhidi olduk. Bükreş-Köstence otoyolunu yapıp, süresi içerisinde bitirdik. Romanya'da bir otelimiz var ayrıca. Bu arada Van'da enerji üretiyoruz. Taahhüt işlerimiz de vardı. Enka'nın yaptığı Afşin Elbistan Termik Santrali'nde bazı inşa faaliyetlerimiz oldu. Adana'nın bütün arıtma tesislerini Yüksel İnşaat'la birlikte biz yapıyoruz. Bandırma İçme Suyu ve Arıtma Tesisleri'ni yapıp bitirdik. İstanbul'un batı yakasında konut işleri yapıyoruz.

* Turizm sektöründeki varlığınızdan söz eder misiniz? Romanya'daki Ramada Majestik otelimizin yanı sıra, Türkiye'de iki otelimiz daha var. Club Med işletiyor şu anda Beldibi'nde. Antalya'nın içinde Aspen otelimiz var.
 
 
ODTÜ'nün fosilleri "Tiridine bandı"!


Sahne: Yaş ortalaması 50 civarındaki kadınlar ve erkeklerden oluşan bir saz heyeti. Arkada aynı yaş grubundan koro. Her iki grupta da yer alan kadın ve erkekler günlük giysiler içindeler. Pantolon, gömlek ve gözlük!
İş Kuleleri'nde ODTÜ Türk Halk Bilimi Topluluğu (THBT) Fosiller Korosu'nun 8 Nisan akşamı seslendirdiği "Efsaneler: Tiridine Bandım" konserindeyiz.
Şef İsmail Işık eşliğinde verilen konser, halk efsanelerinin canlandırıldığı barkovizyon gösterileri ile renkleniyor arada da takım elbiseli erkekler ve pantolon gömlekli kadınlar halk oyunlarından gösteri sunuyorlardı. THBT'nin 45'inci, ODTÜ'nün 50. yılı nedeniyle düzenlenen bir etkinlikti.
Ön sıradan konseri izleyen ODTÜ'nün kurucusu ve maliye bakanlığı, müsteşarlık görevleri de yapan Prof. Kemal Kurdaş'a mikrofon tutulduğunda "Etrafına aydınlık saçan ODTÜ, Cumhuriyet'e ve Atatürk ilkelerine sadık, üretken, sorgulayan, yapıcı nesiller yetiştirdi. Bu sahne uygarlık örneği veriyor, medeniyet meşalesi yakıyor. Bu millet, bu örneğe çok muhtaç. 80 bin mezun veren ODTÜ hiçbir zaman karanlığa müsaade etmedi" diyordu.

Halay tutan profesörler
12 Eylül öncesinin renklerini soldurmadan bugüne getiren bir kuşak sahnede. Kimi çok para kazanan iş adamı, kimi önemli işler yapan profesyonel yönetici, kimi profesör olmuş. Ceketinin düğmesini açmış, halay tutuyor, saz çalıyor, türkü söylüyor. Aslında daha da heyecan verici bir iş yapıyorlar; 12 Eylül'ün "tek tipleştirme" sürecine bir tekme atıyorlar.
Barkovizyondan "Tiridine Bandım" türküsünü dinledik; yöresel giysiler içinde zarif bir Anadolu kadını Zehra Bilir söylüyor. 30 yıl öncesinden gelen bu fotoğraf bile bugünün "uygarlık modeli" arama bunalıklığına bir yanıt.

İş dünyasında bir star!
Mesleklerinde gelişmeye kararlı 10 mühendis, Bayındır Holding'i kurmuştu. İki isim öne çıkıyordu; bir Kamuran Çörtük, öbürü İsmail Işık. 1996 yılında Işık ve 3 arkadaşı Çörtük'ten de, Bayındır'dan da ayrıldılar Ener Holding'i kurdular. Ortaklığın Romanya ve Antalya'daki turistik yatırımları Ener Holding'de; Bayındır Holding yatırımlarının büyük bölümü Çörtük'te kalmıştı.

Bayındır'dan ayrıldı
Çörtük, 9. Cumhurbaşkanı Demirel ile "aile fotoğrafında" yer alanların akıbetine uğradı, ufalandı; TMSF'ye olan borçlarını tasfiye etmekle uğraşıyor. Elinde kalan "müteahhitlik belgeleri" ile yeniden çıkış yolları arıyor.
Işık, Turizm Yatırımcılar Derneği üyelerinin Sarıkamış'taki Toprak Otel'deki buluşmasında sazı eline almıştı. O zaman öğrendim, Işık'ın Türk Halk Müziği hocalarından Nida Tüfekçi'nin "manevi oğlu" olduğunu. 1972 yılında TRT Halk Müziği Dairesi Başkanı Nida Tüfekçi ve eşi Neriman Tüfekçi ile birlikte Uzak Doğu kentlerine Türk halk kültürü ve sanatını tanıtmak üzere gönderilen Işık, ilk "milli" sanat elçisi ekibinin içinde yer aldığını anlattı.

Okudu ve çaldı
Çankırı'da sanatsever bir aile ocağında büyüyen Işık, 6 yaşından beri saz çalıyordu. Lise yılları boyunca geceleri düğünde, gazinoda saz çalarak eğitimini sürdürüyordu. Amacı inşaat mühendisi olmaktı, başardı ODTÜ'ye girdi. Öğrencilerine folklorik bir ortam sunan THBT Halk Müziği bölümü başkanı Ermeni asıllı Antranik Şendöner ile tanıştı. Işık'ın yeteneği kısa zamanda kendini gösterdi ve bu bölümün okul bitene kadar başkanlığını yürüttü.
THBT'nin çeşitli ülkelerde yaşayan 1500 üyesi, Türk halkının geleneklerinden, sanatına kadar araştırmalar yapıyor, gösteriler düzenliyor. Bu topluluğun "başkanı" yok, "ağası" var. "Millenyum Ağası" İsmail Işık'tı. O tarihte Işık başından geçen olayı anlatıyor: "MİT'ten bir yetkili geldi 'Sizi internet ortamında izliyoruz, dünyanın her yerinden yazışıyorsunuz, iletişiminiz sürüyor, ne işler yapıyorsunuz?" diye sordu, ben de anlattım. 'Peki' dedi, gitti..."

Orta Avrupa'da
Işık'a "Öğrenciliğinizde siz de solcu muydunuz?" diye soruyorum; "ODTÜ'de CHP'li olduğum için faşist derlerdi, dışarıda komünist" yanıtını alıyorum.
Yolsuzluk taşlarıyla örülen "kestirme" zenginleşme yollarına sapmadan, uluslararası arenada yer alan bir işadamı olarak konumlanmak ve Laila camiasının bir elamanı olmayı da tek "sosyal varlık statüsü" olarak görmeden, "halkçı" kalabilmek tam da bugünün meselesi. Işık, Gloria Jeans'ın Doğu Avrupa temsilcisi.
Romanya, Bulgaristan ve Macaristan'da sayıları 7 olan Gloria Jeans sayısını bir yıl içinde 50'ye tamamlayacağını söylüyor. Türkiye'de alt yapı inşaatları sürüyor. CD'ler çıkartıyor, "Altın Hızma", "Bir Nefeste Anadolu"...

syilmaz@milliyet.com.tr

Patronluk onları kesmedi bir de caz yapıyorlar
Patronluk onları kesmedi bir de caz yapıyorlar
Kimi bir şirkette üst düzey yönetici kimi ise patron. Salı gününün onlar için ayrı bir önemi var

29 Temmuz 2007 10:27
font boyutu küçülsün büyüsün


Saat 18.00'de biten mesainin ardından tatlı bir telaş içine giriyorlar. Buluşma mekanları Ortaköy'deki jazz kulübü JC'S. Ama JC'S'e dinleyici olarak da gitmiyorlar. Çünkü sahne onların...

Doktor Aytek Şermet'in biyokimyagerliği bırakarak kurduğu Bizz Band grubunun elemanları iş dünyasının yakından tanığı isimler. Gayrimenkul danışmanlığı yapan Firuz Soyuer Bizz Band'de bas gitarist. Jazz piyanosunda Arzu Kaprol'ün eşi tekstilci Cem Kaprol ve McCann Erickson'da Finans Direktörlüğü yapan Emre Tukur, Tekfen Holding'te Gayrimenkul Geliştirme Departmanı Başkan Yardımcılığı görevini yürüten Mehmet Erktin de trombonda.

İş dünyasının yorucu temposundan biraz olsun sıyrılmak isteyen yöneticiler müziğe merak saldı. Bizz Band bu trendin tek örneği de değil. Sabancı Holding ve Oyak Grubu'nda bir dönem üst düzey yönetici olarak çalışan Ümmüşen Gürsoy da pek çok söz ve bestenin sahibi. Vakıf gecelerinde şarkı söylüyor. Ener Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı İsmail Işık ise orkestra şefliği yapıyor. Pet Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Pınar Köksal da lavta çalıp beste yapıyor. Köksal'ın albümleri bile var. İşte iş dünyasının sahne tozu yutmuş yönetici ve patronları.

 

Arkadaş partilerinde Jazz Bar'da sahneye
Aytek Şermet bir biyokimyager. Daha doğrusu "idi". 33 yaşındayken bir akşam iş çıkışı Beyoğlu Tünel'e uğradı ve müzik aleti satan bir dükkana girdi. Kararlıydı, bir saksafon alacaktı. Fakat acemi olduğu o kadar belliydi ki, dükkan sahibi ona ne tür bir saksafon istediği yerine "ne renk istersin" sorusunu sordu. Neyse ki Şermet o kadar da bihaber değildi bu işten, önce şaka yollu "kırmızı olmasın da" dedi, sonra da "tenor saksafon lütfen."

İşte yıllarca biyokimyagerlik yapan Şermet'in hayatının dönüm noktası bu. İş dünyasından birkaç arkadaşıyla Yalçın Ateş'ten saksafon dersleri alan Şermet, bir süre kendi kendine müzik yapıyor. 2000 yılında ise Akkök Holding Yönetim Kurulu Üyesi Ayça Dinçkök vasıtasıyla bir akşam yemeğinde tekstilci Cem Kaprol ile tanışıyor. Ne tesadüf ki Kaprol da iyi bir piyanist çıkıyor. Şermet-Kaprol ikilisi o akşam bir grup kurmaya karar veriyorlar. Sonra Firuz Soyuer'in bas gitarı, Emre Tukur'un piyanosu, Mehmet Erktin'in trombonu derken, ortaya Bizz Band Grubu çıkıveriyor. Grupta, makine mühendisi Mehmet Kısmet davul, Kavaklıdere Şarapları'nda satış sorumlusu olan Sıtkı Sırtanadolu da gitar çalıyor.

Grubun o parti senin, bu parti benim dolaşarak kendilerini avuttukları dönemde, Şermet'in arkadaşı Kerem Görsev'den oldukça cazip bir teklif geliyor. Görsev, Bizz Band'in Nişantaşı Milli Reasürans'taki Jazz Bar'da pazartesi akşamları çalabileceğini söylüyor. Grup, teklifin üzerine atlıyor. Ve de öylesine başarılı oluyorlar ki, kulübün pazartesi cirosu haftalık cirosu haline geliyor.

 

Güler Sabancı da Bizz Band'ın müptelası

Şermet artık ne yapmak istediğine kesin olarak kanaat getiriyor. Sonrasında da arkadaşlarıyla 2004'te Ortaköy'deki İstanbul Jazz Center'ı (JC'S) açıyor. Şermet, "JC'S için "90'lı yıllarda uluslararası jazz müzisyenleri sadece İstanbul Festivali'nde geliyordu buraya. Bense hep şuna özeniyordum. Jazz severlerin istedikleri zaman gidip bir kadeh içki içip jazz dinleyebileceği bir yerleri olsun. Ve sonunda burayı açtık" diyor.

Şermet, şu anda hem işletmecilik hem de müzisyenlik yapıyor. Bu tempoda iki işi birden yürütemeyeceğini anlamış ve geçen yıl  doktorluktan vazgeçme kararı almış. Laboratuvarını da kapatmış. Artık sadece ilk yardım gerektiren durumlarda doktor önlüğünü giyiyor. "Daha geçen hafta JC'S'e gelen bir müşterimiz bayıldı. Ama ben çalmıyordum, çünkü ben çalınca herkes bayılıyor! Şaka, müşterimizin hipoglisemisi varmış, yani şekeri düşmüş. Tabi hemen müdahele ettik" diyor.

Hürriyet ve Tempo Dergisi tarafından Yılın En İyi Jazz ve En İyi Canlı Performans Kulübü seçilen JC'S, İstanbul Jazz Festivali'nin bazı konserlerine de ev sahipliği bile yapıyor. Aytek Şermet "Artık işimiz iyice rayına oturdu. Müşterilerimiz arasında Güler Sabancı, Cem Boyner, Ertuğrul Özkök, Sedat Ergin, Eyüp Can, Faruk Eczacıbaşı, Sezen Aksu, Kenan Doğulu, Asaf Savaş Akat ve Deniz Gökçe gibi isimler var" diyor.


 
Candan Erçetin ile Eurovision'a katıldı

Firuz Soyuer, aslen işletme mühendisi. Şu sıralar gayrimenkul danışmanlığı yapıyor. Bizz Band'in ise bas gitaristi. Müzisyenlik Galatasaray Lisesi'nden kalma. O dönemde okul arkadaşlarıyla kurduğu Geniş Açı grubuyla sık sık Milli Eğitim Müdürlüğü müzik yarışmalarına katılıp, iyi dereceler elde edermiş. Aytek Şermet ile Ankara'lı bir arkadaşı sayesinde tanışıyor ve gruba dahil oluyor.

McCann Erickson'da Finans Direktörlüğü yapan Emre Tukur, grupta piyano ve elektrikli klavye çalıyor. Müzikle buluşması ailesinin ona piyano dersleri aldırmasıyla başlıyor. Ama o dönemler pek de heves duymuyor. Galatasaray Lisesi'ne girince "oh kurtuldum" diyecek derecede. Ama bir ara John Bird dinledikten sonra tekrar hevesleniyor. Günlerden bir gün okuldan kaçıp Beyoğlu'ndaki jazz kulübünde piyano virtüözü Aydın Esen'i dinleyince hayatı değişiyor. Artık başka birşey çalamam diyor kendi kendine. O gün bugündür piyanosuyla yatıp kalkıyor. Her sabah 06-08 arası, işten dönünce de 20.00 civarı elektrikli piyanosunu çalışıyor. Günde 3-4 saati piyanoya ait. Tukur, "JC'S Avrupa'nın en iyi jazz kulüplerinden biri. Sahnede akustik aletlerle çalıyor olmak mükemmel. Çünkü Avrupa'da bile akordlu piyano bulmak çok zordur" diyor.

Unutmadan.. Tukur'un Eurovision geçmişi de var. 1986'da Klips ve Onlar Topluluğu'nun Halley şarkısıyla katıldığı ve 9. olduğu yarışmada, orkestrada Tukur da yer alıyormuş. Tukur, hem şarkının aranjmanlığını yapmış, hem de orkestra da piyano çalmış. Hatta Klips ve Onlar Grubu'nda ilk büyük sahne deneyimini yaşayan Candan Erçetin'i gruba Tukur dahil etmiş. 

 
ABD'de Hem tekstil hem de jazz okudu

Tekstil işiyle uğraşan Cem Kaprol, aynı zamanda tasarımcı Arzu Kaprol'ün eşi. Onun da müzikle buluşması, grubun diğer bazı üyeleri gibi çocukken aldığı piyano dersiyle başlamış. Saint Benoit'da okurken, aralarında 1994'te motosiklet kazasında ölen Uzay Hepari'nin de aralarında olduğu birkaç arkadaşıyla müzik grubu da kurmuş. İzmir'de tekstil mühendisliği okurken, jazz kulüplerinde piyano da çalarmış. Master için gittiği ABD'de ise hem tasarım teknolojisi okumuş, hem de jazz müzisyenliği. Türkiye'ye dönünce de çeşitli gruplara dahil olarak piyano tutkusunu gidermeye çalışmış. Aytek Şermet'le tanıştığından bu yana da Bizz Band'de piyano çalıyor.

Tekfen Holding'in Gayrimenkul Geliştirme Departmanı Başkan Yardımcılığı görevini yürüten Mehmet Erktin, Bizz Band'de trombon çalıyor. Aslında o da piyano dersiyle müzikle tanışanlardan. Ancak 40'lı yaşlara gelene kadar çok da önemsemiyor müziği. Sonra "jazz piyanosuna döneyim" diyor. Ama piyanoda 10 ses çıkarmak lazım gelince, tek sesli bir enstrüman bulmaya karar veriyor. Trombonu seçiyor. İlk başlarda kaz sesleri çıkarırken, aldığı dersler sayesinde işi kıvırıyor. İlk trombonunu, ABD'ye seyahat için giden eşine sipariş ediyor. Siparişin küçük bir pakete sığacağını düşünen eşi, olayın vehametini trombonun boyunu görünce anlıyor ama işten işten geçmiş oluyor. Ama artık eşi de Mehmet Bey'in trombonundan hoşnut olacak ki, ona geçen ay Berklee College of Music'te üç günlük bir eğitim bile aldırıyor. Hatta birlikte gidiyorlar. Aydın Esen ve grup üyesi Firuz Soyuer'den sahne ve performans dersleri de almış.


 
Baharı geç farkedince işi bıraktı, müziğe sarıldı

Ümmüşen Gürsoy, Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) mezunu bir işletme doktoru. Sabancı ve Oyak Grubu'nda üst düzey yöneticilik, Çukurova ve Mimar Sinan Üniversiteleri'nde öğretim üyeliği görevlerinde bulundu. Şu anda serbest yönetim danışmanlığı yapıyor. Gürsoy, ücretli çalıştığı dönemde bir gün işyerinden dışarı çıktığında ağaçların çiçek açtığını görüyor. Kendi kendine şöyle sesleniyor; "Ne kadar da geciktin baharı farketmede." Ve o günden sonra işi bırakıyor. Çocukluk aşkı müziği ön plana alıyor. Müzik, onun için içini boşaltan bir araç. Onunla buluşması ise çocukken babasının eline bağlama vermesiyle başlıyor. Sonradan şiirler yazmaya başlıyor. 17 yaşında ise şiirlerini bağlama ile buluşturup beste yapmaya başlıyor. Gürsoy, o dönemde yaptığı bestelerin günümüzde "anonim" kaynaklı olarak dilden dile dolaştığını söylüyor. 43 ayrı albümde söz ve besteleri var. Beyaz Gelincik ve Ocaklar bunlara örnek. Toplam söz ve bestesi 100'e yakın. Müziğinde Halk, Türk Klasik ve Batı Müziği'ni birleştiren Gürsoy, müzisyenlerce "yeni bir akım açtığı yolunda" yorumlar da almış. ODTÜ mezunu olan Gürsoy, şu sıralar ise hem solo hem de ODTÜ Türk Halk Birimi Topluluğu (THBT) olarak, geliri hayır kurumlarına ve ODTÜ Burs Fonu'na giden özel konserlere katılıyor.

 
Halk müziğinin koro şefi Ener Holdingli

Ümmüşen Gürsoy'un da yer aldığı ODTÜ THBT'nin koro şefi ise, Ener Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı İsmail Işık. Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu üyesi de olan Işık, Kamuran Çörtük ile Bayındır Holding'i kuran kişi. 1996'da yılında ise Çörtük'le yollarını ayırarak üç arkadaşı ile Ener Holding'i kuruyor. Müzikle buluşması ise ortaokulda bağlama çalmayı öğrenmesiyle başlıyor. O dönemler düğünde, gazinoda saz çalarak kendi çapında bir şöhrete kavuşuyor. Öyle ki, İzzet Altınmeşe ve Belkıs Akkale'nin konser ve albüm kayıtlarında saz bile çalıyor. ODTÜ'de inşaat mühendisliği öğrenimi görürken TRT Halk Müziği Dairesi Başkanı Nida Tüfekçi ve eşi Neriman Altındağ Tüfekçi ile tanışan Işık, onlarla birlikte Uzakdoğu kentlerine Türk halk kültürü ve sanatını tanıtmak üzere gönderiliyor. Ve günümüzde halen koro şefliğini yaptığı ODTÜ THBT'de buluyor kendini. Müziğin kendisi için hobi olmaktan çıktığını söyleyen Işık, "THBT üyeleri, benim gibi ODTÜ'te eğitim görüp, bugünün iş dünyasının aktif oyuncuları haline gelen bin 500 civarında isimden oluşuyor. Her ay hem Türkiye hem de dünyadan gelen üyelerimizle toplanarak çeşitli konserler veriyoruz. Bir konsere ise 80-90 civarında kişi katılıyor. Amacımız, hem üyelerin halk müziğini sevdiğini göstermek, hem de öz müziğimizin unutulmamasını sağlamak. Günümüz gençleri bizim gibi işadamlarının Halk Müziği söylemesine cidden şaşırıyor" diyor. Işık, THBT konserlerinden elde edilen gelirleri ise ODTÜ'de okuyanlara burs vermek için kullandıklarını söylüyor. Konserler, gecenin temasına uygun barkovizyon gösterileriyle de destekleniyor.

 
TRT'ye en çok eser veren üç kadından biri

Pet Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Pınar Köksal da müziği hayatının bir parçası haline getiren işkadınlarından. Müzik eğitimine dokuz yaşında mandolin ve keman dersleriyle başlamış. 37 yaşında ise piyano dersleri almış. İlk besteleri de ondan sonra gelmiş. Lavta da çalan Köksal'ın bugüne dek 110'dan fazla bestesi bulunuyor. Köksal, TRT repertuarındaki eser sayısına göre 1600'lerden bugüne gelen 250 kadın besteci arasında ilk üçte yer alıyor. 2000 yılında İçimdeki Duygular ve 2005 yılında da Duygu Pınarı albümü yayınlanmış.

referans









Türk  İşadamından
barış
için konser
Milliyet, 20 Kasım 2007
UNESCO'nun, Uygarlıklar
Arası Diyalog İçin Müzik
Derneği ile birlikte düzenleyeceği
"Barış İçin Müzik"
konserlerine Ener Holding
Yönetim Kurulu Başkan
Yardımcısı İsmail Işık ile
yeğeni de saz çalmak üzere
davet edildi
Nevin Donat
UNESCO'nun, "Melody For
Dialogue Among
Civilizations Association"
(Uygarlıklar Arası Diyalog
için Müzik) Derneği ile birlikte,
26 Kasım'da Paris'te,
3 Aralık'ta da New York
Lincoln Center'da düzenleyeceği
"Barış İçin Müzik"
konserlerine Türkiye'den
Ener Holding Yönetim Kurulu
Başkan Yardımcısı
İsmail Işık ile yeğeni Mücahit
Kazım Işık saz çalmak
üzere davet edildi.
Konserin amacı müzik aracılığıyla
kültürlerarası diyalog
oluşturmak, dünya kültürlerini
tanıtmak, barışa
katkı sağlamak. Bunun için
dünyanın dört bir yanındaki
40 ülkenin yerel enstrümanları
bir araya getirilerek
Giacchino Rossini'nin
"Cezayir'deki İtalyan Opereti"
ve Bach'ın iki keman ve
yaylılar için yazdığı konçerto
icra edilecek. Ayrıca,
aynı etkinlik içinde uluslararası
müzik otoritelerinin
katıldığı bir konferans düzenlenecek.
Mektubu şaka sanmış
Ener Holding Yönetim Kurulu
Başkan Yardımcısı Işık,
küçük yaşlardan itibaren
bağlama çaldığını, halen
hobi olarak bu işe devam
ettiğini belirterek, "UNESCO
imzalı mektubu ilk aldığımda
davete önce inanamadım,
bir yakınıma UNESCO'-
yu arattım. Doğru olduğunu
öğrenince çok sevindim"
dedi.
Küçük yaşlarda bağlamayla
ağabeyi sayesinde tanıştığını
anlatan Işık, ODTÜ'de
inşaat mühendisliği okurken
ODTÜ'nün korosuna
girmiş, okul dışında salonlarda
bağlama çalarak kendine
harçlık çıkarmış.
Ünlü Türk Halk Müziği sanatçısı
Nida Tüfekçi'den
yıllarca ders almış. Mezun
olduktan sonra bağlama
çalmayı bırakmayan Işık,
ODTÜ Türk Halkbilimi Topluluğu'nda
(THBT) Türk Halk
Müziği'yle ilgili bilimsel çalışmalarda
bulunmuş. Işık,
1975'te Sarı Durnam, daha
sonra Anadolu Döktürmeleri
ve Altın Hızma, geçen
mart ayında Kalan
Müzik etiketiyle 'Bir Nefeste
Anadolu' isminde halk
müziği albümleri yapmış.
ODTÜ-THBT Bağlama Orkestrası'nda
koro şefliği de
yapan Işık, çalışmalarını
şöyle anlattı:
"Bağlama orkestrası kurduk.
Makamsal tınılarla bir
müzik topluluğunda olması
gereken disiplin ve sinerjiyi
birleştirip Anadolu ve dünya
müziği örneklerini ileri
düzeyde icra edebilecek bir
oda orkestrası modeli yaptık."
'Kültürümüzü
tanıtacağız'
Işık şöyle devam etti:
"Yeğenimle beraber Türk
enstrümanı olan bağlamayı
dünyaya tanıtacağız. Dünyanın
dört bir yanında müzisyenler,
siyasetçiler, diplomatlar
Paris'te ve New
York Lincoln Hall'de bizi
izleyecek. Ülkemizi kültürümüzle
tanıtacağımdan dolayı
mutluyum. En güzel
tanıtım da zengin kültürümüzü
anlatmakla olur."
 
  *** SİZİ KUTLUYORUZ *** BUGÜN 1926800 ziyaretçi (4219824 klik) MİSAFİRİMİZ OLDUNUZ ***  
 
haberler haberler


Google Arama
Sitemde Arama
Yaşam ve İnsanlar

İstanbul Servisleri Neden Pahalı ? burakesc
Namaz Kılan Minik ile burakesc
GİMDES Helal Gıda Ramazan Buluşması burakesc
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol