Create Your Own Countdown

Google

   
  *** İYİLİK İÇİN KOŞANLARIN YERİ***
  İSMAİL TOKALAK
 







ismail tokalak kimdir ile ilgili görsel sonucu








ismail tokalak kimdir ile ilgili görsel sonucu









ismail tokalak kimdir ile ilgili görsel sonucu





ismail tokalak kimdir ile ilgili görsel sonucu


























ismail tokalak kimdir ile ilgili görsel sonucu


GIDA  KONUSUNDAKİ  İLK  BİLİMİNSANIMIZ VE  ENGELLENMESİ





UJTMWgd0EXc<ÖLÜM TOHUMLARI







ismail tokalak kimdir ile ilgili görsel sonucu

ismail tokalak kimdir ile ilgili görsel sonucu




 

ASAM AVRASYABİR GIDA SAVAŞLARI  KONFERANSI 
12 NİSAN 2019       SN İSMAİL TOKALAK
TÜRKİYE ULAŞ İŞ GN BŞK SN ABDURRAHİM BARIN

TIKLA >>>AVRASYABİR VAKFI  VİDEO ,>>><<İlk Gıda Güvenliği Uzmanımız
Doç Dr Osman Nuri KOÇTÜRK  Ödülü Sn Yalçın KOÇAK -AVRAYSYABİR-tarafından Sn İsmail TOKALAK a verlildi


GIDA  ORGAN  BENZERLİ-BAĞLANTISI
  *SN İSMAİL TOKALAK 

“Uluslararası Tahkim” , Fikri Mülkiyet Hakları, patent hakları gibi bir sürü koruma altında kolayca dokunulmazlık zırhına bürünmüş küresel güçler silahları ve orduları devreye sokmadan patentli hibrit tohumların tekelini eline geçirerek, küresel sermaye ortaklıkları kurarak gıda zinciri tekellerini global alanda ellerine geçirerek ülkelerin bağımsızlığını ellerinden alarak yeni ve çok kolay bir emperyalist sömürü düzeni yaratmaktadırlar ki buna biyoemperyalizm diyoruz.

 

 

 

 

 

 

 

 

Biyoemperyalizm ve biyokolonizm 20. yüzyılın sonlarına doğru biyoteknolojinin dolayısıyla gen teknolojisinin de gelişmesine paralel olarak şekil değiştirmiş bu teknolojiyi ellerinde tutanları insanlığı topsuz tüfeksiz gıda yoluyla kontrol edebilecek bir duruma getirmiştir.




 

 

 

 

 

Doğanın modern tarımsal üretim şekliyle hızlandırılan tahribi bütün dünyaya yeşil devrim olarak sunuldu. Bu yeşil devrim değil, insanlık için yeşil trajedisi idi. Toprak ve doğayı bizle bütünleşen bir canlı olarak değil bir fabrikanın üretim bandı gibi görüldü. Toprağın üstü ve altı çevresiyle beraber insan merkezli olmayan, çevreyi, eko sistemi korumayan tamamen kar yapmaya yönelik bir yöntemle sömürgeci bir yaklaşımla kullanıldı. Bu sömürgeci anlayış, küreselleşme, globalleşme ile global bir biyoemperyalist sömürüye dönüştü. Bu sistem içinde tabiatın doğal dengeleri olumsuz olarak değişti. İnsan kendine hayat veren doğaya yabancılaştı. Böylece bireylerin ve toplumların da dengeleri de hızla onarılmaz şekilde bozulmaya başlandı.(1)

Öbür yandan da küresel şirketler tekellerine aldıkları patentli, hibrit ve Genleri Değiştirilmiş Tohumlar/Organizmalar yoluyla dünyadaki biyo çeşitliliği tek tip hale getirmeye çalışmaktadırlar. Dünyanın biyo çeşitliliği hızla azalması demek dünyanın gıda güvenliği bakımından çok büyük bir riske girmesi demektir. İnsanlığı bekleyen ve sinsi ve sessiz şekilde ilerleyen en büyük tehlike budur.

Biyoemperyalizm 21. yüzyılda ağırlığını daha da hisssettiren görünür bir düşmanın ve konvansiyel silahların olmadığı global bir savaştır. Bu biyoterrörün başından yarı kısır, hibrit ve GDO’lu tohumların neredeyse tekelini elinde tutan dünyanın en büyük en tehlikeli biyoteknoloji firmalarından olan şeytan şirket diye de bilinen Monsanto vardır.(2) İşin gülünç tarafı bu çevre ve insanlık için çok tehlikeli şirketi yine Amerikan Forbes dergisi tarafından 2009 yılı için yılın şirketi seçmiştir.(3)

Dünyada açlık sorunu yeşil devrim olarak adlandırılan, kimyasal gübre ve ilaçlarla ve Genleri değiştirilmiş organizmalarla kısaca GDO’lu ürünlerle yapılan sözde modern denen tarım yoluyla çözüleceği iddiası 21. yy en büyük yalanıdır.(4) Avrupa Çevre Komiseri Margot Wallström bu konuda şöyle der: “İnsanlara yalan söylemeye ve bunu insanlara dayatmaya çalıştılar. Özellikle bunun (GDO’lu ürünlerin) dünyadaki açlık sorununu çözeceğini iddia etmeye çalışırken eğri oturup doğru konuşalım, bu dünyanın kalkınması (açların doyurulması) için değil şirketlerin hissedarlarının açlığını doyurmak içindir.”(5)

TÜRKİYE BİYOEMPERYALİST KISKAÇ İÇİNDE KUŞATILMIŞ DURUMDA

5 Temmuz 2001 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Uluslararası Tahkim Yasası bu ülkenin bir nevi bağımsızlığını elinden alan yasa olmuştur. Bu yasa ileride Türkiye’nin başına ne belalar açacağı hesaplanmadan ülkemizde yabancı sermaye yatırımlarını arttıracağı düşüncesiyle kabul edildi. Bu kuruluşun merkezi Washington’da olup ABD’nin kontrolü ve Batılı şirketlerin çıkarları doğrultusunda çalışmaktadır. Anayasanın 90. Maddesi  ise ülkemizi bağlayıcı ikili uluslararası anlaşmaların TBMM onayından geçmeden kamuoyunun bir bilgisi olmadan yürürlüğe girme imkanı doğurmuştur.

Tarihi gelişmeleri ve bugün ortaya konulan global oyunları iyi gözlemleyemedikleri için gıdanın, su kaynaklarının ve ekilebilir toprakların doğal tohumların hayati önemi hala gelişmekte olan devletler ve halkı tarafından tam olarak kavranamamıştır. 1957 yılında da, ABD Başkan Yardımcısı Hubert Humphrey Amerikan halkına “insanların size güvenip inanmalarının, size bağımlı olmalarının ve bu şekilde sizinle işbirliği yapmalarının yolunu arıyorsanız, onları gıdaya bağımlı hale getirmek bana kalırsa mükemmel bir yöntem,” demişti.(6) Biz bu gerçekleri biyoemperyalizm yararına işleyen bağlayıcı anlaşmalar ve kanunlar tarafından kuşatıldıktan sonra oldukça geç anlamaya başladık.

Türkiye özellikle 2000’li yıllardan itibaren tarımı ve çiftçisi gittikçe zayıflatılarak gıda güvenliğinde, zirai ilaçlarda, kimyasal gübrede ve bunların girdilerinde özellikle hibrit tohumlarda gittikçe dışarı bağımlı kılınarak, doğal tohumları piyasadan kaybettirilerek, çeşitli kanunlar çıkartılarak  biyoemperyalist kıskacına sokuldu.

Türkiye'nin tohumculukta adeta teslim alınmasını amaçlayan süreç 8.1.2004 tarihinde yasalaşan 5042 sayılı Islahçı Haklarının Korunması Kanunu ile başladı.  Türkiye’yi tamamen yabancı tohum şirketlerinin eline düşürecek ikinci kan un da  31.10.2006 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanan 5553 sayılı 'Tohumculuk Kanunu’ ile atıldı bu kanun tohum ıslahı kisvesi altında  binlerce yıldır kullandığımız kendi kendine üreyen doğal tohumlarımızın ticaretini yasakladı. Birbirini tamamlayan bu iki kanun, önce tohum ıslahı yapan şirketlerin haklarını düzenledi, daha sonra devlet eliyle ıslahçı şirketlere pazar yaratılmasının güvencesini sağladı.

Mart, 2010’da kabul edilen (5977 sayılı) Biyogüvenlik yasası ise kontrolü bir şekilde ülkeye GDO’lu ürünlerin girmesinin kapısını açtı. Dokuz senede çıkan bu yasa Monsanto gibi biyoteknoloji devlerinin büyük bir başarısıydı ve bu şirketlerin çıkarları için işlev görecekti..

2009 yılına gelindiğinde tarımının toprakla birlikte en temel belirleyici öğesi tohumculuğun %90’dan fazlası yabancı firmaların eline geçerken gıdanın üreticiye ulaşan en gelişmiş ve organize işletmeleri olan süpermarketlerin %60 yabancı süpermarket zincirlerinin eline geçti. Şok, Tansaş, Macro ile beraber Migros{İngiliz}, CarrefourSA{çoğunluk Fransız}, Metro Grup{Alman}, Tesco-Kipa{Çoğunluk İngiliz}, BİM marketlerin %50’si halka açıktır bu hisselerin çoğunluğuda yabancıların elindedir.

Kaynak sularımızı da kaybetmek üzeriyiz. Hali hazırda Nestle ve Coca Cola Türkiye’deki şişelenmiş su pazarında lider olup Türkiye’de şişelenmiş su pazarın %70’i yabancıların eline geçmiştir.{pazar payı Nestle’nin %29 Coca Cola’nın % 18.4 Danone % 10.5 Yaşar Holding %13.7 Aytaç % 14.3}

Sıra ekilebilir topraklarımın yabancılar tarafından madencilik, Turizm kanunları, kiralama, özelleştirme adı altında gasp edilmesine geldi. Bu da dolaylı yoldan kimsenin haberi olmadan gerçekleşiyor. (Bu konulara sonradan döneceğiz)

Bu kadar önemli ve stratejik bir gıda kaynaklarının ve gıda zincirlerinin yabancı sermayenin eline geçmesi, ıslah adı altında küresel sermayenin ekmeğine yağ süren kanunlar çıkartılması korkunç bir aymazlık ve biyoemperyalizme kayıtsız şartsız teslim olmaktır.



 

 

(1)Sen ki topraksın seni sevmeyi bilmeli

Sendedir ekinimizin tohumu ve yapılarımızın temeli...

Sen ki topraksın durup dinlenmeden değişirsin.

Sen su damlalarında yarattın (halkeyledin) bizi.

Biz seni değiştirip, değiştirmekteyiz kendi kendimizi

Nazım Hikmet,(1901-1963) “Şaban Oğlu Selim ile Kitabından VI. Bölüm 21. Yaprak           

(2)Bu aktörlerin başında Monsanto{ABD}, Amgen{ABD}, Cargill {ABD}, Archer Daniels Midland{ABD} İsviçre } Syngenta {İngiliz/İsviçre }Groupe Limagrain ( Fransa), BASF(Almanya), Dupont {ABD} Bayer {Alman} Novartis[1] Pfizer {ABD} GloaxoSmithKline {İngiliz} Sanof- Aventis{Fransa} Nestle {İsviçre} Kraft {ABD}….. gibi tohum, biyoteknoloji, kimya ve ilaç vardır.

(3)Brett Blume, Monsanto named ‘Company of the Year’ by Forbes Magazine, 31.12.2009

(4)Emma Hockridge{ policy department at the Soil Assocation, England}, GM crops are not the answer to world hunger, Chinadialogue, 21.05.2008, www.chinadialogue.net

Jorge Fernandez-Cornejo, William D. McBride,

Adoption of Bioengineered Crops, USDA, Agricultural Economic Report No. 810, Washington, DC, Mayıs 2002, http://www.ers.usda.gov/publications/aer810/aer810.pdf

(5)Vandana Shiva , Yeryüzü Demokrasisi, (İstanbul: BGST Yay.2009) s.59 Vandana Shiva, Earth Democracy: Justice Sustainability and Peace (Cambridge: South End Press, 2005)

(6)Trait Sanctions? Seedless in Seattle - Terminator Tech Trumps trade Talks” RAFI News Release, 26 Kasım 1999

İsmail Tokalak kimdir? aslen nereli? kaç yaşında? #ismailtokalak

 



Dr. İsmail Tokalak:

Kenevir, radyasyonu emiyor

İSTANBUL, (DHA)- KENEVİR araştırmacısı 

Dr. İsmail Tokalak: Kenevir, radyasyonu emiyor

21 Ocak 2019 

 
 








İSTANBUL, (DHA)- KENEVİR araştırmacısı ve yazar Dr. İsmail Tokalak, kenevir bitkisinin radyasyonu emdiğini belirterek, \"Etrafımız radyasyonla çevrili. Kenevir bitkisi ise ortamdaki buradaki manyetik alanı temizliyor\" dedi.

Farklı sektörlerde 50 bin çeşide varan üretim yelpazesi olan kenevir, İstanbul Aydın Üniversitesi’nde düzenlenen 2’nci Endüstriyel Kenevir Forumu’nda ele alındı.

Endüstriyel kenevir üzerinden yürüyen küresel algı yönetimi ve endüstriyel kenevirin ekonomik açıdan taşıdığı mevcut potansiyelin konuşulduğu forumda, son bir yıl içinde yaşanan gelişmeler ve atılan somut adımlar değerlendirildi.

\"YASAKLI OLAN DİŞİ KENEVİR\"

Halkın, kenevirin yasaklı olduğuna dair yanlış bir bilgiye sahip olduğunu belirten kenevir araştırmacısı ve yazar Dr. İsmail Tokalak, \"Yasaklı olan dişi kenevir. Bu dünyanın her yerinde yasaklı. Fakat bu, Türkiye\'ye milyarlarca dolar getirecek ürün. Bununla 50 binden fazla sanayi ürünü üretiyorsunuz. Türkiye\'nin önünü açmak ve Türkiye\'yi kurtarmak için bulunmaz bir fırsattır\" dedi.

"Etrafımız radyasyon ile çevrili\" diyen Dr. Tokalak, \"Kenevir buradaki manyetik alanı da temizliyor. Ben kenevirden inşaat malzemesi yaptım. Yaptığım ürün, radyasyonu engelliyor. Bu maddeden ev yaptığınız zaman içeride telefonla konuşamıyorsunuz çünkü radyasyonu kesiyor\" ifadelerini kullandı.

\"DOĞADA 3 GÜNDE YOK OLUYOR\"

Kenevirden CBD (Cannabidiol) adı verilen bir yağ çıktığını da belirten Dr. İsmail Tokalak, bu yağın milyarlarca dolarlık değeri olduğuna dikkat çekerek şunları söyledi:

\"Sanayi kenevirini ürettikten sonra jandarma toplayıp bunu imha ediyor. Yani biz milyarlarca doları heba etmiş oluyoruz. \'Yaprağını serbest bırakın ve milyarlarca doların önünü açın\' diyoruz. Bunun yanı sıra kenevirden 50 binden fazla sanayi ürünü üretiliyor. Kağıttan, tekstile birçok alanda kullanılıyor ve en önemlisi biyopolimer üretiyorsunuz. Bugün artık herkes naylon ve plastiği yasaklıyor. Ama siz bunu kenevirin selülozundan, biyopolimerden yaparsanız çevreye ve ekonomiye katkınız olur. Bu madde doğada 3 gün sonra yok olur.\"

KONTROLLÜ ŞEKİLDE ÜRETİMİ YAPILACAKTIR

Kenevirin ilaçtan, sanayiye kadar pek çok alanda kullanıldığını hatırlatan İstanbul Aydın Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. İsmail Hakkın Aydın ise, \"Son yıllarda gerek Türkiye\'de gerekse dünyada yapılan çalışmalar sonucunda ciddi alanlarda kenevirden yararlanılabileceği fark edildi. Bu o kadar geniş bir yelpaze ki sanayiden ilaca, otomotivden giyime kadar pek çok alanda bundan yararlanılabilir. Tonlarca kesilen ağacın önlenebileceği ve pek çok ormanımızın kurtarılabileceği tespit edildi. Kenevir geleceğimize hem ekonomik hem de çevre bakımından önemli bir katkı sağlayacaktır. Yasak, sınır ve kontrolü mutlaka olmalı ancak hırsızlık var diye birtakım şeylerden vazgeçemeyiz. Kontrol ve belli takiplerle kenevir üretiminin kolayca yapılabileceğini düşünüyoruz\" ifadelerini kullandı.

Foruma katılan Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak da kenevir bitkisinin sağladığı oksijene dikkat çekerek, \"Kenevir bitkisi ormandan daha fazla oksijen üretiyor. Oksijen atmosferimizin hayatiyetini sağlıyor. Ama aynı zamanda radyasyon emici bir etkiye sahip.Keneviri balkonların kenarlarına ekerseniz, arılarda oluşan biti engeller ve bu da balın kalitesini artırır. Zeytinlerdeki kurtçuğu da engelleyerek zeytinin kalitesini artırır\" dedi.

Etkinlik sonunda kenevir bitkisinden üretilen ürünler sergilendi.

 


 
  *** SİZİ KUTLUYORUZ *** BUGÜN 1930725 ziyaretçi (4224862 klik) MİSAFİRİMİZ OLDUNUZ ***  
 
haberler haberler


Google Arama
Sitemde Arama
Yaşam ve İnsanlar

İstanbul Servisleri Neden Pahalı ? burakesc
Namaz Kılan Minik ile burakesc
GİMDES Helal Gıda Ramazan Buluşması burakesc
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol