Create Your Own Countdown

Google

   
  *** İYİLİK İÇİN KOŞANLARIN YERİ***
  TÜRKIYE CUMHURIYETI VATANDAŞI FİLİSTİNDE ASKERLIK YAPABİLİRMİ
 




İsrail Ordusu’nda bir Türk; Hamas ı temizlemek paylaşımı tepki çekti

3 günlüktüm.

Annem bir İsrail roketiyle vurulduğunda
ben henüz doğmamış bir bebektim.
Şehid olan annemden
sadece üç gün fazla yaşadım 

Benim adım Kerim Ebu Zeyd

İsrail bombaları beni bulduğunda
40 günlük bir teröristtim(!)




Türkiye'de İsrail Askeri İstemiyoruz - Twitter@iaistemiyoruz

Türkiye'de İsrail Askeri İstemiyoruz - Facebookİsrail Askeri İstemiyoruz

     israilaskeriistemiyoruz.com   


İsrail’in Gazze’de yıllardır yaptığı katliama
seyirci kalmak istemeyen ve kendilerini

“Türkiyeli vicdan sahipleri”

olarak adlandıran bazı aktivist ve gazeteciler

‘İsrail askeri istemiyoruz’

hashtagi ile bir kampanya başlattı.

Kampanyanın içeriğini oluşturan
unsurlardan birisini,
Türkiye Cumhuriyeti ve
aynı zamanda İsrail vatandaşı olan insanların

İsrail’de askerliklerini yaparak
Filistin halkını katledip
tekrar Türkiye’ye dönmeleri ve
hiç bir şey olmamış gibi
aramızda yaşamaları oluşturuyor.


Kampanya,
Filistin’de işgalin son bulmasını,
Gazze’deki hukuksuz ambargonun kalkmasını ve
katliamların bir an önce durdurulmasını amaçlıyor.

Sosyal medyada oldukça destek gören kampanyanın
internet sitesinde yer alan

manifesto metni ise şöyle:



Zulme karşı olmak mücadele gerektirir

“Filistin’de işgalin son bulmasını,

Gazze’deki hukuksuz ambargonun kalkmasını ve

katliamların bir an önce durdurulmasını

isteyen Türkiyeli vicdan sahipleri olarak,

hiçbir şey yapamamaktan yakınan herkes

işgali anlatan

sadece bir cümle kursaydı

bütün dünya Filistin’deki

işgale,

katliamlara ve

zulme karşı durabilirdi”

diye düşünüyoruz.


Adaleti sağlayabilmek,
haksızlıklara son vermek ve
zulme karşı durmak;
en yakındaki adaletsizliğe,
en görünür haksızlığa ve
en bariz zulme karşı
mücadele etmeyi gerektirir.

Bu gerçekten hareketle,

Türkiye’den Filistin’e giderek savaşan
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına
karşı tavır almak
mazlumlardan yana olduğunu söyleyenler için
en temel görevdir

” Filistin’de katliam yapıp
Türkiye’de bir şey yapmamış gibi yaşıyorlar

“Birden fazla tabiiyetli yükümlülerden
hangilerinin hangi ülkelerde
yaptıkları askerlik hizmetinin sayılacağı
Bakanlar Kurulunun
05 Temmuz 1993 gün
ve 93/4613 sayılı kararı gereğince

Milli Savunma Bakanlığı tarafından
belirlenmekte olup,
İsrail’de yapılan askerlik hizmetleri
Türkiye Cumhuriyeti’nde sayılmaktadır.

Buna dayanarak hem İsrail
hem de Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı olanlar,

İsrail’de askerlik yapıyorlar,
savaşa çağrıldıkları zaman gidiyor ve
Türkiye’ye döndüklerinde
Filistinli çocukları öldürmemiş,
Gazze’de pazar yerlerini vurmamış ve
Nablus’ta işgali reddeden gençleri
gerçek mermilerle hedef almamış

sıradan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları gibi

hayatlarına kaldıkları yerden devam ediyorlar.

” Katillerle aynı mahallede oturmayı
kabul etmiyoruz

“Biz, katillerle aynı mahallede oturmayı,
aynı sokakları paylaşmayı,
aynı okullarda okumayı ve
aynı işyerlerinde çalışmayı
kabul etmiyoruz.


Çünkü, Filistinli çocukları
“İsrail Ordusu” üniforması giyerek ve
ABD silahı kullanarak öldüren katillerle
taammüden adam öldüren katiller arasında
fark görmüyoruz

.” İşgale tepki vermeye davet ediyoruz

“İsrail işgalini reddeden ve
işgale karşı duran herkesi,
çağrımıza kulak vermeye ve
İsrail’in işgaline
en ulaşılabilir noktadan başlayarak
tepki vermeye davet ediyoruz.


Çünkü, İsrail Ordusu adına katliam yapan
çifte uyruklu katilleri durdurmak sizin elinizde.

” Açıklamanın yapıldığı

israilaskeriistemiyoruz.com’


da sadece

bir dilekçe göndererek,

savaştan sonra aranıza dönecek olan katillerin

özgürce hayatına devam etmesini

engelleyebilirsiniz.

http://www.anahtar.tv/2014/08/

15/israil-askerleri-aramizda-yasiyor/


Türkiye'de İsrail Askeri İstemiyoruz



 
Türkiye kendi vatandaşlarının katillerini neden 'onurlandırıyor'?

'İsrail askeri istemiyoruz' başlıklı imza kampanyasıyla ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin cevabı dilekçe sahiplerine ulaştı ve Türkiye, çifte uyruklu İsrail askerlerinin Türkiye'de sahip olduğu imtiyazları ortadan kaldırmak için herhangi bir adım atmadı.

Ensar Çalışkan, Mavi Marmara sonrası iyice belirginleşen bu çelişkiyi Timetürk için değerlendirdi: 





Kamuoyunun çok gündemine kalmadı,
fakat Bakanlar Kurulu'nun
5 Temmuz 1993 gün ve 93/4613 sayılı kararı
hala vicdanları ciddi şekilde rahatsız eden
bütün hükümleriyle birlikte uygulanıyor.


"Birden fazla tabiiyetli Türk vatandaşlarının
askerlik işlemleri"
başlıklı karara göre,
Avusturya, Danimarka, Finlandiya, İsrail, İsviçre, Suriye, Norveç,
Yunanistan ve Tunus'ta askerlik hizmetini yaptığını belgeleyenler
Türkiye'de askerlikten muaf kabul ediliyorlar.

1993 yılında bu karar alındığında
Tansu Çiller, 50.Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'nin başbakanıydı.
Hatta Özel Harekat kamuflajıyla poz veren Çiller,

Türkiye'nin sistem krizini daha da derinleştiren hamleleri

o dönem başında bulunduğu 50., 51. ve 52 hükümetleri yönetirken yapmıştı.

Elbette 1990'lı yılların kaos ortamında bu kararın neden alındığını merak ediyoruz ancak

daha çok merak ettiğimiz başka bir nokta var:


Bu karar neden ısrarla yürürlükte tutuluyor?



Türkiye - İsrail ilişkilerinin stratejik çerçevesinden bağımsız olarak, İsrail'in Türkiye'de askerlik yapan çifte uyruklu vatandaşlarını askerlikten muaf kabul edip etmediğine dahi takılmadan çok basit bir soru sorarak konuyu değerlendirmek mümkün: Bir başka ülkede askerlik yapan bir çifte uyruklu Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının o ülkede askerlik yaparken işlediği suçları hangi ülkenin mahkemesi soruşturacak? Dahası çifte uyruklu Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, diğer uyruğundan ötürü askerlik yaptığı ülkenin ordusunda Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını öldürdüğünde bunu soruşturmak hangi ülkenin sorumluluğundadır? Bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, bir başka Türkiye Cumhuriyeti vatandaşını taammüden öldürdüğünde uygulanan mer'i hukuk söz konusu kişiye de uygulanacak mıdır? Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını katletme bağlamından çıkarabiliriz bu meseleyi. 2013 yılı rakamlarına göre askerlik muafiyeti uyguladığımız Danimarka'nın Irak ve Afganistan'da görevlendirdiği askerlerden 8'i Irak'ta direnişçiler tarafından öldürülürken 43'ü ise Afganistan'da Taliban tarafından öldürüldü. Yani fiilen başka bir ülkenin adına savaşa katılan, bir ülkenin işgalinde rol alan bir Ordu bünyesinde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının askerlik yapmasına izin veriliyor öyle mi? Peki Türkiye Cumhuriyeti devleti vatandaşlarının 'hayatlarını tehlikeye atma özgürlüğü' noktasında bu kadar gamsız mı? Bir devletin, kendi vatandaşının bireysel bir karar alarak başka bir ülke adına savaşa katılmasına izin vermesi sadece bana mı garip geliyor?



Bazen adalet bizzat devlet tarafından tahrip edilir ve adalet tahrip edilirken de devletine alkış tutan bir vatandaş kitlesinin varlığı bu tahribatın olmazsa olmazlarındandır. Dolayısıyla 'yandaş'lar açısından şu an mayınlı bir arazide gezdiğimin farkındayım ve bu riski almaktan çekinmiyorum. Çünkü ortadan düşünüldüğünden çok daha büyük bir tenakuz var. Konuyla ilgili tersten bir okuma yaptığınızda şununla yüzleşiyorsunuz: Türkiye Cumhuriyeti devleti, başka bir devlet adına savaşlara katılan çifte uyruklu vatandaşlarını Türkiye'deki askerlik hizmetinden muaf sayarak onurlandırıyor. Burada 'onurlandırılan' vatandaş, Irak'ta sivilleri katletmiş olsa bile askerliği esnasında işlediği suçlarla ilgili herhangi bir soruşturma ya da kovuşturma yürütülmüyor. Daha da tuhafı ise şu: 1979 yılında başlayan Afganistan direnişinin başından bu yana işgale uğrayan İslam topraklarını savunmak için gönüllü olarak direnen güçlere yardıma giden Türkiyeliler kendi ülkelerine döndüklerinde sistemin düşmanı kabul ediliyorlar. El Kaide üyesi olmak veya terör saldırısı hazırlığında olmak gibi çoğunlukla 'imal edilmiş' suçlamalarla uzun süre cezaevinde tutuluyorlar ve fiilen cezaya dönüşen tutuklama, yargılama süreçleriyle boğuşmak zorunda kalıyorlar.

Evet, adalet bazen doğrudan devlet eliyle tahrip ediliyor.

Afganistan'da ABD öncülüğündeki ISAF güçlerine,
Irak'ta işgal koalisyonuna,
Çeçenistan'da Rus baskısına direnen Türkiyeliler

'terörist' kabul edilirken

Türkiye ile dostluğu hem tarihsel hem de stratejik açıdan
tartışmalı ülkelere askerlik yapanlar
bu ülkede 'kahraman' gibi onurlandırılıyorlar.



Mesele bu kadardan ibaret olsaydı, belki de 'Bunlar zaten alışılageldik meseleler' deyip geçebilirdik. Ancak Türkiye Cumhuriyeti, Mavi Marmara katliamı sonrasında bu 'geniş gönüllü' siyasetini bir adım daha yukarı taşıdı. Gemide bulunanların şahitliğine göre çok temiz İstanbul Türkçesi konuşan İsrail askerleri vardı ve dahası sorgulara giren tercümanlar arasında dahi Türkiye'de doğduğu ayan beyan ortada olduğu belli olan Yahudiler bulunmaktaydı. Zaten şahitler davada aynı beyanlarını tekrar ettiler ve çifte uyruklu katillerin de yargılanmasını talep ettiler. Tam da bu nedenle Bakanlar Kurulu'nun mezkur kararı tuhaf bir boyuta girdi ve doğal olarak birkaç soru ortaya çıkmış oldu. Türkiye, 10 vatandaşını katleden İsrail askerlerinin kim olduğunu bulmaktan aciz mi? Mavi Marmara öncesinde İsrail'e askerlik yapmak için giden Türkiyeli Yahudilerin kimliğine ulaşmak bu kadar zor olabilir mi? Daha sonra Türkiye'ye dönüp İsrail'de yapılmış askerliğini Türkiye'de yapılmış saydırmak isteyen Türkiyeli Yahudiler yargılamaya bir an önce dahil edilmeli değil mi? Dahası, kendi vatandaşlarını katleden askerleri kendi ülkesinde yargılamayıp üzerine bir de üzerine askerlikten muaf tutarak ödüllendiren bir devlet, 'Kendi vatandaşımızın canını ne pahasına olursa olsun koruruz' deme hakkına sahip midir? Bu cümle, 93 / 4613 Bakanlar Kurulu kararıyla birlikte okunduğunda karşınıza adaleti temelden sarsan eden bir aymazlık çıkmıyor mu?



'Mavi Marmara' burada asıl mesele değil. Türkiye artık Ortadoğu'da üst perdeden dillendirdiği 'ağabeylik' rolünün hakkını ya vermek zorunda ya da artık bu iddiayı dillendirmekten vazgeçmeli. İsrail sadece Mavi Marmara'da Müslümanları katletmedi. Mavi Marmara bir vicdan ayaklanmasıydı ve kendi tarihsel rolünün hakkını verdi. Kanımca Mavi Marmara'yla birlikte Filistin'de 1948'den bu yana katledilen her Filistinli Müslüman, en az Çanakkale'de katledilen Osmanlı uyruklu Müslümanlar kadar bu toprakların bir parçasıdır. I. ve II.Gazze Savaşı'nda Osmanlı Hilafeti'nin bütünlüğünü korumak için o topraklarda direnen Filistinlilerin Türkiye'ye bağlılıklarıyla çifte uyruklu askerlerin vatandaşlık bağlarını birbiriyle kıyaslamak bile büyük bir zulüm olur. Elbette arada anlam kaybına uğratıldığımız bir asra yakın yitik zaman var ve 4613 sayılı Bakanlar Kurulu kararının çıkartıldığı dönem de aynı tarihsel aralıkta kabul edilerek gösterilen gurur fukaralığı anlaşılabilir. 2001 yılında II.İntifada başladı. 2005 yılından itibaren İsrail üç yılda bir Gazze'de sistemli katliamlara imza attı. O dönemlerde bile hangi çifte uyruklu askerlerin katliamlara katıldığını bilmek hakkımız. Haydi diyelim ki geçmişi fazla eşelemek istemiyorsunuz ve diplomatik kaygılar güdüyorsunuz. Peki hiç değilse artık bu Bakanlar Kurulu kararını kaldırıp kendi vatandaşlarınızın katliamında bir imza kadar, bir telsiz operatörü kadar, katil ordunun bir parçası olmak kadar sorumluluğu olanları yargılamak zorunda da hissetmiyor musunuz kendinizi? 

Unutmayın, oylarınızın düşerse bunu propaganda çalışmasıyla düzeltebilirsiniz ancak eğer vicdanlarda düşerseniz insanların gönlündeki yerinizi tekrar edinebilmeniz mümkün değil.

ENSAR ÇALIŞKAN / Timetürk

Tarih: 14.03.2015



 
NE İSTİYORUZ?


İsrail işgalini reddeden ve işgale karşı duran herkesi, çağrımıza kulak vermeye ve İsrail'in işgaline en ulaşılabilir noktadan başlayarak tepki vermeye davet ediyoruz. Çünkü, İsrail Ordusu adına katliam yapan çifte uyruklu katilleri durdurmak sizin elinizde...

Sadece bir dilekçe göndererek, savaştan sonra aranıza dönecek olan katillerin özgürce hayatına devam edememesini sağlayabilirsiniz!

Sadece bir dilekçe göndererek, katillerin sizinle aynı hakları kullanmasını engelleyebilirsiniz!

Sadece bir dilekçe göndererek, işgalcilerin yargılanmasına katkıda bulunabilirsiniz!

Sadece bir dilekçe göndererek, sizinle aynı uyruğa sahip insanların başka bir devlet adına katliam yapmasına dur diyebilirsiniz!

Aşağıda metnine ulaşabileceğiniz dilekçeyi indirdikten sonra kendi adınıza doldurarak milletvekillerinin görev yaptığı TBMM Dilekçe Komisyonu'na ulaştırabilirsiniz.

DİLEKÇEYİ İNCELE

  
 
DİLEKÇEMİZE TBMM DİLEKÇE KOMİSYONUNDAN VERİLEN OLUMSUZ CEVAP


TBMM Dilekçe Komisyonu, gerek PTT üzerinden, gerekse E-Dilekçe uygulaması üzerinden hep birlikte göndermiş olduğumuz dilekçelerimize cevap verdi.

Dilekçemizde yer alan konuları inceleyen komisyon herhangi bir mevzuat sıkıntısı görmeyerek ilave bilgi ve belgeler sunulmadıkça herhangi bir işlem yapmama kararı almıştır.

Komisyonun dilekçe sahiplerine göndermiş olduğu cevab
ı 
buradanokuyabilirsiniz.






12 Eylül 2018 Çarşamba - 08:33
İsrail Ordusu’nda bir Türk;
Hamas'ı temizlemek paylaşımı tepki çekti
Urfa Halfeti doğumlu Sabiha İrem Çevik’in İsrail Ordusu’nda askerlik yaptığını gösteren paylaşımlar, sosyal medyada büyük tartışma yarattı. Çevik, hakaret mesajları sonrası sosyal medya hesaplarını kapatmak zorunda kaldı.

İsrail Ordusu’nda bir Türk; Hamas ı temizlemek paylaşımı tepki çekti
 

Türkiye’de bedelli askerlik uygulaması gündemdeyken hem Türk hem de İsrail vatandaşlığı sahibi olan kadınların İsrail’de zorunlu askerlik yaptığı ortaya çıktı.

İki ülke arasındaki anlaşmaya göre çifte vatandaş olanlar istediği ülkede askerlik yapabiliyor. Ancak Türkiye’de kadınlar askere alınmadığı için çifte vatandaş olan kadınlar İsrail’de zorunlu olarak askerlik yapıyor.

2019’DA TEZKERE

Vatan gazetesinden İlker Akgüngör’ün haberine göre; İşte İsrail Ordusu’nda (IDF) zorunlu olarak silah altına alınan çifte vatandaşlardan biri de Şanlıurfalı Sabiha İrem Çevik.

Halfeti doğumlu olan ve İsrail’in başkenti Tel Aviv’deki meşhur liman bölgesi Yafa’da yaşadığı öğrenilen Çevik, 2017’de silah altına alındı. 28 Temmuz 2019’da tezkeresini alacak olan Sabiha İrem Çevik, aynı zamanda İsrail Ordusu’nun düzenlediği operasyonlarda faal olarak görev alıyor.

HAMAS PAYLAŞIMI TEPKİ ÇEKTİ

Son olarak 29 Ağustos’ta İsrail Ordusu’nun Gazze’ye düzenlediği operasyonda görev alan Çevik, bunu sosyal medya hesabından ‘Gazze’den Hamas’ı temizlemek için operasyon başlatıldı. Birliklerimiz 5 km. içeri girdi’ diye paylaştı. Operasyon sırasında canlı yayın yapan Çevik, bu görüntüler nedeniyle eleştirilerin hedefi oldu. Sabiha İrem Çevik özellikle Gazze operasyonuyla ilgili kendisine yönelen küfürlerin ardından sosyal medya hesaplarını kapattı.

ÇİFTE VATANDAŞLAR TERCİH YAPABİLİYOR

Erkekler ise bedelli askerlik uygulaması ve askerlik süresinin İsrail’e göre çok kısa olması nedeniyle askerlik hizmeti için genelde Türkiye’yi tercih ediyor. İsrail Ordusu’nda bir erkek 3 yıl askerlik yaparken, Türkiye’de bu süre öğrenim durumuna göre 6 ile 12 ay arasında değişiyor.

Bedelli askerlikten faydalanan çifte vatandaş erkekler yine İsrail Ordusu’na katılmazken kadınların böyle bir imkanı olmadığı için 2 yıl zorunlu asker olarak silah altına alınıyorlar. Çifte vatandaş olan şarkıcı Linet’de aynı sebeple bir süre İsrail’de zorunlu askerlik yapmak durumunda kalmıştı.






 
  *** SİZİ KUTLUYORUZ *** BUGÜN 1931219 ziyaretçi (4225833 klik) MİSAFİRİMİZ OLDUNUZ ***  
 
haberler haberler


Google Arama
Sitemde Arama
Yaşam ve İnsanlar

İstanbul Servisleri Neden Pahalı ? burakesc
Namaz Kılan Minik ile burakesc
GİMDES Helal Gıda Ramazan Buluşması burakesc
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol