Create Your Own Countdown

Google

   
  *** İYİLİK İÇİN KOŞANLARIN YERİ***
  TARIM BİTİRİLMESİ
 

‘’Tohumdan sofraya yönetilebilir, planlanabilir, hakkaniyetli değer zinciri’’

oluşturmak savıyla kurgulanan planın hazırlandığı masada

tarımsal üretimin temelini oluşturan

tohumculuk sektörünün

özel kanunla kurulmuş kamu kurumu niteliğinde meslek örgütü olan Birliğimizin

olmamasını yadırgıyor,

o masada kimlerin olduğunu da merak ediyoruz.'

''Bakandan bakana değişen politikalar''











TARIMDA MİLLİ BİRLİK PROJESİ, ANAYASAYA AYKIRI İDDİASI
Tarımda Milli Birlik Projesi Anayasaya aykırı iddiası

Tarım ve Orman Bakanı
Bekir Pakdemirli’nin

özel bir şirkete hazırlattığı

“Tarımda Milli Birlik Projesi’ne

tepkiler büyüyor.

En sert tepkiyi ise

Türkiye Tohumcular Birliği

ve alt birlikleri gösterdi.

Türkiye Tohumcular Birliği
(TÜRKTOB)


ve alt birlikleri adına yapılan açıklamada:

hazırlanan projenin

anayasaya aykırı olduğu

belirtilerek

“Tarım,

en az savuma sanayi kadar önemlidir.

Tarım milli egemenlik demektir.

.Milli egemenlik devredilemez.”


denildi.Açıklamada,
Tarımda Milli Birlik Projesi ile Türkiye’nin tarımsal üretim yapısının, Tarım ve Orman Bakanlığının merkez ve taşra teşkilatının, Kamu İktisadi Teşekküllerinin, Tarım Kredi Kooperatiflerinin ve diğer kooperatif ve birliklerin yapısının tümüyle değiştirilmesi öngörüldüğü ifade edilerek şu bilgilere yer verildi:”



Ayrıca bünyesinde Tarım ve Orman Bakanlığının taşra teşkilatını, Tarım Kredi Kooperatiflerini, Orman Genel Müdürlüğünü, Ormancılık ve Su Ürünleri Kooperatiflerini barındıran Milli Birlik Kooperatifinin ve Milli Birlik Kooperatifi ile birlikte tarımsal

KİT’ler ve yabancı sermayeli
özel sektörün
de ortak olabileceği

Semerat isimli bir holding kurulması planlanmaktadır.”

Anayasanın hangi maddelerine aykırı?

Tarımda Milli Birlik Projesi ile gerçekleştirilmesi planlanan yapılanmanın Anayasaya aykırı olduğu iddia edilen açıklamada aykırılıkla ilgili maddeler şöyle sıralandı:

— Anayasanın 123. Maddesinde belirtilen idarenin bütünlüğü ve merkezden yönetimi kuralını ihlal etmektedir.

Bakanlığın il ve ilçe teşkilatları kooperatif çatısı altında kademeli bölümlere ayrılarak yönetim ilkesi ortadan kaldırılmıştır.

— Anayasanın 128. Maddesinde belirtilen genel idare esaslarına göre yürütme ve kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevlerin memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle yürütülmesi ilkesi, bahse konu görevlerin kooperatif ve holding yapılanmasına devredilmesiyle ihlal edilmektedir.

— Anayasanın 165. Maddesinde zikredilen kamu kuruluş ve ortaklıklarının TBMM’de denetlenmesi ilkesi, KİT’lerin ve kamu yararına çalışan kooperatiflerin holding bünyesine alınmasıyla ihlal edilmektedir

.— Anayasanın 171. Maddesinde ifadesini bulan milli ekonominin yararları dikkate alınarak 

kooperatifçiliğin geliştirilmesi ilkesi,


kooperatiflerin holding bünyesine alınarak kâr amaçlı çalıştırılacak hale getirilmesiyle

ihlal edilmektedir.

Türkiye Tohumcular Birliği (TÜRKTOB) ve alt birliklerinin Tarımda Milli Birlik Projesi ile ilgili açıklamaları ve eleştirileri özetle şöyle:

Proje sektörün bilgisi dışında hazırlandı

TÜRKTOB olarak yönetişimi demokratikleşme doğrultusunda çok önemli olanaklar sağlayan bir model olarak görüyoruz. Tepeden inmeci bir yönetim yapılanması yerine, “yatay ilişkiler temelinde yükselen”, “tabana dayalı”, “katılımcı” ve “şeffaf” bir anlayışla hazırlanacak dönüşüm politikalarının ülke gerçeklerine daha uygun ve uygulanabilir olacağına inanıyoruz.Planlanan yeni yapılanmada tarım sektöründe faaliyet gösteren sivil toplum ve meslek örgütlerinin (STK) büyük bölümünün konumunun belli olmamasından ve yaptığımız görüşmelerden de anlıyoruz ki;

bu yeni çalışma
çiftçi ve meslek örgütleri ile
kamu dahil olmak üzere


ilgili paydaşlara danışılmadan,

teknik konularda ise

uzmanların analizlerine başvurulmadan hazırlanmıştır.‘’


Tohumdan sofraya yönetilebilir, planlanabilir, hakkaniyetli değer zinciri’’ oluşturmak savıyla kurgulanan planın

hazırlandığı masada

tarımsal üretimin
temelini oluşturan
tohumculuk sektörünün
özel kanunla kurulmuş
kamu kurumu niteliğinde
meslek örgütü olan

Birliğimizin olmamasını

yadırgıyor,

o masada kimlerin olduğunu da merak ediyoruz.

Çiftçi,

tarım ve gıda sektörü sorunların kaynağı gösteriliyor


Vurgulandığı gibi projede yapılması düşünülen yapısal reformların gerekçeleri;

israf ve verimsizlik,
gıda enflasyonu,
maliyetler ve adaletsizlik
ana başlıklarıyla sıralanmıştır.

Öncelikle ifade edilmelidir ki;

yeni projede
başta çiftçimiz olmak üzere,

tarım ve gıda sektörünün tamamı ve ilişkili tüm kurum ve yapılar haksız bir şekilde sorunların kaynağı olarak gösterilmektedir.


Cumhuriyetten önce
1920 yılında İktisat Vekaleti,

1924 yılında ise
Ziraat Vekaleti olarak yapılanan bugünkü adıyla Tarım ve Orman Bakanlığının

bir asır boyunca yaptığı hizmetler yok sayılmakta,

kurumsal kapasitesi ve
tüm birikimleri bir anda devredilmek istenmektedir.

Tohumculuk sektörü
vurguncu değil 


Bitkisel üretimde
verim ve kaliteyi
doğrudan etkileyen faktörlerden
en önemlilerinden biri de tohumluktur.


Dolayısıyla verimsizlik sorununun çözümü sertifikalı tohumluk ve diğer kaliteli bitkisel üretim materyallerinin kullanımından geçmektedir.

TÜRKTOB’un kurulduğu
2008 yılında 289 bin ton olan sertifikalı tohum üretimi
2018 yılı itibarıyla
1 milyon 60 bin tona yaklaşmıştır.

Üretim miktarlarındaki artışlar diğer bitki üretim materyallerinde de görülmüş olup

2018 yılında
104,3 milyon adet meyve fidanı,
2,2 milyon adet asma fidanı,
82 milyon adet çilek fidesi,
4 milyar adet sebze fidesi ve
1,7 milyar adet süs bitkisi üretilmiştir.


Üreticimiz için tohumluk maliyetleri sertifikalı tohumluk kullanım oranlarını etkileyen faktörlerden biridir. Ancak unutmamak gerekir ki; tarımsal üretim maliyetleri içinde

tohumluğun payı
%5-10 oranındadır.


Tüm tarım ürünlerinde olduğu
gibi son dönemde tohumluk

üretim maliyetleri de artmış

ancak tohumculuk sektörü
kendi maliyetlerindeki

artışı tohumluk satış fiyatlarına yansıtmamıştır.

Hatta
zararına satışlar söz konusu olmuştur.


Tüm bu gerçeklere rağmen
söz konusu projede
üretim ve dağıtımının tamamını yerli ve milli firmalarımızın yaptığı hububat tohumluğunda

fiyatların

spekülasyonla yükseltildiğinin

ifade edilmesi düşündürücüdür.


Tohumculuk sektörü
vurguncu değildir,
olmayacaktır.


Gıda enflasyonunun nedeni

plansızlık ve
yüksek maliyetler


Ülkemizde ürün planlaması gerektiği gibi yapılamamakta,

üretim kararları
genel olarak

bir önceki yılda oluşan
ürün fiyatlarına
ve/veya

alışkanlıklara göre verilmektedir.

Bunun sonucu olarak

bazı ürünlerde
arz fazlası yaşanabilirken,


bazı ürünlerde
ithalatçı konuma gelinmektedir.

Gıda enflasyonunu tetikleyen
en önemli unsur


plansız üretim ve artan lojistik maliyetleridir.

İthalat ve fiyat artışı sürecek

Söz konusu yeni planda
tarımsal üretim maliyetlerinin yüksekliği sadece küçük ölçekli işletmelerin ekonomik üretim yapamamasına bağlanmıştır. Ancak bilindiği üzere

üretim maliyetlerini artıran
asıl unsur


tarımsal girdilerin ham maddelerinin
yurt dışından
döviz karşılığı temin edilmesi


ve son dönemde
döviz kurlarının yükselmesidir.


Üretimde kullanılan

mazotun litre fiyatı
bir önceki yıla göre
2018 yılında %23,

enerji maliyetleri
%19,

DAP gübresi %63,
üre gübresi %69,

tarım ilaçları
%70 oranında artmıştır.

Tarımsal girdi ham maddelerin yurt içinde üretilmesinin
teşvik edilmesinin yanında


kısa dönemde
tarımsal girdilere verilen desteklerin artırılması elzemdir.

Bu rakamlarla birlikte
tüm tarım ürünlerinde

ekim alanların daralması,

üretim azalması

ve nüfus artışı

birlikte değerlendirildiğinde

ithalatın ve fiyat artışlarının
devam edeceğini


söylemek zor değildir.

Bakandan bakana
değişen politikalar


Ülkemizde
gıda, tarım ve hayvancılık alanında özellikle
1980’li yıllardan sonra

kronikleşen yapısal sorunlar olduğu bilinmektedir.
Ancak bu sorunların
çözümü için yıllardır
‘sonuç odaklı’ ve
‘uzun soluklu’

tarımsal
politikalar ve projeler yerine

bir bakandan diğer bakana değişen

geçici stratejiler

uygulanmaya çalışılmıştır.

Katma değerin
hakkaniyetli dağıtılmamasının nedenini
asıl burada aramak gerekmektedir.

Kooperatifler ve üyeleri
bir holdinge mahkum edilecek


Yeni projede

bünyesinde Tarım ve Orman Bakanlığının taşra teşkilatını, Tarım Kredi Kooperatiflerini, Orman Genel Müdürlüğünü, Ormancılık ve Su Ürünleri Kooperatiflerini barındıran

Milli Birlik Kooperatifi
kurulmasıplanlanmıştır.


Kooperatiflerin,
dolayısıyla üyelerinin
projede öngörüldüğü gibi

Milli Birlik Kooperatifi bünyesinde holding yapısına zorunlu olarak girmesi, çiftçilerin girdi temininden ürün satışına kadar her aşamada adından da anlaşılacağı gibi

sadece kâr amacı güdecek çok güçlü Semerat Holding’e
mahkûm olması,


kooperatiflerin ve
aile çiftçiliğinin yok olması demektir.


Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün,

‘’ Kooperatif yapmak,
maddi ve manevi kuvvetleri,
zekâ ve maharetleri birleştirmektir. Yoksa bir zayıf ile bir kuvvetlinin birleşmesinden bahsetmiyorum. Birleşmenin böylesi zayıf olanın kuvvetliye esir olması demektir.’’
sözü unutulmamalıdır.

Bakanlığın taşra teşkilatının
özel sektöre bırakılması
kaos yaratır


Projede Tarım ve Orman Bakanlığının
taşra teşkilatının lağvedilerek,

Milli Birlik Kooperatifine devredilmesi öngörülmektedir.

Tarım ve Orman Bakanlığının, taşra teşkilatı olmayan,

icra kontrol ve denetim olanakları Semerat Holding vasıtasıyla özel sektörün kontrolüne verilmiş

zayıf bir yapı haline gelmesi

en büyük çekincelerimizden
bir diğeridir.

Bunun yanında
çalışma alanları,
teşkilat ve personel yapıları, mevzuatları,

kültür ve gelenekleri çok farklı olan kurumların tek çatı altında birleştirilmesinin

bu kurumların
fonksiyonlarını azaltabileceği ve bir kaos ortamına yol açabileceği de unutulmamalıdır.


Örneğin Tarım ve Orman Bakanlığının en etkin yapılarından olan

Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü (TAGEM)

ile
Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğünün
(TİGEM)

birleşmesi her iki kurumun da güçlerinin yok olması sonucunu doğurabilecektir.

Tarım ve Orman Bakanlığının önemli fonksiyonlarının
(planlama, desteklemeler,
denetim, araştırma
– geliştirme vb.)


başka yapılara
devredilerek azaltılmasının doğuracağı
olumsuz sonuçların

geri dönüşü olmayacaktır.


Ayrıca Türkiye
12 bölgeye ayrılmış,
bu bölgelerde yine kendi içinde bölünmüştür.
Bu bölünmelerin
hangi kıstaslara göre yapıldığının kamuoyuna açıklanması gerekmektedir.

Yabancı sermaye hakimiyeti milli çıkarlara aykırı Projede
Milli Birlik Kooperatifi ile birlikte tarımsal KİT’ler ve özel sektörün de ortak olacağı Semerat isimli bir holding kurulması planlanmaktadır.

Holdinge ortak olacak
özel sektör kuruluşlarının
sermaye yapıları hayati bir konudur.

Yabancı sermayenin
hâkim olacağı bir yapının


milli çıkarlarımızı

geri döndürülemez şekilde zedeleyeceği
tarafımızca değerlendirilmektedir.


Ayrıca şu anda
projede yer almasa bile

PANKOBİRLİK, TRAKYABİRLİK, MARMARABİRLİK, FİSKOBİRLİK, TARİŞ gibi

tarım satış kooperatiflerinin de

bu yapının içinde yer almak zorunda kalacağı görülmelidir.

Projenin genel yapısı düşünüldüğünde

tarımsal desteklerin de
Semerat Holding’in
kontrolünde olacak

Milli Birlik Kooperatifi
tarafından dağıtılacağı anlaşılmaktadır.

Özetle; girdi temininden, ürün satışına, finansa kaynaklarının kullanımından, dış ticarete kadar tek söz sahibi dev bir tekel olacak

Semerat Holding’in,
ortakları arasında yer alacak

yabancı sermayeli şirketlerin çıkarlarına göre hareket edeceğini söylemek gerçek dışı bir varsayım olmayacaktır.

Söz konusu holdingi

kim yönetecekse

ülkemizin tarım ve gıda sektörüne tamamen hükmedeceği ihtimal dışında tutulmamalıdır.



 
  *** SİZİ KUTLUYORUZ *** BUGÜN 1930833 ziyaretçi (4225076 klik) MİSAFİRİMİZ OLDUNUZ ***  
 
haberler haberler


Google Arama
Sitemde Arama
Yaşam ve İnsanlar

İstanbul Servisleri Neden Pahalı ? burakesc
Namaz Kılan Minik ile burakesc
GİMDES Helal Gıda Ramazan Buluşması burakesc
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol