Create Your Own Countdown

Google

   
  *** İYİLİK İÇİN KOŞANLARIN YERİ***
  Prof.Dr.VEZİROĞLU:Türkiye H2 Üssü Olacak
 










NEJAT VEZİROĞLU ile ilgili görsel sonucu


NEJAT VEZİROĞLU ile ilgili görsel sonucu

X7IyXKQAwLE <<BELGESEL  TIKLA 





Türkiye H2 Üssü

Prof. Dr. Nejat Veziroğlu, "Bu yüzyılda dünya hidrojen enerjisine geçecek. W Çünkü hidrojen bütün dünyanın enerji sorununu çözüyor" diyor. Türkiye Nejat Hoca ile yakın gelecekte tanıştı. Ancak dünya onun adını 1970'li yıllardaki petrol krizi ile duydu. Kendi projesi olan "Hidrojen ekonomisi" ile büyük ilgi gördü. Bugün dünyanın en önemli hidrojen uzmanı olarak kabul ediliyor. Nejat Veziroğlu, yıllarca Amerika Birleşik Devletleri'nde öğretim üyeliği yaptı, pek çok çalışmaya imza attı. Onlarca uluslararası ödül aldı. 2000'de Nobel'e aday gösterildi. Yakın bir zamanda ise ülkesine geri döndü. Geri dönüş gerekçesi, kişisel gayretleri ile Türkiye'de kurulmasına öncülük ettiği Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Teşkilatı'na bağlı Uluslararası Hidro­jen Teknolojileri Merkezi (UNIDO-ICHET) oldu. Ne­jat Hoca, 2003 yılında kurulan merkezin başkanı iİşleri buradan yürütüyor. Merkez, geleceğin enerji kayna­ğı olarak gösterilen hidrojene yön verecek. Ancak dünyada hidrojen teknolojileriyle ilgili en önemli ku­ruluşlardan biri olan ICHET'in kendine ait bir binası hala yok. Merkez Mayıs 2004'ten beri arsa arıyor. İlk olarak 2004 yılı ekim ayında Sarıyer'in boğaza bakan yönünde bulunan arsa imar yasağına takıldı, ikinci kez yine Sarıyer'de, bu kez Karadeniz yönünde yeni bir arsa bulundu. Okyanusları aşıp ICHET'i Türki­ye'ye getiren, ancak Türk bürokrasisini 3 yıldır aşa­mayan Veziroğlu, bu arsanın kendilerine tahsis edile­ceğinden ümitli. Ancak resmi olarak tahsisat henüz yapılmadı. Şimdi gözler ilgili bakanlıklarda. Yani Hil­mi Güler ve Osman Pepe'de...

■  ICHET'in kurulacağı arsadaki son durum nedir hocam? Daha önce bir arsa bulmuştunuz. Ancak İstanbul Boğazı'ndaki inşaat yasağına takıldınız...

Bakan Osman Pepe bize dedi ki, "Böyle mühim, çevre sorunlarının büyük kısmını çözecek enerji siste­mini dünyaya yayacak merkeze ev sahipliği etmek bi­zim için şereftir, istanbul'da bize ait araziler var. Onla­rı tetkik edin, hangisini beğenirseniz size tahsis ederiz." Bunun üzerine istanbul'da geniş bir araştırma yaptık. Uluslararası bir merkez için uygun yer aradık. İlk seç­tiğimiz yer Sarıyer'de boğaz üzerindeki bir yerdi. Fakat boğazda inşaat yasakları olması, ilk seçtiğimiz arsanın bize tahsisini olanaksız kıldı. Biz yine Sarıyer'de ama, Karadeniz sahilinde bir yer bulduk. Burada Karade­niz'in dalgasından, rüzgârdan, güneşten ve boğaz akıntısından hidrojen üretmeyi düşünüyoruz. Burası boğaza 10 km mesafede. Boğaza bir türbin koyup elek­trik üreteceğiz. Sonra üretilen elektrikten hidroliz yön­temi ile hidrojen elde edeceğiz. Ya elektriği veya hidro­jeni merkeze nakledeceğiz. Yine bu yer de ilk bulduğu­muz yer gibi istediğimiz şartları karşılıyor.

Merkezin arsası tamam diyebilir miyiz?
Henüz resmi yazı bize gelmedi. 12 Mayıs tarihin­de istanbul Orman Bölge Müdürü sayın Faruk Çebi'nin yazısı ile bu arsanın tahsisinin uygun görüldüğü Orman Genel Müdürlüğüne bildirildi. Tabii önce Orman Genel Müdürlüğü arsanın tahsisini Çevre ve Orman Bakanlığı kanalı ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına bildirecek. Enerji ve Tabii Kaynaklar Ba­kanlığı da resmi bir yazı ile bu arsanın bize tahsis edil­diğini bildirecek. Bu iş için de bir süre gerekiyor. Yak­laşık 1-2 ay sürecektir bu.
■ Merkezin oluşturulması için arsada ça­lışmalara başladınız mı? Yoksa "Bize resmi yazı gelsin sonra başlayalım" mı diyorsunuz?
Bahsettiğimiz araziyi beğendik. Arsa 100 dönüm. Merkezimizin ana sponsoru Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımız ve ev sahibi de Çevre ve Orman Bakan­lığımızdır. Yani haberler güzel. Biz bir taraftan da in­şaat için gerekli hazırlıkları yaptık. Hatta bina projele­rine de başladık. Haritayı yapacak firmayı ve temel sondajlarını yapacak firmayı seçtik. Bize resini yazı geldiği zaman işlere hemen başlayacağız. Bir taraftan harita ve temel sondajlar yapılırken, ön seçimlerini yaptığımız proje firmasını belirlemek için ihaleye çıka­cağız. Sonra inşaat için ihaleye çıkacağız. Her şey nor­mal giderse ilk binayı 2,5 yılda teslim almayı planlıyo­ruz. Sonra biz oraya taşınıp, diğer kalan binaları yap­mayı hedefliyoruz. İnşallah planladığımız gibi olur.
■ Merkezin Türkiye'de olmasının önemi nedir?
Bu merkez dünyanın hidrojene geçmesine önder­lik yapacak. Birleşmiş Sınai Kalkınma Teşkilatı UNI-DO tarafından kurulmuş bir merkez. Yani Türkiye bü­tün dünyanın hidrojene geçmesine önderlik edecek. Bu Türkiye ve dünya için çok mühim. Ancak Türkiye için çok daha mühim. Politik, prestij, ekonomik ve çev­re bakımından ehemmiyetli bir merkez. Bu merkezin çok taliplileri vardı. Ancak Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız sayın Hilmi Güler'in gayretleri ile Türkiye'­ye getirdik. Dünyada başkası da kurulamaz. Çünkü BM Genel Kurulunun oy birliği ile kuruldu.Ayrıca, dünyada petrol ve doğalgaz tükeniyor. Petrol ve doğalgaz üretimi Shell'e göre 2025, ABD'ye göre de 2030'dan itibaren azalmaya başlayacak. Bir yandan da dünyanın nüfusu ile doğru orantılı olarak enerji tüketimi de hızla artıyor. Yani petrolün varili­nin 75 dolarlara çıkmasının sebebi bu. Şimdi 2006'da-yız, 2025'e geldiğimiz zaman bu fiyat artışı daha da belirginleşecek.
■  Peki, bu süreçte hidrojenin yeri ne olacak?
Petrol ve doğalgazdaki açığı hidrojen kapatacak. Alternatifi yok. Çünkü hidrojen en randımanlı, en ekonomik ve en temiz sentetik yakıt. Yani insanoğlu şimdilik kendi yakıtını yeraltından çıkarıyor. 2025'ten itibaren kendi yakıtını kendi üretmeye başlayacak, buna mecburdur. Biz hidrojeni 1974'te söyledik, şim­di bütün dünya bunu kabul etti. Bütün dünya hidro­jene geçmek için hummalı bir şekilde çalışıyor.
■  Türkiye'ye somut katkısı ne olacak?
Türkiye, enerjisinin yüzde 70'ini ithal ediyor. Ve bir zaman gelecek ihracatı ile enerji ithalatını karşıla­yamayacak bir duruma gelecek. Onun için hidrojen projeleri Türkiye için çok önemli. Hidrojene ne kadar erken geçersek, dışarıya olan bağımlılığımız da o oranda erken azalmaya başlayacak. Biz bir an önce Türkiye'yi hidrojene geçirmeyi hedefliyoruz. Böylece 2025 yılına da hazır olacağız. Türkiye kendi kaynakla­rı ile hidrojen üretip 40-50 yıl sonra kendi enerjisini sağlayacak. Ayrıca Avrupa'ya hidrojen ihraç edip dö­viz de kazanacak duruma gelecek. Yani hidrojen Tür­kiye'nin kalkınmasını hızlandıracak.
■  Petrol fiyatlarıçok arttı. Bu süreçte dün yada hidrojenle ilgili ne gibi gelişmeler yaşandı?
Çok somut gelişmeler yaşandı. Hidrojen dolum is­tasyonlarının sayısı 200'e ulaştı. Bunların çoğunu bü­yük petrol şirketleri yapıyor. Shell, Texaco, BP gibi. Bizim TPAO da hidrojen istasyonu açmak için ça­lışmalara başladı. Hidrojen dolum istasyonu hava meydanına kurulacak. Meydanın içerisin­de ve dışında hidrojenle çalışan otobüsler işle­tilecek.
■  ICHET'in yürüttüğü projeler vardı. Bun lardaki son durum nedir?
Dünyanın en büyük petrol şirketlerinden BP ingiltere'de kömürden ucuz hidrojen ve elektrik üretmek için çok büyük bir proje baş­lattı. Bu projede C02 çıkışı yüzde 90 oranında azaltılıyor. Texaco da bunun gibi bir projeye Amerika'da başladı. Biz de EÜAŞ ile temas halindeyiz. Böyle bir projeyi merkezimizin önderliğinde Türkiye'de başlatacağız. Bu projede linyit kullanacağız. Çünkü Türkiye'de bol. Yurtdışındaki bu firma­lardan biri ile beraber çalışacağız. Bu proje ba­şarılı olursa kimse linyit santralleri kurmak iste­meyecek; çevreye verdiği zararlar dolayısıyla
■  İlk başlattığınız 2 proje vardı. Bunlarda gelişme sağlanamadı mı?
Türkiye için ilk projelerimiz, istanbul Hidrojenli Otobüs Projesi ve Bozcaada Rüzgar-Hidrojen Projesi idi. Bunlarda belirli ilerlemeler sağlandı. Bu projelerin mühendislik raporları hazırlandı. Direktörleri burada bir araya gelip finansman tekliflerini hazırlayacaklar. Çünkü bunlar büyük projeler; finansman için BM'ye müracaat edeceğiz.
■  Bunların dışında yeni projelere de başladığınızı biliyoruz...
Bu 2 projenin dışında yeni pek çok uygulamalı hidrojen projelerine de başladık. Atatürk hava meydanı otobüs projesi: Bu proje­de, TPAO ve TEMSA'yı bir araya getirip bir konsorsikyum kurduk. Projede, hava meydanı içinde ve dışında TEMSA'nm ürettiği hidrojenli otobüs­ler TPAO tarafmdan işletilecek. Ayrıca TPAO, meydan içerisine bir istasyon kuracak ve hidro­jen yakıtını sağlayacak.
Otobüsler meydan içinde ve dışında işleye­cek. Konsorsiyum ortaklan proje için tamamen anlaştılar. Her otobüste içten yanmalı motor kullanılacak. Projenin tamamlanma tarihi Ka­sım 2007.
- Rüzgâr-hidrojen projesi: Buradaki kon­sorsiyumda, Demirer Holding, BOS, Çukurova Holding ve Unilever şirketleri yer alıyor. Bu projede rüzgardan hidrojen üretilecek. Unile­ver şirketi margarin yapımında hidrojenin bir kısmını kullanacak. Bir kısmı da Çukurova'nın üreteceği forkliftin yakıtı olacak. Çünkü dizelle çalışan araçların egzozundan çıkan zehirli gaz tehlikeli oluyor. Bu nedenle kapalı alanlarda kullanılan forkliftin yakıt olarak hidrojen kul­lanması çok önemli. Bu projedeki ortaklar her konuda mutabık, inşallah her şey yolunda gi­derse ilk tamamlayacağımız proje bu olacak. Ekim 2006'da tamamlanacak.
Ankara hastane projesi: Bu proje ile Ankara'da bir hastanede hidrolizle hidrojen ve oksijen üretile­cek. Oksijen, ameliyathanede ve bebek doğum kıs­mında, hidrojen ise ambulans yakıtı ve yemek pişir­mede kullanılacak. Bu proje Haziran 2008'de bitecek.
Ambarlı santrali hidrojen projesi: Projede EÜAŞ ve IGDAŞ tarafından konsorsiyum oluşturuldu. Proje, hidrojen üretilip doğalgaz boru hattına verilmesi prensibine dayanıyor. Hidrojen gece kullanılmayan elektrikten üretilecek. Doğalgaz boru hatlarına verilen hidrojen oranı gitgide artarak, 50 yıl içinde şimdiki do­ğalgaz boru hattı hidrojen boru hattı olacak. Ortakla­rın tamamen mutabık olduğu proje Eylül 2006'da ta­mamlanacak.
Hidroelektrik-hidrojen projesi: EÜAŞ, TPAO ve ÎGDAŞ'ın oluşturduğu konsorsiyumla, uygun bir hid­roelektrik santralinden hidrojen üretilip doğalgaz bo­ru hattına verilecek. Proje konusunda konsorsiyum ortakları mutabık. Proje Haziran 2009'da faaliyete ge­çecek.
Biomas-hidrojen projesi: Proje ile tatlı sorgum bitkisinden hidrojen üretilecek. Yapılan ar-ge çalışma­larında bugün için en ucuz hidrojen biyoyakıtlardan üretiliyor. Biz de burada en ucuz hidrojeni elde etme­yi hedefliyoruz. Proje için partner arıyoruz. Bu proje Eylül 2008'de faaliyete geçecek.
Denizli'de hidrojenli ev projesi: Bu projede gü­neş pillerinden elde edilen elektrik ile hidrojen üretile­cek. Evin ve aracın yakıtı hidrojenden sağlanacak. Ekim 2008'de tamamlanacak bu projenin finansmanı Devlet Planlama Teşkilatı tarafından verilecek.
Traktör projesi: Türk Traktör ve Petrol Ofisi kon­sorsiyumda yer alıyor. Türk Traktör'ün ürettiği bir traktör hidrojene çevrilecek. Petrol Ofisi de aracın hidrojenini sağlayacak. Konsorsiyum ortaklarının muta­bık olduğu proje Kasım 2007' de faaliyete geçecek.
Forklift projesi: Çukurova Holding ve BOS şir­ketlerinin konsorsiyumunda gerçekleşecek proje, Ni­san 2008'de tamamlanacak. Çukurova hidrojenle çalı­şan forklift yapacak, hidrojeni de BOS sağlayacak. Çukurova şirketi bu aracı çok satacağım düşünüyor.
Deniz taksi projesi: T-Design, Okted ve BOS ta­rafından bir konsorsiyum oluşturuldu. Proje ile deniz­de giden ve hidrojenle işleyen 2 taksi yapılacak. Biri­sinde hidrojen deposu olacak. Diğerinin üstüne güneş pili konacak. Bu sayede yakıtım da kendisi üretecek. Proje Ekim 2008'de başlayacak.
Güneş-hidrojen projesi: Projede hidrojen güneş­ten üretilecek. Güneş pilleri araçların üstüne konacak. Buradan elde edilen enerji ile hidrojen yakıt pilini dol­duracak. Bununla küçük araçlarla motosikletlerin ya­kıtı karşılanacak. Proje ekim 2006'da faaüyete geçecek.
İzmit Belediyesi otobüs projesi: Izmif te 10 oto­büs hidrojenle çalışacak. Bunlar içten yanmalı motor­lu otobüsler olacak. Bunlar dizel otobüslere göre yüzde 30 daha pahalı. Fakat yakıt pilli otobüslere gö­re daha ucuz. Yakıt pilli olursa maliyet 1 milyon do­ları aşıyor. Bu otobüsleri TEMSA üretecek. Hidrojeni ise BOS veya TPAO sağlayacak.
■ Projelerde pek çok firma adı var...
Teknolojiyi öğrenmek ve öğrenip kullanmak için firmalar çok istekli. Mesela, Çukurova hidrojenli forklifti bir kere yapmaya başladı mı bundan çok sa­tabilecek. Burada ilk olarak finansmanını firmaların sağlayacağı projelere öncelik veriyoruz. Bazılarının finansmanını ise kamudan sağlıyoruz. Gaye çabuk olsun. Finansman aramak zaman alıyor.
■ Türkiye'nin haricinde başka ülkelerde deprojeleriniz vardı...
Dünyada 13 proje yürütüyoruz Türkiye'dekile-rin dışında. Çin, Güney Kore, Hindistan, Azerbay­can, Romanya, Libya, Portekiz, Arjantin, Fas, Rusya gibi ülkelerde bu projeler. Brezilya ve Mısır gibi ba­zı ülkelerle ise müzakere halindeyiz. Ancak Türki­ye'ye öncelik veriyoruz. Çünkü Türkiye'deki proje sayımız dünyanın toplamından daha fazla.
■ Birçok projeniz var. Peki hocam, yakıt piliteknolojisi ne zaman ekonomik hale gelecek, günlük hayata girecek?
2020'lerde olacaktır bu. Petrolün fiyatı arttıkça hidrojenle ilgili çalışmalar hızlanıyor. Bütün petrol, otomobil, otobüs şirketleri hidrojen çalışması içinde. Benim tahminin ilk önce araçlarda içten yanmalı motorlar kullanılacak. Çünkü bunlar yakıt pillerine göre bugün için çok daha ucuz. Yakıt pillerinin fiya­tı 20 sene içinde ticari olur. Bu sürede de içten yan­malı motorlar kullanılacak bence. Ayrıca içten yanmalı motorlarla yakıt pilleri ara­sında bir de yakıt problemi var. içten yanmalı motor­larda çok saf olmayan hidrojen de kullanılabiliyor. Yani ucuz hidrojen. Ancak yakıt pillerinde kullanı­lan hidrojenin çok saf olması gerekiyor. Yoksa pili zehirliyor, kullanılamaz hale getiriyor.
■ Geçen yıl yapılan uluslararası kongre amacına ulaştı mı?
Tabii, tabii amacına ulaştı. Çok ulaştı... Hidrojen­le ilgilenen firmaların sayısı arttı. O kongrede tek Elimsan şirketi vardı. Zaten Elimsan kongrenin bü­yük sponsoruydu. Şimdi belki 10-15 firma var hidro­jenle ilgilenen; ya kullanıcı olarak, ya üretici olarak, veyahut cihaz imalatçısı olarak. Otobüs, fortklift, ya­kıt pili imalatçısı firmaların sayısı artı. Bu yıl temmuz ayında da ulusal kongreyi yapa­cağız. İnşallah bu da ilgiyi daha çok artıracak. Bu yıl yapılan kongreye sponsor olan firmaların sayısı artı­yor. Gayemiz krize yakalanmadan teknolojiyi gelişti­rip, kendi yakıtımızı üretmeye başlamak. Burada çok sevindirici olan gelişme, Türk sanayicisinin daha sonra kâra geçebilecekleri işlere şimdiden yaürım yapmaları. Eskiden bu tür işlere girmezlerdi. Ancak burada devlete çok büyük iş düşüyor. Devletin bunları desteklemesi lazım. Bilhassa Sanayi Bakanlığının bu tür temiz enerjilere teşvikler verme­si lazım. Dediğim gibi şimdi yaürım yapıp 5-10 sene sonra kâra geçebilecekler. Onun için özendirici ted­birler gerekiyor; vergi muafiyeti, ucuz kredi vs. şek­linde. Sanayi Bakanlığımız bunları desteklerse, bu tür girişimler hızlanır.

 
 
Kaynak : Global Enerji Dergisi Haziran 2006/6 Sayı : 22
 












TÜRK EİNSTEİN�LAR FİRARDA
TÜRK EİNSTEİN�LAR FİRARDA
ATO�NUN RAPORUNA GÖRE YURTDIŞINDA OKUYAN 50 BİN KiŞiNİN TÜRKİYE�YE YILLIK MALİYETİ 1.5 MiLYAR DOLARI, 5 YILLIK EĞİTİM MALİYETİ İSE 7.5 MİLYAR DOLARI AŞIYOR
YURT DIŞINDA EĞİTİM GÖREN 100 KİŞİDEN 59�U DÖNMÜYOR.
TÜRKİYE, YURT DIŞINDAKI 50 BİN ÖĞRENCİDEN GERİ DÖNMEYEN 30 BİNİ İÇİN HER YIL 900 MİLYON DOLAR ÖDEMEKLE KALMIYOR, 5 YILLIK EĞİTİM SONUNDA DÖNMEME MALİYETİ 4.5 MILYAR DOLARI BULUYOR.
AYGÜN: �TÜRKİYE AKLINI KAYBEDİYOR
BEYİN GURBETÇİLERİ SADECE BAVULLARIYLA GİTMEZ
Bir yandan 2 milyona yaklaşan gencimiz üniversiteye girmek için ter döküyor, diğer yandan yetiştirdiğimiz beyinler yurt dışına göç ediyor.
İyi eğitim görmüş, düşünen, üreten, nitelikli işgücümüz, yıllar ve milyarlar harcayarak yatırım yaptığımız beyinlerimiz, gerekli ortamı ya da refahı sağlayamadığımız için yurtdışına uçup gidiyor. Birbirinden önemli buluşlara imza atarak insanlığa büyük katkı sağlayan �Bilimin Gurbet Kuşları� Ankara Ticaret Odası (ATO)�nın son raporuna konu oldu.
İyi eğitim gören her 100 kişiden 59�unu elimizden kaçırdığımızı gözler önüne seren Ankara Ticaret Odası (ATO)�nın hazırladığı �Türk Beyin Gurbetçileri� raporuna göre Türkiye, beyin göçü en fazla olan 32 ülke içinde 24�üncü, yurt dışına en çok öğrenci gönderen ülkeler arasında ise 11�inci sırada yer alıyor.
GÖÇÜN MALİYETİ YÜKSEK
Yurt dışında üniversite eğitiminin maliyeti öğrenci başına yıllık 30 bin doları buluyor. Buna göre yurtdışında okuyan 50 bin kişinin Türkiye�ye yıllık maliyeti 1.5 milyar doları, 5 yıllık eğitim maliyeti ise 7.5 milyar doları aşıyor. Rakam büyük ancak beyinler kolay yetişmiyor. Türkiye bu bedeli seve seve ödüyor. Ancak sorun gidenler geri dönmeyince başlıyor.
Türkiye, yurt dışına giden 50 bin öğrenciden 30 bini için her yıl 900 milyon dolar ödemekle kalmıyor, 5 yıllık eğitim sonunda dönmeme maliyeti 4.5 milyar doları buluyor. Bu da gelişmiş ülkelere karşılıksız hibe anlamına geliyor.
Örneğin, devlet işletme eğitimi almak üzere ABD�ye gönderdiği bir gence eğitimi süresince yaklaşık 100 bin dolar harcıyor. Ancak gençler Türkiye�ye dönmek yerine ABD�de kalmayı tercih ediyor. Çünkü Türkiye�de bir bankada çalıştığında yaklaşık 700 dolar maaş alacakken; ABD�de bu ücretin 10 katından fazlasını alabiliyor.
BEYİN AVCISI ÜLKELER
Rapora göre 24 bini Almanya�da, 15 bini Amerika�da olmak üzere 50 binden fazla Türk genci yurt dışında eğitim görüyor. Bu ülkeleri İngiltere, Kanada, Belçika, Avustralya, Fransa ve G. Afrika�ya izliyor. Türkiye ABD�de en fazla öğrenci okutan 9�uncu ülke konumunda.
Gençlerin akıllarını çelen, hayallerini süsleyen bu ülkeler vasıfsız işçilere kapılarını giderek daha sert önlemlerle kapatırken, yetişmiş ve eğitimli işgücüne büyük kolaylıklar sağlıyor. Örneğin bir numaralı beyin avcısı konumundaki ABD, her yıl 200 bin kalifiye elemana, Kanada ve Avustralya ise 40 bin kalifiye elemana geçici çalışma vizesi veriyor.
Türkiye�de beyin göçünün 1960�lı yıllarda ilk kez tıp doktorları ile başladığı belirtilen rapora göre doktorları, mühendisler ve sonra bilimadamlarının izlediğine vurgu yapılıyor. Bugün sadece Amerika�da 3 bin 600 Türk doktoru bulunuyor. Bunlardan sadece 90�ının Türkiye�ye dönmüş olması, gidenin kolay kolay gelmediğini ortaya koyuyor.
GİDEN DÖNMÜYOR
Raporda son 12 yılda sadece Milli Eğitim Bakanlığı'nın bursuyla yurt dışına giden 1991 gencimizden 769'unun dönmediği (% 38), buna paralel olarak, TÜBİTAK bursiyerlerinin ülkeye dönmeme oranının ise % 21 olduğu belirtiliyor.
Geri dönmeme en çok mühendislikte (bilgisayar, uçak, elektrik-elektronik, haberleşme, makine, kimya, endüstri, maden, metalurji, bioteknoloji gibi dallarda), tıpta ve daha az oranda sosyal bilimlerde yoğunlaşıyor. Fen bilimlerinde master ve doktora çalışmasını tamamlayanlar araştırma merkezleri ve teknoparklarda yüksek ücretle çalışma imkanı bulabiliyor.
BEYİN MEZARLIĞI
Dönen beyinler ise, bilgi birikimleri ve deneyimleri doğru yerlerde değerlendirilmediği, aldıkları ücretler geçinmelerine yetmediği ve mesleki gelişimleri sekteye uğradığı için mutlu değil. Yurtdışına gitmeyip Türkiye�de kalanların önemli bir kısmı da ya küstürülüyor ya da düşük ücret ve düşük motivasyonda çalıştırılıyor. Bu durum �Beyin Küsmesi� olarak adlandırılıyor ve Türkiye adeta bir �Beyin mezarlığı� na dönüyor.
Raporda, Karbon kaplama teknolojisini icat ederek bilim dünyasında çığır açan ve ABD�nin �Yüzyılın 100 bilimadamı� ndan biri kabul ettiği Prof.Dr.Ali Erdemir� e, yıllar önce iş aradığı Türkiye�de resepsiyon memurluğu uygun görülmesi beyin küsmesine çarpıcı bir örnek olarak gösteriliyor.
Türkiye, �Zakkumcu Doktor� olarak tanınan Genel Cerrah Opr. Dr. Ziya Özel� in hikayesi de Erdemir�in kinden farklı değil. Türkiye�de şarlatanlıkla suçlanan Özel, küsüp ABD'ye gitti. 1992'de ABD'den zakkumdan elde edilen "Oleander" maddesinin bağışıklık sistemini güçlendiren etkisi üzerine patent aldı. 1995'te bu konudaki araştırma haklarını bir ABD firmasına satan Özel'in oluşturduğu ilaç, ABD'de Teksas eyaletinin San Antonio kentinde bulunan Ozelle Pharmaceuticals Laboratuvarı'nda üretilmeye başlandı.
Cleveland Kanser Kliniği'nde gerçekleştirilen ve zakkumdan elde edilen hammaddenin tümörlere karşı etkili olduğunu gösteren klinik çalışma, ABD'de Amerikan Klinik Onkoloji Cemiyeti'nin 2001 yılında düzenlediği konferansta da sunuldu. İrlanda'da bazı durumlarda ilacın kullanılmasına izin verilmişken, Honduras'ta ilaç resmen eczanelerde satılmaya başlandı. Türkiye önümüzdeki yıllarda bu ilacı ithal etmek zorunda kalırsa şaşmamak gerekir.
CEP DOLMAYINCA BEYİN GÖÇÜYOR
Raporda beyin göçüne neden olan etmenlerin başında ekonomik koşullar gösteriliyor. Düşük ücret politikası, vergi oranlarının yüksek olması, ekonomik istikrarsızlık, gelecek endişesi, en fazla işsizliğin üniversite mezunları arasında olması, üniversite mezunlarının %70�inin meslekleriyle ilgisiz işlerde çalışması gibi nedenlerin yanısıra, siyasal istikrarsızlık, siyasetin ve kayırmacılığın iş hayatına girip onu kontrol etmesi gibi siyasal nedenler, Ar-Ge�ye, bilim ve teknolojiye değer verilmemesi, fikir üretiminin ve buluşun para etmemesi ve desteklenmemesi gibi bilim ve teknoloji politikalarındaki yanlışlıklar ve kişi başına (142 dolar) en az eğitim harcaması yapan 5�inci ülke olmamız, eğitim harcamasında 109 ülke içinde 105�inci sırada yer almamız gibi eğitim sistemindeki çarpıklıklar beyin göçünü tetikleyen diğer nedenler olarak sıralanıyor.
MODERN DÜNYANIN İBNİ SİNA�LARI
Rapora göre Amerika�da yaşayan Türk Doktorlar Birliği�ne kayıtlı tam 1.150 doktor bulunuyor. Onlar artık Amerika�da gelenekselleşmiş �en iyi doktorlar� sıralamasına kolaylıkla giriyor. Biri, modern dünyanın hastalığı obezite ile ilgili çalışıyor, bir diğeri beyin kanamalarının, karaciğer naklinin, sindirim hastalıklarının tedavisinde çığır açıyor. Harvard, Cornell, Yale, John Hopkins gibi hastanelerinin en önemli isimlerinin başında modern dünyanın İbni Sinaları olan Türkler geliyor. Onlar ki, çalıştıkları hastanelerin girişine artık Türk Bayrakları çektiriyor, İstiklal Marşımızı dinlettiriyor. Gazi Yaşargil, Mehmet Öz, Gökhan Hotamışlıgil, Münci Kalayoğlu ve daha nice doktorumuz yabancı ülkelerde göğsümüzü kabartıyor ancak, bu tablo beyin göçünün Türkiye fotografını en acı biçimde gözler önüne seriyor.
TÜRK BEYİN GURBETÇİLERİ
Prof. Dr. Muzaffer Şerif: Sosyal Psikoloji alanında dünyada otorite Psikoloji kürsüsü Öğretim Üyesi Dr. Muzaffer Şerif Güneydoğu Anadolu�da köylüler arasında yaptığı bilimsel araştırmaları esnasında zamanın yönetimi tarafından gözaltına alınır. Emniyette sorgu-sual, mahkeme derken derdini kimseye anlatamaz. Bu yetenekli beyini ABD görür ve derhal sahip çıkar. Adına Enstitü kurar. Ölümü üzerinden yıllar geçmesine rağmen Muzaffer Şerif Sosyal Psikoloji bilim dalının dünyadaki en etkili tek ismi olarak kalır. Günümüzde kullanılan psikoloji kavramlarının isim babası olur. Fakat bu büyük beyin artık bizim değildir. Çünkü bu gerçek bilim adamımız ABD vatandaşıdır ve soyadı da SHERIFF olarak değiştirilmiştir.
Gazi Yaşargil: Beyin Cerrahı. Alanı nöroşirürjide rakipsiz kabul edilen Yaşargil, halen Amerika�da yaşıyor.
Mehmet Öz: Kalp hastalıkları uzmanı. New York Colombia Üniversitesi�nde görev yapan kalp cerrahı Öz, Batı tıbbı ile alternatif tıbbı birleştiren çalışmalarıyla tanınıyor.
Çapa Tıp Fakültesi�nden mezun olan Ankaralı Murat Günel de beyin gurbetçilerinden. �Yeni Gazi Yaşargil� denen Günel, Yale-Çapa arasında kurulan beyin göçü köprüsünden geçenlerden sadece biri. Murat Günel, beyin cerrahı Gazi Yaşargil'den sonra beyin ve damar cerrahisinde dünyada isim yapan ikinci Türk doktoru olarak biliniyor. Günel, başında olduğu laboratuvarında beyin ve damar hastalıkları, moleküler biyoloji ve genetiği üzerine araştırmalar yapıyor, Yale Üniversitesi�nde bölüm başkanlığı yapıyor. Yılda yaklaşık 300 ameliyat yapan Murat Günel, ABD'de mesleğindeki sayısız ödülün sahibi ve pek çok organizasyonun da yönetim kurulunda bulunuyor. �Dahi Türk� olarak adlandırılan bilim adamı, beyin kanamalarının önemli nedenlerinden biri olan damar balonlaşması, tıp dilindeki adıyla �anevrizmalar� konusunda çalışmalarıyla tanınıyor.
Dr.Gökhan Hotamışlıgil: Harvard Üniversitesi�nde Genetik ve Kompleks Hastalıklar Bölüm Başkanı. Obezite, şeker hastalığı ve kalp hastalıklarıyla ilgili kendisine patent kazandırmış çalışmaları var.
Emrah Yücel: Oscarlı afişlerin sahibi. Özellikle ödül aldığı "Frida" afişi ve "Rüyamdaki Amerika", "28 Gün", "Panama Terzisi", "Kadınlar Ne İster" ve daha birçok Hollywood filminin afişleriyle tanıdığımız Yücel şu anda Amerika�da yaşıyor.
Feryal Özel: NASA'nın en başarılı astrofizikçilerinden. Bilimadamı Einstein�ın aralarında bulunduğu 20 dehadan oluşan Büyük Fikirler Listesi'nde yer alıyor.
Prof. Dr. Atilla Ertan:A.Ü. Tıp Fakültesi mezunu Gastroenterolog, ABD'nin en seçkin 10 klinik hekimi arasına girdi. Ertan, dünyaca ünlü ünlü Methodist Hastanesi'nde sindirim hastalıkları konusunda tıbbi direktörlük görevinde bulunuyor.
Prof. Dr. Ali Erdemir: Nano teknoloji kullanarak geliştirdiği yapay elmas özelliği taşıyan buluşuyla, uygulamalı bilimin Nobeli R&D ödülünü 3 kez kazandı. 1987 yılından beri ABD'nin Chicago kenti yakınlarında bulunan Argon laboratuvarlarında araştırmalarını sürdürüyor.
Prof.Dr.Aslıhan Yener: Chicago Üniversitesi'nde görevli Arkeolog .
Esen Ercan Alp: ABD Enerji Bakanlığı Laboratuarları'nda araştırmalar yapan fizikçi 5 bin yıllık metal heykeli, röntgen cihazında analiz ederek, 1949 yılında icad edilmiş olan radyokarbon tekniğine son vererek arkeolojik araştırmalarda yeni bir dönemin başlamasına ışık tuttu.
Ayşem Sunal : Belçika Kraliyet Başdansçısı. Ankara Devlet Balesiyle gittiği Japonya�daki bir yarışmada Anvers Kraliyet Balesi Müdürü Robert Denvers�ın Belçika�ya davet etmesi üzerine Belçika�ya yerleşti ve kariyerine hala burada devam ediyor.
Haldun Direskeneli: Amerikan Uzay ve Havacılık Dairesi NASA�da görev yapan ancak bir süre önce yaşamını yitiren Direskeneli, ODTÜ�yü bitirdikten sonra yaşanan beyin göçü ile ABD�ye gitmişti.
Neva Çiftçioğlu: Amerikan Uzay ve Havacılık Dairesi NASA�da çalışan Türk kadın araştırmacı. Teksas�taki Johnson uzay merkezinde görev yapan Çiftçioğlu, kireçlenmenin neden olduğu kalp ve böbrek hastalıklarının tedavisinde kullanılabilecek yeni bir antibiyotik üzerinde çalışıyor.
Vamık Volkan: ABD�de yaşayan ünlü Psikoanalist. Yaptığı çalışmalarla psikiyatri alanında dünyanın en prestijli ödülü sayılan �Sigmund Freud� ve �En iyi eğitmen ödülü�nü aldı.
Prof. Dr. Hasan Garan: New York Presbytarian Hastanesi Elektrofizyoloji Bölümü Başkanı olan Garan ABD�de en çok tercih edilen doktorlar listesinde yer alıyor.Garan kalp ritmi bozukluğunu kateter yöntemi ile yakarak tedavi ediyor.
Prof.Dr.Ahmet Çakmak: Ulusal Kurtuluş Savaşı kahramanlarından Mareşal Fevzi Çakmak�ın torunu. Princeton Üniversitesi İnş.Müh. Bölümünde deprem konusunda çalışmalar yapıyor.
Prof.Dr.Reşat Kasaba: Washington Üniversitesi Jackson Uluslararası ilişkiler Yüksek Okulu�nun Başkanlığını yaptı.
Prof.Dr.Olcay Çığtay: 30 yıl Georgetown Üniversitesi Hastanesi Lombardi Kanser Merkezi Mamografi Bölümünü yönetti.
Fatih Çulha: Bilgisayar Mühendisi. Maryland Eyaleti�ndeki Amerikan Deniz Kuvvetleri Hastanesinde geliştirdiği veri tabanı projesiyle çalıştığı şirketin binlerce elemanı arasından birinci seçildi.
Prof.Dr.Aydın Arıcı: Yale Üniversitesi�nde hormon hastalıkları ve kısırlık konusunda başarılı çalışmalar yürüten araştırma merkezini yönetiyor.
Süleyman Gökoğlu: NASA�nın Glenn Uzay Merkezinde çalışıyor.
Prof.Dr.Ali Erdemir: Triboloji�nin Türk dehası. Nono teknoloji kullanarak geliştirdiği yapay elmas özelliği taşıyan buluşuyla uygulamalı bilimin Nobel�I R&D ödülünü üçüncü kez kazandı.
Dr.Rahmi Öklü: ABD�nin en iyi hastanelerinden Cornell�de çalışan Öklü beyindeki tıkanan damarların tedavisinde mucizeler yaratıyor.
Prof.Dr.Münci Kalayoğlu: Binin üzerinde karaciğer nakli yaptı.Karaciğer nakline getirdiği yenilikler ile alanında dünyanın en önde gelen bilim adamaları arasında yer alıyor.
Yönetmen Ferzan Özpetek, Güher-Süher Pekinel Kardeşler gibi dünyaca ünlü sanatçılarımızı bu kervana kattığımızda �Beyin Gurbetçileri� nin listesi uzadıkca uzuyor, kalkınmamız geciktikçe gecikiyor.
ON BİN KİŞİYE 11 ARAŞTIRMACI DÜŞÜYOR
Rapora göre Türkiye Ar-Ge�de dünyada 25. Sırada yer alıyor. 2003 yılında araştırmacı sayısı olarak, 10 bin kişide 15 araştırmacı hedefleyen Türkiye, ancak 10 bin kişide 11 araştırmacı oranını yakalayabildi. Yunanistan�da ise 10 bin kişiye 45 araştırmacı düşüyor. OECD raporuna göre her bin kişiye, Türkiye�de 1.1, Yunanistan�da 3.8, AB�de 5.8, ABD�de 8.6, Japonya�da ise 9.7 bilimadamı düşüyor.
Ülkemizde Ar-Ge harcamalarının GSMH içindeki payı sadece binde 6. Japonya�da ise bu oran yüzde 3. 1993- 2003 arasında özel teşebbüsün ar-ge yatırımları yüzde 17�den yüzde 36�ya çıktı.
İleri teknoloji ürünlerinin Türkiye�nin ihracatındaki payı yüzde 4. Bu oran İrlanda�da yüzde 47, Arjantin�de yüzde 8.
Ülkelerin, teknolojiyi ekonomilerine yansıtma başarısına göre 49 ülkeyi kapsayan sıralamada Türkiye 33�üncü sırada yer alıyor. Bu sıralamada ilk üç sırayı ABD, İsveç ve Finlandiya alıyor.
ATO BAŞKANI AYGÜN
Rapora ilişkin değerlendirmelerde bulunan ATO Başkanı Sinan Aygün, beyin göçünün gelişmekte olan ülkelerin gelişmiş ülkelere yaptığı karşılıksız bir hibe olduğu belirterek �Beyin gurbetçileri sadece bavullarını alıp gitmiyor. Beyin avcıları ulusal insani yatırımı temelinden söküp alıyor. Her giden beyni ile Türkiye aklını kaybediyor� dedi. Aygün şunları söyledi:
Bir çocuğun 15 yıllık eğitim maliyeti 150 milyar lirayı buluyor. İyi yetişmiş yetenekli işgücümüz gelişmiş ülkelere akıyor. Türkiye kıt kaynakları ile yetiştirdiği değerli beyinleri doğru yerde ve doğru zamanda değerlendiremiyor, iyi olanaklar sunamıyor. Gençlerimiz gelecekle ilgili hayallerini daha iyi olanaklar sunan ülkelerde yaşamak üzerine kuruyorlar. Gelişmiş ülkelerle aramızdaki uçurum daha açılıyor. Gelişmiş ülkelerdeki iş ve fırsat olanakları olduğu ve daha iyi bir gelecek sunulduğu sürece beyin göçü kaçınılmaz olarak devam edecektir. Yapılacak en iyi iş bunu minimuma indirmektir. Beyin göçünü tersine ve beyin gücüne çevirmeliyiz. İyi eğitilmiş beyinlerimizden yararlanmak ve beyin göçü sorununu aşabilmek, bu yönde gerekli ortamı oluşturmak için devlete, özel sektöre, kamuoyu ve Sivil Toplum Örgütlerine büyük görevler düşüyor. Bu beyinlerimize sahip çıkmadığımız takdirde bu beyinlerimiz tamamen ülkemizin kaybı olacaktır. Türkiye� nin asıl kaybı beyin gücü kaybıdır.
Türkiye�de tescil edilen patent sayısı 2 bini geçmiyor. Buna karşılık her yıl ABD ve Japonya�da 150 bin, Almanya�da 50 bin, Fransa ve İngiltere�de 40 bin, Rusya�da 20 bin patent tescil ediliyor. Beyinler göçtükçe buluş yapma sayımız da yerinde sayıyor. Buna karşın yurt dışında dünyaca ünlü firmalarda çalışan beyinlerimiz buluş üzerine buluş yaparak hem çalıştıkları şirketlere hem göçtükleri ülkelere her yıl milyarlarca dolar para kazandırıyor. Cefasını Türkiye, sefasını gelişmiş ülkeler çekiyor�






 
 
 
  web tasarım


















































 
   
 
 
 
     
     
   
   
   
   
 

 
  *** SİZİ KUTLUYORUZ *** BUGÜN 1909439 ziyaretçi (4183489 klik) MİSAFİRİMİZ OLDUNUZ ***  
 
haberler haberler


Google Arama
Sitemde Arama
Yaşam ve İnsanlar

İstanbul Servisleri Neden Pahalı ? burakesc
Namaz Kılan Minik ile burakesc
GİMDES Helal Gıda Ramazan Buluşması burakesc
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol