Aileleri parçalayan 6284 sayılı yasaya, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği adlı girişime ve eşcinsel sapkınlığının propagandasına dayanak teşkil eden İstanbul Sözleşmesi ile ilgili bir soruyu cevaplayan
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın,
“İstanbul Sözleşmesi nas değildir. Bizim için ölçü değildir”
batı menşeli sözleşmeyi ölçü almadıklarını söyledi. Milli İrade Platformu’nun 1 Haziran’da Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlediği iftar programına katılan Erdoğan’ın, STK temsilcileriyle gerçekleştirdiği istişare toplantısında İstanbul Sözleşmesi hakkında çarpıcı ifadeler kullandığı öğrenildi. Basına kapalı olarak gerçekleştirilen toplantıda Türkiye Aile Meclisi Platformu Başkanı Adem Çevik’in, İstanbul Sözleşmesi’nin aileleri tahrip ettiğine vurgu yapması üzerine Erdoğan’ın, “İstanbul Sözleşmesi nas değildir. Bizim için ölçü değil” ifadelerine yer verdiği bildirildi.
Aileleri ifsat aracı yaptılar
Konuya ilişkin Akit’e açıklamalarda bulunan Adem Çevik, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İstanbul Sözleşmesi’nden doğan sorunların farkında olduğu görülüyor. Kesin olan bir şey vardır ki, İstanbul Sözleşmesi; toplumları eşcinselliğe teşvik ediyor ve kadına şiddet bahanesiyle aileleri yıkıma sürüklüyor” dedi. 750 kişinin bulunduğu toplantıda ailelerde yaşanan problemleri gündeme taşıdıklarını ifade eden Çevik, şunları söyledi: “Toplantıda bizler de ailelerde problemlere yol açan uygulamaları gündeme getirdik. Özellikle aileyi ifsat eden ‘İstanbul Sözleşmesi’ olarak bilinen Avrupa Konseyi Sözleşmesi konusuna değinerek bu uygulamanın aileleri yıktığını, 6284 sayılı kanunun cinnet ve cinayet vakalarını artırdığını dile getirdik.”
Uygulamayan ülkeler var
Katılımcıların büyük kısmının görüşlerini desteklediğini aktaran Çevik, Erdoğan’ın da karşılık olarak ‘İstanbul Sözleşmesi nas değildir, bizim için ölçü değildir’ sözlerini sarf ettiğini söyledi. Adem Çevik, “Peru, Macaristan, Bulgaristan, Ermenistan gibi birçok ülke İstanbul Sözleşmesi’ne şerh koymuştur. Birçok Avrupa ülkesi ise hâlâ uygulamaya koymamıştır bu sözleşmeyi. Maalesef Türkiye ise şerh koymadan, çekince olmaksızın bu sözleşmeyi ilk imzalayan ülke olmuştur” şeklinde konuştu.
Velayet, nafaka, çocuk haczi...
Çevik, şöyle devam etti: “İstanbul Sözleşmesi’nin haricinde diğer problemleri de gündeme getirdik. Mal rejimi adaletsizliğini dillendirdik. ‘Çocuk icrası insanlık suçudur kalkmalıdır’ dedik. Cinnet ve cinayetleri önlemek için velayet ortak olmalı görüşünü paylaştık. Ebeveyne Yabancılaşma Sendromu 27 ülkede tanınırken bizim ülkemizde de tanınmalıdır, ifadesini kulandık. Çünkü boşanan eşler arasında çocuk duygusal istismar aracı oluyor. Çocuğun velayeti annede kalsa babaya, babada kalsa anneye kinlendiriliyor maalesef. Süresiz nafaka zulmünün 30 yıldır toplumda oluşturduğu tahribatın boyutunu anlattık.”
Genç evliler için bayram olsun
Genç evliler meselesine de değinen Çevik, sözlerini şöyle tamamladı: “Genç evlilik mağdurlarının yaşadıklarını da anlattık. Genç evliliğin teşvik edilmek yerine yasaklanması, Türkiye’nin geleceği açısından korkunç tehlikelere yol açmaktadır. Bu nedenle binlerce genç cezaevindedir. Bu tutukluların serbest bırakılarak Ramazan Bayramında genç annelere ve çocuklarına çifte bayram yaşatılmasını talep ettik. İnşallah tüm bu sorunlar en kısa süre içerisinde çözülerek ve Türkiye aydınlık yarınlara güçlü aile yapısıyla yürüyecektir.”
İstanbul Sözleşmesi baz alınarak 2012 yılında çıkarılan 6284 sayılı kanunun aile yıkıcı unsurları şöyle:
-6284 kapsamında; kadının en küçük şikayetinde dahi babalar evlerinden en az 1, en fazla 6 ay uzaklaştırılıyor. Şikayetlerde şiddetin meydana geldiğine dair belge veya rapor aranmıyor. Şikayetçi kadının beyanı esas/delil kabul ediliyor.
-Eşler arasında yaşanan tartışmada kadın şikayetçi olmasa dahi komşularının polise ihbarda bulunması sonucu da erkek; evinden, eşinden, çocuğundan 6 ay uzaklaştırılıyor.
-Yarım seneyi bulan uzaklaştırma kararları ile yuvadaki sıcaklık bozuluyor, küçük çaplı problemler dahi ‘uzaklaştırma’ sonrasında sonu boşanmaya varıyor.
-6284 ile “şiddet” kavramının kapsamı da oldukça geniş tutuluyor. “Fiziksel şiddet”in yanı sıra “psikolojik şiddet”, “cinsel şiddet” ve “ekonomik şiddet” gibi tuhaf kavramlar 6284 kapsamında şiddet unsuru olarak gösteriliyor.
-Bir aile bireyinin eşine TV kumandasını vermemesi ‘psikolojik şiddet’, erkeğin hanımının istediği herhangi bir şeye ‘almama’ yönünde fikir beyan etmesi “ekonomik şiddet” sayılarak hakkında 6 aya kadar evinden uzaklaştırma kararı veriliyor.
-6284 ile evinden atılan erkeklere psikolojik destek verilmiyor.
-Delilsiz şekilde suçlanarak kapı önüne konulan babaların barınma ihtiyacı da karşılanmıyor.
-Eğer erkeğin anne-baba evi ve iş yeri, uzaklaştırma kararı bulunan eşinin yaşadığı eve 50 metre yakında ise annesinin evine ve iş yerine gidemiyor. Gitmesi durumunda hakkında tedbir hapsi uygulanıyor. Erkek, adeta cinnete sürükleniyor ve eşine daha sert karşılık verme psikolojisine sokuluyor.
-Yarım seneyi bulan uzaklaştırma kararları ile yuvadaki sıcaklık bozuluyor, küçük çaplı problemlerin dahi ‘evden uzaklaştırma’ sonrasında, sonu boşanmaya varabiliyor.
-6284 sayılık kanuna dayanak oluşturan ve İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ne göre, delilsiz-kanıtsız evinden uzaklaştırılan erkekler, uzlaşmak için eşiyle bir araya getirilemiyor. Her ihtilafla ilgili sorun çözmenin ilk unsuru “uzlaşma görüşmesi” olmasına rağmen, aralarında problem olan eşlerin uzlaşması için bir araya getirilmesi suç sayılıyor. Çiftleri uzlaştırmak isteyenler hakkında cezai işlem uygulanıyor, onlara da uzaklaştırma kararı veriliyor…
Uluslararası Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Buluşması'nda Başbakan Erdoğan, Emine Erdoğan, Güldal Akşit ve Selma Aliye Kavaf, AKP iktidarı döneminde kadın erkek eşitliğinin sağlanması yolunda önemli gelişmeler yaşandığını savundu; Ortadoğu ülkelerindeki kadınların sorunlarının görmezden gelinemeyeceğini söyledi.
Emine Erdoğan ise "Esasen toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda verdiğimiz mücadele bir hak mücadelesinden öte, altını çizerek ifade ediyorum bir ölüm kalım mücadelesidir" dedi.
Dünyanın her yerinde kadınların pek çok zulümle karşı karşıya olduğunu söyleyen Erdoğan, "Irak´ın, Afganistan´ın, Darfur´un, Filistin´in şimdi de Libya´nın dul kadınları yaşadıklarını anlatmaktan çekiniyor yardım dahi isteyemiyor" diye konuştu; kadınların yardım istemesini beklemek yerine harekete geçmek gerektiğini söyledi.
Erdoğan ayrıca Türkiye'de son sekiz yılda cinsiyet eşitliği konusunda önemli gelişmeler yaşandığını da savundu.
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu'nun düzenlediği "Daha Eşit Bir Dünya için Cinsiyet Eşitliği Komisyonlarının Rolü" temalı uluslararası buluşma Grand Cevahir Otel'de başladı.
İki gün sürecek toplantının açılışına Başbakan Erdoğan, eşi Emine Erdoğan, kızı Sümeyye Erdoğan, Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Başkanı Güldal Akşit, yabancı ülkelerden temsilciler ve bazı davetliler katıldı.
Sefa Saygılı
İstanbul Sözleşmesi zehirli meyvedir!
08 Haziran 2019 Cumartesi
01.06.2019 tarihinde Haliç Kongre ve Kültür Merkezinde Sayın Cumhurbaşkanımızın katılımı ile MİLLİ İRADE toplantısı gerçekleştirildi. MİLLİ İRADE toplantısına şehrimizin dernek ve vakıf başkanları ile kanaat önderleri katıldı.
Yaklaşık 750 civarındaki katılımcı sözlü veya yazılı olarak temel meseleleri Cumhurbaşkanımıza bizzat ifade ettiler. Aile politikalarının hataları yönlerini, İstanbul Sözleşmesini ve 6284 sayılı yasayı eleştiren bir katılımcının konuşması defalarca büyük alkış ve tebrik aldı. Bu konuşmanın üzerine söz alan bir kadın derneği temsilcisi avukat hanım; İstanbul Sözleşmesi’nin arkasında olduklarını söyleyerek savunmaya kalktığında büyük bir protesto ile yuhalandı. Sayın Cumhurbaşkanımız topluluğu sakinleştirerek “İSTANBUL SÖZLEŞMESİ NAS DEĞİLDİR” sözünü sarf ederek protestolarının haklılığını ve sözleşmenin kaldırılabileceğini ifade etti.
Bu yazımızda protestolarla karşılanan bu sözleşmenin kapsamından söz etmek istiyoruz:
Türkiye, Avrupa Konseyi (İstanbul) Sözleşmesi’ni 11 Mayıs 2011tarihinde imzalamış ve 14 Mart 2014’de onaylamıştır.
Bulgaristan, Hırvatistan ve Macaristan’da reddedilen; Almanya’da çekincelerle ancak 2018 yılında kabul edilen sözleşmeyi, Rusya Federasyonu ise mahzurlu gördüğü için vazgeçme aşamasında bulunmaktadır. İşte bu zehirli meyve/İstanbul Sözleşmesine ilk imzayı (stratejik derinlik iddiasında olan) Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu gururla attığını açıklamıştır. İstanbul Sözleşmesi dayanak tutularak (Ahmet Cevdet Paşa ve Mecelle’ye dil uzatan, İslam Hukuku yoktur diyen) Prof. Dr. İzzet Özgenç tarafından 6284 sayılı yasa olarak hazırlanmıştır.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİNİN
KAPSAMI VE YAPTIRIMLARI
a- Anayasa 90/5 m. uyarınca, İstanbul Sözleşmesi Kanun hükmündedir. Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. İstanbul Sözleşmesi hükümleri Yasama, Yürütme ve Yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ile kişileri bağlayan temel hukuk kuralıdır.
b- Taraf devletler kadınların daha aşağı düzeyde olduğu düşüncesine veya kadınların ve erkeklerin toplumsal olarak klişeleşmiş rollerine dayalı önyargıların, törelerin, geleneklerin ve diğer uygulamaların kökünün kazınması amacıylakadınların ve erkeklerin sosyal ve kültürel davranış kalıplarının değiştirilmesine yardımcı olacak önlemleri alacaklardır.
c- Taraf devletler, kültür, töre, din, gelenek veya sözde “namus” gibi kavramların bu Sözleşme kapsamındaki herhangi bir şiddet (fiziki, psikolojik, cinsel ve ekonomik) eylemine gerekçe olarak kullanılmamasını temin edeceklerdir. Bu özellikle, mağdurun kültürel, dini, sosyal ya da geleneksel olarak kabul gören uygun davranış normlarını ve törelerini ihlal ettiği iddialarını da içermektedir.
d- LGTBİ (eşcinsel ve benzerleri) bireyleri İstanbul Sözleşmesinin sağladığı koruma kapsamındadır. 5237 sayılı yeni Ceza Kanunu’nda da aynı şekilde tarafları «Kişi” ve “Kimse” olarak tanımlamak suretiyle cinsiyet eğilimlerini teminat altına almıştır.
e. İstanbul Sözleşmesi ile “AİLE İÇİ” ifadesi yerine “EV İÇİ” ifadesini kullanılmak suretiyle evlilik veya akrabalık ilişkileri dışında partner, sevgili ve diğer cinsel eğilimli kişilerin de korunma ve yaptırımlardan yararlanması sağlanmıştır.
f-Ev içi ile birlikte toplumsal cinsiyete dayalı şiddet ifadesiyle her aşama, her yer ve her zaman diliminde sözleşme ve sözleşmeye bağlı yasanın uygulanmasını genellemektedir. Taraf devletleri her türlü şiddetten sorumlu tutmaktadır.
g- İhbar hakkı ve yükümlülüğü ile tarafların şikâyetçi olmadığı konular için dahi soruşturma ve cezalandırma yolu açılmaktadır.
h- Şiddet (fiziki, psikolojik, cinsel ve ekonomik) dışında ISRARLI TAKİP MAĞDURU tanımı ile yeni bir fiil ve suç ihdas edilmiştir. Her kişi, sıfatı ne olursa olsun, rahatsızlık duyduğu herhangi bir konuda diğer kişileri yaptırımla karşı karşıya bırakabilecektir.
j- Taraf devletler, Sözleşme kapsamındaki şiddet eylemlerinde arabuluculuk ve uzlaştırma da dahil, zorunlu alternatif uyuşmazlık çözüm süreçlerini yasaklamak üzere, gerekli hukuki veya diğer önlemleri alacaklardır.
İstanbul Sözleşmesi 81 maddeden oluşmaktadır. Türkiye çekince dahi koymadan aynen imzalamıştır. Sözleşme hükümlerine uygun olarak 6284 Sayılı Kanun, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününe denk getirilerek 2012 yılında yürürlüğe konulmuştur.
Ailelerin felâketi demek olan 6284 sayılı yasanın da kaynağı 2011 yılında imzalanan İstanbul Sözleşmesidir. Bu sözleşme taraf ülkelere DİN, KÜLTÜR, TÖRE, NAMUS, GELENEK değerlerinin gerekçe olarak öne sürülmesinin önlenmesini ve kökünün kazınması için gereken yasal ve diğer tedbirlerin alınacağı yükümlülüğünü getirmiştir. 6284 Sayılı Yasa da bu anlayış ve kapsamda hazırlanmıştır.