DR ERDEĞAN ZAİM DR YILDIRIM RAMAZANOĞLU ?
ABDURRAHİM BARIN  ANKARA KARUM

Çok değerli kardeşlerim,

Covid-19 hakkındaki
tıbbi ve toplumsal değerlendirmelerimi içeren bu mesajımı ve ekini,
sonuna kadar incelemenizi, özellikle istirham ediyorum,
teşekkür, selam ve saygılarımı sunuyorum.

Johns Hopkins Üniversitesi tarafından,
04.04.2020 tarihinde,
Covid-19 ile ilgili olarak tamamlanan,
en güncel ve en doğru uluslararası verileri,
bu mesajımın ekinde,
7 sayfalık tek bir dosya halinde sizinle paylaşıyorum.

Bu verilerden hesaplayarak hazırladığım
çok önemli bilgileri ve bilimsel sonuçları,
özetleyerek size iletiyorum.

Ekteki dosyada,
207 ülke + 2 yolcu gemisi sıralanmıştır.

207 ülkenin 52'sinde hiç ölüm yok,
30 ülkede ise sadece 1 ölüm vardır.

Aynı 04.04.2020 tarihi itibarıyla,
Sağlık Bakanlığımızın da doğruladığı bu verilere göre, ülkemiz

23,934 vaka sayısı ile,
dünyada ilk 9. sırada,
501 kişilik ölüm sayısı ile,
dünyada 12. sırada yer almaktadır.

Öte yandan,
vaka sayısında "ilk 10 sırada" bulunan ülkelerin vaka toplamı 941,198 olup,
dünyadaki tüm vakaların (1,162,530) %81'ini temsil etmektedirler.

İlk 10 sıradaki ülkelere ait ölüm sayısı ise 54,983 olup,
dünyadaki tüm ölümlerin (62,452) %88'ini temsil etmektedirler.

Ayrıca, bahsi geçen ilk 10 ülke içinde,
yine 04.04.2020 itibarıyla,

"ölümlerin vaka sayısına oranı" en düşük olan ülke,
%1.4 ile Almanya "en iyi 1. sırada",

Türkiye ise, %2.1 ile "en iyi 2. sırada" bulunmaktadır.

Bu son veri ve "hastalığın yurdumuza oldukça geç girmesi",
Türkiye için çok olumludur.

Ülkemizde ilk Covid-19 vakasının tespit edildiği 11.03.2020 tarihinden 04.04.2020 tarihine kadar
geçen 24 günde,

Türkiye'de, "vaka sayısı" ve "iyileşen sayısı" hızla artmaktadır.

Vaka sayımızın artması, kötüye yorumlanmamalıdır.

Çünkü, yapılan test sayısının hızla artması,
tespit ettiğimiz yeni vaka sayısını tabii ki artırmaktadır.
Bu önemli bir gelişmedir.

Üstelik, "günlük vaka sayısı artış hızı",
aynı 24 günlük süredeki "günlük test sayısı artış hızına" göre
biraz daha yavaş artmaktadır.

Bu da önemli ve olumlu bir gelişmedir.

Ayrıca, "iyileşenlerin artması" ise,
sağlık hizmetlerimizin etkinliğini göstermektedir.

Fakat,
tüm bunlar,
asla tedbirleri gevşetmemize ve rehavete
neden olmamalı,
tam tersine,

bir defaya mahsus,
hafta içi en az 5 günlük
kesintisiz ve mutlak bir genel sokağa çıkma yasağı ciddiyetle düşünülmelidir.

Bu uygulama,
gerekirse, peş peşe "iki defa hafta içi 5 gün" olarak da düşünülebilir.

Hafta sonu ise, sadece acil insani ihtiyaçlar için ve katı kurallar dahilinde,
bu sokağa çıkma yasağı kısmen gevşetileblir.

Böylece, henüz yakalayamadığımız
"bulaşmanın pik (tepe) noktasına",

olabilecek en düşük düzeyde ve en erken zamanda ulaşmamız,
yani yükselen bulaşma eğrisini
en makul ve en erken bir noktada kırmak suretiyle,

yönünü aşağı çevirmemiz mümkün olabilecektir.

Aksi halde,
oluşabilecek önemli muhtemel tehlikeler şunlardır:

1) Biz virusun yükselen bulaşma eğrisini
olumlu yönde bir an önce
"aşağı doğru kırmazsak",

hastanelerde artan izdiham,
ülkemizin acil, yoğun bakım ve uzman personel kapasitesini yetmezliğe sokup,

hizmet etkinliğimizi azaltarak,
stratejik gücümüzü olumsuz yönde "aşağı doğru kırabilir"

2) Şu anda,
Covid-19 dışındaki
tüm sorunlara ait tedaviler ve ameliyatlar
olabildiğince ertelenebilmelidir,
nitekim ertelenmektedir.

Ama bu sürenin çok uzaması,
yani "tehir edilen sorunların"
ve "randevuları belirsizce bekletilen hastaların" birikmesi,

çok daha farklı problemlere yol açabilir.

3) Sağlık personeli içinde virüsle enfekte olanların sayısı,
gittikçe daha kritik bir faktör haline gelebilir.


Yukarıdaki 3 temel husus,
bugüne kadar mükemmel yönetilmiş olan sürecin

artılarını

hızla ortadan kaldırabilir.

SONUÇ OLARAK,
ZAMANA KARŞI YARIŞMAKTAYIZ.

VİRUS BİZİM YÜKSEK KAPASİTE VE MÜCADELE GÜCÜMÜZÜ
KIRMADAN,

BİZ ONUN YÜKSELEN BULAŞMA EĞRİSİNİ

İVEDİLIKLE KIRMALIYIZ.

BU NOKTAYA ÇOK YAKINIZ,

TOPLUMUN PSİKOLOJİK OLARAK HAZIR OLDUĞU,

HATTA TALEP ETTİĞİ,

İYİ PLANLANMIŞ

KISA BİR SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI İLE,

BU AFETE KARŞI

SON ULUSAL DARBEYİ

DERHAL VURABİLMELİYİZ.

Saygılarımla

Dr. Yıldırım Ramazanoğlu