-Sanayicinin bürokrasiden
çok şikayetçi olduğunu söylemiştiniz
bize bu konuda bir şeyler söylemek ister misiniz?
Türkiye’nin bürokrasi geçmişi de geleceği de çok kötü
maalesef.
Cumhurbaşkanımız 2002’de dedi ki: ‘
Devlet milletin emrindedir.’
Bu söz aslında devlet milletin emrine geçecektir.
2002’ye kadar öyle değildi çünkü.
Bunu duyunca ben çok heyecanlandım
ama değişen çok şey olmadı.
Osmanlı’dan beri böyle.
Bir anlaşma vardır
Balta limanı anlaşması.
Balta limanı anlaşmasında
Osmanlı tebaası Anadolu’da ticaret yapamaz! Diyordu
. Ticaret yapanı tutup hapse atıyorlardı.
Geldiğimiz noktayı söyleyeyim.
Avrupa Serbest Bölgesinden imalat yapıyorum.
Burada yapmış olduğum imalatın vergisini alırken devlet diyor ki burası Türk toprağıdır vergisini vereceksin.
Evet Türkiye serbest bölgeler gümrük hattı dışındadır ama Türk toprağıdır vergini vereceksin.
Biz de vergimizi veriyoruz güzel.
Bu sefer Avrupa ile rekabete gelince bir dakika diyor
sen üçüncü dünyasın,
ben seni Çin kabul ederim diyor
. Her türlü koruma önlemlerini sana uygularım diyor.
Ben Konya’daki bir müşterime
20 günden önce ben malzeme veremiyorum.
Çünkü ben TSE’de 20 gün inceleniyor.
Ama Almanya ile ilişkilerimizi görüyorsunuz,
ona rağmen gümrük birliğinden elde ettiği haklarla
malzemesini üç günde Konya’ya indiriyor.
Bizim gümrükçülerimiz adamlara hiçbir şey diyemiyor
. Gümrükte kamyonu bile durduramıyorlar
evrak üstünden kontrol ediyorlar.
Malları direk Konya’ya gidiyor.
Bütün müşterilerimizi böylelikle alıyorlar.
Bunu ben sanayi bakanına anlattım.
Maalesef bir çare bulamadılar.
Hele şu gümrükleri bir görseniz
zannedersiniz ki kapitülasyon yöntemiyle yönetiliyor
. Yani o neydi,
Fransızlar gümrüklere gelmişlerdi
oraların sahibiydiler
Türk insanlarının yollarını tıkıyorlardı orada.
İhracatımızı engelliyor ithalatımızı durduruyorlardı.
Devletin, sanayinin gelişmesine engel oluyorlardı
. Bizdeki gümrükler de
kapitülasyon döneminden
daha ağır şartlarda
kendi sanayicisine ve milletine
resmen saldırıyor.
-Ürettiğiniz yerli ve milli ürünleri
yurt içine satamaz halemi geldiniz?
Bunu mu ima ettiniz?
Bir tanesi bu ihracat yapamıyoruz.
-Nasıl oluyor bu?
İhracatınızda bin bir çeşit engel çıkarıyorlar.
Ben kendi yaşadığımdan örnek vereyim.
Biz malzemeyi ihraç ediyoruz Türkiye’de Türk işçisiyle üretiyoruz. Yazmışlar; şunu yaparsan Türk menşei kazanır diye. Benim imalatım bunları kazandığı halde gümrük bize Türk menşei belgesi verilmiyor. Vermem dese mahkemeye giderim. Onu da yapmıyor. Mahkeme de diyor ki gümrükten olumsuz bir cevap aldıysan bana gelebilirsin. Olumsuz bir cevap almamışsın dava açma hakkın yok. İhracatı da bu şekilde durduruyor. Hammaddenizi getiriyorsunuz Türkiye’de yok ne yapacaksınız? yurt dışından alacaksınız… Yurt dışından aldınız işlediniz malzemeniz Türk malı değil Avrupa’ya ihraç edemezsiniz. Gümrük birliği sadece Türk malları için geçerli. Amerika’ya satamazsınız biz de ne yapıyoruz ancak üçüncü dünyaya satabiliyoruz. Rekabet imkânı yok rekabete katılmamıza imkân vermiyor.
-Eklemek istediğiniz başka bir şey var mı?
Yaptığımız toplantıda bizim meclis başkanımız İkitelli Müteşebbis heyet Başkan Vekili Nihat Tunalı dedi ki: “Bir iş yerinde bir parselde bir iş yeri olacak. Bunun dışına çıkmamız lazım. Biz kooperatif olarak üç yüz beş yüz iş yeriyiz. Bunun kooperatifler yolundan yürümesi lazım. Bakana kadar çıktık netice alamadık dedi. Ben de şunu söylüyorum sen devlet olarak İkitelli’nin kuruluşunda arsayı parayla veriyorsun. OSB’yi kuran sanayiciler kendi aralarında kurmuş oldukları yönetimlerle alt yapıyı yaptırıyorlar. Binayı kendi paramızla yaptırıyoruz. 25 yıl gibi bir insan ömrünün çalışma dönemini geçirdiği, emek harcadığı işi bu kadar yıl sonra çocuklarımız, mirasçılarımız aynı işi yapmak istemeyip kiralamak suretiyle devam ettirmeye kalktıklarında burası OSB’dir burayı kiralamak suretiyle para elde edemezsin diyorsunuz. Bu bizim varlığımıza el koymaktır. Sevgili bakanım.
-Şimdiye kadar pek bahsedemedik fakat siz golf sporu ile de uğraşıyorsunuz. Ne zaman başladınız? Golf oynarken neler hissediyorsunuz kısaca bahsedebilir misiniz?
Misafirlerimizi ağırlamak için gittiğim otelde golf milli takımımızın hocası olan Adnan Bey ile tanıştım. Beni kırmayarak benimle çalıştı ve kısa zamanda beni yetiştirdi. İş dünyasının zorluklarını biliyorsunuz işten sonra oynanan 9 veya 3 çukur beni bu zorlukların içinden sağlıklı, konsantre bir zihne doğru çeker çıkartır. Hele hele iyi bir rakip ve iyi bir oyun eşiniz var ise Golf’ten çok büyük keyif alırsınız.
Emre Baktıroğlu
|