Sadece Bakırköy’ün değil, tüm hasta ve hasta yakınlarının, yardıma muhtaçların Melek Ablası Havva Arslan, 1944 yılında Eskişehir’de dünyaya gelir. Henüz 1 yaşındayken önce annesini sonra babasını kaybeder. Daha sonra çocuksuz bir aileye evlatlık verilir. 14 yaşında kendisinden 5 yaş büyük olan bir astsubay ile mutlu bir şekilde evlenir. 1972 yılında henüz 28 yaşındayken kas hastalığının en ağır türlerinden birine yakalanır ve 3,5 yıl boyunca konuşamaz, yemek yiyemez, su içemez.
Birgün gazete küpüründe gördüğü adresle Çapa’ya gider. Prof. Dr. Reşat Etaner ile tanışır. Etaner, Melek Abla’yı Amerika’dan yeni gelmiş olan Prof. Dr. Coşkun Özdemir’e yönlendirir ve hayatı değişir.
Hayatını hasta ve hasta yakınlarına adayan Havva Arslan namı diğer Melek Abla, Melek abla olmadan önce evi, eşi ve kızıyla örülü bir dünyada yaşıyormuş. Ama yakalandığı kas hastalıklarının en ağır türlerinden biri olan Myastenia Gravis hastalığı her şeyden soyutlanmış olan bu küçük dünyanın duvarlarını çatlatıvermiş. İşte o günden bu yana Melek ablanın dünyasında yalnızca evi, eşi ve çocuğu değil, hastalar, hastalıklar, doktorlar ve hastaneler de var.
Bu hastalığa yakalandığı zaman Havva Arslan henüz 28 yaşında. Şiddetli kas zayıflığı anlamına gelen Myastenia Gravis kendi dokusundaki antijenleri yabancı madde gibi görerek antikor üreten bir hastalık. Bazen sonu ölümle biten bir hastalık olduğu halde, Arslan üstesinden gelmeyi başarmış.
Eşinin ve doktorlarının desteği ile 1976 yılında bu hastalıktan kurtulan Havva Arslan’ı, hastaneler doktorlar arasında geçirdiği beş yıl derinden etkilemiş, onun yaşam görüşünü değiştirmiş. Yeniden konuşmaya ve hareket etmeye başladığı gün, bu hastalığı yaşayanlara yardımcı olmayı düşünüp ve 1978 yılında kendi deyişiyle "Benim çektiklerimi, kimse çekmesin" diye Kas Hastalıkları Derneği’ni kurmuş.
1988 yılında kurduğu Kas Hastalıkları Derneği uluslararası bir dernek olur. 1984 yılında "Yılın Annesi" seçilen Havva Arslan halka yardımlarından dolayı doktorlar ve hastalar tarafından "Melek Abla" unvanını alır.
1990 yılında ise Arslan, "Alo Sağlık Hattı"nı kurup doktorlar ve hastalar arasında köprü görevi gören bu hattın çalışmalarını kendi evindeki bir odadan yıllarca yürütmeye çalışır. 5 yıl boyunca bu görevi üstlenen Arslan, telefon faturalarını ödeyemediği için bu hattı kapamak zorunda kalır.
Şu anda ise "Alo 184 Sağlık Hattı" adı altında bu görev devlet tarafından üstlenilmiş durumda. 4 çocuk annesi Arslan, 2002 yılında oğlu Sami Arslan'ı kaybeder. 2007 yılında ise kansere yakalanır ve 2008 yılında bu hastalıktan da kurtulur.
EN BÜYÜK PROJESİ ANADOLU EVİ...
Buraya kadar anlatılanlar hikayenin dili geçmişli bölümüydü. Havva Arslan bundan sonrasını önemsiyor. Vefat etmeden önce gerçekleştiğini görmeyi dilediği bir projesi var: Hasta konuk evi.
Havva Arslan projesini şu sözleriyle anlatıyor.
"Tek amacım hasta konuk evi. Bu kadar insanı tanıdım, tedavi ettirdim, iş buldum, ev tuttum, evlilik yaptırdım, çocuklarını doğurttum.
Amacım hastaların çilesini bitirmek. Hastalığına deva bulmak için büyükşehirlere gelen Anadolu insanı. Hastalıkların menbaı Anadolu. Yarısı akraba evliliği yapıyor. Sadece benim iyileştiğim hastalığın 77 türü var. Polis polisevine, öğretmen öğretmenevine, subay subayevine gidiyor. Öğrenci, yurduna gidiyor. Anadolu insanı niçin düşünülmüyor? Bu insanlar nereye gidecek? İstanbul’da o kadar dernek var ki. Çoğu kumarhane gibi oldular. Bunlar acaba denetleniyor mu, kendi şehirlisine ne yapabiliyorlar? Her dernek birkaç odasını yapsa koskoca bir otel olur. Ama burası otel gibi değil, ordu, polis ve öğretmenevi gibi çalışmalı. Hangi hasta nereden geldiyse o şehrin odalarında kalmalı. Bana ulaşan işini hallediyor ama ulaşamayanlar çoğunlukta. Otogara inen, nereye nasıl gideceğini bilmeyen bir garibin gidecek bir yeri yok İstanbul’da..."
Havva Arslan, hasta konuk evi projesinin, doktorların da bir isteğine cevap vereceğini söylüyor. Ona göre, hasta konuk evlerinin bir bölümü, bir araya gelebilmeleri ve dinlenebilmeleri için doktorlara ayrılabilir. Bu öneriyi çok sayıdaki doktor bizzat kendisine iletmiş.
Adının Anadolu Evi olmasını istediği hasta konuk evi için Melek abla işadamları ile özel ve resmi kurum ve kuruluşlardan destek bekliyor.
Faaliyetleri gazete ve televizyonlarda yüzlerce haberle kamuoyuna duyurulan Melek Abla’ya, resmi ya da özel kurumlar tarafından da, onun için manevi değeri yüksek plaket ödülleri verilmiş.
Siyasetçilerin ve işadamlarının ellerinden sayısız ödül alan Melek Abla’yı ödüllendirenlerden biri de 8. Cumhurbaşkanı merhum Turgut Özal.
HAYAT HİKAYESİ FİLM OLACAK
Bakırköy’de 1972’de ikamet etmeye başlayan Melek Abla, danışma hattını kapatalı yıllar olsa da, ama o artık Melek abladır. Başı sıkışan hâlâ onu arıyor. O da elinden geldiğince yardım etmeye devam ediyor. Melek abla şimdilerde film hazırlıkları içinde. O anlatıyor yönetmen Oğuz Kürşat Candan ve Yazar Adnan Siyahoğlu kaydediyor. Amaçları bir kitap, belki de bir film yapmak...