Metan hidrat, yüksek basınç ve düşük sıcaklıkta metan gazının buz içine hapsedilmiş halidir. Okyanus tabanının altındaki çökeltilerde ve karada permafrost altında bulunurlar. Katı halde 1 metreküp gaz hidrattan gaz haline geçtiği zaman 164 metreküp gaz elde edilebilir.Geçtiğimiz 15 yıldır kaya gazı üretiminde kaydedilen hızlı artış ve üretim maliyetlerinin aşağıya çekilmesi doğal gaz piyasalarında önemli bir değişime yol açtı. Birçok kişi bu büyük değişime kaya gazı devrimi adını verdi.
Kaya gazı devrimi aslında 2002 yılında başladı. 2005 yılından itibaren “kaya gazı devrimi” tabiri gittikçe kabul görür ve yaygınlaşırken, nedense 2009 yılından sonra “kaya gazıyla ilgili sessiz bir devrim başlıyor” manşetleriyle birdenbire popüler oldu. Gerçi “sessiz devrim” ne demek hala anlamış değilim ama bu benim cahilliğim. Bence önemli olan devrimi önceden haber almaktır. İş işten geçtikten sonra davul zurna eşliğinde duymak değil.
Şimdi ise ikinci bir devrimin LNG’de yaşanacağı iddia ediliyor. Gerçi birçok kişi bu devrimle LNG ticaretinin toplam gaz ticaretindeki payının hızla artmasını kast ediyor ama benim algım başka. Bunu aşağıda açıklayacağım.
Devrim diye tabir ettikleri şeyleri önceden göremeyenlerin bu devrimlerin ne kadar önemli olduğu ve bizi nereye götüreceği konularındaki demeçlerine veya yönlendirmelerine sizi bilmem ama ben şahsen prim vermem.
Bu yazıda doğal gazda henüz gerçekleşmemiş üçüncü bir devrimden bahsedeceğim. Gaz/Metan hidrat devrimi. Belki bir 10 yılı daha var ama bence en azından öteki iki devrim kadar önemli.
Gaz hidratlara girmeden önce önceki iki devrimin neleri değiştirdiğine değinmek istiyorum.
KAYA GAZININ SESSİZ DEVRİMİ
ABD’de kaya gazı üretiminin toplam gaz üretimindeki payı 2004 yılında yalnızca yüzde 5 iken, 2007 yılında bu oran yüzde 10’a, 2016 yılında da yüzde 60’a çıktı. Global açıdan bakıldığında asıl önemli olan şu: Bu “sessiz devrim” 2009 yılında (Rusya’yı geçerek) ABD’yi dünyanın en büyük gaz üreticisi haline getirdi. Kaya gazı devriminin Amerika dışına sıçramasıyla doğal gazda altın çağın yaşanacağı öngörülüyordu. Bazı bölgelerde önemli hamleler yapıldı ama Avrupa dahil diğer bazı yerlerde de kaya gazı devrimi daha başlamadan bitti.
Kaya gazı devrimi zamanla bizi LNG devrimine doğru itti. Oysaki LNG’nin kaya gazından daha uzun bir geçmişi var. İlk LNG ihracatı 1964 yılında Cezayir’den İngiltere’ye yapılmıştı. 2017 yılı başında ise LNG ithalatı yapan ülkelerin sayısı 40’a dayandı.
2000-2008 yılları arasında ABD’de bir taraftan kaya gazı üretimi artarken diğer taraftan LNG ithalat kapasitesi artıyordu. Sonuç olarak bahsi geçen dönemde LNG terminallerinin kapasite kullanım oranı yüzde 10 civarına indi. Bakıldı ki kaya gazı üretiminin önünde durmak mümkün değil, LNG ithalat terminalleri ihracat tesisine dönüştürülmeye ve yeni LNG ihracat tesisleri yapılmaya başlandı. Hatta düzinelerce yeni tesis başvurusu yapıldı. Öyle ki, önümüzdeki 5 yıl içinde ABD’nin Avustralya ve Katar’dan sonra dünyanın en büyük üçüncü LNG ihracatçısı olması bekleniyor. Aklıma şöyle bir soru takılıyor: Daha önce LNG ithalat terminallerine milyarlarca dolar yatırım yaparak bir fiyaskoya imza atan sektör şimdi LNG ihracat kapasitesine yatırımla büyük karlara mı yoksa yeni bir fiyaskoya mı imza atacak? Cevabını bilmiyorum ama düşünmenizi salık veririm.
Kaya gazı devrimini arkasına alan Cheniere Energy, Louisiana’da bulunan Sabine Pass LNG tesisinden ihracata Şubat 2016’da başladı. Şimdiye kadar 100 kargodan fazla LNG ihracatı yapıldı. Dahası, yaklaşık 60 yıldır net gaz ithalatçısı olan ABD büyük bir ihtimalle ilk defa bu sene net gaz ihracatçısı haline gelecek.
NE İDÜĞÜ BELİRSİZ LNG DEVRİMİ
LNG’nin toplam gaz ticaretindeki payının şimdiki yüzde 40’lar civarından 2040’ta yüzde 50’nin üzerine çıkacağı, yani doğal gaz ticaretinde LNG’nin daha baskın hale geleceği bekleniyor.
LNG devrimini devrim yapan toplam gaz ticareti içindeki payının artması değildir. Doğal gaz piyasalarında bazılarına göre 2022, bazılarına göre 2024 yılına kadar LNG bolluğu olacağını artık sağır sultan bile duymuştur. LNG bolluğu, piyasa dinamiklerinin hızlı bir şekilde değişmesine yol açıyor. Nedir bunlar? LNG’nin gittikçe daha derinliğe sahip likit bir mal piyasası haline dönüşmesi; petrole endeksli kontratlara bağlı olan LNG fiyatlarının giderek yaygınlaşması; LNG kontratlarında varış noktası (destination clause) maddesinin artık çok rahat bir pazarlık unsuru haline getirilmesi (şu anda LNG kontratlarının yüzde 40’ından azı varış noktası maddesine sahip); yeniden ihracat maddesinin artık giderek yaygınlaşması; kontrat sürelerinin kısalması; kontratlardaki fiyat revizyonunun daha sık aralıklarla yapılması; LNG’nin global bir ürün piyasası haline gelmesi vesaire. LNG’yi önemli kılan bir diğer konu da ilk defa 2005 yılında ABD Meksika Körfezinde devreye alınan yüzer LNG’nin (FSRU) artık standart bir teknoloji haline gelmesidir. Bu konularda bir sürü makale var zaten.
Şunu demek istiyorum: LNG devrimini devrim yapan toplam gaz ticareti içinde LNG’nin payının artması değildir. LNG devrimiyle kast edilen, daha doğrusu kast edilmesi geren, LNG ticaretinin artması ve LNG bolluğu nedeniyle gaz kontrat yapılarında (boru gazı dahil) gözlenen büyük değişimdir. Artık LNG kontrat yapısının boru gaz kontratlarında da kendini hissettirdiğini izliyoruz. Müşterileriyle tüm boru gaz kontratları en geç 2019 yılında bitecek olan Cezayir ile neden kontrat yenilemesi yapılmıyor sanıyorsunuz?
ŞİMDİ GELELİM BAĞIRA BAĞIRA GELİYORUM DİYEN ÜÇÜNCÜ DEVRİME: YANICI BUZ
Metan Hidrat ya da Gaz Hidrat denilen bu devrim henüz başlamadı. Donmuş bir su ve gaz karışımı olduğundan genelde yanıcı buz olarak da adlandırılır.
Metan hidrat, yüksek basınç ve düşük sıcaklıkta metan gazının buz içine hapsedilmiş halidir. Okyanus tabanının altındaki çökeltilerde ve karada permafrost altında bulunurlar. Katı halde 1 metreküp gaz hidrattan gaz haline geçtiği zaman 164 metreküp gaz elde edilebilir. Global gaz hidrat potansiyeli konusunda çok spekülatif rakamlar mevcut. Rakamların spekülatif olduğunun en basit göstergesi de tahmin edilen gaz hidrat potansiyelinin alt ve üst limitleri arasındaki makasın çok büyük olması. Benim bildiğim en yeni çalışma dünya gaz hidrat potansiyelini 3.000 ile 30.000 trilyon metreküp (tcm) arasında gösteriyor. 2016 yılı dünya gaz rezervinin 186 tcm olduğu göz önüne alındığında ve hatta buna 215 tcm teknik olarak çıkarılabilir kaya gazı miktarı da eklendiğinde müthiş bir rakam.
İlk olarak 1960 yılında Sibirya’da keşfedildiği söylenen metan hidratlar üzerinde en çok duran ABD oldu. 1980’li yılların başlarında bugüne kadar. Keşif ve üretime yönelik çalışmaların ise 20 yıllık bir geçmişi var aslında. ABD, Kanada, Japonya, Çin, Hindistan ve Güney Kore bu konuda ulusal programlar bile yürürlüğe koydular. Mesela, Japonya 1995 yılında ulusal bir program oluşturdu. Hindistan’ın ulusal gaz hidrat programı 1997 yılında başladı. Aynı yıl Çin, gaz hidratları konusunda çalışmaya başladı.
ABD şimdiye kadar metan hidratlar konusunda oldukça yoğun çalışma yaptı ve birçok test üretimi gerçekleştirdi. Önümüzdeki yıl Alaska’da bir test üretimi daha yapılacak. Fakat asıl önemli olan metan hidratlar konusuna dünyanın en büyük gaz ithalatçılarının da ilgisinin giderek artması. Bir kaç örnek verelim.
10 yıldan fazla bir süredir metan hidratlara kafa yoran Japonlar, 19 Mart 2013 tarihinde 6 gün süren ve toplamda 120 bin metreküp gaz çıkartılan ilk test üretimini bazı problemler yüzünden durdurmuşlardı. Fakat yılmadılar. Ekim 2014’te 11 Japon şirketi tarafından kurulan bir ortak girişimle metan hidratlardan gaz üretimi konusunda ticari bir seferberlik başlattılar. Pasifik okyanusunda 1000 metre su derinliğinde ve deniz tabanının yaklaşık 300 metre altında yapılan ikinci test üretimi 4 Mayıs 2017 tarihinde başladı. İki sondajla yapılan test üretiminde birinci kuyudan 12 günde 35 bin metreküp, 28 Haziran’da hazır hale getirilen ikinci kuyudan ise 24 günde 200 bin metreküp gaz üretildi.
Son 10 yılda Çin, metan hidrat üretmek amacıyla 4 test gerçekleştirdi. En sonuncusu geçtiğimiz Temmuz ayı başında biten ve 60 gün süren testti. Bu testte Çin, Güney Çin Denizinde 1266 metre su derinliğinde deniz tabanının 200-277 metre altında toplamda 309 bin metreküp gaz üretti. Ortalama günlük üretim 5.150 metreküp. Üretilen gazın metan saflığı ise yüzde 99.5.
Hindistan halen gaz hidrat oluşumlarını keşfetmekle meşgul. Mart 2015 ile Temmuz 2015 arasında deniz derinliği 1.500 ila 2.800 metre arasında değişen ve deniz tabanından 239 ila 567 metre altında olan 42 sondaj yapıldı (Krishna-Godavari ve Mahanadi Basenlerinde). Sonrasında yapılan çalışmalar ise uygun bir test üretim yeri belirleme üzerinde yoğunlaştı. 2016 yılında Bengal körfezinde üretime müsait gaz hidrat keşfi büyük heyecan yaratmıştı. 2018 veya en geç 2019’da test üretimin yapılması planlanıyor.
Metan hidrattan gaz üretimi geleneksel doğalgaz üretim yöntemlerine kıyasla oldukça meşakkatli ve maliyetli bir iş. Kaya gazı da öyle değil miydi başlangıçta? Şimdiye kadar yapılan testlerde günlük üretim miktarı oldukça düşük. Ortalama maliyetin ise metreküp başına 200 dolar civarında olduğu iddia ediliyor. Ya 10 yıl sonra?
Japonlar gaz hidrat konusuna şimdiye kadar milyonlarca dolar harcadı ama gaz hidrat çıkartma teknolojisini hedefi olan 2023 yılında ticari hale getirebilirse şimdiye kadar yaptığı harcamaları misli misli karşılayacak. Çin ise ticari gaz hidrat üretimine 2030 yılında başlamayı planlıyor. Bunlar çok uçuk tarihler değil. Uzak ihtimal gibi gözükse de, eğer gerçekleşirse gaz piyasalarının nasıl allak bulak olabileceğini kolayca kurgulayabilirsiniz.
İşte o zaman sadece en başarılı gaz satıcıları ayakta kalacak. Ayakta kalan başarılı satıcılar ise benzerini başka yerlerde de görebileceğiniz şu 10 şarta sahip olacak: (1) kedi kadar meraklı, (2) Buldog kadar inatçı, (3) kaçamak yapan eşler kadar diplomat, (4) kendisini evine, çocuklarına adayan bir anne kadar sabırlı, (5) bir futbol hastası kadar heyecanlı, (6) bir çocuk kadar dost canlısı, (7) bir budala kadar şen, (8) dağları yırtacak kadar kendine güvenen, (9) bir pul koleksiyoncusu kadar itinalı, (10) tavşan kadar hızlı ama kaplumbağa kadar kararlı.
Peki, üçüncü devrime biz ne kadar hazırlıklıyız? Bildiğim kadarıyla, kaya gazında olduğu gibi ülkemizde gaz hidrat arama çalışmaları da yeterince yapılamamış. 2000’li yılların başlarında TÜBİTAK ve TPAO konu üzerine eğilmiş ama Karadeniz’de, batı Akdeniz’deki kıta sahanlığımız içinde yer alan bölgede, Marmara ve Ege denizlerinde gaz hidrat potansiyeli olduğu bilinmesine rağmen henüz somut bir adım atılmamış. Belki de yeterince araştırmadım. Gaz hidratlar konusunda ne yapmışız diye internette dolaşırken geçen yıldan iki gazete başlığı çok dikkatimi çekti. Sizinle paylaşayım: “Asrın projesi gaz fiyatlarını düşürecek”, “Son dakika: Türkiye’yi uçuracak gelişme! Enerjide gaz hidrat dönemi”. Ne demiş şair: Umut Fakirin Ekmeği Ye Memet ye!
İyi bir tatil geçirmenizi dilerim. Ben de ot, çalı çırpı, dal kesmekten bir gün fırsat bulursam tatil yaparım inşallah. Dedik ya, umut fakirin ekmeği.