Bir çoğumuzun kulağına oldukça yabancı gelen bu ismin aslında hayatımızın tam ortasında büyük bir yeri var.
Kimyasal saldırıya karşı koruyor...
Sudaki arseniği arındırıyor...
Çevre kirliliğini önlüyor...
BİZ ÜRETİMİNİ ENGELLİYORUZ...
Deniz Bilgen ÇAKIR H&H ÖZEL HABER
Bir çoğumuzun kulağına oldukça yabancı gelen bu ismin aslında hayatımızın tam ortasında büyük bir yeri var.
İtiraf etmeliyim ki, bundan bir süre öncesine kadar benim de aktif karbon hakkında çok fazla bilgim yoktu.
Sonra günün birinde bir adam çıkıp geldi ve “Anlatmak istediklerim var” dedi.
Anlattı da...
Aktif karbonun ne işe yaradığını, Türkiye'de üretiminin neden yapılamadığını, aktif karbon ihtiyacının hangi yollarla karşılandığını ve üretimin yapılmadığı takdirde başımıza neler gelebileceğini tek tek açıkladı.
Dinledikçe şaşırdım, tüylerim ürperdi.
Elbette durup dururken gelip, tüm bunları anlatan birine deliller, belgeler olmadan inanmak mümkün değildi.
Fakat adam elinde gayet ikna edici belgelerle gelmişti.
O adam Erhan Doğudan...
DOĞUDAN, AKTİF KARBON TESİSİNİN ÖNÜNDE
Doğudan’ın bu işle neden bu kadar uğraştığını, neden tabiri caizse bir savaş verdiğin anlatmak için önce aktif karbonun ne olduğunu, ne işe yaradığını kısa ama tatmin edici bir şekilde anlatmak gerekiyor.
Aktif Karbon Nedir? Aktif karbon, bir takım karbonların çeşitli işlemlerden geçirilerek aktive edilmesiyle elde edilen bir madde.
Peki bu madde neden bu kadar önemli? Çünkü aktif karbon, içme suyunun, başta arsenik olmak üzere tüm ağır metallerden arındırılmasında kullanılan tek madde.
Fabrikalardan çıkan atık suların arıtılmasında, baca gazlarında bulunan kimyasalların tutulmasında kullanılıyor. Yani aktif karbon aslında bizi “KANSERDEN KORUYOR”
Daha da önemlisi, aktif karbon kimyasal, biyolojik veya nükleer kaynaklı kaza ve saldırılarda kullanılacak ekipmanların üretiminde kullanılıyor. Zehirli gazlara karşı ilk savunma ve kurtarma çalışmaları aktif karbonla yapılıyor. Aynı zamanda silah sanayiinde kullanılan aktif karbon, çeliği kuvvetlendiren tek madde. Yani aktif karbon savunma sanayi için de hayati öneme sahip.
AKTİF KARBON
Şimdi gelelim Erhan Doğudan ve verdiği savaşa. 2005 yılı Temmuz ayında Savunma Sanayi Müsteşarlığı (SSM), Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Nükleer Biyolojik Kimyasal (NBC) Koruyucu Elbise Takımının yurt içinde üretimi ve tedariki kapsamlı bir Teklife Çağrı Dosyası yayınladı. (K-16) (19.07.2005)
Bu dosyayı alan 13 firmadan, biri Alman ortak girişimli 5 tanesi, 18 Ocak 2006 tarihinde, Savunma Sanayi Müsteşarlığı'na teklif verdi. Teklif veren firmalardan biri de Erhan Doğudan'ın sahibi olduğu ENF Savunma Sistemleri Şirketi'ydi.
2006 yılının Eylül ayında, SSM tekliflerin değerlendirme ve incelemesini sonlandırdı ve 12 Aralık 2006 tarihinde bu firmalardan biriyle görüşmelerin başlaması talimatı verildi.
Sorunlar da o tarihten itibaren başladı. Çünkü görüşmelerin başlatılması talimatı verilen firma, üretim kabiliyeti olan tek firma olan ENF değil, ekonomik teklif verdiği gerekçesiyle Çelikay-Atlas-Norm Grubu (ÇAN) olarak belirlenmişti.
Görüşmeler sonucunda, 15 Haziran 2007 tarihinde ÇAN ile sözleşme imzalandı. Sözleşmeye göre ÇAN 16 ay içinde SSM'ye teslimat yapacağını taahhüt etmişti. Ancak firma, aktif karbon üretimi için yeterli tesise sahip değildi. Hatta hammaddeyi Erhan Doğudan'ın sahip olduğu ENF şirketinden istemişti. Dolayısıyla 16 aylık taahhütün sona erdiği 15 Haziran 2007 tarihinde herhangi bir teslimat yapılamadı. Şirket avansı altı ay geç aldıkları gerekçesiyle, altı aylık bir ek süreleri olduğunu iddia etti. Ancak ne o altı ay içinde, ne de sonrasında herhangi bir teslimat olmadı. Bugün 21 Nisan 2011 ve hala teslimat yapılmamasına rağmen, SSM hala ÇAN'a işi durdurma talimatı vermiş değil.
İşin daha da vahim olan kısmı, ihalede zehirli ve zararlı gazlara karşı koruma sağlayacak koruma tabakasını oluşturan küresel aktif karbonun seri üretimi sırasında NBC faktörlerine karşı kalite kontrol yapılmama şartı bulunması.
Erhan Doğudan tüm bu süreç içinde, ihalede yapılan yolsuzluklar ve konunun önemi konusunda başta Savunma Sanayi Müsteşarlığı, Milli Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay olmak üzere başvurabileceği tüm makamlara başvurdu. Şikayet dilekçeleri verdi, suç duyurularında bulundu. Ancak bir sonuç alamadı. Sonuç alamadığı gibi tesisin plan ve projelerini Savunma Bakanlığı'na teslim etmesi istendi. Sonuç olarak Türkiye'de aktif karbon üretimini yapma şartlarına sahip tek firma olan ENF, ne yazık ki kapanmak zorunda kaldı.
Yaptığı girişimlerden herhangi bir sonuç alamayan Erhan Doğudan son çareyi, bildiklerini, yaşananları halkla paylaşmakta buldu ve http://www.aktifkarbon.com/ isimli bir internet sitesi açtı. Tüm yaşananları, gelişmeleri belgeleriyle bu sitede bulabilirsiniz. Doğudan'ın sitenin başına koyduğu açıklama ise durumun vahametini anlatacak nitelikte;
Bu yolsuzluk ile
Askerleriniz veya sivil savunma birimleriniz
kimyasal bir saldırıya veya kazaya karşı korumasız bırakılmakta
Ağır metallerle veya Arsenikle kirlenmiş sularınız arıtılamamakta
Soluduğunuz havayı kirleten fabrikaların baca gazları arıtılamadığı için KANSER ARTMAKTA
Fabrikaların atık suları tam arıtılamadığı için çevre kirlenmekte ve bu kirlilik size gıda olarak geri dönmekte
EVET.. Bu yolsuzluk ile kirli hava soluyup, kirli zehirli sular içerken kimyasal, biyolojik veya NÜKLEER kaynaklı kazalarda sizi kurtaracak ekipmanların üretimi de engellenmiştir.
Bir gün, bir kaza veya terörist bir eylemle böyle bir risk ile karşılaşırsanız sizi kurtarmaya gelecek birilerini beklemeyin! ÇABUK ÖLMEK İÇİN ALLAH'a YALVARIN VE DERİN DERİN NEFES ALIN. Bu sayede daha çabuk ölüp acılarınızdan kurtulursunuz.
Ben memleketim için senelerimi ve tüm enerjimi verdim, bu yolsuzluğu durdurmak için her yolu denedim ama şimdiye kadar bu yolsuzluğu engelleyemedim.
Belki....Bu bilgileri halkımla paylaşırken, ülkemin zaaflarını da açıklamış oluyorum ama biliyorum ki ülkemin düşmanları zaten bunları biliyor. En ufak bir pişmanlığım yok ve olabilecek hiçbir kötü eylemden artık sorumlu değilim
Bundan sonra DEVLET BÜYÜKLERİMİZ NE YAPARSA HAKLIDIR zihniyetinde futbol takımı tutar gibi parti tutan ve tepkisini göstermeyen halk, görevini yapmayan bürokratlar, görevini yapmayan hukuk suçludur.
Beni de teröristlere yol gösterdi diye, halkı paniğe sürüklüyor veya kışkırtıyor diye suçlayan herkesi önce vicdanlarına sonra ALLAH'a havale ediyorum.
Köpeğin kemik beklemesi gibi menfaat beklediği için sessiz kalan yetkili veya yetkisiz ama duyarsız olan hiç kimseden çekinmiyorum. Her şeyi açıkça ortaya koyuyorum,
Duyarlı veya duyarsız tüm halkıma takdimimdir.
Erhan Doğudan'ın feryatlarını, aktif karbonu, yapılan yolsuzlukları anlatmaya çalıştık dilimiz döndüğünce.
Umarız artık birileri bu sese kulak verir.
Samanyolu Haber TV'de Kimyasal Silahlar, Suriye Riski, bu tip saldırılardan korunma tedbirleri, sahte direnişçilerin kimyasal silah yaptığı dezenformasyon videosunun değerlendirilmesi ve böyle bir saldırıya hazır olup olmadığımız konularında güncel söyleşimiz. Haliyle bir miktar da NBC Koruyucu Elbise ihalesindeki GARABETİ anıyoruz! Haliyle Sağır Sultanlar duymamaya devam ediyor.
Savunma Bakanlığı, o tarihten beri yabancıların tekelindeki hayat kurtaran elbiselerin üretim teknolojilerini geliştirmeye çalışırken, mühendis
***Erhan Doğudan, üniformaların içinde kimyasal gazları tutan ‘küresel karbon’ maddesini üretmeyi başardı.
Tehlike anında iki dakikada kendi kendini imha edecek düzenekle korunan tesislerde,
***dünya savunma sanayiinin peşinden koştuğu
//////kritik maddeyi üreten Doğudan, ////////
150 bin Türk askerine nükleer savaş elbisesi giydirmeye hazırlanıyor.
Böylece, Avrupa, ABD, Rusya ve İsrail orduları gibi Türk ordusu da nükleer savaşta sarin, VX, tabun, soman, hardal gibi kimyasallara karşı korunacak.
Karbonlu Türk ordusu düşmanların korkusu
2000 yılının 5 Ekim günü saatler 23.30’u gösterdiğinde; buhar saati 1.150 santigrat dereceyi işaret eden reaktörün öfkesi dinmişti. Pınarbaşı’ndaki fabrikadan bu sefer patlama sesi yerine sevinç çığlıkları yükseliyordu. İki yıl boyunca fabrikada yatan makine mühendisi Erhan Doğudan, sayısız deneyler sonunda ‘aktif karbon’u üretmeyi başarmıştı.
Kendini bilime adayan Türk mühendisin uykusuz gecelerden sonra gelen mutluluğu fazla uzun sürmedi. Finansal destek sağlayan ortağı, esrarengiz bir şekilde çekilince piyasa yabancı firmalara kaldı. Mali sıkıntılar nedeniyle iki yıl “yeraltında yaşayan” Doğudan, yeni bir ortak bulunca; bir adım daha ileri giderek; dünya savunma sanayiinin peşinden koştuğu ‘küresel aktif karbon’u üretmeyi başardı. Doğudan’ın kurduğu ENF Savunma Sistemleri isimli şirket, bir gecede dünya devlerine rakip oldu. Çünkü, Savunma Sanayi Müsteşarlığı’nın ‘kritik madde’ tanımlamasına giren bu madde, tüm dünyada NBC (Nükleer, Biyolojik, Kimyasal) koruyucu elbiseleri üretim teknolojilerinin temelini oluşturuyor. Bu madde, bugüne kadar Türkiye’de üretilmediği için Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) birçok alanda olduğu gibi NBC korumalı elbise konusunda da hep dışa bağımlı kaldı. MKE’nin Ankara’daki Gaz Maskesi Fabrikası’nda üretilen gaz maskelerinin bile aktif karbonu dışarıdan geliyor.
Küresel aktif karbonu ürettikten sonra geriye pek bir şey kalmıyor. Tekstil fabrikalarındaki bildiğimiz laminasyon makineleri yeniden tasarlanarak modifiye ettiriliyor. Aktif karbon laminasyon makinesiyle askeri elbiselere entegre ediliyor. Daha sonra test aşamasına geçiliyor. Testler genellikle Hollanda’nın dünyaca ünlü TNO Test Merkezi’nde yapılıyor. Askeri üniformalar laboratuvarlarda sarin, VX, tabun, soman, hardal başta olmak üzere en tehlikeli sinir gazlarına maruz bırakılıyor. Üniformanın içindeki aktif karbon zehirli kimyasalların tamamını emerek vücuda ulaşmasını engelliyor. Zaten kimyasal silahın kullanımının öncelikli hedefi, elbiseden nüfuz ederek vücutta deri yoluyla etkili olmak. Bu nedenle laboratuvar ortamında her kimyasal maddeye duyarlı özellikte ayrı ayrı aktif karbon üretilerek üniformaya entegre ediliyor. Elbiselerin geçirgenlik oranları ve hangi birliğin üniformasının hangi kimyasallara dayanıklı olduğuna ilişkin bilgilerin düşmanın eline geçmemesi için büyük özen gösteriliyor. İran-Irak Savaşı’nda NBC korumalı elbisesi olmayan İranlı askerlerin hardal taarruzunu algılamayıp hardalı emmiş elbiseleri giymeye devam etmeleri ve uzun süre buharını solumaları nedeniyle korkunç ölümler meydana gelmişti.
Erhan Doğudan’ın verdiği bilgiye göre, ABD sadece Irak’taki askerler için dünya devi Alman OWR firmasından ayda 160 bin adet NBC korumalı elbise satın alıyor. Bu da elbise başına 500 dolardan 80 milyon dolar ediyor. Tankların, araçların, toplu yaşanan çadırların filtreleri hesaba katıldığında bu rakam 250-300 milyon dolara çıkıyor. Küresel amaçlı aktif karbon üretimi bu yüzden gizlilik dereceli projeler kapsamına giriyor. Üretimle ilgili bilgileri bilmesi gereken kişiler dışındakilere açıklanması veya verilmesi milli güvenlik ve ülke menfaatleri bakımından sakıncalı görülüyor. Bu nedenle tesiste bulunan gizlilik dereceli bilgi, belge, proje ve malzemenin fiziki güvenliklerinin sağlanması için, tesisin bulunduğu yer ve çevre şartları ile maruz kalabileceği dış ve iç tehditlere göre önlemler alınıyor. İzmir Aliağa’da NBC amaçlı aktif karbon üretilen tesis, roket saldırılarına dayanıklı malzemeden inşa edilmiş. İçinde sığınak bulunan fabrika, ele geçirilme tehlikesiyle karşı karşıya kaldığı durumlarda iki dakikada kendi kendini imha edecek düzenekle korunuyor. Bakanlıktan ‘kişi güvenlik’ belgesi olmayanlar tesise giremiyor.
Karbon savaşları başlıyor
Aslında Savunma Sanayi Müsteşarlığı (SSM), ilk önce 2001 yılında “NBC Koruyucu Elbiseleri Üretim Teknolojilerinin” TÜBİTAK tarafından geliştirilmesine yöneldi. Ancak çalışmasının ihtiyacı karşılayamaması üzerine 20 Temmuz 2005 tarihinde Kara Kuvvetleri, Deniz Kuvvetleri, Hava Kuvvetleri ile Jandarma Genel komutanlıklarının ihtiyacını karşılamak üzere toplam 142 bin 292 set NBC koruyucu elbisenin yurtiçinde tedariğine yönelik ihale açtı. 80 milyon dolardan açılış yapan yeni sektör için 13 firma başvurdu. Aralarında kimya devlerinin de bulunduğu 8 firma geri çekildi. Çünkü geriye kalan 5 firmadan sadece ENF ve Avrupa ve Amerikan ordusunu giydiren dünya devi Alman OWR firmasının küresel aktif karbonu bulunuyor. ABD ile İran arasında başlayan nükleer gerilimden sonra esen savaş rüzgarları nedeniyle aktif karbonun kilosu 80 centten 3 Euro’ya yükseldi. Bu alanda dünya devine kafa tutan ENF, aktif karbonu 40 cente mal ediyor. Maliyeti 25 cente kadar indirmeyi hedefleyen çılgın Türk Erhan Doğudan, dünya firmalarının milyar dolarlık pazarını tehdit ediyor. İstanbul’da NBC Okulu yakınlarında ve Ankara’da şube açan OWR, Türk ordusunu da müşteri listesine eklemek istiyor. Ancak SSM, dışa bağımlılığı bitirmek için kritik teknolojinin tamamen Türkiye’de bulunmasını istiyor. Birinci Körfez savaşı sırasında yaşanan NATO’nun NBC korumalı elbise skandalı yetkililerin bu konudaki kararlılığını artırmış gözüküyor. Yapılacak teknik ve güvenlik soruşturmasını aşarak ihaleyi alan firmaya, daha önceden SSM ile TÜBİTAK’ın işbirliğiyle gerçekleştirilen “NBC Koruyucu Elbiseleri Üretim Teknolojileri” projesine ait gizli bilgiler de teslim edilecek. Üstelik finansmanı Savunma Sanayii Müsteşarlığı Fonu'ndan karşılanacak. TSK’dan ekmekli bir NBC uzmanı komutanın verdiği bilgiye göre, Irak lideri Saddam Hüseyin kimyasal silahla misillemede bulunacağı tehdidinde bulununca NATO, Türk ordusu için 5 bin 500 adet NBC korumalı elbise gönderdi. Hollanda’daki depolardan gelen kıyafetler, Güneydoğu’da tetikte bekleyen Mehmetçiklere giydirildi. Daha sonra yapılan incelemede elbiselerin son kullanım tarihinin çoktan geçtiği ortaya çıktı. SSM, yakında sonuçlanacak ihale ile NBC korumalı elbise konusunda dışa bağımlılığı tamamen sona erdirecek. Büyüklüğü 300 milyon doları bulan yerli NBC sektörünün temelleri atılmış olacak.
32 patlamadan sağ kurtuldu
Dünyanın tanıdığı en vahşi element florun keşfi sırasında Knox, Niklesse, Layette başta olmak üzere çok sayıda bilim adamı hayatını kaybetti. Henri Moissan, 1886'da serbest floru elde etmeyi başardığını duyururken gözlerinden biri siyah bant ile kapatılmıştı. Bir buluş uğruna ölen bilim adamlarının arasında hiç Türk bulunmamasından yakınan Erhan Doğudan, aktif karbonu üretene kadar 32 patlamadan kurtuldu. Doğudan, ihaleyi kazanırsa elde edeceği parayla ayda en az bir buluş yapan Savunma Teknolojileri Enstitüsü kurmayı planlıyor.
askeri alanlarda NBC kıyafetlerde koruyucu katman
gaz maskesi filtresi
uranyum altın gümüş platin gibi metallerin eldesi
arıtma sektörü(atık su arıtma, temizsu eldesi)
sanayide saflaştırma (kıyamet gibi uygulama var bu alanda..)
tıpta mide yıkama (bir dönem pahallı olduğu için bu tipin ithali yasaklanmıştı)
Kısacası ya çevredeki kirlilikten korunmak için ya çevreyi kirletmemek için gereken bir şey.
Tabii bu sektörle ilgili çalışırken yan ürün olarak katı roket yakıtı için hammadde elde etmiş olduk. Bu konuda devletten destek te almadık kredi de
NBC Koruyucu Elbise Filtre Malzemelerinin Geliştirilmesi ve Prototip Elbise Üretimi Projesi
Amaç :
Proje, TSK’nin NBC Koruyucu Elbise ihtiyacının karşılanması amacıyla 1999 yılında ARGE projesi olarak başlatılmış ve SSM ile TÜBİTAK-MAM arasında 22 Mart 1999 tarihinde sözleşmesi imzalanmıştır. Proje kapsamında; aktif karbon üretimi, aktif karbonun kumaşa laminasyonu, prototip elbise dikimi ve elbisenin NATO standartlarında test edilmesi gerçekleştirilmiş ve 4 adet prototip elbisenin üretimi Ekim 2001 tarihinde 1 Milyon ABD $ bütçe kullanılarak tamamlanmıştır.
ARGE Projesi kazanımları kapsamında NBC koruyucu elbiselerin seri üretimine yönelik çalışmalar halihazırda Savunma Sanayii Müsteşarlığı’nca yürütülmektedir.
TÜBİTAK kimyasal gaza karşı üniforma üretti
Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu Marmara Araştırma Merkezi (TÜBİTAK–MAM) Malzeme ve Kimya Teknolojileri Enstitüsü’nde Mehmetçik için nükleer, biyolojik, kimyasal (NBC) silahlara karşı maksimum koruma sağlayan NBC elbisesi hazırlandı. Elbise, kullanılan küresel aktif karbonla NBC silahlarına karşı geçirmezlik özelliğine sahip. Milli Savunma Bakanlığı’nın talebi üzerine TÜBİTAK tarafından hazırlanan elbise ABD’nin Irak’a müdahalesi çerçevesinde büyük önem kazandı.
Giysilerin üretimi konusunda bilgi veren Doç. Dr. Sunullah Özbek, Savunma Sanayii Müsteşarlığı’ndan talep geldiği takdirde gerek üretim gerekse teknik altyapının kurulması konusunda da her türlü yardımda bulunabileceklerini ifade etti. Sunullah Özbek, önce T1 tozu adını verdikleri temizleme tozu geliştirdiklerini hatırlatarak tozun kimyasal bir bulaşma olduğunda bunu çekip aldığını belirtti. Özbek, Milli Savunma Bakanlığı Savunma Sanayii Müsteşarlığı’na ilettikleri NBC’ye dayanıklı elbise projesine olumlu destek alınca harekete geçtiklerini ifade etti. Doç. Dr. Sunullah Özbek, 1999’da başladıkları bu elbiseyi 2001 yılında bitirdiklerini söyledi. Üretilen prototip elbisenin NATO’nun testlerinden başarıyla geçtiğini ifade eden Özbek, “Bütün testlerden başarıyla geçen elbise tescil edildi. Teknoloji patenti ile birlikte bunu Savunma Sanayii Müsteşarlığı’na teslim ettik. Testi yapan Hollandalı bilim adamları bile hayran kaldılar.” şeklinde konuştu. Elbise kimyasal silahların oluşturduğu gazları tutan küresel aktif karbon adı verilen malzemenin teknolojik olarak üretilmesiyle yapıldı. Minik bilyeler halindeki aktif karbon iki tekstil malzemesinin arasına bitişik düzende konuluyor. Lamine kumaş halindeki elbise 2,5 kg ağırlığı ile çok hafif. Bu da askerin hareketlerini kısıtlamıyor. Aleve karşı dayanıklı, yağı, suyu itici özelliği olan bu elbise terleme sonucu meydana gelecek olumsuzlukları da azaltma kabiliyetine sahip. Küresel aktif karbon malzemenin bir gramında 1000 metrekare yüzey alanı kimyasal gazları tutabilecek kapasitede bulunuyor. Bu da askerin oradan uzaklaşması için yeterli zamanı kazandırıyor. Projenin başarılmasında Dr. Elif Tahtasakal’ın ve 8 kişilik teknik kadronun geceli gündüzlü çalışmasının payının büyük olduğunun altını çizen Özbek, “Bize fırsat verilsin. İsrail, ABD gibi teknoloji devlerine kafa tutacak kapasiteye sahibiz ve NBC alanında bilim ve teknoloji önderiyiz. Bu önderliğimizi her alanda ortaya koyacak kapasitemiz var.” dedi.
İZMİR'in iddialı firmalarından olan, ENF Savunma Sistemleri Ltd.Şti yetkilisi Erhan DOĞUDAN'ın ilginç ve akılara durgunluk veren açıklamaları. İşte o açıklamalar:
ENF Savunma Sistemleri Ltd.Şti yetkilisi Erhan DOĞUDAN; "Savunma ihalesinde yüksek teknolojik garabet" diyerek kaleme almış. İşte o açıklama ve değerlendirmeler:
"Savunma ihalesinde yüksek teknolojik garabet"
Eğer ihale konusu milli savunma ile ilgili olursa hemen gizlilik yaftası ile koruma altına alınır.
Fakat tarihe baktığımızda birçok ülkede savunma konusunda yapılan ihalelerde büyük yolsuzluklar gözlemlenmiştir. Savunma hakkı kişi olsun, kurum olsun devlet olsun en önemli haklardan biridir. Latince bir sözün dediği gibi Si vis pacem para bellum/Barış istiyorsan savaşa hazır ol. Bu nedenle savunma konusunda zayıf olursanız başınıza her şey gelebilir. Barış içinde yaşamanın tek yolu savaşa hazır olabilmektedir. Unutmayalım eğer kurtuluş savaşı yıllarında yeterince fabrikamız olsa idi Yunan Ankara'ya kadar giremezdi. Peki onca yıl geçtikten sonra değişen bir şey var mı? YOK, MAALESEF YOK!
Tüfeğin icadından yüzyıllar sonra milli tüfek yapmak başarı olarak adlandırılmamalı. Tüfeğin içine koyacağınız cephanenin üretiminde kullanacağınız kimyasalları ithal ederek savunma sanayimiz var diyemezsiniz. Siz var dediğinizde size haklısınız diyen rakipleriniz de muhakkak arkadan kahkahalarla gülüyordur.
Bakırın, bronzun demirin sırası ile bulunmasından sonra savaş alanında en büyük güç olarak nükleer silahlar devreye girmiştir. Fakat bu nükleer silahlar kullanılmasından ziyade korkutması ile etkili olmuştur. Ayrıca savaşlar artık eskiden olduğu gibi mertçe bir cephede buluşarak yapılmamakta kalleşçe terörist eylemlerle gerçekleştirilmekte. Bu alanda tüm dünya ülkelerinin ortak korkusu da kimyasal ve biyolojik silahlarla yapılan kitle imha silahlarının kullanılması korkusudur. Bu alanda ünlü bir değim vardır: kimyasal silah fakirlerin atom bombasıdır.
Kimyasal silahlar bir evin mutfağında bodrumunda bile üretilebilecek kadar kolay olmakla birlikte sonuçları çok büyük felaketler getirebilecek kadar büyük olabilir. Birinci ve ikinci dünya savaşlarında, Irak'ta Saddam'ın askerleri tarafından kullanılırken Japonya'da Tokyo metrosunda teröristler tarafından kullanılması ile hafızalarımıza kazınmıştır.
Kısaca NBC riskleri denilen bu eylemlerden korunmak için akla ilk gelen şey koruma elbiseler ve gaz maskeleridir. Her iki koruma malzemesinde de ortak madde aktif karbon isimli bir maddedir. Bu koruyucu elbiselere satın alma yolu ile sahip olamadığımız için Milli Savunma Bakanlığı, Savunma Sanayi Müsteşarlığı eli ile Tübitak'a bir ön çalışma yaptırmış daha sonra da Bakan Vecdi GÖNÜL'ün ifadesi ile ihtiyaca endüstriyel olarak cevap veremediğinden yurtiçinden tedarikine yönelik bir ihale açmıştır. Bu noktadan sonra her şey karışmaya başlamıştır.
Açılan ihaleye başlangıçta sayısız firma ilgi göstermiş ama teklife çağrı dosyasını ise 13 firma almıştır.
BÜYÜKMIHÇI BOR TEKNOLOJİLERİ A.Ş.
ÇELİKAY MUTFAK EŞYALARI SAN. VE TİC. A.Ş.
DORMAK İTHALAT-İHRACAT MÜMESSİLİK VE DANIŞMANLIK TİCARET LTD.ŞTİ.
ENF SAVUNMA SİSTEMLERİ LTD. ŞTİ.
EREĞLİ TEKSTİL SAN. VE TİC.A. Ş.
ERTUNÇ ÖZCAN TIBBİ CİHAZLAR İTHALAT-MÜMESSİLLİK
GARANTİ GİYİM MOBİLYA MAKİNA İNŞAAT SAN. VE TİC. A.Ş
KANIT RADYOLOJİ EKİPMANLARI SAN. VE TİC.LTD.STİ.
KIVANÇ KİMYA SANAYİ ve TİCARET A.Ş.
NUROL MAKİNA VE SAN. A.Ş
OWR A.Ş.
POLAR SOĞUK İKLİM GİYSİLERİ SANAYİ VE TİC. A.Ş.
UMTAŞ A.Ş.
Bilgilendirme toplantılarında verilen bilgiler ışığında ve teknik şartnamede yazan maddeleri gören bazı firmalar ihaleden çekilmişlerdir. Geriye kalan firmaların listesi aşağıdaki gibidir.
ÇELİKAY MUTFAK EŞYALARI SAN. VE TİC. A.Ş.
EREĞLİ TEKSTİL SAN. VE TİC. A.Ş.
GARANTİ GİYİM VE MOBİLYA MAKİNA İNŞAAT SAN. VE TİC.A.Ş.
ENF SAVUNMA SİSTEMLERİ LTD. ŞTİ.
OWR A.Ş.
Bu firmalardan tamamen kendi teknolojisi ile aktif karbonu Türkiye'de üreten tek firma olan ENF ve neredeyse dünya tekeli gücünde olan OWR-BLÜCHER ortak girişimi dışında aktif karbon üretimi ile ilgili bir firma bulunmamaktadır.
Fakat ihalede tekliflerin değerlendirilmesi aşamasında çıkan sonuç çok ilginçtir. Tüm dünyaya bu istenen malzemeyi üretip neredeyse tekel pozisyonunda olan Alma firmalarından kurulan ortak girişim ile Türkiye'de aktif karbonu üreten tek firma olan ENF'den bile ucuz fiyat veren bir ortak girişim firması işi durdurma noktasına getirmiştir. Asıl işleri zücaciyecilik-inşaat-mümessillik olan 3 firma ve kumaş terbiye işi yapan alt yüklenicileri ile birlikte dünya pazarının çok altında fiyat vererek ihaleyi almışlardır.
Bu firmaların hiçbiri daha önce aktif karbonun üretimi konusunda çalışmadıkları gibi üretimi hakkında bile bilgi sahibi olmamalarına rağmen aldıkları üretim işini bu işi yapanlardan bile daha ucuza yapacaklarını taahhüt etmişlerdir. Geçen zaman içinde ENF şirketinden de aktif karbon talep eden grup büyük bir çıkmazın eşiğindedir. Bu firmaların başarısızlıkları veya geciktirmeleri sonucunda uğrayacakları zarar aslında hiç önemli değildir. Savunma birimlerinin ihtiyacı olan NBC saldırılarına karşı koruyucu donanımlara sahip olması geciktirilmekte hatta engellenmektedir. O nedenle bu ihale basit bir tedarik gibi görülmemeli aksine ülke savunması için kritik bir ihale olarak görülmelidir."
2000 yılının 5 Ekim günü saatler 23.30'u gösterdiğinde; buhar saati 1.150 santigrat dereceyi işaret eden reaktörün öfkesi dinmişti. Pınarbaşı'ndaki fabrikadan bu sefer patlama sesi yerine sevinç çığlıkları yükseliyordu. İki yıl boyunca fabrikada yatan makine mühendisi Erhan Doğudan, sayısız deneyler sonunda 'aktif karbon'u üretmeyi başarmıştı.
Kendini bilime adayan Türk mühendisin uykusuz gecelerden sonra gelen mutluluğu fazla uzun sürmedi. Finansal destek sağlayan ortağı, esrarengiz bir şekilde çekilince piyasa yabancı firmalara kaldı. Mali sıkıntılar nedeniyle iki yıl "yeraltında yaşayan" Doğudan, yeni bir ortak bulunca; bir adım daha ileri giderek; dünya savunma sanayiinin peşinden koştuğu 'küresel aktif karbon'u üretmeyi başardı. Doğudan'ın kurduğu ENF Savunma Sistemleri isimli şirket, bir gecede dünya devlerine rakip oldu. Çünkü, Savunma Sanayi Müsteşarlığı'nın 'kritik madde' tanımlamasına giren bu madde, tüm dünyada NBC (Nükleer, Biyolojik, Kimyasal) koruyucu elbiseleri üretim teknolojilerinin temelini oluşturuyor. Bu madde, bugüne kadar Türkiye'de üretilmediği için Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) birçok alanda olduğu gibi NBC korumalı elbise konusunda da hep dışa bağımlı kaldı. MKE'nin Ankara'daki Gaz Maskesi Fabrikası'nda üretilen gaz maskelerinin bile aktif karbonu dışarıdan geliyor.
Küresel aktif karbonu ürettikten sonra geriye pek bir şey kalmıyor. Tekstil fabrikalarındaki bildiğimiz laminasyon makineleri yeniden tasarlanarak modifiye ettiriliyor. Aktif karbon laminasyon makinesiyle askeri elbiselere entegre ediliyor. Daha sonra test aşamasına geçiliyor. Testler genellikle Hollanda'nın dünyaca ünlü TNO Test Merkezi'nde yapılıyor. Askeri üniformalar laboratuvarlarda sarin, VX, tabun, soman, hardal başta olmak üzere en tehlikeli sinir gazlarına maruz bırakılıyor. Üniformanın içindeki aktif karbon zehirli kimyasalların tamamını emerek vücuda ulaşmasını engelliyor. Zaten kimyasal silahın kullanımının öncelikli hedefi, elbiseden nüfuz ederek vücutta deri yoluyla etkili olmak. Bu nedenle laboratuvar ortamında her kimyasal maddeye duyarlı özellikte ayrı ayrı aktif karbon üretilerek üniformaya entegre ediliyor. Elbiselerin geçirgenlik oranları ve hangi birliğin üniformasının hangi kimyasallara dayanıklı olduğuna ilişkin bilgilerin düşmanın eline geçmemesi için büyük özen gösteriliyor. İran-Irak Savaşı'nda NBC korumalı elbisesi olmayan İranlı askerlerin hardal taarruzunu algılamayıp hardalı emmiş elbiseleri giymeye devam etmeleri ve uzun süre buharını solumaları nedeniyle korkunç ölümler meydana gelmişti.
Erhan Doğudan'ın verdiği bilgiye göre, ABD sadece Irak'taki askerler için dünya devi Alman OWR firmasından ayda 160 bin adet NBC korumalı elbise satın alıyor. Bu da elbise başına 500 dolardan 80 milyon dolar ediyor. Tankların, araçların, toplu yaşanan çadırların filtreleri hesaba katıldığında bu rakam 250-300 milyon dolara çıkıyor. Küresel amaçlı aktif karbon üretimi bu yüzden gizlilik dereceli projeler kapsamına giriyor. Üretimle ilgili bilgileri bilmesi gereken kişiler dışındakilere açıklanması veya verilmesi milli güvenlik ve ülke menfaatleri bakımından sakıncalı görülüyor. Bu nedenle tesiste bulunan gizlilik dereceli bilgi, belge, proje ve malzemenin fiziki güvenliklerinin sağlanması için, tesisin bulunduğu yer ve çevre şartları ile maruz kalabileceği dış ve iç tehditlere göre önlemler alınıyor. İzmir Aliağa'da NBC amaçlı aktif karbon üretilen tesis, roket saldırılarına dayanıklı malzemeden inşa edilmiş. İçinde sığınak bulunan fabrika, ele geçirilme tehlikesiyle karşı karşıya kaldığı durumlarda iki dakikada kendi kendini imha edecek düzenekle korunuyor. Bakanlıktan 'kişi güvenlik' belgesi olmayanlar tesise giremiyor.
Karbon savaşları başlıyor
Aslında Savunma Sanayi Müsteşarlığı (SSM), ilk önce 2001 yılında "NBC Koruyucu Elbiseleri Üretim Teknolojilerinin" TÜBİTAK tarafından geliştirilmesine yöneldi. Ancak çalışmasının ihtiyacı karşılayamaması üzerine 20 Temmuz 2005 tarihinde Kara Kuvvetleri, Deniz Kuvvetleri, Hava Kuvvetleri ile Jandarma Genel komutanlıklarının ihtiyacını karşılamak üzere toplam 142 bin 292 set NBC koruyucu elbisenin yurtiçinde tedariğine yönelik ihale açtı. 80 milyon dolardan açılış yapan yeni sektör için 13 firma başvurdu. Aralarında kimya devlerinin de bulunduğu 8 firma geri çekildi. Çünkü geriye kalan 5 firmadan sadece ENF ve Avrupa ve Amerikan ordusunu giydiren dünya devi Alman OWR firmasının küresel aktif karbonu bulunuyor. ABD ile İran arasında başlayan nükleer gerilimden sonra esen savaş rüzgarları nedeniyle aktif karbonun kilosu 80 centten 3 Euro'ya yükseldi. Bu alanda dünya devine kafa tutan ENF, aktif karbonu 40 cente mal ediyor. Maliyeti 25 cente kadar indirmeyi hedefleyen çılgın Türk Erhan Doğudan, dünya firmalarının milyar dolarlık pazarını tehdit ediyor. İstanbul'da NBC Okulu yakınlarında ve Ankara'da şube açan OWR, Türk ordusunu da müşteri listesine eklemek istiyor. Ancak SSM, dışa bağımlılığı bitirmek için kritik teknolojinin tamamen Türkiye'de bulunmasını istiyor. Birinci Körfez savaşı sırasında yaşanan NATO'nun NBC korumalı elbise skandalı yetkililerin bu konudaki kararlılığını artırmış gözüküyor. Yapılacak teknik ve güvenlik soruşturmasını aşarak ihaleyi alan firmaya, daha önceden SSM ile TÜBİTAK'ın işbirliğiyle gerçekleştirilen "NBC Koruyucu Elbiseleri Üretim Teknolojileri" projesine ait gizli bilgiler de teslim edilecek. Üstelik finansmanı Savunma Sanayii Müsteşarlığı Fonu'ndan karşılanacak. TSK'dan ekmekli bir NBC uzmanı komutanın verdiği bilgiye göre, Irak lideri Saddam Hüseyin kimyasal silahla misillemede bulunacağı tehdidinde bulununca NATO, Türk ordusu için 5 bin 500 adet NBC korumalı elbise gönderdi. Hollanda'daki depolardan gelen kıyafetler, Güneydoğu'da tetikte bekleyen Mehmetçiklere giydirildi. Daha sonra yapılan incelemede elbiselerin son kullanım tarihinin çoktan geçtiği ortaya çıktı. SSM, yakında sonuçlanacak ihale ile NBC korumalı elbise konusunda dışa bağımlılığı tamamen sona erdirecek. Büyüklüğü 300 milyon doları bulan yerli NBC sektörünün temelleri atılmış olacak.
32 patlamadan sağ kurtuldu
Dünyanın tanıdığı en vahşi element florun keşfi sırasında Knox, Niklesse, Layette başta olmak üzere çok sayıda bilim adamı hayatını kaybetti. Henri Moissan, 1886'da serbest floru elde etmeyi başardığını duyururken gözlerinden biri siyah bant ile kapatılmıştı. Bir buluş uğruna ölen bilim adamlarının arasında hiç Türk bulunmamasından yakınan Erhan Doğudan, aktif karbonu üretene kadar 32 patlamadan kurtuldu. Doğudan, ihaleyi kazanırsa elde edeceği parayla ayda en az bir buluş yapan Savunma Teknolojileri Enstitüsü kurmayı hlanlıyor.
askeri alanlarda NBC kıyafetlerde koruyucu katman
gaz maskesi filtresi
uranyum altın gümüş platin gibi metallerin eldesi
arıtma sektörü(atık su arıtma, temizsu eldesi)
sanayide saflaştırma (kıyamet gibi uygulama var bu alanda..)
tıpta mide yıkama (bir dönem pahallı olduğu için bu tipin ithali yasaklanmıştı)
Kısacası ya çevredeki kirlilikten korunmak için ya çevreyi kirletmemek için gereken bir şey.
Sayın Abdurrahim Barın
Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki; bu ülkede en zor iş bu ülkeye hizmet etmektir.
Devletin büyükleri tarafından üretimim engellendiğinden sabırla bazılarının doğru yolu görmesini bekliyorum.
Umarım bu aralar bir kimyasal terör falan olmaz. Bazıları ceplerini doldurmak için NBC ihalesini hayatında aktif karbonu görmemiş birilerine verdi. Amaçları bu konuda üretim yapmak değil bilakis üretimi engelleyip alman firmasına menfaat sağlamak.
bu ülkenin başbakanı ve genel kurmay başkanı imzası ile verilen bu ihaleyi kimse de sorgulayamıyor ama...mücadelem devam ediyor.
Çünkü gidecek başka ülkem yok, gitmek istediğim başka ülke yok
Tek ve özgür bir ülkede nice mübarek bayramlar geçirmemiz dileği ile
aşağıda iletişim bilgilerimi yolluyorum.
Saygılarımla,
Erhan DOĞUDAN
ENF Savunma Sistemleri Ltd.Şti
SAVUNMA İHALESİNDE YOLSUZLUK
NBC - CBRN - KBRN KORUYUCU ELBİSE İHALESİ
Savunma Sanayi Müsteşarlığı tarafından açılan ve Başbakan, Milli Savunma Bakanı ve Genel Kurmay Başkanı başkanlığında yapılan Savunma Sanayi İcra Komitesinde mantık ve insaf ölçülerinin dışına çıkarak ülke aleyhine alınan kararlar ile ilgili yaptığım suç duyurusu ve bir takım evraklar aşağıda listelenmektedir.
Bu ihaledeki en can alıcı nokta şudur: Zararlı gazlara karşı koruma sağlayacak koruma tabakasını oluşturan küresel aktif karbonun seri üretimi sırasında NBC faktörlerine karşı kalite kontrol yapılmama şartıdır.
10 yıllık teslimat ve üretim sırasında sadece 1 defa Hollanda TNO laboratuarlarından alınan test sonuçları ile sürekli üretim yapılması akla ve bilime aykırı olup askerin ve sivil savunma birimlerinin hayatını riske sokmaktadır.
Savunma Sanayi Müsteşarlığı ve Tubitak temsilcilerinin olduğu bir toplantıda
bu konuya şiddetle itirazımın sonunda bana verilen cevap aynen şu idi: Bu devletin kararıdır, seri üretimde NBC testleri YAPILMAYACAK
Bu akıl ve bilim dışı talebe verdiğim cevap ise; BEN BÖYLE BİR KARAR ALMADIM.....oldu
Kalite kontrolsuz üretim yapılmasının neden hatalı olduğuna dair yaptığım itiraz ile ilgili belge:
..Ama sonucu değiştiremedim
ve bu kalite kontrolu yapmayacağını
ve yapmak zorunda olmadığını,
ve bizim mesuliyetimiz değil diyen bir takıma bu görev verilerek
ülkenin aktif karbon üretiminin önüne geçilirken
kitle imha silahlarına karşı savunmasında ciddi bir zaaf yaratıldı.
Ama bu ne iktidar milletvekillerinin, ne muhalefetin, ne basının(öldürülürsem bomba haber olur diyenler oldu)
ve en acısı Genel Kurmayın bu konuda en ufak bir faydası, ilgisi uyanmadı.
Konu ile ilgili bilgi alanlar maddi menfaat, rütbe veya koltuk gibi kaygı ve beklentilerle sessizliği seçti.
Bu ihale yolsuzluğu ve hainliğinden sonra
tesisimin plan ve projelerini Savunma Bakanlığına teslim etmez isem
ve uzmanları tarafından da denetimden geçirilmez isem
aktif karbon üretimi yapamayacağımı söylemeleri üzerine üretim tesisimi kapatmak zorunda kaldım.
Bu konudaki açıklamaları ise akıllara durgunluk verici idi: Aktif karbon askeri kritik malzemedir, şahıs veya firma olarak bugün varsınız yarın olamayabilirsiniz,
Bu nedenle ülke için buı kadar önemli bir teknolojinin kaybolmaması için
Teknolojinin kendi arşivlerinde korunmasını sağlayacaklarmış
Yukarıdaki açıklamalar başıma istenmeyen bir durum geldiğinde yayına sokulacaktır. Ağustos 2010
Herhangi bir durumda bu olayla ilgili evraklar işe yarayabilir
SSM Tarafından yapılan NBC Koruyucu Elbise ihalesi duyurusu
Savunma Havacılık Dergisine Milli Savunma Bakanı Vecdi GÖNÜL'ün verdiği röportaj ilginç satır araları: Sağ alt resim yan yazısı: SSM, ilk aşamada TÜBİTAK tarafından geliştirilmesine yöneldiği NBC koruyucu özellikli kumaş çalışmasının ihtiyacı karşılayamaması üzerine 20 Temmuz'05 tarihinde KK, DzK,HvK ile JGn Komutanlıklarının birleşik ihtiyacını karşılamak üzere toplam 142.292 set NBC koruyucu elbisenin yurtiçinden tedariğine yönelik olarak bir TÇD(Teklife Çağrı Dosyası) yayınlamıştır. Aşağıdaki belgelerde göreceğiniz gibi ihaleyi alan firma ihtiyaca cevap veremeyen Tübitak ile bu işi yapacağını belirmiştir.
Aksiyon dergisindeki röportaj
ilginç satır araları: C PLANIMIZ DA VAR
"Bunu milli bir görev olarak kabul ediyoruz. Dünyada sayılı üreticisi olan bir ürünü Türkiye'de üretmek bize büyük güç kazandıracak."diyen Genel Müdür Demirel, başarısızlık olması durumunda B ve C planları da olduğunu açıklıyor. Eğer başarısız olunursa yurtdışında bu işle uğraşan firmalardan bilgi transferi yapılacak. Maliyetlerin altında fiyat verip aldığı para ile önce ArGe yapıp sonra fabrikayı kurmayı taahhüt ettikten sonra B ve C planı, bu da olmaz ise yurtdışından bilgi transferi yapacağını söyleyenlere inanmak ne derece mantıklı olabilir
Aktüel Dergisinde yayınlanan ihale ile ilgili araştırma yazısı
Yukarıda yayınlanan yazı hakkında yorum yapmaya gerek kaldığını düşünmüyorum, gayet güzel bir şekilde anlatılmış
Türkiye'de üretim yaptığımız fabrikanın ISO belgesi
Savcılığa yapılan suç duyurusu.
SSİK kararlarının ülke menfaatlerine aykırı alındığı ve ülke savunmasını zaafa soktuğu gerekçesi ile yapılan suç duyurusu
Savcılığa yapılan suç duyurusuna verilen cevap ilginç satır araları: müştekinin ihaleyi kazanan ortak girişimin Türkiyede aktif Karbon üretime yapmadığına ilişkin iddiaların ise soyut ve çelişkili iddialardan ibaret olduğu, zira ihaleyi kazanan ortak girişimin sanayileşme sürecine giderek aktif karbon üretimi için yeni fabrika kurabileceği gibi, Aktif Karbonu Türkiyede üretimini gerçekleştiren müştekiye ait firma yada başka bir firmadan satın almak suretiylede temin edebileceği, bu durumun TCK'nun 235 maddesinde düzenlenen İhaleye Fesat Karıştırma Suçunun Unsurlarını oluşturmayacağı anlaşıldığından; Altı çizgili satırlarda görüldüğü gibi hem ihaleyi alanların üretim yapılmadı konusundaki iddialar çelişkili derken bir yandan da henüz ilgililerin üretim yapacak tesislerinin olmadığını bu konuda isterlerse fabrika kurabilecekleri isterlerse iddia sahibinden aktif karbon alabilecekleri söyleniyor. Asıl çelişki buradadır.
Emniyet Organize Suçlar-izmir de verilen ifade
Yukarıdaki bilgiler genel olarak yayına sokulmamıştır. Gerektiğinde açıklanması için yayına hazır şekilde siteye yerleştirilmiştir.
Aynı zamanda bu belgeler bu üretimin Türkiye'de yapılmasını istemeyen ve engelleyen kişi ve kurumlara açılabilecek davalar için kullanılabilir.
Bu sayfa çalışması eğer başıma birşey gelirse yayınlanması için hazırlanmıştır.
Bu ülkeye ihanet edenlerin eninde sonunda cezalandırılacağını umarım. Ama bu olaylar sonunda öğrendiğim en acı gerçek şu oldu:
Bu ülkeye hizmet etmek çok zormuş
Lütfen görüş, önerileriniz, istekleriniz için bize ulaşın
e-mail: info@aktifkarbon.com
1997 Milli savunma bakanlığı Tubitak'a Aktif karbon ve NBC elbise üretimi için proje veriyor.
20 temmuz 2005 TÇD(Teklife Çagrı Dosyası) yayınlandı (bilgi bağlantısı)
23 eylül 2005 NBC KORUYUCU ELBİSE TAKIMI PROJESİ İÇİN TÇD’Yİ ALAN FİRMALARIN LİSTESİ. 13 firma dosya aldı (OWR alman firması) (bilgi bağlantısı)
18 ocak 2006 teklifler veriliyor 5 firma, biri alman ortak girişimi) (bilgi bağlantısı)
Eylul 2006 tekliflerin SSM tarafından değerlendirilme ve inceleme sonu (Bilgi Bağlantısı)
6 ekim 2006 Angela MERKEL Ankarada, ama neler konuşuldu belli değil
12 aralik 2006 SSIK toplantısında ihale ekonomik teklif verdiği için (Çelikay-Atlas-Norm) Grubu ile görüşmeler yapılsın talimatı verildi (tayyip-vecdi-büyükanıt imzaları ile)
15 ekim 2008; 16 aylik taahhutun sonu (avansı 6 ay geç aldıkları için 6 ay ek süremiz var diyorlar)
(SSİK : Savunma Sanayi İcra Kurulu başbakan, Milli savunma bakanı ve genel kurmay başkanı imzasıyla karar alır)
Buradaki tarihlerde 2 kritik olay mantıklı geliyor.
Merkel'in ziyaretinden sonra o ana kadar müsteşarlıkla iyi olan ilişkilerim bir anda soğudu ve ihale hiç bir şekilde konu ile bilgisi olmayan bir züccaciyeci-inşaatçı-ihale çantacısı emekli paşa ortak girişimine veirldi. Bu sayede Alman firması rahat nefes aldı. Çünkü adamlar benim bu malzemeyi ürettiğimi biliyorlardı ve ürünleri de gördüler. İddia ediyorum ki tayyip Merkel'den bazı avantajlar aldı ve bunun karşılığında milli bir firma olan bizi harcamayı tercih etti.Bu görüşmeden sonra SSİK da ihale ilgili karar ülke menfaatlerine ters bir şekilde alındı.
İkinci olay da Fikri SAĞLAR'ın iddiası. Bu olay doğru olabilir. O görüşmeye kadar askeri kanat NBC ihalesinde alınan görüşmelere başlama kararlarından rahatsızdı. Ama o tarihin ardında yapılan ilk SSİK da o rahatsızlıkları gitmişti. Ve 3 kafadar firmanın kurduğu ortak girişimle sözleşme imzalandı.
Fakat 2005 yılında ihale dosyasını alıp dünya piyasa fiyatı 500 dolar olan elbiselere 100 doların altında fiyat vermesini bilen bir firma bu güne kadar işi bitirmeli idi. Ama bu firma karbonu ithal etmeye çalışmakta hatta benden(e-posta ve ses kayıtlarım var) talep etmektedirler.
Bu ihaleye bulaşabilecek her türlü pislik bulaşmıştır.
Etrafta rahatlıkla konuşamıyorum. Medyaya bildiremiyorum. Çünkü ÜLKENİN KİTLE İMHA SİLAHLARINA KARŞI 5 KURUŞLUK ÖNLEMİ YOK DERSENİZ O ANDAN SONRA OLACAKLARDAN VİCDAN AZABINIDA İÇİNİZDE HİSSEDERSİNİZ. Çünkü bu hıyaneti yapanlar o azabı hissetmez.
GSM: 533-380 28 50
Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler, asla ve asla yorulmazlar (M.K.Atatürk)
Savunma için 25 Milyar Dolarlık proje imzalandı
Savunma Sanayii Müsteşarı Bayar, şu anda SSM'nin imzaladığı sözleşme büyüklüğü 25 milyar doları bulduğunu açıkladı
19 Ekim 2011 Çarşamba 15:39
Savunma Sanayii Müsteşarı Murad Bayar, şu anda SSM'nin imzaladığı sözleşme büyüklüğünün 25 milyar dolar olduğunu, bunun da yüzde 90'ının bir şekilde Türk sanayicilerin katıldığı projelerden oluştuğunu söyledi.
Bayar, 14. ASO Gündem Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, dün ve bugün yaşanan terör saldırıları nedeniyle herkesin moralinin bozuk olduğunu belirterek, şehitlere rahmet, ailelerine başsağlığı diledi.
Savunma sanayinin geldiği seviye konusunda bilgi veren Bayar, ''Artık güvenlik kuvvetlerimize biz nasıl bir yetenek sağlıyoruz, onların işini nasıl kolaylaştırıyoruz bence savunma sanayinin bundan sonraki başarısını böyle ölçmemiz lazım. O manada bakınca bence yolun başındayız'' diye konuştu.
Savunma sanayinin ülke sanayisi ile bağlantılı olduğunu anlatan Bayar, Türkiye'nin Ar-Ge ve teknoloji açısından bu konuda çok iyi durumda olmadığını, ancak son yıllarda bir hareketlenme gözlendiğini kaydetti. Bugün yerli otomobilin yapılıp yapılmayacağının tartışıldığını anlatan Bayar, şöyle konuştu:
''Biz otomobil yapmadan uçak yapma gayretindeyiz şu anda. Hatta o konuda daha ilerideyiz. Otomotiv sektörü var, bunun zırhlı aracını yaptığınız zaman askeri kara araçları oluyor. Gemi inşaat sektörümüz var, askeri gemiler yapıyoruz. Yani havacılık alanında çok sınırlı bir kapasite varken biz uçak yapmaya kalktığımızda her yerde ayağımız takılıyor, yan sanayi yok, malzeme yok. birikim yok. Türkiye'de sadece 2 tane havacılık üniversitesi var onların da mezunları sınırlı sayıda. Biz şunu fark etmeye başladık. Uçağı yapmak, uçağın içindeki bir motoru yapmaktan daha kolay.''
Şu anda SSM'nin imzaladığı sözleşme büyüklüğünün 25 milyar dolar olduğunu, bunun da yüzde 90'ının bir şekilde Türk sanayicilerinin katıldığı projelerden oluştuğunu ifade eden Bayar, sektörün cirosunun geçen yıl 3 milyar dolara, ihracatının da 1 milyar dolara yaklaştığını söyledi.
''Off-Seti artık sanayi enstrümanı olarak yorumluyoruz''
Askeri projelerin bir çoğunda off-set anlaşmaları yapıldığını, bunun sivil sanayide de bir enstrüman olarak kullanılması gerektiğini vurgulayan Bayar, şöyle konuştu:
''Off-Seti artık sanayi enstrümanı olarak yorumluyoruz. Sivil havacılıkta bu yönde birlikte çalışmamız lazım. Biz kendi alımlarımızda Airbus'a, Boeing'e diğer havacılık şirketlerine bunları şart koşuyoruz. Ama bugün dünyanın en fazla uçak alan kuruluşlarından biri THY, bu büyük havacılık şirketlerinin üzerinde büyük ağırlığı var. Müşteri olarak ağırlığı var. Çok güçlü bir sanayi enstrümanını kullanamıyoruz. Buradaki bizim mesajımız şu, Türkiye'de bu sanayi altyapısı var ve rekabetçi. Halbuki diyeceğiz ki şu kadar uçak alıyoruz, bunun bu kadarı Türkiye'de yapılacak. Çünkü bizim sanayimiz iyi durumda. Bu sivil işler arttıkça yan sanayiye verilecek işler de artacak bunun da temel enstrümanı THY'nin alım gücünü kullanmak. THY, bugün dünyada dediğini yaptırabilecek 3-5 havayollarından biri. Türk Havayolları alım gücünü kullanmalı.''
TAİ'nin bugün teknolojik açıdan çok iyi konuma ulaştığını ifade eden Bayar, Boeing'e satılan bir uçak gövdesi parçasının bugün sadece TAİ'de üretildiğini söyledi.
Bayar, toplantının ardından savunma sektöründe faaliyet gösteren şirketlerin temsilcilerinin sorularını yanıtladı. Bayar bir soru üzerine, Savunma Sanayi İhracatçılar Birliğinin kurulması yönünde mutabakata varıldığını, yakın zamanda da bu kurumun resmi olarak faaliyete başlayacağını bildirdi.
ASO Başkanı Özdebir terörü lanetledi
ASO Başkanı Nurettin Özdebir de dün Bitlis'te, bugün Hakkari'de şehit haberi aldıklarını ifade ederek, milli birlik ve kardeşlik projesini yürütmeye çalışırken, yeni bir anayasa hazırlığı yapılırken bu süreçleri baltalamaya çalışan terörü lanetlediğini söyledi.
Türkiye'nin zor bir coğrafyada olduğunu, bu coğrafyada yaşamının kolay olmadığını anlatan Özdebir, ''Bu coğrafyada yaşayabilmek için güçlü olmak lazım, teknolojiyi iyi kullanmak lazım, fert fert herkesin çok uyanık olması lazım. Ancak bu şekilde fark yaratabiliriz'' dedi.
Özel sektör olarak TSK'nın teknolojik imkanlarını ve kabiliyetlerini arttırabilmeleri için çalışmaları gerektiğini ifade eden Özdebir, daha çok sorumluluk almalarının önemli olduğunu söyledi.
Özdebir, şehitlere rahmet, yaralılara acil şifalar ve ailelerine de sabır diledi.
Bu olayın savunma sanayinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha çarpıcı bir şekilde hatırlattığını belirten Özdebir, şöyle konuştu:
''Savunma sanayine sahip olmayan ülkelerin bağımsızlığından söz edebilmemiz mümkün değildir. Savunma sektöründeki teknolojileri ve araçları milli olarak üretmeliyiz. Bu anlamda Savunma Sanayi Müsteşarlığımız çok başarılı işler yapıyor. O kadar ki bu başarısı yalnız silahlı kuvvetlerimize katkı değil, yalnız sanayimize katkı değil ülkemizin gelişmesine de katkı sağlıyor. Bağımsızlığımıza katkı sağlamakta, teknoloji seviyemizi yükseltmektedir. Keşke bütün bakanlıklarımızda dar anlamda sektörleri bu şekilde yönetecek birimler oluşturabilsek.''
Savunma sanayinin Ankara'ya çok büyük katkı sağladığını ifade eden Özdebir, Ankara'nın yüksek ve orta üstü teknolojide Türkiye ortalamasının üzerinde, bu sektörlerde çalışanlar olarak bakıldığında yüksek ve orta üstü teknolojide diğer illere fark attığını söyledi. Özdebir, çalışanlara yapılan maaş ödemelerine bakıldığında da yüksek teknolojide ödenen ücretler açısından tartışmasız Ankara'nın diğer illere fark attığının görüldüğünü, sektörlerde faaliyet gösteren firmaların cirosu bakımından da Ankara'nın üstün konumda bulunduğunu kaydetti.
Ankara'nın Türkiye'nin savunma sanayi, havacılık ve uzay sanayinin merkezi olarak adlandırıldığını belirten Özdebir, ''İstanbul finans ve ticaret merkezi olarak bir çekim merkezi olduysa Ankara da bu üstünlüğünü daha da geliştirmeli'' dedi.
Öte yandan, ASO binasına terör saldırılarına tepki amacıyla Türk bayrağı asıldığı gözlendi.
YORUMLAR:
Sn.Müsteşarın ,Basında yer alan, SAVUNMA İHALESİNDE YOLSUZLUK. NBC - CBRN - KBRN KORUYUCU ELBİSE İHALESİ. konularında,kamuoyunu bilgilendirmesinin ararlı olacağını düşünüyoruz.
-Helikopter Uçak Anadolu meslek lisesi mezunu ,Üniversite sınavlarında ,Uçak mühendisliğini tercihte puanı kırılırken, Düz lisedeki uçak okumayan öğrenci puan kırılması olmadığından ,daha az puanla Uçak mühendisliğine giriyor.
Bunnun izahı nedir.
- Aselsansa, kritik proje yürüten Mühendislerin ölümleri araştırılmaz.
Askerler arasında "uyandırma servisi" olarak isimlendirilen ve sivil halkı kimyasal—biyolojik savaşa hazırlamaya yönelik faaliyetler hızlandırıldı. Uydu kentlerde yaşayanlar, binaların girişlerine asılan ilanlarla, askerlerin organize ettiği bilgilendirme etkinliklerine çağrılıyor.
Türkiye, bugüne kadar kimyasal ve biyolojik saldırıya maruz kalmadı ama risk analizleri, içinde bulunduğumuz zaman diliminde saldırı olasılığı üzerinde yoğunlaşıyor. İstihbarat raporları, Türkiye'yi kimyasal ve biyolojik tehdit açısından dünyanın en riskli ülkelerinden biri olarak gösteriyor. Fakülte düzeyinde bilgisi olan bir terörist de 20 bin dolardan az bir parayla temin edebileceği başlatıcı kimyasallarla bu saldırıyı gerçekleştirebilir.
Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), bu tehlikeye karşı Türkiye'nin savunma konsepti çerçevesinde, askerleri ve sivilleri korumak amacıyla son 30 yıldan bu yana çok ciddi çalışmalar yürütüyor. Aslında Türk Ordusu ilk Nükleer, Kimyasal, Biyolojik (NBC) savunma çalışmalarına 1930 yılında NBC Okulu'nun kurulması ve 1939'da Gaz Maskesi Fabrikası'nın inşa edilmesi ile başladı. Bugün savunma konsepti çerçevesinde ordu içinde erken ikazdan, sakınma, korunma, temizlenme ve tedaviye kadar uzanan NBC savunma zinciri kurulmuş durumda. Bu amaçla, bugüne kadar Kara Kuvvetleri bünyesinde yer alan NBC Okulu, Türk Silahlı Kuvvetleri NBC Okulu ve Eğitim Merkez Komutanlığı'na dönüştürüldü. Sadece Kara Kuvvetleri değil ordunun bütünü NBC Savunma, korunma, temizlenme, tedavi ve eğitim faaliyetlerini plânlamakla yükümlü hale getirildi. Ayrıca 'NBC Taburları' oluşturuldu. Taburlar, tabi tutuldukları eğitim ve eksiksiz donanımlarıyla kimyasal bir taarruza ve savunmaya karşı hazır durumda bekletiliyor. Hava gücüyle de desteklenen bu birlikler, gerektiğinde taktik ve stratejik hedeflere karşı ön alacak şekilde kullanılabilecek caydırıcılığa sahip...
Sivil taburlar!
Ordunun hazırlıkları yoğun bir şekilde sürerken, o dönemde patlak veren İran—Irak savaşında bugüne kadar en geniş kimyasal harp maddesi kullanıldı. Van'ın, Ağrı'nın, Hakkari'nin öteki yakasındaki komşu ülke topraklarında, 25 bin kişi bu maddelere maruz kaldı. 27 Mart 1988 tarihinde ise, Irak Silahlı Kuvvetleri tarafından Halepçe'de kimyasal harp maddeleri ile yapılan taarruzda 5 bin 500 kişinin ölmesi Türkiye için ciddiye alınması gereken bir mesajdı. Zaten Halepçe'den iki yıl önce Türk subayları, Amerika'daki kimya okullarında eğitim görüyor, ardından Türkiye'nin çeşitli yerlerindeki NBC okullarında görevlendiriliyordu. Bugüne kadar fotoğraflarını dahi görmediğimiz NBC taburları sayesinde, kimyasal ve biyolojik silahların kullanılacağı bir çatışma ortamında hareket kabiliyeti kazanan Türk Ordusu, 20 yıldan bu yana, sivil halkı böyle bir savaş ve saldırıya karşı hazırlamaya çalışıyor.
NBC okulu tarafından bu konuda yıllardan beri, ısrarla düzenlenen sempozyum, panel, kurs gibi etkinlikler bu amaca yönelikti. Orduda, NBC Okulu ve Eğitim Merkez Komutanlığı Muharebe Laboratuvarı Başkanlığı yapan Emekli Albay Bülent Okay, ordunun, etrafımızdaki komşularımızın tehdit değerlendirmesini yaparak, ellerindeki maddeleri kullanma ihtimaline dair bu tür etkinliklerin yapıldığını söylüyor. Bu kapsamda diğer güvenlik güçlerinden, emniyet, jandarma ile sivil savunma, itfaiye, acil sağlık hizmeti veren birimler de ordu tarafından kimyasal—biyolojik savaşa hazır hale getirilmiş.
Askerlerin kendi aralarında 'uyandırma servisi' diye isimlendirdikleri bu faaliyetler, son dönemde hızlandı. İstanbul'daki tıp fakültelerinde, çeşitli dernek ve vakıf binalarında düzenlenen programlara gelen resmi ve emekli subaylar, panik havası oluşturmadan katılımcılara kimyasal kabusu ve korunma yöntemlerini anlatıyor. Büyük holdinglerin tüm personeliyle katıldığı toplantılarda özellikle NBC Silahlarının Terör Amaçlı kullanımı, NBC Savunma Konsepti, NBC Savunma Malzemeleri konuları üzerinde duruluyor. Uyandırma servisi hizmetleri son günlerde konferans salonlarından çıkıp, uydu kentlere ve semtlere yayıldı.
Ataköy'deki binaların girişine asılan ilanlarla kent sakinleri bu etkinliklere çağrılıyor. Eskiden NBC Okulu'nun organize ettiği çalışmalara artık diğer askeri birimler de katılmaya başladı. Örneğin Ataköy—Yeşilköy—Bakırköy sakinlerinin bilgilendirildiği paneli Hava Harp Okulu Komutanlığı düzenledi. Psikologların, TRT yetkililerinin de hazır bulunduğu programlarda, askerlerin ve sivillerin birlikte oturduğu salon bir kriz provasını andırıyordu. Uyandırma hizmetlerine askerlerle birlikte AKUT da katılmaya başladı. AKUT da saldırı durumunda NBC Savunma pozisyonuna geçecek.
Sektörde kırmızı ikaz
Askerler, sivillerin yanı sıra sanayici ve işadamlarını da yıllardır uyandırmaya çalışıyor. Askerler, NBC Savunması'nda gerekli her türlü ihtiyacın yurtiçinde üretilmesini istiyor. Zaten böyle bir zorunluluk NBC Savunma Stratejisi'nin ana yapı taşlarını oluşturuyor. Bu silâhlardan korunmaya en çok ihtiyaç duyan ülkeler arasında sayılmasına rağmen Türkiye'nin bu alanda bir sektörü yok. Türk Ordusu, son altı yıldır ABD'li üretici firmanın çok yüksek fiyat talebi nedeniyle NBC elbisesi temin edemiyor. Bu alanda faaliyet gösteren birkaç firma bulunuyor. Gaz maskesi takıp panel düzenleyen Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün, "Kimyasal silah atılsın, 100 bin kişi ölsün, ondan sonra önlem alınır" diyor. Aygün, böylesine acil ve stratejik sektörün büyüklüğünü 60 milyon dolar olarak hesaplıyor. Bu rakam, sadece saldırı mahallinde görev yapmak zorunda olan asker, polis, sivil savunma ekipleri, ilk yardım elemanları ve diğer kamu görevlilerinden oluşan 20 bin kişiyi kapsıyor. Çünkü NBC savunmasında sivil halkın hepsine gaz maskesi ve elbise dağıtılması diye bir uygulama yok. Sivillerin saldırı sırasında, özel havalandırma filitreli sığınaklarda korunması gerekiyor. Tabii sözkonusu bu filtreleri takacak sığınak varsa!
Asker, sanayiciyi uyandıramadı
1997 yılından itibaren nükleer, biyolojik ve kimyasal silahlara karşı savunma ürünleri üretimine başlayan Diomed isimli firma, sektörün aksine ilginç bir profil çiziyor. NATO üretici firma koduna sahip Diomed, ilk defa yerli üretim olarak Otomatik Atropin Enjektörü ve Biyolojik ve Kimyasal Harp Maddesi Numune Alma Kiti üretiyor. Milli Savunma Bakanlığı'nın tedariklerini de karşılayan firma, yüksek teknoloji isteyen bu alanda ciddi ilerlemeler kaydetmiş. Sinir gazları ve kimyasal maddelere karşı korunma ve ilk yardım malzemesi üreten dünyadaki iki firmadan biri. Diğer firma ise Amerika'da. Çok ileri teknolojiye sahip olmalarına rağmen başka Amerikan firmaları da dünya çapındaki bu Türk firmasının ürünleriyle ilgileniyor. Polar Grubu ise, son iki yıldır, nükleer, biyolojik ve kimyasal korunma sağlayan NBC elbise üretimi üzerinde çalışıyor. Firma, ordu için gerekli olan koruyucu elbise üretimi projesine talip.
Uyandırma Servisi, hayati öneme sahip bu alanda boş durmuyor. Makine Kimya ile Kara Kuvvetleri tarafından Gaz Maskesi Yapımı Projesi, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu ve Çekmece Nükleer Araştırma tarafından radyasyon ölçümü için Radyakmetre ve Dozimetre Yapımı Projesi, Milli Savunma Bakanlığı İlâç Fabrikası'nın Atropin Enjektöründe kullanılmak üzere atropin sülfat üretimi, TÜBİTAK—MAM'ın Kişisel temizleme için T—1 tozu üretimi, TÜBİTAK—Marmara Araştırma Merkezi ile Savunma Sanayii Müsteşarlığı'nın birlikte NBC Koruyucu Elbise Yapımı Projesi, Kara Kuvvetleri tarafından dekontaminasyon cihazları yapımı, NBC Harp Maddeleri Erken Tesbit Cihazı yapımı 'acil' koduyla yürütülen projelerden sadece birkaçı.
Tehdit yerine para gelsin
I. ve II. Dünya Savaşı'nın 'gazcı' ülkeleri, bugün bu maddelerden korunmak için geliştirdikleri malzemeleri dünyaya pazarlayarak para kaznıyorlar. Avrupa'da özellikle Hollanda, İngiltere, Almanya, Fransa ve Çekoslovakya bu sektörü kimseye bırakmaya niyetli görünmüyor. ABD ise, NBC kıyafeti üretim tekelini elinde bulunduruyor. Türkiye'nin de almak zorunda olduğu elbiseler, Amerikan Saratoga firması ile bunun Almanya'daki kolu Bluher tarafından üretiliyor.
Basra'nın yeniden ısınmasıyla birlikte bölgede talep patlaması oldu. Adı açıklanmayan 4—5 Ortadoğu ülkesi, Diomed'e sürekli sipariş veriyor. 11 Eylül sonrası S.Arabistan başta olmak üzere birçok Arap ülkesi askeri alımlarını ABD'den Türkiye'ye kaydırmaya başladı. S.Arabistan, Polar Grubu'ndan 60 bin adet NBC elbisesi istedi. Bölgedeki diğer ülkeler sırada bekliyor.
Aslında Türkiye, kendi ihtiyacını karşılamakla kalmayıp Avrupa ülkeleri gibi, kimyasal silah ambarına dönen Ortadoğu'daki tehdit potansiyelini paraya dönüştürebilir. Em. Albay Bülent Okay, ABD'nin sadece kimyasal ve biyolojik maddelerden yaralanacak kişilerin tedavisinde kullanılması için ayırdığı bütçenin 6 milyar dolar olduğunu söylüyor. Başka söze gerek var mı bilmiyoruz... Ekonomisi her ne kadar savaşla çalışan bir ülke olmasak da Irak sorunu, Türkiye'ye dünya ölçeğinde bir sektör kazandırabilir.
Eğer uzmanların 17 Ağustos depreminden sonraki uyarılarını dikkate alarak kendinize bir deprem çantası hazırladıysanız, içerisinde sinir gazlarına karşı üç adet Antropin Enjektörü, yakıcı gazlara karşı krem, temizleme pudrası, kimyasal madde temizleme fırçasının yer aldığı kişisel kit için o çantada yer açın. Ne olur ne olmaz...
Dosya türü: PDF/Adobe Acrobat - HTML olarak görüntüle
11 Haz 2006 ... nir gazlarına karşı ko- ruyacak NBC elbise- lerinin üretiminde kullanılan küresel ak- tif karbon maddesini. Türkiye'de üretmeyi başardı. ... turkuaz.zaman.com.tr/images/2006/06/11/turkuaz.pdf -
Savunma Sanayii Müsteşarlığının programına aldığı 24 önemli üretim ve tedarik projesinin, en geç 10 yıl içinde tamamlanması öngörülüyor.
Türkiye, gündemine aldığı önemli proje ve tedarik projeleri ile ülke savunmasını daha da güçlendirmeyi hedefliyor. Edinilen bilgiye göre, Savunma Sanayii Müsteşarlığının (SSM) programına aldığı 24 önemli üretim ve tedarik projesinin, en geç 10 yıl içinde tamamlanması öngörülüyor. Tamamlanan, devam eden ya da ileride hayata geçirilecek projelerle, Türk savunma sanayisinin altyapısının daha da güçlü hale getirilmesi hedefleniyor. SSM'nin üstlenmiş olduğu faaliyetler çerçevesinde, projeler, milli savunma ihtiyaçları ön planda tutularak, Türkiye'de mevcut sanayi potansiyelinin değerlendirilmesiyle, özel sektörün azami düzeyde katılımıyla gerçekleştirilmesi öngörülüyor. Bu çerçevede Türk Silahlı Kuvvetleri'nin ihtiyaçları azami ölçüde yurt içinden karşılanacak.
YÜKSEK TEKNOLOJİ İTİCİ GÜÇ OLACAK
Yüksek teknolojiye dayalı üretim yapan ve ürünlerini ihraç edebilen bir milli savunma sanayinin, sivil amaçlı üretim yapan diğer sanayi dalları için de itici güç olacak vurgulanıyor. Savunma sanayinin diğer sanayilerle entegre olabilmesi sonucunda, araştırma-geliştirme, uluslararası işbirliği, off-set imkanlarının devreye sokulması ve teknoloji transferi yoluyla sağlanacak artı değerlerin de, sivil ve savunma sektörleri arasında paylaşılmasının mümkün olabileceği kaydediliyor.
10 YILLIK DÖNEM
Türk savunma sanayiinin geleceğine damga vuracak projelerin önümüzdeki 10 yıl içinde aşamalı olarak bitirilmesi öngörülüyor. Kuvvet komutanlıklarının belirlediği ihtiyaç programına göre uluslararası düzeyde tedarik ve üretim ihalelerini programına alan SSM'nin gündemine 24 önemli savunma projesi bulunuyor. Yerli imkanlarla üretimi öngörülen taktik-taarruz savaş helikopteri (ATAK), milli tank üretim, milli gemi üretim projeleri başta olmak üzere denizaltı, genel maksatlı helikopterler, eğitim ve insansız hava araçları ile yeni tip karakol botu projeleri de önemli projeler arasında bulunuyor. Gündemdeki diğer önemli savunma projelerinin de yine yerli-yabancı ortaklıklarla Türkiye'deki askeri ve sivil tesislerde üretilmesi öngörülüyor.
GÜNDEMDEKİ ÜRETİM VE TEDARİK PROJELERİ
Finansmanının önemli bölümü Savunma Sanayii Müsteşarlığı Fonu kaynaklarından karşılanmak üzere programa alınan ve ihale çalışmaları devam eden gündemdeki savunma amaçlı yatırım ve üretim projeleri şunlar: -Barış Kartalı (Awacslar) Projesi, -Yeni Nesil Savaş Uçağı Projesi, -Geleceğin Büyük Uçağı Projesi, -Taktik-Taarruz Savaş Helikopter (ATAK) Projesi, -Leopard-1 Tanklarının İyileştirilmesi Projesi, -Denizaltı Kurtarma Ana Gemisi (MOSHIP) ve Kurtarma Yedekleme Gemisi Projesi, -Sahil Güvenlik Arama ve Kurtarma Gemisi Projesi, -Denizaltı Savunma Harbi ve Keşif Karakol Gemisi (MİLGEM) Projesi, -Milli Tank Projesi, -Milgem Savaş Sistemleri Tedarik Projesi, -Temel Eğitim Uçağı (TEU) Projesi,
SAR 35 Modernizasyonu Projesi, GÖKTÜRK - Keşif ve Gözetleme Uydu Sistemi Projesi, -30 Yataklı Seyyar Cerrahi Hastane Tedarik (MSH) Projesi, -Yeni Tip Denizaltı Projesi, -TSK Helikopteri Projesi, -Yarasavunma ve Yangın Eğitim Simülatörü Projesi, -HELRAS Sonarı İşletme Yedekleri ve Sonar Vinci Test Seti Projesi, -Yeni Tip Karakol Botu Projesi, -Yunus Projesi, -NBC Koruyucu Elbise Takımı Projesi, -Turna Projesi, -Yunus-Aksaz ve Foça Deniz Üssü Su Altı ve Su Üstü Gözetleme ve Tespit Sistemi (AFSUDES) Projesi, -Mini İnsansız Hava Araçları Projesi.
Savaş halinde devletin zirvesini, nükleer, kimyasal ve biyolojik silahlardan korumak için Ankara’da yapılan devlet büyükleri sığınağını Hürriyet görüntüledi.
Her türlü nükleer füzeye dayanıklı
Kimyasal ve biyolojik silah işlemiyor
300 kişi aynı anda günlerce yaşıyor
Başta Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı olmak üzere savaşı yönetecek tüm devlet kadrosunu barındıracak sığınak, ulusal seferberlik anında teknolojik altyapısıyla savaş yönetim merkezine dönüşüyor.
Yan yana 3 duvar
Sığınak, Ankara’da yerin altında inşa edildi. Sığınak, yerin üstündeki tepe görüntüsüyle dikkat çekiyor. Üzeri çimlendirilen ve ağaç dikilen koruma tepesinin metrelerce altında ise kimyasal ve biyolojik savaş maddelerine, nükleer silahların basınç ve ısı tesirlerine karşı korunma sağlayan serpinti sığınağı bulunuyor. Sığınağın koruma duvarı, 60 santimetre beton, 75 santimetre tuğla ve 90 santimetre sıkıştırılmış topraktan yapıldı.
Nükleer, kimyasal ve biyolojik saldırı söz konusu olduğunda özel yalıtımlı kapılar kapatılarak dış dünyayla ilişki tamamen kesiliyor. Havalandırmada radyoaktif tozlar ile kimyasal gazların içeriye girişini önlemek için özel filtre sistemi kullanılıyor. Havalandırma ve su sistemi çalışmasa bile içerideki hava ve su dışarıyla hiçbir bağlantısı olmadan 300 kişiye 3 gün boyunca yetiyor. Sığınağın haberleşme alt yapısı dünyanın her yeriyle kesintisiz iletişim sağlayabiliyor.
Başkomutan Cumhurbaşkanı olsa bile sığınağın ne zaman kullanılacağına icra birimi olarak Başbakan karar veriyor. Savaş durumunda Başbakan, Başbakanlık Harekat Merkezi’ni harekete geçiriyor. Önceden hazırlanan planlar çerçevesinde devlet yönetimi sığınakta toplanıyor.
15 kişi çalışıyor
Sığınağın içi gıda maddeleri dışında her ihtimale karşı hazır hale getiriliyor. Sığınakta, elektronik alt yapının, havalandırma, su, arıtma, ısıtma sistemlerinin her an hazır olmasını sağlamakla yükümlü 15 personel çalışıyor.
Bahçesinde iki helikopter pisti bulunan sığınağın güvenliğine de çok önem veriliyor. Çevresi jiletli tel örgülerle çevrili sığınak, 24 saat boyunca kameralarla kontrol altında tutuluyor.
Başkomutanlık sığınağı Bu haber ile ilgili sizin yorumlarınız:
BİR YORUMCU ARKADAŞ BU TESİSİN DİYANETİN YANINDA OLDUĞUNU VE GÖRÜLDÜĞÜNÜ BUNUN NERESİ GİZLİ SIĞINAK DİYE SORMUŞ.BUNUN ADI GİZLİ SIĞINAK.YANİ LAF OLA BERİ GELE.HEM BU SIĞINAK DEVLET BÜYÜKLERİMİZİ ÖYLE SAVAŞTAN FALAN KORUYAMAZ SADECE VATANDAŞTAN KORUR.GÖRMÜYORMUSUN BİR BAKANI KIRK POLİS ANCAK KORUYOR
mustafa serinel isimli arkadaşıma ya tabiki sığınaklara önce devlet büyükleri girecek öle mantıksız konuşulyorsunuz düşünmeden devlet büyükleri yakalanırsa ne olabilceğini hayal et lütfen genelkurmay başkanı başbakan cumhur başkanı hangi parti olursa olsun yakalanmaz savaş durumunda gizlenmeli .
Bu sığınak ne zaman yapılmıştır,nerededir bilmiyorum ama,benim en az kırk senedir bildiğim,ortaokul talebesi olduğum dönemde (temel halindeyken) içerisinde el feneri ile gezdiğim,şehrin göbeğinde nükleer sığınak var.Üzerinde her gün binlerce insan geziyor.
Duvar kalınlığı 90 cm.
Her Hâlukarda onlar kurtuldu.
Biz, yine güme gittik...!
Titanic Filmini hatırlayın.
1.Sınıf yolcular kurtuldu.
3. Sınıfların üzerlerine demir kapılar kilitlendiği için hepsi boğuldu.
Sonuç:
Elitlerin yaşam şansı her daim var,
Ancak
Vatandaşın ADI YOK...!
mustafa serinel
26.12.2010 10:09:13
vatandaşın can ve mal güvenl,ğ,nden sorumlu devlet büyükleri,savaş haline soktukları ülkede önce kendisini kurtaracak.peki vatandaş ne yapacak.??bence tsk işinin başında olur,ancak o devlet büyükleri denilenlerin hiç birisini türkiyede bulamayız.abd.de seyahatte olurlar.
ARTIK BU SIĞINAĞI GÖRDÜKTEN SONRA GÜL,ERDOĞAN,BAKANLARI İKTİDARDAN GİTMEZLER HAYATIMIZ GARANTİ OLSUN DİYE.
Berk Demir
26.12.2010 09:58:01
Bunun neresi gizli sığınak , Diyanet işleri başkanlığının yanında yolun kenarında, iki katıda normal zemin seviyesinden yüksek yapılmış, üzeride toprakla kaplanmış gizli olmayan sığınak.
power gate
26.12.2010 09:56:57
Hesapta gizli sığınak. Kabak gibi ortada. Google'dan yerini bulmak daha kolay
Biz Vatandasiz Biz Mehmedin oglu Alì`yiz ölürsek sehit, yasarsak Gazi oluruz. Aglama Baba, Seref aglamaz diye mektuplarimiz okunur birgun. Belki birileride ardimizdan Türküler okur, Al Safaklarda yuzen Al Sancak tadinda. Son sozumuzde Vatan sagolsun olur.
Türkiye'nin savunma performansı hızla yükseliyor
23 Şubat 2009
ANKARA -AA- Türk savunma sanayii şirketlerinin savunma alanındaki tedarik projelerinde sağladığı yurt içi üretim katkısı giderek artıyor.
Son yıllarda savunma sanayii alanında önemli bir ivme kazanan Türk savunma şirketlerinin bu başarısı sonrasında gelen süreçte, tedarik amaçlı savunma yatırımlarında yurt içi geliştirme projelerinin payı yüzde 58 olarak gerçekleşti.
Savunma Sanayii Müsteşarlığının,(SSM) 2009 yılı Performans program ına göre, gündemdeki savunma sanayii projelerinin önemli bölümü Türk savunma şirketlerince yurt içi geliştirme modeli esas alınarak gerçekleştirilecek.
Programa göre, SSM tarafından yürütülen ve ve sözleşmesi imzalanmış 74 adet tedarik projesinin bedeli toplam 24 milyar 341 milyon 385 bin 775 TL olarak hesaplandı. Toplam sözleşme bedelinin proje modellerine göre, proje bedelinin yüzde 58 oranındaki bölümü yurt içi geliştirme yöntemi ile gerçekleştirilirken, projelerin yüzde 24'lük oranındaki kısmının ortak üretim, yüzde 16'lı k kısmının hazır alım ve yüzde 2'lik bölümü de konsorsiyumlar tarafından yapılacak.
Savunma sanayii alanında dışa bağımlılığı büyük ölçüde önleyen yurt içi geliştirme modeli, "geliştirme faaliyetinin yurt içi yüklenici firma tarafından yapıldığı, ortaya çıkan ürünün fikri ve sınai mülkiyet haklarının tümüyle ülkeye ait olduğu bir tedarik yaklaşımı" olarak tanımlanıyor.
Bu arada son yıllarda savunma alanında araştırma-geliştirme (ar-ge)faaliyetlerine büyük önem veren Savunma Sanayii Müsteşarlığının da gündeminde toplam 49 proje bulunduğu bildirildi.
Araştırma-Geliştirme faaliyetlerinin yüzde 86 oranındaki bölüm ü Savunma Sanayii Müsteşarlığın Network bilgi uydu, sensör sistemleri, yüzde 20'si sistem entegrasyonu, yüzde 15'i elektronik harp ile yüzde 2'lik kısmı ise füze güdüm kontrol projelerine ait bulunuyor.
4 ayrı alan altında toplanan SSM'nin araştırma-geliştirme faaliyetler iç in 282 milyon 928 bin liralık bir harcama yapılması öngörülüyor.
TÜRKİYENİN ENGELLENEN HAVACISI
Vecihi HÜRKUŞ
ÜNVAN :Pilot
RÜTBE :Merhum Emk. Asb.
Vecihi Hürkuş, İstanbul, Arnavutköy Akıntıburnu'ndaki yalıda 6 Ocak 1896 (1311) tarihinde doğdu. Babası İstanbul'lu bir aileden Gümrük Müfettişi Faham Bey, annesi Vidin'de doğmuş, üç yaşında İstanbul'a gelmiş Zeliha Niyir Hanım'dır. Üç yaşında iken babası ölmüş. Çok genç yaşta dul kalan annesi ile geniş bir ailenin içinde amcalar, halalar, enişteler, yengeler, ağabeyler ve ablalar ile birlikte büyümüş. Bir süre sonra Harbiye'de eskrim ve resim hocası olan amcası Şekür Bey'in yanına sığınmışlar, sonra da annesi ve kardeşleriyle Üsküdar'a yerleşmişler.
Üç kardeşin ortancası olan Vecihi çok canlı ve hareketli bir çocuktu. İlkokulu Bebek'te okudu, Üsküdar'da Füyuzati Osmaniye Rüştiye'sinde ve Üsküdar Paşakapısı İdadi'sinde okudu, sanata olan ilgisinden Tophane Sanat Okulu'na geçti ve bu mektebi bitirdi.
1912'de Balkan Harbi'ne eniştesi Kurmay Albay Kemal Bey'in yanında gönüllü olarak katıldı. Edirne'ye giren kuvvetler içinde yer aldı. Balkan Harbi sonunda İstanbul Ordu Kumandanlığı tarafından Beykoz Serviburun'daki esir kampına kumandan oldu. Tayyareci olmak istiyordu. Yaşı küçük olduğundan makinist mektebine aldılar. Makinist olarak Birinci Dünya Savaşı'na girerek Bağdat cephesine uçak makinisti olarak gönderildi. Orada bir uçak kazasında yaralanarak İstanbul'a döndü. Yeşilköy'deki Tayyare Mektebi'ne girerek tayyareci oldu.
1917 sonbaharında Kafkas cephesine, 7. Tayyare Bölüğü'ne atandı. Orada bir uçak düşürerek Kafkas Cephesinde uçak düşüren ilk Türk tayyarecisi oldu. Bir hava savaşında yaralanarak düşünce uçağını yakarak Rus'lara esir oldu. Esir olarak Hazar Denizi'ndeki Nargin adasına gönderildi. Azeri Türklerinin yardımı ile adadan yüzerek kaçtı. Birlikte kaçtığı bir arkadaşıyla Erzurum'a kadar yaya olarak geldiler.
İstanbul'a geldiğinde savaşın sonları idi. Başkent İstanbul Hava Müdafaa Bölüğü'ne tayin oldu. İstanbul işgal edilince esaretten dönen askerlerin arasında gizlice Harem'den kalkan bir gemiyle Mudanya'ya, Bursa'ya ve Eskişehir'e giderek Kurtuluş Savaşı'na katılmıştır. Kurtuluş Savaşı'nın ilk ve son uçuşunu yapan, İzmir hava alanını işgal eden tayyareci olmuş, üç defa takdirname alarak kırmızı şeritli İstiklal Madalyası kazanmıştır. Kurtuluş Savaşı içinde Akşehir'de Jandarma Komutanı Ratip Bey'in kızı Hadiye Hanım'la evlendi. İzmir'de Gönül, İstanbul'a döndüklerinde de Sevim isimli iki kızı olmuştur. Savaş sonrası İzmir'de Seydiköy'de açılan tayyare okulunda yeni tayyarecileri eğitime başlamış, tam o sırada 1923 yılı başlarında İzmit mıntıkası Tayyare bölüğüne atanmış. Üç ay sonra İzmir'de Binbaşı Fazıl'ın eğitim uçuşu sırasında düşüp ölmesiyle yeniden İzmir'e çağrılmış, kara ve deniz okulunda öğretmenliğinden başka fen işleri ile de uğraşmış. Savaşta çekilen yoklukların giderilmesi amacıyla havacılığı millileştirme düşünceleri başlamıştı. Edirne'ye yanlışlıkla inen bir yolcu tayyaresini almaya memur edilmiş.
Hizmet karşılığı bu uçağa adının verilmesi, 1919'dan beri uçak projeleri yapan Hürkuş'ta uçak inşa etmek düşüncesini yeniden canlandırmış. Ganimet olarak Yunan'lılardan ellerine geçen pek çok motordan yararlanarak projesini hazırlayıp ilk uçağı Vecihi K VI' yı imal etmiştir. Uçağı için uçuş müsaadesi istemiş, uçabilirlik sertifikası için bir teknik heyet oluşturulmuş, ancak teknik heyetin içerisinde tayyareyi uçuracak ve kontrol edecek personel bulunmadığından gecikmiştir. Sonunda teknik heyetten birinin 'Vecihi, biz sana bu lisansı veremeyiz, "uçağına güveniyorsan atla, uç, bizi de kurtar' sözü üzerine Hürkuş, 28 Ocak 1925'de yaptığı uçağı Vecihi K IV ile ilk uçuşunu yapar. İzin almadan uçtuğu için cezalandırılınca, istifa ederek Hava Kuvvetlerinden ayrılıp Ankara'ya gider ve kurulmakta olan Türk Tayyare Cemiyeti'ne (T.T.C.) katılır. T.T.C. Fen şubesini organize etmekle görevlendirilir.
Atatürk'ün 'İstikbal göklerdedir' yönermesiyle havacı bir kuşak yetiştirmek için kurulan Türk Tayyare Cemiyeti, halkın bağışları ile yaşayan bir kuruluş olacaktı. Bunun için bir okul açmak, milli bir hava sanayi kurmak amacındaydı. Hürkuş, yaptığı uçağını geri alıp, T.T.C.'nin bağış toplama faaliyetlerinde kullanarak halka havacılık sevgisini aşılamak istiyordu ama, uçağını geri almayı başaramadı. Bağış toplamak için bir madalya tüzüğü hazırlandı. Bağışa göre bronz, gümüş, altın ve elmaslı madalya verilecek, 10.000 TL. bağışlayanın adı da alınacak uçağa ad olarak verilecekti. T.T.C'ne ilk yardım Ceyhan ilçesinden gelmiş, 10.000 TL telgrafla bağışlanmış, alınan ilk uçağa da Ceyhan adı verilmiştir. Hürkuş'un uçakla yurtiçi bağış gezileri de bu uçakla başlamış. bakınız: Bağış Uçaklar
Bu arada Avrupa havacılığının tetkiki için bir heyetle Hürkuş, ikinci kez Avrupa'ya gider. Almanya'da Junkers ve Rohrbach fabrikalarını ziyaret ederler. Bu fabrikalar Türkiye'de anonim şirket halinde tayyare fabrikası kurmak fikrindeydiler. Fransa'da da Breguet, Potez, Henriot gibi birçok fabrikaları ziyaret etmişler, Hürkuş da bu fabrikaların uçaklarıyla tecrübe uçuşları yapmış. Potez 25 tipindeki rekor tayyaresiyle akrobasi uçuşundan sonra fabrika tarafından Atlantik uçuşu yapması için teklif yapılmış, fakat Fransız Aero kulübünün baskısı ile teklif suya düşmüş.
Türkiye'ye dönüşte 19 Ekim 1925'de Tayyare Cemiyeti idare kurulu istifa etmiş, cemiyetin tasarı ve projeleri suya düşmüş, elindeki tayyare, vasıta ve elemanları hava kuvvetlerine verilerek havacılıkla ilgisi kesilmiş oluyordu. Hürkuş'un da tekrar hava kuvvetlerinde görev alması istenince istifa etmiştir. Milli Savunma Bakanlığı Kayseri'de Tayyare ve Motor Anonim Şirketi (Tomtaş) adında bir fabrika kurmak için anlaşır. Hürkuş Tomtaş'ın teklifini kabul ederek Almanya'ya gider. Hürkuş Almanya'da Ju A-20 tayyarelerinde bazı noksanlıklar bulur, onların düzeltilmesi ile Ju A-35 'lerin yapımını da üstlenir. 18 Temmuz 1926'da telgrafla memlekete çağrılır, Ju A-35'in satın alınması için tecrübe uçuşu istenir. Junkers bu uçuşun özellikle Hürkuş tarafından yapılmasını, uçağının zamanın en modern ve yüksek ateş kudretinde iki kişilik av tayyaresi, savaşta her tarafa ateş saçabilme gücü olduğunun kanıtlanması için Fransızların gözde uçağı Newport De Large'la savaşını ister. 1 Ağustos 1926 da temsili savaş yapılarak Ju A-35 ile Hürkuş kazanır.
Hürkuş yurda döndükten sonra, Tomtaş emrinde biri 14 kişilik 3 motorlu Ju-23, diğeri altı kişilik tek motorlu Ju F-13 yolcu tayyareleriyle Ankara - Kayseri arasında ulaşım uçuşları yapar. Tarih 1927'dir. Hürkuş'un bu uçuşlarının, yurdumuzda ilk hava yolları uçuşları olduğu düşünülebilir
Hürkuş, Tomtaş'a, Ju A-35'in kanatlarına benzin depoları ilavesi ile havada kalma süresini uzatarak Ankara ' Tahran uçuşunu direkt yaparak, İran devletine uçağı göstermek ve hükümetimizin rızasıyla devletimizin ihtiyacından fazlasının yabancı devletlere de satılabilmesi fikrini açmış. Bu yapılırsa hem devletimiz şereflenecek, hem de Tomtaş'a büyük faydası sağlayacaktı. O sırada henüz Tomtaş fabrikası teşekkül etmemiş ve Ju A-35 tayyaresi de Tomtaş'a devredilmemiş olduğundan bu uçuşu reddedilmişti.
Milli havacılığımız için güzel bir başlangıç olan Tomtaş ne yazık ki 1928 yılına kadar çalışmalarına devam edebildi. Kötü yönetimi yüzünden 1928'de iflas etmiş, daha doğrusu iflas ettirilmiştir.
Hürkuş 1925'de Kurtuluş Savaşı öncesi İstanbul'da iken sevdiği fakat Anadolu'ya geçtiği için ailesi tarafından kendisine verilmeyen İhsan Hanım'la anlaşmış, eşinden ayrılarak onunla evlenmiş ve 1927'de Perran isimli bir kızı daha doğmuştur.
Bir yıllık aradan sonra Hürkuş Türk Hava Kurumundaki eski görev yeri olan Teknik şubeye döner. 1930 yılı sanayi kongresi Ankara'da toplanmış, Halkevi'nde de yerli mallar sergisi açılmıştır. Hürkuş burada yerli malı uçaklarının resim ve maketleri ile Vecihi K-XI uçak modelinin minyatürünü sergiler ve büyük ilgi görür. Kurumda boş durmaz, yeni model ve tiplerini tasarlamaya devam eder.
1930 yılı yıllık iznini 2 ay ücretsiz olarak uzatıp Kadıköy'de bir keresteci dükkanını kiralayarak, 3 ay içinde ilk Türk sivil uçağını, aslında ikinci uçağı Vecihi K-XIV uçağını inşa etmiştir. İlk uçuşunu 16 Eylül 1930'da Kadıköy Fikirtepe'de büyük bir kalabalık ve basın topluluğu karşısında yapmış. Uçak iki kişilik, tek motorlu spor ve eğitim uçağıdır. Uçağı ile birlikte uçarak Ankara'ya dönmüş, Ankara üzerinde bir gösteri yapmış, Başbakan İsmet İnönü ve bazı komutanlar tarafından uçağı incelenerek tebrik edilmiş. Uçabilirlik sertifikası verilmesi için İktisat Bakanlığına müracaat ederek müsaade istemiş. 14 Ekim 1930'da, 'Tayyarenin teknik vasıflarını tespit edecek kimse bulunmadığından gereken vesika verilmemiştir' cevabını almış.
Bakanlık nezdinde yapılan girişimler sonucu uçağa istenen belgenin alınması amacıyla Çekoslovakya'ya gönderilmesi kararı alınmış. Hürkuş, 6 Aralık 1930'da Prag'a geldiğinde henüz tayyare gelmemişti. Tayyareye ait bütün resmi evrak önce Çek diline çevrilmiş, uçak gelince de tekrar monte edilerek uçağın malzemeleri ve her türlü teknik kontrolu yapıldıktan sonra uçuşu istenmiş. Her türlü uçuş şekilleri ile uçuşun kontrolu tamamlanmış. Hürkuş 23 Nisan 1931'de Çekoslovakya'lı yetkililer tarafından civardaki bir gazinoda düzenlenen bir törenle, baş köşesinde 'Yaşasın Türk Tayyareciliği' yazılı bir pankartla onurlandırılarak uçuş müsaadesini almıştır. 25 Nisan 1931'de Çekoslovakya'dan uçarak Türkiye'ye gelmek için yola çıkıp 5 Mayıs 1931'de Türkiye'ye gelmiştir.
Hürkuş uçağının atıl kalmaması için Posta idaresi ile çeşitli görüşmelerde bulunur. İlk kurulmak istenen posta hattı Ankara-Erzurum ile Ankara-İstanbul arasında düşünülür. Bu arada Türk Hava Kurumu yeni bir turne planlar. Ankara'dan başlayan uçuş Aksaray, Konya, Manavgat, Antalya, Fethiye, Muğla, Aydın, Denizli, Uşak, Eskişehir, Adapazarı, İzmit ve Yeşilköy'de tamamlanır. Uçuş büyük bir başarıyla tamamlanmıştır. Kurum şubeleri bağışlarla zenginleşmiştir, ama 3 Kasım 1931 tarihli telgrafta büyük yardımcısı makinisti Hamit'in işine son verilir Hürkuş'a ödenen uçuş tazminatı kesilerek Vecihi XIV uçağı uçuştan men edilir. Bundan sonraki uçuşların Milli Müdafaa Vekaleti tarafından verilecek uçakla gerçekleştirileceği bildirilir. Bu durum Hürkuş'un Kurum'dan tekrar ayrılmasına neden olur. Gezileri sırasında gençlikte oluşturduğu uçma sevgisi ile bir havacılık okulu açmayı düşünür.
21 Nisan 1932'de İlk Türk Sivil Tayyare Mektebi'ni kurar. İkisi kız olmak üzere 12 öğrenci kaydolur. 27 Eylül 1932'de eğitim ve öğretime başlanır. Okulun gayesi Türk gençliğini havacılığa alıştırmak, tayyareci kuşaklar yetiştirerek Türkiye Cumhuriyeti hava ordusunun yedek gücü olmaktı. Okulun motorlu ve motorsuz iki şubesi olacaktı. Eğitim teorik ve uygulamalı olarak yapılıyordu. Büyük bir atölyesi vardı. Kalamış'ta bir hangar ve uçuş alanı olarak kullandıkları küçük bir sahası, bir de Fikirtepesi'nde uçuş alanları vardı. İlk 12 öğrenci Sait, Tevfik, Muammer, Abdurrahman, Salih, Osman, Rıza, Hikmet, Hüseyin, Kenan, Bedriye ve Eribe idi. Öğrencilerin eğitim sırasında hiçbir kazası olmamıştır. Zor koşullarda eğitim yaparken bazı kurumların, örneğin Tekel İdaresi'nin ve İş Bankası'nın reklamlarını yapmış, bazı vatansever yetkili kuruluşların da yardımları olmuştur.
Nuri Demirağ Bey, bir tayyare yapımı için 5000 TL vermiş, böylece 1933'de adı Nuri Bey olan Vecihi K-XVI kabin uçağı yapılmıştır. Aynı yıl tek satıhlı Vecihi KXV uçağını da inşa etmişler ve 30 Ağustos 1933'de iki Vecihi XIV, iki tane Vecihi XV ve Nuri Bey Vecihi-XVI uçakları ile öğrencileri İstanbul göklerinde gösteri uçuşu yapmışlar. Okulda, bir de Vecihi SK adlı uçak motoru ile çalışan deniz botu yapılmıştır.
Öğrencilerinden Sait Bayav, Tevfik Artan, Muammer Öniz, Osman Kandemir, ilk kadın tayyarecimiz Bedriye Gökmen ve kızı (yeğeni) Eribe yalnız uçmayı başarmışlar. Vecihi Sivil Tayyare okulu parasal sorunlardan ve yetiştirdiği öğrencilerin diplomalarına denklik verdirememiş olmasından kapanmıştır.
1935 yılı başlarında Türk Hava Kurumu Başkanı Fuat Bulca, çağrılı olarak Rusya'ya gider. Orada sivil havacılığın durumunu görür ve dönüşünde Atatürk'e anlatır. Atatürk, gezdiği her yerde kendisini havadan saygıyla izleyen, gazetelerdeki yazılardan izlediği Hürkuş hakkında da Fuat Bey'den bilgi ister. Aldığı cevaplar karşısında Büyük Atamız :
'Ya, öyle mi? O halde Türk Kuşu namı ile yeni bir çalışma yolu açın ve Vecihi'den faydalanın!' emrini verir. Hürkuş Ankara'ya çağrılır. O da uçağına atlayarak Ankara'ya gelir. Hürkuş bu durumdan çok sevinçlidir. Türk Kuşu'nda yapılması düşünülenler, onun gerçekleştirmek istediği şeylerdir. Baş öğretmen olarak amatör gençleri çalıştırmak, Etimesgut hangarlarını yapmak, yaz kampı için uçuş sahası İnönü'nün bulunması ve okulunda yetiştirdiği öğrencilerinden Sait Bayav, Tevfik Artan ve Muammer Öniz'in Rusya'ya eğitime gönderilmesi onun mutluluğu olur.
Ne yazık ki 29 Ekim 1936'da yeğeni Eribe'nin şehit olması onu çok üzmüştür. Türk Hava Kurumu, 1937 sonbaharında mühendislik eğitimi için Hürkuş'u Almanya'ya gönderir. Vecihi Hürkuş, Weimar Mühendislik Mektebine ihtisas sınıfından başlatılmış, iki yıl sonra da mezun olmuştur. 27 Şubat 1939'da Tayyare Makine Mühendisliği diplomasını almıştır. Türkiye'ye döndüğünde Bayındırlık Bakanlığına başvurarak, 'Tayyare Mühendisliği Ruhsatnamesini' almak istedi. Ancak yetkililer, 'iki yılda mühendis olunmaz' diye bir gerekçe ile kabul etmemişlerdir. Mühendisliğini Danıştay kararı ile kabul ettirir. Türk Hava Kurumu'nda da yönetim değişmiş, vazifeleri başkalarına verilmiştir. O günkü koşullarda teknik imkanın olmadığı Van'a tayin edilir. Bunun üzerine istifa ederek kurumdan ayrılır. Havacılıktan uzun bir ayrılıktan sonra 1947'de Kanatlılar Birliği'ni kurdu. Gençlerin büyük ilgi gösterdiği bir kuruluş oldu. 1948'de Türk Hava Kurumu'ndan Magister tipi bir öğrenim uçağı temin ettiler. Kanatlılar adlı bir dergi çıkarttılar. Büyük çoğunluğu üniversite öğrencileri olan Kanatlılar Birliği fazla yaşayamadı.
1951'de beş arkadaşıyla birlikte havadan zırai ilaçlama yapmak üzere Türk Kanadı adı ile bir şirket kurmuş, Sait Bayav ve Muammer Öniz'le İngiltere'ye giderek Auster tipi üç uçak almışlar. Türkiye'ye döndükten sonra ortaklar arasında çıkan anlaşmazlık üzerine Hürkuş, haklarından vazgeçerek şirketten ayrılır.
1952'de Paro mamasının reklamını yapmak için tekrar İngiltere'ye giderek Proctor V tipi dört kişilik hafif turist tipi tayyare alır. Bu tayyare ile değişik müesseselerin reklamını yaptı. Paro bebek maması, Puro sabunu gibi gıda ve malzemeleri ufak kağıt paraşütlerle uçaktan dağıtarak, kanatlarına taktığı patiskalar üzerine bankaların isimlerini yazarak reklamcılık yaptı.
6 Ağustos 1954'de kırkıncı hizmet yılını kutlamak için Yeşilköy Hava Limanı salonlarında Türk Havacılar Bayramı adıyla bir jübile yapıldı. 29 Kasım 1954'de Hürkuş Hava Yollarını kurdu. Türk Hava Yolları'nın seferden kaldırdığı uçaklardan 8 tayyareyi Ziraat Bankasından kredi ile almıştı. Bir takım güçlüklerle uğraşarak hava yollarının sefer yapmadığı yerlere seferler koyarak , izin vermediklerinde gazete taşıyarak çalışmak istedi, ama sabotajlar, uçaklarının parçalanması ve sonunda uçuştan men edilerek uçamadı. Buna rağmen uslanmadı. Elinde kalan son uçağını da Maden Tetkik Arama Enstitüsü'nün emrinde kullanarak Güney Doğu Anadolu'da torium, uranium ve fosfat arayarak zor doğa koşullarında çalıştı.
Hayatının sonlarında çok sıkıntı çekmiş, borçlandırılmış, uçamayacak duruma düşürülen uçaklarının sigorta giderleri ve bunların faizleri borcuna eklenmiş, vatana hizmetten kendisine bağlanan çok yetersiz maaşına bile haciz konmuştur.
Ankara'da anılarını yazarken, bir kaza sonucu beyin kanamasından komaya girdi. Gözleri ve kalbi göklerde olan Vecihi Hürkuş, insanların aya ayak basmak üzere uçtuğu gün olan 16 Temmuz 1969 tarihinde Gülhane Askeri Tıp Akademisi Hastahanesi'nde hayata gözlerini yumdu.
Savunma sanayinde yerlilik oranını artırmayı hedefleyen Savunma Sanayi Müsteşarlığı (SSM), Taşıt Araçları Yan Sanayicileri Derneği (TAYSAD) ile işbirliğine giriyor.
�Savunma Sanayi Müsteşarlığı�TAYSAD işbirliği günü� organizasyonunda TAYSAD üyeleri, SSM ve savunma sanayi firmaları ile bir araya gelerek, birlikte neler yapabileceklerini masaya yatırdı. Konuyla ilgili bir açıklama yapan TAYSAD Başkanı Celal Kaya, iki kurumun ortak projeler geliştirerek Türkiye�ye yeni teknolojiler kazandıracaklarını kaydetti.
İşbirliğiyle yeni teknolojiler kazanılacak
Kaya konuşmasında SSM ile olumlu adımlar atacaklarına inandığını vurgulayarak: �Biz imkanlarımızı kullanarak SSM�nin ana tedarikçileri ile otomotiv yan sanayi firmaları arasında ortak proje geliştirme çalışmaları yapabiliriz. SSM�nin ihtiyaç duyduğu yeni araç ve donanım teknolojileri geliştirebilir ve böylece Türkiye�ye yeni teknolojiler kazandırabiliriz. Ayrıca SSM ihaleleri kapsamında off-set anlaşma şartlarına bağlı olarak otomotiv yan sanayi firmaları parça geliştirme ve üretim faaliyetlerini daha da artırabiliriz� dedi.
Deniz ve hava araçlarına üretim
TAYSAD�ın bazı üyelerinin halen SSM�nin kara araçları projeleri kapsamında taktik tekerlekli araç projesi, özel amaçlı taktik tekerlekli zırhlı araç projesi, tank ve paletli araç grubu ile ilgili bazı üretim çalışmalarının başladığını hatırlatan Kaya, benzer çalışmaların deniz ve hava taşıtlarında da başlamasını hedeflediklerinin altını çizdi.
Savunma Sanayi Müsteşarı Murad Bayar ise birinci önceliklerinin silahlı kuvvetlerin ihtiyaçları olduğunu belirterek, otomotiv endüstrisinin komşu sektör olduğunu vurguladı. Önlerinde 25 milyar dolarlık projelerinin bulunduğunu vurgulayan Bayar; kara, deniz, hava araçları, roket, füze gibi bu projelerde yerlilik oranını artırmayı hedeflediklerini kaydetti.
Yerlilik oranı yüzde 50�ye çıkacak
Bayar konuşmasına şöyle devam etti: �Biz savunma sanayimizin içine kapanıklığını kırmaya çalışıyoruz. Yan sanayimizi etkin kullanmak istiyoruz. 2009 yılında yüzde 45.7 olan yurtiçi karşılama oranını bu yıl yüzde 50�ye çıkarmayı amaçlıyoruz. Savunma sanayi 2.3 milyar dolarlık ciroya ulaştı. Bunun 830 milyon dolarını ihraç edioyoruz ve bu yıl dış satışları bir milyar dolara yükseltmeyi hedefliyoruz."
30.06.2010
YORUM
Kapalı devre ,çok fazla bilgi verilmeyen bir yapılanma içinde,hep,cek ler caklar.Prototipler.Yillardır,Bir milli tüfek bile üretilemedi gitti.Pakistan,iran Atom bombası,balistik füze yaptı
milli bir tüfek bile üretilemedik gitti.ona yanarım
**********************************************
Modern Piyade Tüfeği Projesi
Amaç :
Türk Silahlı Kuvetleri’nin piyade tüfeği ihtiyacının karşılanması
Proje Modeli :
Yurt içi geliştirme
Mevcut Durum :
Tasarım ve Geliştirme Dönemi (Dönem-I) Sözleşmesi MKE Kurumu ile 22 Ocak 2009 tarihinde imzalanmıştır.
*******************************************
Modern Makineli Tüfek Projesi
Amaç :
Türk Silahlı Kuvetleri’nin makineli tüfek ihtiyacının karşılanması
Proje Modeli :
Yurt içi geliştirme
Mevcut Durum :
Tasarım ve geliştirme faaliyetlerini kapsayan Dönem-I’e ilişkin Teklife Çağrı Dosyası hazırlık çalışmaları devam etmektedir.
*************************************************
Kimyasal Nükleer Radyolojik Biyolojik (KBRN) Koruyucu Elbise Takımı Projesi
Amaç :
Türk Silahlı Kuvvetlerinin (Kara, Deniz, Hava Kuvvetleri Komutanlıkları ve Jandarma Genel Komutanlığı) KBRN Koruyucu Elbise Takımı ihtiyacının karşılanması.
Son Güncelleme Tarihi: 06 Ocak 2010 Çarşamba
***********/
LÜTFEN TARİHLERE DİKKAT.
Mayın Temizleme Sistemi (MTS)
Amaç :
Muharebe bölgesindeki mayınlı sahaları birliklerin geçişi için süratli bir şekilde emniyetli hale getirmek.
Kapsam :
50 adet Mayın Temizleme Sistemi, lojistik destek, eğitim ve gerekli dokümantasyon
Proje Modeli :
-
Ana/Alt Yüklenici Firma :
-
Sözleşme İmza Tarihi :
-
Mevcut Durum :
Teklife Çağrı Dokümanı hazırlık faaliyetleri devam etmektedir.
ank Atış Kontrol Sistemi
Amaç :
ALTAY Projesi kapsamında kullanılmak üzere yeni nesil bir Tank Atış Kontrol Sisteminin özgün olarak yurt içinde ASELSAN A.Ş. tarafından geliştirilmesi
Kapsam :
2 (iki) adet Tank Atış Kontrol Sistemi prototipinin yurt içinde tasarlanması, geliştirilmesi, üretilmesi, test ve doğrulamasının yapılması, dokümantasyonun sağlanması ve Teknik Veri Paketinin SSM’ye teslimatı
Proje Modeli :
Yurt içi geliştirme
Ana/Alt Yüklenici Firma :
ASELSAN A.Ş.
Sözleşme İmza Tarihi :
27 Mart 2006
Mevcut Durum :
Üretilen Prototiplerin geliştirme ve entegrasyon testleri devam ediyor
M60 A1 Tank Modernizasyon Projesi
Amaç :
K.K.K. envanterindeki 170 adet M60 A1 tankının modernizasyonu.
Kapsam :
M60 A1 Tank Modernizasyonu Projesi kapsamındaki iş payları çerçevesinde; 120mm Ana Silah ve Mühimmatın MKE’de, Atış Kontrol Sistemi ve Elektrikli Silah ve Kule Tahrik Sistemi’nin ASELSAN’da üretilmesi ve 2’nci Ana Bakım Merkez Komutanlığı-Kayseri’deki modernizasyon hattında tankların modernize edilmesi.
Proje Modeli :
Teknoloji transferi yoluyla lisans altında yurt içi üretim ve montajı.
Ana/Alt Yüklenici Firma :
Israil Military Industries (IMI)
Sözleşme
İmza Tarihi :
29 Mart 2002
Mevcut Durum :
Tank teslimatları tamamlanmış olup, 7 Nisan 2010 tarihinde Son Tank Teslim töreni gerçekleştirilmiştir.
Müşterek Görev Kuvveti Harekatının Modellenmesi Ve Simülasyonu (MGKMOS) Projesi
Amaç :
Müşterek Görev Kuvveti Harekatının Modellenmesi ve Simulasyonu(MGKMOS) sisteminin geliştirilmesi, sözkonusu sistemi oluşturan ana iş paketlerini gerçekleştirilmesi ile ilgili yöntemlerin belirlenmesi ve tanımlanması.
Kapsam:
Kara harekatı, hava savunma harekatı, yerde konuşlu kısa menzilli hava savunma sistemlerinin karşıt kuvvet helikopterlerini önlemeye çalışması, belirli seviyelerde kara kuvvetleri hava harekatı kapsamında nakliye helikopterleri ile personelin hedeflenen noktalara taşınması faaliyetlerinin modellenmesi ve simulasyonu sisteminin geliştirilmesi.
Proje Modeli :
Ar-Ge
Ana Yüklenici Firma :
ODTÜ-HAVELSAN
Sözleşme İmza Tarihi :
28.09.2006, 36 ay
Mevcut Durum :
3 Yapı halinde planlanan projenin Yapı 3 kısmı ve nihai kabul için hazırlıklar devam etmektedir.
Milli Sonoboy Geliştirilmesi ve Üretimi Projesi
Amaç :
Denizaltı Savunma Harbine yönelik olarak denizaltıların tespiti için Deniz Karakol Uçakları, Helikopterler ve Suüstü Gemilerimizden atılabilecek, su altındaki ses (akustik) dalgalarını almaçları (sensör) aracılığıyla radyo dalgaları halinde operatöre gönderen bir sonoboyun tasarımı ve üretilmesi.
Kapsam:
Çeşitli deniz platformlarından atılabilecek 100 adet pasif sonoboyun üretilmesi.
Proje Modeli :
Ar-Ge
Ana Yüklenici Firma :
TÜBİTAK MAM BTE
Sözleşme İmza Tarihi :
26 Ocak 2007, 24 ay
Mevcut Durum :
Sistem Kalifikasyon Testleri (Laboratuvar ve Çevre Testleri) devam etmektedir.
Modelleme/Simülasyon Sistem (MODSİM) Projesi
Amaç :
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bilimsel karar destek faaliyetleri kapsamında kullanılmak üzere, müstakil modelleme ve simülasyon sistemleri ile “Millî Müşterek Harekat Alanı Simülasyon Sistemi”nin geliştirilmesine yönelik olarak yapılacak araştırma, teknoloji ve sistem geliştirme ile tedarik faaliyetleri ve hizmet alımlarının planlanması, yönlendirilmesi, kontrolü ve yürütülmesidir.
Kapsam :
Farklı disiplinli projeleri desteklemek ve organize etmek için, üniversiteler ve araştırma kuruluşlarının kapasitelerini sanayi katılımıyla birlikte optimize etmek üzere SSM, sanayi, üniversiteler ve Silahlı Kuvvetler arasında işbirliğini teşvik etmektedir.
Proje kapsamında, ODTÜ, SSM ve Genelkurmay Başkanlığı arasında imzalanan bir protokolle 1999 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde kurulmuş olan MODSİM Laboratuvarı, 2001 yılında Araştırma ve Uygulama Merkezine (MODSİMMER) dönüştürülmüştür.
MODSİM Projesi kapsamındaki alt projeler olan SENSİM (Sensör Simülasyonu), RAMOS (Radar Modelleme ve Simülasyonu) ve KAMMOS (Kara-Kara Muharebelerinin Modellenmesi ve Simülasyonu), SAVMOS (Küçük Ölçekli Harekatın Etmen Tabanlı Yaklaşım İle Modellenmesi ve Simülasyonu) ve KAMMOS-2 Projeleri başarıyla tamamlanmıştır.
Proje Modeli :
AR-GE
Ana Yüklenici Firma :
Alt sistem projeleri bazında olmak üzere TÜBİTAK, ODTÜ, METEKSAN, BİLGİ, C2TECH, HAVELSAN
Sözleşme İmza Tarihi :
17 Temmuz 1998, 120 ay
Mevcut Durum :
Halihazırda TSK MODSİM Sistem Projesi kapsamında;
SGKS C4ISR-MOS (Sınır Gözetleme ve Kontrol Sistemi (SGKS) Kontrol, Muhabere, Bilgisayar, İstihbarat, Gözetleme ve Keşif (C4ISR) Faaliyetleri Modelleme ve Simülasyon Sistemi) Projesi TÜBİTAK-MAM BTE ile ,
KAMA-C4ISRMOS (Komuta, Kontrol, Muhabere, Bilgisayar, Keşif Ve Gözetlemenin Modellenmesi Ve Simülasyonu Kapsamında Kavramsal Model Oluşturma Aracının Geliştirilmesi) Projesi MODSİMMER’de ODTÜ Rektörlüğü - METEKSAN Sistem - Bilgi Grubu Ortak Girişimi ile ,
SAVMOS ÖDY (Küçük Ölçekli Harekat Modeli’nin Ömür Dönemi Yönetimi) Projesi HAVELSAN A.Ş. ile ,
SAMMOS-1 (Satıhta Konuşlu Aktif Hava Savunma Harekatının Modellenmesi ve Simülasyonu) METEKSAN, CTECH Ortak Girişimi ile;
MGKMOS (Müşterek Görev Kuvveti Harekatının Modellenmesi ve Simülasyonu) Projesi ODTÜ-HAVELSAN Ortak Girişimi ile
yürütülmektedir.
Harp Akademileri Komutanlığı Harp Oyunu ve Simülasyon Merkez Başkanlığı (HOSİM) ihtiyacı Müşterek Harekat Alanı Simülasyon (JTLS) Yazılımının bakımı ve idamesi ile ilgili Sözleşme de her yıl Müsteşarlığımızca yenilenmektedir.
Son Güncelleme Tarihi: 08 Şubat 2010 Pazartes
**** HABER TARİHLERİNE-
İÇERİK BENZERLİKLERİNE DİKKAT*****
MKEK, Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının kullanımı için ihtiyaç duyduğu süper silah üretimlerine ağırlık vereceğini açıkladı.
MKEK, Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının kullanımı için ihtiyaç duyduğu süper silah üretimlerine ağırlık vereceğini açıkladı
Son yıllarda sivil amaçlı üretim faaliyetlerinden kademeli olarak çekilerek Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) ihtiyaç duyduğu askeri mühimmat ve malzeme üretimine yönelen Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumu (MKEK), Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının kullanımı için ihtiyaç duyduğu süper silah üretimlerine ağırlık verecek.
Önümüzdeki dönem için 300 milyon liralık yatırım planlayan MKEK Genel Müdürlüğü Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının gücüne önemli katkı sağlayacak süper silahların üretimini tamamen yerli imkanlarla gerçekleştirmeyi hedefliyor.
Bu hedefler ışığında uzun vadeli tedarik programını proje bazında belirleyen MKEK Genel Müdürlüğünce programa alınan silahlar tamamen yerli imkanlarla gerçekleştirilecek. MKEK Genel Müdürü Ünal Sipahioğlu, Türk Silahlı Kuvvetleri Komutanlığının mevcut lojistik yapısına önemli güç katacak olan süper silahların gündemlerinde olduğunu söyledi.
SİLAH PROJELERİ
Gündemlerinde bulunan savunma amaçlı projelerle ilgili olarak MSI (Military Science Intellıgence) dergisine açıklamalarda bulunan MKEK Genel Müdürü Ünal Sipahioğlu, bir süreden bu yana üzerinde çalışılan bir proje ile TSK'nın manga, tim ve takım seviyesindeki birliklerinde kullanılmak üzere ''milli bir makinalı tüfek'' üretileceğini kaydetti. Sipahioğlu, bu proje ile ilgili geliştirme çalımalarının sürdürüldüğünü belirtti.
Bunun yanısıra, yine öncelikli projeler arasında bulunan ''milli tank'' projesi ile ilgili çalışmalarda belirlenen süreç içerisinde sürdürüldüğünü açıklayan Sipahioğlu 'milli bir ana muharebe tankının geliştirilmesi için başlatılan ''Altay'' projesinde ''silah sistemlerinin tasarım ve üretiminden sorumlu'', ''modern piyade tüfeğinde'' de ''kurumun ana yüklenici'' olarak görev yapacağını söyledi.
Kurumun, geçtiğimiz Temmuz ayında Savunma Sanayii İcra Komitesince alınan karar gereği Kara Kuvvetleri Komutanlığının ihtiyacı olan milli havadan taşınabilir 105 mm hafif çekili obüsü tasarlayıp üretmekle de görevlendirildiğini hatırlatan Sipahioğlu, proje kapsamındaki obüsün atış kontrol sistemlerinin de Aselsan tarafından imal edileceğini kaydetti.
TÜBİTAK VE SAGE İŞBİRLİĞİ
TÜBİTAK ve SAGE ile yapılan sözleşme kapsamında MKEK'nin ayrı bir üretim projesi olan milli duyarsız patlayıcı üretimine yönelik pilot tesisi kurma yönündeki çalışmaların da sürdürüldüğünü ifade eden Sipahioğlu, bu doğrultuda bir araştırma-geliştirme (ar-ge) çalışması yürütüklerini de söyledi.
300 MİLYON LİRALIK YATIRIM
MKEK'nin programa aldığı projeler içinde 300 milyon liralık bir yatırım planlandığını ifade eden Sipahioğlu, şunları söyledi:
''Genel Müdürlüğümüz son yıllarda yaptığı atılımlarla 2008 yılında gerçekleştirdiği 560 milyon Liralık üretimle, satışla Türkiye'nin 500 büyük sanayi kuruluşu arasında 98. sırada yer almıştır. Geçtiğimiz yıl 125 milyon Dolarlık sözleşme imzalanmış ve 2008 yılında yıllık ihracatını ise 4 milyon Dolardan 33,5 milyon Dolar düzeyine çıkarmıştır.''
40 ÜLKEYE İHRACAT
MKEK ürünlerinin yurt dışı pazarlarda tanıtım faaliyetlerinin de sürdürüldüğünü ve bu kapsamda düzenlenen bir çok uluslararası fuar ve organizasyona katıldığını ifade eden Genel Müdür Sipahioğlu, kurumun halihazırda, Malezya'dan ABD'ye kadar 40'ı aşkın ülkeye ihracat yaptığını, ar-ge yatırım projeleri ile sektörde ''değişimin öncüsü'' konumuna geldiğini de sözlerine ekledi.
Türk malı süper silahlar geliyor. Genel - 16/11/2010, 12:06. Makine Kimya Endüstrisi, TÜBİTAK ile birlikte hazırlanan proje çerçevesinde yerli silah ... www.dunyabulteni.net/?aType=arkadasinaGonder&ArticleID... - Önbellek
Makine Kimya Endüstrisi yerli silah üretimine ağırlık verdi. Gelecek yıl, Türk yapımı Mehmetçik-1 piyade tüfeğinin Kara Kuvvetleri Komutanlığı envanterine girmesi beklenirken, üzerinde çalışılan çok daha stratejik silahlar da peyderpey kullanıma sunulacağı bildirildi.
Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, MKEK'nın projelerini incelemeleri için Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu toplantısı için hazırladığı bir kitapçıkla milletvekillerinin görüşüne sundu.
Vekillerin dikkatle incelediği projeler arasında özellikle engelleri delerek geçecek ve hedeflenen noktada patlayacak 'nüfuz edici bomba' da bulunuyor. ABD'nin, başta Afganistan olmak üzere kritik operasyonlarda kullandığı bombaların benzerini tamamen yerli imkanlarla yapmak için çalışma yürüten MKEK, TÜBİTAK ile birlikte basınçlı betonları delecek bomba hazırlıyor.
Sözleşmesi önceki yıl imzalanan proje çerçevesinde geliştirilmesi kararlaştırılan bombaya ilişkin bilgi notunda, çalışmanın takvime uygun şekilde yürütüldüğü belirtildi.
Bilgilere göre, üretilecek bomba F-4/2020 uçaklarından atılabilecek. Güdümsüz bomba, basınçlı betonu delme kapasitesine sahip olacak. Askeri kaynaklar, bu özelliğiyle, terör örgütü mensuplarının hava operasyonları sırasında gizlendikleri ve bombalardan etkilenmedikleri sığınakların da 'güvenli' olmaktan çıkacağının altını çiziyor. Henüz prototip çalışması yapılan bomba, bu sığınakları delerek hedeflenen noktada patlayacak. MKEK'nın, Kalekalıp'la birlikte üretimine başladığı yerli modern piyade tüfeğinin de 2011'den itibaren kullanılması bekleniyor.
UZUN MENZİLLİ ROKET YOLDA
MKEK'nın yaklaşık 3 yıldır üzerinde çalıştığı bir başka proje de uzun menzilli mühimmat. Halen Kara Kuvvetleri Komutanlığı envanterinde bulunan Panter ve Fırtına silah sistemlerinde kullanılan 40 km ve üzeri menzile sahip 155 mm'lik mühimmat yerli imkanlarla tamamen özgün olarak üretiliyor. Beş aşamadan oluşan projenin dört aşaması tamamlandı.
MİLLİ TANK SİLAHLARI
MKEK, Türkiye'nin yerli tasarımla üzerinde çalıştığı ALTAY Milli Tank Projesi'nde de aktif rol alıyor. Tankın silah sistemlerinden bazıları MKEK tarafından üretilecek. AR-GE çalışmaları kapsamında Chaff Atıcı Sistemi Projesi, Duyarsız Patlayıcı Projesi, 35 mm Parçacıklı Mühimmat Geliştirme Projesi, Çok Maksatlı Tapa Projesi, 155 mm Akıllı Mühimmat Projesi gibi yerli tasarım projelerin tamamlanması için çalışılıyor.
19 Kas 2010 ...Türk malı süper silahlar geliyor! Türk malı süper silahlar geliyor! Makine Kimya Endüstrisi yerli silah üretimine ağırlık verdi. ... haber.gazetevatan.com/haberprint.asp?Newsid=341437
YORUM
YORUMLAR
hizir;
Tarih: 20.11.2010 Saat: 00:17
Yıllardır hep aynı cümleler.Planlandı,yapılacak,Hazırlanıyor,son aşamada.Bu milettle alay etmeyi bırakın.Aselsan Mühendislerinin ölümlerini aydınlatın,O Aileleri ve toplumu rahatlatın. Savunma sanayii ni, kapalı kapılar arkasın çalışmalardan kurtarın,şeffaf hale getirin.Yeni Mühendis Erhan DOĞUDAN lar olmasın.www.hiziracil.tr-MSB Sayfası.
Yorum değerlendirme: 33 / 2
Bu yorumu beğendiniz.
Homurcak;
Tarih: 19.11.2010 Saat: 20:41
millet vekillerine katalog hazırlanmış gösterilmiş vesaire vesaire iş para istemeye gelince broşürler hazırlanır halka yılış yılış gülünür. ne olur bir gün de çıkıp şunu da biz yaptık deseniz bizde görünce inanamasak sevinçten ağlasak vesaire vesaire ama ne zaman işte şu bilmem kaç yılında çıkacak şu yapım aşamasında vesaire vesaire vesaire ama önemli değil alıştık... biz bekleriz ama savaş beklermi bilemem....
bokurt;
Tarih: 19.11.2010 Saat: 23:18
yıllarca bize hazır ellerindeki fazlalıkları satdılar ve biz 70 yıldır akıllanmadık ancak aklımız başımıza yeni geldi tankını,topunu ve uçağını kendin üretemiyorsan malesef süper güç olman veya dünyada söz sahibi olman imkansız ancak güçlüyüm diye geçinirsin
körüaltı :;
Tarih: 19.11.2010 Saat: 22:54
bir zamanlar galip üç isminde bir astsubay vardı.kendi imkanlarıyla bir silah icat etti.astsubaylığı elinden alındı.on sene akıl hastanesinde yatırıldı.çıktıktan sonra almanyaya iltica etti.patentini almanlara sattı.bu silah 1959 dan sonra almanların piyade ordu silahı olarak üretimine başlandı.ve biz onlardan satın aldık.bilin bakalım bu silahın adı neydi ?
NBC silahları veya bunları içeren maddeler kullanıldığında çevreye son derece tehlikeli bulaşıklar yayabilirler. Bu maddeler canlılara, malzeme, araç-gereç ve araziye bina ve tesislere bulaşıp onları tehlikeli boyutta kirleterek (kontaminasyon) hastalık ve ölüme yol açar, eşya, bina ve arazilerin kullanılmasını engellerler. Bu durumda görevlilerin görevlerine devam etmesini sağlamak ve etkilenme tehlikesi olanlar ile etkilenenleri tehlikeden uzaklaştırmak için kirlenmenin temizlenmesi gerekir. Bu işleme (Dekontaminasyon) denir. Eldeki malzemelere göre:
1- FİZİKİ (Ajanı ortamdan uzaklaştırmak),
2- KİMYASAL (Ajanın yapısını bozup tehlikesiz hale getirmek) olarak 2 yöntemle olasıdır.
Dekontaminasyon işlemi, eğitimli ve tam donanımlı personel tarafından gerçekleştirilir. Temizleme yapılırken mutlaka genel prensipleri uygulamak gerekir.
GENEL PRENSİPLER:
1-Temizleme işlemi bilinçli ve tam koruyucu malzeme kullanarak yapılmalı (Koruyucu elbise, maske, bot, eldiven).
5-Öncelik sırasına göre temizlemeli. Buna göre öncelik daima cilt temizliği olmalıdır. Sonrasında en gerekli olan sırasıyla temizlenmelidir.
Bu prensipler çerçevesinde Dekontaminasyon (temizleme) işlemi 3 seviyede gerçekleştirilir.
1-Kişisel Temizlik: Gerek kendisini, gerekse donanım kirlendiğinde yapılır.
2-Kısmi (Bölgesel) Temizlik: Kirlenen bölgede görevin sürdürülmesine izin verecek kadar kirliliğin giderilmesi.
3-Bütün veya Genel Temizlik: Kirlenmenin herkes için koruyucu donanım kullanmadan göreve devam etmesini temin edecek seviyede temizlenmesidir.
Her seviyede Dekontaminasyon (Temizlik) yaparken uyulması gereken kurallar:
1-Sakin olun,
2-Sağlık personeli, polis ve itfaiyeyi haberdar edin,
3-Bölgedeki hava durumu ve rüzgar yönünü belirleyin,
4-Kirli bölgeye girerken rüzgar üzerinde kalın veya rüzgarı arkanıza alın,
5-Olay bölgesine veya kirli bölgeye yaklaşırken kişisel korunma malzemelerinizi kuşanın (Koruyucu elbise, maske, bot, eldiven),
6-Tanımlama ekibince ajan tanımlanana dek güvenli bölgede kalın. (Koruyucu teçhizat ile 25 metre, teçhizatsız ise 90 metre uzakta, rüzgar üstünde, tepe üzerinde, görünen bulut veya sis varsa geçinceye kadar bekleyin)
7-Belirleyici metotlarla ajanı belirleyin. Eğer ajan biyolojik ise özel önlem gerektirir ve temastan kaçınmak gerekir. Bu taktirde ajanı belirlemeye çalışmayın. Bunu ancak uygun sağlık ekibi yapmalıdır. Biyolojik ajanların etkileri günler sonra ortaya çıkar.
8-Bölgeyi güvenlik altına alın,
9-Güvenli giriş yolu ve konuşlanılacak yeri belirleyin,
10-Etkilenenlerin durumu ve sayısını tespit edin,
11-Yaralanmaların tipini (görünen belirtiler) tespit edin,
13-Yaralıları ayırın ve nakletmeden önce yaralılar ve sağlık personelinin dekontaminasyonunu gerçekleştirin. Temiz koridor yaratıp geçişleri buradan yapın.
14-Bu durumları rapor için kayıt altına alın.
DEKONTAMİNASYON MADDELERİ:
Dekontaminasyon (Temizlik) eğitimli personel ve ektili maddeler ve malzemeyle gerçekleştirilir. Bilinen Dekontaminasyon maddeleri özellikleri ile ne tür kirliliğe karşı nasıl kullanıldıkları şöyle özetlenebilir.
A)Standart Temizlik Maddeleri.
1-STB
2-DS2
3-Sabun ve Deterjanlar
B)Özel Temizlik Maddeleri:
1)Kalsiyum Hipoklorit (Kireç kaymağı suyu veya çamaşır suyu. Biyolojik-Kimyasal)
2)Propanone (Aseton Kimyasal)
3)Etilenglikol (Antifiriz Kimyasal)
4)Sodyumkarbonat: (Çamaşır sodası Kimyasal)
5)Okside edici temizleme maddeleri (Nükleer)
a)Potasyum permanganat
b)Potasyum ve sodyum dikronat
c)Nitrik asit
6)İyot tabletleri (Biyolojik)
7)Etilenoksit (Biyolojik)
8)Solvent (Kimyasal)
C) Tabii Temizlik Maddeleri:
1)Su, Su Buhar
2)Emici Maddeler (Toprak, talaş, kül, üstübü)
3)Hava
A) Standart Temizlik Maddeleri.
1-STB:(Süper Tropikal Bleach) “Sıcak iklim kireç kaymağı” da denir. Klorlu kireç ve kalsiyum oksidin bir toz halindeki beyaz karışımıdır. DS2 ile teması halinde ısı ve alev meydana gelir. Levizit, İperit ve sinir gazlarını daha zararsız bileşiklere dönüştürür. Biyolojik harp maddelerine karşı da etkilidir. Kimyasal kirlenmeler için iki türlü karışım hazırlanır.
a)Kuru Karışım: 2 ölçek STB, 3 ölçek toprak veya kum ile hazırlanır.
b)Bulamaç Karışım: %40 STB, %60 su ile karıştırılarak hazırlanır. Kirlenmeye maruz kalmış yüzeylere sürüldükten sonra en az 30 dakika bu yüzeyde kalması sağlanır ve bu müddetin sonunda temiz su ile yıkanır. Daha ziyade arazi ve binaların temizlenmesinde kullanılır. Demir aksamının temizlenmesinde kullanılmaz. Çürütücü ve paslandırıcı etkisi vardır.
2-DS2 : %70 Dietilene Triyatin, %28 Mono Metil eter, %2 Sodyum Hidroksitten oluşan zehirli bir kimyevi maddedir. Kimyasal harp maddelerinin temizlenmesinde kullanılır. Etkili bir temizleme maddesidir. Mu madde kirlenmeye maruz olan yüzeylere sürülüp 30 dakika beklenmeli ve müddet sonunda yüzey temiz su ile yıkanmalıdır. Cilt temizliğinde kullanılmaz. Teması halinde cilt bol su ile yıkanmalıdır. Buharını solumaktan kaçınmalıdır. STB ve çamaşır suları ile temas ettirilirse yanmaya başlar. Düşük tutuşma noktası nedeniyle 75 oC üzerinde ısınmış bir yüzeye püskürtülmemelidir. Personel ve maske temizliğinde kullanılmaz.
3-Sabun ve Deterjanlar: Karışım; 3,7 litre suya 453 gram sabun ve deterjan karıştırılarak hazırlanır ve sıcak su soğuk suya nazaran daha tesirlidir. Kimyasal kirlenmeye maruz kalmış yüzeyler ovalanarak sıcak sabunlu su ve deterjanlı solüsyonla temizlenir. Ufak parçalar ise solüsyona batırılarak temizlenir. Su ile durulanır.
B) Özel Temizlik Maddeleri:
1-Kalsiyum Hipoklorit (Kireç kaymağı suyu veya çamaşır suyu): %5 veya %10 ‘luk solüsyon elde edilerek kullanılır. Bakteri sporları dahil olmak üzere tüm kimyasal harp maddelerine karşı etkili bir temizleme maddesidir. Hardal gazı ve Levizt’e karşı 5 dakikada ettiki olur nokta. Kuru karışım ve bulamaç olarak kullanılır. Demir aksam için kullanılması tavsiye edilmez. Saf kalsiyum hipokrolit VX, HD veya DS2 ile temas ettiğinde ateş alır. Zehirli gaz çıkardığında elbiseleri tahrip eder ve deriyi yakar. Temizleyici madde ile temas eden deri veya elbise bol su ile yıkanmalıdır.
2-Propanone (Aseton): Günlük yaşamda oje çıkartan madde ve yağlı boya tineri olarak kullanılan aseton çok soğuk bölgelerde iyi bir temizleme maddesidir. Hızlı buharlaşır. Fırçalamak suretiyle temizlik etkisi artırılabilir. Son derece yanıcıdır. Kimyasal harp maddelerini nötralize etmez. Sıvı ve çözülebilen kimyasal maddeler için etkilidir.
3-Etilenglikol (Antifiriz): Kirlenmeyi fiziksel olarak yok eder. %50 oranda solüsyonla birlikte %50 oranında su karıştırılır. Kimyasal kirlenmeyi tesirsiz hale getiremez. Kirlenmeye maruz kalmış yüzeyler temizleme maddesiyle fırçalanarak temizlenmeli ve sonra durulanmalıdır.
4-Sodyumkarbonat: Kirlenmeyi temizlemek için kullanılacak solüsyon %10’luk olarak hazırlanmalıdır. Bunun için 45 litre suya 4,5 kilogram soda ilave edilerek hazırlanır. Kimyasal harp maddelerine karşı çok çabuk tesirli bir temizleme maddesidir. Demir aksamda kullanılır. Sıcak solüsyon daha etkilidir.
5-Okside edici temizleme maddeleri (Nükleer):
a)Potasyum permanganat
b)Potasyum ve sodyum dikronat
c)Nitrik asit
Eriyik halinde hazırlanır. Kirli maddeler üzerine eriyik sürülerek deterjanlı su ile ve arkasından temiz su ile durulanır. Paslandırıcıdır.
6- İyot tabletleri (Biyolojik): Kirli kullanma ve içme sularının temizlenmesinde kullanılır. 1 Litre suya 1-2 tablet suretiyle temizleme sağlanır. Bir müddet bekletildikten sonra su kullanılır.
7-Etilenoksit (Biyolojik): Bakteriler dahil tüm mikro organizmalara karşı etkilidir. Yanıcı bir maddedir. Yüzeylere tatbik edilerek 6 saat beklenir. 25 oC ın altındaki uygulamalarda bekleme süresi uzatılır.
8-Solvent (Kimyasal): Yağ sökücü özelliği sebebi ile kimyasal silahların yapısını bozar.
C) Tabii Temizlik Maddeleri:
1-Su: Sıcak su soğuk suya nazaran daha etkilidir. Su bazı kimyasal harp maddelerin moleküllerini ayırarak hidrolize eder. Su gözenekli ve yağlı yüzeylere pek etkili olmaz. Fiziksel temizlikte başarılıdır. Kimyasal temizlemede istenen etkiyi sağlayamaz.
2-Buhar: Buharın kirli yüzeyler üzerinde fırçalayarak kullanımı sadece buhar kullanımından daha etkilidir. Kirlenmenin fiziksel olarak kaldırılmasında etkilidir. Ancak tesirsiz hale getirilemez.
3-Emici Maddeler(Toprak, talaş, kül, üstübü): Yüzeylerdeki kalın kirlenme tabakasının fiziksel kaldırılmasında kullanılır. Kirlenme, yüzeyden emici maddeye geçince kirlenir. Emici, kirli artık işlemi görmelidir.
KİŞİSEL DEKONTAMİNASYON:
Eğer uygun koruyucu donanımınız yoksa temizliğe hemen başlamalısınız.
Uygulama:
1-Kirli bölgeden çıkın,
2-Eğer kirlenme deri üzerinde ise;
- Bıçak, tahta veya kitap kenarı ile ajanı deriden sıyırın,
- Emici maddeler kullanarak ajanı emdirin,
3-Ajan deriden çıktıktan sonra giysileri çıkarın,
- M 258 Al temizlik kiti varsa onunla yoksa kimyasal temizleyici kullanarak usulüne uygun dekontaminasyon yapın,
- Eğer varsa su püskürtün,
- Emici her ne varsa uygulayın.
4-Temiz giysi giyin,
5-Güvenli bölgeye geçmek için ilgiliye rapor verin.
Cilt Temizliği:
Cilt temizliği kişinin kendi kendine veya arkadaşına, başkasına uygulayacağı temizliktir. Kurtarma ve yaşatma adım adım o yerin temizlenmesi ve cihazlarına bağlıdır. Yürüyebilen yaralılar ile diğerleri eğer olanak varsa cinsiyetine göre ayrılmalıdır. Eğer olanak yoksa dekontaminasyon çalışmaları standartlarına uygun olarak yapılmalıdır.
Buna göre;
1-Büyük kirlenme varsa elbiseyi çıkarın,
2-Çıkarma işlemi baştan yapılmak zorunda ise mutlaka keserek çıkartın. (Giysiler her durumda vücuttan uzağa doğru ve kirlilik içeride kalacak şekilde sıyrılarak çıkarılmalı)
3-Sonra elleri sabunlu su ile yıkayın,
4- Başkaca takılar ve cihazlar varsa (işitme cihazı, gözlük, mücevherat, saat, peruk vb.) onları da çıkarın,
5-Lens veya gözlüğü çıkartıp gözü bol su ile yıkayın,
6-Yüzü ve saçı sabunlu ılık su ile yıkayın,
7-Boğaz altındaki lekelerden başlayarak vücudun diğer bölgelerine dekontaminasyona başlayın. Bu sırada kullanılan malzemeyi deriye bastırmadan uygulayın. %0,5’lik Hipokloritli eriyikle, yoksa ılık sabunlu suyla yıkayın, ılık suyla durulayın. Yıkamaya mutlaka baştan ve ellerden başlayın ve diğer bölgelerle devam edin.
8-Kirlenmemiş giysi giydirin veya battaniye örtün,
9-Derhal sağlık kuruluşuna nakledin,
Dekontaminasyon sırasında kişi eğer kendinde değilse, bayılmış yada ciddi olarak yaralanmış ise çok dikkatli olmalıyız. Bu taktirde onların giysi dekontaminasyonuda gerekebilir. Yine cilt dekontaminasyonu gibidir. Fakat daha fazla personel ve malzeme gereklidir. Çıkarılan giysiler ve eşyalar plastik torbalara ayrı ayrı konmalı ve saklanmalıdır. Daha sonra dekontaminasyon yapılır. Başarılı bir dekontaminasyondan sonra yaralının alnına işaret konulması gerekir. İşlem bitince
-Yapılan dekontaminasyonun açıklamasının,
-Dekontaminasyon süresinin,
-Dekontaminasyon ile birlikte herhangi bir tıbbı uygulama yapılıp yapılmadığının ve uygun görülen diğer bilgilerin yer aldığı bilgi kartı tanzim edilir. bu kartın bir kopyası da dekontaminasyon merkezinde saklanır.
Dekontaminasyondan sonra yaralı monitörle veya diğer metotlarla yeniden kontrol edilmelidir. Doğrulandıktan sonra hastaneye sevk edilmek üzere yaralı toplama noktasına gönderilir.
Dekontaminasyonu yapanlar kendi giysi ve diğer malzemelerini uygun metotla (%5’lik hipokloritli eriyikle) temizlemelidir.
ARAÇ-GEREÇ VE MALZEMENİN DEKONTAMİNASYONU:
Araç gereç ve malzemeler;
1-Havalandırma,
2-Su ile yıkama,
3-Ovma,
Yöntemleri uygulanarak temizlenir.
1-Havalandırma: Eğer kirlenme hafif veya buhar yoluyla olmuşsa birkaç gün rüzgara tutma, güneşte bırakma veya havalandırma ile temizlenebilir.
2-Su ile Yıkama: Geçirmez maddelerden yapılmış araç-gereç ve malzemeler bir saat suda kaynatılarak dekontamine edilebilir. Suya sabun eklenmesi etkiyi hızlandırabilir. Kaynamadan sonra durulayıp kurulayın ve havalandırın.
Araçlar servislerde usulüne uygun şekilde temizlenir.
Deriden yapılmış giysi ve araçlar sıvı ajanları çabuk emdiği için çabuk dekontamine edilmelidir. Bu gibi eşyalar 50-55 oC de 4-6 saat kaynatmalı sonra hava akımında kurutulmalıdır.
3- Ovma: Personel tarafından giyilen giysiler kirlenmeyi takiben hemen sonra ovarak temizlenebilir. Birkaç dakika sonra suyla ovarak yıkanır. Bu işlem giysiler hasta üzerindeyken de yapılabilir. (mecbur kalınca)
ÇEVRE VE ARAZİ TEMİZLİĞİ:
Çevre, yani yapılar, caddeler ve bitki örtüsü ile arazi temizliği bir hayli zordur. Çünkü NBC maddeleri çevre elemanları ve arazinin girintili yüzeylerince tutulur ve uzun süre etkisini devam ettirir. Dekontaminasyon için çok miktarda temizlik maddesine gerek duyulur. Bu nedenle havalandırma, yıkama, örtme, kazıma ve yakma gibi yöntemler uygulanabilir.
Havalandırma: En kolay ve ucuz yöntemdir. Fakat uzun sürelidir. Radyoaktif kirlenmeyi gidermez. Güneş ışığı ve havalandırma kimyasal ve biyolojik kirlenmede etkili olur. İş gücü gerektirmez çok güvenli de değildir.
Yıkama: Tüm kirlenmelere karşı etkili yöntemdir. Sıcak su ve sabun temizliğin etkisini artırır. Atıkların bir yere biriktirilip gömülmesi gerekir. Fırçalama işlemi ile birlikte uygulanması tavsiye edilir. Bu yöntemde standart temizlik maddeleri kullanılabilir.
Örtme: Su ve hava geçirmeyen malzeme ve toprak kullanılabilir. Örtme yöntemi tehlikeyi bir süre ertelemektir. Bu nedenle güvenli bir yöntem değildir. Geçici güvenlik sağlar.
Kazıma: Hizmetin gerektirdiği alanı açmak amacıyla kısmi temizlik olarak uygulanır. 5-10 cm. kadar derinlikte kazımak suretiyle kirlenmeden kurtulmak mümkün olabilir. Tam güvenli değildir.
Yakma: Yakmak suretiyle arazi ve bitki örtüsünün ve eşyaların tuttuğu kimyasal biyolojik kirlikten kurtulmak mümkündür. Ama radyoaktivite bundan etkilenmez, dumanla birlikte ikinci bir serpinti oluşturur. Aynı zamanda bu yöntem risk taşımaktadır. Özellikle buharlaşan kimyasal kirlilik çevreye ve uzaklara taşınabilir.
YARALIYI TIBBİ MERKEZE TAŞIMA:
Yaralıları tıbbı merkeze taşımadan önce iyice dekontaminasyon yapılmalıdır. Eğer dokantamine edilmemişse ambulans ve personeli için tehlike olabilir. Bu çeşit bir taşıma mecburiyeti olursa personel koruyucu donanımla donatılmalıdır. Taşıma işlemi bitince ambulans ve malzemeleri temizlenmelidir. Ayrıca kirli hasta kesinlikle geçirgen olmayan örtüye sarılmalıdır. Aksi halde ajanın buharlaşıp giysi içine emdirilmesine ve buharın yaralının yüzünde dolaşıp daha çok zarar vermesine sebep olur.
KİRLENMİŞ GİYSİ, ARAÇ-GEREÇLERİN TOPLANMASI:
Bu bölge rüzgar altı ve Dekontaminasyon bölgesine belli bir mesafede toprağa gömülmek üzere geçirmez kap veya torbalara konulmalıdır. Bu yer planda belirtilmelidir.
DEKONTAMİNASYONU DOĞRULAMA:
Temizlenen kişi, araç-gereç ve malzemelerde yine de risk olabilir. Bunu doğrulamak gerekir. Zaman yeterliyse CAM Cihazı ile şunlar yapılır;
1-Kişisel araç-gereçlerin parçaları temiz plastik çantalara konur.
2-Boş bir binada güneşe veya sıcak havaya 30 dakika ısınmaya bırakılır.
3-Daha sonra çanta ağzından CAM Cihazı ile geri kalan bir kirlilik olup olmadığı kontrol edilir.
4-Eğer hala bir kirlilik varsa tekrar özenle dekontaminasyon yapılır ve kontrol edilir, ya da yakılır.
TEMİZLİK KİTLERİ
M 258 A1 Kişisel Temizleme Kiti:
Sıvı kimyasal savaş maddeleri ile kirlenmeye maruz kalan derinin temizlenmesinde kullanılır. Ayrıca koruyucu maskenin, plastik eldivenlerin, optik ve elektronik alet gibi hassas teçhizatların temizlenmesinde kullanılır.
Temizleyici solüsyonun asit ve yakıcı etkisi vardır. Bu yüzden gözlerden, yaralardan ve ağızdan uzak tutmak gerekir.
Kişisel Temizleme Kiti İçeriği:
1)1 nolu poşet (3 Adet) (G Tipi sinir gazı için cildi yakıcı etkisi vardır hemen arkasından 2 nolu poşet kullanılır. )
2)2 nolu poşette kağıt mendile benzeyen temizleme tapon ve taponun içinde 3 adet ampul bulunmaktadır. Bu ampuller tampon sıkılarak kırılır ve içindeki sıvılar tampona bulaşması sağlanır. VX tipi kalıcı sinir gazı ve yakıcı gaz içindir. Malzeme temizliğinde tatbik edilir. Deri için yakıcı etkisi yoktur. Bir nolu temizleme tamponunun içerdiği yakıcı bileşiklerin bazılarını nötralize edebilir.
Cilt temizliğinde önce 1 nolu tampon sonra 2 nolu tampon kullanılır. Koruyucu maske, eldiven ve optik malzemelerin temizliğinde ise önce 2 nolu tampon sonra 1 nolu tampon kullanılır.
Temizleme Seti:
Bu temizleme seti içinde şu malzemeler bulunur.
a) Fuller Toprağı veya T-1 Temizleme tozu:
Plastik şişe içinde bulunan fuller toprağı sinir gazı ve yakıcı gazların deri üzerindeki bulaşmalarını temizlemede kullanılır. Fuller toprağının iki özelliği vardır. Birincisi emici olduğu için sıvı haldeki gazın emilmesini ve temizlenmesini sağlar. İkincisi, kurutucu olduğundan derinin kurumasına ve dolayısıyla geçirgenliğinin azalmasına neden olur.
Kullanımı:
-Plastik şişelerin kapağı açılır,
-Sıvı gazının üzerine dökülür,
-Bir dakika beklenir,
-Sonra silkelenerek temizlenir,
-Sabunlu veya deterjanlı mendille temizlendikten sonra dökülür ve bırakılır,
-Bu gaz yakıcı gaz ise ikinci fuller toprağı dökülmez, koruyucu krem sürülür.
Dikkat:Fuller toprağı doğrudan göze, ağza ve buruna kullanılmaz.
T-1 Temizleme Tozu: Mikro kanalcıklardan oluşmuş fiberimsi demetler halindedir. Bu kanalların iç yüzey alanları 400-500 m2/gr. Dolayındadır. Bu tozun yapısal gözeneklerini oluşturur. Üstün bir kılcal emiş gücüne sahiptir. Bu kabiliyeti sayesinde son derece etkin emiş yaparak yüzeyde bulunan sıvı kimyasal maddeyi emerek hapseder. Cilt, alet, teçhizat ve taşıtlar ile giysi ve diğer donanımlar için kullanılır. Basınçla püskürtülerek tatbik edildiğinde daha iyi sonuçlar alınır. 1 m2’lik yüzey için 500 gr toz yeterlidir. Tatbikten sonra birkaç dakika bekletilerek emmesi sağlanır. Daha sonra yüzey su ile yıkanarak temizlenir. T-1 emerek aldığı zararlı maddeyi tekrar yüzeye bırakmaz. Hatta 200-250 oC da bile geri çıkmaz. Sodyum hidroksit ile karıştırılarak ta tatbik edilebilir.
b) Koruyucu Krem (Silverdin):
Kullanımı:
Deriye yakıcı gaz sıvısı bulaştığında tüp şeklinde olan silverdin krem yakıcı gazların etkilerini azaltmak ve yok etmek amacıyla kullanılır.
-Sıvı gaz damlacıklarını fuller toprağı dökülür bir dakika beklenir.
-Fuller toprağı silkelenerek temizlenir.
-Set içindeki sabunlu mendille temizlenir.
-Üzerine silverdin krem sürülür ve tekrar mendille temizlenir ve tekrar sürülerek doktora götürülür.
c) Temizleme Mendilleri
Özel sıvı emdirilmiş bu mendiller tıpkı kolonya emdirilmiş mendiller gibi temizleme için kullanılır.
d) Bant
Hazır yara bantlarına benzer bu bantlar gazdan etkilenen deri yüzeyi üzerine gaz temizlendikten sonra yapıştırılır.
e) Su-Sabun
Deriye bulaşmış sıvı gazları ile personelin su ile kendini temizlemesi için kullanılır.
f) Gaz Dedektör Kağıdı
Bu kağıt gazla kirlendiği sanılan yüzeylere sürülür. Eğer kağıdın üzerinde portakal renginden açık sarı rengine doğru renk değişimi olursa kağıdın sürüldüğü yüzeyde “G” sinir gazı, renk değişimi kırmızı olursa yakıcı gaz, renk değişimi koyu yeşilden açık yeşile doğru olursa “V” sinir gazı mevcut demektir.
NBC MADDELERİNE KARŞI KORUNMA SAĞLAYAN MALZEMELER
NBC maddelerine karşı Korunma Sağlayan Malzemeler 5 ana grupta incelenmektedir. Bunları sırasıyla inceleyelim.
1- Koruyucu Maske:
Koruyucu maske NBC maddelerine karşı yüzü, gözleri ve solunum yollarını koruyan ve bu maddelerle kirlenmiş havayı temiz olarak sonum yollarına sevk edebilen donatımdır.
a) Koruyucu Maskenin Parçaları: Her koruyucu maske üç parçadan ibarettir.
1-Başlık
Başlık Gövdesi: Kalıplanmış kauçuk veya tabakalı kumaştan yapılmıştır.
Gözlük Camları: Triplex camlıdır. Kırılmaz fakat çatlar.
Deflektör: Buğulanmayı önleyen parçadır. Yeni tip maskelerde yoktur.
Çıkış Valfı:Solunan havanın tahliyesini mümkün kılar. Çek-valf görevi yapar gibidir.
Giriş Subabı: Solunan havanın girişini mümkün kılar. Çek-valf görevi yapar gibidir.
Baş Yastığı: Başlık kayışlarının birleştiği yerlerdir.
Başlık Kayışları: (Baş bağları) Maskenin yüze uygulanmasına olanak veriri.
Ense Kayışı: Maskenin yüze uydurulup sabitlenmesine yardımcı olur.
Ayar Tokaları: Başlık kayışlarının ayarlanmasına olanak veren parçalardır.
2-Süzgeç
Üç parçadan oluşur.
a)Hava girişi bulunan metalik bir gövde.
b)Katı ve sıvı zerreciklerin tutulması için mekanik bir süzgeç.
c)Zehirli gazı tutan aktif karbon içeren kısımdır.
Havadaki oksijen oranı %16 nın altına düştüğünde süzgeçler koruma görevini yerine getirmez. Süzgeçlerin her türlü gazı süzdüğü düşünülmemelidir. Harp gazlarına karşı korunma sağlayan maske süzgeçleri karbondioksit ve amonyağa karşı korunma sağlamaz.
3-Taşıma torbası
Maske başlığının harici tesirlerden korur. Uygun bir biçimde taşınmasını sağlar. Maske torbasında şunlar bulunur.
-Maskeleri yağmur ve dona karşı koruyan torba ve örtüler. (Püskürtmek suretiyle atılan gazlara karşı personeli korumada kullanılır.
a)Koruyucu Maskenin Yüze Uydurulması: Maske kullanılmadan önce yapılır. Maske yüze uydurularak ayarlanıp, torbasına yerleştirilir ve gerektiğinde 9 saniyede yüze takılmalı. Yüze takıldığında içinde kalan hava şiddetle üflenerek çıkış sibobu yoluyla dışarı atılmalıdır.
Maskenin yüze uygulanması için şu işlemler yapılmalıdır.
a-Maskenin başlık kayışlarını sonuna kadar gevşetin, ense kayışını tek taraflı çözün.
b-Başlık gövdesini önce çenenize oturtarak yüzünüze yerleştirin.
c-Tek elle çenenizden maskeyi tutarken, diğer elinizle maskenin tepe başlık kayışlarını sıkılayın. Sıkılama işlemi baş yastığı tarafının arka tepesine gelene kadar yapılacaktır. Baş yastığı kafanın arka tepesinde olmalıdır.
d-Maskenin tepe yan kayışlarını maske yüzünüze oturana kadar iki taraflı sıkılayın.
e-Maskenin alt yan kayışlarını maske yüzünüze oturana kadar sıkılayın.
f-Maskenin giriş subabını (ya da süzgeç takılı ise süzgeç hava giriş deliği) elinizle bastırarak kapayın. Şiddetle nefes alın, maske içindeki havayı emdiğiniz için maske yüzünüze yapışır, nefesinizi mümkün olduğu kadar tutun. Bu süre içinde yüzünüze yapışan maske yüzünüzden kurtulmazsa maskenizin yüzünüze uydurulma işlemi mükemmelen tamamlanmıştır.
Unutmayın, maske önce çeneye oturtularak geriye doğru kayışlar esnetilerek yüze takılır. Yüzden çıkartılırken çeneden kaldırılarak geriye doğru sıyrılır.
b) Koruyucu Maskelerin Muhafaza ve Bakımı:
1-Maskeler kuru ve temiz yerde muhafaza edilmeli, fare ve toza karşı önlem alınmalıdır.
2-Süzgeçler daima kuru tutulmalıdır.
3-Tabii olmayan katlanma ve çizgilerden kaçınılmalıdır.
1-Toplum bakım ve temizlik dışında herkes kendi maskesini temizler.
2-Kauçuk kısımlar sıcak sabunlu su ile temizlendikten sonra temiz su ile durulanmalıdır.
3-Maske başlıkları geniş çapta zehirli maddelerle kirlenmiş ise 4-8 saat kaynar suda bırakılmalıdır.
4-Maske biyolojik maddeler ile bulamış ise 30 dakika suda kaynatmak yeterlidir.
5-Radyolojik maddelerle bulaşan maskeler sıcak sabunlu suyla yıkanarak temizlenir.
NOT: Maske yıkanırken süzgeç çıkarılmalı veya su kaçmayacak şekilde yukarıda tutulmalıdır.
2- Koruyucu Elbise:
Katı, sıvı, gaz veya aeresol halindeki kimyasal savaş maddelerinin etkilerine karşı vücudu korumak amacıyla özel olarak hazırlanmış elbiselerdir.
Koruyucu elbiseler tulum şeklinde veya parçalı olabilirler. Astar, iç ve dış kumaştan yapılmıştır. Dış kumaş polyester karışımı normal kumaştır. İç kumaş ise aktif karbon kömürle preslenerek dokunmuş kumaş olup savaş gazlarını zararsız hale getirir. Astar ise karbonlu kumaşın iç çamaşırın yada iç giysilerin kirlenmesini engeller. Koruyucu elbise , koruyucu maske, eldiven ve bot ile kullanılarak tam koruma sağlanmış olur.
Koruyucu elbise NATO standartlarına göre yoğun bir gaz ortamında 6 saat korunma sağlar. Bu sürede korunmayı sağlayabilmek için de eldiven ve botların kauçuktan veya plastiksen yapılmış olması lazımdır.
İplikleri aktif karbon parçaları ile birlikte dokunan elbiseler çok daha güvenli ve dayanıklıdır. Uzun süre koruma sağlayabilirler. Birçok kere yıkanabilirler.
Koruyucu elbise kapşonlu tulum şeklinde veya parçalı olduğundan giyilmesi kolaydır. Elbise giyildikten sonra eldiven ile bot giyilecek ve maske takılacaktır. Elbisenin açıkla kalan yerlerinin olmamasına dikkat edilmelidir.
Koruyucu elbiseler birkaç şekilde imal edilebilirler. Halihazırda Askeri ve Sivil Savunma amaçlı kullanılanlar;
EMPERMEABLE ELBİSE: Özel kauçuktan yapılmış elbiseler olup, su ve hava geçirmez tiptedir. Bu nedenle uzun süre giyilmeleri olanaklı değildir. Bu elbiseler vücudu harp gazlarının etkisinden korurlar.. Temizlenmeleri koruyucu maskenin kauçuk kısımları gibidir.
PERMEABLE ELBİSE: Sahra elbiselerinin emprenye edilmesiyle elde edilir. Emprenye işlemi sahra elbiselerinin kimyevi maddelere batırılarak harp gazlarını süzer hale getirilmesidir. Bu elbiseler bir süre sonra, özellikle güneşin etkisiyle harp gazlarını süzme yeteneklerini kaybederler. Tekrar emprenye edilmeleri gerekir.
Bu iki madde bulunmadığında kauçuk örtü, muşamba ya da naylon örtü korunma sağlar.
Kullanılmayacak elbiselerin vakumlu ambalajları kesinlikle açılmayacak delinmemesine özen gösterilecektir. Kirlenmiş elbiseler buhar veya sıcak hava püskürtülmesi ile temizlenebilir.
3- Koruyucu Bot ve Ayakkabılar:
Özel kauçuktan yapılma botlar ya da deri malzeme için koruyucu yağ ile sıvanmış normal bot ve ayakkabılardır.
4- Koruyucu Eldiven:
Özel kauçuktan yapılmıştır. Çeşitli kalınlıkta ve ölçüde olabilir. İçine penye eldiven takılmalıdır.
5- Diğer Malzemeler:
a)Deri malzeme için koruyucu yağ: Deri malzeme bu yağla sıvanarak harp gazlarına karşı etkili koruma sağlayabilir.
b)Kimyasal Madde Dedektör kağıt ve Kalemleri: Kimyasal madde dedektör kağıtları harp gazı bulaştığında renk değiştiren kağıtlardır. Kağıdın renk değiştirmesine göre fazın cinsi anlaşılır.
Dedektör kalemleri ise tebeşir yada muma benzerler kirli ortamda gaz bulaştığında renk değiştirirler. Her iki malzemenin de değişik amaçlı kullanılan değişik tipleri vardır.
c)Gaz İlkyardım Kiti: Harp gazı ile zehirlenmiş kişilere gazın hala var olduğu ortamda suni solunum yapmak amacıyla kullanılır.
KORUYUCU İLAÇLAR
Kimyasal savaş maddelerinin insan vücudunda meydana getireceği etkileri önleyen tıbbi malzemelerdir.
1- Pridostigmin tablet:
Sinir gazı saldırısının kesin bilinmesi halinde saldırıdan önce her 8 saatte 1 adet 30 mğ. alınır. Ön koruyuculuğu vardır.
2- Atropin:
Atropin, sinir gazlarına maruz kalan personelin kendi kendine veya ihtiyacı olan diğer personele uygulanır. Kullanımı bakımından üç çeşittir.
-Auto enjektör atropin,
-Sprey aeresol atropin,
-Atropin sülfat ampul.
AUTO-ENJEKTOR ATROPIN: Otomatik atropin enjektörü 2 miligram Atropin ve diyazepem (200 miligram) ihtiva eder. Dikkat edilecek nokta; atropin sadece sinir gazı zehirlenmelerinde antidot olarak kullanılır. Bu nedenle gaza maruz kaldıktan hemen sonra sinir gazlarının belirtileri görüldüğünde, oto enjektör naylon poşeti açılır. Oto enjektörün arkasındaki vidalı kapak çıkarılır. Avuç içine alınır, bacak veya kalça üzerine götürülür ve üzerinden bastırılır. 10 saniye tutulduğunda 2 mg’lık atropin ve diyazepem deri altına zerk edilmiş olur. Etkisi geçmezse.20-30 dakika arayla en fazla 3 adet yapılmalıdır. Daha fazlası mutlaka tıbbi kontrol altında olmalıdır.
SPREY AEROSOL ATROPİN: Ağızdan ve burundan uygulanması için imal edilen bu sprey, 100 sıkımlık olup, bir sıkışta yaklaşık olarak 1,65 mg atropin sulfat eriği verilir.
KULLANIMI: Sinir gazı belirtileri görüldüğünde sprey aerosol atropin kutusundan çıkarılır.Atropin şişesinin kapağı yukarı çekilerek çıkarılır. Sprey iğne koruyucu kapak çıkarılır. Ağızdan kullanılacak ise kutu içerisindeki ağızlık çıkarılır. Ağızlık kapağı açılır, ağızlı kapağı açılır, ağızlı şişe üzerindeki sprey iğne üzerine yerleştirilir, ağza getirilir, baş parmakla bastırılır ve çekilir. Bu hareketle solunum yoluna 1,65 mg atropin zerk edilmiş olur. Burundan uygulanacaksa, burunluk takılarak uygulanır.
Atropin iğnesini kullandıktan sonra sinir ve kasları gevşetmek için 1 adet diazem tablet alınız (oto enjektör atropin uygulanmasında buna gerek yoktur)
ATROPİN SULFAT AMPUL: Kimyasal savaş maddelerinden olan sinir gazının tesirine maruz kalmış kişiye; 1 cc’lik ampulde bulunan 1 mg’lik “Atropin Sulfat” enjektöre çekilerek kol, bacak veya kalçadan deri altına zerk edilmelidir.
Hasta üzerine iliştirilecek etikette verilen ilaç miktarı ve saati yazılarak hasta derhal bir tedavi merkezine sevk edilmelidir.
Geniş bilgi için ilacın kutsu içindeki açıklamalara bakınız.
3- Amilnitrat veya Amilsülfat:
Kan zehirleyici gaza maruz kalanlar için kullanılır. Ampul kırılarak solunuma dahil edilir. 3-4 dakika ara ile 8 Adet verilir.)
4- Yanık Merhemi:
Temizleme seti malzemelerinde yer alır. Yakıcı gaza maruz kalınca usulüne uygun olarak tatbik edilir. (İzahı temizlik seti konusunda yapılmıştır.)
Yeni F-16 uçaklara yabancı yazılım
PC Labs - Şubat 2 2008, Cumartesi - 2:11
Hava savunmamıza alınacak 30 yeni F-16 uçakta yerli yazılım mı, yabancı yazılım kullanılsın konusuna artık nokta konulmuş durumda: Başbakan, ABD'den alınaca 30 yeni F-16 uçağa, yine ABD'nin ITT firması tarafından üretilen elektronik harp cihazı takılmasını onaylamış.
Halbuki ASELSAN tarafından hava savunma sanayii için üretilen ve hali hazırda kullanılan milli elektronik hava harp yazılım ve teçhizatlarımız bulunuyor. Türkiye'de imal edilen ALQ 178V serisi cihazların yerini yeni F-16'larda yabancı teçhizatlar alacak. Üzücü ve bir o kadar düşündürücü bir durum.
Bu bahsedilen hava harp cihazı, F-16 uçakların silah sistemlerini, dost-düşman uçağı ayırt etme, düşman haberleşmesini köreltme gibi işlevleri yerine getiriyor. Milli savunma gibi konularda milli teknolojilerimizi kullanmanın ne kadar önemli olduğunu bahsetmeye gerek yok sanırım. Konuyla ilgili fazla yorum yapmayıp, sağda solda fazla bahsi geçmeyen bu haberi bilgilerinize sunalım.
Konuyla ilgili olarak okunabilecek birkaç yaz: 1 – 2 (Konuya dikkat çeken forum üyemiz KaganKagan'a da teşekkürler.)
*****************************************
Kanunla yerli üreticiye öncelik
*****************************************
Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, kamu kurumlarının öncelikle yerli malı alması için ihale kanununda değişiklikler yapılacağını belirtti.
İstanbul Sanayi Odası'nın (İSO) ''Sürdürülebilir Rekabet Gücü – Sanayi ve Ekonomide Yapısal Dönüşüm'' temasıyla düzenlediği ''9. Sanayi Kongresi'nde konuşan
Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün
Türkiye'de uygulanmakta olan
4734 sayılı Kamu İhale Kanunun 63. maddesinin ''kamu alımlarında bütün yerli istekliler lehine yüzde 15 oranına kadar fiyat avantajı sağlanmasına'' imkân verdiğini, benzer şekilde, Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla yayınlanan '
'Yerli Ürünlerin Kullanılmasına'' yönelik Başbakanlık Genelgesinde de bu hususa yer verildiğini anımsattı.
"Kendi sınırlarında üretilen otobüsü almayan belediyeler var"
Ergün, bakanlıklarının da bu konuya büyük önem verdiğine ve konuyla ilgili özel bir çalışma yaptığına işaret ederek, ''Mesela Mayıs ayında Gaziantep'te bir toplantı tertip ettik. Makine sektörü temsilcileri ile kamu alıcılarını bir araya getirmeye çalıştık. Öyle kötü örnekler görüyoruz ki en güzel iş makineleri kendi belediyesi sınırları içerisinde üretildiği halde, iş makinelerinden almayan belediyelerimiz var. En güzel otobüsler, dünyanın başka ülkelerine ihraç edilen, satılan otobüsler kendi Büyükşehir sınırları içinde üretildiği halde o otobüslerden toplu taşımada satın almayan belediyelerimiz var. Yakışıyor mu? Başkasına kabahat bulmamıza gerek var mı?'' diye konuştu.
Ergün, son olarak, kasım ayında bu konuyla ilgili bir rapor hazırladıklarını ve konuyla ilgili alınabilecek 15 tedbir belirlediklerini bildirdi. Buradaki temel hassasiyetlerinin Türkiye'de üretilen ürünlerin tercih edilmesi olduğunu ifade eden Ergün, ''yerli malı'' tabirinden her şeyden önce bunun anlaşılması gerektiğini söyledi. Ergün, kamu alımlarında yerli üretimin tercih edilmesinde, gerekirse yeni yasal düzenlemeler yapmak için Kamu İhale Kanunu'nda değişiklikler yapacaklarını ve Kamu İhale Kurumu ile de bunu görüşeceklerini dile getirdi.
www.tasimacilar.com
Kayseride,Tank silah yapan fabrika yapan fabrika TAKSAN AŞ. DESTEKLENMEDİĞİ İÇİN,İCRADAN SATILIYOR-Basın- TMSF eski Başkanı;ERTÜRK,Ülkenin 65 milyar dolarını hortumlayan bankacılardan alacağını almaya çalışırken,saldırıya uğradıklarını,tehdit edildiklerini,buna karşılık ,hükümetten yeterli desteği görmediklerini açıklamıştı. ve bu İstanbul merkezli sermaye gurubunun ,borçları, İstanbul yaklaşımı adı altında borçları 20 yıla yayılarak kolaylık sağlanırken,Anadolunun,Üreten,iş aş veren fabrikalarının kapanmasının,ölümü adeta beklendi.örnekler hiziracil.tr.gg-MSB sayfasında.Saygılar
hiziracil.tr. / 09.12.2010 01:11:17
Yaman bir çelişki... Kampta nükleer kontrol, bu korku niye?
Başbakan Erdoğan,"Millete efendilik taslayanlar gitti, millete hizmetkar olanlar geldi" diyor, ancak kendisi için alınan güvenlik önlemleri adeta bu sözlerini yalanlıyor
Yaman bir çelişki... Kampta nükleer kontrol, bu korku niye?
Yaman bir çelişki... Kampta nükleer kontrol, bu korku niye?
Başbakan Erdoğan,"Millete efendilik taslayanlar gitti, millete hizmetkar olanlar geldi" diyor, ancak kendisi için alınan güvenlik önlemleri adeta bu sözlerini yalanlıyor
Tarih: 04 Kasım 2012, 12:55
Partisinin kuruluş yıldönümünde Kızılcahamam’da topladığı 19. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı'nda konuşan Başbakan Tayyip Erdoğan, "Millete efendilik taslayanlar gitti, millete hizmetkar olanlar geldi” diyor, ancak kendisi için alınan güvenlik önlemleri adeta bu sözlerini yalanlıyor. Kalabalık özel korumalarca sürekli etrafı sarılı olarak dolaşan ve dünyanın en iyi korunan liderleri arasında yer alan Erdoğan’ın koruma duvarı her geçen gün artıyor.
AKP Kızılcahamam kampında dün bir ilk yaşandı. Başbakan Erdoğan’ın kaldığı oda ve konuşma yapacağı salonda Kimyasal Biyolojik Radyolojik ve Nükleer Tıbbi Savunma (KBRN) kontrolü 2 uzman tarafından yapıldı.
Toplantının yapıldığı otelin etrafında yoğun güvenlik önlemleri alınırken, alt kısmında da bir ambulans helikopteri ve İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü’ne ait kimyasal biyolojik radyolojik nükleer silahlardan korunma aracı ve ekipleri bekliyor. Başbakan Tayyip Erdoğan’ı, olası bir kimyasal, nükleer, biyolojik saldırıya karşı koruyan ve "arınma odası" adı verilen bu özel sistem ile, Erdoğan gelmeden önce kalacağı oda ve etrafında bir arama tarama yapıldığı belirtildi.
Tank yapacaktı
icradan satılık
****Bir zamanlar Kayseri’nin en gözde sanayi tesisi olan ve fabrika üreten fabrika olarak bilinen Taksan Takım Tezgahları Sanayi de icralık oldu. İncesu İcra Müdürlüğü tarafından Taksan fabrikası ile fabrikanın bulunduğu arazinin kıymet takdiri yapıldı.****
Kayseri'nin İncesu ilçesi yakınlarında bulunan TAKSAN Takım Tezgahları Sanayi A.Ş. icra yoluyla satılacak.
8 Aralık 2010 Çarşamba 15:20
1975 yılında KİT olarak kurulan, tank ve zırhlı araç yapma kapasitesinde olduğu bildirilen, 1989 yılında teknolojisini yenileyerek CNC takım tezgahı, dokuma tezgahı ve MKE'ye fason olarak silah ve bazı bombaların parçalarının üretimi de yapmaya başlayan TAKSAN, daha sonra özelleştirme kapsamına alındı.
2003 yılında ihaleyle Büyükmıhçı Şirketler Topluluğu'na satılan ve yeni bir yönetimle CNC tezgah üretimine ağırlık veren, iç piyasa ile birlikte, Avrupa ülkelerine, İran, Irak, İsrail ve bazı Ortadoğu ülkelerine CNC takım tezgahları ihraç etmeye başlayan TAKSAN, Türk Silahlı Kuvvetleri için deneme amaçlı bor ve bor bileşenlerinden oluşan zırh ve çelik yelek üretimi de yapmaya başladı.
232 bin metrekare kapalı, 1 milyon 38 bin metrekare açık alanı olan fabrika, içine düştüğü maddi sıkıntıları aşamayınca, alacaklı kişi ve kuruluşlar icraya başvuruda bulunmaya başladı.
Borçların ödenememesi sonucu TAKSAN'a kayyum atandı. Bir süre kayyum ile yöneltilen TAKSAN yine borçlarını ödeyemedi. Büyükmıhçı Gurubu'nun 1,5 yıl önce iflasın ertelenmesi için mahkemeye yaptığı başvuru ise mahkeme tarafından reddedildi.
TAKSAN'ın en büyük alacaklılarından olan Nurol Yatırım Bank'ın ve diğer bankaların başvurusu üzerine İncesu İcra Müdürlüğü, TAKSAN'daki makine ekipmanları ile 63 parsel arsanın kıymet takdirini tamamladı.
Alacaklı bankaların ve diğer alacakların isteği doğrultusunda TAKSAN önümüzdeki günlerde icra yoluyla satışa çıkartılacak.
TAKSAN kapatılmaya çalışılıyor
KASIM AKÇİL - 08.09.1995
Takım Tezgahları Sanayii (TAKSAN)'nin kasıtlı olarak zarar ettirilen bir kurum haline geldiği bildirildi.
Öz Çelik İş Sendikası Kayseri Şubesi Başkanı Yunus Değirmenci, fabrikalar kuran, savunma sanayii için her türlü son sistem bilgisayarlı vazgeçilmez silahlar üretebilen fabrikanın kapanma noktasına geldiğini söyledi. Ayrıca, Değirmenci TAKSAN'da çalışan 584 işçinin, görüşmelerin olumsuz geçmesi sebebiyle bugünden itibaren greve başlayacağını açıkladı.
Taksan'da planlama ve kontrol sisteminin olmadığını ve gelecekle ilgili herhangi bir projenin de bulunmadığını söyleyen Değirmenci, 2-3 kişinin fabrika yönetimini ele geçirdiğini, işi bilenlerin ise kızağa alındığını ileri sürerek, "300'e yakın kıdemli ve kalifiye işçi MKE'ne bağlı çeşitli kurumlara nakil edildi. Kalifiye elemanlar taşeron işçi gibi kullanılıyor. 1 trilyondan 2.5 trilyona çıkarılan sermayenin personel, vergi, SSK prim ve giderlerine harcanması, ayrıca her üç ayda bir 400 milyar lira Hazine'den alınan paranın giderlere harcanması ile fabrika ayağa kalkamaz. Bu paraları kullananların kendi verdikleri raporlarla yargılanması halinde bile hemen görevden alınmaları gerekir" şeklinde konuştu.
RP Genel Başkan Yardımcısı ve Kayseri Milletvekili Abdullah Gül, TAKSAN'ın her geçen gün küçüldüğüne dikkat çekerek "TAKSAN Türkiye için büyük bir şanstır. Savunma sanayimiz başta olmak üzere pek çok derdimize derman olacak nitelikte entegre bir tesis, bugün kuruyan bir ağaç olmuştur. TAKSAN'ın savunma sanayisiyle entegre edilerek tekrar devreye sokulması önemli avantajlar kazandıracaktır. Büyük devletler benzer entegre tesislerle bu hale gelmiştir" dedi.
MHP Genel Başkan Yardımcısı Kayseri Milletvekili Seyfi Şahin ise, TAKSAN'ın 1980-90 arasında dışarıdan gümrüksüz takım tezgahı ithali ile devlet yöneticileri tarafından sabote edilerek iç pazarlama imkanlarının yok edildiği ve Türkiye'nin sanayileşme hamlesinin durdurulduğunu ileri sürdü. Şahin yönetim ve üretim yetersizliğinden dolayı bir çok tezgahın zararına satılarak fabrikanın yağmalandığını kaydetti.
TAKSAN Genel Müdürü Selçuk Önen de, hiç bir lisans ve know-how bağımlılıkları olmaksızın Japon makinalarla aynı kalitede üretim yaptıklarını belirtti. Önen, personel sayısının 1200'den 700 civarına düşmesine rağmen üretim miktarının her yıl arttığını, her yıl daha fazla işin TAKSAN etrafında oluşmakta olan özel girişimciler topluluğu tarafından üstlenilerek istihdama pozitif katkı sağladıklarını da söyledi.
Akit, Türkiye'nin ilk yerli otomobili Devrim'i üreten ekibin başındaki isim olan Yüksek Mühendis Topçu Albay Emin Bozoğlu'nun 1949'da hazırlayarak, Genelkurmay'a sunduğu o rapora ulaştı. 15 Ocak 1949 tarihli bu raporda yerli roket ve bazooka üretimi tecrübesinin muvaffakiyetle neticelendiği belirtilerek,Genelkurmaytarafından imkan ve yetki sağlanması halinde imalata geçilebileceği bildiriliyor. Bu şekilde hem dünya milletlerinden geri olmadığımızın ortaya konacağı ve ordunun ihtiyaçlarının yerli imalatla karşılanabileceği ifade ediliyor.
MKE'DE MÜHENDİSKEN HAZIRLANMIŞ
Edindiğimiz bilgilere göre, Emin Bozoğlu o tarihte bugünkü adıyla Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu'nda(MKE) görev yapan Yüzbaşı rütbeli bir Yüksek Makine Mühendisi'ydi. Akit'e konuşan Emin Bozoğlu'nun oğlu Atilla Bozoğlu, sözkonusu rapora işaret ederek, tıpkı Devrim Arabaları projesinin durdurulması gibi bundan 62 yıl önce yani 1949'da numuneleri hazırlanan yerli roket ve bazookanın imalatına geçilmesinin engellendiğini iddia etti.
ROKETSAN'IN KURULUŞ TARİHİ 1988
ROKETSAN'ın ulusal füze ve roket progrmlarında öncü olmak üzere Savunma Sanayii İcra Komitesi kararıyla 1988'de kurulduğu düşünüldüğünde, ülkemizin yerli roket üretiminde kaç yıl kaybettiği net bir şekilde görülüyor.
İŞTE O RAPOR
15 Ocak 1949 tarih ve “Roket ve Bazooka tecrübeleri ve alınan sonuçlar” başlıklı 12 sayfalık raporun “Önsöz” bölümündeMKEpersoneli Yüksek Mühendis Emin Bozoğlu, şunları kaydediyor:
“Bu raporun hazırlanmasından gaye, bugün modern ordularda geniş ölçüde yer alan yeni silahlardan bir çoğunun ve hususiyle ucuza mal olan ve imali nispeten kolay bulunanlardan bazılarının memleketimiz tekniği ile hazırlanabileceğini ve bu yolda imkanlar sağlanırsa, hiç olmazsa bazı sahalarda, dünya milletlerinden pek geri olmadığımızı tebarüz ettirmektir. Bu raporun devamında bahsedilecek olan ve tecrübelerinin muvaffakiyetle neticelenmiş olduğunu kabul edebileceğimiz Roket ve Bazooka'nın tecrübe maksadı ile meydana getirilmiş numuneler olduğunu bilhassa tebarüz ettirmek isterim. Bu silahların, mevcutlar ayarında olduğunu veya tekniği ileri milletlerin bu tip silahları ile mukayese edilebilir bir mükemmeliyete ulaşmış bulunduğunu iddia edecek durumda değiliz.”
GENELKURMAY'IN DİREKTİFLERİNİ BEKLİYORUZ
“Büyük yokluklar ve zorluklar içinde hazırlanan silahların bir iki tecrübe ile gaye olan mükemmeliyete ulaşmasına imkan olmadığı malumdur. Bu tecrübe neticeleri bize doğru yolda olduğumuzu ve gayeden hiç de uzak bulunmadığımızı göstermektedir. Hatta lüzumlu merhalelerin yüzde 70'i ve belki daha fazlası aşılmış bulunmaktadır. Tecrübelerin daha ziyade ilerletilerek, Genelkurmay Başkanlığı'nın direktiflerine uygun silahların hazırlanması çalışmalarının selametle yürütülebilmesi için bazı müdahale ve geciktirmeleri önleyecek şekilde çalışma imkan ve yetkilerinin sağlanması lazımdır.”
BU AZIMSANACAK, BASİT BİR ŞEY DEĞİLDİR
“Başka milletlerin büyük masraflarla ve senelerce süren uğraşmaları neticesi vücude getirdikleri Roket silahları azımsanacak gibi basit bir şey değildir. Pek kısa bir zaman ve pek cüzi bir masrafla Roket veya Bazooka numuneleri hazırlamış bulunuyoruz. Fakat bunlar, ancak birer numunedir ve esasın hazırlanmalarında da bu gaye ile hareket edilmiştir.”
EN AZINDAN KENDİ İHTİYACIMIZ KADAR İMAL EDEBİLİRİZ
“Genelkurmay Başkanlığı'nın lüzum göstereceği teknik vasıflar, teknik imkanların çerçevesi dahilinde karşılanarak esas Roket ve Bazooka yapılması kısa bir sürede ve az bir masrafla olabilir. Bu sahada ileri milletlere ulaşamasak dahi, kudret ve imkanlarımıza uygun, ihtiyaçlarımıza cevap verebilir silahların hazırlanması pek de yersiz olmaz kanaatindeyim. Günün imkanları belki bunların seri imalatını mümkün kılmaz, fakat her zaman için imalata geçebilir durumda olabiliriz.”
EN İNCE AYRINTISINA KADAR ANLATILIYOR
Raporda ardından imalatına geçilebilecek Roket ve Bazookalar teknik bilgiler eşliğinde en ince detayına kadar anlatılıyor.
TALEBİ, İZİN VE YETKİ İLE BİRKAÇ MÜHENDİS, BİRKAÇ RESSAM
“Sonuç” bölümünde ise şöyle deniliyor: “Yarının silahları jet motor,elektronikve atom alanında inkişaf edecektir. Bu silahların inkişafı diğer sahalardaki inkişaflara dayandığı şüphesiz aşikardır. Roket, havadan oksijen almayan bir jet motoru olduğuna göre, bu sahada pek de ufak mikyasta başlanacak planlı çalışmaların yarın için büyük kemiyetler ifade etmesi ihtimali kuvvetlidir. Bu itibarla beraber çalışacak birkaç mühendis, bir iki ressam, yazıcı ve diğer lüzumlu personelden teşekkül edecek ufak bir grubun her türlü müdahaleden uzak ve verilen yetki ve imkanlarla bu sahada çalışmanın başlaması uygun olacağı kanaatinde olduğumu üstün saygılarımla arz ederim.”
Nükleer savaş ve nükleer patlamaların tıbbi yönünün anlaşılmasında, nükleer enerji üretiminin mekanizmaları ,atomun yapısı ve fiziğin bazı prensiplerinin bilinmesi gerekir.
Radyasyon yer yüzünde doğal olarakta bulunan, elektromagnetik veya partikül şeklinde bir enerjidir.İnsanlar sürekli olarak hem doğal hem yapay çevresel radyasyonun etkisi altında kalmaktadır.
Elektromagnetik enerji spektrumu uzun dalga boyunda düşük frekanslı radyo dalgalarından, kısa dalga boyunda yüksek frekanslı,yüksek enerjili iyonizan radyasyona kadar uzanır.(Şekil 1). Spektrumun yüksek enerjili ucuİyonize edici radyasyonu kapsar.
İyonizasyon yapmıyan *İyonize edici............
10-7 eV 1 eV * 10 keV 100 MeV
Frekans(Cycle/sn) I *İ
104 106 I108 1010 1012 1014 1016 1018 1020 1022
I I I I I I I I I I I I I I I I I I I I
I I I I I I I I I I I I I I I I I I I I
Mikrodalga GörülebilirX-ışını
______ Radyo İnfrared Ultraviyole Gamma ışını______
I I I I I I I I I I I I I I I I I I I I
I I I I I I I I I I I I I I I I I I I I
104 102 I10-2 10-4 10-6 10-8 10-10 10-12 10-14
Dalga Uzunluğu (metre)
Şekil:1: Elektromagnetik spektrum.
Yüksek enerjili radyasyon canlı veya cansız madde ile etkileştiğinde elektronlar atomik veya moleküler yörüngelerinden ayrılırlar ki,bu iyonizasyon yapar. İyonizan radyasyonlar elektromagnetik (foton) veya partiküler radyasyon şeklindedir. Elektromagnetik olanlar X ve gamma ışınları, partiküler olanlar ise a , b (elektron) partikülleri ,nötronlar, protonlar, p-meson veya ağır iyonlardır.
ENERJİ ÜRETİMİNİN MEKANİZMALARI
Patlamanın Tanımı:
Patlama ;sınırlı bir boşlukta büyük miktarlarda enerjinin ani salınması olarak tanımlanabilir ve söz konusu sistem daha stabil bir duruma değiştirilir. Bu başlık altında :
Konvansiyonel kimyasal patlama: Konvansiyonel kimyasal patlayıcıların molekülleri yüksek enerjili veya stabil olmayan bir halde kabul edilirler. Benzer bir sistem reaktif hale geçirildiğinde daha stabil ürünler oluşur ve enerji salınır. Trinitrotoluen(TNT) gibi konvansiyonel bir patlayıcı ile patlayıcının kimyasal bileşiklerinin molekülleri arasındaki değişik bağları değiştiren ani ve müthiş bir kimyasal reaksiyondan enerji ortaya çıkar.
Nükleer Patlamalar:Nükleer bir patlamada salınan enerji kimyasal reaksiyonlarla elde edilmez. Nükleer reaksiyon, fizyon ve füzyon gibi tepkici materyalin çekirdeklerinin kompozisyonunda temel değişikliklerin olduğu olaylardan ortaya çıkarken kimyasal reaksiyonlarda olay elektron halkalarından kaynaklanır. Böylesi nükleer reaksiyonlarda kütle aslında enerjiye dönüştürülür ve elde edilen enerji miktarı kimyasal reaksiyonlarla elde edilenden çok daha büyük boyutlara sahiptir.
Nükleer patlamadaki enerji kaynaklarından biri olan fizyonda daha ağır olan stabil olmayan çekirdek iki veya daha fazla hafif çekirdekçiklere parçalanır veya bölünür ve çok yüksek miktarlarda enerji açığa çıkar. Fizyon ile nükleer patlamalar üretmekte kullanılan maddeler kolaylıkla fizyon oluşturabilen uranyum ve plütonyumun izotoplarıdır. Bunlar U-235 ve Pu-239 dur. Füzyon ise fizyonun karşıtı olarak kabul edilebilinir.Daha ağır bir çekirdek oluşturmak için iki hafif çekirdeğin birleşmesidir. Hatırı sayılır sayıda çekirdeklerin füzyonu için iki koşul gereklidir. Bunlar çekirdekleri hızlandırmak için yüksek ısı ve ara etkileşim olasılığını arttıran yüksek basınç yoğunluğudur. Sıcaklıkları ve basınçları elde etmek için yegane pratik yol ise fizyon patlamasıyla yapılır. Sonuç olarak füzyon komponetli silahlar temel bir fizyon komponenti içermek zorundadır. Bir fizyon-füzyon silahının patlamasında açığa çıkan enerji fizyon ve füzyon proçeslerinden yaklaşık olarak eşit miktarlarda orijin alır.U-235 izotopu gibi doğal olarak oluşan ve kolaylıkla fizyon yapabilir bir izotop radyoaktiftir. Benzer şekilde bir fizyon reaksiyonunda hepsi olmasada elde edilen fizyon ürünleride radyoaktiftir.
Nükleer Radyasyon: Radyum veya Uranyum gibi ağır elementlerin ağır radyoizotopları alfa partikülü şeklinde ise emülsiyon yoluyla karakteristik olarak bozunurlar. Bazı ağır elenmentlerde nötron salınımı ile sonuçlanan spontane fizyon ile bozunurlar. Daha hafif elementler için beta partikülü emülsiyonu sıktır. Buna ek olarak gamma veya X-ışını fotonların emülsiyonu hemen hemen daima alfa ve beta partikül radyasyonuna eşlik eder,bu önemlidir zira nükleer patlamalarla ilişkili iyonizan elektro manyetik radyasyonun temel hasar verici unsuru gamma veya X radyasyonudur. X-ışını ve gamma fotonları birbirine benzer tek farkı kaynak farklarıdır. Gamma fotonları bozunan atomların çekirdeğinden orijin alırken X-ışınları çekirdeği çevreleyen elektron halkalarından orijin alır.
Madde ile etkileşim :
İyonize radyasyon madde ile iki şekilde etkileşir Ya saçılır ya da absorbe olur. Her ikiside enerji aktarımı ile sonuçlanır. Absorpsiyon mekanizmaları önemlidir Çünkü:
1. Vücut dokusundaki absorpsiyon fizyolojik yaralanma ile sonuçlanır
2. Absorpsiyon fenomeni iyonizan radyasyonun tespitinin esasını teşkil eder.
3. Absorpsiyon derecesi veya etkileşim tipi korunma gereksinimlerinin belirlenmesinde primer faktördür.
Gelen bir foton veya partikülden absorbe eden hedef molekülün atomlarına enerji transferi birkaç mekanizma ile olabilir. Bunlar eksitasyon ve iyonizasyondur.
Gamma etkileşiminde iyonizasyonda gamma radyasyonu madde ile üç ana şekilde etkileşir. Bunlar: Fotoelektrik olay, Compton saçılımı ve çift oluşumudur.
Yüklü partiküllerin etkileşimi:
A. Absorbe eden ortamda bir alfa partikülü ile orbital elektronlar arasında yüksek etkileşim olasılığından dolayı birim yol boyunca oldukça fazla sayıda iyon çiftleri oluşur. Her iyon çiftinşn oluşumu ile alfa partikülünün belli bir total kinetk enerji fraksiyonu abzorbe edileceğinden alfa partikülü oldukça kısa bir mesafade enerjisini kaybedecektir: Bu nedenle alfa partiküllerin ranjı beta partikülleri veya gamma fotonların ranjından küçüktür.
B. Beta partikülü ve orbital elektronların yükleri negatif olup birbirlerinin komşuluklarında olduğunda elektrostatik itme ile sonuçlanırlar.
Spesifik iyonizasyonlarda radyasyonun penetrasyon kabiliyeti yolu boyunca bıraktığı radyasayon hızına bağlıdır. Spesifik iyonizasyon terimi iyonizan radyasyonların iyonlama kapasitesini tanımlamak için kullanılır ve birim yol boyunca üretilen iyon çiftlerinin ortalama sayısıdır. Değişik radyasyonların mukayesesinde en sık kullanılan ölçü lineer enerji transferidir(LET). İyonizasyon ve eksitasyon etkileşimleri sırasında salınan veya absorbe edilen ortalama enerjiyi temsil eder.
Nötron etkileşimi:
Nükleer savaşla ilişkili iyonizan radyasyon yaralanmalarının çoğunluğu gamma radyasyona bağlıdır. Ancak yeterli sayıda yüksek enerji fizyonu nötronları detonasyondan kaçarak oldukça tehlike teşkil eder.
A. Nötron temel olarak elektromanyetik radyasyondan farlı bir partiküldür. Alfa ve beta gibi diğer parçacık radyasyonlardan farkı nötronların hiç elektrik yükü olmamasıdır. Sonuç olarak nötronlar atomun orbital elektronu ile etkilenmeden atomun çekirdeği il direk etlileşime girerler. Özellikle de düşük atomik kütle sayılı olanlarla
B. Orijin noktalarına bağlı olarak nötronların enerjileri termal nötronlar da denen elektronvoltun bir fraksiyonundan birkaç mega elektronvolta kadar değişir ki hızlı fizyon nötronları denir. Füzyon nötronları ise 14 MeV’e kadar enerjilere sahiptir. Nükleer bir fizyon detonasyonunda oluşan nötronların çoğunluğunun enerjileri MeV’in altındadır çok ufak bir fraksiyonda enerji 3 MeV2in üstündedir. Geliştirilmiş radyasyon silahlarında 14 MeV2lik nötronlar tercih edilmektedir.
C. Nötronlar enerjilerini hedef atom ve moleküllere çekirdek ile yaptıkları elastik ve inelastik çarpışmalarla aktarırlar.
Nötron-gamma oranları
Nötron-gamma oranları şu açıdan önemölidir: Nükleer bir silahtan ortaya çıkan başlangıç radyasyonun total dozu nötron ve gamma ışınlarından oluşan iki komponente bölünebilir. Belli bir noktada mevcut olan nötron dozunun gamma dozuna oranı nötron- gamma oranıdır. Verilen toplam bir doz düzeyi için nötron-gamma oranı silahın gücü dizaynı, hava durumu ve patlama yüksekliği gibi kriterleri bağlıdır. Korunmasız bir şahısta 2600 cGy’lik total bir doz için tipik nötron-gamma oran değerleri 360 m. de 0.1 kilotonda 4.6 iken, 650 m.de 1 kilotonda 3, 1500 m.de 100kilotonda 0.47, 2280 m.de ise 1000 kilotonda 0.042 dir.
Genel bir kural olarak silahın 0 yer hattından ranjıyla nötron gamma oranı düşer. Bunun sebebi sekonder gammalar oluşturan hava ile etkileşen nötronlardır. Sonuç olarak gamma komponenti nötron komponentine göre daha yavaş düşer.
NÜKLEER PATLAMALARIN ETKİLERİ
Nükleer detonasyonlarda oluşan enerjilerin çevre etkilerinde detonasyonun olduğu yer kadar dağıtılan enerjinin şeklinin tayinide önemlidir.
Nükleer patlamaların genel etkileri: Konvansiyonel patlamalardaki destrüktif etki hemen hemen tamamen enerjinin mekanik bir hasar yapacak şekilde blast dalgası şeklinde aktarımıdır. Nükleer patlamadaki enerji çevreleyen ortama üç ayrı şekilde dağıtılır. Bunlar blast, termal radyasyon ve nükleer radyasyondur. Kabaca bunların %50’si blast, %35’i termal radsyasyon ve %15’i nükleer radyasyondur ki bu %15’in %5’I detonasyondan sonraki ilk beş dakikada salınan nötron ve gamma radyasyonları içeren başlangıç iyonizan radyasyondur. %10 ise kalıntı nükleer radyasyondurki radyasyon serpintisinde ki tehlike bunlardır. Silahın kilotonu radyasyonun nükleer silah başlığı ile kuvvetlendirilmesi gibi durumlar hasarı etkiler.
Ateş topunun formasyonu ve başlangıç enerji transferinde detonasyonun olduğu alanda onmilyonlarca oC sıcaklıklar oluştuğundan çok müthiş miktarlarda enerji ortaya çıkar. Ateş topunun kendisi güneş ışığındaki spektruma benzer bir şekilde anormal derecece elektromanyetik radyasyon salar ve buna genellikle termal radyasyon denir. Ateş topu maksimum çapına geldiğinde top ılıklaşır ve yaklaşık bir dakika sonra sıcaklığı o derece düşerki o kadar fazla termal radyasyon açığa çıkarmaz. Bulut yaklaşık olarak 10 dakikada sabit bir yüksekliğe çıkar ve bu da hava şartlarıve silahın gücüne bağlıdır.
PATLAMA TİPLERİ
Blast, ısı ve nükleer radyasyonun rölatif etkileri silahın patladığı yükseklikle tespit edilir. Nükleer patlamalar genellikle hava,yüzey, yüzey altı ve yüksek irtifa patlamalarıdır.
Blast dalgasının teşekkülü:
Patlama noktasında yüksek sıcaklıklar ve basıncın sonucu olarak sıcak gaz halindeki kalıntılar patlamanın merkezinden çok yüksek hızlarla radyal olarak hareket ederler .Bu materyallerin çoğunluğu hidrodinamik cephe diye bilinen ince, yoğun bir kabuğun içindedir. Blast dalga sının formasyonunda saniyenin bir fraksiyonu içinde yoğun şok cephesi ateş topunu gizler. Geliştikçe blastın zirve basınçları küçülecektir ve ilerleme hızı başlangıçtaki sese eşdeğer hızından daha az olacaktır. Blast dalgasının asıl sebebi oluşan muazzam basıncın ve bomba içeriğinin ani buharlaşmasındandır. 1 megatonluk bombanın patmaması sonucu oluşan blastın objelere olan hasarı WHO verilerine göre şöyledir. Saatte 750 km. hızla giden bir blast dalgası hiposentrdan 1.3 km. mesafede her türlü yapıyı parçalar hızı saatte 460 km. olan hiposentredan 4.8 km. uzaklıktaki bir blast dalgası hertürlü yapıyı harabeye çevirir, saatte 260 km.hızla giden bir blast dalgası hiposentrdan 7 km. mesafede hafif yapıları paramparça eder daha katı olanlara hasar verir.Saatte 150 km hızla giden hiposentrdan 9.5 km. mesafede metal çerçeveli yapılara hasar verir ve korunmasız insanları öldürür. Saatte 60 km. hızla gider hiposentrdan 18.6 km.de tüm hafif yapılara hasar verir kum parçası ve camları uçurur. 150 km/saat lık bir rüzgar oluşturan bir blast dalgasıyla doğrudan vurulan bir insanın yaşaması mümkün değildir. Zira çevre objelere savrulur. Diğerleri ise hava basıncındaki ani artışa bağlı olarak ciddi şekilde yaralanırlar. Ölüm ve ciddi yaralanmalar çöken duvar ve çatılardan olabildiği gibi muazzam hızlarla fırlayan sert objelerdende olabilir. Belli bir mesafede bir blast dalgasının neden olabileceği muazzam hasarlar;
1. Elektrik kısa devrelerine bağlı olarak patlayacak olan uçucu patlayıcı maddeli kaçaklar olan benzin depolarında
2. Kirletici kimyasallar üreten tesislerde
3. Radyoaktif maddelerin depoları ve nükleer reaktörlerde
4. Yarıklara ve sonradanda sellere sebebiyet veren barajlarda olur.
Termal Radyasyon:
Termal radyasyonun oluşumu; elektomanyetik spektrumun görünen, infrared ve ultraviyole bölgelerinde elektromanyetik radyasyonun büyük miktarları patlamadan sonraki bir dakika ve daha az bir zaman ,çinde ateş topunun yüzeyinden salınırlar bu termal radyasyon saniyede 300.000 km.hızla ateş topundan dışarıya gider. Termal radyasyonun baş tehlikesi maruz kalanlarda yanıklar ve göz yaralanmalarına sebep olanmasıdır. Benzer termal yaralanmalar blast ve başlangıç radyasyon etkilerinin minimal olduğu mesafelerde bile oluşabilir. Termal radyasyonun abzorbe edilmesi kıvılcımlayarak blasttan kalan kalıntılar arasında hızla yayılan yangınlara neden olabilir. Termal etkilerin ranjı silahın gücü ile belirgin bir şekilde artar.
Termal dalga çarptığı herhangi bir organik şeyi buharlaştırır ve hiposentrdan 15 km. çapında herşeyi yakar ve tüm metalleri eritir. Muazzam aşırı ısınmış gaz ortaya çıkarır ki buda çevredeki havayı emer. WHO tahminine göre termal dalganın 100km. yarıçapında kimse yaşayamaz ve termal dalga blast dalgasının en az 4 katı kurban ortaya çıkarır. 100 km. yarı çapı ötesinde epey km2 bir alanda termal dalgaya doğrudan maruz kalan herkez ciddi şekilde yanacaktır Buna bina orman yangınları gibi hiposentrden çok uzak mesafedeki yaralanmalarıda eklemek gerekir.
Nükleer Radyasyon:
Nükleer Radyasyon kaynakları : Tüm patlama tiplerinde ister konvansiyonel ister nükleer olsun blast ve termal etkiler oluşur ancak iyonizan radyasyon salınımı nükleer patlamalara has bir fenomendir ve blast ve termal etkilerin üzerine yüklenen bir mekanizmeyla ek hasarlara sebep verir. Bu radyasyon temelde iki türdür elektromanyetik ve partikül. Yalnız patlama esnasında olmayan çok sonrada ortaya çıkabilern bir etki sözkonusudur. Başlangıç nükleer radyasyonu patlamadan sonraki bir dakika içinde ortaya çıkan radyasyondur. Rezidüel radyason ise patlama esnasında oluşan radyoizotopların bozunumu ile ortaya çıkan bir dakika sonrasında ortaya çıkan radyasyondur. Nükleer radyasyonda direkt gamma ve nötron radyasyonu nükleer patlamanın birinci dakikası içinde gamma ve nötron ışınlarının emülsiyonu muazzam bir şekilde yüksektir. Zararlarının kurbanların ani total sayısına katkısı vardır. Ancak direk radyasyonıun alan etkisi termal dalganın destruktif etkisinden daha küçüktür.
Elektromanyetik impuls:
Elektromanyetik impuls yerden patlamanın yüksekliği ile orantılı olarak artar. Yüksek atmosferde atomlarla karşılaşmadan önce gamma radyasyonla gidilen süre ne kadar büyükse elektromanyetik impulsları toplayacak olan yer alanı o kadar büyüktür. Hesap edilmektedir ki Küzey Amerikanın semalarında 350 km. irtifada patlayan nükleer bir cihazın oluşturduğu elktromanyetik impuls tüm amerikaya, Kanada’ya ve Meksika’ya yayılacaktır.
Elektromanyetik impuls insan organizmasına doğrudan zararlı değildir ancak çok yaygın olması ve tüm radyo frekans dalgalarını etkilemesi nedeniyle tıp merkezleri arasındaki ilişkiler mobil kurtarma üniteleri, askeri komutanlıklar ve hükümet otoriteleri arasındaki ilişkiler dahil tüm iletişimi bozar. Ek olarak pacemakerları etkiler.
Radyoaktif Serpiniti:
Lokal radyoaktif serpinti ile uzak mesafelerdeki ayrım yapılmalıdır. Lokal serpinti yerde patlamanın 24 saati içinde oturur. Düşük irtifalı bir patlamanın(>900m) sebep olduğu termal blast yere çarptığında muazzam bir toz ve çakılı ”mantar” veya ateş topunun içine bombanın nükleer fizyon ürünleriile birlikte emer. Mantar soğudukça gitgide çakıl ve to üzerine çöker. Yukarı doğru çıkış azaldıkça rüzgarın yönüne bağlı olarak hiposentr çevresindeki yerküreye en büyük fragmanlar hızla serpilir. Maddenin en hafif parçaları ve toz yukarı atmosfere doğru yükselmeye devam eder. Eğer patlama daha yüksek bir irtifada olursa hemen hemen tüm radyoaktif madde atmosferde kalır ve hiç lokal serpinti olmaz ancak stratosfere ulaşır ve yer kürenin çevresinde akan hava akımlarına karışır. Yerküreye çok yavaş birhızla aylar veyıllarla ifade eddilen bir hızda serpilir. 1 kilotondan küçük bombalardan meydana gelen radyoaktivite troposfere yerleşir( troposfer ve stratosfer arası sınır kutuplarda 9km. ekvatorda 17 km.dir) ve yerküre çevresinde hava akımları üzerinde birkaç kere döndükten sonra radyoaktif maddenin büyük bir kısmı birkaç hafta içerisinde yer küre üzerine doğrudan serpilir. Yüksek irtifa patlamalarında dahi lokal serpinti radyoaktif yağmur şeklinde de oluşabilir; bu durum eğer patlayıcı mantarın yukarı doğru çıkarken yağmur bulutlarıyla karşılaşması durumunda olur. Bu durumda oldukça fazla miktarda radyasyon hiposentr çevresinde yağmur şeklindeserpilir.
Nükleer patlamaların klimatik etkileri:
Nükleer patlamaların klimatik etkileri termal dalga ve harap edici şehir ve endüstriyel yangınları oluşturmasına ek olarak nükleer patlamalar geniş alanların üzerine tabakalaşan muazzam miktarlarda kara duman ortaya çıkarırlar ki buda güneş ışınlarının geçmesini imkansız kılan bir bariyer teşkil eder. Işığı kesmesinin yanında bu yer sıcaklığını normal düzeyin %25’ine indirir. Karadumanın kütlesi hava akımlarıyla çok uzun mesafelere taşınabilir ve geçici olarak uzak kıtaların dahi geniş bölgelerini geçici olarak soğutur. Eğer felaket ilkbahar veya yazda oluşursa havanın dumana bezenmiş kütlelerinin ısınması yukarı doğru sürülmesine neden olur ki burada yağmurla eliminasyonu mümkün olmayıp aylar hatta yıllar boyu burada kalır. Buna tezat olarak bu irtifada ozon ile kurumun oksidasyonu ömrünü uzatacaktır. Ek olarak daha sert kış havası, stratosfer ve/veya troposferde kurumlu hava kütlelerinin daha uzun kalışı ilkbahar ve yaz yağmur yağışını azaltacak ve tutulu bölgelerdeki çevre ve ziraata muazzam kötü sonuçlar getirecektir. Çiftçilik üretimindeki belirgin azalmayı dünya ticaretinin sekteye uğraması takip edecek,ziraat makinaları, gübreler, haşarat ilaçları ve çiftçilik için gerekli diğer ürünlerin fabrika üretimleri sekteye uğrayacaktır. Bunun sonucu dünya çapında ortaya çıkacak olan kıtlık nükleer saldırının kendi başına yapacağı direk etkilerden daha fazla kurbanlar ortaya çıkaracaktır.
Dumana ek olarak nükleer bir patlama, büyük miktarlarda hem insanlara hem de hayvan ve bitkilere hayli toksik olan nitrik ve sülfür oksitler, hidro karbonlar, hidroklorik asit ve diğer toksik maddelerden salınmasına neden olacaktır.
ANİ ETKİLER:Tüm dünyadaki tıbbi teşkilatlar, doğal veya insanların sebep olduğu felaketlerin(teknolojik felaketler, konvansiyonel silahlar vb) olması halinde uygulanması gereken acil tedbirler konusunda tamamen biliçlidirler. Konu sonsuz kitap akışları, raporlar konferanslar ve panel tartışmaları ile geliştirilmiştir; uzmanlar felaket kurbanlarının sağkalımına yardım etmek için ani kurtarma operasyonlarını organize etmeyi gayet iyi bilmektedirler. Aynı zamanda yaralanmış ve travmatize hastaların değişik tiplerinin en uygun sahra hastanesi veya kısa, orta veya uzun mesafedeki bölge tıbbi imkanlarına hastaların tahliyesinde en etkin triyajın nasıl yapıldığı; nekahat hastalarının en kısa zamanda uygun rehabilitasyon birimlerinde tedavisi gibi konulara da genel hakimiyet vardır. Bu organizasyonlar felaketlerin içerdiği yol ve hava transporu esnasındaki radyo ve telefon haberleşmesi, sağ kalanların yerleştirilmesinden şahısların felaket alnından kısa ve orta mesafelerde yerleştirilmesine kadar lojistik problemlerle de iyi tanışıkdırlar. Lokal toplum hizmetlerinin etkinliğine bağlı olarak bu teşkilatlar konuya daha aktif olarak atlarlar ve sağ kalanların zorluklarını azaltarak kurban adedini azaltmaya yardımcı olarak hayatlarının ve işlerinin en kısa zamanda yeniden canlanmasına yardımcı olurlar.
Konvansiyonel bir felaket ile nükleer bomba patlaması arasındaki kalite ve kantite farkı henüz hesaplanamaz olduğundan hangi noktada, hangi tür yaklaşımın uygulamaya konulacağında en etkili acil tıbbi organizasyonlar dahi tereddüttedir. Zira yaralanmış, multitravmalı, yanıklı, iyonizan ışınlarla kontamine, dumanla asfiksili ve paniklemiş insanlardan başka hiposentrdan belli bir mesafede konuşlanmış organizasyonlar bile tahrip olacaktır. Nükleer savaş kalıntı dağları yol veya helikopterlerle gönderilen kurtarma birliklerinin varışını sekteye uğratacaktır ve kurtarmacıların düşen kayalar ve radyoaktif tozdan kontaminasyonu, içine girilmeyen duman perdeleri ve insanı dehşete düşüren ceset sayıları ile karşı karşıya bırakacaklardır.
Mobil tıbbi birimler nükleerzede alanın periferine dahi yol ile ulaşamazken, geniş helikopter ambulanslar için iniş alanları bulmak bile güç olacaktır. Elektrik güç kesilmelerinden dolayı hiçbir haber geçilemeyecek ve elektronik teçhizatı çoğunluğu(transistör aletleri, telefon ve güç aletlerinin entegre devreleri, antenler vb) devre dışı kalacaktır.
Kan ve kan deriveleri ve ilaçların sağlanması ile iligil problemlerin çözümü adeta imkansızlaşacak ve yara fraktür ve yanık ve radyasyon hasarından etkilenen münferit kurban başına büyük miktarlarda acil ihtiyaçlar karşılanamayacaklardır.
Hiroşima ve Nagazaki tecrübelerinin temelinde ve dünyanın değişik yerlerinde oluşan nükleer plant kazalarına göre Abrams’ın hesapları imajiner 1 milyon insanın yaşadığı bir şehir düşük güçlü bir sialah ile vurluduğunda sağ kalanların %35’i yaralar, yanıklar ve kırıklar ile beraber olacaklar bunların %18’inde her 3 yaralanmada olacak yaralanmaların %25’i de baş, göğüs ve abdomeni etkileyecektir. Ekstansif olacak olan yanıklar steril bir çadırda intensif bir tedavi gerketirecek haftalar hatta aylar sürecek yeterli antibiyotik diğer, spesifik tedavileri, kompleks cerrahiler ve özelleşmiş hemşire bakımı gerektirecektir.
Amerika’nın sadece bir kaç büyük şehrine nükleer bir saldırı halinde ciddi yanıklı hastalar için 2000’in üzerinde yatak ve mükemmel bir medikal sisteme rağmen yüzbinlerce ciddi yaralanmış, multitravmatize hstalarla ani bir kaos ortamı gelişecek ve bu yüzbinlerce hastanın beşte biri ciddi yanıklı olacaktır.
İngiltere üzerine toplam gücü 90 megaton olan 18 tanesi 30.35 megaton gücüyle Londrayı vuran 266 bombalı nükleer bir saldırının etkilerinin hayli ayrıntılı bir ingiliz çalışmasında ve hesaplara göre ülke nüfusunun yarısı, Londra nüfusunun %97’si yaralanacak veya ölecektir. Londra’da sağ kalan tıbbi personel sayısı toplam 9400 hastane doktrorundan 280’idir; 4054 pratisyenden 120’sidir, 2790 diş hekiminden 80’idir, 67300 hemşireden 200’üdür ve 3525 ambulans personelinden 100’üdür(bu veriler Dünya Sağlık Örgütü 1987 nükleer savaşın sağlık hizmetlerine etkisi Cenevre’den alınmıştır).
Hiroşima’da patlama bölgesinin 1 km çapı içinde yerleşimli tüm hastaneler tamamen tahrip olmuş ve diğerleri de ciddi hasarlar görmüştür.Bölgede çalışan doktorların %91’i hemşirelerin %93’ü ölmüş veya yaralanmıştır. Nagazaki’de şehrin tüm hastane yataklarının %75’ini teşkil eden üniversite polikliniği tamamen tahrip oldu ve düşünün ki Hiroşima ve Nagazaki’de patlayan bombanın bu destrüktif gücü modern stratejik nükleer silahlarda bulunanın sadece küçük bir fraksiyonu olan 15 Kilotondur. Hesap edilmektedir ki; bir şehrin merkezindeki bir megatonluk nükleer silahın patlaması 200 kilimetrekarelik bir yüzey alnında yaralanmamış hiç bir yaşayan bırakmayacaktır.
İYONİZAN RADYASYONUN BİYOFİZİKSEL VE BİYOLOJİK ETKİLERİ
Radyasyon yaralanmasının klinik yönlerini anlamada iyonizan radyasyonun biyofiziksel ve biyolojik özelliklerini bilmek önemlidir. Birçok olguda blast ve termal yaralnmalar radyasyon yralanlarındanfazla olacaktır ancak radyasyon yaralanmaları belirgin bir şekilde daha komplekstir ve blast ve termal yaralanmalardan daha anlaşılması zorudur. Penetran bir tüm vücut Işınlamasını takiben hayvanlarda hızlı ölümden gecikmiş radyasyon etkilerine kadar normal bir yaşantı gibi geniş ranjlı biyolojik değişikliklr olabilir. Bu durum düşük doz maruz kalışlarda da söz konusudur. Bu değişikliklerin doğası ve ciddiyeti bir çok biyolojik ve fiziksel değişikliklere bağlıdır. Işınla maruz kalmaya cevap olarak belirgin varyasyonlar tür, yaş ve diğer biyolojik faktörler kadar doz, doz hızı veya radyasyon natürü gibi fizksel faktörlerde etkilidir. Ancak radyasyona biyolojik cevaplar aynı değildir. Bu cevaplar yaralanma tiplerini takiben görülen standart doku cevapları menziline düşer ve biyokimyasal ve/veya hücre kinetiği bozukluklarının bir sonucu oalrak oluşur.
İyonizan Radyasyonun Temel Biyofiziksel Hareketi
Nükleer radyasyon
Önem sırasına göre gamma ,nötron, beta ve alfa iyonizan radyasyonları biyolojik sistemlerle etkileşime geçerek atmosferik ve yeraltı nükleer patlamalarının biyolojik önemli sonuçlarını doğurur.
Gamma radyasyon
Nükleer patlama esnasında salınan veya serpintide salınan gamma radyasyonu hayli enerjiktiir ve etkileşim olmaksızın insan vücudundan belirli bir kısmı geçecek kadar penetrandır. Fotonların yaklaşık %75’i hedef dokunun atomnlarıyla etkileşime geçerek enerji kaybederler. Homojen bir enerji aktarınımın olduğu bu radayasyon alfa ve beta radyasyonlarının hayli lokalize enerj aktarımı yapan paterniyle belirgin tezat teşkil eder.
Penetran kabiliyetinden dolayı gamma ışınlamasının etkileri ister internal ister vücuda eksternal olsun kaynağın yerleşiminden bağımsızdır. Vücuda yerleştirilmiş yüksek enerjili gamma salıcıları eksternal kaynaklar kadar effektif tüm beden ışınlamasıyla sonuçlanır.
Nötron radyasyonu
Nötronlar yüksüz partiküllewr olduklarından dolayı insan vucudundaki yolları itibariyle düşük enerjili gamma fotonlarına benzerler ve hedef atomların çekirdekleriyle etkileşirler. Bu sebepten dolayı nötron radyasyonu tüm beden ışınlamasıyla sonuçlanır. Enerji aktarımı üniform olamayacaktır ve vücudun patlamaya bakan yüzü öbür taraftan daha fazla enerji abzorbe edecektir. Ancak bu farkın teorik düzeyde de olsa pratik önemi yoktur. Bu uniform olmayan enerji aktarınımın majör etkisi genel klinik etkilerdeki belirgin varyasyondan öte radyasyon hastalığına neden olan tipik radyasyon dozlarında geniş oynamalara neden olur.
Kütle ve enerjilerinden dolayı yüksüz nötronlar atomik yapıda ciddi sapmalara neden olurlar özellikle hidrojen gibi hafif atomlarda bu durum söz konusu olur. Zira yaşayan dokuda ki major hedef atom, mutad hidrojenin çekirdeğini yapan proton kütlesidir.
Beta radyasyonu
Beta radyayonu şeklindeki yüksek hızlı elektronlar dokunun sadece birkaç mm.sine penetre olduktan sonra enerjilerinin büyük bir kısmına eğer beta salan materyal cilt yüzeyinde ise sonuçlanan beta ışınlaması cildin bazal tabakasında hasar oluşturur lezyon yüzeyel termal yanığa benzer. Ancak beta materyali internal olarak konursa beta radyasyonu daha belirgin hasar yapar. Hasar radyoaktif materyalin kaynağının veya her fragmanın etrafındaki doku kürelerinde olacaktır. Toplam hasar vucuttaki kaynak sayısı ve dağılımlarının bir fonksiyonudur. Beta ışınlamasında aktarılan enerjinin yoğunluğu alfa dan çok azdır ve bunun sonucu olarakta hemen ölümdençok hedef hücreler hasar görür. Hasar görmüş hücrelerin ölen hücrelere göre önemi daha fazladır zira bunlar ya malignleşirler yada fonksiyon bozukluğu gösterirler. Ölmüş hücreler rezerv kapasitesinin derecelerine göre dokuların çoğunda hızla replase olurlar.
Alfa radyasyonu
Bu ağır pozitif yüklü partiküllerin enerjisi maruz kalan doku kitlesinin ilk 20 mikrometresinde tamamen abzorbe olurlar. Eğer radyasyon kaynağı eksternal ise stratum korneumdaki ölü hücrelerin yüzeyel tabakalarında tüm alfa radyasyonu abzorbe olur. Araya tuvalet kağıdı da konsa alfa partikülleri araya konan maddeden abzorbe olur ve cilde ulaşmaz. Bu neden den dolayı alfa radyasyonu eksternal bir tehlike değildir. Eğer alfa yayan bir materyal internal olarak aktarılırsa her partikülü çevreleyten dokunun çok küçük bir bolümünde hemen abzorbe olacaktır. Alfa radyasyonunun bu kadar sınırlı penetran kabiliyetinden dolayı en yüksek enerjili alfa partikülü bile dokuda 100 mikrometreden daha azdır.
Birçok alfa salgılayan maddeler gamma radyasyonuda yayarlar ve bu gamma radyasyonu total alfa enerjisi total gamma enerjisinden fazla olmasına ve alfa başına gamma emülsiyonları çok küçük olmasına rağmen bu gamma radyasyonu belirgin bir doku hasarına neden olabilir. Gamma radyasyonlarının penetrasyon gücü alfa radyasyondan çok büyüktür vehasar veya radyasyona maruz kalan dokunun total volumü oldukça büyüktür.
Radyokimyasal Etkİ
Memeli sistemlerindeki tüm beden dozlarının penetran radyasyona maruz kalıştaki radyokimyasal mekanizması tam olarak anlaşılamamıştır. Ancak zamanımızdaki en makul hipotez sudur ve hem intrasellüler hemde ekstrasellüler olarak radyasyon enerjisinin primer aktarım yeridir ve sda aktarılan enerji hassas moleküllere indirekt olarak transfer olur ve etkilenir.
İYONİZAN RADYASYONUN HÜCRESEL ETKİLERİ
Radyasyonun gözlenen hücresel etkileri gerek direkt gerekse indirekt olsun iyonizan radyasyonun değişik tip ve dozları için temel olarak benzerdir.
a. Hücre ölümü.
1.Piknoz. Hücre büzülür, sferoidleşir, ve yoğunlaşmış kromatinle dolar.
2.Karyoliz. Çekirdek şişer ve kromatinini kaybeder.
3.Protoplazmik koagulasyon. İrreversibl jelatin formasyonu hem sitoplazmada hemde çekirdekte oluşur.
4.Karyoreksis. Çekirdek fragmante olur ve hücre geneline saçılır.
5.Sitoliz. Hücreler patlayıncaya kadar şişerler ve sonra yavaşça kaybolurlar.
b. Hücre fonksiyonlarındaki değişiklikler.
Hücresel fonksiyonlardaki ölümcül olmayan değişiklikler düşük radyasyon dozlarının sonucu olarak oluşur. Bunlar ayrıca; mitotik siklusun bazı fazlarında gecikmeler, sapmış hücre bolunumü, permeabilite değişiklikler ve motilitedeki değişiklikleri içerir.
1.Mitotik siklus. Radyasyona maruz kalışı müteakip mitoz gecikebilir veya inhibe olabilir. Mitozun doza bağımlı inhibisyonu özellikle aktif olarak prolifere olan hücre sistemlerinde olur. Mitozda ki gecikmeler tüm populasyonun yok olmasıyla sonuçlanan hücre kinetik paternlerinde derin değişmelere sebep olabilir. Bu, tüm beden ışınlamasının hematolojik ve gastrointestinal sendromlarında görülen geç klinik değişikliklerinin temel mekanizmasıdır.
2.Hücre büyümesinde sapmalar. Genellikle latent bir periyottan sonra hücre büyümesi retarde olabilir. Bunun sebebi hücre mikroçevresindeki inhibitör metabolik ürünlerin ve/veya alterasyonların progresif oluşumundandır.
3.Permeabilite değişiklikleri. Işınlanmış hücreler hem artmış hem azalmış permeabilite gösterebilir.
4.Hücre motilitesindeki değişiklikler. Örneğin ışınlanan spermatozoalar motilitelerini muhafaza edebiirler ve fertilizasyon kabiliyetlerini korurken radyasyonun sebep olduğu müteakip embryogenezi değiştirebilecek genetik değişiklikleri taşırlar. Yani normal motiletinin mevcut olması radyasyon hasarı olmadığı anlamına gelmez.
Rölatif Hücresel Radyosensitivite
Genelde aktif prolifere olan hücreler radyasyona en hassas olan hücrelerdir. Öte yandan tüm hücrelerin mitotik aktivitesi maturasyonla azalır. Bu sebepten dolayı diferansiyasyon derecesi ile hücresel radyosensitivite arasında ters orantı vardır. Hücreler fonksiyonel olarak ve sensitiviteleri azalan sırayla dört kategoriye ayrılır: Vegetatif hücreler, differansiye olan hücreler, total olarak diferansiye olmuş hücreler ve çoğalmıyan hücreler.
a.Vegetatif hücreler.
1.Hemapoetik dokunun serbest kök hücreler(hemositoblastlar, primitif eritroblastlar, primitif lenfoblastlar ve primitif myeloblastlar).
4.Gelişen ve matur ovaryen folliküllerin granüloza hücreleri
5.Epidermisin bazal germinal hücreleri
6.Gastrik bezlerin germinal hücreleri
7.Geniş ve orta ebatlı lenfositler
8.Normal olarak hücrelerin bu sınıfında içerilmeyen ancak hayli radyosensitif olan küçük lenfositler
9.Mezenkimal hücreler
b.Diferansiye olan hücreler
Bunlar radyasyona daha az sensitiftirler. Diferansiyasyon oluştukça radyosensitivite azalır. Bu hücre tipine en iyi örnekleri kemik iliğindeki granülositik ve eritrositik serilerin bölünen ve diferansiye olan hücreleridir. Ayrıca daha diferansiye olmuş spermatogonia ve seminifer tübüllerdeki spermatositler ve oositlerdir.
c.Tamamen diferansiye olmuş hücreler.
Bunlar rölatif olarak radyorezistan hücrelerdir. Ömürleri uzundur ama adult evresinde hasar veya tahrip olmazsa düzenli ve periyodik bölünme geçirmezler. Bu sınıf hücrelere örnekler hepatositler, gonadların interstisyel gland dokusunun hücreleri, düz kas hücreleri ve vasküler endotelial hücrelerdir.
d.Çoğalmıyan hücreler.
Bunlar en radyorezistan hücrelerdir. Normalde bölünmezler ve bazı tipleride, nöronlar gibi hiçbir şart altında bölünmezler. Bu gruptaki hücreler; uzun yaşayan nöronlar, çizgili kas hücreleri, kısa ömürlü polimorfonükleer granüllositler ve eritrositler, spermatidler ve spermatozoa ve alimenter traktın yüzeyel epitelyal hücreleri.
Rölatif organ radyosensitivitesi
ORGANLAR
RÖLATİF RADYOSENSİTİVİTE
PARANKİMAL HİPOPLAZİNİN TEMEL MEKANİZMASI
Lenfoid organlar; kemik iliği; testisler ve ovaryumlar; ince barsaklar
Yüksek
Parankimal hücrelerin destrüksiyonu, özellikle vegetatif veya diferansiye hücreler
Deri; kornea ve lens; gastrointestinal organlar: kavite, özefagus, mide, rektum
Oldukça yüksek
Stratifiye epitelin vegetatif ve differansiye hücrelerin destruksiyonu
Kıkırdak büyümesi; damar yapısı; büyüyen kemikler
Orta
Prolifere olan kondroblastın veya osteoblastın destrüksiyonu; endotel hasarı; bağ dokusu ve kondroblast veya osteoblast destrüksiyonu
İnce damarlanma ve bağ dokusu elementlerine olan hasara sekonder hipoplazi
Kas; beyin; spinal kord
Düşük
İnce damarlanma ve bağ dokusu elemanlarına olan hasara sekonder hipoplazi parankimal dokulara direkt etkilerle olan katkı azdır.
* Embryonik doku oldukça yüksek radyosensitiftir.
Radyasyonun neden olduğu kromozom hasarı.
a.Genetik bilgiyi içeren makro molekül olan DNA’dan oluşan sellüler somatik ve reprodüktif aktiviteyi içeren kromozomlar radyasyon hasarına hassastır.
b.Işınlamadan sonra mitoz ve genetik bilgi transkripsiyonu esnasında normal kromozom ayrılmasını önleyen geçici veya kalıcı kromozomlar arası köprülerin oluşumu ile yapışkan (sticky) gibi görüşebilir.
Genetik etkiler
Unutulmamalıdır ki radyasyon dozları doğal mutasyon hızlarını arttırır ve görünür olarak saptanamayan oluşan mutasyonlar gelecek nesiller için kalıcıdır.
Hücre kinetik etkileri
İçerilen biyofiziksel prosesler ne olursa olsun tüm beden ışınlamasının kemik iliği depresyonu ve gastrointestinal hasar neden olan dozlarda bu sistemlerin hücre kinetiğinde derin bir etkilenme olur. Hem hematopoetik hem de GIS ve oldukça hızlı hücresel replasman hızı vardır ve normal olarak primitif kök hücrelerinden olgun fonksiyonel kök hücrelerine kadar maturasyon ve diferansiyasyonun tüm evrelerinde hücre populasyonları içerir.
Matur fonksiyonel hücreler rölatif olarak rezistandır. Ancak radyasyona müteakip yaralanan kök hücrelerinin mature olma şansı yoktur. Eğer radyasyon hasarı tamir edilebiirse kök hücresi populasyonunun olgunlaşmak üzere iyileşmesi matur fonksiyonel tedrici bir dönüşle sonuçlanır. Eğer hasar irreverzibl derecede ciddi ise hiç iyileşme olmaz.
Kemik-iliği kinetiği
Kemik iliği üç yenilenme sistemi içerir: Eritropoetik(kırmızı hücre), Myelopoetik(beyaz hücre), ve trombopoetik(trombosit). Bu üç sistemin zaman siklusları, hücresel dağılım paternleri ve ışınlama sonrası cevapları oldukça farklıdır.
GIS kinetiği
İnce barsağın radyasyon hasarına hassaslığı ve bunun GI Sendromda oynadığı rol önemlidir. Ve bu segmentin villilerinin hücre yenileme kinetiğide önemlidir.
TÜM BEDEN IŞINLAMASINDA SİSTEMİK ETKİLER
Radyasyondan etkilenmenin en önemli ve en hasar verici tipi tüm bedenin ışın almasıdır. Ancak kısmi vucud ve spesifik organ ışınlamasıda olabilir. Özelikle serpintide bulunan radyoaktif fizyon ürünlerinin kalması ve vücut içine radyasyon aktarımlarından oluşan ciddi radyasyon hastalığı eksternal tüm beden ışınlamasının büyük dozlarından sonra görülür. Kısmi vucut ışınlanmasını müteakip daha hafif derecelerde radyasyon hasarı oluşabilir.
a.Öldürücülük
1.Ortalama Öldürücü Doz(LD50)elimizdeki populasyonun %50’sini öldüren doz olarak kabul edilir . LD50 küçük laboratuar hayvanlarında 30 günde, büyük hayvanlar ve insanlarda ise 60 günde öldüren dozdur.
2.İnsanlarda LD50-60 için tartışmalar vardır.
3.Medikal olarak LD5 pratik olarak hiçkimseyi öldürmezken LD90-5 pratik olarak herkesi öldürecektir. Bu dozlar LD5 için havada serbest olarak 200-300 cGy ve LD95 için havada serbest olarak 600-700 cGy’dir.
b.Radyasyonun neden olduğu erken kapasite kaybı.
1000 cGy’in üzerindeki yüksek radyasyon dozlarında erken geçici kapasite kaybı akut tüm beden ışınlamasına maruz kalındıktan ortalama 5-10 dakika içerisinde olur. Dozun azalması bu ortalama zamanı 12-15 dakikaya çıkarır. Maymundaki performans azalması değişik radyasyon kalitesi ve dozlarında tüm beden ve kısmi beden ışınlanmasından sonraki birçok tavır değişiklikleri itibarıyla değerlendirilmiştir. Bu çalışmalardan bir takım genellemeler çıkmıştır.
1.Erken geçici kapasite kaybı birçok davranışlarda kalitatif olarak çok benzerdir.
2.Bir populasyondaki kapasite kaybının frekansı radyasyon dozunun bir fonksiyonu olarak artar.
3.Kapasite kaybı ya yalnız gövde ya da yalnız baş uygulaması olarak gösterilebilir.
4.Nötronlar gamma fotonlara göre erken geçici kapasite kaybı oluşturmada daha az effektiftirler. Kapasite kaybının rölatif biyolojik etkinliği nötronlarda 0.23 gammalarda 0.62 dir.
5.Verilen bir radyasyon dozu ile oluşan kapasite frekansının kaybı yapılmak durumda olan görevin stress ve talepleriyle orantılıdır.
Beş-10 kiloton veya daha altındaki bombalar için savaş alanındaki en kayıp verdirici başlangıç nükleer radyasyonu söz konusudur. 30 Gy’lik akut bir kapasite kaybı alan askeri personel ya hemen yada birkaç saat içinde saf dışı kalacaktır. Ancak eğer radyasyon dozuna ek olarak daha başka yaralanmalar almazlarsa radyasyona maruz kalıştan sonraki 5-6 güne kadar ölmeyeceklerdir. 150 cGy’lik toplam bir dozdan daha az radyasyon alan askerler savaşmaya devam edebilecektir. Bu iki ekstrem arasında 150 cGy’den büyük dozdan fazla radyasyon alan askeri personel düşkünleşecek bazılarıda sonunda ölecektir. 530-830 cGy’lik doz letal kabul edilir, ancak hemen kapasite kaybı yapmaz. Bu miktar radyasyona maruz kalan personel görevlerinin fiziksel taleplerine bağlı olarak 2-3 saat içinde düşkünleşir ve bu düşkün halde en az 2 gün kalırlar. Bununla beraber bu noktada bir iyileşme periodu gösterecekler ve yaklaşık 6 gün fiziksel zorlayıcılığı olmayan görevlerde çalışabilecekler ve sonra 4 hafta sürecek, performas düşüklüğü haline yeniden gireceklerdir. Bu esnada onları total olarak inefektif yapacak yeterli şiddette radyasyon semptomları sergilemeye başlayacaklardır. Ölüm maruz kalıştan yaklaşık 6 hafta sonra oluşur. Hayvan modelleri ile gerçekleştirilen deneyler göstermiştir ki 25 Gy dozunda yüksek ionizan radyasyona maruz kalış, serebral kan akımında ani bir çöküş ile sonuçlanır ki bunu 20-30 dakikada kısmi bir iyileşme takip eder ve takiben serebral kan akımı ikinci kez düşer, buna sistemik kan basıncında paralel değişiklikler eşlik eder. Bu verilere göre, radyasyonun beynin kendi kan ihtiyacını düzenleme kabiliyetine ters etkisi vardır. Bunlar erken geçici kapasite kaybı ve performans azalmasının davranış çalışmalarına uzanan temelini teşkil eder. Erken geçici kapasite kaybı sırasında nörotransmitter metabolizması ile ilgili bazı beyin enzimleri belirgin şekilde etkilenir.
Hayvan çalışmalarının deneysel sonuçlarına göre kısmi beden koruması radyasyonun davranışsal etkilerini azaltır. Baş koruması, gövde korumasına göre radyasyonun davranışsal performansı olan etkisini korumada daha etkilidir. Baş koruması yalnız kapasite kaybı insidensini azaltmaz, normalde erken kapasite kaybına eşlik eden konvülzyonlarında insidansını azaltır. Şu ana kadar yapılan tüm deneysel çalışmalarda baş koruması 25 Gy üzerindeki tüm dozlar için en etkilidir.
Reprodüktif hücre kinetiği ve sterilite
Germ hücresinin gelişiminin bazı evrelerindeki radyosensivitenin yüksek derecesine karşın tüm beden ışınlamasının tek subletal dozlarından testisler ve overler sadece geçici olarak etkilenirler. Erkek test hayvanlarında tüm beden ışınlamasının düşük dozları sperm sayısında ani düşüşlere sebep olurlar. Düşme derecesi doz bağımlıdır ancak subletal dozlarda geçici bir azospermide görülebilir. Ortaya çıkan sterilite bir kaç aydan birkaç yıla kadar sürebilir, ancak doğal fertilitenin yeniden iyileşmesi olur. İyileşme germ hücresi siklusunun relatif olarak rezistan bir kısmında olan kök hücre populasyonunun elemanlarının rejenerasyonuna bağlıdır. Diğer veriler bazı şartlarda yeni spermatogoninin daha radyorezistan fixe olmuş kök hücrelerinden transformasyon ile olabileceğini düşündürmektedir.
Somatik hücrelerde kromozom aberrasyonları olduğunda yaralanma spesifik doku veya hücre sistemine sınırlıdır. Ancak germ hücrelerinde aberrasyonlar oluştuğunda etkiler takip eden nesillere yansıyabilir. En sık olarak germ hücre sırasının kök hücreleri matür sperm hücreleri veya yumurta hücrelerine gelişmezler ve hiçbir anomali aktarılmaz. Eğer anomaliler fertilizasyonu önleyecek kadar ciddi değil ise gelişen embriolar bir çok durumda canlı olmayacaktır. Kromozom hasarı çok hafif olduğu zaman genetik materyalin gerçek bir kaybı olmaması halinde döl canlı olacaktır ve anomaliler müteakip nesillere transfer edilebilir olacaktır. Bu nokta mutasyonları düşük radyasyon dozu düzeylerinde önemli olur. Hücrelerin herhangi bir populasyonunda spontan nokta mutasyonları doğal olarak oluşur. Radyasyon bu mutasyonların oranını arttırır ve böylece gelecek nesillerin anormal genetik yükünü arttırır.
İyileşme
Bir kromozom kırıldığı zaman kırılan uçlar yeniden birleşmeye meyil ederek kromozomu yeniden oluştururlar ancak bazen kırılan uçlar birbirlerinin üzerinden kayarlar ve geriye kalıcı kromozom hasarı kalır. Lokal doz yeteri kadar fazla olursa tamir mümkün olabilir ancak inkomplet olur. Spesifik bir dokunun tamiri dokunun tüm hücrelrinin komple replesmanı olmaksızın gerçekleşebilir. İyileşme ile doku atrofisi ve/veya fibrozisi olabilir ve ışınlanan doku kalıcı olarak skarlanabilir.
İntra sellüler iyileşme
İntracellüler hasar miktarı eşik değeri aşmadığı müddetçe münferit olarak ışınlanmış hücrelerin kendi kendilerine onarma kabiliyetleri vardır. Doz arttıkça letal veya lethalden daha fazla enerjinin akarıldığı hücre oranları artar.
Repopülasyon
Hücre sayısını azaltmak iin yeterli fazlalıkta radyasona maruz kalındığında hem kemik iliğinde hem de gastrointestinal traktta kök hücre proliferasyonu ile oluşan repopülasyon önemli bir iyileşme mekanizmasıdır.
GECİKMİŞ ETKİLER
Hemen hemen tüm doku ve organlarda doz ve doz oranlarının ranjında geç veya gecikmiş radyasyon etkileri ışınlandıktan aylarla yıllar arasında ortaya çıkabilir. Radyasyon yaralnmasının bazı muhtemel gecikmiş sonuçları ömür kısalması, karsinogenez, katarakt formasyonu, kronik radyodermatit. Azalmış fertilite ve genetik mutasyonlardır.
RADYASYON HASTALIĞI
Radyasyon hastalığı tanısı hastanın prezente ettiği klinik tabloyla primer olarak temellenir. Maruz kalışın sağlıklı bir hikayesini elde etmek oldukça güçtür. Zira bir çok kişi, gerçekten radyasyona maruz kalıp kalmadıklarını bilmeyebilrler. Özellikle maruz kalış serpintiden dolayı ise. Radyasyon hastalığının değişik formlarının fiziksel bulgu ve karekteristikleri laboratuvar bulgular ile aşağıda açıklanacaktır. Günümüzdeki dozmetri radyasyon hasarının yaygınlığı olsun, prognoz olsun yeterli bilgi vermeyecektir. dozimetrele radyasyona maruz kalışın tüm beden mi yoksa kısmi beden mi olduğunu söyleyemezler. Maruz kalışın doz hızının ne olduğunu söylemezler. Nihayet düzenli intervallerle okunmazlar ise tek ve multipl maruz kalışları ayırd edemezler. Bu bilinmeyenler o sırada olan hstalılar stresler, yaş ve fiziksel durumun belirgin etkileri ile ikiye katlanmış olarak doktorların karşısına çıkar.
Lenfosit düzeyleri saf radyasyon hasarının mevcudiyetini teyit etmekte biyolojik bir dozimetre olarak kullanılabilir ancak kombine yaralanmalarda kullanılmaz. Eğer doktorun klin ve laboratuvar kaynakları ver ise prodromal semptomların varlığı ile orjinal çalışan tanıyı desteklemek için ek bilgi elde edilebilir. Kanda dolaşan lenfositlerin konsantrasyonları için başlangıç bir kan numunesi triaj esnasında “radyasyon hasarı muhtemel” veya ” radyasyon hasarı mümkün” olarak klasifye edilmiş herhangi bir hastada hemeen yapılmalıdır. Söz konusu durumdan sonra 24 saati geçirmeden başlangıç değerlendirmesinden sonra mukayese için ek kan örneklri alınmalıdır. Numuneler şöyle yorumlanır:
1- Lenfosit düzeyleri 1500/mm3 üzerinde olanlar(Hasta tedaviyi gerektiri belirgin doz almamıştır).
2- Lenfosit düzeyleri 1000-1500/mm3 arasında olalnlar. Maruz sonrası 3 hafta içinde hasta hafif granülosit ve trombosit depresyonu için hafif bir tedavi gerektirebilir.
3- Lenfosit düzeyleri 500 ile 1000/mm3 arasında olanlar(Hasta ciddi radysyon yaralanması için tedavi gerektirecektir. Maruz kalış sonrsı 2-3 hafta içinde ortaya çıkacak olan hemoraji ve enfeksiyondan olan komplikasyonları minimize etmek için hasta hospitalize edilmelidir).
4- 500/mm3 altındaki lenfosit düzeyleri(Hasta fatal olabilecek radyasyon dozu almıştır. Kaçınılmaz pansitopenik komplikasyonlar için hospitalize edimelidir).
5- Lenfositler tesbit edilemiyor ise(hasta superletal radyasyon dozu almıştır. Sağkalım çok ihtimal dışıdır. Bu hastaların çoğunluğu GIS ve kardiyovasküler sistemlerine ciddi hasarlar almıştır ve yaşam ihtimali çok düşüktür.
6- Diğer yol göstericiler (Bir yararlı kuralda lenfositler 550’ye kadar düşmüşse ve 1000/mm3’den az ise şahış belirgin bir radyasyona maruz kalmıştır. Kombine yaralanmalar halinde lenfositlerin kullanımı güvenilir olmaz. Ciddi yanıkları olan ve multisistem travması olan hastalarda sıklıkla lenfopeni gelişir.
Radyasyon hasarında erken kesin tanıyı koymak zordur. Hastaların muhtemel kategorizasyonu şöyledir:
a- Radyasyon yaralanması ihtimal dışı:
Radyasyon yaralanması ile ilişkili hiç semptom yoksa hastalar radyasyon komplikasyonları için minimal riskli kabul edilir. Bu hastalar konvansiyonel yaralanmaların şiddetine göre triajlanmalıdır. Eğer hastalar tedavi gerektiren konvansyonel yaralanmalar veya hastalık hallerinden uzaksa serbest bırakılabilirler ve göreve verilebilirler.
b- Radyasyon hasarı muhtemel:
Anoreksi, bulantı ve kusma radyasyon yaralanması ile ilişkili primer prodromal semptomlardır. Hayat tehdit eden tüm yaralanmalar stabilize olduktan sonra ileri değerlendirmeye öncelik verilmelidir. Bu kategorideki kazazedeler radyasyon yaralanmalarının ilk üç gününde hiçbir tedaviye gerek duymazlar yanık ve travmasız belirgin radyasyon yaralanmasının tanısını desteklemek için gelecek iki günde alınan lenfosit sayımları kullanılır. Eğer bulgular belirgin bir radyasyon yaralanmasını gösterirse bu kazazedeler pansitopenik komplikasyonlar nedeniyle yakından takip edilmelidir.
c- Radyasyon hasarı ciddi:
Bu kazazedelerin aldıkları radyasyon dozunun potansiyel olarak fatal olduğuna hükmedilmiştir. Bu gruptaki şahıslar için bulantı ve kusma hemen hemen universaldir. Prodromal faazda ani patlayıcı kanlı diyare, belirgin hipotansiyon ve nörolojik yaralanmanın işaretleri vardır. Bu hastalar eldeki imkanlara göre triyaja tabi tutulmalıdır. Hastalar semptomatik bakım almalıdır. Bu klasifikasyonu desteklemek için lenfosit analizi gereklidir.
Muhtemel radyasyon yaralanmalı kazazedelerin başlangıç triajı
Radyasyon Hasarının Olası Kategorisi
Semptomlar
Yok gibi
Olası
Ciddi
Bulantı
-
++
+++
Kusma
-
+
+++
Diyare
-
+
+ den +++
Hipertermi
-
+
+ dan +++
Hipotermi
-
-
+ dan ++
Eritem
-
-
- den ++
SSS disfonksiyonu
-
-
- den ++
- = Yok
+ = Var
++ = Aşırı
+++= Çok aşırı
Bu semptomlar sıklıkla maruz kalıştan sonraki ilk birkaç saat içinde tüm beden ışınlanmış kazazedelerde oluşur.
Bulantı ve kusma.
Radyasyon 100-200 cGy aşmaası durumunda bulantı ve kusma artan frekansta oluşur. Başlamaları maruz kalışı müteakip 6-12 saaatte olabilir, ancak genellikle birinci gün içinde kaybolur. İlk iki saat içinde olan kusma genellikle ciddi bir radyasyon dozuyla ilişkilidir. Birinci saat içinde özellikle patlayıcı diyarenin eşlik ettiği kusma sıklıkla fatal dozlarla ilişkilidir. Bu semptomların geçici tabiyatından dolayı hastalar doktoru tarafından görülmeden önce gastrointestinal distresin ilk fazını geçmişlerdir. Başlangiç muayenede bu semptomların araştırılması önemlidir.
Hipertermi.
Potansiyel olarak letal radyasyon alan kazazedelerde maruz kalışın ilk birkaç saatinde vücut sıcaklığında belirgin bir artış olur. Olgu sayısı az olmasına karşın bu sabit bir bulgu gibi gözükmektedir. Maruz kalışın birinci günü içinde ateş ve titremelerin olması ciddi ve hayatı tehdit eden adyasyon dozu ile ilişkilidir. Hipertermi 200 C ve daha fazla düşük fakat hala ciddi olan radyasyon dozlarında olabilir. Mevcut bulgular göstermektedirki hipertermi sıklıkla atlanır. Kimyasal özel elbise giyenler hipertermik olacaktır sonuç olarak bu yararlı bir belirti olmayacaktır.
Eritem.
1000-2000 cGy den fazla tüm beden dozu alan bir şahısta maruz kalıştan sonraki birinci gün içinde eritem gelişecektir. Lokal vucut bölgelerine benzer dozlar almış olanlar içinde bu geçerlidir. Daha az fakat hala potansiyel olarak fatal olan 200 cGy veya daha fazla dozlarda eritem daha sık görulur.
Hipotansiyon.
Öldürücü dozun üstünde radyasyon alan kurbanlarda farkedilebilir ve bazende klinik olarak belirgin bir sistemik kan basıncı düşüşü kaydedilmiştir. Bir kaç bin rad alan bir kişide ise ciddi bir hipotansif episod kaydedilmiiştir. Bir kaç yüz rad almış olan kişilerde % 10 dan fazla kan basıncında düşüş gözlenmiştir. Işınlamadan sonra ciddi hipotansiyon olması kötü prognoz ile ilişkilidir.
Nörolojik disfonksiyon.
Maruz kalıştan sonraki birinci saat içinde santral sinir sistemine hasarının açık belirtilerini gösteren her şahısın yüksek radyasyon aldığı gözlenmiştir. Semptomlar; mental konfüzyon, konvülsiyonlar ve komayı içerir. Dayanılmaz hipotansiyon muhtemelen bu septomlara eşlik edecektir. Vasküler desteğe rağmen hastalar 48 saat içinde ölürler.
Radyasyona maruz kalışın birinci gününde triyaj görevlisi semptomları sağlıklı değerlendirmeli ve radyasyon maruz kalışına hakikaten bağlı olduğu ihtimalini değerlendirildikten sonra hastaları “radyasyon hasarı ihtimal dışı”; “radyasyon hasarı muhtemel”; “radyasyon hasarı ciddi” olmak üzere üç kategoriye ayırmalıdır. Son iki kategoride kanda dolaşan lenfositlerin değişikliklerin çalışılması orijinal konmuş olan tanıyı ya destekler ya dışlatır. Tüm kombine yaralanma hastaları başlangıçta sanki hiçbir belirgin radyasyon hasarı yokmuş gibi tedavi edilmelidir. Herhangi bir hayat tehdit edici yaralanmanın triyaj ve bakımı radyasyon yaralanması olasılığı gözönüne alınmadan yapılmalıdır. Doktor radyasyon yaralanması tanısını problemin yegane kaynağı radyasyon hasarı olanlar için yapmalıdır. Bu da bulantı, kusma, diyare, hipertermi, hipotansiyon ve nörolojik disfonksiyonun görünüşüne göre temellendirilmelidir.
Hastanın Dekontaminasyonu.
Nasıl olduğu belli olmayan radyasyon yaralanması tıbbi presonele bir sağlık tehlikesi olduğu anlamına gelmez. Nötron ve yüksek enerjili foton kaynaklarına maruz kalış sonrası aktivasyondan hasta bünyesinde mevcut olan intrinsik radyasyon düzeylerinin hayat tehdit edici olmadığını çalışmalar göstermiştir.
Bir tıbbi tedavi ünitesine giren hastalar radyasyon moniterizasyonu mümkün değilse rutin olarak dekontamine edilmelidir. Hastanın elbisesinin çıkarılması genellikle kontaminasyonun çoğunluğunu genellile azaltacaktır. Maruz kalan vucut düzeylerini yıkamak bu problemi daha da azaltacaktır. Bu prosedürlerin her ikiside sahrada gerçekleştirilebilir. Tedavi ünitesine giderken gerçekleştirilebilir. Hasta tedavi ünitesine girer girmez görülen belirgin yaralanmalar üzerine gidilir. Dekontaminasyon prosedürleri hayatı tehdit eden yaraların bakımı geciktirilmemelidir.
Dekontaminasyonda ovalama yapılırken cildin bütünlüğpünün bozulmamasına dikkat edilmelidir. Zira bu bozulma radyo izotopların cildin derin tabakalarına gitmesine neden olmasktadır. Kontaminanların düzeyini azaltmak için yıkama, nazik ovalama veya hatta debritman bile gerekli olabilir. Radyoaktif partiküllerin inhalasyonu veya ağızdan alınması çok daha güç bir problemdir ve sahra şartlarında gerekliş kaynaklar olmayabilir.
Tüm Beden Radyasyon Yaralanmalı Hastalar İçin Başlangıç Tedavisi
Tedavi edildiğinde üniform olarak fatal olmayan fakat ciddi olan orta derececli radyasyon dozları alan hastaların çoğunluğunda sağ kalımın primer belirleyicileri mikrobiyal enfeksiyonları manajmanı ve herhangi bir kanamanın durdurulmasıdır. Eğer yüksek orta dozlar alınmış ise sıvı ve elektrolit kaybı erken ölümlere neden olabilir. Eğer uygun olarak canlandırma yapılırsa bu hastalar hematolojik yetmezliğin sonuçları belirgin oluncaya kadar yaşayabilirler.
Öldürücü dozun altında tüm beden radyasyon dozu alan kazazedelerde gastro intestinal distress ilk iki gün içinde belirgin olacaktır. Semptomları azaltmada metoclopropamid ve dazoprid gibi antiemetikler effektif olabilir, ancak elimizdeki mevcut ilaçların belirgin yan etkileri vardır. Şiddetli radyasyon yaralanması olmazsa bu semptomlar genellikle birinci gün içerisinde kaybolur. Gastrointestinal distress çekmeye devam eden hastalar için parenteral sıvılar düşünülmelidir. Maruz kalış sonrası ilk saat içinde patlayıcı diyare olursa sıvı ve elektrolitler eğer varsa verilmelidir. Triyaj amaçları için özellikle kanlı olan patlayıcı diyarenin varlığı fatal radyasyon dozu anlammına gelebilir.
Klinik olarak belirgin hipotansiyon ve nörolojik disfonksiyonu olan hastalar için kardiyovasküler destek sadece kaynak ve personel mevcutsa yapılmalıdır. Bu hastaların ilik aplazisiyle birleşmiş vasküler ve GIS yaralanmasından sağ çıkma ihtimalleri yoktur.
Kombine Yaralı Hastanın Tanı ve Tedavisi
Yaşama şansı olan radyasyon kazazedeleri için hiçbir ani hayat tehdit edici etki olmadığından önce konvansiyonel yaralanmalar tedavi edilmelidir. Multipl yaralanmalı hasta canlandırılmalı ve stabilize edilmelidir. Bu işlem esnasında cerrahi için standart hazırlanma çok radyoaktif dekontaminasyon sağlayacaktır. Cerrahiden sonra radyasyona maruz kalışın daha kesin bir değerlendirilmesi başlatılabilir.
Bir radyasyon kazası veya nükleer patlama olması halinde birçok hasta radyasyona ek olarak, yanıklar ve travmatik yaralanmalarla karşılaşacaklardır. Kombine yaralanmalı hastaların basşlangıç triyajı bu konvansiyonel yaralanmalar üzerinde temellendirilir. İleride yeniden klsifikasyon radyasyon yaralanmasıyla ilişkili prodromal semptomlara göre gerekebilir. Tüm kombine yaralanmalar için prognoz yalnız başına radyasyon yaralanması için olanlardan daha kötüdür. Hayvan çalışmaları öldürücü dozun altındaki radyasyon dozlarına eşlik eden diğer yaralanmalarıda enfeksiyonun kontrolünün çok daha güç olduğu yara ve fraktürlerin daha geç iyileştiği gözlenmiştir. Bu sebepten dolayı öldürücü dozun aaltında radyasyondan belirgin bir yaralanma almış olanlarda geniş bir insan yüzdesinde potansiyel olarak yaşayabilecek yanık ve travmalar öldürücü olacaktır. Konvansiyonel yaralanmalılarda sıklıkla reparatif cerrahi, başlangıç cerrahisinden sonra bir iki gün için programlanır ve rekonstrüktif cerrahi daha sonra düşünülür. Nükleer silahların sebep olduğu yaralanmalarda yara iyileşmesindeki gecikmeler ve takip eden granülositopeni ve trombositopeniden dolayı hayat kurtarıcı ve rekonstruktif cerrahinin çoğu maruz kalıştan sonra ki 36 saatte gerçekleştirilmelidir. Bundan sonra eğer mümkünse maruz kalış süresinden 1-2 ay içinde cerrahi yapılmamalıdır.
Enfeksiyonun manajmanı
Antibiyotiklere rağmen çoğunluğu E.coli, Pseudomonas aeroginoza gibi gram (-) opportunistik patojenler hala major bir patojendir. Bu enfeksiyonlar hem deri immunosupresyonu hemde vucut yüzeylerinin anormal kolonileşmesinin invaziv tıbbi cihazların bir sonucu olarak oluşur. Hassas vucut yüzeyleri orofarengeal respiratuar ağaç ve barsakları içerir. Kataterler gibi sunni invaziv cihazlar ve yaralanma yerleri önemli enfeksiyon kaynaklarıdır. Enfeksiyonlar eğer hastalar antibiyotik resistan patojenler içeren ortamlarda uzun süre kalırlar ise daha sık ve ciddi olabilirler.
Enfeksiyon kontrolünde yara debritmanı, merhemler ve gerektiğinde antibiyotikler anahtar elemanlardır. Antibiyotikler tercihen uygun bir kombinasyon tedavisinde herhangi bir yeni ateşi tedavi etmek için hemen kullanılmalıdır. Granülositopenik hastada enfeksiyon belirti ve semptomları ortaya çıktığında, kültür ve sensitivite çalışmalarını beklemeksizin başlatılmalıdır. Başlangıç kapsamı gram (-) organizmalar ve stafilokokus aerousu içermelidir. Olabilecek tıbbi bir ünitede prevalan organizmalar ve antimikrobiyal yatkınlık paternleride gözönüne alınmalıdır. Başlangıç tedavisi için en sık kullanılan ilaçlar tobramisin gibi bir aminoglikosid ile kombine edilmiş tikarsilin gibi sentetik penisilinlerdir. Granülositler 500’ün üzerine çıkıncaya kadar tedaviye ya devam etmeli yada beyaz küre sayısı düşükse enfeksiyon belirtileri kaybolsa dahi iki hafta devam edilmelidir.
Travmaya cevapta radyasyon yaralanmasının etkisi
Hiroşima ve Nagazakide travmatik yaralanmalı hastaların çoğunda kemik iliği depresyonunun etkilerinin özellikleriolan komplikasyonlar maruz kalıştan sonraki iki ila üç haftada gelişti. Birçok hastanın açık yaralarının iyileşmesi durdu ve hemorajik oldu. Granülasyon dokusunun kaybı sözkonusuydu. Hastalar kilo kaybetti ve birçoğu üstesinden gelinemeyen sepsis sonucu öldü. İ;yileşen hastalar normal yara iyileşmesine kemik iliği fonksiyonlarının geri dönmesi ile geçtiler. Bu durum termal veya blust yaralanmaları varken küçük silahlardan gelen ani radyasyona maruz kalan hastaların tipik klinik tablosudur. Radyasyon hastalığının en sık şekli hematopoetik sendromdur ve sonuç hemorajik yatkınlıklar ve enfeksiyona karşı azalmış direnç bu hastaların yaralarının iyileşmesini güçleştirecektir. Genel sonuç süresi uzayan hospitalizasyon ve artmış moltalite ve morbidite olacaktır.
Maalesef hasta ilk görüldüğünde hangilerinin termal yada blast yaralanmalı olduklaını tahmin etmek mümkün olmayacağından hangilerinde radyasyon hastalığının gelişeceğini öngörmek zordur. Önceden tanımlandığı gibi radyasyona maruz kalışı tipik olarak takip eden prodromal semptomların takibi yardımcı olabilir fakat güvenilmez. Radyasyon hastalarının komplikasyonlarının oluşacağına dair ilk güvenilir endikasyon periferik kan sayımında belirlenen bir lenfositopeni,nörtropeni ve trombositopeni olacaktır. O zaman hastaya en azından primer yaralanmaları için gerekli başlangıç bir cerrahi uygulanmış olacaktır. Ardışık olarak kemik iliği depresyonunun klinik fazında hastaların olması esnasında cerrahi destek tedavisi gerekecektir ve elektif cerrahi prosedürlerden kaçınılmalıdır. Sadece hayat ve extrmiteleri gerçekten kurtarmak için gerekli prosedürler yapılabilir.
Radyasyon hastalığının klinik fazı esnasında artmış mortalite ve morbidite beklenir. Bu durum hemorajik bozuklukları olan hastalarda sıklıkla uygulanan cerrahi gibi titiz cerrahi bakım gerektiren teknikler uygulanarak minimize edilebilir.
Serpinti radyasyonuna maruz kaldıktan sonra konvansiyonel silah yaralanmaları gibi travmatik yaralanmalı hastalarlada karşılaşacaktır. Travmatik yaralanma ile kemikö iliği depresyonu etkileşimi zamanlamaya hayli bağımllıdır. Eğer hastalar kemik iliği depresyonunuu klinik fazın ortasında yaralanmışllarsa bu kombinasyonun etkisi çok yüksek olacaktır. ve yüksek mortalite oranı gözlenecektir. Ancak öte yandan yara iyileşmesinin geç safhasına hastalığın klinik safhası rastlarsa rölatif olarak daha küçük bir etkilweşim görülecektir. Radyasyon hastalığı ile kombine olmuş yanıkların morbidite ve mortalitesi minör kapalı yaralar ve fraktürleri takip eden morbidite ve mortaliteye göre çok daha büyük olacaktır. Açık yaralar ve yaygı yumuşak doku yaralanmalarıda benzer şekilde davranacaktır.
Radyasyon hastalığı önceden altta yatan tıbbi hastalıkların üzerine binerek bu hastaları radyasyon hastalığının zararlı etkisine daha hassas yapabilir. Radyasyon hastalığının non patojenik bakterileri patojenik yaparak belirgin hastalığa sebep olduğuna dair bulgular vardır. Ayrıca hafif radyasyon hastalıklı şahıslar normal yaşantısını sürdürürken çevresel streslere veye kimyasal ajanlara daha hassas olabilirler.
Radyasyon Hastalığına Cevapta yaralanmaların Etkisi
Rölatif radyasyon hassasiyetinden birçok faktör sorumludur. Verilen herhangi bir populasyonda bazı şahıslar radyasyona daha hassas olacak diğeride rölatif olarak daha rezistan olacaktır. Bunu belirleyen faktörler genetik ve non-genetik olabilir. Yaş ve fiziksel kondüsyon çok önemlidir. Maruz kalış esnasındaki kişinin genel durumu radyasyona cevabı geniş ölçüde değiştirebilir. Eğer bir şahıs minör bir travmatik yaralanma veya çevresel stresler gibi stresli uyaranlara radyasyona maruz kalış öncesi maruz kalmamışsa radyasyona artmış bir direnç söz konusudur. Ancak söylenecek olan bir klinik cevapta verilen bir ihtimal ile savaş şartlarında radyasyon dozunun tahmini imkansızdır.
Bu problem için bir örnekte insanlar için LD50 dir. Muharebede şahıslar için spesifik bir LD verilemez. Stressiz bir genç erişkin için tekdoz akut gamma radyayona maruz kalışta bu doz muhtemelen 480-500 cGy olacaktır. Nötronların öldürücülük oluşturmada daha effektif olduklarına dair bulgular vardır. Eğer şahıs radyasyondan önce minör bir yaralanma ile strese girmiş ise %50 öldürme ihtimali verebilecek doz %50 veya dah fazla arttırılabilir. Öte yandan eğer radyasyona maruz kalışı müteakiben bazı küçük yaralanmalar olursa % 50 mortalite ile sonuçlanacak doz 2’nin faktörü olarak pekala azalabilir. Eğer bir şahıs birden fazla sayıda düşük doz hızına veya serpinti alanlarına tekrar eden giişler gibi küçük maruz kalışlara maruz kalmışsa % 50 mortalite için gerekli doz artacaktır. Yaş veya değişik fiziksel şartlar gibi faktörler eklendiğinde fazla sayıda şahıslardan oluşan bir grup değişik stress veya yaralanmalarla kombine olsun veya olmasın LD50 200-450 cGy gibi düşük olabilir. Bu bir tahmindir ve bunun kanıtı sadece hakiki muharebe tecrübelerinden gelecektir. Eğer maruz kalış düşük doz hızında ve serpintide olduğu gibi uzun bir süre sonunda alınırsa LD50 dozu 450 cGy in çok üstünde olur ancak bu çeşit varyasyonlar oldukça mümküdür ve pesonel dozimetresi kullanmanın prognoz için kesin bir endikasyon olarak kullanılamayacağını gösterir. Bu durumlar şekilde özetlenmiştir.
Tek bir hasta için dozimetri sadece tanı ve prognoza bir yardım olarak düşünülmelidir. Uygun laboratuar araştırmaları ile kombine edilmiş hastanın klinik durumu prognozu daha iyi gösterecektir. 1000 rad ve üzeri toplu maruz kalışlı hastalar için (kişisel dozimetreler ile kaydedilmiş) yaşam mükemmel bir şekilde mümkündür ve ancak hastanın genç, sağlıklı erişkin olması ve özellikle tüm bedene olmaksızın uzunca bir zaman süresince bu maruz kalışın akümüle olması gerekir.
1)Düşük doz oranında doz cevabı(fallot)
2)Komplike olmamış ani ışınlamada doz cevabı
3) Kombine yaralanmayla komplike ani ışınlanmanın doz cevabı
Şekil 2:Tüm Beden Işınlanmasının İnsanlardaki Klinik Etkileri
Semptomlar
0-75 cGy
75-100cGy
150-300 cGy
300-530cGy
530-830cGy
830-1100cy
1100-1500cy
1500-3000 cGy
3000-4500 cGy
Bulantı
2-20 saat
4-23 saat
0-36 saat
0-48 saat
0-48 saat 3. hafta sonrası
0-72 saat
1-3 hafta
1-60 saat
5-21 gün
1 saat - 18 gün
0 saat - 5 gün
Kusma
4-19 saat
0-23 saat
1-23 saat
1-22 saat 3. hafta sonrası
0-36 saat
2-3 hafta
1-60 saat
1-3 hafta
1 saat - 18 gün
0 saat - 5 gün
Anoreksi
1-48 saat
0-36 saat
0-48 saat
0-48 saat 4. hafta sonrası
0-60 saat
5-21 gün
1-60 saat
4-21 gün
1-72 saat
5-18 gün
2 saat - 5 gün
Diyare
4-6 saat
4-6 hafta
2-8 saat 1. hafta sonrası
2-6 saat
4-21 gün
5-10 saat
4-21 gün
4-8 saat
4-18 gün
4-8 saat
3-5 gün
Baş dönmesi
1.saat sonrası
4 saat-6 hafta
2. saat sonrası
2 saat - 3 hafta
1 saat -
3 hafta
0 saat- 18 gün
1 saat - 5 gün
Halsizlik
1 saat sonrası
4 saat-6 hafta
2. saat sonrası
2 saat - 3 hafta
1 saat -
3 hafta
0 saat 18 gün
1 saat - 5 gün
Hipotansiyon
1-3 hafta
4-24 saat
6-21 gün
0 saat 18 gün
1 saat - 5 gün
Kulak Çınlaması
3. hafta sonrası
2-36 saat
1-3 hafta
1-60 saat
1-3 hafta
0 saat 18 gün
1 saat - 5 gün
Dizoryantasyon
3. hafta sonrası
2-36 saat
1-3 hafta
1-60 saat
1-3 hafta
0 saat 18 gün
1 saat - 5 gün
Kanama
1-8 hafta
6 gün sonrası
1. hafta sonrası
6-18 gün
1-3 hafta
6-18 gün
Ateş
2-5 gün
2-5 hafta
1-6 hafta
5 gün sonrası
5. gün sonrası
5-18 gün
1-24 saat
5-21 gün
1-24 saat
5-18 gün
1-24 saat
Enfeksiyon
2-6 gün
2-10 gün
2-72 saat
3-7 gün
3-8 gün
3-7 gün
3-7 gün
2-4 gün
Ülserasyon
3.hafta sonrası
2. hafta sonrası
6-18 gün
6-21 gün
6-18 gün
Sıvı kaybı ve elektrolit dengesizliği
8-48 saat
4-8 hafta
8-48 saat
1-3 hafta
4 saat -
3 hafta
4 saat - 18 gün
4 saat - 5 gün
Başağrısı
4-23 saat
4-7 hafta
5-24 saat
6-21 gün
4-60 saat
6-21 gün
4-96 saat
5-18 gün
4 saat - 5 gün
Baygınlık
4-6 hafta
5-21 gün
6-25 gün
5-18 gün
1-5 gün
Dermansızlık
4-6 hafta
6-25 gün
5-18 gün
1-5 gün
Ölüm
6.hafta sonrası
5.hafta sonrası
3.hafta sonrası
2-3 hafta
1-2 hafta
2-14 gün
1-4 gün
Şekil :3 : Sağlıklı Erişkinler İçin Tek Doz Tüm Vücut Işınlamasının Akut Klinik Etkileri
KEMİK İLİĞİ TRANSPLANTASYONU
Kemik iliği transplantasyonu günümüzde lösemi,aplastik anemi ,çeşitli immün yetmezlik hastalıklarında ve bazı solit tümörlerin tedavisinde başvurulan bir yöntemdir.Nükleer savaşta yüksek dozda tüm vücuduna radyasyon alan kişilerde hayat kurtarıcı olarak kullanılmaktadır.
Kemik iliği transplantasyonu üç ayrı katagoride toplanabilir. SYNGENEİC transplantasyon genetik olarak idantik ikizlerde yapılır.ALLOGENEİC transplantasyon HLA-uyumlu veya uyumsuz donörlerden yapılır.OTOLOG transplantasyon ise hastanın kemik iliğinin alınarak toplanıp daha sonra tekrar infüze edilmesidir
Lökositler,makrofajlar,eritrositler,trombositler ve hem T hem de B lenfositlerin prokürsörleri dahil kanın şekilli elemanlarını kemik iliği üretir. Periferik kanın bu matür hücreleri kemik iliğinde yerleşen hematopoetik kök hücrelerin kompleks bir hiyerarşisinden gelişirler.Hematopoetik kök hücrelerinin kendini yenileme ve diferansiasyonu için çift kapasiteleri vardır.En primitif hücreler olan pluripotent kök hücreler diferansiasyonun tek bir sırasına sınırlı olan komited kök hücrelerin birkaç populasyonunun gelişmesini sağlarlar. Rölatif olarak küçük sayıda pluripotent kök hücrelerin transplantasyonu hematopoezi ve immüniteyi uygun hazırlanmış alıcılarda yeniden oluşturabilir.
Kemik iliği transplantasyonu tedavi amaçlı olarak uygulandığı şekilde nükleer savaşta yüksek doz radyasyon alanlarda yüksek doz radyasyonun tahrip ettiği kemik iliği hasarında hematopoezin olmadığı veya eksik olduğu bireylerde normal kök hücre fonksiyonunu geri getirebilir. Aynı zamanda normal kemik iliği hücreleri konjenital metabolik hastalığı olan bazı olgularda eksik olan enzimin kaynağı olarak ta görev alabilirler.
İlik nakli öncesinde verilecek kemik iliğinin yerleşmesi(engrafman) ve rejeksiyonun önlenmesi için özellikle allogeneic transplantasyonlarda bazı anemi, ve lösemi olgularında ilik nakline hazırlayıcı rejim olarak tüm beden ışınlaması ve yüksek doz kemoterapi (Siklofosfamid) kullanılır.Bundan amaç malign hücrelerin ve normal kemik iliği hücrelerinin yokedilerek nakledilecek hücrelere yer açılması, aynı zamanda başta T lenfositler olmak üzere immün kompenentlerin ortadan kaldırılarak rejeksiyon veya Graft versus host hastalığını önlemektir.
Nükleer savaş veya radyasyon kazalarında alınan radyasyon dozu kemik iliğinde yoğun destek tedavisine rağmen , yeniden iyileşmeye imkan vermiyecek kadar yüksektir. Bu gibi durumlarda kemik iliği nakli düşünülür.Bütün vücudun düşük doz radyasyona maruz kaldığı olgularda doku uyuşmazlığının söz konusu olduğu hematopoetik kök hücrelerin nakledilmesi zararlı bir etki yaratmaksızın rejeksiyon ile sonuçlanır.Midletal dozdaki radyasyonda ise kök hücrelerinin nakli sıçanlarda ömrü kısaltırken köpeklerde ve maymunlarda böyle bir olumsuz etki görülmez. Sıçanlarda görülen ve mid-zon etkisi olarak bilinen bu etki Graft rejeksiyonuna eşlik eder ve mekanizması tam bilkinmemektedir.Bütün vücudun çok daha yüksek dozda radyasyon alması durumunda doku uyuşmazlığının söz konusu olduğu hematopoetik stem hücrelerinin nakledilmesi hayatı çeşitli mekanizmalarla uzatabilir.Geçici nakiller bazen endojen hematopoetik kök hücrelerinin kendini tparlaması için gereken fırsatı hazırlar. Bu etki yalnızca doku uyuşmazlığının söz konusu olduğu stem hücrelerinde ve kemik iliği inokülümündeki T hücreleri uzaklaştırıldığında görülmektedir. T-hücrelerinin uzaklaştırılmaması ölümle sonuçlanan Graft versus host reaksiyonu (konağa karşı graft reaksiyonu) olur.
Eğer kemik iliği radyasyon etkisi ile bir daha iyileşmiyecek kadar hasar görmüşse kişinin yaşıyabilmesi için kemik iliği nakli şarttır.Radyasyon kazalarıve nükleer savaşta radyasyona maruz kalan olgulara en benzer model aplastik anemi olgularında uygulanan kemik iliği transplantasyonlarıdır. Bu olgularda ilik nakledilecek hasta tüm beden ışınlaması veya total lenfatik ışınlama ile birlikte yüksek doz kemoterapiye başvurularak önceden hazırlanır ve daha sonra da doku uyuşmazlığının sözkonusu olmadığı bir akrabanın hematopoetik kök hücreleri nakledilir.Bu çeşit girişimlerden sonra hayatta kalma oranı bazı serilerde % 60-80 in üzerinde olarak bildirilmektedir.Kalıcı kemik iliği nakilleri akrabalardan alınan ancak doku uyşmazlığının sözkonusu olduğu hemotopoetik kök hücre nakilleri ile veya akraba olmıyan bir vericiden alınan ancak doku uyuşmazlığının söz konusu olmadığı nakillerle de başarılı bir şekilde uygulanabilmektedir.
Kemik iliği nakline aday olacak hastaların tesbiti kolay değildir. Herşeyden önce bütün vücudu kemik iliği yetmezliği sonucu ölüm tehlikesi yüksek olacak şekilde radyasyon almış kişilerin ayrılması gerekir.Ayrıca deri yanıkları veya akciğer hasarı gibi kan yapım sistemi ile ilgisiz toksik etkilerle ölecek olan hastalar da ayrılmalıdır.Bu ise savaş ortamında herzaman kolay olmaz. Bundan sonraki aşamada kemik iliği nakline aday hastada ve akrabalarinda HLA (Human Lukocyte Antigen - İnsan Lökasit Antijeni ) tiplemesinin yapılması ve uygun donör bulunup bulunmadığının anlaşılması gerekir.HLA tiplemesinde genellikle lenfositler kullanıldığında bu iş radyasyon eytkisiyle lenfositopeni gelişmiş olan olgularda zordur. Eğer uygun doku uyuşmazlığının bulunmadığı uygun donörler bulunursa kemik ilği nakli düşünülebilir. Doku uyuşmazlığının söz konusu olmadığı hastanın akrabası olmayan gönüllü donörlerden de faydalanmak mümkündür. Avrupa ve amerikada bu çeşıt gönüllü ve HLA tıpı belırlenmış donör sayisi hizla artmaktadir. Türkiye ‘de de imkan bulunduğunda diğer nakillerde olduğu gibi HLA tipi belirlenerek bir merkezde toplandığında donör bulmak kolay olacaktır.
Doku uyuşmazlığı olmayan donörlerin bulunmadığı vakalarda fetal karaciğer hücrelerinden de faydalanmak da mümkündür. Fetus karaciğeri, gebeliğin ikinci üç aylık dönemi sırasında hematopoetik ana hücrelerin bol miktarda bulunduğu zengin bir kaynaktır.Fetusun bağışıklık sistemi bu dönemde henüz tam gelişmediğinden , doku uyuşmazlığı bulunan fetal karaciğer hücrelerinin aynı özelliği taşıyan erişkin insan hücrelerine oranla grefe-karşı-konak hastalığına yol açma olasılıkları daha zayıftır. Fetal karaciğer hücrelerinin nakli, sıçanlarda ve köpeklerde başarıyla uygulanmıştır. Aynı uygulamanın insanlarda da etkili olduğundan söz eden yeyınlar da vardır ama bunlardaki kanıtlar hayvanlardaki kadar ikna edici değildir.
GELECEKTE NE YAPILMALIDIR ?
Hemapoetik ana hücrelerin nakli kemik il,iğinin kendi toparlanmasına yardımcı olabilmektedir ama böyle bir girişimie konağa-karşı-greft hastalığı, interstisyel pnömoni ve itrojen immun supreston gibi komplikasyonlar eşlik edebilmektedir. Bütün vücudu 8 Gy ( 800 rad ) ‘ den daha düşük radyasyon alan kimselerde kalıcı kemik ilği nakilleri genellikle gerekmektedir. Bu gibi vakalarda moleküler klonlama sistemiyle üretilen hemapoetik büyüme faktörü verilerek kemik iliğinin iyleşmesine yardım etmek mümkün olabilir. Sıçanlarda ve maymunlarda ele geçen ön bilgilert , böyle bir yaklaşımın başarılı olabileceği izlenimini vermektedir. 8 Gy ‘ den daha yüksek dozda radyasyona maruz kalan kimselerin kemik iliği kendini toparlamıyabilir ama bu kimselerde , transplantın reddedilmesine yeterli immunite kalmış olabilir. Bu nedenle söz konusu kimselere kemik iliği nakli yapılacağı zaman, bağışıklığı baskı altına alan önlemlere başvurulması gerekmektedir. Köpeklerde elde edilen ilk bilgiler, böyle yaklaşımın başarılı sonuçlar verbileceğini göstermektedir. Ayrıca HLA uyuşmazlığı olan, ancak T hücrelerinden arındırılmış bulunan transplantlar da bazı durumlarda işe yarayabilmektedir. Nükleer sanayi çalışanlarının kemik iliği presipitatlarının hazırlatılıp bir kenarda saklanması gerekli midir ? Bu sorunun cevabı, “ olasılıklahayır “ şeklindedir. Çünkü böyle böyle bir uygulamaya eşlik edebilecek morbidite ve mortalite , bir kimsede beklenenden faydadan daha ağır basabilir. Acaba nükleer sanayi çalışanlarında HLA tiplemesi yapılmalı mıdır ? Bu sorunun cevabı “ olasılıkla evet “ şeklindedir. Çernobil kurbanlarında karşılaşılan en önemli sorunlardan biri, radyasyonun yol açtığı lenfopeni nedeniyle HLA tıplemesı kolay kolay yapılamamasıydı. Oysa HLA tip belirlenmesinin normal bir zamanda yapılması , hem tehlikesi hem de maliyeti düşük bir uygulamadır ve lösemiliğ veya anaplastik anemili hastalara gönüllü olarak kemik iliği vermek isteyen, HLA tiplemesi yapılmış kişi sayısının artmasına da yardım edecektir.
Bu basit bir ihale değildir, yaşananlar ise herkesi ilgilendirir.
Hepinizi, hepimizi ilgilendirir.
Burada ülkenin gerek savunma alanında gerekse sağlık, teknoloji ve çevre alanında temel bir üretim malzemesinin üretimi engellenmektedir.
Kronolojik NBC ihalesi süreci
1997 Milli savunma bakanlığı Tubitak'a Aktif karbon ve NBC elbise üretimi için proje veriyor.
20 temmuz 2005 TÇD(Teklife Çagrı Dosyası) yayınlandı
23 eylül 2005 NBC KORUYUCU ELBİSE TAKIMI PROJESİ İÇİN TÇD?Yİ ALAN FİRMALARIN LİSTESİ. 13 firma dosya aldı (OWR alman firması)
18 ocak 2006 teklifler veriliyor 5 firma, biri alman ortak girişimi)
Eylul 2006 tekliflerin SSM tarafından değerlendirilme ve inceleme sonu
12 aralik 2006 SSIK toplantısında ihale ekonomik teklif verdiği için (Çelikay-Atlas-Norm) Grubu ile görüşmeler yapılsın talimatı verildi (SSİK kararı: Başbakan, Milli Savunma Bakanı, Genel Kurmay Başkanı imzaları ile)
15 haziran 2007 sozlesme ÇAN ile imzalandı (Bilgi Bağlantısı)
15 ekim 2008; 16 aylik taahhütun sonu (avansı 6 ay geç aldıkları için 6 ay ek süremiz var diyorlar)
23 Nisan 2011; Teslimat yapılmadı, SSM işi durdurma talimatı vermedi
16 Ayda teslim edilmesi şartı ile verilen bir iş
İmza tarihinden itibaren 52 ay geçmiştir
Tekliflerin verilmesinden itibaren 63 ay geçmiştir
Teklife Çağrı Dosyası yayınlanmasından itibaren 67 ay geçmiştir
Bu yolsuzluk ile
Askerleriniz veya sivil savunma birimleriniz
kimyasal bir saldırıya veya kazaya karşı korumasız bırakılmakta
Ağır metallerle veya Arsenikle kirlenmiş sularınız arıtılamamakta
Soluduğunuz havayı kirleten fabrikaların baca gazları arıtılamadığı için KANSER ARTMAKTA
Fabrikaların atıksuları tam arıtılamadığı için çevre kirlenmekte ve bu kirlilik size gıda olarak geri dönmekte
EVET.. Bu yolsuzluk ile kirli hava soluyup, kirli zehirli sular içerken kimyasal, biyolojik veya NÜKLEER kaynaklı kazalarda sizi kurtaracak ekipmanların üretimi de engellenmiştir.
Bir gün, bir kaza veya terörist bir eylemle böyle bir risk ile karşılaşırsanız sizi kurtarmaya gelecek birilerini beklemeyin! ÇABUK ÖLMEK İÇİN ALLAH'a YALVARIN VE DERİN DERİN NEFES ALIN. Bu sayede daha çabuk ölüp acılarınızdan kurtulursunuz.
Ben memleketim için senelerimi ve tüm enerjimi verdim, bu yolsuzluğu durdurmak için her yolu denedim ama şimdiye kadar bu yolsuzluğu engelleyemedim.
Belki....Bu bilgileri halkımla paylaşırken, ülkemin zaaflarını da açıklamış oluyorum ama biliyorum ki ülkemin düşmanları zaten bunları biliyor. En ufak bir pişmanlığım yok ve olabilecek hiçbir kötü eylemden artık sorumlu değilim
Bundan sonra DEVLET BÜYÜKLERİMİZ NE YAPARSA HAKLIDIR zihniyetinde futbol takımı tutar gibi parti tutan ve tepkisini göstermeyen halk, görevini yapmayan bürokratlar, görevini yapmayan hukuk suçludur. Beni de teröristlere yol gösterdi diye, halkı paniğe sürüklüyor veya kışkırtıyor diye suçlayan herkesi önce vicdanlarına sonra ALLAH'a havale ediyorum.
Köpeğin kemik beklemesi gibi menfaat beklediği için sessiz kalan yetkili veya yetkisiz ama duyarsız olan hiç kimseden çekinmiyorum. Her şeyi açıkça ortaya koyuyorum,
Duyarlı veya duyarsız tüm halkıma takdimimdir.
Bu ihalede yaşanan sorunlarla üretimi engellenen aktif karbon sizin sağlıklı içme suyuna( arseniksiz, ağır metalsiz, kötü tat ve kokudan arınmış, rengi şeffaf) kavuşmanızı sağlarken, fabrikalardan çıkan atıkların arıtılması, baca gazlarındaki sağlığınızı riske sokan sizi kanser edebilecek kimyasalların (Dioxinler, furanlar vs [İzmit Dilovası gibi yerlerdeki sorunlar] tutulması için kullanılır.
Aktif karbonun üretiminin engellenmesi ile ülkenin tek işletmesinin devre dışı kalması ile bu riskler ile mücadele artık tamamen yabancıların insafına kalmış durumdadır.
Savunma alanında veya kurtarma çalışmalarında gerek terör gerekse kazalarla ortama yayılabilecek olan zehirli gazlara karşı ilk savunma ve kurtarma çalışaları bu madde ile yapılır. Beni ilgilendirmez dedikten sonra bir gün bu risklerle siz veya bir yakınınız karşılaşır ve zarar görürse bu satırları hatırlarsınız
Bu satırları yazdığım için bazı makam ve yetkililer beni devlet sırlarını açıkladığım için göz altına almaya çalışacaktır! (1 Nisan 2011 den beri arayan soran da yok ama )
Evet bu bilgiler devlet sırrı olabilir ama açıklanmadığı taktirde devlete ihanet edenler cezasız kalacak ve devlet zarar görecektir. Bu ülkenin askerlerinin, polislerinin ve tüm savunma birimlerinin kimyasal bir teröre veya risklere karşı korunmasız bırakılmasını sağlayan ben değilim. Bunu engelleyenler ve çıkar sağlayanlar mutlaka cezalandırılmalıdır.
Bu güne kadar başbakanlıktan genel kurmaya kadar tüm makamlara sözlü, yazılı, hukuki tüm girişimleri defalarca ve defalarca yaptım. Ama kimse cevap bile vermedi. Vatana ihanet ile resmi suçlamama bile cevap verilmedi, en azında hakaret davası açıp kendilerini savunmaları gerekirdi. Ama olayı örtbas etmekten başka bir şey yapılmadı. Hatta soruşturma açılmasını engellerken, yokuşa sürerken bu konuda etkin olarak üretim yaptığımı da tescil eden savunma bile yaptılar
Artık sessiz kalıp yaşanabilecek bir belayı beklemek bana doğru gelmiyor. Halkıma bu duyurumu yapıp mesuliyeti paylaşmak istiyorum. Ben bu ülkenin sanayisi, sağlığı ve savunması için en kritik maddelerden birini üretebilmek için ömrümden 20 yılımı verdim, gerekirse haklı çıktığım görülene kadar ZİNDANLARDA DA YATARIM !
Susturmak için Ergenekoncu diyerek tutuklamaya da kalkışacaklardır, terörist te diyeceklerdir, Meczup(şaşkın) diyen de çıkacaktır ama gerçekleri hiç kimse değiştiremeyecektir. Ve şunu da belirtmek isterim ki Ergenekon diye bir yapılanmaya inanmıyorum, eğer öyle bir yapılanma olsa idi muhakkak haberim olur veya benimle temasa geçerlerdi ve bu mücadelede yanlız olmazdım. Bu konu iktidar sahiplerinin en tehlikeli oyunu iken kimsenin destek çıkmaması bu tezimi desteklemektedir.
Ben artık savaşa hazırım. Emri ise Sevgili ATAM'ın Bursa Nutkundan alıyorum.
Duyarlı olan halkıma duyurumdur
Savunma Sanayi Müsteşarlığı tarafından açılan ve Başbakan, Milli Savunma Bakanı ve Genel Kurmay Başkanı başkanlığında yapılan Savunma Sanayi İcra Komisyonunda(SSİK) mantık ve insaf ölçülerinin dışına çıkarak ülke aleyhine alınan kararlar ile ilgili yaptığım suç duyurusu ve bir takım evraklar aşağıda listelenmektedir.
Bu ihaledeki en can alıcı nokta şudur:
Zehirli ve zararlı gazlara karşı koruma sağlayacak koruma tabakasını oluşturan küresel aktif karbonun seri üretimi sırasında Seri üretimde NBC faktörlerine karşı kalite kontrol yapılmama şartıdır. 10 yıllık teslimat ve üretim sırasında sadece 1 defa Hollanda TNO laboratuarlarından alınan test sonuçları ile sürekli üretim yapılması akla ve bilime aykırı olup askerin ve sivil savunma birimlerinin hayatını riske sokmaktadır.
Savunma Sanayi Müsteşarlığı ve Tubitak temsilcilerinin olduğu bir toplantıda
bu konuya şiddetle itirazımın sonunda bana verilen cevap aynen şu idi: Bu devletin kararıdır, seri üretimde NBC testleri YAPILMAYACAK
Bu akıl ve bilim dışı talebe verdiğim cevap ise; BEN BÖYLE BİR KARAR ALMADIM.....oldu
Kalite kontrolsuz üretim yapılmasının neden hatalı olduğuna dair yaptığım itiraz ile ilgili belge:
..Ama sonucu değiştiremedim
ve bu kalite kontrolu yapmayacağını
ve yapmak zorunda olmadığını,
ve bizim mesuliyetimiz değil diyen bir takıma bu görev verilerek ülkede aktif karbon üretiminin önüne geçilirken
kitle imha silahlarına karşı savunmasında ciddi bir zaaf yaratıldı.
Ama bu ne iktidar milletvekillerinin, ne muhalefetin, ne basının(öldürülürsem bomba haber olur diyenler oldu)
ve en acısı Genel Kurmayın bu konuda en ufak bir faydası, ilgisi uyanmadı.
Konu ile ilgili bilgi alanlar belki beklentileri nedeni ile belki konuyu kavrayamadıklarından belki de korkularından sessizliği seçti.
Bu ihale yolsuzluğu ve hainliğinden sonra
tesisimin plan ve projelerini Savunma Bakanlığına teslim etmez isem
ve uzmanları tarafından da denetimden geçirilmez isem
aktif karbon üretimi yapamayacağımı söylemeleri üzerine üretim tesisimi kapatmak zorunda kaldım.
Bu konudaki açıklamaları ise akıllara durgunluk verici idi: Aktif karbon askeri kritik malzemedir, şahıs veya firma olarak bugün varsınız yarın olamayabilirsiniz,
Bu nedenle ülke için bu kadar önemli bir teknolojinin kaybolmaması için
Teknolojinin kendi arşivlerinde korunmasını sağlayacaklarmış
Herhangi bir durumda bu olayla ilgili aşağıdaki evraklar işe yarayabilir
SSM Tarafından yapılan NBC Koruyucu Elbise ihalesi duyurusu Belgeleri http://www.aktifkarbon.com sitesinden görebilir indirebilirsiniz
Savunma Havacılık Dergisine Milli Savunma Bakanı Vecdi GÖNÜL'ün verdiği röportaj Belgeleri http://www.aktifkarbon.com sitesinden görebilir indirebilirsiniz ilginç satır araları:
Sağ alt resim yan yazısı: SSM, ilk aşamada TÜBİTAK tarafından geliştirilmesine yöneldiği NBC koruyucu özellikli kumaş çalışmasının ihtiyacı karşılayamaması üzerine 20 Temmuz'05 tarihinde KK, DzK,HvK ile JGn Komutanlıklarının birleşik ihtiyacını karşılamak üzere toplam 142.292 set NBC koruyucu elbisenin yurtiçinden tedariğine yönelik olarak bir TÇD(Teklife Çağrı Dosyası) yayınlamıştır.
Aşağıdaki belgelerde göreceğiniz gibi ihaleyi alan firma ihtiyaca cevap veremeyen Tübitak ile bu işi yapacağını belirmiştir.
Aşağıda göreceğiniz suç duyuruma karşı yaptıkları savunmada Tübitak'ın geliştirdiği proje olan Proje Modeli-A ya teklif vermediğimiz için elendiğimiz söylenmektedir. Çalışmayacak ve ihtiyaca cevap veremiyecek bir projeyi fiyatlandırmak bu konuda üretim kabiliyetine sahip bir teknokrat için ONUR KIRICI DAVRANIŞTIR. Bu konuya yaptığım itirazı siz yanlış anlamışsınız diyerek yatıştırdıktan sonra savcılığa yaptıkları savunmada bu madde öne sürülmüştür.
Aksiyon dergisindeki röportaj Belgeleri http://www.aktifkarbon.com sitesinden görebilir indirebilirsiniz ilginç satır araları:
C PLANIMIZ DA VAR "Bunu milli bir görev olarak kabul ediyoruz. Dünyada sayılı üreticisi olan bir ürünü Türkiye'de üretmek bize büyük güç kazandıracak."diyen Genel Müdür Demirel, başarısızlık olması durumunda B ve C planları da olduğunu açıklıyor. Eğer başarısız olunursa yurtdışında bu işle uğraşan firmalardan bilgi transferi yapılacak.
Maliyetlerin altında fiyat verip aldığı para ile önce ArGe yapıp sonra fabrikayı kurmayı taahhüt ettikten sonra B ve C planı, bu da olmaz ise yurtdışından bilgi transferi yapacağını söyleyenlere inanmak ne derece mantıklı olabilir
Aktüel Dergisinde yayınlanan ihale ile ilgili araştırma yazısı Belgeleri http://www.aktifkarbon.com sitesinden görebilir indirebilirsiniz
Yukarıda yayınlanan yazı hakkında yorum yapmaya gerek kaldığını düşünmüyorum, gayet güzel bir şekilde anlatılmış.
Türkiye'de üretim yaptığımız fabrikanın ISO belgesi Belgeleri http://www.aktifkarbon.com sitesinden görebilir indirebilirsiniz
Savcılığa yapılan suç duyurusu. Belgeleri http://www.aktifkarbon.com sitesinden görebilir indirebilirsiniz
SSİK kararlarının ülke menfaatlerine aykırı alındığı ve ülke savunmasını zaafa soktuğu gerekçesi ile yapılan suç duyurusu
Savcılığa yapılan suç duyurusuna verilen cevap
ilginç satır araları: müştekinin ihaleyi kazanan ortak girişimin Türkiyede aktif Karbon üretime yapmadığına ilişkin iddiaların ise soyut ve çelişkili iddialardan ibaret olduğu, zira ihaleyi kazanan ortak girişimin sanayileşme sürecine giderek aktif karbon üretimi için yeni fabrika kurabileceği gibi, Aktif Karbonu Türkiyede üretimini gerçekleştiren müştekiye ait firma yada başka bir firmadan satın almak suretiylede temin edebileceği, bu durumun TCK'nun 235 maddesinde düzenlenen İhaleye Fesat Karıştırma Suçunun Unsurlarını oluşturmayacağı anlaşıldığından;
Altı çizgili satırlarda görüldüğü gibi hem ihaleyi alanların üretim yapılmadığı konusundaki iddialar çelişkili derken bir yandan da henüz ilgililerin üretim yapacak tesislerinin olmadığını bu konuda isterlerse fabrika kurabilecekleri isterlerse iddia sahibinden aktif karbon alabilecekleri söyleniyor. Asıl çelişki buradadır. Bu ihale tedarik değil üretim ihalesidir.
Bir diğer ilginç nokta da şuradadır:
İhalede tamamen kendimizin geliştirdiği ve denenmiş aktif karbon üretim yöntemimizle ilgili teklifi vermemize rağmen, PROJE MODELİ-A diye adlandırılan Tübitak-MAM tarafından geliştirildiği söylenen projeye teklif vermediğimiz için elendiğimiz söylenmektedir. Yukarıdaki evrak ve röportajlarda da gördüğünüz gibi Milli Savunma Bakanı Vecdi GÖNÜL tarafında Savunma Havacılık Dergisi'ne verilen röportajda Tübitak'ın geliştirmeye çalıştığı ama ihtiyaca cevap veremediği için ihaleye çıkılan bir çalışmaya fiyat/teklif verdirmeye çalışmak ne derece dürüst bir yaklaşımdır. Kaldı ki bu konudaki itirazlarımıza SSM yetkilileri "Siz yanlış anlamışsınız Tübitak'ın geliştirdiği projeye teklif verme şartınız yok diye yanıltıcı ve kandırıcı cevap verilmiştir.
Emniyet Organize Suçlar-izmir de verilen ifade Belgeleri http://www.aktifkarbon.com sitesinden görebilir indirebilirsiniz
Yukarıdaki bilgiler genel 1 Nisan 20111 de yayına sokulmuştur.
Aynı zamanda bu belgeler bu üretimin Türkiye'de yapılmasını istemeyen ve engelleyen kişi ve kurumlara açılabilecek davalar için kullanılabilir.
Bu sayfa çalışması eğer başıma birşey gelirse yayınlanması veya tarihe kayıt düşülmesi için hazırlanmıştır.
Bu ülkeye ihanet edenlerin eninde sonunda cezalandırılacağını umarım. Ama bu olaylar sonunda öğrendiğim en acı gerçek şu oldu: Bu ülkeye hizmet etmek çok zormuş
Bu güne kadar yetkililerin doğru yola gelmesi için sabırla bekleyerek, sözlü, yazılı, ve hukuki yoldan uyarılarımla hatadan dönmelerini bekleyerek çok ciddi zaman kaybedilmiştir. Bu gibi konuların uluorta açıklanıp ülke savunması konusundaki zaafların açıklanmasını milli menfaate aykırı gördüm. Fakat bu iyi niyetin sürekli sömürülmesi ve doğru yol için en ufak bir adım atılmaması nedeni ile artık her türlü riski paylaşmak ve tehlikenin farkına vardırmak için bu belgeleri paylaşıyorum. Bazıları devlet sırrını deşifre ettin diye beni mahkemeye verebilir. Kimseden korkum ve beklentim yok. Ama sessiz kalıp bu teknolojinin benimle birlikte toprağa girip ardından ülkede yaşanabilecek bir kimyasal biyolojik felakete engel olamamak çok daha acı olduğundan bu belge ve düşüncelerimi
DUYARLI VEYA DUYARSIZ HALKIMLA PAYLAŞIYORUM.
ARSENİKLİ VEYA AĞIR METALLİ SULARLA ZEHİRLENİP HASTA OLDUĞUNUZDA, FABRİKALARIN BACALARINDAN ÇIKAN DİOXİN GAZLARI İLE KANSER OLDUĞUNUZDA VEYA SEVDİKLERİNİZ GÖZÜNÜZÜN ÖNÜNDE ERİRKEN BENİ HATIRLAYIN.
Belki bir metroda, toplu yaşanan yerde yayılan zehirli gazlardan sizi kurtarmaya gelecek birilerini göremediğinizde son nefesinizde beni hatırlarsınız. Ya beni dinlemediğiniz için kendinizi, ya neden daha fazla mücadele vermediğim için beni suçlayabilirsiniz. Bence her iki şık ta doğrudur
Ben bu streslerle uzun yıllar yaşadım, bundan sonra size bol bol stresler dilerim.
Hiç bir yetkili makam benim bu işten haberim yok diyemez, hem iktidardan, hem muhalefetten birçok vekil ile görüşüp bu olayı anlattım. Ya geri dönmediler ya liste dışı kaldılar !
Eğer bu saatten sonra vahiy yolu ile birden teknoloji sahibi olunmaz ise, delilleri karartmak veya 3 Maymunu oynayarak duymazlıktan gelme yoluna giderek unutturmaya çalışmalarından başka çareleri kalmadı. Ben bu teknolojiyi geliştirmek için hayatımın 20 yılından fazlasını ve ilk endüstriyel reaktörlerimi kurarken, devreye alırken, sorunlarını giderirken de 1,5 yıl evime bile gitmeden çalışmıştım. Bu yolda bana emekleri ile, bilgileri ile, heyecanları ile destek olanların adını şimdilik açıklamıyorum. Biz takım olarak kutlu ve şanslı bir takımdık ki Türkiye Kimya Tarihine bir iz bırakabildik.
Allah ömür ve fırsat verirse yatak yüzü görmeden daha nice projelere de imza atarız.
Üretmeyen ve üretmesini bilmeyenler ulus olamaz ve bir ülke olarak varlığını koruyamaz
not: şuna gittin mi buna gittin mi, şunu da yapaydın, evrakların eksikmiydi gibilerinden gereksiz soru ve provokasyonlar dışındaki sorulara her zaman cevap vermeye hazır olduğumun bilinmesini isterim
Keskin cümlelere, muhteşem genellemelere bayılmıyorsunuz. Bunu çok iyi biliyorum. Ama emin olun bende çok istedim, en büyük sorunlarımızı saçlarınızı okşarken en sevdiğiniz masalları anlatır gibi anlatmayı. Ama anlatılmıyor, En büyük sorunlar minik kedilerin hikayesini anlatır gibi anlatılmıyor. O yüzden mecbursunuz keskin cümlelerimi, muhteşem genellemelerimi dinlemeye. Yoksa, yoksa üzülmezsiniz bile, ne kaybettiğinizden, nerede kaybettiğinizden haberiniz bile olmaz.
***
Yukarıdaki cümlelerimi kızdımda söyledim sizlere, ama öyle bir anlık değil temelli kızgınım size. İyi insanlar kazandığında alkışlamayı çok iyi bilen sizler, kazananın size rağmen kazandığını umursamaz gibisiniz. Elbet buna da kızıyorum ama en çok, en çok da iyi insanlar zaferin çileli yollarında perişan olmuş yürürken masummuş gibi görünmenize kızıyorum.
Tabii, kendime de kızıyorum. Bir zamanlar sizin hallerinizde oluşuma da kızıyorum. Yine de hem size hem kendime merhametli davranmaya karar verdim. Bu yüzden, sizden iyi bir şeylerin bir ucundan tutmanızı istiyorum. Bu yüzden, müdahale edip iyi bir insan olacakmışsınız inancıyla sizlere doğru bir kaç cümle ediyorum. Aksi olsaydı, size olan kızgınlığımın bedelini ödemenizi isteseydim, bir an bile düşünmez size en büyük cezayı keser, sizi kendi halinizde bırakırdım.
***
Kısa süre önce Erhan Bey'in mücadelesini hakkında bilgi sahibi oldum ve hemen mücadelesinde ona yardım etmeye karar verdim.(1) Haklıydı ve mücadelesinde kararlıydı diye ama en çok da onun düşmanları gerçekten düşman olunacak insanlar diye. Onlar iyice sapkınlaşmış, bir yığın arsızdılar. İşte aşağıda birazdan aşağıda okuyacaklarınız da tam olarak bunun hikayesi.
***
Yüce devletimizin görevlileri ulusal çıkarlarımızı ilgilendiren bir ihale açsa, üretimi çok zor ve yüksek derece önemli bir kimyasal maddenin üretimini kunduracıya veya manava verseler uygun olur mu? Olmaz neyse ki onlarda zaten NBC - CBRN - KBRN Koruyucu Elbise İhalesi'ni züccaciye, inşaatçıya birde emekli bir paşanın hatrına verdiler. SSM, 15 Haziran 2007'de kendileriyle sözleşme imzaladı. Kendilerini alkışlarla sahneye çağırıyorum.. Karşınızda Çelikay-Atlas-Norm (ÇAN) Ortak Girişimi...
Kendilerini yakından tanıyalım:
Yeni Aktüel Dergisi 2008 yılının haziran-temmuz sayısında kendileri için şöyle yazıyor.
1- Çelikay A.Ş.:
Ortaklardan Çelikay A.Ş,'nin sahibi kamuoyunun tanıdığı bir isim. İlkokul mezunu Çelikay, iş hayatına hamallık yaparak başladı. Daha sonra da ticarete atıldı. Şimdi endüstriyel mutfak ekipmanlarında Türkiye'nin en önemli ve iddialı ismi. Bu ihaleye olan ilgisini gazetecilere şöyle açıkladı: "Teknolojiye olan merakımı iyi bilen arkadaşım, bu elbiseler için ihale açıldığı haberini verdi. Hiç anlamadığım bir iş olduğu için bende merak uyandı. Kısa bir araştırma yaptıktan sonra TÜBİTAK'tan da destek alarak İzmit'te bir fabrika kurdum..."
2-Atlas İnşaat Ltd. Şti.:
Atla İnşaat Ltd. Şti.' nin sahibi Ender Haberdar. Haberdar, Erzincanlı. Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ile akraba. Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül ile hemşeri. ... Son dönemde firmanın ilgi alanı savunma ihaleleri. Şirket yakın dönemde bir düzine kadar ihale aldı bakanlıktan.
3- Norm Sanayi Ürünleri İmalatı ve Dış Ticaret Ltd: Bununla ilgili dergi çok fazla birşey yazmamış ancak ben kendi araştırmamı aktarayım sizlere. Kendilerini şöyle tanıtıyorlar.
"NORM, küresel aktif karbon ve türevleri, NBC Elbise, NBC Toplu Korunma Sistemleri, Aktif Karbon Filtre gibi özel askeri malzemeler ve sistemler üreten, yine uzun soluklu askeri projelerde yer almakla birlikte son olarak ÇAN Ortak Girişimin Pilot Firması olarak SSM ile NBC Koruyucu Elbisesinin yerli olarak üretilmesi ihalesinin sözleşmesini 2007 yılında imzalamış olup, üretim devam etmektedir."
Firmanın anasayfasında hemen solda bir menü var. Anasayfa, Ürünlerimiz, Güncel Projeler, Download, Kalite Belgeleri üstten alta doğru sıralanmış. Kalite Belgeleri yazan link'e tıklarsanız. Karşınıza çıkan sayfada kayıt bulunamadı diyor. Tarihe bakıyorum hemen. 10 Nisan 2011 Pazar günü saat 17:05 itibariyle durum bu.(2)
Bu arada hazır tarihe, saate bakmış iken insan merak ediyor acaba 10 Nisan 2011 itibariyle yükleniciler yükümlülüklerini yerine getirmişler mi? Etmemişler, edemeyecekler de. Çünkü bu iş böyle olmaz. Bilmediğin bir işe ülke çıkarlarının zararına girilmez.
***
Şimdi size bu işin nasıl olacağına dair bir kesit aktarayım:
Dokuz Eylül Üniversitesi Fen ve Mühendislik Dergisi'nin Ekim 2004 sayısında Yar. Doç. Dr. Enver Yaser Küçükgül'ün Ticari Aktif Karbon Üretimi ve Özelliklerinin Belirlenmesi başlıklı makalesi yayınlanmıştır. Sayfa 56'da bir teşekkür metni yer almaktadır:
"Bu makalenin hazırlanması için gerekli veriler üretim, proses ve ürün kalitesi konusunda danışmanlığını yaptığım TENOPARK Aktif Karbon Teknoloji Sitesi Sanayi ve Ticaret A.Ş. Tarafından sağlanmıştır. Şirketin tüm yöneticilerine teşekkür ederim. Teknopark yönetim kurulu üyesi ve aktif karbonun her aşamasında zamana karşı sınır tanımadan çalışan ve ürünü oluşturan Erhan Doğudan'a sonsuz teşekkürü bir borç bilirim. Ürün kalitesinin saptanması için aktif karbon örneklerinin yurt dışındaki laboratuarlarda çapraz sonuçlarının alınmasında yardımcı olan ve adsorpsiyon konusunda verdiği katkılar için Prof.Dr. Kadir Yurdakoç'a ayrıca şirket ve şahsım adıma teşekkür ederim."
Tarihe dikkat edin yıl 2004. Bahsettiğimiz ihalenin duyuru tarihi 19 Temmuz 2005. Yani ihale henüz duyurulmamışken Sayın Erhan Doğudan, aktif karbon üzerindeki çalışmaları ve bilgi birikimi için bir bilim adamı tarafından onurlandırılmış. Kısaca kendisi, az önce bahsettiğimiz yetersizler gibi yetersiz değil. İşte bu iş böyle Erhan Bey gibi, ne yaptığını bilen insanlar ile olur.
***
Şimdi bütün bunları size anlattıktan sonra sizden isteğim bu konuya karşı duyarlı olmanızdır. Yoksa, biliyorum üzülmeyeceğinizi de ben yinede uyarayım sizi. Üzülürsünüz çok üzülürsünüz.
Not: Konuyu insanlara ilk anlatmaya kalktığımda, mevzu hakettiği ilgiyi görmedi. Bu yüzden Konuyu dramatize ederek anlatma ihtiyacı duydum. Verdiğim bütün bilgiler kesinlikle doğrudur. Konu hakkında daha fazla bilgi öğrenmek isteyenler http://aktifkarbon.com/ dan gerekli bilgi ve belgeye ulaşabilirler. Ayrıca aktif karbon dosyasını aşağıdaki linklerden indirebilirler.
1-Bu arada onun pek bilmiş asistanı gibi görünüyorsam da kusura bakmayın, hepiniz ona haklı davasında yardım etseniz emin olun böyle gözükmezdim.
2- Çan Ortak Girişiminin Pilot Firması'nın kalitesinin belgesi kendi sayfalarına koydukları Kayıt bulunamadı yazısı iken Sayın Erhan Beyin arıtma teknolojilerinde kullanılan kimyasallar ve aktif karbon uygulamaları üretimi, satışı, pazarlaması konusunda kalite yönetim sistemine sahip olduğuna dair belgesi var.
Türkiye‘de Savunma Sanayii ile ilgili çevrelerde bir kaç gündür gündemi meşgul eden konulardan birisi, 2005 yılında açılan NBC-CBRN-KBRN Koruyucu Elbise İhalesi ile ilgili bazı iddialar.
SavunmaSanayi.NET olarak herhangi bir yargıda bulunmamaya özen göstererek, bu konuda bir görüş bildirmeden ilgili iddiaları okuyabileceğiniz sayfanın adresini de sizlerle paylaşacağız.
Sitede yer alan iddialara göre, ihale üretim ihalesi olmasına rağmen üretim kabiliyeti olmayan bir ortaklığa (Ç.A.N) verilmiş, üretim kabiliyeti olan firma (ENF Savunma Sistemleri) ihaleyi kazanamamıştır ve hatta ihaleyi kazanan ortaklık aktif karbon olarak adlandırılan ham maddeyi üretim kabiliyeti bulunan ENF Savunma Sistemleri’nden talep etmiştir.
Konuyla ilgili ayrıntılar ve bazı belgeler aşağıda belirtilen adreste yer almaktadır:http://aktifkarbon.com
Merak ettiğim bir şey var, zamanında bu siteden arkadaşlar da , gerekli randevuyu alarak savunma sanayii müsteşarı ile görüşme imkanı olmuştu. Acaba bu konu hakkında direkt görüşmek gibi bir yöntem izlediniz mi?
Anlattığınız yeteneklere sahip bir Türk firmasına çok ihtiyacımız var.
Merak ettiğim bir şey var, zamanında bu siteden arkadaşlar da , gerekli randevuyu alarak savunma sanayii müsteşarı ile görüşme imkanı olmuştu. Acaba bu konu hakkında direkt görüşmek gibi bir yöntem izlediniz mi?
Anlattığınız yeteneklere sahip bir Türk firmasına çok ihtiyacımız var.
Sorduğunuz sorunun birinci dereceden muhattabı Sayın Erhan Doğudan. Başlığı ben açtım ama bu sorunun cevabını vermek bana düşmez. Sanırım kısa zamanda kendisi cevap verecektir.
İlk defa güzel Türkçemizde bir sözcüğün yetersiz kaldığını bu kadar net görebiliyorum. Hemen söylüyorum yetersiz kaldığını düşündüğüm kelime yozlaşmak.
Bu kelimenin İngilizce karşılığı corrupt'tur. Ancak İngilizce corrupt kelimesi çürümek, çürütmek, kokuşmak, bozulmak, iğrençleşmek gibi bünyesinde bir kaç yan anlam daha barındırır. Dolayısıyla şuan ki duygularımı ifade etmek için aradığım kelime yozlaşmak değil, corrupt kelimesidir. Bu cümleleri neden kurduğumu merak ediyorsanız. Sizi aşağıya alayım SavunmaSanayi.Net'in savunma sanayindeki skandal haberine sürekli yorum yapan Erdal Bey bakın neler yazmış. Bu vesileyle haberin linkini size tekrar vermiş olayım. Buyrun.
"Bu ülke eğer demokratik bir ülke ise ve de bu ihalede yolsuzluk olduğunu üstü kapalı olarak ima etmeye çalışıyorsanız,ihaleye giren rakip firmalara ve sizin gibi ülke menfaatini düşünen gerçek ve tüzel kişilere yargı yolu açıktır, dava açılır ve olay anlattığınız şekilde cereyan etmişse yargı bu ihaleyi iptal eder, yolsuzluğa karışanlara da gereken ceza verilir,yalnız haberi aktarma şekliniz etik bana göre etik değil, çamur at izi kalsın iması veriyor,bir de şöyle düşünelim,ihale gerçekten sizin bu işin ustası dediğiniz şirkete verilseydi,ama bunu yanında yine birtakım usülsüzlük ve yolsuzluk yapılmış olsaydı,siz o olayı da aynı bu şekilde buraya taşıyıp yine şaibeli bir haber olarak verirmiydiniz? Bana sanki bir tarafın kalemşörşüğünü yapıyormuşşunuz gibi geldi."
*Erdal Bey'in ikinci yorumu:
"Sayın Tevfik UYAR, yayınlamış olduğunuz linkte yaptığım incelemede ihaleyi kaybeden şirket zaten hukuka başvurmuş,ve hukuki olarak kaybetmiş biri olarak yapması gereken şey susup oturmak ve bir sonraki yapılacak ihale ya da ,ihalelere gerekli formalitelere uyarak hazırlanması gerektiğidir,ihalelerde bir şartname vardır,bu şartnameye uyanlar diğer şartlara da uygun iseler ihalelere katılır, kazanır veya kaybederler,ama bizim ülkemizde her ne hikmetse ihaleyi kaybeden taraf hep kazanan tarafa çamur atar, burada ihaleyi kaybeden şirketin sahibi,yok çevre kirliliği olacakmış da,yok bilmem neler olacakmış da gibi işi bir nev’i duygu sömürüsüne götürerek kazanan tarafı toplum vicdanı ile karşıkarşıya getirip kendi sav’larını haklı çıkarma yolunda ısrar etmektedir,hukuki olarak davayı kaybetmeyi gururuna yedirememenin hırsı içinde olduğu aktardığı ifadelerden belli oluyor,kazanan şirket üretim yapamıyormuş,aktif karbonu kaybeden ,kendi üretiyormuş olabilir , kendisi üretiyor diye bunun tekeli kendisinde mi olacak,devlet kendisinden mal almak zorunda mı kalacak,karşısına başka bir şirket çıkıp aynı istenen malı daha ucuza ben temin edeceğim ve devleti zarara uğratmayacağım derse,ve ihale yi kazanırsa tu kaka mı olmak zorunda,bu ne biçim bir anlayış,o zaman ben de kalkayım Türkiyede üretilmeyen bir maddeyi üreteyim devlet gelsin o malı benden almak zorunda kalsın,karşıma rakip olarak kimse çıkmasın,böyle birşey olabilir mi? Daha olmamış bir tehlikeyi olacakmış gibi gösterip kafa karıştırmanın esbab_ı mucibesi nedir?kaldı ki bir tehlike görüyorsa bunun gereğinin yapılması yine hukuk yoluyla olmalıdır,(demokrasi olmayan ülkelerde hukuk yoktur,guguk vardır),bizim bir an önce karar vermemiz lazım demokratik bir ülke mi olacağız,herşeye hukuk yoluyla mı yaklaşacağız yoksa tüm devlet işlerine böyle gayri hukuki ve antidemokratik yollar kullanarak şaibe mi bulaştıracaz,ülkede serbest piyasa ve rekabet kuralları var her ticaret yapan buna uymak zorunda,hiç bir şey hiçkimsenin tekelinde değil.Kurallara uyan kazanır.Ben çevreciyim,ben şöyleyim ben böyleyim demekle ticaret olmuyor,kaybeden şirket iyiniyetli olabilir,çevreci de olabilir bunlar güzel şeyler ama herşeyin bir kuralı var kurala uymayan kaybediyor,kaybedenin yapacağı şey eksiklikleri ne ise tamamlamak güçlenmek.Dünya böyle dönüyor,kurallara uymayan ezilir,toparlanmaz sa yok olur. sizin haberdeki tavrınız yine iddia ediyorum,ortada bir de hukuki sonuç varken okuyan izleyici üzerinde (bende) taraf tutuyormuşsunuz izlenimi uyandırıyor. Umarım bu tür konular üzerinde daha hassas ve tarafsız kalırsınız.Bu ülkemizin daha da demokratikleşmesi açısından önemli.Yoksa muz cumhuriyetinden farkımız kalmaz. Saygılarımla."
Bu iki yorumdan farklı olarak Erdal Bey üçüncü yorumunda ağzındaki esas baklayı çıkartıyor. İçindeki kötülükleri dışarı taşırıyor.
*Erdal Bey'in o üçüncü ve muhteşem yorumu
"Aleyhime yorum yapanlar ya beni anlamıyor,ya da anlamak istemiyor,ben kazanan şirketin ya da sizin belirttiğiniz gibi üçkağıtçı ihalecilerin savunucusu ve tetikçisi değilim,sadece savunma sanayiini yakından takip eden bir izleyiciyim,ülkede savunma ve inşaat alanlarında ki dönen ihale oyunlarından da üç aşağı beş yukarı haberim var,dönen oyunları da görüyorum, bu ihale denilen ortaoyunu maalesef memleketimizde vicdan ile vatanseverlikle oynanmıyor, Aktifkarbonu üreten şirket ne güzel yerli imkanlarla üretmiş,peki bunu üretirken ve ihaleye katılacağını bilirken hiç memlekette ki ihale oyunlarından bihabermiydi,oyunu neden kazanacağı şekilde a planı olmazsa b planı,daha da olmadı c planı şeklinde oynamadı, karşısındaki rakibi güreşi kazanmış mı kazanmış, ama öyle kazanmış ama böyle kazanmış, gösterilen kurallara göre oynamış kazanmış, şimdi top kazanan şirkette, rakipleri de oturup bekleyecek, ihalenin gereğini yapamazsa ve ürünü teslim edemezse, diğer firmalar hem ihaleyi düzenleyen hem de kazanan şirket hakkında yasal işleme başvuracak, zararlarının tazminini talep edecekler, ha memlekette ki yargı,yürütme taraflı ise yurtdışındaki yargı organlarına gidecekler, ya da pes edip,yurtiçine mal satmayacaklar, başka ülkelerin ihalelerine katılacaklar, ama Alman firması bu işi kimseye bırakmayacağa benziyor,yani şunu söylemek istiyorum, kurtlar her yeri sarmış ben ya da siz ne yapsanız boş,ve aslında burada boşa konuşuyoruz, geçmişte güme giden özel uçak fabrikamız,devrim arabamız, ve diğer ürünlerimiz, yurtdışı güçlerce ve içerdeki yandaşlarınca nasıl bertaraf edilmişse siz de bertaraf edileceksiniz, ben yerli üretimden yanayım ama,karşındaki kaçak güreşiyorsa, hileci ve düzenbaz ise sizde o kurala uyacaksınız.Yoksa böyle forum forum gezer durursunuz(aynı şeyleri ............. sitesinde de belirtmişsiniz). Tekrar ediyorum bir an önce yargıya başvurun. Yargıda sesinizi duyurun.Ben burada sizin haklı olduğunuzu bilsem ne yapabilirim.Hiç birşey yapamam. Ancak vay anasını memlekette neler dönüyormuş diye yorumlarım ve unutur giderim.Haklı olduğunuzu ancak yargı kararı ile ispat edebilirsiniz.Elinizdeki ürünü de bir an önce tescillemeye bakın(tescili var mı yok mu bilmiyorum).Recep Kaymaz Beyefendi ne güzel açıklamış.Düşüncelerine aynen katılıyorum.Oyunu kuralına göre aynayın dediğimde bunu kastetmiştim.Şunu da açık belirteyim ben sizin gibi bir girişimci olsam hiç Türkiyedeki ihalelere girmem.Hele hele devlet ihalelerine hiç girmem,neden derseniz kazananı zaten bellidir.Bunlara şahit olmuş biri olarak hevesinizi kırmayayım.Çalışmalarınızda başarılar.Beni yanlış anlamamanızı rica ederim.saygılar."
Ne demem gerekiyor emin değilim. Çok değerli onca insanın toplandığı savunma sanayi forumlarından beklediğim duyarlılığı göremedim.
Erhan Bey'in mücadelesinin bana öğrettiği bir kaç şey var. Türkler ulusal çıkarlarına, Amerikalının, Fransızın kendi ulusal çıkarlarına verdiği önem kadar önem vermiyor. Türkiye'de hukuk diye birşey yok. Gözler, kalpler ve akıllar körelmiş. Neden böyle düşünüyorum açıklayayım.
"Erhan Bey, ihalenin tarafıdır. Girmiş ve kaybetmiştir. O halde onun itirazları ne kadar haklı olabilir? Kim bilebilir ki, Erhan Bey'in yalan söylemediğini?" diye düşünmeye çalışıyorum ama olmuyor. Çünkü ben zaten Erhan Bey'in Mücadelesine Erhan Bey'in ismi Erhan Bey olduğu için katılmadım ya da Erhan Bey çok etkileyici konuştuğu için. Bu mücadeleye katıldım çünkü Erhan Bey'in forumlarda olduğunu söylediği bir haksızlığın kesin belgelerini gördüm. Erhan Bey'in konuşmaları ise sadece belgelerde yazanları bütünledi.
Son bir haftadır bir daha hissetmekten çok korktuğum bir duyguyu hissettim, ortadaki bu şaibeyi bir tek ben mi görüyorum, manyak mıyım ben, bir tek bana dokunuyor bu işin ucu, niye kimse anlamıyor gerçekleri diye. Ama emin olun, hiç şüpheniz olmasın ki bir isyanın tohumları buralarda atılıyor.
Ve bir şey daha var sizin aklınızdan geçen anlamıyla ben bu ihalenin tarafı değilim. Ancak size aklımdan geçeni söyleyeyim hepimiz bu ihalenin tarafıyız. Bu yüzden tarihe geçecek bu günün, doğru hareketini yapmayanlar, sahip olduğu gücü ulusal çıkarlarımızı savunmak için harcamayanlar hiçbir şekilde ülkemi, ulusumu seviyorum demesin. Onlar da eleştire eleştire bitiremediğimiz dünün yanlış adamlarından farklı değiller. Yüreği titreye titreye ülkesini sevmek böyle olmaz. Bu olsa olsa her biriniz için ayrı ayrı kirli düzende kendine yer bulmak olur.
Yarının çocukları bugün burada olanları öğrenirse eğer, emin olun ki hiç biri hakkını hiç birinize helal etmeyecektir.
Affınıza sığınarak embesil i oynamak istiyorum. İç ses te katarak, bilinç altı tavrımı sergilemek istiyorum. Ben EMBESİL;
Nolmuş yaniii ? Ammaaaannn aktif maktif çakmam böyle şeyler. İnternetin keyfini çıkarıyorum, of o resimler bombalar, futbol maçları, herşey mis gibi. bu arada kahrolsun xxxx partisi, hain herifler, (uzaktan şöyle bir göz gezdiriyorum sizin gibi kişilere; ammman bana dokunmasın bakmasın bana, şimdi ses çıkarıp tepki göstermemi ister neme lazım, hatunla buluşacam, kızlar sevmez böyle mevzuuları, hem harbi yav, kızlar da hiç memleket sevdalısı değiller, onlar yüzünden herşey, neyse iki araba resmi vardı, acaiplar indireyim bilgisayarıma, hay, seçmen kaydımı yapacaktım unuttum yaaaa, offf, başlayacam bu seçim işine falan. oy moy veremem ya ben, uykum var, inşallah şu parti kazanır bu arada, kahrolsun şu parti memleketi sattı. Bu arada hesabı veriyim, garson sürekli yeni birşey isteyip istemediğimi soruyor. İnş 3 çay parasını ödeyebilirim, yoksa rezil olacam. Ulan beni parasız bırakan bu hükümetin deeeee.... neyse, bizimki geldi, gene sahilde dolaşmak istediğimi söylesem iyi olacak, çakmasın züürtlüğümü, türküm doğruyum çalışkanım".
İkinci Dünya Savaşının bitmesi kamuoyunun pek az bildiği bir sürecin yaşanmasına sebep olmuştur. Almanların geliştirdiği insan sinir sistemini felç eden bir gaz olan Sarin'in bir anda ABD, İngiltere ve Rusya'da çok büyük ölçeklerde üretilmesiyle başlayan bu süreç, soğuk savaş yıllarında, devletlerin yeni kimyasal ve biyolojik silah üretme çabalarıyla devam etmiş ve kitlesel imha silahlarının yarattığı tehdit her hangi bir savaşta her hangi bir ülkenin bütün varlığını tehdit edecek düzeye ulaşmıştır.
Dünyamızın bütün büyük baş devletleri, üçüncü dünya ülkeleri diye baktıkları devletlerin bu silahları birbirlerine karşı kullanmaktan çekinemeyeceğini 1982-1987 İran- Irak savaşında öğrendiklerinden beri Nükleer, Biyolojik ve Kimyasal(NBC) Tehditlere kendilerini hazırlamaktadırlar. Ancak öğrenmeleri gereken birşey daha olduğunu, hedefi dünyayı fethetme ve üçüncü dünya savaşını çıkartmak olan Aum Şinrikyo adlı örgütün 20 Mart 1995'te Tokyo metrosunda sarin gazıyla saldırmasıyla öğrenecektir. Tehdit bir avuç sivilin kendini kaybettiğinde kimyasal silahları kamuya karşı kullanabileceği kadar büyüktür. Bu yüzden, ABD, AB, Japonya ve Güney Kore; NBC saldırılarına karşı felaket planları hazırlayıp mücadeleye yöntemleri geliştirmeyi ve olası bir yıkımda yeniden yapılanmayı mümkün kılacak önlemler almayı hayati zorunluluk saymaktadır. Peki, dünyanın gelişmiş devletleri NBC saldırılarına karşı bu önlemleri alırken Türkiye hangi önlemleri aldı:
Öncelikle Türkiye'nin aldığı önlemler saymakla bitmeyecek türden önlemler değil. Devlet ve halk olarak ciddiyetini kavrayamadığımız bu konuda aldığımız tek önlem NBC saldırılarının olmayacağını ümit etmektir. Çünkü NBC tehditlerine karşı alıncak bir önlem için açılan bir ihalede yolsuzluk yapıldığında böyle bir sonuçla karşılaşırsınız. Bu konu hakkında bilgilenmedikçe ve durumu değiştirmek için gerçekten etkili olacak birşeyler yapmadıkça da karşılaşacağınız sonuç bu olmaya devam edecektir.
Not: Yolsuzluğu yapan hastalıklı zihniyet bütün hukuk yollarını tıkanmıştır. Artık meselenin siyaseten ve kamuoyunun baskısıyla halledilmesi gerekmektedir.
Savunma Sanayi Müsteşarlığı(SSM) 20 Temmuz 2005’te kimyasal koruyucu giysi ihalesinin duyurusunu yaptı. Amaç dünyada, alman tekilinde olan aktif karbonun üretiminin ulusal yeteneklerimiz arasına kazandırılıp ülkeyi dışa bağımlılıktan kurtarmaktı. Aktif karbonun zehirli kimyasalları emip, bünyesinde hapsedebilmek gibi az bulunan bir özelliklere sahip olması ve üretiminin zorluğu, bu maddeyi ulusal çıkarlarımız için son derece önemli bir hale getirmişti. Ayrıca Türkiye, bu maddenin üretiminde dünya tekelini elinde bulunduran Almanya’ya bağımlılıktan da kurtulmak istiyordu. 18 Ocak 2006’ da 5 firma teklif verdi. Bunlardan biri dünya aktif karbon tekelini elinde bulunduran alman firmasının oluşturduğu konsorsiyumdu. Konsorsiyum’un teklif vermesine izin verilmesi ile ihale kapsamında ulusal çıkarlarımızdan ilk tavizi vermiş olduk. 12 aralik 2006 SSIK toplantısında en ekonomik teklifi verdiği için (Çelikay-Atlas-Norm) Grubu ile görüşmeler başlatıldı. Ancak, üretim maliyetinin dahi çok altında teklif veren ÇAN ortak girişim grubu bu maddeyi nasıl üreteceğini bilmiyordu. 5 Haziran 2007’de ÇAN Grubu ile 142.292 set NBC koruyucu elbisenin tedariği için 16 ay içinde üretme şartı ile sözleşme imzalandı. Böylelikle ihalede aktif karbonu üretme yeteneğine sahip tek firma olan ENF SAVUNMA ulusal çıkarlarımıza zarar verilmesi pahasına elendi. Firmanın sahibi Sayın Erhan Doğudan’ın itirazları savcılığın şikayeti reddetmesi ile hukuksal olarak tıkandı. Basın-yayın’ın duyarsızlığı yüzünden konuyu gündeme getiremeyen Erhan Bey Cumhurbaşkanlığı, TBMM Dilekçe Komisyon’undan da aynı duyarsızlıkla karşılaştı. Ve ona yapılan haksızlık bir yana 16 Nisan 2011 itibarı ile TSK’nın ihtiyacı olan NBC koruyucu giysiler hala teslim edilmemesiyle Türk Ulusal çıkarları zarara uğratıldı.
Hukuksal olarak sürecin tıkatılması ve medyanın duyarsızlığı yüzünden sorunun bugün itibari ile tek çözüm yolu, işleri bu hale getirenler üzerinde kamuoyu baskısı yaratılması ve meselenin siyaseten çözülmesidir. Bu metni ulaştırabileceğiniz her bir kişiye ihtiyacımız var.
Detaylı bilgi için www.aktifkarbon.com
Değerli üyeler duyarsızlığınızı bırakıp bu meseleyi anlatabileceğiniz her yerde anlatmanıza ihtiyacımız var. Bunun iyi bir insan olduğunuzu gösterebilmeniz için nasıl değerli bir fırsat olduğunu göremiyor musunuz? Bize yardım edecek bir şeyler yapın. Yardım etmek için ne yapabiliriz diye sorun. En azından vurdum duymazlığınız ile burada sanki çok aşağılık bir iş yapılıyormuş gibi davranmayı kesin.
Devlet Denetleme Kurulu (DDK) Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı'na bağlı olarak çalışan, yönetim işlerinin hukuka uygun, düzenli ve verimli bir şekilde yürütülüp, geliştirilmesi amacıyla kurulmuş denetim kurumudur.Üyelerini ve başkanını cumhurbaşkanı atar.
Görevi cumhurbaşkanının isteği üzerine, Türk Silahlı Kuvvetleri ve yargı organları dışındaki tüm kamu kuruluş ve kurumlarında, kamu niteliğinde olan meslek kuruluşlarında, her düzeydeki işci ve işveren meslek teşekküllerinde ve kamuya yararlı derneklerde her türlü inceleme, araştırma ve denetlemelerde bulunmaktır.
_________________
"Türkiye'nin Batı ile birlikte top oynamak için gerekçeleri tükeniyor" The Times
Laf oyunuyla söz oyunuyla üretiriz tabi. SSM Müsteşarımız, kendi reklamını ve hatta bir iktidar ortağıymışcasına iktidarın reklamını yapmasını çok iyi biliyor. Ben de soruyorum şimdi kendime. Eee Serkan böyle böyle dedin ama adam müsteşar yani yüksek düzeyli bir bürokrat, böyle önemli bir devlet mensubu bir adam kötü mü konuşsun daha mı iyi diye. Hayır değil. Elbet iyi konuşsun ancak işini de iyi yapsın. NBC-CBRN-KBRN Koruyucu Elbise İhalesi'ndeki yolsuzluğun üzerini kapamaya çalışmasın, ortak olmasın bu yolsuzluğa. İnanayım o zaman uzaya mı çıkıyoruz, uçak gemisi mi yapıyoruz, uçan gemi mi yapıyoruz artık ne diyorsa... Ama bu adam şaibeli bir adam. Bütün forum da dikkat etsin bu adama. En azından aklınızda kalsın biri böyle birşey demişti diye. Belki haklıymış dersiniz ileride.
Laf oyunuyla söz oyunuyla üretiriz tabi. SSM Müsteşarımız, kendi reklamını ve hatta bir iktidar ortağıymışcasına iktidarın reklamını yapmasını çok iyi biliyor. Ben de soruyorum şimdi kendime. Eee Serkan böyle böyle dedin ama adam müsteşar yani yüksek düzeyli bir bürokrat, böyle önemli bir devlet mensubu bir adam kötü mü konuşsun daha mı iyi diye. Hayır değil. Elbet iyi konuşsun ancak işini de iyi yapsın.
Müsteşar şunu söylerek mi bu tenkidi hak ediyor?
Murad Bayar yazdı:
Burada önemli olan Türkiye'nin bölgesel bir güç olabilme yolunda Uçak Gemisi yapabilme kapasitesi var mıdır? değil 'Türkiye'nin bölgesel güç olması için uçak gemisine ihtiyacı var mıdır?' sorusuna cevap aramak daha doğru olabilir.
Maliyeti çok yüksek olan, yalnızca bir karakol görevi için bile denize açılması 100 milyon dolar bulan bu dev gemiye sahip olmak için aynı zamanda gemi ile birlikte sefere çıkacak en az 2 tane yeni destroyer, 1 adet denizaltı, 1 ASW, 1 ASuW, 1 konvansiyonel destek helikopteri, en az 4 tane füze botu, gemiye iniş-kalkış yapabilecek ekipmana sahip en az 40 kadar savaş uçağı, ayrıca yakıt tankeri ve yakıt değişim tesisi (eğer nükleer değilse), askeri tersanede özel bakım havuzuna ihtiyaç duyulmaktadır.
Bunlarla birlikte gemilerin büyüklüğüne göre 1000 ila 5000 kişi arasında personel bulundurulması gerekliliği de göz önünde bulundurulmalıdır.”
Peki, madem herkesin işini herkesten iyi biliyoruz.. Çalıştıralım hayal gücümüzü.. Ne dese daha "doğru" olurdu?.. Ne dese işini daha iyi yapmış olurdu?.. Bu işin ne kadar masraflı olduğunu saydığı döktüğü için mi reklam yapmış oluyor?.. Dikkat ediilmesi gereken tehlikeli adam olması, Türkiye'de, uçak gemisi teknesinin yapılabileceği gibi, gerçekliği pek de su götürmez bir kestirimi dile getirdiği için mi oluyor?.. Bir stratejiden bahsettiği için mi?..
Ne demeliydi?.. "Savuma Sanayi" Müsteşarı olarak?.. "Sallayın yahu, bunun yerine üç tane daha çocuk okuturuz" mu demeliydi?.. Yoksa Sağlık Bakanı cüppesi giyip, "hastane" müjdesi mi vermeliydi?..
Kayıt: 10 Kas 2007, 16:39 İleti: 2281 Konum: Ankara < UYARILAR:
Bu KBRN ihalesi bu arkadaşın istediği gibi bitmediği sürece müsteşar ağzı ile kuş tutsa yaranamaz kimseye..Kaldi ki adam bir paragrafta uçak gemisinin gereksizliğini hem ekonomik hem silah teçhizat hem platform hemde personel yönünden açıklamış ama kim dinliyorki...
Sayın Kijiro keşke doğrudan bana yöneltilmiş bir eleştiride bulunsaydınız.
Derdimi hiç anlamadan beni insan içinde küçük düşürecek şekilde aşağıdaki gibi konuşmanız emin olun ki beni derinden üzdü ve size de bir takım egoların tatmini dışında birşey kazandırmadı.
kijiro yazdı:
Bu KBRN ihalesi bu arkadaşın istediği gibi bitmediği sürece müsteşar ağzı ile kuş tutsa yaranamaz kimseye..Kaldi ki adam bir paragrafta uçak gemisinin gereksizliğini hem ekonomik hem silah teçhizat hem platform hemde personel yönünden açıklamış ama kim dinliyorki...
Açıkça söylüyorum ben bir savunma uzmanı değilim. Değerli TrMilitary forumundaki değerli üyelerin bilgi birikimiyle kıyaslarsanız beni görürsünüz ki kolay kolay da olamam. Ancak inanıyorum ki ben mantıklı bir insanım. Ortada bir yerde mantık hatası var ise görmem kolaydır.
Şimdi Sayın Kijiro, Kbrn ihalesi benim istediğim gibi bitse ne olur bitmese ne olur. Yahu mesele bu mu. Ben Sayın Murad Bayar'a sırf bunun için şahsi kin mi besledim. KBRN meselesini bir defa olsun adam gibi incelememiş, ama dıdısının dıdısının üzerinden yorum yapan adamlar gibi mesaj yazmak yakıştı mı sana? Eminim ki arkadaşlarının gözünde bir değerin vardır. Onu böyle çarçur etme.
Meseleyi açıkça anlatıyorum varsa bir mantık hatam, Sayın Kijiro ve Sayın HDS mantıklı bir şekilde açıklarsanız çok sevinirim:
Sayın Müsteşar istesek Uçak Gemisini üretiriz demiş mi demiş. Sonra üretmeme sebeplerini demiş mi demiş. Bakın henüz itiraz etmiyorum. Sayın HDS'nin dediği gibi sırf bu yüzden bir tenkidi kimse hak etmez. Ama değerli müsteşarımız 2011 yılında tamamlanacak projeleri özene bezene sayarken KBRN Kimyasal Koruyucu elbise projesinin ismini söyledi mi söylemedi. Demek ki KBRN ihalesi bu sene de bitmeyecek. Buradaki tek eşşolu eşşekte benim ki 2008 yılında bitmesi gereken projenin 2011 de de bitmemesinden bir ben rahatsız oluyorum. Sen git olmayan uçak gemisi hakkında değerli forum üyelerimizi heyecanlandır ancak Türk Silahlı Kuvvetlerimizi ve de sivillerimizi kimyasal bir saldırıda çaresizlikten kurtaracak olan ihaleyi ağzına almaya değer bulma. Diyelim ki aklına gelmedi. Aşağıdakileri tıkır tıkır sayan adamın aklına, KBRN ihalesinin aklına gelmemiş olması ya da kağıttan okuduysa KBRN'yi o kağıda yazmamış olması kasıtlıdır. Bütün o söylediklerini hepsini kendi reklamı için söyledi. Uçak gemisi falan da hep gerçeklerden bir haber insanların gözünü boyamak için. O yolsuzluk dosyasının üzerini kasıtlı olarak örten müsteşarımız, bu yolsuzluk hadisesinin bizzat içindedir. İşte yaptığı bütün o açıklamalar da yediği haltların üzerini örtmek için kullandığı örtüdür. 2011 yılında bitecek projeleri tıkır tıkır saydığı ve kbrn koruyucu elbise İhalesini kasıtlı olarak söylemediği liste aşağıdadır.
Alıntı:
Halihazırda Müsteşarlığımızca yürütülmekte olan 250nin üzerinde projenin büyük kısmı 2000li yıllarda sözleşmeye bağlanmış olup, son birkaç yıl içinde tamamlanma aşamasına gelen veya teslimatı gerçekleştirilen projelerin sayısı hayli fazladır.
Bu çerçevedeki projeler şöyle sıralanıyor: Radar Elektronik Destek ve Elektronik Taarruz (RADAR ED/ET) Sistemleri Tedarik Projesi, Müşterek Elektronik Harp Simülasyon Sistemi (MEHSİM) Projesi, Tank Taşıyıcı Araç ve Römorku (TTAR) Projesi, KBRN Mobil Arazi Laboratuarı Projesi, Taktik Tekerlekli Araçları (TTA) 2½ Ton Projesi, Taktik Tekerlekli Araçları (TTA) 5-10 Ton Projesi, Taktik Tekerlekli Araçları (TTA) MKKA Projesi, Uzun Ufuk Projesi, MİLGEM Projesi Prototip Gemi Klaslama Hizmeti ve Prototip Geminin Geçici Teslimi, Sualtı Taarruz Timleri Harekatı için İntikal Botları Projesi, Süratli Müdahale Devriye Botu Projesinin, 2011 yılı içerisinde tamamlanması öngörülmektedir.
Aşağıda da dediğim gibi mesele, müsteşarın ne söylediği değildir. Mesele, müsteşarın ne yapmayıp ne söylediğidir. Mesele, müsteşarın işini yapmayıp bir yolsuzluğun üzerini örtüp işini çok iyi yapıyormuş gibi konuşmasıdır. Aşağıda da laftan anlayan akıllı insanlara da tam olarak işte bunu söyledim. Önceki mesajımda söylediklerimi defalarca okuyun farklı bir anlam çıkıyorsa, size açık çek, ne istiyorsanız onu yapın bana.
Duran Serkan yazdı:
Laf oyunuyla söz oyunuyla üretiriz tabi. SSM Müsteşarımız, kendi reklamını ve hatta bir iktidar ortağıymışcasına iktidarın reklamını yapmasını çok iyi biliyor. Ben de soruyorum şimdi kendime. Eee Serkan böyle böyle dedin ama adam müsteşar yani yüksek düzeyli bir bürokrat, böyle önemli bir devlet mensubu bir adam kötü mü konuşsun daha mı iyi diye. Hayır değil. Elbet iyi konuşsun ancak işini de iyi yapsın. NBC-CBRN-KBRN Koruyucu Elbise İhalesi'ndeki yolsuzluğun üzerini kapamaya çalışmasın, ortak olmasın bu yolsuzluğa. İnanayım o zaman uzaya mı çıkıyoruz, uçak gemisi mi yapıyoruz, uçan gemi mi yapıyoruz artık ne diyorsa... Ama bu adam şaibeli bir adam. Bütün forum da dikkat etsin bu adama. En azından aklınızda kalsın biri böyle birşey demişti diye. Belki haklıymış dersiniz ileride.
Bu arada Sayın HDS, sizde beni derinden üzdünüz. Çok bilgilisiniz ve çok değerlisiniz ancak aşağıda bilerek veya bilmeyerek söylediklerimi çarptırmışsınız. Özellikle sizin kadar bilgili ve değerli birinden bunu beklemezdim. Abartmıyorum, ihanete uğramışım gibi hissediyorum. Sizin kadar bilgili ve iyi niyetli olan biri, böyle apaçık haklı olan birini küçük düşürmez sanıyordum.
HDS yazdı:
Duran Serkan yazdı:
Laf oyunuyla söz oyunuyla üretiriz tabi. SSM Müsteşarımız, kendi reklamını ve hatta bir iktidar ortağıymışcasına iktidarın reklamını yapmasını çok iyi biliyor. Ben de soruyorum şimdi kendime. Eee Serkan böyle böyle dedin ama adam müsteşar yani yüksek düzeyli bir bürokrat, böyle önemli bir devlet mensubu bir adam kötü mü konuşsun daha mı iyi diye. Hayır değil. Elbet iyi konuşsun ancak işini de iyi yapsın.
Müsteşar şunu söylerek mi bu tenkidi hak ediyor?
Murad Bayar yazdı:
Burada önemli olan Türkiye'nin bölgesel bir güç olabilme yolunda Uçak Gemisi yapabilme kapasitesi var mıdır? değil 'Türkiye'nin bölgesel güç olması için uçak gemisine ihtiyacı var mıdır?' sorusuna cevap aramak daha doğru olabilir.
Maliyeti çok yüksek olan, yalnızca bir karakol görevi için bile denize açılması 100 milyon dolar bulan bu dev gemiye sahip olmak için aynı zamanda gemi ile birlikte sefere çıkacak en az 2 tane yeni destroyer, 1 adet denizaltı, 1 ASW, 1 ASuW, 1 konvansiyonel destek helikopteri, en az 4 tane füze botu, gemiye iniş-kalkış yapabilecek ekipmana sahip en az 40 kadar savaş uçağı, ayrıca yakıt tankeri ve yakıt değişim tesisi (eğer nükleer değilse), askeri tersanede özel bakım havuzuna ihtiyaç duyulmaktadır.
Bunlarla birlikte gemilerin büyüklüğüne göre 1000 ila 5000 kişi arasında personel bulundurulması gerekliliği de göz önünde bulundurulmalıdır.”
Peki, madem herkesin işini herkesten iyi biliyoruz.. Çalıştıralım hayal gücümüzü.. Ne dese daha "doğru" olurdu?.. Ne dese işini daha iyi yapmış olurdu?.. Bu işin ne kadar masraflı olduğunu saydığı döktüğü için mi reklam yapmış oluyor?.. Dikkat ediilmesi gereken tehlikeli adam olması, Türkiye'de, uçak gemisi teknesinin yapılabileceği gibi, gerçekliği pek de su götürmez bir kestirimi dile getirdiği için mi oluyor?.. Bir stratejiden bahsettiği için mi?..
Ne demeliydi?.. "Savuma Sanayi" Müsteşarı olarak?.. "Sallayın yahu, bunun yerine üç tane daha çocuk okuturuz" mu demeliydi?.. Yoksa Sağlık Bakanı cüppesi giyip, "hastane" müjdesi mi vermeliydi?..
Son sözlerimi söylüyorum, forumdaki genel kanının aksine ben bu müsteşara güvenmiyorum. Bu adam KBRN ihalesinde kesinlikle yolsuzluğa bulaştı. Ve bu da bu adamın başka ihalelerde de yolsuzluğa bulaşmış olma ihtimalini gündeme getirir.
Konuyla ne alakası var diyenlere de cevabım. Çok alakası var. Biz kendi Uçak Gemimizi kendimiz yaparız da bir bildiğimiz varki yapmıyoruz diyen adam, bütün bu laf kalabalığını reklam olsun diye söylediyse ve bu söyledikleriyle birşeylerin üzerini ötmeye çalışıyorsa yukarıda söylediklerimin hepsinin bu konuyla alakası vardır. İlk söylediğimi en sonda yine söyleyeceğim:
Biz istesek uçak gemisi mi üretiriz. Laf oyunuyla söz oyunuyla üretiriz tabi.
Ben sadece ne dese isini daha iyi yapmis olacagini soruyorum.. KBRN'yi ise bilmiyorum.. Ancak KBRN'nin geciken tek proje olmadigini biliyorum, eger KBRN isi ehline verilmedi ise -ki bilmiyorum- isinin ehline verilmeyen ilk proje de degil.. Biz farkli yerlerden bakiyoruz.. Bu Murad Bayar'dan bagimsiz.. Yarin o gider baskasi gelir.. Ben de meseleye "KBRN yanlissa her sey yanlistir" diye bakma takintisini anlamiyorum..
Ben sadece ne dese isini daha iyi yapmis olacagini soruyorum.. KBRN'yi ise bilmiyorum.. Ancak KBRN'nin geciken tek proje olmadigini biliyorum, eger KBRN isi ehline verilmedi ise -ki bilmiyorum- isinin ehline verilmeyen ilk proje de degil.. Biz farkli yerlerden bakiyoruz.. Bu Murad Bayar'dan bagimsiz.. Yarin o gider baskasi gelir.. Ben de meseleye "KBRN yanlissa her sey yanlistir" diye bakma takintisini anlamiyorum..
Sayın Müsteşarımız, yıldızını parlatacak projeleri söyledikten sonra kimyasal koruyucu elbise ihalesini de söylese iyidir. Söylemediyse, devletin, ulusun parasının çarçur edilmesini gündeme getirmeye değer bulmadıysa kötüdür. Memleket otomobiline şanzıman üretememiş, arabasına motor üretememiş, daha dur bismillah milgemi yeni yapıyoruz, yolsuzluk almış başını gidiyor sırf neyin ne olduğunu en çok bilmesi gereken adam işi aymazlığa vurup istesek uçak gemisi üretiriz dedi diye onunla beraber zil takıp oynuyoruz. Memlekette akıllı adam mı kalmadı ya. Bırakın bu işgüzarlara(müsteşara ve tayfasına) uymayı.
Bu arada Sayın HDS benim prespektifimden bakarsanız gerçekleri göreceksiniz.
Yazdıklarımı bir daha okuyun. KBRN yanlışsa her şey yanlıştır diye birşey demedim. Öyle bir takıntım da yok. Benim Savunma Sanayi Müsteşarı'nın yolsuzluk yapmasında takıntım var.
Bu arada KBRN'yi bilmiyorum demişsiniz. KBRN'yi öğrenin efendim, öğrenin iyi olur. KBRN yolsuzluğunun 47 sayfa belgesi internette dolaşıyor onu da okuyun. Bilmeden konuşmak kötüdür. KBRN forumda kıyametler kopartan bir konudur. Bilmemek kötüdür. Sizin bilmemeniz ise iyice kötü olmuş. Bu arada aşağıdaki linklere de bir bakın.
Kayıt: 10 Kas 2007, 16:39 İleti: 2281 Konum: Ankara < UYARILAR:
Sayın duran..
Aslında devam eden bir diyalog gibi düşünerek yazmıştım ben o yazıyı.Bir önceki sayfada yazılmış.HDS yazmış bende ekliyorum babında.Yoksa direkt size yazmak çizmek istesem alıntı yapardım ki sıklıkla yaptığım şeydir.
Meselenin müsteşar boyutuna gelince siz derseniz ki "konuşşun ama işinide iyi yapsın" diye bende doğal olarak yazarım "tek ihalede beğenmediğiniz insanı işini bilmemekle suçluyorsunuz.sizin için iyi olması KBRN ihalesinin netice ile doğru orantılı " diye...
Adamı yolsuzluğa bulaşmakla suçluyorsunuz sonrada fikir yürütüyorsunuz bunu yaptı hepsinde yapmıştır diye (ki hepsi mahkemeye gidecek şeyler) Ülkenin en stratejik kurumlarından birinin başındaki adamı itham ediyorsunuz bu normal oluyorda benim biten ve yürüyen projelere istinaden adamı savunmam niçin hata olsun.
KBRN meselesi sizin için tek değer olmuş fark etmiyorsunuz bile.Kabul etmiyorsunuz ama müsteşarın bu konuya bakışına endekslenmişsiniz. Eğer KBRN ihalesi sizin istediğiniz gibi bitmezse sizin için düzenbaz ihaleye fesat karıştıran yolsuzluk yapan işini iyi yapmayan biri.Bu yazdıklarınızdan ortaya çıkan açık seçik sonuç bu. O yüzden ben bunu yazıyorum diye kızmaya alınmaya gerek yok.
İlginç bir tümevarım metodunuz var.Yanlış mı doğrumu olduğunu hala bilemediğimiz ne teknik şartnamesini ne ihale değerlendirme raporunu göremediğimiz ama sizin kafadan yolsuzluk yapıldı dediğiniz tek ihaleden yola çıkıp tüm SSM projelerini karalayıp müsteşarı komple güvensiz ilan etmeniz mi çok doğru yoksa burda listesini kopyalamaya gerek bile görmediğim o başlamış bitmiş projelerin uzun listesine güvenerek adama güvenmemiz mi daha makul?
Deseniz ki ; KBRN ihalesinde yanlış yapmıştır.o ihalede olmadık şeyler dönmüştür anlarım neticede tek ihaledir onun özelinde değerlendirmek gerekir ama burdan tüme varıma gidipte "vay efendim adam şöyle dolandırıcı böyle yalancı böyle ihaleye fesat karıştıran güvenilmez bir tip" işte o zaman ortadaki verilere bakarak asıl sizin yanlış yaptığınızı ve bakış açınızın subjektif ve taraflı olduğunu söylerim.
Aslında her konuyu kendi özelinde tartışsak daha iyi olacak..uçak gemisini burda KBRN meselesi kendi konusunda...yoksa iş çorbaya dönecek.
Ben sadece ne dese isini daha iyi yapmis olacagini soruyorum.. KBRN'yi ise bilmiyorum.. Ancak KBRN'nin geciken tek proje olmadigini biliyorum, eger KBRN isi ehline verilmedi ise -ki bilmiyorum- isinin ehline verilmeyen ilk proje de degil.. Biz farkli yerlerden bakiyoruz.. Bu Murad Bayar'dan bagimsiz.. Yarin o gider baskasi gelir.. Ben de meseleye "KBRN yanlissa her sey yanlistir" diye bakma takintisini anlamiyorum..
Sayın Müsteşarımız, yıldızını parlatacak projeleri söyledikten sonra kimyasal koruyucu elbise ihalesini de söylese iyidir. Söylemediyse, devletin, ulusun parasının çarçur edilmesini gündeme getirmeye değer bulmadıysa kötüdür. Memleket otomobiline şanzıman üretememiş, arabasına motor üretememiş, daha dur bismillah milgemi yeni yapıyoruz, yolsuzluk almış başını gidiyor sırf neyin ne olduğunu en çok bilmesi gereken adam işi aymazlığa vurup istesek uçak gemisi üretiriz dedi diye onunla beraber zil takıp oynuyoruz. Memlekette akıllı adam mı kalmadı ya. Bırakın bu işgüzarlara(müsteşara ve tayfasına) uymayı.
Bu arada Sayın HDS benim prespektifimden bakarsanız gerçekleri göreceksiniz.
Yazdıklarımı bir daha okuyun. KBRN yanlışsa her şey yanlıştır diye birşey demedim. Öyle bir takıntım da yok. Benim Savunma Sanayi Müsteşarı'nın yolsuzluk yapmasında takıntım var.
Bu arada KBRN'yi bilmiyorum demişsiniz. KBRN'yi öğrenin efendim, öğrenin iyi olur. KBRN yolsuzluğunun 47 sayfa belgesi internette dolaşıyor onu da okuyun. Bilmeden konuşmak kötüdür. KBRN forumda kıyametler kopartan bir konudur. Bilmemek kötüdür. Sizin bilmemeniz ise iyice kötü olmuş. Bu arada aşağıdaki linklere de bir bakın.
Tartışma konu başlığından farklı noktalara gidiyor. Yolsuzluk çok ciddi bir ithamdır, elinizde belge bilgi varsa paylaşın, yoksa sitenin seviyesini düşürmeye gerek olmadığı kanaatindeyim. Burada şimdiye kadar kimsenin ne reklamı yapıldı, nede kendini savunamayacak birisi için konuşuldu. Sizinde seviyeli davranmanız daha anlamlı olur sayın "Duran Serkan".
Yolsuzluğun belgelerini farklı başlıklarda paylaştım seviye düşmesin diye birde burada paylaşayım. Bu arada Nisan ayından beri yolsuzluk haberleri yapılırken facebookta grup kurulurken yüzden fazla gazeteciye mail atılırken ve müsteşarlıktan, genelkurmaydan, milli savunma bakanlığından aktifkarbon.com'a girişler yapılırken yolsuzluk olduğunu inkar eden tek bir açıklama yapılmaması üzerine o kendisini savunamayan kişi kendisini savunsun diye bu ithamlarda bulunulmuştur. Merak etmeyin müsteşarın burada yazılan herşeyden haberi var. Kendisinden açıklama bekliyorum.
SSF'de az önce Murad Bayar başlığı altında içinde aşağıdaki içerik olan bir konu açtım.
Az önce birden deli cesareti ile TrMilitary forumunda Savunma Sanayi Müsteşarının kendisinin bizzat bilerek ve isteyerek yolsuzluğa bulaştığını söyledim. Sonra burada da söylemem gerektiğini düşündüm ve söylüyorum. Savunma Sanayi Müsteşarımız Sayın Murad Bayar NBC - CBRN - KBRN Koruyucu Elbise İhalesi'nde yolsuzluğa bulaşmıştır. Meseleyi örtmeye çalışmaktadır ve ben bütün bunları rahatlıkla, en ufak bir şüphe ve çekincem olmadan söyleyebiliyorum. Yolsuzluğun belgeleri aşağıdadır:
Müsteşar aşağıdaki açıklamayı yaparken 2007 yılında sözleşmesi imzalanan, 16 ay içinde bitirilmesi gereken ve 2011 mayıs ayı itibariyle bitirilmemiş olan NBC - CBRN - KBRN Koruyucu Elbise İhalesi'nin ismini 2011 yılında bitecek projeler arasında anmamıştır. Demek ki ünvanı uzun, Sayın Savunma Sanayi Müsteşarı Murad Bayar, 2011 yılında da Türk Ulusunun hakkının yolunmasına göz kulak olmaya devam edecektir. Nisan ayından beri yolsuzluk yapılıyor diye bağırdığımız halde ve facebook'da dahi savunma sanayisinde yolsuzluk grubu kurduğumuz halde ve yolsuzluk, güncelmeydan.com ve aykırıhaber.com sitelerinde haber olduğu halde muhattapların hiç biri bir kere olsun inkar eden bir açıklamada bulunmamıştır. Susmuşlardır. Demokratik Kongo Cumhuriyetinde yaşamadığımıza göre demokratik bir Türkiye Cumhuriyetinde yaşadığımıza göre kendisinden konuyla ilgili bir açıklama bekliyorum.
Alıntı:
Son dönemde Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyaçları çerçevesinde toplam bedeli 20 Milyar Doları bulan modernizasyon projesi yürürlüğe konulmuş olup, bu projelerin yüzde 90'ının Türk Savunma Sanayiinin katılımıyla hayata geçirilmekte olduğunu belirten Bayar şunları söyledi:
“Yurtdışından hazır alıma gittiğimiz projelerin oranı maliyet bazında yüzde 10'un altına düşmüş bulunmaktadır. Bunlarda dahi, sözleşmelere konulan offset ve sanayi katılımı yükümlülükleri ile sanayimize önemli oranda iş imkanı yaratılmaktadır.
Geldiğimiz nokta itibarı ile, TSK ihtiyaçlarının yerli sanayimiz eliyle karşılanma oranı 2 katına çıkarak yüzde 52,1'e, cirosu 2,7 Milyar Dolara, ihracatı 853 Milyon Dolara, yıllık Ar-Ge harcamaları ise 600 Milyon Dolar seviyelerine ulaşmıştır.
Dünyada ilk 100 büyük savunma sanayii şirketi arasında artık bir Türk şirketi de bulunmaktadır.
Halihazırda Müsteşarlığımızca yürütülmekte olan 250'nin üzerinde projenin büyük kısmı 2000'li yıllarda sözleşmeye bağlanmış olup, son birkaç yıl içinde tamamlanma aşamasına gelen veya teslimatı gerçekleştirilen projelerin sayısı hayli fazladır.
Bu çerçevedeki projeler şöyle sıralanıyor:
Radar Elektronik Destek ve Elektronik Taarruz (RADAR ED/ET) Sistemleri Tedarik Projesi, Müşterek Elektronik Harp Simülasyon Sistemi (MEHSİM) Projesi, Tank Taşıyıcı Araç ve Römorku (TTAR) Projesi, KBRN Mobil Arazi Laboratuarı Projesi, Taktik Tekerlekli Araçları (TTA) 2½ Ton Projesi, Taktik Tekerlekli Araçları (TTA) 5-10 Ton Projesi, Taktik Tekerlekli Araçları (TTA) MKKA Projesi, Uzun Ufuk Projesi, MİLGEM Projesi Prototip Gemi Klaslama Hizmeti ve Prototip Geminin Geçici Teslimi, Sualtı Taarruz Timleri Harekatı için İntikal Botları Projesi, Süratli Müdahale Devriye Botu Projesinin, 2011 yılı içerisinde tamamlanması öngörülmektedir.
.
.
. http://www.hurriyet.com.tr/gundem/17729423.asp?gid=381
Sitemizde yer alan yazı ve makaler
tamamen bilgi amaçlı olup
kesinlikle tEKNİK hukuki amaçlı kullanım için
tavsiye edilmez,
sitede yer alan bilgileri
ilgili kuruma danışmadan uygulamanız
beklenmedik sonuçlar doğurabilir,
www.hiziracil.tr.gg sitesinde
yer alan haberler ,yorumlar, bilgilerden dolayı
hiç bir şekilde sorumlu tutulamaz,
sitede dolaşım yapan kullanıcılar
bu uyarıyı kabul etmiş sayılırlar..
Hoşça kalın.
Saygılarımızla