Genelkurmay Başkanı'na arzımdır!

İsrail’den birkaç yüz milyon dolara Heron uçağı alacaktık; ‘Yerlisini yapalım!’ diye yazmıştım. Bir reaksiyon gelmedi. Geçenlerde, konunun detaylarını bir köşe yazarından okuyunca, ‘güngörmüş vatandaş’ olarak ümitsizliğe kapıldım.  Yazara göre ‘2005’de sipariş edilen Heron’lar 2007’de teslim edilmemiş. İsrailliler teknik ayrıntı vermedikleri için zaten TSK Heron istememiş. Sonunda 10 yerine iki uçak gelmiş ama teknik özellikleri tutmamış. TSK, Savunma Bakanlığı’ndan ihalenin iptalini isteyince, İsrail ile ipler kopmuş; bu arada Ruslar her türlü teknolojisi ile yarı fiyatına bu uçaklardan teklif etmiş; TSK da istemiş, ama AKP hükümeti illa Heron diyormuş? Ruslarla görüşen emekli subaylar da Ergenekon’dan tutuklanmış!’
Beni ümitsizliğe sokan, yazarın sadece AKP karşıtı olduğu için bunları yazması. Ey TSK, ey Savunma Bakanlığı, ey AKP Hükümeti ve ey köşe yazarı!  ‘Yahu bu uçakları biz yapamaz mıyız?’ diye aklınıza gelmez mi? ‘Bir ordu casusluk görevi için dışarıdan alet edevatı alır mı?’ diye düşünülmez mi? Kıbrıslı soydaşlarımızın canını kurtarmaya çalıştık diye baş dostumuz, ülkemizin hamisi, canımız ciğerimiz ABD, İsmet Paşa’ya fırça mektubu yolladı, sonra da askeri yedek parçayı kesmedi mi? Bunlardan da ders almadınız mı? İlkokulda Yerli Malı haftasına da mı denk gelmediniz? Anamur’dan muz, Bodrum’dan mandalina filan? Hayal kırıklığım, artık insanımızın da kendi beceriksizliğine inanması! Yazarımız, AKP’nin istediği olmasın da, Rusya’dan uçak ithal edilsin memnun olacak. Oysa bu uçaklardan bugün ülkemizde yapılıyor; Vestel A.Ş. 6 yılda test aşamasına gelmiş; Baykar A.Ş. ise testlerde başarılı olmuş bile.
Her iki uçak da tamamen Türk mühendislerinin tasarımı ile yapılmış. Baykar A.Ş. uçağının adını Çaldıran koymuş. Çaldıran, 500 yıl önce Yavuz Sultan’ın Şah İsmail’i kesin bir hezimete uğrattığı ovanın adı. Bu savaşı gerek teknik (en üstün top teknolojisi bizde idi) gerek taktik üstünlük ile kazandık.
1890’da Küba’da Amerikan-İspanyol savaşında, El Caney’de 8000 Amerikan ve 1000 Küba askeri 500 İspanyol askerini bir gün boyunca geçemedi.
Çünkü İspanyollarda otomatik atabilen tüfekler vardı. O dönem, yani sadece 120 yıl önce Amerikalılar ‘silah endüstrisinde’ Avrupa’nın çok gerisinde idi. Zamanın ABD Milletvekili George McClellan ‘Ordumuz kötü organize edilmiş hantal bir polis birliğidir. Sadece Kızılderililer ve grevci sendikacılar ile başa çıkar!’ deyince ABD paçaları sıvayıp, ülkedeki tüm ‘mucitleri’ desteklemeye başladı.
Sam Colt, Oliver Winchester, John Browning gibi mucitler, 20, 30 yılda Amerikan endüstrisini en üste taşıyıverdiler. En çarpıcı misal 1920’lerde kaçak viski imalatı esnasında bir polisi vurup hapse giren David Williams’dır. David’in aslında bir ‘mucit’ olduğu anlaşılınca hapishanenin atölyesine alınır ve meşhur ‘Karabina’ tüfeğini yapar. Vali affeder ve çalışma imkânları hazırlar. ABD bu çalışmalar ile İspanyol harbinden sadece 45 yıl sonra, David’in geliştirdiği M1 tüfeğinin yanı sıra, Cemse (GMC), Cip (Jeep) ve Dakota (DC3) ile 2’nci harbi kazanarak ‘en büyük’ olduğunu gösterdi. Osmanlı, ABD-İspanyol savaşı sıralarında Tophane’de dünyanın en gelişmiş toplarını dökerken, Haliç’te dünyanın en büyük savaş gemisi Mahmudiye’yi ve ilk savaş denizaltısı Abdülhamid’i yapmıştı.
SUTA, Su Altı Teknolojileri Enstitüsü Başkanı Erkan Ayral 20 yıldır tamamen yerli tasarım sualtı aygıtları, robotları yapar; Boğaz’daki tüp geçidi yapan Japonlar alıp kullanır. Ancak; bugün Barbaros’un koltuğunda oturan ‘zat’lar’ Erkan’a nasihat verip aletleri milyon dolara ithal ederler. Erkan 20 yıl önce Arama-Kurtarma denizaltısı yapınca, Muğla Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanmıştı. Bir Asır önce Kuzey Carolina Valisi hapisten mucit çıkartırken; 20 asırda Muğla Valisi mucidi hapse atmaya çalışmıştı!
TSK, Tuzla Cip Fabrikası sonrası ‘yerli sanayi’ refleksini kaybetti. Bürokrasi, ihale, ithalat ve montaj’a değil; ‘üretebileni’ bulup, desteklemeye ihtiyacımız var! Hatam varsa lütfen ikaz ediniz paşam; arz ederim!
Not; ‘Carbine David Williams hikâyesini anlatan Dostum sn. Tınaz Titiz’e teşekkür ederim.