Almanya Başbakanı Merkel'in Türkiye ziyaretinin perde arkasını aralayan yazısıyla dikkatleri üzerine çeken Vakit yazarı Yener Dönmez, bu kez de ATAK helikopterleriyle ilgili çarpıcı bilgiler aktardı. Dönmez, iri medya organlarının olayı manipüle ederek kamuoyunda nasıl "milli helikopter hayal" havası oluşturmaya çalıştığını gözler önüne serdi. İşte o yazı
BlackMehmet'in "ATAK"ı
Hani önceki yazımızda Almanya Başbakanı Merkel'in yaptığı ziyarette Türkiye'ye "uçuk tarife"den 2 milyar 250 milyon Euro'luk denizaltı satmaya çalıştığını gözler önüne sermiştik ya... Detaylı kulis bilgileri bir anda birçok medya organının ilgi alanına girdi. Bir tek son dönemlerde kerameti Springer'den menkul Victoria'lı, Falcon'lu "hokus pokuscu medya grubu" hariç. Oysa Falcon'un (Türkçe'de "Doğan" anlamına geliyor) sahibi İstanbul'da Merkel'le kahvaltıda buluşmuştu. Kahvaltıda buluşabilecek kadar yakın bir ilişki içinde olduğuna göre, medya organlarının "Merkel'in satış oyunu"nu yazmalarını bekleyemeyiz.
Peki ne yaptı patronun gazeteleri? Merkel'in denizaltıları yapacak olan HDW firmasının bağlı olduğu Thyssen Krupp firmasının başkanını beraberinde Türkiye'ye getirmesini bile yok sayıp, "Merkel'in, Almanya'dan alınacak denizaltılardan vazgeçilebileceğini önerdiğini" ileri sürerek, manipülasyonda "bir numara" olduğunu gösterdi.
"Bir numara" bunu yapar da, "İki numara" durur mu? O da milli savunma karşıtlılığına soyunarak "atağa" kalktı. Türkiye'nin İtalya ile ortak ürettiği T129 helikopterleri için "3 milyar Dolarlık proje yere çakıldı" başlığı altında, helikopterlere uzmanlarca "uçamaz" raporu verildiğini ballandıra ballandıra yayınladı. Kime, nasıl hizmet eder bu haber bilmiyoruz ama Türkiye'ye hizmet etmediği aşikâr. Test uçuşunda düşen helikopterle ilgili haberin her paragrafında "uçamaz denilmişti" ifadeleri kullanılarak, "Milli proje hayalinden vazgeçin" mesajı veriliyordu.
Peki, "BlackMehmet"in gazetesinin sorgusuzca "yere çaktığı" T129 helikopterleri hakkında ne biliyoruz? Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nın Taktik-Taarruz/Keşif helikopteri ihtiyacının
imkânlarla karşılanmasını öngören ATAK projesi geçtiğimiz ay İtalya'daki test uçuşlarında yaşanan kazayla gündeme geldi. Medyanın bir bölümünün vasıtasıyla projenin gecikeceği, helikopterlerin uçamayacağı ileri sürülmüştü. ATAK'ın Türkiye'yi helikopter üretim bandına sokacak "tek proje" oluşu ve helikopterin yazılım dahil en hayati kısımlarını Türkiye'nin yapacak olması, "Devrim otomobilinin" başına gelenleri akıllara getirdi. Acaba, tarih tekerrür mü edecek? Öyle ya, ATAK öyle bir çırpıda silinip atılacak bir proje değil ki! Bakın, nasıl "artıları" var bu projenin... Türkiye, 14 yıldır gündeminde bulunan ATAK'la yazılım dahil helikopter üreten ülke olacak ve bu helikopteri pazarlama hakkını da alacak. Sözleşmesi gereği Türkiye'nin milli imkanlarını en fazla kullanacağı ilk helikopter projesi olan ATAK'ı uluslar arası arenada göz hapsinde tutan projenin özellikleri şöyle:
T129 taarruz helikopterinin yazılım dahil en hayati kısımlarını Türkiye yapacak. Türkiye'nin milli yazılımlı ilk helikopteri olacak T129 için şu ana kadar Birleşik Arap Emirlikleri, Pakistan, Malezya, Azerbaycan ve Ürdün'den satın alacakları açıklamaları gelmiş bulunuyor. Bu da T129'un şimdiden kendisine geniş bir pazar oluşturduğunu gösteriyor. T129 taarruz helikopteri, Rus K-50 serisinden daha çevik ve NATO standartlarına uygun olacak. Amerikan Cobra serisinden daha ucuz bir helikopter statüsünde bulunacak ve yine Amerikan Apache'ye göre, yüksek bakım fiyatı dezavantajına maruz kalmayacak. Eurocopter'e göre ise daha güçlü bir motor yapısına sahip olacak ve rakiplerine fark atacak. Program sözleşmesi uyarınca, T129 taarruz helikopterinin ilk prototipi 2013 yılında üretilecek. T129 helikopterlerinden Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na 51 adet kesin olmak üzere, 41 adet opsiyonel helikopter temin edilecek.
*****
Üç gün sonra "milli egemenliğin" 90'ıncı yılı..
Savunmasız insanlara karşı yalan, iftira, komplo ve provokasyon silahını acımasızca kullanan; kendi ikbalini masumların haklarını gasp etmede arayan; dünya menfaati için bakan, başbakan, belediye başkanı demeyip kapı kapı dolaşan; mevkutelerini sistematik bir şekilde kullanarak bir onunla bir bununla dalaşan; gelenek, görenek, kural, kaide, etik, aile, kutsal tanımayıp vicdanları yaralayan bu insafsızlar; milli sanayi, milli menfaat, milli egemenlik mi takarlar?
Takmıyorlar, görmüyorlar işte... Ama biz gördükçe onları deşifre etmeye devam edeceğiz
Vakit