Geçenlerde, çevre haberleriyle tanınan gazeteci Yusuf Yavuz odatv'deki
"Ucuz et oyununun arkasındaki korkunç plan" başlıklı haberinde,
Erhan Ünal'ın tarım araştırmalarına dikkat çekti
. "Toprak Biterken" ve
"Ekmek Biterken" adlı kitaplarında
dünyanın dört bir yanında toprak ve su kaybını anlatan Erhan Ünal
kırmızı et ithalatı konusunda,
"Bu süreç,
ülkemizde bireysel olarak üreten bağımsız çiftçi ve
hayvan üreticisi kalmayana dek sürdürülecek.
İnanması zor fakat gerçekten de küresel güçlerin hedefi bu!
Yani köylü, topraklarını terk etmeye zorlanıyor,
saklı tutulan gerçek amaç bu!" dedi.
Ünal, Türkiye'de üreticilerin 1950'lerden bu yana göçe zorlandığını.
Son 20 yılda
10 milyondan fazla köylünün
şehirlere göç ettiğini,
beslenme bağımsızlığını kaybeden ülkelerde
sosyal ve politik birlikteliği sürdürme imkânı kalmayacağını,
sonuçta halkın,
üretimi planlayan küresel merkezin
itaatkâr kulları
durumuna geleceğini söyledi.
Ünal,
köylülüğün bitirilmek istenmesinin sebebinin,
toprağa yönelik duygusal bağlılığın bitirilmesi ve
"uğrunda ölünecek değer olmaktan çıkarılması"
olduğunu,
ucuz et ithalatının,
ucuz polemiklerle tartışıldığını
oysa meraların ,
yerli veya yabancı yatırımcılara
uzun süreliğine kiraya verilmek istendiğini,
küresel hayvancılık şirketlerinin
Trakya'ya ve Türkiye'nin
bütün meralarına
göz diktiğini
örnekleriyle anlattı.
***
Ziraat Mühendisleri Odası da
24 Kasım 2017 tarihli
"alarm"
niteliğinde bir mektup gönderdi.
Mektupta özetle şöyle deniliyor:
"*Türkiye'de son 27 yılda
tarım alanları yüzde 14 azaldı,
üreticilerimiz giderek tarımdan koptu,
toprak ve su kaynakları yanlış kullanıldı,
tarım arazileri rant uğruna elden çıkarıldı.
Türkiye'nin kendi topraklarında yetiştirebildiği birçok ürün ithal edildi,
yüksek girdi maliyetleri altında ezilen üretici
yeterince desteklenmedi,
milyarlarca dolarlık kaynak,
ithalat yoluyla başka ülkelerin refahına aktarıldı.
*Bu olumsuzluklar yetmezmiş gibi
yapılan yasa değişiklikleri
sorunları daha da büyütüyor.
Neredeyse her torba yasada
ya 4342 sayılı Mera Yasası'nda
ya da 3573 sayılı Zeytincilik Yasası'nda değişiklik yapılıyor ve
nedense her defa,
bu alanların geliştirilmesine değil,
tahribatına yönelik hükümler konuluyor.
*Son hazırlanan torba yasa da bu anlamda şaşırtmadı.
4342 sayılı Mera Yasası'nın
"tahsis amacının değiştirilmesi"ni düzenleyen
14'üncü maddesinde değişiklik yapılıyor.
Düzenleme ile
meraların tahsis amacının değiştirilebileceği
istisnalara
endüstri bölgeleri,
teknoloji geliştirme bölgeleri,
organize sanayi bölgeleri ve
serbest bölgeler olarak ekleniyor.
*Maddede zaten
maden ve petrol arama,
turizm yatırımları,
kamu yatırımları,
tarımsal üretim faaliyetleri,
442 sayılı Köy Kanunu kapsamındaki faaliyetler,
güvenlik ve
olağanüstü hal durumlarında ihtiyaç duyulacak faaliyetler,
petrol iletim faaliyetleri ile
elektrik ve doğal gaz için ihtiyaç duyulan faaliyetler,
jeotermal kaynaklı teknolojik seralar ve
kentsel dönüşüm ve gelişim için
ihtiyaç duyulan faaliyetler
'tahsis amacının değiştirilmesine yönelik istisnai faaliyetler'
olarak yer alıyordu..
*İlaveten,
endüstri bölgeleri,
teknoloji geliştirme bölgeleri,
organize sanayi bölgeleri ve
serbest bölgelerin
sadece kuruluş ve geliştirme aşamalarında
mera, yaylak ve kışlakların
tahsis amacı değiştirilebilecek..
*Siyasi erkin yapması gereken asıl şey,
bu ülkedeki
işsizin,
emekçinin,
yetimin,
öksüzün,
emeklinin,
köylünün,
çiftçinin
sorunları için çözüm üretmeye gayret etmek;
toprağımıza,
doğal kaynaklarımıza,
havamıza,
suyumuza
göz diken
rant odaklarına
karşı çıkmak olmalıdır."
***
Şimdi okurlarıma soruyorum.
Vatanı satmak için
yasa değiştirilir mi?
Meraları
yerli veya yabancı yatırımcılara açan
torba yasadaki değişikliği
hazırlayanlar ve
sorgulamadan onaylayanlar,
yani toprağı
köylünün elinden alanlar,
kime hizmet ediyor?