MUTLULUK VE HUZURUMU ARIYORSUN ? >>> ÇALIŞ + İYİLİK YAP + ŞÜKRET |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Kanser Buluşu. Araştırmacı Faruk DURUKAN |
|
|
Sn. Faruk DURUKAN
Sn.Emine PİŞİREN
KANSERE KESİN ÇÖZÜM BULAN BİLİM ADAMI FARUK DURUKAN İLE SÖYLEŞİ
EDREMİT’Lİ BİLİM ADAMI
FARUK DURUKAN İLE SÖYLEŞİ
Eşim elinde üç çeşit bitki ekstratı ile eve geldiğinde tek tek inceledim.
Biri zeytin yaprağından,
diğeri kırmızı üzüm çekirdeğinden üçüncüsü ise enginar yaprağından
özel yöntemlerle üretilmiş ekstratlardı.
Kanser hastalığının 0 tedavi edeceğini söyleyen eczacı hanıma güvenerek
bu üçlü bitkisel tedaviye başladım.
İlk günden itibaren bedenimde bir değişiklik başladı. Aşırı enerji depolamış gibi bir ivme kazanan bedenime söz bile geçiremiyordum.
Yeni ameliyat olmama rağmen, ne yatakta yatıyor ne de günlük ev işlerinden kendimi alıkoyuyordum.
Eşim ve ben
bedenimin bu biyoritmindeki değişikliğe şaşırmıştık. Hatta beldemize gelecek olan
60 kişilik şair ve yazar gönül dostlarımızı
“nasıl?” ağırlayacağız
endişelerini de duyumsamamaya başladım.
Önceden böyle mi, davranırdım?
Tatlı telaşlar başlamıştı.
Bu arada beni üzen dost bildiklerim de olmuştu. Artık eskisi gibi pek fazla da detayların üzerinde de durmuyordum.
Bu mucizenin
zeytin yaprağı
içmeye başladığım günden beri olduğunu düşündüm.
Araştırmaya başladım zeytin yaprağının faydalarını.
Kan Şekeri Seviyesini Düzenleme,
LDL Kollestrol Seviyesini Düzenleme,
Antioksidan Etki,
Bronşit,Soğuk Algınlığı,KulakEnfeksiyonları,Fibromalarya,
Fungal (Mantar) Enfeksiyonları
Herpes Virüsü,Salmonella sp,Kandidiyasis,Dizanteri,Streptococcus sp,Kandidiyasis,Dizanteri,Streptococcus sp.,
Hepatit A,B,C,Zatürre,
Cilt Rahatsızlıkları,Zona,
Romatizmal Hastalıklara da iyi geldiğini öğrenince bu yaprağın
bir CENNET ağacı olduğuna
artık kesin inanmıştım.
Bir hafta sonra
bedenimdeki bu yeni değişikliğe alıştım.
Merdivenleri önceden tek tek çıkan ben,
kullandığım bitkisel haplarım ve şuruplarım etkisiyle ikişer ikişer aşar olmuştum.
Sanki ruhuma yeni bir giysi geçirmiştim.
Beni bu denli etkileyen kişiye bir
“teşekkür” borçlanmıştım.
Bitkisel ilaçların şişelerinde
telefon ve fax numaraları yazılıydı.
Hiç çekinmeden telefona sarıldım.
Faruk Durukan’ın sesini duyunca
kendimi tanıtıp, gelişen durumumu anlattım. Kendilerine teşekkür ettim.
Adımı ve telefonumu istedi.
Bunun sebebini ertesi gün öğrenmiş oldum.
Kale Grubu Şirket sahibi ve
bilim adamı Faruk Durukan
yaşadığım beldeye gelip,
yeni bitkisel şurup ve hapımı da
beraberinde getirmişti.
Bir saat gibi kendileriyle sohbet edip,
tıbbın bu yeni buluşundan bahsetti.
Kendisiyle yapmış olduğum söyleşimi aşağıda
aynen aktarıyorum.
- Faruk Bey, beni çok mahcup ettiniz.
Zahmet ettiniz.
- Estağfurullah Emine Hanım.
Kullandığınız zeytin yaprağından elde ettiğimiz
saf Oleuropein’dir.
Bugün AB’de zeytinden yapılan
kanser ilacının 60 kapsülü 30-40 dolara satılıyorken tam randıman da alınamıyor ama
biz tam beş yıl
zeytin yaprağı üzerinde yaptığımız çalışmalarla
bunu başardık.
Bu maddeyi dünyada ilk kez
biz zeytin yaprağından çekip aldık.
- Nasıl, neyi başardınız Faruk Bey?
Açar mısınız biraz?
- Açayım Emine Hanım.
Bilindiği gibi zeytin ağacının
2000 sene bir yaşam süresi var,
üstelik de bu ağaçlara
özel bir bakım yapılması gerekmediği gibi
susuz da yaşayabiliyorlar.
Bu bizim için merak konusu olmuştu.
İnsan ömrü ortalama ne kadardır Emine Hanım?
Faruk Durukan, hafif kırlaşmış üç numara sakalları ile gözlerini kısarak sorduğu basit bir soruya yanıt vermeden önce “neden?” sorduğunu düşünmüştüm. Tam yanıt verecektim ki;
- Durun ben yanıt vereyim.
Bir insan en fazla
100 veya 110 yıl yaşadığını varsayarsak,
insanın yarı yılına kadar hücreleri yenilenir ve yaşar. Bu yarı yıldan sonra hücreler ölmeye başlar.
Deri kırışır, gözler net görmez,
kulak ağır işitir, unutkanlık ve daha ilerleyen yaşlarımızda da beyin tam işlevini yapamaz değil mi?
- Evet , yapamaz.
Çünkü hücreler yenilenmez ve ölürler.
- Evet aynen öyle olur.
Çünkü vücudun A-D-E ve K vitaminleri eksilmiştir. İnsanın ölüme yaklaşma süreci başlamıştır.
- Anlıyorum.
Bir süre sustu Faruk Bey.
Bedenime aylar önce girip yerleşen
” kanserli” konuğumdan beni kurtaracak olan
ellili yaşlarındaki iş adamını inceliyordum.
Ağustos sıcağı tepemizde olduğu halde biz
asırlık zeytin ağacının gölgesinde oturmaktaydık. Yere düşmüş bir zeytin yaprağını eline alıp
ikiye büktükten sonra konuşmasını sürdürdü.
- 5 yıldan beri süren çalışmamızla elde ettiğimiz
ve zeytin yaprağından çekip çıkarttığımız “oleuropein” siz ameliyat olmasaydınız da sizi iyileştirecekti.
Sindirim sistemi özellikle bağırsak kanserinde 0 tam tedavi etmekteyiz.
- Ciddi misiniz siz?
Şaşırmamak mümkün değildi.
Öyle ya, tüm dünyanın başa çıkamadığı
acımasız illet bir anda yok edecek,
bitkisel tedavin olabileceğine, inanmak istiyordum.
- Bakın Emine Hn.
Zeytin binlerce yıldır yaşıyor ve
pek çok kültür tarafından benimsenmiş
kutsal olarak benimsenmiş bir ağaçtır.
Şu soru geliyor akla hemen;
“bu ağaç nasıl bu kadar uzun yaşadı?”
Araştırmamız şunu göstermiştir ki
“101 madde ihtiva eden zeytin yaprağının içinde antioksidan biri olan Oleurpein maddesi
ağacı dış etkenlere karşı koruyor,
hücre yenilemesi yapıyor,
ortama uyum sağlamasına neden olarak
salgılardan koruyor.
- İnanılır gibi değil.
ABD ve İsrail sizi rahat bırakmaz.
Öyle ya,
milyonlarca kanser hastası için
onlardan ithal kanser ilaçları tüketip
kanımızın kimyasını bozmaktayız.
Korkarım sizi de yakında kendilerine çekip sizi bizden uzaklaştırırlar.
İş adamının yüzünde hafiften bir gülümseme belirdi. Başını sağa sola sallayıp;
Bu konuda bana bir şey yapamazlar,
TSK ile antlaşmam var,
yurdumun insanı için ilk sıradaki hedefimiz
bu bitkisel extratı ücretsiz eczanelerde
Türk insanına sunmak.
Üretim için yasal gereklilikleri de yerine getirdik. Oleuropein’i bundan böyle yurtdışından
ithal etmeyeceğiz, ihraç edeceğiz”
dedikten sonra da ekledi:
- Emine Hanım,
siz ameliyat olmadan önce de
bu zeytin yaprağı extratını kullansaydınız,
Oleurpein kanserli ura ulaşıp
onu parçalayacak ve yok edecekti.
Siz şu an kurtulan şanslı hastalardansınız.
Şaşkın halim onu keyiflendirmişti. Devam etti:
- Evet, siz iyileştiniz bile.
Kanser mikrobu şu an parçalandı
ve yok olma aşamasında.
Üç kür sonrası bu illet
bedeninizden tamamen yok olmuş bilin.
İçim huzurla dolmuştu.
Yıllardır ölen genç bilim adamları ve bir uçak kazasında şüpheli ölümleri ile
basını günlerce oyalayan fizikçilerimizi düşündüm.
Türk ilim adamlarımız göğsümüzü kabartırken yüzyıla adını yazdırabilecek
ve 25 üniversiteden onaylı,
Faruk Durukan adlı bir Türk iş adamı
“kansere” kesin çözüm bulmuş
Bana verdiği zeytin yaprağı kapsüllerini
“seni yeniyorum bak,
yarın daha iyi olacağım” duygusu ile içmekteyim.
Faruk Durukan’ı tanımak
beni nasıl mutlu etmişti, anlatamam.
Söyleşimiz bir saati bulmuştu.
Beni iş yerine davet edip,
“taştan nasıl su çıkarttım,
gelin onu size izleteyim,”
dediğinde merak duygularım
daha da kabarmıştı.
Öyle ya;
“Taştan nasıl su çıkarmış?”
Bir sonraki yazımda bu konuyu ele alıp,
Faruk Durukan’ı iş yerinde ziyaret ettikten sonra söyleşimize
kaldığımız yerden başlayıp öyleyazacağım.
29.08.2009
Emine Pişiren/Edremit-Akçay
EMİNE PİŞİREN KİMDİR?
Kayseri İlinin Develi İlçesinde doğmuştur.
1958 senesinden 1999 Ağustos
Marmara Depremine kadar İstanbul'da yaşamıştır. İlk-Orta-Lise-Üniversiteyi İstanbul'da okumuş, Admiral Bristol School Acedemi'de bir sene eğitim ve öğretim gönüllüsü olmuş,
21 sene de Kültür Bakanlığına bağlı bir kültür ve sanat beşiğinden emekli olmuştur.
Edremit'te yayımlanan yerel gazete
Olay'da köşesinde yazıp Körfez halkı ile buluşmakta, Zeytinli Fotoğraf Sanatı Derneğinin Kurucularındandır.
Halen İda Eğitim ve Yardımlaşma Derneğinde, Körfez İnsanının, kişisel gelişimine destek olmaktadır.
Edebiyat dünyasının içinde "kitapsız yazarlar" sınıfında yerini korumakta olup;
İzedebiyat, Özgürpencere, Edebiyatdefteri, Yazsamromanolur, Antoloji Com'da ve
sahibi bulunduğu Edebiyat Galerisi Net Edebiyat Sitelerinde şiirleri, öyküleri, makaleleri, denemeleri, araştırma yazıları ve romanları yayınlanmıştır. Gönlüne çocukluğundan beri konuk olan
EDEBİYAT aşkı, tam 40 senedir vazgeçmediği
"en büyük aşkı" olmuştur.
Evli ve biri kız, diğeri erkek olmak üzere
iki çocuğa sahiptir.
Halen "yeniden doğdum" dediği
Kaz Dağlarının zümrüt yeşili eteklerindeki, EDREMİT ilçesine bağlı,
Zeytinli Beldesinde yaşamaktadır.
Bilim dalında Nobel Ödülü’ne aday gösterilen
Türk bilim adamı Faruk Durukan önderliğinde
25 üniversitenin temsilcilerinden oluşan araştırma grubu,
Türkiye’yi ilaç hammaddesinde
dışa bağımlılıktan kurtaracak bir başarıya imza attı.
Balıkesir Üniversitesi’nde (BAÜ) bir araya gelen kimya uzmanları,
aylar süren çalışma sonucu Edremit’teki
dünyanın en donanımlı bitki özü üretim laboratuvarlarında,
ilaç etken maddesi olarak bilinen 200 çeşit hammaddeyi üretti.
Bu gelişmenin ilaç fiyatlarına olumlu yansıyacağı belirtilirken
ilaç sektöründe Türkiye’nin
dünya devi ülke konumuna gelmesini de sağlayacağı vurgulandı.
BAÜ Fen Edebiyat Fakültesi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Gülendam Tümen,
Türkiye’nin ilaç etken maddesi üretebilir duruma gelmesini
büyük bir devrim olarak nitelendirdi.
DÜNYAYI GEÇECEĞİZ
Faruk Durukan da ana amaçlarının
Türk Ar-Ge’sini
dünyadakilerin üzerine çıkarmak
ve ülkenin gün geçtikçe çıkmaza sürüklendiği
ilaç sanayindeki zararın önüne geçmek olduğunu söyledi.
Üretilen etken maddeler arasında şunlar var:
“Borneol, Tuyon, Kafur, Hiperozit, Likopen, Vitamin A ve C, Potasyum.”
Nisan18
Türk bilimi,
200 üzerinde ayrı bitki etken malzemesini elde ederek
ilaç hammaddesi üretmeyi başardı.
Artık Türkiye, ilaç hammaddesi temininde dışa bağımlılıktan kurtulacak. İşte Faruk Durukan’ın başarısı!
Türk bilimadamından büyük buluş
Türk bilimi, 200 üzerinde ayrı bitki etken malzemesini elde ederek
ilaç hammaddesi üretmeyi başardı. Artık Türkiye, ilaç hammaddesi temininde dışa bağımlılıktan kurtulacak ve
ülkedeki ilaç krizi son bulacak.
Bilim dalında Nobel Ödülü’ne aday gösterilen ve buluşlarıyla dünya bilimini hayretler içinde bırakan
Türk bilim adamı Faruk Durukan,
25 üniversite ile yaptığı ortak çalışma neticesinde Türk ilaç sanayisini içinde bulunduğu sıkıntıdan kurtaracak bir buluşa imza attı.
Balıkesir Üniversitesi (BAÜ) Fen Edebiyat Fakültesi (FEF)
Bölüm Başkanı Prof.Dr. Gülendam Tümen ile birlikte
ülkedeki farklı üniversitelerden kimya uzmanlarıyla aylar süren bir çalışma içine giren Faruk Durukan,
Balıkesir’in Edremit ilçesinde bulunan
Türkiye’nin ilk ve tek,
dünyanın da en donanımlı bitki özü üretebilen
tesis ve laboratuvarlarında,
ilaç etken maddesi olarak tabir edilen ve ilaç hammaddesi olarak bilinen yaklaşık 200 çeşit önemli maddeyi üretmeyi başardı.
Durukan’ın bu çalışması sayesinde Türk ilaç sektörü, ilaç ham maddesi (etken madde) temininde yurt dışına bağımlı kalmayacak
ve bu durumda da ilaç fiyatları başta olmak üzere ülke ekonomisinin canlanması gibi daha bir çok sıkıntıyı sonlandıracak.
Türk ilaç sanayi açısından büyük bir sevinç yaşatacak olan bu haberin dünya bilimini de etkilemesi bekleniyor. Bilindiği gibi, ilaç sanayinde dünyada söz sahibi olan ülkeler son günlerde sentetik hammaddeler ile ilaç üretiminin önüne geçmek için yoğun bir çaba gösteriyor. Bu noktada Türkiye’nin yaklaşık 200 çeşit ilaca etken madde üretebilir duruma gelmesi ise, dünya ilaç sektöründe
Türkiye’nin dünya devi ülke konumuna gelmesini kaçınılmaz kılacak.
ÇALIŞMA TÜRKİYE’DE DEVRİM NİTELİĞİNDE
Türkiye’nin ilaç etken maddesi üretebilir duruma gelmesini büyük bir devrim olarak niteleyen BAÜ FEF Bölüm Başkanı
Prof.Dr. Gülendam Tümen, “Gelişmiş teknolojiyi üst düzeyde yakalamış toplumlarda bu ilerlemenin temel sebebi,
sanayi – üniversite işbirliğidir. Gelişmekte olan ülkemizde buna benzer özelliklere az sayıda da olsa rastlanmaktadır. Bu da geleceğe olan ümidimizi artırmaktadır” dedi.
Balıkesir Üniversitesi öğretim üyeleri olarak sanayi – üniversite işbirliğine inandıklarını anlatan Tümen, şöyle konuştu:
“Bu anlamda Kale Naturel şirketine uzun süredir bilimsel destek vermekteyiz. Beş ana dalda yürütülen çalışmalardan en büyük grubu biyolojik aktiviteye sahip bitkiler oluşturmaktadır. Gıda destekleyicileri diğer adıyla nütrosatikler yaşam kalitesini artırmak açısından günümüz insanımızın vazgeçilmezlerinden olmuştur.
Bu firmada üretilenler tek tek bizlerin araştırmalarından
geçmektedir. Dileğim ve temennim, üniversite sanayi işbirliği çalışmalarının hızla çoğalmasıdır. Üniversiteler ve Kale Naturel Ekstrakt firması arasındaki bu işbirliği gibi başka firmalar da bu yolda faaliyet alanlarını çeşitlendirsin. Büyük uğraş verilerek yapılan çalışmalar neticesinde Türkiye artık yaklaşık 200 ilaç etken maddesini üretecek duruma geldi. Bu da dünya ilaç sanayisini bile etkileyecek devrim niteliğinde bir çalışmadır.”
Tümen, konuşmasında, Faruk Durukan ve ekibini, dünya ilaç sektörünü etkileyecek ve sıkıntı içinde boğuşan Türk ilaç sanayisini de düze çıkaracak bu çalışmalarından dolayı kutladı.
Faruk Durukan ise, ana amaçlarının Türk Ar-Ge’sini dünya Ar-Gesi’nin üzerine çıkarmak olduğunu ve ülkenin gün geçtikçe çıkmaza sürüklendiği ilaç sanayiindeki zararın önüne geçmek olduğunu söyledi.
Yaklaşık 200 çeşit ilaçta kullanılabilecek etken maddelerin isimleri şunlar; “Oleuropein, Sineol, Borneol ,Tuyon, Kafur, Ursolik Asit, Oleanolik Asit, Rutin, Hiperozit, Viteksin, 8-Metoksi-Kemferol, Luteolin, Apigenin, Karnosik Asit, Karnosol, Rozmanol, İzorozmarol, Triterpenler: Betulin, Betulinik Asit, Miromerik Asit, Oleonolik Asit, Flavonoidler: Diosmin, Erirosin, Karnosik Asitgenkvaninnepetin, Nepitrin, Karotenoidler, Alfa-Tokoferol gibi maddeler. Cynaridin, Kersetin, Hesperedin, Cynarosit – 3-
Kafeoilkinik Asit, Apigenin, Vitekslaktam, Linoleikasit, Aminler, Asetilkolin, Betain, Kolin, Histamin, Seratonin, Lesitin, Kafeik ve Klorojenik Asit, Kersetin, İzokersetin gibi Flavonoidler, Formik, Fumarik Asitler, Karotenoidler, Lökotrienler, Steroller Folikasit, Pantotenik Asit ve vitaminler, Triterpenler, Steroller ve mineraller (Magnezyum, Potasyum, Kalsiyum, Bakır, Krom, Selenyum), vitamin C bulunur. Kumarik Asit, Protokateşik Asit, Malikasit, Klorojenik Asit, Kafeik Asit, Ferrulikasit, Vanilik Asit,
Suksinik Asit. Proantosiyaninler: Silymarin, İsosilybin, Dehydrosilybin, Silykristin, Silydianin ve birkaç Flavonoid, Taxifolin. Triterpenik, Saponinler, Glisirizin, Kumarin Ökaliptol, Gallotanen, Prosiyanidin, Kondanse, Tanen, Triterpenler’den Ursolikasit türevler, Müsilaj, Polisakkaritler, Aminoasitler, yağ asitleri, Fenolik Asitler ve Apigenin Glukozit Asetat Flavonoidler Flavonoller (Kersetin, Kamferol, Mirsetin), Flavan – 3- Ol’ler (Katesin, Epikatesin, tanenler) ve Antosiyaninler. Resveratrol,
Hidroksisinnamik Asit ve Gallik Asit. Kinik Asit, Sitrik Asit, Malik Asit. İridoitler, Klorojenik Asit ve bazı Kafeik Asit türevleri, Pektin Kateşinler, Antosiyaninler, Likopen, Vitamin A ve C, Beta Karoten, Potasyum, mineraller (Magnezyum, Selenyum, Çinko).”
YouTube
- Faruk Durukan Konuşması ve Bilimsel Sunum
*** DİŞ MACUNU- MEYVE SULARI KOT-SÜTTOZU HANGİ HASTALIK YAPIYOR***
CEVABI
ALTTAKİ YAZIDA.
Emine Pişiren = Suç Bizim. Çünkü Suça Razı Olduk!.
Herkes aynı şeyi düşünüyorsa, hiç kimse fazla bir şey düşünmüyor demektir. Albert Lipmann
Fi tarihte:
Anneannem, “akşam sabah dişlerini misvakla temizle, dişlerin çürümez” derdi…
Babaannem, “nane limon içtin mi, bir de gripin aldın mı, yarın hiçbir şeyciğin kalmayacak” dedi…
Teyzem, “bir kâse yoğurt yüzlerce hastalığa şifadır” derdi…
Annem sürekli ”mutlaka bir bardak süt içmeli insan” derdi…
Dedem, “dar kot pantolonu giymeyin kısır olursunuz” derdi.
Ben bunların hiçbirini dinlemedik, çünkü “koca-karı” düşünceleri-önermeleri olarak nitelemiştik. Keşke dinleseydik.
Şahsen ben dişlerimi hiç misvakla temizlemedim. Diş fırçasını ve Colgate diş macununu tercih ettim. Meğerse misvak’ın içinde anti-bakteriyel bir madde varmış. Sonuç mu? Tabi ki, diş doktoru yollarında gidip geldim, dişlerimdeki çürüklerin tedavileri hala sürmekte. Sonraları diş macunun içindeki fluiorid-in fare zehirlerinde kullanılan bir kimyasal madde olduğunu ve insanların düşünce yeteneklerini de yok ettiğini, öğrendim.
Süt yerine asitli içecekleri tercih ettik.
Yoğurt yerine bol mayonezli “Amerikan Salatası” sofralarımızın baş tacı oldu.
Dar kot giyenlerin varikosel ameliyatlarına neden olduğu gibi erkeklerde “kısırlık” meydana geldiğini öğrendim.
Malbora sigarası içindeki katkı maddesinin, o sigaraya bağlılığı yanı sıra, akciğer kanserlerinde artış gözlenmiş.
Ne hazin bir gerçektir ki, çürük bir nesil yetişmekte, hastane ve sağlık ocaklarında telaşlı bir şekilde hastalığına devasını aramakta. Hızla artış gösteren kanser hastalıkları; insanların korkulu rüyası değil gerçeği oldu…
Demek ki büyüklerimizi dinlememiz gerekirmiş. Biz gittik cami hocalarından derdimize umar bekledik. Tam itikatla “bir bardak suya üç Nas, üç Felak, üç Elham okuyup iç iyi gelir, düzelirsin” sözlerine teslim olduk, bilimden uzaklaştık, yeterli bir sağlık eğitimi verilmedi, bizler de alamadık. Şimdilerde ise;
İnsanlar diyorlar ki, “Ne olacak bizim halimiz?”…
Bilim adamları da diyorlar ki,”GDO’lu yiyeceklerle değişti kanımızın kimyası ve beynimizin DNS”…
Ve
Ben hala diyorum ki, “Ne Mutlu Türküm Diyene”…
Bu sözler yüreğimi iki üç kez hızlı hızlı atmasına neden oldu. Aklımın duvarlarına sorular çarpıp durdu.
Mutasyon başladı mı?
Değişim ve ayrışım mı?
Bu sözler sonrası kısa bir tur attım geçmişe doğru. Ve sordum kendi kendime “Acaba biz ne zamandır değiştik. Genetiği değiştirilmiş yiyecekler ve içecekleri ne zamandır yemeye-içmeye başladık?” diye.
Yaşım ellilerde ve ben şu anda tam 45 senesi öncesine yol almış durumdayım. Düşüncelerimi ve kuşkularımı paylaşmadan geçemeyeceğim: Çünkü biz hasta değildik, sadece hasta olmaya zorlanan bir toplum adayıydık. Nasıl mı?
Sizlere çocukluğumdan kısa örnekler vereceğim:
Sağlık Bakanlığı yetkilileri tarafından,
-İlkokul çağlarında Amerikan yardımı altında içtiğimiz süt tozlarının ve peynirlerinin kimyasında “melamin” denilen insan sağlığını bozup, kronik bir böbrek hastası adayı olacağımız uyarısı yapılmamıştı… Şimdiyse güzel yurdumun 37 bin diyaliz hastası olduğunun gerçeği akılları donduruyor.
-Senelerce hararetimizi bastırmak için okul kantinlerinde Meysu ve diğer içeceklerin başında gelen COCO COLA-nın içinde E-330 denilen maddenin özellikle mide-barsak kanserlerine yol açtığı uyarısı yapılmadan tükettik. Şimdi ülkemizde teşhisi konulmuş 25 milyon kanser hastası olduğunu bilmek acı veriyor. Hele ki bu içeceklerin/yiyeceklerin Sağlık Bakanlığı onayı ile market ve bakkalların raflarından inmediğini görünce içim daha da kıyılıyor…
-Yurt dışından ithal edilen gökkuşağı renklerindeki kokulu silgi ve kalemlerin üst solunum yolları hastalıkları ile minik ciğerlerimizi nasıl hasta ettiğimizi bilmeden kullanmıştık.
-Tekstil sektöründe kullanılan boya ve kimyası kanser yapan tekstil ürünlerinin ülkemize ithaline geçit verilince, cilt kanserlerinde artış gözlenmiştir…
-Colget ve diğer diş macunlarının içindeki tarım ve ziraatta fare zehiri olarak kullanılan fluorid denilen kimyasal maddenin senelerdir “diş çürüklerine paydos” felsefesi ile düşüncelerimiz fethedilip, yanlış bilgilerle uyutulmadık mı?
-Et ve gıda ürünlerimizin içindeki E-330 adlı maddenin halen kullanıldığını bilmek, bu konuda hala Sağlık Bakanlığımızın onay verdiğini bilmek acı gerçeklerimizdir…
-Okul sıralarında korkudan titreyip kaçacak delik aradığımız o sarılık ve diğer inactiv aşıları hastalık olma korkusuyla yaptırmıştık. Şimdiyse kuşkunun kurtları içimizi kemirmekte. “Acaba genetiği değiştirilmiş bakteriler mi verildi vücudumuza? Belki de beyin DNA-mızı değiştirdiler bu inaktiv ithal aşılarla” Ki bu konuda DOMUZ GRİBİ aşısı senaryolarını unutmuş değiliz.
Hele hele 26 Nisan 1986 Çernobil faciasını hiç unutmadık. Gizli kanser hastalıklarındaki artışları düşündükçe “aklımı” sıyıracağım neredeyse…
Şimdi kendi kendime kuru teselli vermekteyim:
“Bundan sonraki günlerimizde GDO-lu topraklarımızda yetişen ürünleri yesem ne olurrr, yemesem ne olur. Zaten bundan 45 sene öncesi bu hastalık tohumları bedenime girmiş bir kere…”
70 milyonun p′i genç nüfus olan Türk Halkı, nüfusu yaşlanmış ve genç nüfusu azalmış emperyalist ülkelerin gelecekte iştahlarını kesecekti. İşte bu nedenle üremeye engel olamadıkları Türkiye’yi aşılama yoluyla uzun vadede hasta etmenin senaryoları yıllar öncesi yazılıp-çizilmişti. “Hasta Adam” etiketi elime sıkıştırılmıştı seneler öncesinden.
Sonuç:
Coca cola’yı içtik.
Malbora’yı soluduk.
Kot pantolonu giydik.
Kremalarla…
Peynirlerle…
Süttozlarıyla…
Dondurmalarıyla…
Dondurulmuş etleriyle…
Renkli içecekleriyle…
Kozmetikleriyle…
İlaçlarıyla…
Hatta hatta dijital oyunlarıyla…
Radyasyon deposu işlevini gören, cep telefonları ve bilgisayarlarla…
Hollywood filmlerinden Dallas vb filmleriyle…
Popüler kültür adına, BBG, Vb yarışmalarla…
Ruhen ve bedenen kirlendik-kirletildik zaten. Değişim çok öncelerden başlamıştı, yeni değildi ki…
Ne zaman 1965 senesinde Coca cola, Marlboro ve Kot pantolonları ülkemize geldi; Türk toplumu da o zamandan beri farklılaşmaya ve her türlü kirlenmeler de baş göstermiş oldu.
Hani eski bir Romen sözü vardır:
“Biri sizi bir kez aldatırsa suç onundur ki, iki kez aldatırsa suç sizindir.”
Suç bizim. Çünkü suça razı olduk!.
Emine Pişiren
Edremit/Akçay
KANSER HASTALARI İÇİN YENİ BİR UMUT DOĞDU. MACAR BİLİMİ ADAMI GABOR SOMLYAİ SUYUN DÖTERYUMUNU AZALTARAK KANSERLİ HÜCRELERİN GELİŞİMİNİ ÖNLÜYOR.
DÜNYADA HER ÜÇ KİŞİDEN BİRİ KANSER’DEN HAYATINI KAYBEDİYOR. MODERN TIBBIN ZAMAN ZAMAN KARŞISINDA ÇARESİZ KALDIĞI ÇAĞIN VEBASI KANSER’İN SONU MU GELİYOR? MUHABİR EKİBİ AYLARDIR İZİNİ SÜRDÜĞÜ ARAŞTIRMA DOSYASINI AÇTI.
KANSER HASTALARINA YENİ UMUT
KANSER HASTALARI İÇİN DOĞAN UMUDUN ADRESİ MACARİSTAN. MACAR BİLİMİ ADAMI GABOR SOMLYAİ SUYUN DÖTERYUMUNU AZALTARAK KANSERLİ HÜCRELERİN GELİŞİMİNİ ÖNLEMEYİ BAŞARDI.
MACAR BİLİM ADAMI VE MUCİZE SUYU KULLANANLAR MUHABİR’DE BİRARAYA GELDİ. MACAR BİYOLOG GABOR SAMLYAİ MUCİZE SUYU MUHABİR İZLEYİCİLERİNE ANLATTI. ÖĞRENCİYKEN BULDUĞU KEŞİF BİRÇOK KANSER HASTASINA MODERN TIPLA BİRLİKLE KULLANILDIĞINDA UMUT OLMUŞ. KANSER TÜMÖRÜNÜN GELİŞİMİNE KARŞI KOYAN SU 2005 YILINDA ALMANYADA DÜZENLENEN ULUSLAR ARASI BULUŞ VE YENİLİK
YARIŞMASINDA BİRİNCİLİK ÖDÜLÜ ALMIŞ.
MUCİZE SU’NUN NORMAL SULARA GÖRE FARKI DÖTERYUMUNUN AZALTILMIŞ OLMASI. NORMAL SU’DA 150 PPM BU SULARDA İSE 105 VE 85 PPM DÖTERYUM YOĞUNLUĞU VAR. İLK ARAŞTIRMALARINI FARELER ÜZERİNDE YAPAN VE BAŞARILI OLDUKTAN SONRA KANSERLİ HASTALAR ÜZERİNDE DENEYEN MACAR BİLİM ADAMI
GAZETECİ SUAT KOZLUKLUNUN SORULARINI YANITLADI.
DÖTERYUMU AZALTILMIŞ SUYUN KULLANIMININ RİSKİ OLMADIĞINI VURGULAYAN SLMYAİ SUYU SADECE KANSERLİ HASTALARIN DEĞİL
SAĞLIKLI İNSANLARINDA KULLANMASINI ÖNERDİ.
“Kanseri önlemek
kanseri tedavi etmekten daha kolay’’
DİYEN MACAR BİYOLOG
SUYUN HÜCRELERİ KORUDUĞUNU VE HÜRELERİN KANSERE DÖNMESİNİ ENGELLEDİĞİNİ ANLATTI.
HANGİ KANSER TÜRLERİNDE ETKİLİ?
PANKREAS VE CİLT KANSERİ
GİBİ KANSER TÜRLERİNDE ÇOK İYİ SONUÇ ALAMADIKLARINI AÇIKLAYAN MACAR BİYOLOG AKCİĞER VE MEME KANSERİ GİBİ TÜRLERDE İSE HÜCRELERİ YENİLEME ORANIN %60 OLDUĞUNU İDDİA ETTİ.
PROF. DR. BÜLENT BERKARDA’DAN ÖNERİLER
PROGRAMA KONUK OLAN TÜRKİYE’NİN ÖNDE GELEN ONKOLOGLARINDAN
PROF. DR. BÜLENT BERKARDA’DA
MUCİZE SUYA ONAY VERDİ.
PROF.DR. BERKARDA KANSER HASTALARINA UMUT OLAN MUCİZE SUYUN İLAÇ OLMADIĞINI VE MODERN TIPTAN AYRILMADAN KULLANILMASI GEREKTİĞİNİN İSE ALTINI SIKLIKLA ÇİZDİ.
DÖTERYUM NEDİR?
SUYUN İÇERİĞİNDE DOĞAL OLARAK BULUNAN “DÖTERYUM” YA DA BİR BAŞKA DEYİŞLE “AĞIR HİDROJEN”İN VARLIĞI İLK OLARAK 1930 LU YILLARDA KEŞFEDİLDİ. DÖTERYUMUN ATOM NUMARASI HİDROJENLE AYNI, KÜTLE NUMARASI İSE FARKLIDIR. DÖTERYUM , KİMYASAL REAKSİYONLARDA HİDROJENDEN DAHA FARKLI DAVRANIŞ ÖZELLİKLERİ GÖSTEREBİLİR.
YÜKSEK KONSANTRASYONLARDA UYGULANDIĞINDA BİRÇOK BİYOLOJİK SİSTEMLER (VİRÜSLER, FARELER VE BİTKİLER VB.) ÜZERİNDE BÜYÜK ETKİ GÖSTEREBİLDİĞİNDEN FARKLI BİR ELEMENT OLARAK DA DÜŞÜNÜLEBİLİR.
DÖTERYUMU AZALTILMIŞ SUYUN ÖZELLİKLERİ VE FAYDALARI
NORMAL İÇTİĞİMİZ SULARDAKİ DÖTERYUM İÇERİĞİ 150 PPM İKEN,
DÖTERYUMU AZALTILMIŞ SUDA BU ORAN
105 VEYA 85. SU TÜMÖRLÜ HASTALARDA DOKTOR TARAFINDAN UYGULANAN GELENEKSEL TEDAVİ YANINDA,
DESTEK TEDAVİ OLARAK TÜKETİLEBİLİYOR. DÜZENLİ KULLANIMI,BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ FONKSİYONUNU ARTTIRIYOR VE YAŞLANMA SÜRECİNİ YAVAŞLATIYOR. HİÇBİR YAN ETKİSİ OLMAYAN SU, VUCUDUN ENERJİ KAYNAKLARINI ARTIRDIĞI İÇİN SPORCULARA DA TAVSİYE EDİLİYOR.
MUCİZE SU’YA ULAŞMAK İÇİN
YILMAZ ÇALIŞ: 0212 621 81 35-36
ATİLLA KARAELMAS: 0212 327 15 49
Onk.Prof.Dr.Bülent Berkarda
kanser tedavisinde yapılması gerekenleri anlatıyor.
Prof. Dr. Bülent Berkarda
İstanbul Üniversitesi emekli profesörlerindendir.
İç hastalıkları uzmanı, hematolog ve medikal onkolog olup, ayrıca İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Dekanlığı ve İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü görevlerinde bulunmuştur. 1970 yılından beri onkoloji ile ilgili alanlarda çalışmaktadır. 1972-1974 yıllarında Amerika Birleşik Devleti Rochester Üniversitesi Kanser Merkezinde çalışmıştır. Amerika Birleşik Devleti dönüşünde İstanbul Üniversitesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalını 1974 yılında kurmuştur.
Prof. Dr. BERKARDA'nın yurt dışı ve yurt içi yayımlanmış 200'ü aşkın bilimsel yayını vardır. Türkiye'de onkolojide büyük katkıları olan Cerrahpaşa Ekolü’nün 2000 yılına kadar başkanlığını yapmıştır.
Tıbbi Onkoloji ve Kemoterapi Derneği'nin kurucu başkanı ve onursal başkanıdır.
Halen onkoloji alanında konvansiyonel ve yenilikçi tedaviler üzerinde
Medikal Onkolog Dr. Mehmet Salih İYİKESİCİ
ile birlikte çalışmaktadır.
Dr. Mehmet Salih İyikesici
İç hastalıkları uzmanlığını Haydarpaşa Numune Hastanesi III. Dahiliye Kliniğinde Hematoloji-Onkoloji uzmanı Prof. Dr. Aydoğan ALBAYRAK’ın yanında bitirdi.
Tıbbi Onkoloji yan dal uzmanlığına
Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesinde başladı.
Bu üniversitede Prof. Dr. N. Serdar TURHAL,
Prof. Dr. Gül BAŞARAN, Prof. Dr. P. Fulden YUMUK ve Doç .Dr. Faysal DANE ile birlikte çalıştı. Bu bölümün Türkiye’nin ilk onkoloji kalite sertifikasyon çalışmasında kalite yönetim temsilcisi olarak katkıda bulundu. Yan dal eğitiminin son döneminde İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü 8. poliklinikte Prof. Dr. Sevil BAVBEK ve
Prof. Dr. Mert BAŞARAN’la çalıştı.
2008 yılında mecburi hizmet nedeniyle gittiği Diyarbakır Devlet Hastanesinin
Tıbbi Onkoloji bölümünü kurdu.
Hipertermi konusunda
Almanya ve İsviçre'de eğitim aldı.
2010 yılından beri
Prof. Dr. Bülent BERKARDA ile
onkoloji alanında
konvansiyonel ve
yenilikçi tedavi projeleri üzerinde çalışmaktadır.
=DIKKAT=UYARI=ATTENTİON=
Sitemizde yer alan yazı ve makaler
tamamen bilgi amaçlı olup
kesinlikle ilgili ülke yasalarına
Tıbbi idari ticari hukuki şahsi
hukuki amaçlı kullanım için
tavsiye edilmez,
sitede yer alan bilgileri
ilgili Ülke kurum Kuruluş Gurup Firma Tıp ve
hukuk uzmanına danışmadan uygulamanız
beklenmedik sonuçlar doğurabilir,
www.hiziracil.tr.gg sitesinde
yer alan haberler ,yorumlar, bilgilerden dolayı
hiç bir şekilde sorumlu tutulamaz,
sitede dolaşım yapan kullanıcılar
bu uyarıyı kabul etmiş sayılırlar..
Hoşça kalın.
Saygılarımızla
<script type="text/javascript">
var _gaq = _gaq || [];
_gaq.push(['_setAccount', 'UA-35901013-1']);
_gaq.push(['_trackPageview']);
(function() {
var ga = document.createElement('script'); ga.type = 'text/javascript'; ga.async = true;
ga.src = ('https:' == document.location.protocol ? 'https://' : 'http://') + 'stats.g.doubleclick.net/dc.js';
var s = document.getElementsByTagName('script')[0]; s.parentNode.insertBefore(ga, s);
})();
</script>
<a href="https://twitter.com/hiziraciltr1" class="twitter-follow-button" data-show-count="false" data-lang="tr" data-size="large">Takip et: @hiziraciltr1</a>
<script>!function(d,s,id){var js,fjs=d.getElementsByTagName(s)[0];if(!d.getElementById(id)){js=d.createElement(s);js.id=id;js.src="//platform.twitter.com/widgets.js";fjs.parentNode.insertBefore(js,fjs);}}(document,"script","twitter-wjs");</script>
|
|
|
|
|
|
|
*** SİZİ KUTLUYORUZ *** BUGÜN 2056698 ziyaretçi (4528138 klik) MİSAFİRİMİZ OLDUNUZ *** |
|
|
|
|