Create Your Own Countdown

Google

   
  *** İYİLİK İÇİN KOŞANLARIN YERİ***
  NURI CELIK. YAZICIOGLU
 














Bizim köyümüzün en nüktedanı Koca Ahmet dediğimiz adamdı. Öyle atasözü gibi sözleri olan bir adamdı. Rahmet olsun. Bunun sözleri beni çok etkilemiştir. Bunu bir gün ben milletvekili iken meclise götürdüm. Kırıkkale’de rastladım ve meclise getirdim öğle yemeğini yedik bunu dinleyici locasına oturttum. Meclis açıldı baktım oturttuğum yerde yok, arandım baktım koridorda oturuyor. Niye çıkardılar seni amca dedim. Bizim Şabanözülü Mustafa ağabey vardı diplomatik locaya oturtmuşsun dedi meclis başkanı istedi dedi. Niçin dedim gravatı yok dedi. Bende meclis başkanına benim saygılarımı ilet dedim o gravat takacak seviyeye yükselir benim hemşehrimde gravatını takar gelir dedim. Çıkart paltonu dedim çıkarttı ki içinde cekette yokmuş. Böylece akşam eve geldik amcanın bunu iyi etmedin dedi. Niye dedim. Yahu dedi ben 35-40 sene değirmenin suyu iyi gelsin çıkına ununu yükleyim diye anam ağladı. Yahu dedi kabul edenler, etmeyenleri kaldırsan da oluyor, kaldırmasan da oluyor. (gülüşme oluyor) e dedim buraya gelmek kolay mı? e canım dedi onunda bir yolunu bulurduk







ÇANKIRI TARİHİNE TANIK:
NURİ ÇELİK YAZICIOĞLU

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Emekli öğretmen ve Çankırı eski Milletvekili
NURİ ÇELİK YAZICIOĞLU ile mülakat

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ankara Anadolu Kulübü 12 Mart 2005 Cumartesi

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Tanık : Nuri Çelik YAZICIOĞLU

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Doğum Yeri : Çankırı Ilgaz Yeşildumlupınar

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Doğum Tarihi : 10/01/1939

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Mesleği : Öğretmen

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Önemli Görevleri: Müfettişlik, Milletvekilliği

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Mülakatı Yapan: Nurettin DERELLİ ve Metin YILMAZ

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

I Bölüm: Çocukluğu ve Eğitim hayatı

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nurettin Dereli

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Sayın Milletvekilim; Çankırılı hemşerilerimizi (sanal olarak) bir çatı altında toplamaya devam eden Cansaati.org sitesi son günlerde çok yönlü çalışmalar yapmaktadır. Bunlardan bir tanesi de Çankırı tarihine yüz canlı tanık bulma ile ilgilidir. Umuyorum siz büyüklerimizin katkıları ile Çankırı Tarihine yüz tanığı temin ederek ulaşabildiğimiz tanıkların Çankırı ile ilgili verecekleri bilgi kaynaklarına göre gelecek nesillerimize Çankırı’mızın gelişim sürecini daha iyi tanımaları yönünde belge bırakmak arzusundayız. İşte bu anlamda bulunduğunuz konumlar sonucu Çankırı’ya verebildiğiniz katkıları da kapsayan ama daha çok sosyal içerikli geriye dönük olarak birazda sizi geçmişe götürme adına bu mülakatın sizinle paylaşılmasına izin verdiğiniz için Cansaati Org sitesi okuyucuları adına teşekkür ediyorum.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Sizinle yapacağımız mülakat biliyoruz ki Çankırı’nın geçmişi ile geleceği üzerinde şüphesiz etkili olacaktır. Gelecek neslimizin çalışmalarına da örnek olacaktır. Bu nedenle yapacağımız söyleşide lütfen hayatta olanlar ile Allah’ın rahmetine kavuşmuş Çankırılı hemşerilerimiz var ise bunları ayırt ederek ve isim ve soy isimleri ile birlikte kullanırsanız umuyoruz ki bu söyleşiye büyük renk katacaktır ve onlarla da mülakat yapma fırsatını Cansaati.Org okuyucularına kazandıracaktır. İşte bu yönde gelecek kuşaklarında bilgilenmesine vesile olacak bu görüşmeyi önceden kabul ettiğiniz için teşekkür ediyorum.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nuri Çelik YAZICIOĞLU

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Böyle bir girişimi Çankırı’mız için hatta Türkiye’miz için bu bölge bölge olur, kent kent olur, köy köy olur bir belge hazırlamak önemli bir konudur. Dünyada bir ermeni terörü başladı terörünün tipini, tipini tanıması zorlaması başladı eğer başlangıçta bu teknik olanaklar bulunsa da bunlar hazırlansa idi biz daha hazırlıklı olurduk. Bunlar ona yönelik öyle bir konu için değil ama oraya yönelik bir çalışma bile olabilir ilerde. Bu konuda bana önem verdiğiniz için teşekkür ederim.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nurettin Derelli

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Sayın Milletvekilim okurlarımızın sizi daha iyi tanımaları yönüyle kısaca doğumunuz ve ailenizden bahseder misiniz?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nuri Çelik YAZICIOĞLU

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Herkesin bir doğum günü vardır. Ben anama sorarım ana beni ne zaman doğurdun, hangi ayda? Oğlum biz Tepeçamı biçerken doğdun. Akşam doğdurdum sabahleyin de beşiği aldım tarlaya gittim derdi. Şimdi her sene Tepeçam biçiliyor. Şimdi ekin her sene biçiliyor. Sanıyorum Devlet Demiryolu trenimizin bizim Çankırı’dan Zonguldak’a ulaştığı yıl 1934 de doğmuşum. Ama nüfusta 1933 onunda nedeni şöyle nüfusta aile kaydının resmen yapılabilmesi için resmi nikahın yapılabilmesi için benim bir yaş büyük gösterilmem gerekiyormuş babam onun için 1933 demiş oraya. Ailemle ilgili olarak anam; ilkokul biri okumamış, “harfleri biliyon ama çatamayom oğul derdi.” Bir gün Ecevit’le bir tartışmamış oldu bizim (Bu soruya katabilir miyim bunu) N. Derelli; Tabii efendim buyurunuz, -sen bizden olamazsın dedim. Senin anan Lise mezunu benim anam okul görmemiş, sen acıdığından sosyal demokratsın. Neyse orasını geçelim şimdi. Babam 12 sene imamın dizinin dibinde okumuş daha sonra altı yıllık ilkokulu okumuş. (Devriye Aliye), askerliğini jandarma eri olarak yaptı. O zaman ben beş yaşımdaydım onun askere gidişini ben çok iyi hatırlıyorum. Ramazan ayı idi herhalde teraviye giderken şimdi iyi hatırlıyorum anamın gelinliğinden kalma bir saltası vardı. O saltayı çıkardı babam onun süslerini kopardı. N.Derelli; salta nedir biraz açar mısınız? Salta dediğimiz şey cepken gibi üç etek gibi, bindallı gibi şeylerin üzerine giyilen giysi. Onu söktü babam üstüme ölçtü kesti ve anama ben camiden gelinceye kadar bunu dikeceksin göreceğim dedi. Babam 1939 da askere gitti 1943 de geldi. 53 ay askerlik yaptı. 43 ay jandarma askerliği yaptı geldi 2-3 ay kaldı ondan sonra ikinci dünya savaşı çıktı tekrar askerliğe aldılar. 1332 li babam. Çok şanssız bir dönemdi. Onlar gitti 13 ayda o zaman kaldı. İkinci dünya savaşı 1934 de 1944 ondan sonra babam askerden terhis oldu geldi, bende 1947 de Köy Enstitüsüne gittim. M. Yılmaz – Efendim gittiği cephe neresiydi? Cepheye göndermek üzere değil ihtiyat olarak aldılar. Şimdi şöyle oldu olay; Almanlar biliyorsunuz ikinci dünya savaşında Hitler kısa zamanda Avusturya’yı aldıktan sonra İtalyan Muslini ile bir anlaşma yaptı ondan sora kendisi Avrupa’yı işgal etmeye başladı 14 günde Fransa’yı aldı ben o günleri şeyden hatırlıyorum. Karartma oluyordu gece lambalar sönüyordu. Ben demek ki o yıllarda artık babam asker ilkokul üçte(Üçüncü sınıf) falan oluyorum. Gece gaz lambasını karartıyoruz. Düşman görecek diye. O zaman işte Çakmak hattı falan kurulmuş onu tarihte okuyoruz artık ta Edirne’ye kadar gelmiş, oradan Rusya’ya geçecekti. Burada Fompapen diye bir Alman büyük elçisi, Almanya’nın Ankara Büyükelçisi, ona soruyor! Türkiye nasıl olur filan diye o diyor ki fethetmek kolaydır ama zaptetmek zordur. En az 67 tane tümen Türkiye’de kalacak diyor. O zaman 67 tane ilimiz var. Yani her ile bir tümen. O da mümkün değil onun için Hitler oradan Rusya’ya geçmek istedi. Sonradan da taşıtlarının benzini dondu gidemedi.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nurettin Dereli

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Hayatınızın hangi aşamalarında Çankırı’da bulundunuz. Yıllar itibariyle belirtirseniz konuşmanın ilerleyen bölümlerinde hayatınızın akışını anlamamız kolay olacaktır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nuri Çelik YAZICIOĞLU

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Tabii ki ilk öğrenimimi kendi köyümde yaptım. 1945/1946 da ilkokul mezunuyum. Ondan sonra Çankırı Sanat Enstitüsüne yazılan arkadaşlarla Çankırı’ya gittik. Tabii köylü çocuğuyuz gidince Camgözün Hanında yattık. Babam o zamanın parasıyla bana 10 Lira verdi. Ütelde yat dedi. Ben Ütel ne bildiğim yok ki. Yahut ta teyzene git dedi anamın teyzesi. Şimdi oraya bırakmadılar beni. kavun, karpuz almaya gittik. Çünkü bizim köyde kavun karpuz, üzüm olmaz. Bir ahlat olur. Yedik içtik. ütelde yattık.(Handa.), handan çıkıp ertesi gün köyümüze giderken herkes kavun karpuz aldı bende aldım yedi sekiz kilo karpuz götürebilecekmişim gibi, Göllüce istasyonundan aşağıya inmeye başladığımızda birbirimize satmaya başladık sattığımızı kestik orada yedik. Beşer kuruş, onar kuruş aramızda toplayarak ondan sonra bağırsaklarım bozuldu eve vardım daha önce de iki kız kardeşim dizanteriden ölmüştü. Onlardan gördüğüm için korktum eşeğe binip tarlaya gittim sonra babam ilçeye getirdiği hastanede yattım. N.Derelli: rahmetlilerin isimlerini bahşeder misiniz? Birinin adı Gülnar birinin adı Akkız idi sonra Cevriye ile ikimiz kaldık o sene ilkokula yeniden devam ettim hem de imama gittim akşamları kursa Allah hepsinden razı olsun öğrenebileceğim çok şeyleri orada öğrenmeye çalıştık. O sene ben ilkokulda okurken bir öğretmenimiz vardı. Gönül Taşı diye bir gezici öğretmen oğlu yakın zamanda Bayındırlık müdür muavini idi. Bu öğretmen bana dedi ki seni Köy Enstitüsüne göndereceğim dedi. N.D.teşekkür ederim efendim o kısmı sonra anlattıracağım.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nurettin Dereli

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ailenizin diğer fertleri arasında hanginiz aile refahının biraz daha düzelmiş zamanında dünyaya geldiniz? O dönemin Çankırı’sından bahseder misiniz.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nuri Çelik YAZICIOĞLU

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ailemin refah düzeyi bakımından huzura kavuştuğu dönemde huzura kavuşmuşluk değildi, amcamdan yeni ayrılmıştık zaten. Kısaca oraya anlatayım. Dedem Çanakkale’de şehit. Dedem şehit olunca o zaman babam 5 yaşında imiş. Amcam ebemin karnında imiş. Ebemler büyütmüş sonradan babamla amcamı, amcaları ayırmış. Fazla bir şeyde vermemiş babamı bir çift öküzle bir eşek vermiş köyden biriside babamın amcasını öküzlerin iyisini vermiş diye uyarmış. Adam ondan o öküzleri de almış kötü öküzleri vermiş, inek vermemiş bununla yetinmeye çalışmış. Benim zamanımda ota katacak un bulamadık, un. Harmanda daha ekinlerde oluşmamıştı. Sonradan babam bir ev yapmış ben onları net hatırlayamıyorum benden sonra doğan kız kardeşlerim benden biraz daha farklı. İki kız kardeşim oldu hiç olmazsa o zaman ekmeğimiz vardı katıklarımız vardı.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nurettin Dereli

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Babanız ve Anneniz aslen nerelidir? Babaları aslen nerelidir? Evlenmesi ne şekilde olmuştur. Onların anlatımları yönüyle düğünleri nasıl yapılmıştır. Düğünlerinde gelin getirme, çeyiz getirme, dünür düşme usulleri nasılmış?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ailenizin (soyunuzun) bir lakabı var mıydı? Bunlar hakkında bilgilendirme yapar mısınız?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nuri Çelik YAZICIOĞLU

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Babam sonradan öğrendiğime göre annemle akraba imiş şöyle akraba imiş anamın anası ile babamın babası amca çocukları. Bunlar herhalde, sanıyorum babam fakir diye babama istediği kızları vermemişler gibi geliyor bana köyde aşık olduğu bir kız varmış onu da isteyememiş herhalde anamın da başına kakardım sen evde kalmışsın babamda fakir yetim diye seni çakmışlar diye takılırdım anama. Anam güzel kadındı öldü gitti yüzünde hiç kırışıklık yoktu çünkü boya sürmeyi bilmezdi, süslenmeyi bilmezdi o yüzdende kırışmamıştı. Rahmetlinin. N.Derelli: o zamanda düğünleri nasıl yaparlarmış nasıl olurmuş. Şimdi şöyle oluyormuş teyzemin düğününü hatırlarım teyzem benden 10 yaş büyük teyzemin düğününde gelini ata bindirdiler, boyu yetişmediği için atın üzengisine ayağı yetişmediği için üzengiye pala bağladılar teyzemin başına da büyük görünsün diş tas geçirdiler onu da diğer süslü bezler ve boncuklarla süslediler. Dünürcü dedikleri diğer kadınları da atlara bindirdiler önce gelin evden çıkacağı zaman kapı kilitleme yaptılar bahşiş alıyorlar. Onu gördüm hatırlıyorum. Çeyizin üzerine oturanlar var onlara para veriliyor. Gelini ata bindirip camiyi üç kez dolaştırıyorlar dünürcülerde dahil damadın evine geliniyor. N.Derelli : sizin orada yerleşik olarak ailenizin bir lakabı var mıydı bunlar hakkında bilgi verebilir misiniz? Şimdi "yazıcıoğlugil" derler. Benim askere gidinceye kadar soyadım Çelikti babamın soyadı idi ve çokta seviyordum bu soyadı da ancak babam bir ara bir anısını anlatırken soyadı kanunu çıktığı zaman 1934 de çıkmış soyadı konunu köycek nüfus almaya gittik fakat bizim aile kalabalık bir kişiye vereceğim demişler oğlu, gil, mil yok. Bey, zade yok Atatürk kaldırmış onları orada kim 25 kuruşu çabuk çıkartır verirse bu yazıcı soyadını ona vereceğim demiş (Nüfus memurluğu) babam bozuk param vardı ben çıkardım diyor amcam çıkartamayınca baktım ayıp olacak amcama ben götürdüm amcam soyadını aldı ben alamadım derdi. Ben askere giderken “körük” diye bir tahsildar vardı Kurşunlulu dedi ki yahu hep yazıoğlu Cemil, yazıcıoğlu gazi asım çıkıyor bitek soyadı amcanda var babanın amcasında o da ölünce soyadı yazıcı alıyım dedim. Hakim rahmetli “Molacı” vardı molacıya gittim o günler Cumartesi yarım gündü öğleye kadar mesai var yetiştim ben hemen şahit bulurum dedim. Başkatip Hasan’da arkadaşım benim hanımın amcasının oğlu vardı Lütfü Tüzüner onu aldım geldim hakim bey geldi oturdu makamına soyadımı değiştirdik.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


Nurettin Dereli

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Siz kendinizi tanımaya ve dolayısıyla çevrenizi tanımaya başladığınızda, aileniz nerede barınıyordu? Sizin ve komşularınızın yaşadığı ortam nasıldı biraz bundan bahseder misiniz?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nuri Çelik YAZICIOĞLU

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ben kendimi tanımaya başladığım zaman babamın askere gittiği yıllar, demek ki biz köyün en ucundaki bir yerde oturuyorduk. O zaman bu evi babamla amcam beraber yapmışlar. O zaman bizim köyde ev yapan insanlara çok yakınlık gösterirlerdi ev yapan insanlar için giderler ormandan ağaç getirirler onları doğrarlar (İmece) o bir ay iki ay durur ve kurur onu getirirler köye , hızarcılar hızarınan dilerler. Bizde çocuklar olarak yonga kaparız. Ev yapanın yonga kapanın diye düğünlü gibi yapılırdı. Ama şimdi öyle olmuyor N.Derelli, peki şimdi bunu bozan nedir? Bunu bozan ekonomik düzen, şehirleşmenin kötü huyları köylere kadar da geldi. Bir gecekondunun yanından yol geçerken evinin yanından biraz yolu daralttın mı gidip belediyeye şikayet ediyor veya zabıtaya şikayet ediyor ve adam bir tuvaletini düzeltmeye kalksa bir tuğla koysa gidip zabıtaya haber veriyor. Köylerde öyle değildi. Şimdi köyde de öyle adam evine bir şey yapmaya kalktı mı gidip ilçeye şikayet ediyorlar. O zaman yardımlaşma vardı, imece dediğimiz bir şey vardı. Bizim evlerimiz o zaman köylüyle birlikte yardımlaşarak yapardı ve bizim evlerimizin çoğu daban evlerdi. Bizim köye çok kar yağardı, komşularımızdan pek bir farkımız yoktu. Komşularımızın ismi Kürt Kamil vardı onun anası kuru çaydan gelme Kürt kızı imiş şimdi böyle iri kıyımlı hanımlara dışarıda amazon dedikleri gibi o zaman bizde Kürt kızı gibi derlerdi. Şimdi maalesef o ifade çok kötü noktalara gitti. Kamil ağa vardı iki evli, Hocaahmet vardı iki evli, dayım vardı iki evli, Hazım dayı vardı iki evli, Hacı Ahmet vardı iki evli, N.Derelli- Rahmetli babanız buna hayıflanmaz mıydı? Yok babamın gücü yetmezdi geliri yetmezdi.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nurettin Dereli

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Anneniz kendi anlatımı ile sizi bebeklik döneminizde ne ile beslerdi, sizi beslemesinde kullandığı araçlar nelerdi? Çevrenizdeki diğer insanlara göre durumunuz nasıldı?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nuri Çelik YAZICIOĞLU

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Çevremizle bizim hiçbir farkımız yoktu öyle derlerdi. Senin sorağın Ahlat sorağı derlerdi. (Sorak; Kadınlar tarlada ekin biçerken çocuklara ahlatı dövüp bir beze sararak ağzına verdikleri nesne) birde komşuların hiç birbirinden farkı yoktu yalnız ben bir tek şey hatırlıyorum anam bir gün beni tarlaya giderken dedesine bıraktı o zaman ona Pangal Osman, Koca Osman diyorlardı onlar bulgur aşı pişirmiş onu o adam bir bana verdi bir kendi aldı derken uyumuşum Metin Yılmaz: Belemekle ilgili bir anınız var mı? eskiden toprak ısıtıp apış arasına koyarlardı. Bende öyle büyüdüm. Çocuklarımda öyle büyüdü. O çocuğun apış arasına konacak bez bal mumu ile sıvanır üzerine ısıtılmış toprak konur onun üzerine de yine bez konur ve çocuğun altı bağlanır. Beşiğine konur.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nurettin Dereli

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Babanızı çalışmalarına ne gibi yardımlarınız oldu? O zaman işinde kullandığı alet edevat ne idi içinden hatırladığınız malzemeleri söyleyebilir misiniz? Babanız Ürettiklerini nereye pazarlardı. Bu ürünlerin başlıcaları nelerdi?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nuri Çelik YAZICIOĞLU

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Şimdi babam bir köylü olarak tarım işi yapıyordu. Bizim köylerde yapılan iş tek değildi dağınıktı diyelim ki buğday ekiyor, arpa ekiyor, buğday satabilen adam üç kişi çünkü arazi bire beş bile vermiyor. Yalnız Çankırı’nın Irmak Bucağında şimdi Kızılırmak ilçesi var ya orada bire on, on iki veriyor. İhtiyaca yetecek kadar patates ekilir, fasulye ekilir, tavuk beslenir, koyun beslenir tüketim için. Belki şu yapılırdı. Koyunların toklu dedikleri yavruları belki onu satarlardı. Onun da büyük vergisi vardı. CHP’nin geçmişin biraz zülfikarına dokunacak ama şöyle sayım memurları gelir köye jandarma köyün tepelerine dikilir ilgililer köyün içinde hayvanları tek tek tek tek ahırda veya avluda sayılır diyelim ki koyunun yavrusu toklu pazarda 250 kuruş ise onun 50 kuruş 100 kuruş vergisi vardı. Çok fazla vergi alınıyordu. Onun biz ebemle koyunları ambara inip saklardık. Ne kadar saklayabilirsen bizim için büyük kardı o. Çünkü onu vergiden kurtarmış oluyorduk. Daha çok odun satılırdı. Lata satılırdı (5x10) kereste ağaçlar kesilip yıkılırken katliam daha çok oluyordu. Çünkü yıkılırken birçok ağacın tepesini koparıyordu. Yani üç beş ağaç için neredeyse 30’a yakın ağaç katlediliyordu. Sonra dedim ki baba sen bu işi bırak babam hocaydı gittiği yerde babama namazlarda önüne sarığı koyuyorlar, Asım Efendi sen varken biz namaz kıldıramayız diyorlardı. Birkaç yerde rastladım bu olaya onun için babama imamlık yapmasını önerdim.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nurettin DERELLİ

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Okul çağına geldiğinizde doğup büyüdüğünüz yerde okul var mı idi? Vardı ise türü ne idi. Sizi ilk okula kayıt ettiren kimdi? ilkokul öğretmeninizin ismini hatırlayabiliyor musunuz ?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nuri Çelik YAZICIOĞLU

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Benim köyümde ilkokul 1919 da açılmış. Atatürk Samsuna Çıktığı yıl açıldı derler. O zaman tabii Arap harfleri ile öğretim var. Benim ilkokula başladığım yıl numaram 193 en son numara bizim sınıfın 204’dü Sadık Çaykenarı, hiç unutmam. Ondan sonra 205 olarak Halit Kırmızıgül bizden sonraki sınıf, demek ki benim okulda okuduğum sene okulda 204 tane öğrenci varmış Okula kendim kayıt oldum. Çünkü beni kayıt ettirecek kimse yoktu. Benim birinci sınıftaki öğretmenim Mehmet Ali diye bir lise mezunu belören köyünden 5 sınıfı o okutuyordu. 3 sınıf halinde A-B-C diye 204 öğrenciyi. Sonra öğretmenler çoğaldı Mehmet Yılmaz diye bir öğretmenimiz vardı. Daha sonra Çankırı’da müfettişlik yaptı. Allah rahmet eylesin. Beni Gölköy’e gitmeme o sebep oldu.

Nurettin DERELLİ

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İlkokul arkadaşlarınızın ismini hatırlıyor musunuz? Bunların içinde en iyi anlaşabildiğiniz arkadaşınız kimdi ve o dönemden hayatta kalan arkadaşlarınız varsa isimlerini lütfeder misiniz? Şu anda ikamet ettikleri yeri ve mesleklerini biliyor musunuz ?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nuri Çelik YAZICIOĞLU

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İlkokul arkadaşlarımın isimlerini ve numaralarını hatırlarım. Şimdi bir bir yoklama yapar gibi sayabilirim. Benim en yakın arkadaşım Seddar TÜZÜNER’di şimdi benim kayınbiraderimdir. Son sınıftaki Muammerdi. Ama şimdi kimisi emekli, torun torba sahibi, işleri de yok evden camiye camiden kahveye gidip geliyorlar.

Nurettin DERELLİ

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İlkokul öğrencisi iken hiç ben bir gün öğretmen olacağım, milletvekili olup halkımın sorunlarına yardımcı olacağım diye bir düşünceniz oldu mu?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nuri Çelik YAZICIOĞLU

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Çok erken onu düşünecek ortam yoktu bir kere köyden kurtulma, köyden başka bir yere gitme olanağımız bile yoktu bir babanın bir tek oğluydum ben. Sadık Gönültaşı geldi. Bana bir form doldurttu adımızı soyadımızı geçmişimizi yazdırdı köy çocuğum köy ilkokulunu bitirdim Köy Enstitüsüne gidip köyüme öğretmen olmak istiyorum diye yazdırdı imzalattırdı ondan sonra bizi çağırdılar. Gidişim böyle.N.Derelli: Hangi Okula; Kastamonu Gölköy Enstitüsüne

Nurettin DERELLİ

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Orta dereceli okul döneminizde ailenize ilkokul öğrencilik döneminizde olduğu gibi yardımcı olabildiniz mi? Veya aileye ekonomik yük olmama adına herhangi bir işte çalışarak kendi harçlığınızı çıkarma adına herhangi bir yerde çalıştınız mı? Çalıştınızsa hangi meslek dalında ve hangi il veya ilçede çalıştınız?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nuri Çelik YAZICIOĞLU

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Orta dereceli eğitimimiz bizim Köy Enstitüsünde geçti. Bizim tatil bir buçuk aydı. Yani 45 gündü, o kırkbeş günde geliyoruz harmanda babamıza yardım ediyorduk onun dışında eğitimimize gidip devam ediyorduk. Öyle 4 ay beş 5 tatil olanağı yoktu. Çalışacak yerde yoktu.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nurettin DERELLİ

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Öğrenim gördüğünüz okullarda anınızda kalan hiç yaramazlığınız oldu mu? yaramazlık yaptı iseniz cezalandırıldınız mı ? cezalandırıldı iseniz ceza şekli ne oldu?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nuri Çelik YAZICIOĞLU

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bizde yaramazlık yapacak bir ortam yoktu çünkü yarım gün eğitim yarım gün ders vardı ilk yıllarda. Sonra sürekli çalışma olduğu için yaramazlık yapacak zaman bulamıyorduk bahçede, tarlada “kirizma” denen bir olay vardı toprağı altmış santim kazıp deviriyorduk. O tarım çalışması bizi oldukça yoruyordu. Kazma kürekle. Boş zamanımızda kendi yaptığımız tenis kortunda top oynardık.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nurettin Dereli

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Köy Enstitüsüne öğrenim görmeye hangi yılda geldiniz. Kaydınızı kim yaptırdı. Köy Enstitüsünü size kim tavsiye etti ve neden öğreniminizi bir başka okulda değil de Köy Enstitüsünü seçtiniz.?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nuri Çelik YAZICIOĞLU

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Şöyle, bir başka kurum yoktu. Yatılı kurum yoktu. Şimdiki çocukların İmam Hatip Okullarına yönsemeleri işte bundan. O zaman yatılı sanat enstitüsü vardı. Köylü çocuğu olarak babamız bizi lisede okutacak güçte değildi. Ancak Köy Enstitüsünde veya sağlık okulunda veya sanat enstitüsünde okuyabilecektir. Onlarda ilkokula dayalı değildi. Yaygın değildi. Demin yukarda arz ettim hani o Sadık Gönültaşı (rahmetli) o kaydetti. Öyle gittim ben köy enstitüsüne. Dört arkadaş gittik köy enstitüsüne.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

II Bölüm Gençliği ve Meslek Hayatı

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nurettin Dereli

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Peki ! köyünüzden aynı dönem içinde mezun olan ve sizinle birlikte bu okula eğitim görmeye gelen kaç arkadaşınız vardı varsa isimlerini biliyor musunuz? Sizden başka giden olmadı ise bunun altında yatan esas sebebi sizce neydi? Aile büyüklerinin eğitimsizlikleri mi? Yoksa, ekonomik yetersizlikleri mi ?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nuri Çelik YAZICIOĞLU

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Benimle beraber bu okula giden arkadaşımız dört kişi idi. Üçümüz girdik bir tane de ağabeyimiz var. Daha sonra toplam 20’nin üstünde insan Köy Enstitüsünden mezun olduk. Öğretmen olduk. Benimle giden arkadaşlarımızdan hazırlığa ayrılan arkadaşımız bir gün geldi dedi ki! Hazırlığa yeniden bir liste daha çıkıyor yeni öğrenci alınacakmış dedi. Araştırdık baktık doğruymuş bu bilgi köye mektup yazdık sonra köyden iki arkadaş çıktı geldi. Bunları okula kayıt ettirdik bir tane arkadaşın diploması ile nüfus cüzdanı ile diplomasındaki doğum tarihleri çelişiyordu. Nüfus cüzdanında 1933 yazılı olduğu halde diplomada 1929 yazılı bu nedenle o zamanki yöneticiler babasını çağırdı git köyünden bunu düzelttir gel dediler. Hiç unutmam çocuğun ismi Recep Yanartaş’tı gittiler beş lira bulup ta geri gelemedi. Beş lira bulup gelebilseydi o da öğretmen olacaktı. İşte okuyamayanların nedenleri bu. Burada hayret ettiğim bir olay var biz bu kadar erkek o köyden okuyabildik de kızlar okumadı halen çözemiyorum. Biz niye çıkıp kız arkadaşlarımızı oraya götürmedik. Yahu bizim okuduğumuz okulda kızlar var daha çok Zonguldak’lı, Sinop’lu, Kastamonu’lu gözümüz açılıp ta yahu şu adamın kızını da götürelim, şu kız kardeşimizi de götürelim diye aklımıza gelmedi. N.Derelli, yani şu anda bu eksikliği vicdanınızda hissediyor musunuz? Tabii tabii hissetmez olur muyum.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nurettin Dereli

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Gölköy Enstitüsündeki öğreniminizde iken çok iyi anlaştığınız Çankırılı bir arkadaşınız var mıydı? hatıralarınız arasında onunla başınızdan geçen unutamadığınız bir olay varsa anlatabilir misiniz?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nuri Çelik YAZICIOĞLU

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Çankırılı pek çok arkadaşım vardı. Hacı ÖZ benim en iyi anlaştığım arkadaşlardan biri; Çankırı’da müfettişti şimdi emekli oldu. Arif Öz, efendim Cabir ÖZTOP vardı. Hiç geçimsizlik, kavga gürültü geçmemiştir. Tüm arkadaşlarımızla iyi geçinirdik. Hatta bunlardan bir tanesi Kadir YILMAZ, benim milletvekilliğim sırasında Ilgaz’da Halk Eğitimi Müdürü idi. Arkadaşların bir kısmı bir kısmı Kadir Yılmaz’ın görevinden alınması için bana baskı yapmaya başladılar. Ben dedim bu ölümlü dünyada Kadiri görevden aldırmam. Benim arkadaşım. Ben şimdi Kadir’le görüşmeye gidiyorum. Ve kadire gittim yanıma aldım Ilgaz’da Atatürk büstünün yanında arkasında bir kahve vardı kahveye gittik oturduk. İki üç saat sohbet ettik. Serin de bir gündü. Dedim Kadir senin için böyle bir şey yapılıyor ama kuşkun olmasın gücüm yettiği oranda sana destek olmaya çalışacağım. Kötü niyetlilik iyi bir şey değil.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nurettin Dereli

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Gölköy Enstitüsünü bitirdikten sonra hemen öğretmenliğe mi atandınız? Atanmış iseniz ilk görev yeriniz neresidir ? görev yeriniz tek öğretmenli mi (Birleştirilmiş sınıf) yoksa görev yaptığınız okulda birden fazla öğretmen çalışıyor muydu ?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nuri Çelik YAZICIOĞLU

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Köy okulunu bitirdim geldim. Eğitim Enstitüsü sınavlarına seçildik. Edebiyat Bölümüne girecektim. Öyle geldim. Babam öleli üç ay olmuş. Beşikte bir kız kardeşim, üç yaşında bir kız kardeşim ilk okulu bitireli iki sene olmuş, bir kız kardeşim vardı bunlar öyleyken bir yerlere gitmem mümkün değildi.Görev kağıdım geldiği halde anama göstermedim. Hem de bizden üç yer isteniyordu üç il olarak Bolu, İzmit ve Bursa’yı istemiştim. Benim atamam bitmeden hemen Ankara’ya geldim. Burada bir hemşehrimiz vardı Maliye Bakanlığında Mehmet Doğanay isminde o yardımcı oldu. Beni Çankırı’ya tayin ettiler. Çankırı’ya da giderken Mehmet bey bana bir kart verdi Tayip beye (Tayip Başer) Tayip beyde Milli Eğitim Müdürüne vekalet ediyormuş. Onun anası Çavundur’lu imiş seni kendi köyüme tayin edeceğim dedi ve Çavundur’a öğretmen oldum. Muhsin Ünsal vardı onu tayin ettiler. Ben yalnız kaldım. İki ay 120’nin üstündeki öğrenciyle çalıştım sonradan Bayram Akkoç askerden terhis oldu geldi onunla aynı okulda çalıştım. İki sene üç ay bir gün köy öğretmenliği yaptım.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nurettin Dereli

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Gölköy Enstitüsü, Türkiye için bir dönem önemli görevler icra etmiş ve kapanmıştır. Sizin gözlemlerinizle Çankırı’da ve köylerinde Gölköy gibi mekteplerin olumlu bir etkisi oldu mu? Varsa bu noktada gözlemlerinizi müşahhaslaştırarak anlatır mısınız.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nuri Çelik YAZICIOĞLU

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Şimdi köy enstitülerinin başlıca özelliği şu; 4274 Sayılı Yasa çıkıncaya kadar (Köy Enstitüleri Yasası) köy enstitülerinin özel bir yasası yok. İşte o yasa ile Cumhuriyet tarihinde ilk kez köylü çocuklarına ayrıcalıklı olarak memur olma hakkı veriliyor bu yasa ile veriliyor. Ayırım yok memur olamaz demiyor ama münhasıran köylü çocukları oraya girecek diye veriliyor. Okuldan mezun olanlardan bizim yöremizden Çankırı’dan Ahmet KAYA bizim en çok gurur duyduğumuz ağabeylerimizden, bizim yöremizden sadece fasulye tohumunu yenileştirmesi bile bir ilerlemedir. Halen Eski Ağa köyündendir. Halen Çankırı’da oturur. Uzun sürede bahçesini arsa falan yapmaya vermedi. Onun dışında İlyas PINARBAŞI isimli bir ağabeyimiz vardı. O Çankırı’da ve İç Anadolu’da teknik arıcılığın gelişmesinde bir öncüdür.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nurettin Dereli

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Sayın Milletvekilim, yanılıyor olabilirim ama siz bu okuldan mezun olduktan sonra üst öğrenimde yaptınız. Lütfen bu okulun isim ve bölümünü söyler misiniz? Sizinle birlikte Çankırılı kaç hemşehriniz üst öğrenime gidebildi ?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nuri Çelik YAZICIOĞLU

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ben iki sene üç ay bir gün öğretmenliğimden sonra Gazi Eğitim Enstitüsü Pedagoji Bölümünü bitirdim. Benimle beraber Bayram AKKOÇ’ da geldi. O yatılıyı kazanamadı. Gündüzlüyü kazandı. Ben burayı bitirdikten sonra Türkiye Ortadoğu ammeyi bitirince Trabzon Beşikdüzüne atandım. Burada iki buçuk sene çalıştım ve Bakanlığa dilekçe verdim. Nüfus çok üç kız kardeşim, anam, çocuk büyüdü üç de onlar oldu dokuz nüfusa ulaştık.öğretmen maaşı ile geçinmek zordu. Zonguldak’a müfettiş oldum ve orada bir sene müfettişlik yaptım. Bir sınava daha girdim. Amme İdaresi Enstitüsünü bitirdim ondan sonrada Kastamonu kız öğretmen okulu müdürlüğüne atadılar ki ben müfettişliği seviyordum. Müfettişliğin yevmiyesi 17,5 di sonra 35’e (TL) çıkmıştı. 1960 ihtilalinden sonra.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nurettin Dereli

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Öğretmenlik mesleğini benimseyerek ve severek mi yaptınız severek yaptınızsa buna en büyük etken ne idi ?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nuri Çelik YAZICIOĞLU

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ben insanları severim. Zaten insanı sevmeyen hiçbir işte başarılı olamaz. Hekimlikte de, hakimlikte de öğretmenlikte de başarılı olamaz. Öğretmenlik mesleğini çok sevdim ve bilhassa hizmet ettikçe siz ona ısınıyorsunuz o size kendisini sevdiriyor. Hep şunu söylerim bir hekim hastasına yanlış bir teşhis yanlış bir tedavi ile bir insanı öldürebilir. Yargıç yanlış bir kararla şahitlerin ve eline gelen ifadelerin sonucuna göre idam edebilir. Şimdi o Allah’a şükür yasalardan kalktı ya. Ama bir öğretmen genç yaşta öldürür, sokakta gezer o ölüdür. Biz öğretmenlerin bu tarafı çok önemlidir. Bu mesleği iyi değerlendirmesi lazımdır bu ülkenin yöneticilerinin. Çocuk gözünüzün önünde gezer insanca ama öldürürüz biz onu.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nurettin Dereli

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Sizin eşinizle evliliğiniz nasıl gerçekleşti. Yenge hanım nerelidir? Düğününüz anne babanızın düğün yaptığı usulle mi oldu, yoksa aradan geçen süreler düğün yapma adetlerinizde değişikliğe mi uğradı bunu değerlendirir misiniz?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nuri Çelik YAZICIOĞLU

Ben Köy Enstitüsünde son sınıf öğrencisi iken tatile geldim. Bizde tatiller o zaman üç dönemdi üç karne alıyorduk. Marttaki tatilde gelmiştim. İyiki gelmişim iki ay sonrada ölmüş babam. O gelişimde mandolinim okulda kalmış bizde babamla annemle sohbet ediyorduk ocak başında. Babama dedim ki artık ben bu sene öğretmen oluyorum çorba pişirmeyi falan bilmiyorum anamı ver yanımda götüreyim dedim. Zaten anan ihtiyarladı dedi al götür dedi. Beni de evlendir dedi. Ben dedim ki baba ters oluyor bu iş eve üvey girmesin, sen beni evlendir. Şeytan dedi; böyle söyleyeceğini biliyordu. Tam o sırada kapıdan iki tane kız girdi ellerinde 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

mandolin, işte dedi bak gelinde geldi dedi. İyi hangisi baba dedim. İşte şu dedi. Ya baba buda pek çocukmuş dedim ben bunu büyütecek miyim dedim. Kızlar utandılar ve gittiler. Ondan sonra şimdiki eşimle ilgili olarak babam bende onun babası ile asker arkadaşıyım Ali ağa ile, sen mezun olunca diye teferruatını anlattı. Bende o sene okulu bitirip köye öğretmen gidince tatilde kız kardeşlerimi götürdüm, ikinci sene anamı götürdüm. Anam bu kızı alalım falan dedi kız 15 yaşında idi biraz daha büyüsün dedim daha sonra dayım geldi İbinin (lakap) kızına başka köylerden dünür geliyormuş dedi kızı isteyelim dedi. Mümkün mü o zaman, dayı kaçırma falan diyemezsin o zaman başöğretmenle Bayram AKKOÇA gittim o akşamüzeri eve geldi dayıma tembih etti dedi ki teyzeyi de götür kızı isteyin, Dayım gerek yok kızı ben isterim dedi. Gel git oldu bir Yılbaşı o zaman ben bir ay tek bir ay çift maaş alıyordum. O zaman biz ücretli mezun oluyorduk. 105 lira ücretliydim. 88 lira 30 kuruş elimize geçerdi. Başöğretmenimiz de maaşı asliyesi 135 lira falandı. 135 lira alıyordu. Bizim çift aylıkları birleştirdik Bayram beyin hanımının bileziklerini altınlarını takacaktık.öğretmen bir kız istersek, Kurşunluda Hayrinin kahvesi denen yerde oturduk. Ben ondan sonra Ankara’ya gittim. Gezdim tozdum. Geldim konuyu araştırdım meğer konu öğle değilmiş, ibinin karısı demiş ki bu oğlanın hareketinin altında mutlaka bir çıkar vardır. Sen bu kızı buna alacak bana bunanın tarlaları ile Halil’in tarlaları ve onlarınkini de alır tarlaları birleştirir deli misin demiş. Dayımı göndermemiş. Olay bu, o adam da beklemiş isteyen istiyorsa da Ondan sonra haber gönderdim Molla vardı köyün imamı benim ahbabım camiden çıkıyoruz ya çavuş dayı gidiver benim kayın pedere sonra gidiyormuş sakın ha! Sen ağasın tükürüğünü yalama, ben onu yardım istemeye gönderiyorum o da iş bozuyor. Meğer ötekilerin dünürcü başı imiş. Baktım olacağı yok araya teyzemi koydum teyze dedim bu iş onur meselesi oldu, olursa olur ağzının tadıyla olmayınca ben kızı kaçırdım. Haberleşme maberleşme, mektup falan mümkün değil görüşmede yok. Böylelikle eşimle evlenmiş oldum.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nurettin Dereli

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Sayın Milletvekilim, birazcıkta espri olması adına bir sorum olacak, ama bu soruma samimi olarak cevap vermenizi istiyorum. çocukluk ve gençlik dönemleriniz ?! isim vermenizi istemiyorum ama hani derim ki bu yaş gruplarınız içinde bir kıza aşık oldunuz mu? Hayır derseniz belki ben isim verebilirim.(Şaka)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nuri Çelik YAZICIOĞLU

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

O zaman zamanım olmadı yalnız ilkokula ben gitmezken okula gelen bizim bir amcazade vardı Sadi hoca onun kızı vardı Münevver abla benden on yaş büyük bunu alacağım derdim. O var bundan başka başımdan geçen bir şey yok.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nurettin Dereli

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Kaç çocuğunuz var? Ne işle iştigal ediyorlar. Bu arada siz aileniz içinde iyi bir baba mısınız. Bu konuda kendinizi değerlendirir misiniz. Çocuklarınızla aranız nasıldır. Çocuklarınız Çankırı’yı ne kadar gördüler, biz Çankırılıyız diyebiliyorlar mı?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nuri Çelik YAZICIOĞLU

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Efendim benim altı çocuğum vardı en büyük oğlum ODTÜ mezunu Ertuğrul YAZICIOĞLU, Aselsandan emekli oldu iki sene oldu. Onun küçüğü bir kızım vardı iki üniversite mezunu idi sizlere ömür mastır yaptı 1991 de vefat etti. Onun küçüğü bir oğlum var oda Yüksek öğretmen okulunu bitirdi DSİ de çalıştı orada iken belediye başkanlığına seçildi. Onun küçüğü ikizim var onun birisi Hava Harp Okulunun son sınıfından attılar sonra Ankara Tıp Fakültesine girip mezun oldu şu anda Ankara Yenimahalle SSK Dışkapı hastanesinde doktor. İkizin eşi Erkal YAZICIOĞLU Ankara Barosunda Avukat 9 torun ve yaşayan beş çocuk sahibiyim. İyi bir baba olup olmadığımı kendileri takdir etsinler.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nurettin Dereli

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Çocukluk ve gençlik döneminizden Allah uzun ömür versin, bu günkü yaşınıza geldiğiniz süreç içinde sizce Çankırı’nın tarihi dokusunda bir değişim var mıdır ? okul, medrese, cami, hastane vb

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nuri Çelik YAZICIOĞLU

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Çocukluğumda pek Çankırı’ya gidemedim. Ben öğretmen olduktan sonra bir süre gidebildim. Meslek yaşamımda öğretmenliğim dışında çevresinde, uzağında genelinde görev yaptım. Politikaya girdikten sonra Çankırı’yı tanımaya başladım. (Politikaya girecektim ama sonra politika gelecek galiba o sorular) şimdi Çankırı’da son gördüğüm durum şu; kentleşme hızlanmış, Çankırı büyüyor, ancak köy boşalması alabildiğine durmuyor, bu Çankırı’ya dışardan gelen insanların oluşturduğu bir nüfus artışı değil. Çankırı’nın köylerinin kente inmesiyle oluşan bir nüfus artışı.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nurettin Dereli

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Çocukluk ve gençlik döneminizde sizi etkileyen Vali, belediye başkanı, doktor, öğretmen, müftü veya köyünüzün en zengini veya nüktedanı gibi.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nuri Çelik YAZICIOĞLU

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bizim köyümüzün en nüktedanı Koca Ahmet dediğimiz adamdı. Öyle atasözü gibi sözleri olan bir adamdı. Rahmet olsun. Bunun sözleri beni çok etkilemiştir. Bunu bir gün ben milletvekili iken meclise götürdüm. Kırıkkale’de rastladım ve meclise getirdim öğle yemeğini yedik bunu dinleyici locasına oturttum. Meclis açıldı baktım oturttuğum yerde yok, arandım baktım koridorda oturuyor. Niye çıkardılar seni amca dedim. Bizim Şabanözülü Mustafa ağabey vardı diplomatik locaya oturtmuşsun dedi meclis başkanı istedi dedi. Niçin dedim gravatı yok dedi. Bende meclis başkanına benim saygılarımı ilet dedim o gravat takacak seviyeye yükselir benim hemşehrimde gravatını takar gelir dedim. Çıkart paltonu dedim çıkarttı ki içinde cekette yokmuş. Böylece akşam eve geldik amcanın bunu iyi etmedin dedi. Niye dedim. Yahu dedi ben 35-40 sene değirmenin suyu iyi gelsin çıkına ununu yükleyim diye anam ağladı. Yahu dedi kabul edenler, etmeyenleri kaldırsan da oluyor, kaldırmasan da oluyor. (gülüşme oluyor) e dedim buraya gelmek kolay mı? e canım dedi onunda bir yolunu bulurduk.(gülüşmeler)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nurettin Dereli

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Büyük felaketlerden hatırladıklarınız var mı? Deprem ve sel felaketleri gibi, bu felaketleri bizzat yaşamışsanız o an ne yaptınız ? aile büyükleriniz ne yaptılar?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nuri Çelik YAZICIOĞLU

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

1939 depremini yaşadım, 1943 depremini yaşadım 1951 depremini yaşadım. Şimdi gördüğüm olay şu; Kuzellik tepenin köyünde kerpiç ev yoktu. Yani üstü toprak hiç toprak ev yoktu. Bizde hep çatı vardır. Birde bizim evler kesmedir. daban ev deriz biz ona böyle yayla evi gibi. Dabanlar bir birine geçer. Bunlarda ölüm olmuyor. Çok ölüm olan yerler kerpiç olan evler, tuğla olan evler. 1943 depreminde bizim köyümüzden 34 kişi öldü. 1951 depreminde ölen olmadı. Hayvan zararı oldu. Bunda daha bilinçli idim. Köy Enstitüsü son sınıftaydım. Birde temel atmıyorlardı altına dört taşı koyuyor üstüne dört direği koyuyor üstüne binayı yapıyor, direkte meşe direğidir (affedersiniz) altında taş temel yok, altındaki taş sallanınca direk çelmeleniyor evde düşüyor. Bu felaketlerde şimdiki gibi devlette fazla bir şeyde yardım etmiyordu çadır madır gönderiyordu. Şimdi Ankara’dan İstanbul’dan gelenler çok güzel evler yapıyorlar. Yalnız çok katlı evler yapıyorlar yandığım taraf o 3 kat 4 kat halbuki bir kat iki kat olmalı.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

III Bölüm Siyasi Hayatı

 Nurettin Dereli

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Sayın Milletvekilim, Size Atatürk’ün bir ifadesini aktararak izin verirseniz siyaset hayatınıza geçmek istiyorum. Atatürk Diyor ki; “Öğretmenler! Yeni nesli,cumhuriyetin fedakar öğretmen ve eğitimcileri, sizler yetiştireceksiniz. Ve yeni nesil, sizin eseriniz olacaktır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Eserin kıymeti, sizin maharetiniz ve fedakarlığınız derecesiyle orantılı
bulunacaktır.Cumhuriyet; fikren, ilmen, fen nen, bedenen kuvvetli ve yüksek karakterli
koruyucular ister! Yeni nesli, bu özellik ve kabiliyetle yetiştirmek sizin elinizdedir.”

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Evet Ulu Önder Atatürk neslin yetiştirilmesini sizin mesleğinize emanet etmişken, hangi alanda ihtiyaç gördünüz de siyaset yapmayı düşünmeye başladınız ?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nuri Çelik YAZICIOĞLU

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ben mesleğimi seviyordum! Politikaya arkadaşlarım yönlendirdi. Daha doğrusu birazda memleketten geldi. Ben Kastamonu Kız Öğretmen Okulu Müdürü iken Hasan Özbay isimli, ben amme idaresi enstitüsünde okur iken Ankara milli eğitim müdürü idi Allah rahmet eylesin Mustafa Yaldır hocam Hasan Özbey isimli Ankara Milli Eğitim Müdürü bir müfettiş istiyor merkez teşkilatından gelen süt tozu o zaman peynir meynir gibi şeyleri doğal olarak kendisi yetiştirmek istiyor okullarda ahırlar, bölge okullarında ahırlar, arıcılık kurmak istiyor. Senden bahsettim ama dedim ki! Gözü yukarılarda acaba kabul eder mi diye, gider misin? Giderdim dedim Hasan beye. Dedi ki Memduh bey dedi 20 yaşında, ben 18 yaşımdayım yaşını bize göre ölç günahlarımı toprağın üstüne döküp altına girmek istiyorum var mısın dedi, dedim müdür bey ateşe at kendini de hemen atarım şimdi dedim. Hay hay varım. Pazar günü hemen hazırlandım aldılar beni beraber Gölbaşına gittik. Orada ilk defa göle balık eken zatla tanıştık Remzi Gezdi Ay diye Ankara Üniversite Fen Fakültesinde Biyoloji Öğretmeni Oradan Ege Üniversitesinde dekan iken sizlere ömür öldü o adam, gölbaşına balığı atmak istedim diyor ona buna söyledim kimse yardımcı olmamış ben yardım edeceğim demiş, burada balık olmaz demişler hakikaten o göle balıkları ekmişler sonradan ihaleye verdiler. Kanalizasyonlar oraya verildiği için balıklar ölmüş. Sonra Hasan Beyi Müdürlükten aldılar. Hasan beyin kardeşi de Hüseyin Özbay, Sivas Milletvekili imiş de Demokrat Partiden o da Yassı adada Ben Kastamonu Öğretmen Okulu Müdürü deyince hem de iki kere geldi oraya bir şirketin planlamasını yapıyor aynı zamanda Adalet Partisini kurdu Ankara Adalet Partisi İl Başkanı idi. Beni o teşvik etti. Oğlum gideceksin dedi. Bir namuslu adam gitsin istiyorum, hizmet istiyorum inandım sen benim partimden değilsin onu biliyorum. Varsın olsun dedi. Bu Hasan bey sonradan 1965 de Süleyman beyin kabinesinde Köy İşleri Bakanı olarak ilan edildi. Ve o gece öldü. (Allah rahmet eylesin) ulaşamadı köy işleri bakanlığına çok kıymetli değerli bir insan. Adına şimdi okullar var, Sonra arkadaşlarda teşvik ettiler öylelikle girdik politikaya.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nurettin Dereli

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Öğretmenlikteki mesleki hizmetinize baktığımızda genelinde hizmetinizi Çankırı İli dışında sürdürdüğünüz gözlenmektedir. Ama bakıyoruz ki 1973 yılı seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisinden Çankırı Milletvekili adayı olarak partinizce aday gösteriliyorsunuz? Bu aşamada Çankırı’dan Milletvekili adayı olmayı siz mi istediniz ? istedinizse öncelik kriterleriniz nelerdi ? Çankırı’yı bütünüyle tanıyor muydunuz? Sizce bu dönemde Çankırı’nın ihtiyacı neydi, Çankırı’da neler eksikti ?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nuri Çelik YAZICIOĞLU

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Şimdi beni partim aday göstermedi. Ben kendim aday oldum, partiye başvurdum. Başkada aday çıkmadı sonradan bir arkadaş çıktı o zaman Çankırı’nın dört milletvekili var. N.Derelli; evet doğru 1969 da dört milletvekili var, Ben Hasanoğlan’da dersim olmadığı günlerde arabam yok, param yok, traktörle, atla, arabayla, minübüsle köy köy gezdim, Çankırı’da (CHP) Cumhuriyet Halk Partisinin örgütü yok. CHP 1957’de 6 tane milletvekili çıkarmış. 1957 den N.Derelli: Türkiye sathında Tabii tabii o zaman 6 milletvekili varmış bizim. Ne kadar düşmüşüz bak, 1957 den 1969’a kadar 12 sene CHP’nin kurultaylarına delege bile gelmemiş. Evet onlarda hep 6 sıfır gittiklerinden o zaman ekseriyet sistemi var ya çoğunluk sistemi, halbuki Çankırı’dan bu milletvekilleri partinin oyu ile gelmiş değil. Bir kızgınlığın sonucu Çankırı halkının desteği olmuş CHP şöyle Sayın Ok’un liste başı olduğu 1957 seçimlerinde veto edilince bunlarda sayın Ok dahil o zaman Demokrat Partililer Köy Köy geziyorlar oylarınızı Demokrat Partiye değil CHP’ye vereceksiniz CHP’ye böylece oylar veriliyor CHP’den bu altı milletvekili çıkıyor. Onlardan şimdi yaşayan yok. Sade ,,,,,,,Arıkan var N.Derelli; Peki sizin aday olduğunuz zaman Tercihinizdeki Çankırı nedir? Yani siz hep Çankırı dışında görev yapmışsınız. Belli yerlerde muhitler edinmişsiniz ama Milletvekilliğine gelindiği zaman ÇANKIRI DEMİŞSİNİZ? Evet burada ölçüleriniz neydi ? yani Çankırı’da neyi eksik gördünüz? Efendim ben bu memlekette şu eksiktir ben buna talip olayımda şunu halledeyim diye mi düşündünüz? Cevap; şimdi şöyle halkla bütünleşerek halkın isteklerini Çankırı’nın ihtiyaçlarını yerine getirmek mümkündü. 1969 da ben aday olmaya gittiğim zaman beni kabul etmedi parti. Gittim dediler ki vaz geç Çankırı’dan milletvekili falan çıkmaz, N.Derelli; bunu genel merkez diyor. Evet genel merkez diyor. Burada İlyas Seçkin diye biri vardı adam yerinden de kalkmadı eski kaymakammış bir kaymakam edasıyla elimi sık bakayım dedim. Hoş geldin de şuraya otur de bir şeyler ısmarla ben gireceğim kazanacağım seni buradan kaldıracağım dedim. Nitekim hemşehrilerimde destek oldular, kimse güvenemiyor biz dördüncü aday bulamıyorduk ikinci aday Recep Sağdıç’tı üçüncü aday eski milli eğitim müdürü mirzat vardı, Çankırı’da milli eğitim müdürlüğü yapmış. Dördüncü adayı da eczacı Sevinç’i yazdık o şekilde girdik seçime. Ben milletvekili olarak dördüncü çıktım. Şimdi Çankırı’nın durumuna gelince; Çankırı’dan o zamana kadar seçilen milletvekilleri genellik pek halkla teması olmamış, Bir Nurettin Ok seçilmiş, köyleri dolaşıp da aday olanların irtibatı olmamış ilk defa ben gittim köylere N.Derelli; Merkez isimleri belirliyor sonra bu isimler köylere dağılıyor. Tabi tabi Çankırı merkezinden de benim şeyim yok ben köy kesiminden daha çok oy aldım. Merkezden aldığım oylar sayılıdır. Enderdir. Çankırı merkezi beni bilmez. Belki ben de merkezi bilmem. Sonradan milletvekili olunca tanıdık birçok arkadaşları, dostlar edindik sonradan hatta niyetim şuydu seçimi kaybetsem orada bir kitapçı dükkanı açacaktım. Devam edecektim. N.Derelli; hatta sizin için şu söyleniyor, Hasanoğlan da öğretmen iken, orada bir tiyatro kolu kurmuşsunuz (Öğrencilerden) ve tiyatro kolu ile daha ziyade Çankırı’nın köylerine gitmişsiniz ve buralarda kendinizi tanıttığınız söyleniyor? öyle değil, N.Derelli; ve onun için daha önceden öğretmenlikte iken milletvekilliği, siyasete girmeye meyilli olduğunuz söyleniyor? Şöyle oldu o, yok ondan kaynaklanmadı çocuklar geldiler Çankırılı çocuklar dediler ki biz bir piyes oynayacağız müsaade eder misiniz? Benim aklımda da PAYDOS piyesi vardı. Biz öğrenci iken okumuştuk birde Beşikdüzü’nde oynatmıştım. Fehmi Başkut’un onu Ankara’ya geldim aradım buldum. Okulun tiyatro salonunda çocuklarla prova yapıyorduk çok soğuktu soba yoktu kalorifer de yoktu orada bizim lojmanın odasını tiyatro provası yeri yaptık benim hanımla ikimizde rejisör olduk ondan sonra çocuklar dediler ki hocam sende gel bizimle hanımı aldım benim küçük kızımda daha kucakta idi Şabanözüne gittik. Daha o zaman Şabanözü’nde sinama vs yoktu, Çankırı’dan Ilgaz’a geçtik Ilgaz’dan Çerkeş’e, Çerkeş’de kaymakam dedi ki ertesi gün akşam hanımlara oynar mısınız? Neyse onu da oynadık ondan sonra Eskipazar’da işte başıma bir olay geldi orada nutuk çekmeye başladım, Birisi çıktı dedi ki siz bizimle alay ediyorsunuz.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nurettin Dereli

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Milletvekilliği döneminiz içinde Çankırı’nın hizmetine sunulmak üzere hangi projeleri planladınız ve bu projelerden kaçının yerine getirmesinde başarılı oldunuz. Başaramadığınız projelerde ne gibi etkenler vardı. Bu projelerinizi başında veya sonunda Çankırı’dan sizinle birlikte seçilen Nurettin Ok, Hazım Dağlı ve Arif Tosyalıoğlu ile desteklenmesi veya Çankırı’nın gelişimi yönündeki yorumlarını alma adına birlikte görüşme imkanınız oldu mu ?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nuri Çelik YAZICIOĞLU

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Özellikle karayolu konusunda Çankırı çok ihmal edilmiş bir yerdi. Bu konuda biz birlikte Karayolları Genel Müdürlüğüne gittik. Çankırı/Kastamonu parlamenterleri olarak, O zaman Celalettin Coşkun’du 30 Ağustosta biz Malazgirt’in yıldönümüne gittik. Meclisten Memduh Ekşi ile ikimiz oraya gidince gördüm ki! Şah denen yer bizim Çankırı’dan bir asır ilerde. Her yer asfalt, ovanın her tarafı asfalt, Malazgirt’e kadar asfalt, Cumhurbaşkanı rahmetli Cevdet Sunay’dı biz orada bir iki gün kaldık dönünce Rahmetli Ferit Melene dedim ki bize bir daha şark mark derseniz kalkıp kürsüye çıkacağım Ankara’nın burnunun dibindeki Çankırı Van’dan bir asır geride diyeceğim. Dedim. Sonra bu konuyu görüştük özellikle bu Ilgaz Kastamonu yolunu Ankara, Çankırı, Ilgaz, Kastamonu idi sonradan İstanbul Samsun yolu konusu geldi bütçe oturumunda bu konuyu kürsüye getirdim burası Tebriz yoludur dedik Çerkeş, Atkaracalar, Kurşunlu, Ilgaz’dan giden yol. Bu yol Samsun’a kadar Ankara’dan gidenlere 200 Kilometrenin üzerinde uzun geliyor. Burası 200-250 Kilometre kısaltıyor diye savundum. O zamanın Bayındırlık Bakanı CHP’den istifa etti de Nihat Erim’im kabinesine girdi. Şimdi o yolu gördünüz biliyorsunuz değil mi o yolu? İstememek mümkün değil, O kadar geniş trafik var ki şimdi duble yol yapıyorlar. Atkaracalar’a kadar geldi. Çerkeş’e doğru gidiyor. 1974 de yalvardık yakardık o zamanın bakanı Şerafettin Elçiydi galiba programa aldırttık. Ondan sonra asfaltlanması yapıldı, bana göre de dar şimdi genişliyor o yol. Birde Çankırı’da su problemi var, su problemi üzerinde durduk fakat, su bir yere kadar o konuda bazı arkadaşlarla halen tartışıyoruz Bakın seçim hazırlıklarında gittiğim bazı köylerimiz Karabaş, Çırçır, Sağlık Bakanının Köyü (Osman Durmuş’un), Güneykışla/Kuzeykışla oralarda dahil. Çankırı’da en çok konuşulan konu o zamana kadar özellikle milletvekilleri parti ayırımı olduğu için birbirleri ile Çankırı için çalışmıyorlar görüşü vardı. Ben Meclise gittikten sonra bu arkadaşlarımızla yakın ilişki kurdum. Biz bundan sonra özellikle Çankırı’ya hizmetlerde bir araya geldik. Hatta Çankırı’da Süt Fabrikası kurulması konusu vardı Süleyman bey oraya geldi. (Başbakan Süleyman Demirel kastediliyor) 1973 seçimlerinde “açız diye millet bağırınca” süt fabrikası kuracağım buraya dedi. Kars’ta da patates fabrikası kuracağım demiş ya. Onun gibi şimdi orada (Çankırı’da) bir kısmı biz inek miyiz filan diyenlerde çıktı. Ama O gittikten sonra 1974’de Ecevit Başbakan olunca, Erbakan’la ortak hükümet kurunca ihale bize oldu. Şimdi Çankırı’daki yerel basın Çankırı’ya süt fabrikası kurulacaktı ama CHP kurdurmuyor diyor. Halbuki ben milletvekili değilim. Sene 1974. Bana geldiler heyeti aldım O zaman Atilla Karaosmanoğlu’na götürdüm. Dünya Bankasından gelmişti. Dedi ki yer altı kaynağınız yok, Sayın Yazıcıoğlu, yer üstü kaynağınız yok, Çankırı’ya ne yapacağız ne yapılabilir? Bize bakar mısınız? dedim şöyle baktı rahmetli bizim Hüseyin vardı odacısı o geldi. Sor bakalım nereli diye dedim. Sordu nerelisin? Çankırı, neresinden Ilgaz benim de yakınlığımı sor bakayım dedim. Babalarımız teyze çocuğu dedi. Kaç Çankırılı var burada Hüseyin dedim. Valla burada çalışan odacıların yüzde yetmişi Çankırı’lı dedi. Şimdi Sayın Bakanım dedim. Kur’anda dedim ayet var “Dünyayı senin için yarattım” diyor Tanrı Hazredi Muhammet’e o Hazredi Muhammet’in şahsı için değil, İnsan için yarattım diyor. Şimdi en büyük kaynak insan unsurudur. O kadar Çankırılı her sene bu kadar göç oluyor görüyorsun dedim. Bundan daha iyi kaynak mı olur? Yarın savaşta en büyük kaynağın bu. Kalkınmak için en büyük kaynağın bu. Yatırım istiyorum dedim. Dedi ki süt fabrikasında siz 41 nci sıradasınız. Mümkün değil ama ben söz veriyorum en az bin kişinin çalışabileceği bir fabrika kurulmasına dedi. Odasından çıktık. Bir parmak bal, ben tatmin olmadım, Kocaeli milletvekili olan bakana gittik dedi ki bu fabrikayı kurdurmasak suç bizim olacak, kurarsak sevap senin değil ama kurduralım dedi ve fabrika kuruldu. N.Derelli 1975’de kuruldu değil mi? tabii tabii Nurettin Ok ben meclisten izin almıştım beni tuttu nereye gidiyorsun dedi, benim başkan vekili (TBMM) olarak konuşma hakkım yok Şu Çankırı yem sanayii dile getir dedi. Gittim yem sanayii dile getirdik ve yem sanayiinin aynı gün Ticaret Lisesinin temelini falan beraber attık. Kürekler elimizde. Fakat sonradan bizim efendiler benim seçim kazanmamam için aleyhime geçtiler bizim partinin bazı adamları. İsimleri lazım değil. O zaman istediğimizi yapamadık ama bunlarla işbirliğimiz tamamen kesilmedi, teşekkür ederim.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nurettin Dereli

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Sayın Milletvekilim, öncelikle siz mesleğiniz itibariyle eğitim öğretim hizmetleri sınıfının içinden gelen bir milletvekilimizdiniz. Bu yönde Çankırı insanının sizde olduğu gibi eğitim öğretime verdiği ağırlığı da dikkate alırsak, döneminiz itibariyle Çankırı’da okullaşma durumu nasıldı? Mevcut durumun gelişmesine sizin ne gibi katkılarınız oldu? vermiş olduğunuz katkıya diğer siyasilerimizin destek veya olumsuz tavırları oldu mu ?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nuri Çelik YAZICIOĞLU

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Şimdi Çankırı’da okullaşma durumunu yeni yapılan okullarla ölçme alışkanlığı son derece sakıncalı olduğu sonradan meydana çıktı. Tamamen her köye bir okul yaptırma çabasını devam ettirdik Ama esas şimdi o okulların çoğu samanlık oldu, besi hane oldu. Köy Enstitüsü zamanında bölge okulları diye okul varmış, vardı bizim zamanımızda 8/10 köyün ortasına N.Derelli Yatılı Bölge okulu yatılı değildi o zaman gündüzlüydü gidip geliniyordu N.Derelli Şimdiki taşımalı sisteme benzer kendi imkanları ile gidip gelinebilen tabii tabii o zaman bunlar ne iyi imiş, köylerde okul yoktu azdı yani sayısı elektrik yoktu 487 köyün herhalde 20/25 inde elektrik vardı. Kurşunlu, Ilgaz bile dizel motorla 1969/1970 aydınlatılırdı. Yollar yoktu. İşte beyefendi sağ olsun yolları yaptı. Bu arada bizde yardımcı olduk. Birde Çankırı’da öğretmen okulu vardı. İlkokulun altında açılmış bir öğretmen okulu yatılı olarak ben bakanlıkta baş müşavirken Eğitim Enstitüsüne çevirttik. Onu yapabildik o zaman Endüstri Meslek Lisesini geliştirmeye çalıştık. Orada atölye sayısını artırdık elektrik/elektronik bölümünü açtık Atkaracalarda bir vatandaşımız Allah rahmet eylesin bir sanat enstitüsü açtı N.Derelli İzzet bey işte ona destek olduk. N.Derelli teşekkür ederim

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nurettin Dereli

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Sayın Milletvekilim Rahmetli Mustafa ÜSTÜNDAĞ, (Konya CHP) Milletvekili ve MİLLİ EĞİTİM BAKANI (26/01/1974-17/11/1974) zatı-aliniz de Sayın Bakanın danışmanı ve Sayın Üstündağ’la meslektaşsınız.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Çankırı’mızın okullaşmadaki genel durumu: Çankırı Merkez Orta dereceli okullarımızdan Kız Sanat Enstitüsü, Erkek Sanat Enstitüsü, Öğretmen okulu, Ticaret Lisesi gibi mesleklere dayalı okullarımız mevcuttu. Ancak, Çankırı iline bağlı ilçelerimiz maalesef bu çeşit okullarımızdan mahrum bulunmakta idi. Kısaca meslek grupları üzerine kurulan eğitim/öğretimler ilçelerimizde Halk Eğitimi Merkezleri ile yetinmekte idiler. Bu demektir ki bir tarafta diplomalı meslek verilirken, diğer taraftan sadece belgeye dayalı meslek edindiriliyordu. Bu durum Sn. Nevzat Ayaz’ın Milli Eğitim Bakanlığı dönemine kadar devam etti (1994). Sn. AYAZ hukuk kökenli idi. Bu eksik eğitimle halkının mağdur olduğunu görmesi ile tüm ilçelerimize birer meslek lisesi açtırmakla bu mağduriyeti gidermesi karşısında, döneminizde rahmetli Üstündağ’ın öğretmen kökenli Milli Eğitim Bakanı, sizin de bir öğretmen kökenli olarak Sayın Üstündağ’ın danışmanı diğer bir deyişle gölge bakanı olmanız acaba öncelikle eğitimci yönünüzle birer diploma veren meslek okullarının açılmasına öncülük etmenize bir engel mi vardı, yoksa döneminizde Çankırı ilçe ve beldelerinin böylesi okullara ihtiyacı mı yoktu?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nuri Çelik YAZICIOĞLU

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bizim zamanımızda Milli Eğitim Bakanlığı on bir ay sürdü. Zaten biz toparlanmaya vakit bulamadan Kıbrıs Barış Harekatı çıktı. Bütün bunlara eğilmeye zamanımız yoktu barış harekatı ile uğraştık.

Nurettin Dereli

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Aktif siyaset döneminizle ilgili olarak, Çankırı’ya yapabildiğiniz hizmetlerden şu hizmeti çok iyi yapmışım diye bu gün övünebildiğiniz hizmet var mı varsa bunu anlatır mısınız. Birde yapabildiğiniz hizmetlerden keşke bu hizmeti yapmasaydım diye üzüntü duyduğunuz hizmetiniz var mı okurlarımızla paylaşabilir misiniz?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nuri Çelik YAZICIOĞLU

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Şimdi bir yanılgıyı düzeltmek isterim. Milletvekilinin görevi yasa yapmak, yasanın uygulanıp uygulanmadığını denetlemek, denetlemek de milletvekilinin gidip bu okul temizlenmemiş gibi değil, oda elinde şeyi var sorusu var ya gündem dışı konuşmayla, ondan sonra meclis soruşturması, o da dediğimde gensoru; belli bir grup tarafından veya belli bir sayıda milletvekili tarafından verilen yöntemlerdir. Bize gelen vatandaşın dileklerini ilgili görevliye, aslında milletvekilinin görevleri arasında bu yok. Ama memleketin ihtiyaçlarını karşılamak için vatandaşlara yardımcı oluyoruz. İmam kadrosunu sağlamak, su /yol hizmetlerine yardımcı olmak, Camisine yardım etmek. Ha Nevzat Ayazla bizim aramızdaki fark şu Nevzat Ayaz işin patronu, Bakan, bütün olanaklar elinde istediği yere harcayabiliyor. Bu harcamalarının da pek çoklarını onaylamıyorum. Özellikle Bayramören’e yaptığı ölü yatırımı kınıyorum. Benim dostum, arkadaşım. Yapılacak hizmet bir işe yaramalı. Bin kişilik bir kütüphane, iki bin kişilik bir konferans salonu oradaki toplasan oradaki adamın tümünün malını masasını o yapmaz davarını koyununu. M.Yılmaz; Attığın taş ürküttüğün kurbağaya değecek.Değecek tabii. Teşekkür ediyorum.

Nurettin Dereli

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Çankırı’da doğurganlığın fazla olmasına karşılık nüfusun bir türlü tutulamayışı sizce ne olabilir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nuri Çelik YAZICIOĞLU

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ecevit’in Çalışma Bakanlığı döneminde çıkartılan 274-275 sayılı yasa ile sanayide çalışanlara toplu sözleşme ve grev hakkı ile sanayide çalışan kesim ile tarımda çalışan kesimin elli katı günlük almaya başladı. Bunu kendisine de söyledim. Tek yanlı bir ekonomik hareketti bu. Ben belediye başkanı iken geldim de kendisi ile konuştum. Adam atını sattı tarlasını sattı gitti bir işe girdi Kırıkkale’de, Karabük’te özellikle şeyin devletin işletmelerinde işe girdi. Orada yani K.İ.T’lere girdi oralarda daha güzel kazanma oluyordu. Köyünü kentini bıraktı şimdi de geri dönemiyor. Köylerin boşalmasının sebebi bu.

Nurettin Dereli

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Kısaca Çankırı’nın kalkınmasında temel amil nedir, ne olmalıdır?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nuri Çelik YAZICIOĞLU

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Çankırı’nın kalkınması için taraflı bir proje yapılmalıdır. Bu benim tek başıma iki kişinin, üç kişinin bizim söyleyeceğimiz konu değil. Bilim adamları toplanacak.buranın kaynakları incelenecek, özellikle insan kaynağı yönüyle Çankırı incelenecek. Çankırı’nın insanı işine bağlı verildiği işi sonuna kadar namusu ile yapan insandır. Çankırı’dan kötü adam çıkmaz. Çarpıcı adam çıkmaz. Ben kaç yere adam vermiş isem daha bunlardan bana gönder demişlerdir. Babasının tarlasından daha güzel çalışır devletin işinde. Bizim adamımız. Orada fabrikamı karın doyurur, yoksa eğitim mi karın doyurur.tarım sektöründe belli yöremiz hariç, hayvancılık etkili olabilir ama bize bırakmıyorlar ki Avrupa birliği diye başımıza bir bela çıktı ben bela kabul ediyorum. Ben inanmıyorum bu Avrupa birliğine. İkide bir konu çıkartıp bizim önümüzü germek istiyorlar. Bir, iki ondan sonra sen kokorecini buraya sokamazsın sen bunu üremezsin.neyi üreteceğini bilebilmen için İyi bir araştırma iyi bir inceleme yapılması gerekir.

Nurettin Dereli

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yakın zamanda Çankırı Araştırmaları sitesinde (cansaati.org) “sosyal demokratlar Çankırı’da neden başarılı olamıyor” diye seviyeli bir tartışma yapıldı. Sizce dün için ve bugün için bu soruya kısaca cevap verebilir misiniz?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nuri Çelik YAZICIOĞLU

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Sosyal Demokratlar genellikle aydın kişilerin oluşturduğu, halka emekçiye hizmet için düşünülmüştür. Bunların pek çoğu hiç birbirini beğenmeyecek derecede bencildir. Mesela bir parti düşünün, sosyal demokrat bir parti düşünün bu partinin seçilen milletvekilleri de parti meclisindeki adamları da o başkanın yardımcıları da, hepsi kendileri de hatta o partiye oy veren adamları da o başkandan kendilerini üstün görürler. Aha bu hastalıktan kurtulmadıkça başarılı olmaları mümkün değildir. Önce bir kere lidere inanacaklar. Lidere inanmak yok, sürekli eleştirirler.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

V

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm Emekliliği ve Hayat Bakışı

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nurettin Dereli

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Emekliliğiniz nasıl geçiyor, bugün itibariyle bir hayat muhasebesi yaparsanız hayatınızda Çankırı’nın ve Çankırılının yeri hakkında ne söyleyebilirsiniz?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nuri Çelik YAZICIOĞLU

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Emekliliğim kendi köyümle Ankara arasında geçiyor. Ben biraz tarıma meraklı bir insanım. Tarımda da makine alet olmayınca insanın başarılı olması olası değildir. Birde benim arazim yok parça parça bizim kabile kalabalık. Beklenen tarımı yapmak mümkün değil ancak ben hayvancılıkla, özellikle kanatlı hayvanlarla meşgul oluyorum o beni dinlendiriyor. Arıcılıkla meşgul oluyorum. Bitek şey söylemek istiyorum. Çankırı bir tek şeyi önlerse çok iyi olacak DEDİKODUCULUĞU KALDIRSIN. Dedikodu yapanlara çok kızıyorum. Saygılar.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nurettin Dereli

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Metin Yılmaz kardeşimiz güzel ses tonu eşliğinde İlhami ATMACA'ya ait aşağıdaki şiiri okuyor;

 

 

 

 

 

 

 

 

 

hey Çankırı, ey çan kırı, çan kır sen

döner çam'ın, yüzü döndü benden beri

tekçam'ında tek kozalak gibi garip sana ben

sürsem yüzüm toprağına kim ivedi yeşeri

çoğalırım düşledikçe içimdesin sen hüzün

Çankırılı bir şaire gamın düşer kalakalırsın

doğantepe’n karşılar mı, düşer mi terse yüzün

ey Çankırı, sen Çankırı, içte acı yakarsın

karatekin, koca sarı, feslihan'ı hali nice bir sorsak

taşmescit’in fena garip, sokakların ele darsa bana bol

tuzun bal mı, tozun har mı, toprağınsa pek çorak

gurbetleyin içim sarı çapçankırı benim oğlun iyi ol

Yukarıda size değerli hemşehrimiz şair Sayın İlhami Atmaca’ın şiirinden dize takip etmeden birkaç kıtasını takdim etmeye çalıştım. Bu şiir size ne gibi bir çağrışım yapıyor ?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nuri Çelik YAZICIOĞLU

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Adam sözleriyle Çankırı’yı çizmiş, resmetmiş, her tarafıyla yapısıyla, doğasıyla eserleriyle her şeyi ile çizmiş, yaşatıyor daha ne yapsın. M.Yılmaz; teşekkür ederim.

Nurettin Dereli

Sayın İlhami Atmaca bu şiiri ile aslında Çankırı’yı 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

terk edip rızkını başka illerde aramaya çalışan ve halen aynı sorunla göç etme durumunda kalmış olan tüm hemşehrilerimizin hislerine tercümanlık etmektedir. Sizce göç verme zorunda bırakılan Çankırılılara sizde dahil Çankırı’nın gelişimine talip ve sonuçta milletvekili olan gelmiş geçmiş (bir iki milletvekilimizi tenzih ederim) siyasilerimizin sorumlulukları yok mudur? Diğer gelişmiş illere göre (Sınır komşusu iller örneklenebilir) Çankırı’yı değerlendirdiklerinde bu gün vicdanlarının rahatlığına inanıyor musunuz?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nuri Çelik YAZICIOĞLU

Siyasilerimizin sorumluluğu vardır. Esas bu Devlet Politikasıdır. N.Derelli; Devleti de siyasilerimiz oluşturuyor. Tabii siyasilerimiz oluşturuyor.şöyle bir şey oraya giden (TBMM) milletvekili diyelim ki Çankırı’nın dört milletvekili şimdi altıdan dörde, sonradan üçe düştü. Üç milletvekili çırpınsa ne çıkar. İstanbul’un geliyor seksen milletvekili, Ankara’nın geliyor otuz milletvekili burada fazla bir sesi çıkmaz. Devletin tercihidir. Bir ara bir siyasi partinin genel başkanının sayın eşi bir dernek kurdu. “Köy Kalkınma Derneği” diye bu derneğe ben de üye oldum sırf konuşmak için. Bir defa köy dernekle kalkınmaz. Köy Devletle kalkınır. Devlet kalkındırır. Ancak, dernek onun yaptığı planlamayı hızlandırır. Burada da politikacı onu hızlandırır. Bizim en büyük eksiğimiz şu olmuş,.şimdi Devlet Planlama Teşkilatı kurulmadan 1960, Çankırı’mızın temsilcileri, Devletimizin temsilcileri burada gereken girişimlerde bulunmamış. İsmet Paşa Kurşunlu’ya gelmiş, Hüseyin Çavuş karşılamış. Sayın Necdet İpek’in babası. Askerden onun emir çavuşu. Bu iki kere beni kurtardı üç kere ben bunu kurtardım demiş. Hüseyin çavuş katırların fışkısını atıyor düşmana bu kadar düşmana gözü dönmüş. Hüseyin Çavuşu sevmiş dönmüş ne istiyorsunuz Kurşunlular demiş. İlçelik istiyoruz Paşam. Hay olmaz olaydı Kırıkkale’deki, Karabük’teki fabrikalardan bir tanesini de buraya istiyoruz paşam diyememişler. O zaman paşanın iki dudağının arasındaydı. Şimdi gidiyorsunuz adam önce Devlet Planlama Teşkilatı diyor. karşına bu çıkıyor. Yarında Avrupa Birliğinin Programı çıkacak. N.Derelli; Ama şimdi ondan evvelde Çankırı’da ulaşım yok, doğru yol yok, doğru köyde doğmuş bir kadın köyde ölüyor, ne devletini görmüş ne ilçesini görmüş bunun etkisi yok muydu? Var tabii ihmal edilmiş etkileri var. Anadolu insanı Çankırı’sı, Çorumu, Yozga’tı sürekli kullanılmış. Devlete vergi vermiş, asker vermiş gitmiş ölmüş. Hizmet buraya gelmemiş bir defa sahillere gelmiş, İzmir’in kurtuluşu, Erzurum’un kurtuluşu İstanbul’un kurtuluşu, Çankırı’nın kurtuluşu yok mu ya.! Çankırı işgal edilmemiş ki kurtuluşu olsun. O adam orada uyutulmuş zaten. İmam, cami ne dedi ise onu yapmış. Doğrusu yanlışı ne ise. Şimdi hizmete gelince bize oralar turizm bölgesi diyor, oraya yatırıyor, falan yer kayak işte bir Ilgazımız var bir kayak yerimiz oraya yatırım yapılıyor. Demin bahsettim Çankırı’da 487 köyün 20 köyünde vardı. Şimdi her şey var . Yolu var, suyu var, okulu var . İmamı var herzeyi var. Telefonu var. N.Derelli: Şimdi bu sorumuzun devamı olarak, diğer gelişmiş illere göre biraz da ondan bahsetseniz? Sınır komşularımızla örneklenebilir. Çankırı’yı değerlendirdiğinizde bu gün vicdanlarınız rahat mı? Şahsen bir suçum yok, N.Derelli; şahsi olarak değil, Siyasi boyut olarak. Siyasi boyut olarak olabilir ama Çankırılının hiç hatası yok mu? Çankırılı zengin olduğu zaman Çankırı’yı 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

terk ediyor yatırımı başka yere yapıyor. Bu gün Atkaracalar’lı bizim zenginimiz var. Niye Atkaracalar’a bir tane fabrika kurmuyor? İşte Ceceli yatırımı hep Ankara’da onun gibi neleri var. Bizim bitişiğimizdeki en yakın bir komşumuz Çorum, Çorumlu bu gün memleketini her yönden çok seviyor. Şeyde bir toplantı oldu Van’da zamanın Sanayi Bakanı orada kalktı Çankaya’ya bakılmıyor edilmiyor filan diye konuşunca rahmetli Sakıp Sapancı kalktı dedi ki siz ne yaptınız dedi. Siz Van’a ne yaptınız dedi. Siz de zenginsiniz dedi. Biz Kayseri’yi Kayseri yaptık dedi. Adamlar Kayseri’ye yatırım yapıyor. Çorum’a Kemal Demirel ağabeyimiz Çorum’da belediye başkanı iken Jonsun’a mektuba mektup yazdı. Gel bana yardım et diye. Daha o zaman 1960 dan önceki yıllar. Adamın adı Jonsun Kemal’e çıktı. Johnsun o zaman Cumhurbaşkanı idi. Şimdi Çorumlu demek ki istemesini bilmiş, bir toprak sanayi fabrikası kuracaksanız, onunda fabrikası var fabrikayı o yapıyor. un fabrikası kuracaksanız Çorumlu olacaksınız Çorumlu yapıyor. O hale geldi Çorum. Bizim sanayicilerimiz de Çankırı’ya yatırım yapmalı. Onlarında hataları var, hepimizin hata, ortak.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nurettin Dereli

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Şu an iktidar partisinden olan ilimiz milletvekilleri ile istişare edebiliyor musunuz ? Sizler onların yaşça büyükleri olduğunuza göre, memleket gelişimi yönüyle söyleşileriniz oluyor mu?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nuri Çelik YAZICIOĞLU

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bir Tevfik beyi tanırım başka öteki milletvekillerini tanımıyorum (Sn:Tevfik Akpak) N.Derelli; istişare edebiliyor musunuz? Yok, yok. Arayıp sormuyorlar. Tevfik’le bir yerde ayak üstü görüştük. N.Derelli; Peki teşekkür ederim.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nurettin Dereli

 

 

 

 

 

 

 

 

 

1973 seçimlerinden sonra TBMM başkanlık seçiminde değerli büyüğümüz ve milletvekilimiz Sayın Nurettin Ok Bey başkanlığa aday oluyor. Ve mecliste her zaman olduğu gibi başkan ve vekilleri ile divan başkanlıkları seçimleri sayın parlamenterlerimizin oyları ile belirleniyor. Bu seçimde siyasi partileriniz malumlarınız olduğu üzere ayrı ayrıdır. Yapılan seçim oylamasında sizde hemşehriciliğiniz mi ön plana çıkmıştır. Yoksa siyasi partililik konumunuz mu ön plana çıkmıştır. Bu soruya arz ederseniz cevap vermeyebilirsiniz.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nuri Çelik YAZICIOĞLU

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Soru yanlış, 1973 de ben milletvekili değilim bir kere. N.Derelli; 1974? Değilim. N.Derelli; Nurettin Ok ne zaman hangi yıl aday olmuştu? Ben ön seçimde kazanamadım ki! Teşekkür ederim.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nurettin Dereli

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Sayın Bakanımız Nurettin Ok Bayındırlık Bakanı olarak “Çankırı’da Ağır Sanayi Mücadelesi” isimli kitaptabında; Sayfa 53 (13 Mart 1973 tarih ve 14475 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 1973 yılı Programı yatırım projesi içinde yer alan Çankırı’mıza ağır sanayi kurulması için gerekli etütlerin yaptırılması aşamasında Başbakanlık Yüksek Makamına hitaben başvurusunu yaptığını belgeliyor. Ancak, bu başvurusu Sayın Hikmet Çetin’in İktisadi Planlama Dairesi Başkanı ve Sosyal Planlama Dairesi Başkan Vekili tarafından “Söz konusu projenin kapsadığı ağır sanayiin geri kalmış yöreye götürülmesi yukarıdaki ilkeye uygun düşmemektedir. Çünkü proje, ulusal ölçüde etkisi olacak ve aynı zamanda dış rekabet karşısında yaşaması zorunlu bulunan bir sanayiinin kurulmasını öngörmektedir. Böyle bir proje için “geri yöre” niteliğinin bir yerin kuruluş yeri olarak seçilmesi nedeni olmaması gerekmektedir. Gerekçe gösterilerek ret edilmiştir. Aynı kitap sayfa 61 son paragraf; daha sonra Sayın Hikmet Çetin mensubu olduğunuz partiden Diyarbakır Milletvekili olarak TBMM’nde görev almıştır. Milletvekilliğiniz döneminde veya daha sonra Sayın Hikmet Çetin’le bir karşılaşmanız olmuş mudur? Karşılaştığınızda acaba İç Anadolu’dan bir şehrin kalkınmasına neden destek vermemiştir. Bu ve buna benzer kendisine bir sorunuz oldu mu?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nuri Çelik YAZICIOĞLU

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bir defa bir yine burada bir tarih hatası var. Mart 1973. N.Derelli; şimdi burada efendim hadise şu, anlatılmak istenen konunun özü şu; bizim Çankırı’ya Makine Kimya fabrikasının yapılmasını bu vatandaşımız red etmiş, makamda iken. Arz edeyim bakın şimdi Makine Kimya fabrikası olarak başlamadı bu iş. Bu işin tanıkları var. Sayın Bakan Ecevit Hükümeti sırasında 1974 yılında Çankırı’ya gittiğinde Yapraklıya geçiyor. Yapraklıya geçerken şimdiki fabrikanın olduğu yer (nerede bir düzlük bulsa zaten onu yapar. Erzincan’a da onu yaptı bizim Niyazi Erzincan senatörü arabasına koydu temeli getirdi Meclisin önüne attı) Oraya giderken görmüş burası ağır sanayi yeri demiş. Bu Nurettin Ok’un sayın Ok’un veya filanın aklından geçen bir şey değil. Bu Çankırılı oraya götürüyor Erbakan Başbakan Yardımcısı iken, Ecevit’in yardımcısı iken yer burası diyorlar. Sonradan orası kamulaştırılıyor ondan sonrada temel atılıyor. Temel 8 metre filan kazılıyor. Altından su çıkıyor. Atılan temelin çimentosunu eritiyor. Hasan Aydınlı bana anlattı Mersin’de özel çimento yaptırıldı. Şimdi bu ağır sanayi fabrikası ondan sonra Makine Kimyaya geçişi bu olay. Yani bu Nurettin Ok’un istemesiyle bilmem nesiyle değil. N.Derelli; Şimdi efendim mesele Nurettin Ok beyin istemesi, istememesi değil. Üzerinde durduğumuz Şimdi burada bir teklif yapılmış kitabında belgeli olarak anlatıyor. Bu belge şimdiye kadar da kitapta yayımlanan belge tekzip edilmedi ise geçerli. Şimdi elimizdeki kaynak bu. Evet şimdi buradaki ifadeden hareket ederek yola çıktığımızda öyle olmuş böyle olmuş, olumlu olmuş olumsuz olmuş şu olmuş bu olmuş ama şu anda koç gibi fabrika duruyor ve şu anda 500 kişi bundan ekmek yiyor. Makine Kimyaya sonradan verildi o. N.Derelli; şimdi burada siz bir Çankırı Milletvekilisiniz ve Hikmet Çetin beyde sizin partinizin mensubu, bir Çankırılı olarak hiç sitem etmediniz mi? Ben duymadım bu olayı. Böyle bir yazıyı yazdığını Sayın Ok bana söylemedi. Git ona söyle demedi. Hikmet Çetin 1973 de Devlet Planlama Teşkilatında memurdu. Uzmandı O. O zaman yazmış, kendisi yazmış onu. Bana bunu yazdım Hikmet Çetin’in nezdinde git takip et 1973 ün Mart’ında ben milletvekili idim. (Tarihte tereddüt ediyor) 1973 ün Martında mı 12 mart yoo değilim. Tabii ya Mehmet Ali seçildi o zaman (Mehmet Ali Arsan) daha önce bir girişim olsa da bana söylese ben gider takip ederdim.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nurettin Dereli

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Sayın Milletvekilim, bu günü bize ayırdığınız için teşekkür ediyorum. Ancak, son bir soru daha sormadan edemiyorum. Lütfen bağışlayınız. Sizin eğitimcilik yönünüzü düşündüğümde acaba Sayın Nuri Çelik Yazıcıoğlu eli kalem tutan birisi olarak neden hayat hikayesini belgelendirip gelecek nesillere ışık tutmuyor?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nuri Çelik YAZICIOĞLU

 

 

 

 

 

 

 

 

Olacak, olacak dostlarım da aynı şeyi söylüyorlar olacak. Doğru.N.Derelli; Bizde en kısa zamanda bekliyoruz efendim.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Metin Yılmaz

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ben sanatla ilgili bir şey soracağım, Köy Enstitüsü kökenli olanlar marifetli insanlar sanat yönünde özellikle Atatürk’ün Cumhuriyet üzerinde durduğu sizin böyle bir sanatla ilginiz oldu mu?

 

 

 

 

 

 

 

Nuri Çelik YAZICIOĞLU

Müzikle ilgim var, yani çalıyor musunuz? 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Mandolin ve bağlama çalıyorum. N.Derelli; günün birinde umarım bize bir resital sunarsınız. Yok kızım öleli elime almadım. Dolaba taktım duruyor.

Metin Yımaz

 

 

 

 

 

 

 

Nazım Hikmet Çankırı cezaevinde yattı. Bu olay iki yönden tartışılıyor belli bir kesim bunu gale (dikkate) bile almıyor, belli bir kesimde bundan faydalanılmasının gerektiği yani ilin tanıtımı için kesimde ilin tanıtımı için yani ileriye dönük yani bu bir görüştür. Siz ne düşünürsünüz. Aynı sıkıntı Tevfik Fikret’te de var. Şimdi Tevfik Fikret’in birtakım şiirlerinde işte islama hakaret ettiği, onun daha sonra papaz olduğu v.s. sonuçta kabullenelim mi? Yani Tevfik Fikret, Nazım Hikmet konusunda yani bu insanlar bu gün hayatta değiller. Ama Kimlikleri de artık edebiyat literatürüne geçmiş. Bu insanların şahsiyetlerinden yararlanmak sizce nasıl olur?

 

 

 

 

 

 

 

Nuri Çelik YAZICIOĞLU

 

 

 

 

 

 

 

Kemal Tahir ile Nazım Hikmet Çankırı Cezaevinde yatmışlar. Nazım Hikmet Çankırı cezaevinde sadece sevgilisine eşine yazdığı mektuplar var elimizde. Ama Kemal Tahir Yorgun Savaşçı ile Sağır Deli, Kör Dumanla Çankırı’yı yaşatmıştır. Özellikle Yorgun Savaşçıyı çok okumanızı isterim. Yorgun Savaşçıda işlediği adam Çankırılıdır. Kurşunlunun. Yamukören köyündendir. Zamanın Cumhurbaşkanı onun filmini yaptırdı niye? Olay kendi kafasında geçtiği için. O adamların taşlanma olayı. Kendi yaşı da tutuyor yaş grubu olarak. Şimdi yaşıyor o Cumhurbaşkanı. Tevfik Fikret’e gelince Tevfik Fikret, Türkiye’nin yetiştirdiği, Çankırılının da bizim gurur duyacağı büyük bir külliyemizdir. Çocuklarımızın ne olacağına kendimiz karar veremeyiz. Onun Kırık Saz diye bir kitabı var Ahmet Muhip Dranas Kırık Saz diye tercüme etmiş, çok güzel Türkçe’si de var Allah razı olsun onu okumanızı isterim. Hep memleket için hatta Atatürk’te diyor ki! Ben ilk hürriyet fikrini ondan aldım diyor, onun şiirlerinden aldım diyor. Tevfik Fikret Bayramören’in Dalkoz Köyünden, Teşekkür ediyorum.

Nurettin Dereli

 

 

 

 

 

 

 

Efendim, Çankırı’mızın dünü ile ilgili bu günü ile ilgili ve sizin geçmişinizle ilgili olarak okurlarımızı bilgilendirme lütfunda bulunduğunuz için teşekkür ediyorum. Bu söyleşimizin sonunda özetle eklemek istedikleriniz var mı?

 

 

 

 

 

 

 

Nuri Çelik YAZICIOĞLU

 

 

 

 

 

 

 

Bende Teşekkür ediyorum. Mülakatın gerçekleştirilmesine izin veren eski millletvekilimiz

 

 

 

 

 

Sayın Nuri Çelik Yazıcıoğlu hocama, destek ve katılımları yönüyle Cansaati Org köşe yazarı değerli hemşehrimiz sevgili dostum Sayın Metin Yılmaz’a teşekkür ediyorum. Konu içerisinde bazı kelimeler memleketimizin halen kaybolmamış şivelerini hatırlamamız ve bazı nesnelere verdiğimiz isimlerin muhafazası yönüyle deşifre edilmesinde değişikliğe uğratılmamıştır. Bu mülakatın gerçekleşmesinde öncülük eden Sayın Cansaati.org sitesi yöneticisi Sayın Ahmet Gülşen Bey’e de şükranlarımı iletiyorum. Umuyorum gelecek nesillerin faydalanmasına kaynak teşkil eder.
Saygılarımla Nurettin DERELLİ

 

 



Düzenleyen ahmetgulsen - 11.06.2006 Saat 13:59

 

 

Ahmet GÜLŞEN

http://smmmahmetgulsen.wordpress.com/

 

 

Yukarı Dön

 

 

ahmetgulsen Açılır Kutu Gör
Site Yöneticisi
Site Yöneticisi
Simge
Cansaati.Org Yazı İşleri Sorumlusu

Kayıt Tarihi: 01.10.2003
Şehir: ANKARA
Status: Aktif Değil
Points: 877

 

 

 

 

 

 

Mesajın Direkt Linki Gönderim Zamanı: 22.01.2006 Saat 23:48

 

 

2005 yılında eski versiyonda yapılan yorumlar aşağıdadır.

 

 

 

 

 

 

 
 
Reply author: Ahmet GÜLŞEN
Date: 21/03/2005 09:43:03
Message:
 
 

 

 

 

 

 

 

 
 
 
Sayın Nurettin Derelli Çankırı için yine özveriyle çalıştı, Çankırı için çok faydalı olacağına emin olduğumuz bir mülatı çıkarttı.
 
 
 

 

 

 

 

 

 

Sizler de Sayın Nuri Çelik YAZICIOĞLU ve anlattıklarıyla ilgili duygularınızı bizimle paylaşınız.

 


 

 

 

 

 

 

 
 
Reply author: inandikli
Date: 21/03/2005 10:41:13
Message:
 
 

 

 

 

 

 

 

 
 
 
ÇANKIRI İÇİN YAPILAN EN KÜÇÜK ÇALIŞMAYI DAHİ YÜREKTEN DESTEKLİYORUM.ANCAK BU ÇALIŞMA FARKLI SAYIN NURETTİN DERELİ ABİMİZE ÖZVERİLİ ÇALIŞMASINDAN DOLAYI TEŞEKKÜR EDERİM GERÇEKTEN FAYDALI OLACAĞINA İNANIYORUM
 
 
 

 

 

 

 

 

 
 
Reply author: hasan
Date: 21/03/2005 11:04:33
Message:
 
 

 

 

 

 

 

 

 
 
 
İsmini bir çok sohbetten duyduğum Nuri Çelik Yazıcı Beyi çok merak ediyordum.CHP den milletvekili seçilmesinide aynı şekilde merak ediyordum.Röportajı okuyunca partinin çok önemli olmadığını mühim olanın şahsiyet olduğunu gördüm.Bu görüşmeler çok faydalı.Böyle kıymetli insanları yakından tanımış oluyoruz.Nuri Çelik Yazıcı Beye sağlıklı uzun ömür dilerim.Röportajı yapanları tebrik ederim.Çok samimi bir muhabbet olmuş.
 
 
 

 

 

 

 

 

 
 
Reply author: korgun
Date: 21/03/2005 15:42:10
Message:
 
 

 

 

 

 

 

 

 
 
 
100 tanık projesinin 3. portresiyle yapılan görüşmede bulunduğum için çok mutluyum.
Çankırımız'ı Mecliste bir dönem temsil eden Sayın Nuri Çelik YAZICI pozitif ve rahat bir insan. Rahat derken ,görüşme boyunca içten ve sıcak olduğu kadar "kendisi olarak" cevapladı sorulanları...
Bilhassa yeni neslin tanıması açısından güzel bir tespit oldu.
Değerli Büyüğümüze Yüce Mevladan bende sağlık ve uzun ömürler temenni ediyorum.
Nurettin Abiyede bu güzel röportaj için teşekkür ediyorum.
 
 
 

 

 

 

 

 

 
 
Reply author: milan
Date: 22/03/2005 08:44:13
Message:
 
 

 

 

 

 

 

 

 
 
 
Ben ilk kez buradan öğreniyorum.Çankırı'dan bir CHPli Milletvekili seçildiğinide bilmiyordum.Röportajı merakla okudum.Hasan Abiye katılıyorum.Önemli olan yapılan hizmet.Parti sadece siyaset yapabilmek için bir çatı.Bu şekilde sanırım daha bir çok ismi tanıyacağız.YAZICI Beye uzun ömürler dilerim.Röportajı yapanlarıda kutlarım.
 
 
 

 

 

 

 

 

 
 
Reply author: makav
Date: 22/03/2005 18:46:00
Message:
 
 

 

 

 

 

 

 

 
 
 
İlk bende siteden bu roportajdan öğrenmiş oldum.Açık sözlü bir insan kendisini tanımış olmaktan memnun oldum.Parti çok önemli bişey değilki.Hizmet yapılmış olması önemlidir.Bu memleket hepimizin.
 
 
 

 

 

 

 

 

 
 
Reply author: moz14
Date: 25/03/2005 13:38:22
Message:
 
 

 

 

 

 

 

 

 
 
 
nuri celikyazıcıoğlu ile ilğili söyleşiyi büyük bir zevle okudum.Ben kendisini millet vekili iken tanımadım.Bolu da orman ürünleri sanayiinde müessese müd. yar. olarak çalısırken yanıma geldi.ESKİAHIR KÖYÜ benimde köyüm sayılır çünkü orada çok arkadaşlarım var diyerek,ahmet KAYA,hacı ÖZ,arif ÖZ öğretmenlerimizden hatıralarından bahsetti.Tam halk adamı ve içtenliği ile olaylara yaklaşıyordu.Ben kendisinden etkilendim.O dönemdeki siyasi terçihi hariç tam bir çankırılı hemşehri canlısı bir ağabeyimiz. selam ve hürmetler.Mustafa ÖZ -BOLU
 
 
 

 

 

 

 

 

 
 
Reply author: b_ayhan
Date: 25/03/2005 21:51:34
Message:
 
 

 

 

 

 

 

 

 
 
 
Sayın Ahmet Gülşen'e 100 canlı tanık projemi bahsettiğimde büyük heyecan duymuş ve anonsları yapmıştı. Bende çok heyecanlanmıştım. Aradan uzunca bir zamandan sonra Sayın Derelli'nin konuya sahip çıkması ile böyle güzel değerli röportajlar ortaya çıkmaya başladı. Sayın Hocam Yazıcıoğlu derya gibidir yer ve zaman darlığındanmı bilemem dağarcığından çok küçük şeyler çıkarmış. İlerde daha geniş bir söyleşi bekliyorum kendilerinden. Yakın tarihimizin sosyo kültürel abidesisdir kendileri. Emegi geçenlere sonsuz teşekkürlerimle. Bahattin AYHAN
 
 
 

 

 

 

 

 

 
 
Reply author: Sefer Toruk
Date: 26/03/2005 20:15:11
Message:
 
 

 

 

 

 

 

 

 
 
 
Bu tür insanların mutlaka çok dolu mazileri vardır.Bu sefer çok az resim var.Eleştiri yapmıyorum yanlış anlama olmasın.Röportaj güzel ben sadecene bol resim olsun diye düşünüyorum.
 
 
 

 

 

 

 

 

 
 
Reply author: derelli
Date: 27/03/2005 08:50:27
Message:
 
 

 

 

 

 

 

 

 
 
 
Sayın Toruk,
Öncelikle yapılan mülakata ilginden dolayı teşekkür ediyorum. Yapılan reportajlarda daha çok resim bulunması isteğiniz yerinde bir istektir. Bende aynı şeyleri düşündüğüm için Sn.Nuri Çelik Yazıcıoğlu beye bize biraz resim getirmesini rica ettim. Söyleşi metnini de 3/4 gün önceden kendisine takdim ettim. Artak söyleşi metininin içinde geçen konulara göre uygun gördüğü resimlerin konulması isteği kendine ait.Bize ulaştırdığı birkaç daha resim vardı ancak o resimler kalabalık gruplu resimler olduğu için haliyle kalabalığı resim karesine sığdırabilmeniz için de çok geriye çekilmeniz gerekiyor o zamanda kare içindeki insanların simalarının seçimi çok ama çok çok zorluyor. Hele birde gençlik döneminde bir tanışıklığınız yoksa, ikinci olarak o zamanın fotoğraf makinalarının objektifini şimdiki teknikle kıyaslanması mümkün değil. şimdi aynı topluluğu bir iki metreden çekebiliyorsun. Tekrar ilgine teşekkür ediyorum. Sevgi ve Saygılarımla. Nurettin Derelli
 
 
 

 

 

 

 

 

 
 
Reply author: Ahmet GÜLŞEN
Date: 28/03/2005 07:40:10
Message:
 
 

 

 

 

 

 

 

 
 
 
sayın Sefer TORUK bey, mülakatın baştarafında resim albümü köprüsü var tıklayıp bakabilirisiniz. Yazı içinde çok resim sayfa açılmasını zorluyor.
 
 
 

 

 

 

 

 

 
 
Reply author: imge
Date: 04/04/2005 11:00:52
Message:
 
 

 

 

 

 

 

 

 
 
 
Merhaba,
Ben sitenizi İnternette sörf yaparken buldum. Çankırı'lı değilim, ama sizlerin memleket sevginize hayran oldum. Sn. Ok ve Sn. Yazıcıoğlu'na geçmişe ışık tuttukları için Sn Derelli'ye de böyle güzel bir mülakat gerçekleştirdiği için teşekkür ederim.
 
 
 

 

 

 

 

 

 
 
Reply author: imge
Date: 04/04/2005 11:01:45
Message:
 
 

 

 

 

 

 

 

 
 
 
Merhaba,
Ben sitenizi İnternette sörf yaparken buldum. Çankırı'lı değilim, ama sizlerin memleket sevginize hayran oldum. Sn. Ok ve Sn. Yazıcıoğlu'na geçmişe ışık tuttukları için Sn Derelli'ye de böyle güzel bir mülakat gerçekleştirdiği için teşekkür ederim.
 
 
 

 

 

 

 

 

 
 
Reply author: özkanlı
Date: 08/04/2005 18:38:19
Message:
 
 

 

 

 

 

 

 

 
 
 
çankırı'ya ve eğitime yaptığınız katkılardan dolayı teşekkür eder sevgilerimi iletirim.Eğitim alanında daha nice hizmetlere.
 
 
 

 

 

 

 

 

 
 
Reply author: izencirci
Date: 08/04/2005 20:58:05
Message:
 
 

 

 

 

 

 

 

 
 
 
Bahadır Ağabey
Seni aramızda görmek, Çankırı ya 700-800 km öteden beni çok mutlu etti. Senelerdir görmediğim, çok samimi olmadığım, sadece selamlaşa bildiğim, ama "güler yüzünü" hep hatırladığım ağabeyimi burada görmek bana büyük haz ve mutluluk verdi.
Bahadır ağabeyimiz ve diğer ağabey ve kardeşlerimiz aramızda kilometrelerde olsa, bizi yakınlaştıran bu sitede ne olur arasırada olsa buluşalım. Küçük mutluluklar paylaşıldıkça büyüyor.
Sizler sayesinde Çankırı bize geliyor, yakınlaşıyor.
Ağabeylerim, kardeşlerim (ÇANGIRILILAR) iyiki varsınız...
 
 
 
 

 

 



Düzenleyen ahmetgulsen - 11.06.2006 Saat 14:05

 

 

 

Ahmet GÜLŞEN

http://smmmahmetgulsen.wordpress.com/

 

 

Yukarı Dön










 
  *** SİZİ KUTLUYORUZ *** BUGÜN 1930916 ziyaretçi (4225253 klik) MİSAFİRİMİZ OLDUNUZ ***  
 
haberler haberler


Google Arama
Sitemde Arama
Yaşam ve İnsanlar

İstanbul Servisleri Neden Pahalı ? burakesc
Namaz Kılan Minik ile burakesc
GİMDES Helal Gıda Ramazan Buluşması burakesc
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol