PROF HÜSEYIN YILMAZ'YILMAZ KÜTLE ÇEKİM KURAMI' ÇABUK KAVRAMA' RENKLER'
DENİZLİ LİSESİ
BOSTON MIT ÜNİVESİTESİ PROF
1958 yılında, çalışmalarını yakından takip ettiği, ünlü fizikçi Albert Einstein’in
kendisi kadar ünlü fonksiyon teorisinde eksikler tespit etti
ve bunu bir mektupla ünlü bilim adamına bildirdi.
Ancak mektup ulaşmadan Einstein öldü.
Konuşmalarımız esnasında kendisinin meşhur Prof. Dirac grubundan olduğunu da anladık.
Mart 1977'de neşredilen Bilim-Teknik dergisinin bir sayısında "Esir var mıdır? " sorusuna cevap aranılırken bu zâtın görüşlerine yer veriliyor. Fizik Profesörü Dirac, bu kendi sorusuna müsbet olarak cevap veriyor ve her yeri kaplayan ve hareket halinde bulunan bir elektrik denizi olduğunu ifade ediyor. 112 sayılı Bilim ve Teknik dergisindeki bu yazının devamında, ayrıca esirin kabul edilmesiyle ilmi görüşlerdeki yeni değişiklikler ve ucuz enerji üretimindeki faydalar da anlatılmaktadır.
1910 senesinden itibaren ABD kütüphanelerinde' esir' ile ilgili bütün kitaplar göz önünden kaldırılmış, kütüphanelerin en alt katlarında gözden uzak yerlere gizlenmiş. Çünkü o tarihlerde Einstein "Esir yoktur" demiş. Artık ondan sonra kimse açıkça vardır diyerek makale yazma cesareti gösteremedi. Çünkü bilimsel diye bilinen dergiler bunu söyleyenleri dışlayıp yazılarını yayınlamadılar.
Prof. Dr. Hüseyin Yılmaz dedi ki: "Einstein'ın matematiği zayıftı ve bu yüzden 'alan teorisi' hatalı idi. İşte ben onun bu hatasını buldum."
Denizli Lisesi'nde aldığı matematik temel eğitimi kendisine bunu kazandırmış olmalı...
Yılmaz, bu hatayı ünlü bir bilim dergisinde yayımlayınca
alanında adeta kıyamet koptu.
Bilim dünyası ikiye bölündü ve
Einstein’in kuramına karşı
Prof.Dr. Hüseyin Yılmaz, akademik hayatı boyunca
pek çok başarılı araştırmaya imza attı.
Hatta çalışmalarının bir kısmı sayesinde
insanların renkleri nasıl algıladığının şifreleri çözüldü.
Wikipedia’da yer alan bilgiye göre
2013 yılında kaybettiğimiz Hüseyin Yılmaz,
ömrünün son günlerinde Japon Hükümetinin davetiyle
ülkede, yine üzerine araştırmalar yaptığı ve uzmanlığı bulunan
*‘çabuk kavrama’
konusunda eğitimler veriyordu.
*Emekli olduktan sonra kendisini Japonlar davet edip konferans verdiriyorlardı. Çünkü çabuk kavratma konusunda uzmanlığı vardı. Bu yönünü reklamlarda kullanmak istiyorlardı. Bu husustaki teorisini de çocukken Kur'an kursuna gittiği sıralar Kur'an'ı ezberlerken uyguladığı usulleri esas alarak geliştirdiğini söyledi
*1993 DE KENDİSİNİ ABD DE Z,YARET EDEN GAZETECİ ABDULLAH AYMAZ
AŞAĞIDAKİ MESAJ
KÜLTÜR BAKIMINDAN NASIL SAVRULDUĞUMUZUN
GÜZEL BİR İSPATIDIR.
YÖNETECEĞİNİZ ÜLKENİN
BAŞ OLABİLECEKLERİ AYAKLAR ALTINA ,
AYAK OLABİLECEKLERİDE
BAŞA GEÇİREKSİNİZ.
KURAL BU KADAR BASİTTİR.
DENİZLİ'Lİ ÇOBAN HÜSEYİN
Yetim bir çobandan, bilgisayarlara sesle komut veren profesöre.
.. Cep telefonlarında “Siri”, Google Now ve “Cortana” olarak çoğumuzun duyduğu ve kullandığı “sesle kumandanın” anne babası olmayan Denizli’li bir çoban çocuk tarafından ilk defa yapıldığının etkileyici hikayesidir bu. Paylaşım yapmadan önce internette yapmış olduğum araştırmada hikayenin kahramanının dünya bilim camiasında çok önemli bir yere sahip olmasına rağmen ülkemizde yeterince tanınmadığını ve sahip çıkılmadığını görmek doğrusu beni çok üzdü. Hikaye 1936 yılında Denizli Acıyapam ilçesinde görevli öğretmenlerin pikniğe gitmeleriyle başlıyor. Öğretmenler piknik yaparken keçilerini otlatan çobanlık yapan bir çocukla karşılaşırlar. Çobanı davet edip çay ikram ediyorlar ve ismini soruyorlar. Çoban çocuk isminin Hüseyin olduğunu söylüyor. Hüseyin’e öğretmenler yanlarındaki gazeteyi verip okumasını istiyorlar. O tarihlerde okuyanların sayıları o kadar az ki diplomalarını valiler imzalıyorlar. Hüseyin gazeteyi eline almayı red ediyor ve hiç okula gitmediğini söylüyor. Peki yaşın kaç diyorlar. Yaşım 12 diyor Hüseyin. Niye okula gitmedin diye soruyorlar. 3 yaşımda annemi kaybettim, 11’imde de babamı kaybettim diyor. Öğretmenler Hüseyin’e bazı sorular soruyorlar, Hüseyin’in çok zeki bir çocuk olduğunu anlıyorlar. Hüseyin’e mutlaka ama mutlaka okuması gerektiğini söylüyorlar. Öğretmenlerin verdiği destek ve heyecan ile Hüseyin Denizli’de parasız yatılı okumaya başlıyor. Bir süre sonra katıldığı matematik yarışmasında Hüseyin’e bir kitap hediye ediliyor. Hüseyin kendisine hediye edilen bu kitabı sabaha kadar okuyor ve bitiriyor. Ertesi gün fen bilgisi öğretmenine geliyor ve diyor ki, “Öğretmenim, bu kitapta eksilik var”. Öğretmen şaşırıyor. Çünkü Hüseyin’in bahsettiği eksiklik “Görecelilik Teorisi” hakkındadır. Söz konusu teorinin önemli bir parçasının kitapta olmadığını fark ediyor Hüseyin. Öğretmen konuyu İstanbul Teknik Üniversitesinde kendi hocası rahmetli fizik profesörü Nusret Kürkçüoğlu’na mektupla iletiyor. Prof Nusret hocadan şöyle bir yanıt geliyor; “Hüseyin liseyi bitirince İstanbul Teknik Üniversitesi Elektrik Mühendisliğine gelsin!” Hüseyin 1948 yılında Denizli Lisesini bitirince İstanbul Teknik Üniversitesi Elektrik Mühendisliğine gider. Hüseyin orada da birtakım çalışmalar yapıyor ancak yaptıklarını oradaki hocaların çoğu da anlayamıyor ve bunları bilse bilse dünyanın en büyük teknik üniversitesi Amerika Boston kentindeki Massachusetts Teknoloji Enstitüsünde (MIT) görevli Prof. Dr. Morse bilir deyip ona gönderiyorlar. Prof. Morse’dan da, şöyle bir yanıt gelir: “Hüseyin’in bu yaptığını 5 sene önce bir grup buldu, ama bunu Hüseyin’in tek başına bulması olağanüstü bir şey. Biz Hüseyin’in tüm masraflarını karşılayacağız, Amerika’ya gelsin” Yıl 1952 Hüseyin yüksek elektrik mühendisi oluyor. Anne yok, baba yok. Köyünün insanları son derece fakir. Bir gazete kampanya yapıyor ve o destekle Hüseyin’i bir gemiye bindiriyorlar ve Amerika Boston’a gönderiyorlar. Hüseyin MIT’te Prof Morse’un karşısına geçiyor. Morse Hüseyin’in tez hocası olacak ama Hüseyin’in İngilizcesi de çok iyi değil. Anlayamıyor pek Morse’un dediklerini. Hocasına; “Write on the blackboard” diyor. Prof. Morse da Hüseyin’in tez konusu olacak konuyu tahtaya yazıyor ve Hüseyin de bunu defterine geçirip üniversiteden ayrılıyor. MIT’te genelde tez konuları 5 senede, 9 senede bitirilebiliyor olmasına rağmen Hüseyin tez konusunu 3 ay sonra bitirip hocasının karşısına çıkıyor. Prof. Morse birkaç gün sonra tezi inceleyip Hüseyin’i çağırıyor. “Senin tezin bitti. Ancak burası MIT. Biz burada böyle hemen doktora diploması vermeyiz. Sen git istediğin dersleri al, 2 sene sonra gel” diyor. Hüseyin 2 sene sonra doktorasını alıp bu kez Princeton üniversitesine gidiyor ve orada “Albert Einstein” ile birlikte çalışıyor. Birkaç yıl sonra Boston’a geri dönüp icatları destekleyen bir firmada çalışmaya başlıyor. Burada “bilgisayarlar ile konuşmanın onlara talimat vermenin çalışmalarına” başlıyor. “Sesle kumanda edilen bilgisayarı” ilk defa 1960’ların başında Hüseyin Yılmaz yapıyor. İşte anne babası olmayan Denizli’li bir çoban olan Hüseyin’in “Cevherini fark edip, elinden tutan” değerli öğretmenler sayesinde bugün cep telefonlarımız söylediklerimizi anlayabiliyorlar. Aslında bu şunu gösteriyor, Allah bütün ırklara, bütün uluslara adil davranmıştır. Yüksek IQ’lu çocuklar bütün uluslara eşit bir şekilde verilmiş. Önemli olan bu çocukların ülkenin kalkınmasına, insanlığın gelişmesinde onları nasıl kullanabiliriz. Çoban Hüseyin’i o dağ başında “bilgili, duyarlı, müspet ve çağdaş ilme odaklı öğretmenler” görmeseydi, sahip çıkmasalardı dünyaca ünlü Prof. Hüseyin olmayacaktı. Bizim Anadolu’muzda böylesine cevher çok güzel çocuklar var. Ama onlara odaklı bir güçlü bir sistem olmalı. Yeter ki bu güzel insanlara sahip çıkabilelim.
Dr. Ömer Sümer Kaynaklar:
TRT Radyo-1, Sivil Toplumun Gücü programı, 24.02.2017 Geçmişten Günümüze Denizli – Sayı:8, Cafer Sadık Abalıoğlu Eğitim ve Kültür Vakfı http://dergi.csavakfi.org.tr/sayilar/sayi8/index.html#14 Vikipedi: https://tr.wikipedia.org/wiki/Y%C4%B1lmaz_k%C3%BCtle_%C3%A7ekim_kuram%C4%B1
Denizli’ nin Acıpayam İlçesi, Yumrutaş Kasabası’ nda 1924 yılında doğan Hüseyin YILMAZ,
İstanbul Teknik Üniversitesi Elektrik Fakültesi’ ni bitirmiş, Amerika Boston Mit Üniversitesi Fizik Profesörlüğüiçin Amerika’ ya davet edilmiştir.
Amerika başta olmak üzere, birkaç ülkenin üniversite ve araştırma kuruluşlarında bilimsel çalışmalar yapmış, Einstein´in fonksiyon teorisini çürütmüş, bilim dünyasında yankı yapmış birçok teori geliştirmiştir.
Einstein’ in“Gravitasyon Teorisi ve General Relativity (Genel Görelilik) Teorisini”değiştirmiş,
Newton’ un Işık Teorisini tamamlamış,ExperimentalPsycology’ nin temel kanununu bulmuş,
Quantum Mekaniğinde bazı hesaplamaların nasıl yapıldığını göstermiştir.
Teorisi ilk defa olarak canlı bir mahlûkun rengi nasıl gördüğünü izah etmektedir.
Bu matematik bir usul ile ilim tarihinde ilk defa olarak tespit edilmiştir. Denizli’ nin yetiştirdiği başarılı örnek insanlar arasında olan Türk İlim dâhisi Prof. Dr. Hüseyin YILMAZ,
dünyada sayılı bilim adamlarından biri olmuştur.
Einstein'ın Kütle Çekim Dalgalarını Kanıtlayan 3 Bilim İnsanı Nobel Fizik Ödülü'ne Layık Görüldü!
Nobel Fizik Ödülü yapılan resmi duyuruyla bu yılki sahiplerini buldu. Rainer Weiss, Barry C. Barish ve Kip S. Thorne'un paylaştığı ödüle layık görülen çalışma temelde yer çekimi dalgaları üzerine. Kim bu bilim insanları ve çalışmaları dünya için ne ifade ediyor? Gelin, Nobel'in 2017 yılında sahibi olan çalışmaya ve değerli ekibine bir yolculuk yapalım.
Üç bilim adamının ortak yürüttüğü LIGO deneyi onları Nobel'e ulaştıran çalışma.
Bu çalışma Albert Einstein tarafından geçtiğimiz yüzyıl üzerinde çalışılan uzay-zaman düzlemindeki dalgalanmaları keşfederek büyük yankı uyandırdı.
Aslında ödüle layık görülen çalışmanın yürütücüsü MIT profesörü olan Rainer Weiss. Ödülün yarısını o, diğer yarısını ise Kip Thorne ve Barry Barish alacak.
Weiss'ın ödülün büyük kısmına sahip çünkü çalışmanın konsepti, yürütülüş şekli ve fonlanması üzerine büyük emeğe sahip olduğu düşünülüyor.
Teorik fizikçi Kip Thorne, kitlelere bilimi sevdiren Carl Sagan ve Stephen Hawking'le uzun süre çalışmış bir bilim insanı.
Ayrıca Thorne, Christopher Nolan'ın bilim kurgu filmi Interstellar'ın da yapımcıları ve danışmanları arasındaydı.
Barry Barish parçacık fiziği üzerine yıllar boyu araştırmalar yaptı. LIGO projesi 1994'te başladığında çalışmanın ikinci direktörüydü, o dönem sezilen riskler sebebiyle proje iptal edilmişti.
LIGO deneyleri burada yapıldı, hala da çalışmalar devam ediyor. Peki bu deneyler sonunda keşfedilen yer çekimi dalgaları ne anlama geliyor?
Daha önce söylediğimiz gibi Albert Einstein'ın Genel Görelilik Teorisi ile sorduğu soru yanıtlanmak için uzun zaman bekledi. Bu soru şuydu: Kütlenin hareketleri uzay-zaman düzleminde bir etki yaratır mı?
LIGO deneyi geçtiğimiz yıl, bu sorunun 100. yılında sorunun yanıtını buldu. Kütle çekim dalgaları keşfedildi!
2001'de faaliyete başlayan LIGO 2010 yılında herhangi bir pozitif veriye ulaşamamış ve daha gelişmiş ekipmanlarla güncellenmişti. Bu deneyi yapmak için görseldeki gibi T gibi görünen fakat gözlemlendiği kısmıyla L şeklinde tüpler kullanıldı.
Bu tüplerin uçlarındaki ayna benzeri yansıtıcıların barındırdığı Lazer ışınları sürekli sekiyor ve aynı alanda salınım gerçekleştiriyor. Toplamda 400 salınımın ardından birleşim noktasında bulunan ayırıcıda kesişerek deneyin ilk kısmı tamamlanıyor.
Burada birçok tur gerçekleştiren ışınlar deneyi 400'er kere kendi içlerinde tamamlayarak daha hassas bir ölçüm sağlanmasına yardımcı oluyor.
Burada araştırılan, birleşim noktasında kesişen ışınların nasıl bir görüntü ortaya çıkardığı.
400 gidiş geliş gerçekleştiren ışınlar köşe noktasını oluşturan dedektörde buluştuğunda eğer dalgalarda bir değişiklik olmadıysa birbirlerini dengeliyorlar. Tüplerdeki olası boyut farkı ise kesişim sırasında dengelemeyi engelliyor, bir desen oluşmasını sağlıyor.
Yapılan deneyler sonucunda işte bu iki birleşme sonucunda kara delikler oluşturan patlamaların varlığı keşfedildi.
Neredeyse 62 güneş kütlesinde olduğu hesaplanan bu kara deliklerin deneysel hesaplanışı aslında sadece bir olasılık hesabı değil. Bilim dünyasında uzun yıllar boyu üzerinde çalışılan ve tartışılan kara deliklerin varlığı kesin ve bir de Nobel Ödülü ile kanıtlanmış durumda.
Ne dersiniz, bir gün bir fizik Nobeli de bizden çıkar mı?