Irak'ta Kürdistan Bölgesi Diyanet İşleri Başkanlığı Yahudi İşleri Müdürü Şerzad Ömer Mamsani, kendilerini öncelikle“Kürt”, daha sonra “Yahudi” olarak gördüklerini söyledi. Kuzey Irak'taki Barzani yönetiminin yarı resmi yayın organı Rudaw'a konuşan Şerzad Ömer Mamsani, Tevrat’ta “Kürdistan’ın, insanlığın ilk yeri” olarak belirtildiğini ve“Bağımsız Kürdistan’ın çok yakında kurulacağını” ifade etti. Mamsani, "her Kürt 8 sülale öncesini araştırırsa ya Zerdeşttir (Zerdüşti) ya da Yahudi’dir" dedi.
Şerzad Ömer Mamsani Rûdaw’ın sorularını şöyle yanıtladı:
Bize Kürdistan Bölgesi’ndeki Yahudileri anlatır mısınız?
Kürdistan’ın en eski ve ilk dini Yahudilik’tir. 4 bin yıl öncesine dayanıyor. Tanrı, Tevrat’ta Dicle-Fırat arasından (Mezopotamya) ‘mukaddes bir yer’ olarak söz ederek, “7 gün 7 gecede dünyanı kurdum. 3’üncü günde de Dicle-Fırat’ta insanı yarattım”diyor.
Diğer bir bölümde ise Tanrı,” Ey İsrailoğulları, Tanrı’ya sırtınızı çevirdiğiniz için, Tanrı’yı tekrar tanımanız için sizi Asur İmparatorluğu aracılıyla Habur’a sürdüm!” deniliyor. Habur neresi? Habur, Kürdistan! Bir diğer anlamda Tanrı’yı tanıması için Kürdistan’a sürülüyorlar.
Ayrıca başka bir bölümde de Tanrı İbrahim’e seslenerek, “Ey İbrahim, Asuriler’in zulmünden dolayı zorda kalma. Asur İmparatorluğu’nu yok etmesi için Med İmparatorluğu’nu önüne çıkartacağım” diyor. Tanrı çok açık bir şekilde Med İmparatorluğu’ndan sözediyor. Tarihi okuduğumuzda görüyoruz ki Kürt Med İmparatorluğu, Asur İmparatorluğu’nun yıkılmasına sebep olur.
Yani Tevrat’ta Kürdistan, “İnsanlığın ilk yeri olarak belirtiliyor. Sayı bizim için önemli değil, önemli olan tarihsel ve kültürel açıdan var olmasıdır. Kürt milleti hiçbir zaman Yahudilik’e karşı bir düşmanlık gütmedi. Bir arada yaşamaları ise benim sözlerimi doğruluyor. Aile olarak da İki çeşit aile bulunmaktadır Yahudi kökenliler (yaklaşık 400-430 aile var) melez Yahudiler’den ise (anne veya babası Müslüman) tam sayı bilinmemekle birlikte yaklaşık bin aile var.
İsrail’de ne kadar Kürt var?
Dört parçadan yaklaşık 320 bin Kürt Yahudi bulunmaktadır. Orada da hepsi birbirine kenetlenmiş durumda.
8 SÜLALE ÖNCESİNİ ARAŞTIRIRSA
Neden Kürdistan Bölgesi’nde Yahudiler’in belli bir yerleşim yeri yok?
Çünkü, Kürt Müslümanlar, Arap ve İranlı Müslümanlar gibi şovenist değil. Kürt Müslümanlar liberaldir. Siyasi Müslümanlar’dan sözetmiyorum tabii. Müslümanlar ile Yahudiler arasında haram-helal gibi da ortak noktalar da var. Bazı Müslümanlar, Yahudiler’in din değiştirmek için geldiğini düşünüyor. Biz de diyoruz ki, korkmayın, Yahudi ne din değiştirebiliyor ne de başka bir dinden birini kabul edebiliyor. Bu da işin güzel tarafıdır diyoruz. (Gülerek...)
Az önce “melez” Yahudiler’in de olduğunu söylediniz?
Evet vardır! Melez ve saf Yahudiler’dir. Ancak ben diyorum ki, her Kürt 8 sülale öncesini araştırırsa ya Zerdeşttir (Zerdüşti) ya da Yahudi’dir.
Kürdistan Bölgesi’nde farklı inanç ile etnik gruplara ait dernek ve kurumlar var. Yahudiler’in de derneği var mı?
Dünyadaki tüm Yahudiler’i ve tüm dinlere sahip Kürtler’i kapsayan derneklerin yanısıra, Kürt - Yahudi Dostluk Derneği adı altında dernekler de bulunmaktadır. Resmi olarak da ilk defa, 2 ay önce Kürdistan Bölgesi Diyanet İşleri Bakanlığı Yahudi İşleri Müdürlüğü olarak kurulduk.
Yahudiler’in Kürdistan’daki diğer inanç ve gruplara bakışı nasıl?
Öncelikle, bizler Yahudilik ve diğer dinler arasında dostana bir ilişkinin olmasını, diğer dinlere karşı tehdit oluşturmadığımıza dair kendilerine güven vermek istiyoruz. Örneğin; Keldani, Asuri, Türkmenler ile Ezidi, Müslüman, Zerdeşti ve Kakayi inançlarıyla aramızdaki ilişkilerimizin iyi olması halinde birlikte büyük işler yapabileceğimize inanıyoruz. Birbirimize torelans göstermemiz çok önemli. Kaldı ki, Kürdistan’da Arap kültürü ve siyasetiyle bakanlar dışında, Yahudiliğe olumsuz bakılmıyor.
Bakanlık bünyesinde size karşı bakışları nasıl?
Kürdistan Bölgesi’nde bulunan 8 inancın temsilcisi, KürdistanBölgesi Diyanet İşleri Bakanlığı bünyesinde bulunuyor. 2015 yılının Nisan ayında çıkan “Azınlık Hakları Yasası” gereği, Kürdistan’da dini bir inanca sahip tek kişi dahi olsa, Diyanet İşleri Bakanlığı bünyesinde temsilcilik açabiliyor. Ayrıca Kürdistan’daki Müslümanlar ile Hristiyanlar dünyadaki diğer bazı Müslüman ve Hristiyanlar gibi şovenist bir ruha sahip değiller.
Bazı faşistler ve şovenistler de olabilir. Tanrıya şükür böyle bir şey görmedik. Hatta bakanlık bünyesinde ilk müdürlüğümüzü açınca bize “Kürdistan’ın Yahudiler”i denildi. Biz de kendilerine böyle bir tanımı kabul etmediğimizi söyledik. Bize “Kürt Yahudiler” denilmesini istedik. Çünkü, herşeyden önce kendimizi “Kürt” daha sonra “Yahudi” olarak görüyoruz.
PKK HAKKINDA DÜŞÜNCELERİ
Kürdistan Bölgesi’ndeki Yahudiler’e ait tarihi mekanlar için çalışmalarınız var mı?
Evet! Burada bulunan dini mabedlerimizin, mezarlıklarımızın, mahallelerimizin yanısıra, aralarında Naho, Danyal, Üzer ve Yunus peygamberimizin de bulunduğu mezarlarına yönelik çalışmalar yapıyoruz. Hükümetin de tarihi ölümden kurtarmak istediğini bildiğimiz için, sözkonusu yerleri restore etmesini isteriz. Hükümetin tüm dinlere yardım ettiği gibi bizlere de yardım edeceğine inanıyoruz.
Ayrıca Kürdistan Bölgesi Turizm Müdürlüğü’nü ziyaretimiz sırasında da Yahudiler’e ait tarihi yerlere turizm tanıtım kataloğunda yer verecekleri sözünü aldık. Hükümet için de bizim için de oldukça sevindiricidir. Özellikle Sayın Neçirvan Barzani bu konularda çok hassas olup ciddi çalışmalar yürütüyor.
Yahudiler savaşın meydana geldiği yerlerden uzaklaştı. Kürdistan Bölgesi’nde fazla Yahudi yok. Geçmişte Kerkük’te bazı olaylar yaşandı. Neyse ki o günler geride kaldı. Ayrıca burada mesele sadece IŞİD değildir. Kültür meselesidir. 1941’de katliamlar yapıldı. Feyli Kürtleri’ne ve diğer inançlara da katliam yapılarak, mallarına el konulup İran’a sürgün edildiler. IŞİD, Kürtler için isim olarak yeni olabilir, ancak sürpriz değildir. Şiddet kültürü var oldukça Ortadoğu’daki milletlerin hayatı her zaman tehlikededir.
“Bağımsız Kürdistan Devleti” devleti hakkında ne düşünüyorsunuz?
Dünyanın neresinde olursa olsun tüm Kürt Yahudiler, Kürdistan’ı ilk ülkeleri olarak görüyor. Devletimiz olmaması demek, dinimizin, ekonomimizin ve yaşamımızın da olmayacağı anlamına gelir.
Şu anda tüm dünyanın yerine savaşıyoruz. Madem kahramanız, buyursunlar devletimizi kurmamıza destek versinler. Devlet uluslararası destek ve bizlerin birbirimizi kabul etmemizle kurulur. Kürtler şu anda tüm dinleri bağrına basarak devlet olmaya çalışıyor.
Nasıl ki bir dağı Tanrı yarattıysa Kürtler’i de Tanrı yarattı. Kürt Devleti’nin çok yakın olduğuna inanıyorum. Çoğu Kürt’ün gözünde onu görebiliyorum. Şimdiye kadar milletine ihanet eden bazı Kürtler’in bile artık bakışlarında onu görebiliyorum. Nasıl ki, İsrailliler bir olup kendi devletlerini kurup adına da “İsrail” dedi. Biz de tüm Kürtler’in böyle olmasını istiyoruz.
PKK hakkında düşünceniz nedir?
Bizim için bir tek Kürt vardır. O da, Bağımsız Kürdistan Devleti’ne, kutsal marşımız olan “Ey Raqib”e ve Kürdistan Bayrağı’na inanan her Kürt, bizim canımız, yüreğimiz ve ruhumuzdur. Bu saydıklarıma karşı olanları ise ne dostumuz, ne de Kürt olarak kabul ediyoruz.
Kürdistan Bölgesi’nde yaşanan iç sorunlar hakkında fikriniz?
İç sorunlar her zaman vardır. İsrail’e baktığımızda da iç sorunlar yaşanıyor. Ancak hepsi bir olup devleti korumak adına çalışmalar yürütüyor. Kürdistan’da Başkan Barzani ulusal bilince sahip köklü bir tarihten geliyor. Dolayısıyla Kürt Devleti için Başkan Barzani eşsiz bir güçtür. Hiçbir partinin dostu değilim. Onun reklamını da yapmıyorum. Ancak Başkan Barzani’nin de “Kürdistan Devleti” için gösterdiği emeği gözardı edemeyiz. Başkan Barzani var olduğu sürece, Kürdistan Devleti’nin kurulmasına yönelik hiçbir engel olmayacaktır.
MEHDİ ZANA
DİYARBAKIR BLD BŞK
"Kürtler İslam'a girince kaybetti" sözü tepki çekince geri adım atan Mehdi Zana, bu kez Kürtlerin "kılıç zoruyla ve yanlışlıkla" Müslüman olduğu tezini savunuyor.Devrimci Doğu Kültür Ocakları ile başlayan siyasi hayatı, Mehmet Mehdi Zana'yı bir kısım Kürtler arasında popüler hâle getirdi. Uzun süre 'Kürtçülük' suçundan cezaevinde yattı. Diyarbakır Cezaevi'nde kaldığı sırada kendisine takılan Halo (dayı) lakabı daha sonra yaygınlaştı. Şimdi birçok Kürt onu 'Halo Mehdi' diye anıyor. Bir dönem Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevini de yürüten Mehdi Zana, 10 yıl boyunca İsveç'te yaşadıktan sonra Diyarbakır'a gelip yerleşti.
Sümerler de Kürt, biz yanlışlıkla Müslüman olduk
-Yoksa Sümerler de Kürt mü?
Evet Sümerler Kürt'tür. Türk değildir. Ama bu konuyu da çarpıtmışlar ve yanlış bilgilendirmeye gitmişler. Dünyada aşiretten devlete ilk geçen Sümerlerdir. Mezopotamya boşuna medeniyetlerin beşiği olmamıştır. Mezopotamya'da da Kürtler her zaman önemli bir halk olmuşlardır. Büyük bir tarih oluşturup yaşamışlar. Bu yüzden Mezopotamya'da etkili olan Sümerler Kürt'tür.
-Daha sonra Kürtler nasıl bir duruma geldiler?
Osmanlılar, İranlılar ve Arapların fetihleri Kürtlere çok zarar verdi. Bir bütün hâlinde yaşayan Kürtler dağınık hâle geldi. Ondan sonra da doğru düzgün bir devlet olamadılar. Ben bu yüzden Irak Kürdistan'ındaki Kürt devletini çok anlamlı buluyorum. Bu, Kürtlerin yeniden dirilişi ve zafer kazanması demektir. Ve Kürtler bu zaferi sonuna getirmeyi başarmışlardır. Artık orada bir Kürt devleti var.
-Bir söyleşinizde 'Kürtler İslamiyet'i kabul ettiklerinde kaybettiler' dediniz. Bu söylediğinizi nasıl anlamak gerekir?
Aslında tam olarak öyle demek istemedim. Doğrudur, Kürtlerin İslamiyet'e geçmesiyle birlikte önemli kayıpları oldu. Ama bunun sebebi dinde değildi. Dini yozlaştıran kişilerin Kürtleri kullanmasındaydı. Müslüman bir aileden geliyorum, Silvan şeyhlerinin torunuyum. Ama öncesinde benim de dedelerim Müslüman değildi. Kürtler yanlışlıkla Müslüman oldu. Kılıçla, tüfekle üstümüze geldiler, 'kelime-i şehadet getir' dediler, dedelerimiz de şehadet getirerek Müslüman oldu. Kürtlerin Müslümanlığı böyledir.
-Kürt olduğu söylenen Salahaddin Eyyubi de kılıç zoruyla mı Müslüman oldu?
O kendisini delice İslamiyet'e adamış biriydi. Kürt ve adil bir hükümdardı. Ordusunda her dinden ve milletten insanlar vardı. Avrupa onun fetihlerinden rahatsız oldu. Hâlâ rahatsızlar. Ama o öldüğünde cebinde çok az bir parası vardı. Halkına hizmet etmişti.
-Kürtler en çok hangi dine mensuplar?
Din sonradan gelmiş. İnsanlar birbirinden ayrılmış. İnsanları din ayırdı; Ermenileri, Hıristiyanları, Yahudileri. İnsan olana hürmet etmek lâzım. Dinine saygı duymak gerekir. Kürtler önceden en çok Zerdüşt'tü. Yezidi, Yahudi, Keldani, Hıristiyan olanları da vardı. Ama İslamiyet'le Müslüman oldular ve şu anda en çok Müslüman Kürt var. Yalnız şunu da söylemek gerekir; Kürtlerin asıl dinleri Zerdüşt'tür.
Değerli Dostlar! Kürtler ve İslamiyet başlıklı ikinci yazımızla karşınızdayız. Bu yazımızda Kürtlerin İslamiyet’e yaptıkları bazı hizmetleri konu edineceğiz.
Hz. İbrahim (a.s.)[1] zamanından beri Kürtler tevhide hizmet ede gelmişlerdir. Hicretin 18. Yılından başlayarak evvela Arapların hemen yanı başındaki Irak ve Suriye’nin kuzey bölgelerinde meskun olan Kürtlerin İslamlaşmaya başladığı ve o zamandan beri Kürt olarak bulundukları gerçeğini de bütün tarihçiler kaydetmektedirler. Böylece Araplardan sonra Müslümanlığı kabul etmeye başlayan ikinci millet Kürt milleti olmuştur.[2]
Tarihte Cezire diye anılıp Türkiye Kürdistan’ının da büyük kısmını içine alan bölgenin fethi kısaca şöyle anlatılmıştır: “Hz. Ömer (r.a.) Dönemi’nde Cezire bölgesi fetihler kapsamına alındı ve komutan olarak İyaz b. Ğanm görevlendirildi. Sonuçta Müslüman ordular, önlerinde açılan Cezire Bölgesi’ni hicri 16 ile 19 yılları arasında ele geçirdiler. Cezire’yi ele geçiren İyaz b. Ğanm h. 20 de vefat etti. H. 21 de Cezire’nin yöneticisi Umeyr b. Sad idi. H. 22 senesinde Ömer b. Süraka bölgede görevlendirildi. Bu yıl Hz. Ömer bölge üzerinden Azerbaycan’daki fetihlere yardımcı olması için Habib b. Mesleme’yi görevlendirdi. Kendisi bile Cezire’ye gidip iki ay kalmayı düşünüyordu. Sonuçta; H. 19 da İyaz b. Ğanm tarafından hızlı bir şekilde ele geçirilen bölge bundan sonra merkezden atanan valiler ile yönetilmeye başlanmıştır.”[3]
Futuhu'l-Buldan'da (s.208) bildirildiğine göre, Kürtlerin bulunduğu bölgelerden Ruha/Urfa, Harran, Meyafarkin, Hasankeyf, Mardin, Amed/Diyarbakır, Nusaybin gibi bölgeler, savaştan sonra sulh yoluyla fethedilmişlerdir. Bu fetihler, Hz. Ebu Ubeyde'nin görevlendirdiği büyük komutan İyad b. Ganem tarafından hicrî 19-20. yıllarında gerçekleşmiştir. Buna göre, Kürtlerin, memleketlerinin Hicaz bölgesine yakın olmasının da etkisiyle, bu dönemde Müslüman olduklarını söylemek mümkündür.[4]
Bölgenin çok kısa sürede fethinin sebebini tarihçiler, Bizans ve Sasani İmparatorluklarının bölge halkına yaptıkları zulme bağlamaktadırlar. Nitekim Mehmet Azimli’nin Belazuri’den yaptığı aktarmaya göre fetihler sırasında bölge halkı şöyle demiştir: “Başımızda Ortodoks külahı görmektense, Müslüman sarığı görmeyi yeğleriz.”[5]
Bölge fethedilirken halk direnmemiştir. Sadece Diyarbakır merkezde yani Amed kalesinde küçük bir direniş olmuş, buna rağmen bölge ele geçirildiğinde savaş kuralları uygulanmamış, yerel halktan bir kayıp olmamıştı. Bölge barışla fethedilen Edessa (Ruha) halkıyla yapılan anlaşmanın şartlarıyla İslam’a bağrını açmıştır.
Ruha anlaşmasına göre İyaz b. Ğanm tarafından Urfa’lılara verilen emanname şöyledir: “Esirgeyen ve Bağışlayan Allah’ın adıyla. Bu vesika Ruha halkına ve Piskoposuna hitaben yazılmıştır. Ergenlik çağına gelen erkeklerden kişi başına bir dinar ve iki müd/avuç buğday ödemek şartıyla, şehrinizin kapısını açtığınız takdirde canlarınız mal mülkleriniz ve size tabi olanlar emniyet içinde bulunacaklardır. Bu koşullardan başka, yollarını kaybetmiş yolculara yol göstermek, köprü ve yolları onarmak, Müslümanlara dostluk göstererek onlara iyi nasihatlerde bulunmak da bir görev olarak, size yükletilmiştir. Bu vesikanın doğruluğuna Allah şahittir. Allah’ın şahitliği yeter.”[6]
Kürtler’in İslamiyet’e hizmetleri İslam’ın ilk asırlarından itibaren başlamıştır. Kürtler özellikle Selahaddin-i Eyyubi komutanlığında İttihad-ı İslam’ı esas alarak din ve cihad için Mısır’a, Sudan’a, Cezayir’e, Lübnan ve Filistin’e diğer taraftan Keşmir, Hindistan ve Afganistan’a kadar yayılıp hudut bekçiliklerini deruhte etmişlerdir.[7] Özellikle Haçlılarla mücadeleleri tarih tarafından altın harflerle yazılacak değerdedir.
Kürtlerin çalışmaları sonucu İslam’a girmiş toplumlardan biride bugün Budistler tarafından vahşice bir katliama maruz kalmış bulunan Arakan Müslümanlarıdır. Bu konuda Mazlum-Der tarafından yapılan 2. Kürt Forumuna katılan Araştırmacı İbrahim Sediyani şu bilgileri vermektedir: “Arakan coğrafyası ve Rohingya toprakları ve bugünkü Bangladeş, 8. yy’ da Asya’nın tâ ortasındaki o topraklara giden Kürt tüccarlar tarafından İslamlaştırılmıştır. Bunlar tüccar ve aynı zamanda tebliğci idiler. Bir kısmı Kürdistan anayurdundan, Van’dan, Diyarbekir’den, Botan’dan, fakat önemli bir kısmı da Yemen topraklarından idiler.
Bölgede İslamî tebliğat çalışmaları yapan ve oradaki halkları “Müslümanlaştıran”
bu Kürtler, o topraklara “Rohingya” ismini verdiler. Neden bu ismi verdiler? Çünkü onların doğu tarafında gittikleri en uzak topraklardı, “en doğu” topraklardı. Arakan için bugün hâlâ kullanılan “Rohingya” ismi, öz be öz Kürtçe bir isim ve“Güneşin Doğduğu Ülke” demektir.”[8]
İslam Alemini kasıp kavuran ve birçok alim tarafından Yecuc ve Mecuc olarak kabul edilen Moğollar İslam Alemini taru-mar edip katliamlar yaptıklarında onlara karşı ilk direniş bayrağını açan kişi, Diyar-ı Bekr Emiri Kürd Hüsameddin Baycar oldu.[9] Hüsameddin Baycar’ı daha sonra diğer beylikler takip etmiştir.
Kürtlerin İslam’a alimler bazında hizmetleri konusunda Erdoğan Alparslan şu bilgileri aktarmaktadır: “Kürtler sadece İslam’ı Batının saldırılarına karşı korumamıştır aynı zamanda İslam dünyasına çok büyük âlimlerde kazandırmışlardır. Bunlar arasında edebiyat, fen, coğrafya ve İslami ilimlerde ün yapmış birçok Kürt ulema var. Bunlardan sadece en önemlilerine yer vereceğim. İslam felsefesinin önemli bir filozofu İşrakilik fikir akımının kurucusu Şahabeddin Sühreverdi, Sühreverdi’nin torunu Fatih’in hocası Akşemseddin, hem Fatih’in hocalığına yapan hem de dönemin Şeyhülislamlığını yapan Molla Gorani, Kanuni döneminde şeyhülislamlık yapan Ebu Suud Efendi, Robotik bilimin babası ve sibernetik üzerine çalışmalar yapan Kürt-İslam alimi Ebu’l-İzz bin İsmail Er-Rezzaz El-Cezeri. XX. yüzyılın en büyük Kürt-İslam alimi ve Risale-i Nur yazarı Bediüzzaman Said-i Kurdî, Astronomi, botanik, metalürji, coğrafya, matematik ve tarih gibi çeşitli alanlarda çalışmalar yapmış ve ünlenmiş Ebu HanifeAhmed bin Davud Dinaweri, ünlü tarihçi İbni Xelikan (İbni Hallikan).
Bunların dışında şu şahıslarda Kürt-İslam medeniyetine önemli katkılar sunmuşlardır:
El-Kamil Fi’t Tarih’in yazarı İbnu’l-Esir, Matâli’nin sahibi Sirâcuddin El-Urmevî, ünlü muhaddis Mukaddime-i İbn Salâh müellifi Takiyuddin İbn Salâh Abdurrahman Eş-Şehrezorî, ünlü kıraat alimi Ebu'l-Hayr Muhammed El-Cezeri, Ebu İshak Eş-Şehrezorî, Vefeyâtu'l-A'yân sahibi ünlü, Ahmed El-Hakkari, Orhan Gazi devrinin müftüsü Tacuddin El-Kürdî (Hayreddin Paşa), Muhammed bin Abdürresul El-Berzencî (Medine'de ölmüştür. Bu zattan sonra 1930'lu yıllara kadar Mekke ve Medine'de Şâfii müftüleri/kadıları hep Berzencî ailesinden çıkmıştır) , Seyyid Abdülkerim El-Berzencî, Muhammed bin Adem El-Kürdi El-Bâlekî, Kâtip Çelebi’nin hocası / Ayasofya müderrisi Kürt Abdullah Efendi, İmam-ı Sultanî ve Boğaziçi'nde Vâniköy'e adını veren Vânî Mehmed Efendi, Buhari mütercimi Babanzâde Ahmed Naim, Büyük Şafii fakihi Molla Muhyiddin El-Havilî. Mısırlı ünlü şair Ahmed Şevkî, Ezher Ulemâsından Mahmud Abbas El-Akkad ve Necmeddîn Emin El-Kürdî, ünlü Hâfız Abdülbâsıt Abdüssamed vs. Yukarıda gördüğünüz gibi Kürtler İslam medeniyetine önemli katkılarda bulunmuşlardır. Kürtler İslam dünyasının sadık, fedakar öksüzleridir.”
Değerli dostlar elbette İslam dinine giren her millet İslam’a çok büyük hizmetlerde bulunmuştur. Bunların hizmetleri her zaman dile getirilmiştir. Ama İslam Aleminde Milliyeti mabud ittihaz eden milliyetçi devletlerin kurulmasından sonra Kürtlerin hizmetleri tarih kitaplarından silinmiştir. Hatta kitaplar tercüme edilirken Kürtler kelimesi birçok yerde Türkler diye tercüme edilmiştir. Mesela Prof. Dr. Mehmet Azimli tarafından yapılan incelemeye göre İbn’ul Esir’in El-Kamil adlı eserinin Yunus Apaydın vd. tarafından yapılan tercümesinde sadece bir sayfada dört yerde geçen Kürtler kelimesi Türkler diye tercüme edilmiştir.[10]Bunun örnekleri çoktur. Hatta camiamızdaki bazı yazarların eserlerinde bile Kürt kelimesine tercümede sansür uygulanmıştır. Konuyu çok uzatarak sizi yormamak için kısa kesiyorum.
Başka bir yazıda buluşmak dileğiyle Allah’a emanet olun.
[1] . Abdülkadir Badıllı, İslam Kardeşliği İçinde Türk-Kürt İlişkisi, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul 1993, sh. 86
Kısacası Ruha (Urfa) anlaşmasından sonra bölge halkları kendi dinlerinde kaldılar; ama belde İslam coğrafyasına dâhil oldu. O zaman Kürtler daha çok kırsal alanda, Süryaniler şehir merkezlerinde yaşıyorlardı. Kürtler öyle hemen bir anda Müslüman olmadılar. Peyderpey İslam dinine geçtiler.
Bir önceki yazıda da belirttiğim gibi İslam’da iki tür fetih yöntemi vardır. İlk etapta coğrafya fethedilir, sonra gönüller fethedilir. Zaten esas olan ikincisidir. Coğrafyası İslam sınırları içerisine giren Kürtlerin gönülleri de süreç içinde fethedilmiş oldu. Ancak bu İslamlaşma halen devam ediyor. Nitekim halen Müslüman olmayan İzidiler mevcuttur.
Bazı çevrelerin ısrarla
“Kürtler kılıç zoruyla Müslüman oldular,
İslam orduları Kürtleri kıyımdan geçirdiler”
şeklindeki beyanatları tamamen tarihi dayanaktan yoksun, s
iyasi açıklamalardır.
Kısacası Kürtleri İslam’dan soğutmaya çalışan politik beyanatlardır.
Bu iddiaların ne İslam,
ne Bizans,
ne de Süryani kaynaklarda bir delili yoktur.
Eğer böyle olsaydı inanın bulunur ve ilim âleminde açıklığa kavuşurdu.
Ancak kesinlikle ifade etmek gerekir ki,
böyle bir kaynak yoktur ve
Hz. Ömer (r.a) zamanında bu tür bir olay yaşanmamıştır.
Sadece küçük çatışmalar vardı ve bunlar her savaş için söz konusu edilebilir olaylardı. Yukarıda da zikrettiğim gibi İbnü’l-Esir Cizre’lidir. El-Kamil fi’t-Tarih adlı dünyaca tanınan bir eseri vardır. İstisnasız tüm Ortaçağ tarihçilerinin okuması lazım gelen bir kaynaktır. Bu kaynakta yukarıda sıraladığım bilgiler mevcuttur. Şimdi Kürtler kılıç zoruyla Müslüman oldu diyenlerin de böyle klasik bir kaynak getirmeleri gerekmiyor mu?
Getirsinler de biz kalemimizi kıralım.
Ne yazık ki Kürtler mevzu bahis olduğu zaman hep menfi yönler nazara alınıyor. Sadece son otuz kırk yıllık mazileri nazara alındığı için Kürtlerin İslamiyet tarihinde yaptıkları hizmetler gölgede kalıyor. Bu nedenle hatırlatmak kabilinden bazı hususları kısa notlar halinde arz edeceğim. Allah’ın bir lütfu olarak Kürtler ta Asr-ı Saadet’te İslamiyet’le müşerref olmuşlardır. Bir Kürt sahabi olan Caban el-Kurdi (r.a.) Medine-i Münevvere'ye gidip İslamiyet’le müşerref olduktan sonra Kürdistan'a dönüp halkını İslamiyet’e davet etmiştir. Hz. Ömer (r.a.) zamanında Kürtler savaşmadan toplu olarak İslamiyet’le şereflenmişlerdir. Emeviler ve Abbasiler zamanında Kürtler İslamiyet’in kahraman bir ordusu olarak hiç isyan etmeden İslamiyet’e hizmet etmişlerdir. Emeviler döneminde, özellikle Yezid'in zulmüne karşı Ehl-i Beyt’e Kürtler sahip çıkmış, Kürdistan'ın sarp dağlarında onları korumuşlardır. Bundan dolayıdır ki Kürtlerde çok sayıda Ehl-i Beyt vardır. Abbasiler zamanında da onlarla beraber olmuş, onların hizmetinde bulunmuşlardır. Abbasilerden sonra Kürtlerin medarı iftiharı Selaheddin-i Eyyubî, Şii-Fatimî devletine son verip Kudüs'ü de ikinci defa fethetmiştir. Ve Batılılar bunu unutmayarak Birinci Dünya Savaşından sonra Kürtleri dört parçaya bölerek kinlerini kusmuş olacaklardır. Yine Malazgirt Savaşında Kütler, Selçuklular’ın yardımına koşmuşlardır. Alp Arslan diyor ki: “Malazgirt’te Kürtler olmasaydı bu savaşı kazanmazdım. Anadolu’nun kapılarını Selçuklulara Kürtler açmıştır.” Osmanlılar’da da Yavuz Selim döneminde Kürtler İdris-i Bitlisî başkanlığında Yavuz Sultan Selim ile Kürdistan vilayeti olarak anlaşma yaparak Osmanlıya bağlılıklarını bildiriyorlar. Yine Osmanlı tarihine baktığımızda Yavuz Sultan Selim döneminden Sultan Abdülhamid dönemine kadar Kürtlerde Osmanlı’ya karşı önemli bir isyan olmamıştır. Birinci Dünya Savaşından sonra her millet kendi devletini kurmak için hızlıca kaçışırken Kürtler bunu istememiş, kendisini Osmanlıdan ayrı görmediği için aynı kadere razı olmuşlardır. Oysa özellikle Orta Doğu ve Balkanlardaki gerek Müslüman ve gerekse gayrimüslim milletler kendi devletlerini kurmuşlardır; üstelik isyan edip Osmanlı’yı büyük sıkıntılara sokarak. Türkleri terk etmeyen tek millettir Kürtler. Kardeşliğin gereği olarak zor zamanlarda onları yalnız bırakmamış, tabiri caizse sahip çıkmışlardır. Acaba bugün Türkler de kardeşliğin gereği olarak komşu ülkelerdeki Türkmenlere sahip çıktıları gibi Kürtlere de sahip çıkacaklar mı? Yüz yıl boyunca Kürtler inkâr edildikleri için maalesef sorun büyümüştür. Birkaç yıldır gündeme getirilen tartışmalara baktığımızda, genelde son 30-40 yıl baz alınarak meselenin tartışıldığını görüyoruz. Bu son derece üzücüdür. İslamiyet’in kahraman bir ordusu olan Kürtleri Allah-u Teâlâ böyle yetim bırakır mı? Hz. Hızır'ı, babaları salih olduğu için yardıma gönderen Allah, acaba Kürtlere de bir Hızır göndermez mi? Ben Cenab-ı Hakk’ın inayetinden ümitvarım. Cenab-ı Hak yardım ve inayetini gönderecektir, inşaallah. Nitekim Bediüzzaman Hazretleri’nin bir Kürt talebesi yanına gelerek, “Seyda, Kürtleri dört parçaya böldüler. Ne olacak bizim halimiz?” diye sorunca, Üstad Hazretleri, “Merak etme, Kürtler ittihad-ı İslam’a sebep olacaklar” şeklinde müjde verir.
Sınır ötesinde kardeş savaşı
Günlerdir IŞİD saflarına katılan Arapları, Türkleri, Avrupalıları tartışıyoruz. Ama yeryüzünde Türkiye dışında bir başka ülke yok ki, kendi vatandaşlarının bir kısmı IŞİD saflarına, bir kısmı onlara karşı savaşan Kürt saflarına, bir kısmı da her ikisinden de çekinen Türkmen saflarına katılsın. Suriye ve Irak’taki IŞİD meselesi Türkiye’nin iç faylarını da sarstı. Sınırımızın hemen dibinde Türk vatandaşları birbirine ateş ediyor. İşte biri Rakka’da IŞİD saflarında, diğeri Urfa’dan PYD saflarında, bir başkası Elazığ’dan Türkmen Cephesi’nde, sonuncusu da Lazkiye’de savaşan dört Türk vatandaşının portresi...
Savaş ÖZBEY
2
ÖRNEK 1: IŞİD SAFLARINDA SAVAŞIYOR Ebu (i) (26)- Tapka: Şans eseri Türk vatandaşı öldürmüş olabilirim ama bunu yaptım diyemem
Ebu (i) profil fotoğrafı olarak bu silahlı ve arkası dönük pozu kullanıyor.
26 yaşındaki Ebu (İ) rumuzunu kullanan mücahitle Facebook hesabı üzerinden görüştüm. Konuştuğumuzda henüz Rakka’ya 20 kilometre uzaklıktaki Tapka’daydı. Oradan Rakka’ya hareket ederken son bir mesaj bıraktı: “Hakkını helal et.”
En çok merak ettiğim soru şu: Orada bir sürü cephe, birçok ülkenin ajanları var ve son olarak ABD ve müttefiklerinin operasyonu başladı. Korkmuyor musunuz? - Öncelikle şu ABD ve müttefiklerinin hava saldırısını değil, kara saldırısını bekliyoruz. Onlardan korkma mevzuuna gelince... Allah (svt) inananların yanındadır ve ondan başka kimseden korkumuz yoktur.
Facebook paylaşımlarınızda Kürtlerin, IŞİD’in düşmanı olmadıklarını, Müslüman Kürtlerle bir derdiniz olmadığını, sadece ‘kâfir Kürtlerle savaştığınızı belirtiyorsunuz. IŞİD’in bir mücahidi olarak orada kimi dost, kimi düşman olarak görüyorsunuz? - Bir sürü cephe dediğiniz ajan hainleriyle zaten savaş halindeyiz. Kimin kim olduğuna gelince, biz İslam Devleti olarak, kim olduğumuzu çok iyi biliyoruz.
Ama El Nusra var; PYD, Barzani ve Türkiye Kürtleri var; Esad ve ordusu ve ABD ve müttefikleri var... - İslam Devleti’ne binlerce Kürt kardeşimiz biat etmiştir. Bunu siz de biliyorsunuz İslam Devleti haber kaynaklarından. PKK’nın kuruluş amacını siz TC çok iyi biliyorsunuz. Bunların İslam’la bir alakası olmadığını, ABD’ye hizmet eden bir örgüt olduğunu biliyoruz. El Nusra ve ABD müttefikleri İslam Devleti’ne bizzat saldırıyor. İslam Devleti buna karşılık gül atacak değil, elbette kendisini savunacak.
Ne zamandır Suriye’desiniz ve ne zamana kadar orada kalmayı planlıyorsunuz? - Irak’tan Suriye’ye yeni geçtim ve şehit olana kadar inşallahurrahman buradayım. İslam Devleti’ne ve halifemize atılan iftiralar elbet karşılıksız kalmayacaktır. Allah (svt) bunların öcünü alacaktır.
Daha önce İslam coğrafyasında sorun yaşanan bir yerde (Afganistan, Kafkasya, Bosna, Libya, vs..) hiç bulundunuz mu? Bundan sonra bir sıkıntı olsa oraya da gider misiniz? - Hayır daha önce Şam’dan başka cihat ettiğim yer olmadı. Kafkasya’da dayım ve kuzenim şehit oldu inşallahurrahman. Eğer ki bundan sonra İslam Devleti çatısı altında başka yere cihat emri gelirse elbette ki gedeceğiz.
Profilinizde ‘commander’ (komutan) yazıyor. Anladığım kadarıyla rütbeli bir mücahitsiniz. Peki bugüne kadar ‘halifeyi‘ hiç gördünüz mü? Ya da kendisiyle tanışabildiniz mi? - Elhamdülillah, halifemizi gördük ve sohbetlerine dahil olduk.
“Ailemde Kafkasya şehitleri var” dediniz, Çeçen kökenli bir aile misiniz? - Hayır, Çeçen kökenli değilim. Cihat için akrabalarım oraya ameliye ettiler.
Bugüne kadar kendinizi ölüme en yakın hissettiğiniz an hangisiydi? - El İshaki kasabası yakınlarında kuşattık, birkaç mücahit arkadaşım yanımda şehit oldu. Tek hissettiğim benim de mücahit arkadaşlarım gibi şehadet şerbetinden içmekti.
Şu anda orada durum nasıl? Başınıza bombalar mı yağıyor? - Hayır, bombalama sabah 4 sıralarında oldu.
Karşı saflarda da savaşmaya gidenler var. Bugüne kadar hiçbir Türk vatandaşı öldürmüş olabilir misiniz? - Karşı saflar dediğiniz PKK mı?
PKK ya da PYD... Türkmen Cephesi’ne gidenler de var... - Tavafuk olabilir, bunu yaptım diyemem.
Cehaletimden soruyorum, tavafuk ne demektir? - Şans eseri...
ÖRNEK 2: TÜRKMEN SAFLARINDA SAVAŞIYOR
Hiçbir haber alınamıyor
Elazığ’ın Keban ilçesinde MHP’den 10 yıl belediye başkanlığını yapan Ramazan Çelik’in 32 yaşındaki oğlu Alpaslan Çelik IŞİD’e karşı Türkmen saflarına katıldı. Orada Türkmenlerle birlikte savaş kıyafetli ve elinde silahla çekilmiş fotoğraflarını paylaşıyordu. Irak’ta siperde nöbet tutarken, arazide yakılan ateşte yemek pişirmeye çalışırken, diğer savaşçılarla birlikte toplu halde fotoğrafları olan Alpaslan Çelik’ten uzunca bir süredir haber alınamıyor. Baba Ramazan Çelik’in “Kendisiyle temasımız yok. Hiçbir bilgi gelmiyor” derken sesi titriyor, konuşacak mecali yok. Daha önce yerel basına verdiği bir demecinde “40 yıldır bayrak ve Turan ülküsüyle yoğrulduk. O da benim oğlum ve 32 yaşında bir insan. Orada kardeşlerimiz darda, vatan, bayrak ve kardeşlik için ölmeyeceksek ne için öleceğiz? Oğlum bana, ’baba ben gidiyorum’ dedi. Ben de ‘git’ dedim. Şehit olana kadar savaşacaksın, gerekirse ben de gitmeye hazırım” demişti.
ÖRNEK3: PYD SAFLARINDA SAVAŞIYOR
Çatışma bölgesindesin ve biri sana ateş ediyor ‘ben öleceğime o ölsün’ diye düşünüyorsun
Savaşmak üzere Suriye’ye giden Kürt gençleri ‘Şehit Fırat’ adında bir tugay kurdu.
41 yaşındaki Suruçlu Ahmet (gerçek ismi değil) Kobani’de savaşıp Türkiye’ye döndüğü sırada sınırın sıfır noktasında Şanlıurfa Barosu Suruç Temsilcisi ve Baro’nun İnsani Yardımlar Koordinatörü Av. Emin Baran vasıtasıyla konuştu. Telefonda sorduğum bütün soruları baro temsilcisi ona, cevapları da bana iletti. Röportajda bu soruya yanıt vermedi ama anlaşılan o ki, dinlenmek ve lojistik destek almak için Türkiye’ye geçiyor, sonra tekrar savaşmaya dönüyorlar.
Ne için Suriye’ye gidiyorsunuz? İdeolojik mi, insaniyet namına mı, orada akrabalarınız olduğu için mi? - Orada akrabalarımız var. Amcamın çocukları. Mülkiyet haklarımız da var, tarlalarımız, arazilerimiz... Hem akrabalarımızı hem de mallarımızı korumak için savaşıyorum.
Bu olaylar başlamadan önce nasıl bir hayatınız vardı? - Suruç’ta kendi halinde bir çiftçiydim. Evliyim, çocuklarım var. Hayatımız iyiydi.
Kendi halinde bir çiftçi nasıl olur da savaşır? - Bu bölgede herkes silahla zaten iç içe büyür. Hayvancılık yaparken de lazım, bölgedeki gerginlikten dolayı da kendimizi savunmak için de lazım.
Kendi silahınızla mı savaşıyorsunuz yoksa PYD ya da başka bir örgütten mi silah aldınız? - Bu soruya yanıt vermek istemiyorum.
Hayati tehlike atlattığınız, “Galiba öleceğim” diye düşündüğünüz bir an oldu mu? - Sınırda mayın tarlasını geçerken bile hayati tehlike var. Savaşa giden adam yola ‘ölmüş’ olarak çıkar. Ama birçok kez çatışmaya girdim, mermilerin arasında kaldığınızda ölüm aklınıza hiç gelmiyor.
Tanıdıklarınız, komşularınız, akrabalarınız arasında sizden başka Suriye’ye savaşmaya geçen var mı? - Çok var. Siz sadece son 8 günü biliyorsunuz. Aslında gerilim ramazandan beri tırmanıyordu. Şehit olan akrabam da var.
Tekrar dönecek misiniz Suriye’ye? - Bu soruya yanıt vermek istemiyorum.
IŞİD’e Türkiye’nin her yerinden olduğu gibi o bölgeden de katılan çok. Hiçbir Türk vatandaşıyla, hatta bölgenizden bir insanla çatışmaya girmiş olabilir misiniz? - Bölgeden değil, Suruç’tan katılan da var. Esir aldıklarımız oldu. Ama çatışma bölgesindesin ve sana ateş eden biri var. “Ben öleceğime o ölsün” diye düşünüyorsun.
ÖRNEK 4: NUSAYRİ SAFLARINDA SAVAŞIYOR
Çağrısı ne kadar destek buldu?
Miraç Ural (Vural olarak da biliniyor) Esad poster ve heykellerinin, Suriye bayraklarının altında poz vermekten çekinmiyor.
Antakya’daki ‘Eylül gösterileri’
Urfa’da sınırın hemen ötesinde akrabaları olan insanlar var da Hatay’da yok mu? Hacı Bektaşi Veli Anadolu Kültür Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Vedat Kara’ya göre Tarsus’tan başlayıp, sınırı aşarak Lazkiye’ye kadar uzanan bölge aynı Nusayri/Alevi etnografyayı oluşturuyor. Bu coğrafyanın akrabalık uzantıları da Anadolu’nun içlerinden Almanya’ya kadar uzanıyor. Bu yüzden Avrupa’dan Kuzey Irak ve Suriye’ye geçen çok sayıda Alevi-Türk vatandaşı olduğu söyleniyor. Hatta rivayet o ki Suriye’ye geçen ilk grup ‘12 İmam’a atfen 12 kişiden oluşuyordu. Buradaki kilit isim ilk Alevi milis grubunu kurduğu iddia edilen Miraç (V)Ural. 80’lerde Türkiye-Suriye arasında gidip geliyordu. Artık tamamen Lazkiye’de. Antakya’daki yerel kaynaklar Suriye Gizli Servisi Muhaberat’ın adamı olarak tanındığını söylüyor. Peki yaptığı çağrılar karşılık buluyor mu? Suruç’taki Kürtler gibi sınırın ötesine gidip Nusayri saflarında çatışan Aleviler var mı? Varsa sayıları ne kadar? Bu sorulara her kafadan ayrı yanıt geliyor ama hiçbirinin somut dayanağı yok. Bölgedeki psikolojiyi anlamak için belki de eldeki tek veri, Hatay’da yapılan, Suriye bayraklı, Esad posterli meşhur Eylül gösterilerinde Taha Haber’e konuşan H. C.’nin sözleri: “Her gün tavuk keser gibi Alevi kesiyorlar. Kadın, çocuk, genç fark etmiyor, yeter ki Alevi olsun. Çünkü onların sözde âlimlerinin ‘Alevi kesen şüphesiz cennete gider’ diye fetvası var. Selefi hareket anti-Alevilik üzerine kurulmuş ve bu hareket Antakyamızda da yayılmaya başladı.”
“Bunların tek gayeleri
Kürtleri İslam’dan uzaklaştırmaktır”
İLKHA - BATMAN
: 2015-
DBP’li Belediyenin Diyarbakır’da peygambere hakaret içerikli karikatürü asmasına sert tepki gösteren Alimler ve Medreseler Birliği Genel Başkanı Enver Kılıçarslan, karikatürü asanların tek gayelerinin Kürt halkını İslam’dan uzaklaştırmak olduğuna dikkat çekti.
Diyarbakır'da DBP'li Yenişehir Belediyesi Kadın Politikalar Müdürlüğü
tarafından şehir merkezindeki billboardlara asılan Hz. Muhammed’e (sav)
hakaret içerikli karikatürlere tepkiler sürüyor. Alimler ve Medreseler B
irliği (İTTİHAD’UL ULEMA) Genel Başkanı Enver Kılıçarslan,
karikatürü
asanların tek gayelerinin
Kürt halkını
İslam’dan uzaklaştırmak
olduğunavurgu yaptı.
Hz. Muhammed’in (sav) gelmesiyle bataklığa sürüklenmiş insanlığın hayat bulduğunu belirten Kılıçarslan, “Hz. Muhammed (sav) geldikten sonra insanlara, insaniyetin ne olduğunu anlattı. Hıristiyanlar bile Hz. Muhammed’in (sav) büyük bir önder olduğunu kabul ediyor ama şimdi ortaya çıkan Komünizm fikri, Peygamberleri ve bütün semavi dinleri inkâr ediyor.” Dedi.
“Kürt milletini İslam’dan uzaklaştırmak için
PKK/HDP’yi ortaya çıkardılar”
PKK/HDP’lilerin savunduğu
Komünizmin mutlak küfür olduğunun altını
çizen Kılıçarslan,
“Komünizm mutlak küfürdür.
Komünizmde bütün İslam
erkânları ve maneviyatı inkâr ediliyor.
Bu ise en büyük küfürdür.
İslamiyet bu
memlekete geldikten sonra
Kürt milleti Sahabelerle savaşmadılar,
gönüllü
olarak İslamiyet’i kabul ettiler
gönüllü olarak İslamiyet’i kabul ettiler ve şimdiye kadar devletleri olmadığı halde en güzel şekilde İslamiyet ile alakalı olmuşlar.
Kürtlerden Bediüzzaman,
Şeyh Said,
Selahattin-i Eyyübi gibi
çok büyük alimler yetişmiştir.
Şuanda dünyaya hükmetmeye çalışan
Yahudi ve Hıristiyanlar,
Kürt milletini İslam’dan uzaklaştırmak için
Komünizm fikrine sahip olan
PKK ve HDP’yi ortaya çıkardılar.”
açıklamasında bulundu.
“PKK/HDP zihniyeti kadar Kürtlere kimse zulüm yapmadı”
Sözde Kürtler adına ortaya çıkanların Kürtlerin dinine savaş açtıklarına işaret eden Kılıçarslan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “PKK/HDP, sözde Kürtlere hizmet etme adına ortaya çıktılar ama Kürtlerde ne din, ne haya, ne terbiye, ne edep, hiçbir şey bırakmadılar. Buralarda fabrikaların, yolların, barajların, köprülerin yapımına karşı geliyor, engelliyorlar. Bunlar yüzünden Kürtler rahatça bir yola çıkamıyor, pikniğe gidemiyor. Çoğu Kürtler malını, toprağını, memleketini terk edip Komünizm fikirli PKK yüzünden batıya göç ediyor. Şimdiye dek PKK/HDP zihniyeti kadar maddi ve hem de manevi olarak Kürtlere hiç bu kadar çok fazla zulüm yapılmadı.
PKK/HDP zihniyetinin Kürtlerin gençlerini ve kadınlarını dinsiz yapmaya çalıştığını söyleyen Kılıçarslan, “Kürtler kadar dindar kimse yoktu. Komünizm fikirli PKK/HDP yüzbinlerce Kürt gencini dinsiz yaptılar. Allah’a, Peygamberlere, kıyamete inanmıyorlar. Kürtlerin kadınları kadar neredeyse yeryüzünde hayalı ve terbiyeli kadın yoktu. Şimdi Kürtlerin kadınlarını öyle bir duruma getirmişler ki, haya, edep, terbiye diye onlara hiçbir şey bırakmamışlar. Bu milletin arasında fuhşu, zinayı artık bir adet haline getirmeye çalışıyorlar. Danimarka’da peygamberimize yapılan hakareti dahi Hıristiyanlar kabul etmedi. Eğer ki bu Komünizm fikirli şahıslar, partiler Kürtlerin iyiliğini isteseydi Kürtlerin değerlerine hakaret etmezlerdi.” ifadelerini kullandı.
“Hiçbir zaman Hz. Muhammed’i (sav) sahipsiz bilmesinler”
Kürtlere en büyük hakaretin, peygambere hakaret etmek olduğunu belirten Kılıçarslan, “Kürt milleti dindardır. Kürtler, peygamberi için canlarını, mallarını ve evlatlarını Allah yolunda veriyor. Onlar hiç zannetmesinler ki bu millet, Peygamberini terk eder ve ona yapılan hakarete karşı çıkmayacak. Bunlar ara ara Müslümanların mukaddesatlarına saldırarak bu milleti deniyorlar. Ama elhamdülillah Müslümanlar ve İslami camialar peygamberine, dinine ve mukaddesatına sahip çıkıyor. Onlar hiçbir zaman Hz. Muhammed’i (sav) sahipsiz bilmesinler.” uyarısında bulundu.
“İslamiyet’e düşmanlıklarından başka bu millete hizmet etmemişler”
Peygamber hakaret karikatürünü asanların bu milletin dostu değil, düşmanı olduğunu vurgulayan Kılıçarslan, konuşmasının devamında şöyle dedi: “Bu milletin hem dinini, hem ahretini ve hem de dünyasını tahrip etmek istiyorlar. Bu bölgelerdeki belediyeler onların elinde olduğu halde hiçbir yerde bu millete hizmet etmemişler ve bu halka faydaları olmamıştır. Ancak masum halkın çocuklarını dağa kaçırıyorlar. İnsanların evlerini, dükkânlarını, arabalarını yakıyorlar. Kendi çocuklarını ülke dışında ve özel okullarda okutuyorlar ama milletin çocukları için de ‘Askere gitmeyin, evlere saldırın, yolları kesin’ diyorlar. O yüzden bunlar hiçbir zaman bu millete faydalı olmadı, olmayacak.”
“Bu millet dinini, peygamberini ve mukaddesatlarını terk etmeyecek”
Müslümanların hiçbir zaman mukaddesatlarından vazgeçmeyeceğini hatırlatan Kılıçarslan, “Bunlar hiçbir zaman zannetmesinler ki, bu millet dinini, peygamberini ve mukaddesatlarını terk edecek. Bizler peygamberimiz için canımızı, malımızı veririz, evlatlarımızı feda ederiz. Bizler hiçbir zaman dinimizi, peygamberimizi terk etmeyeceğiz. Peygamberimize karşı herhangi bir dil uzatılsa, Allah’ın izniyle biz o dili keseriz. Bu dinsizlerin de peygamberimize hakaret etmesine asla müsaade etmeyeceğiz. Bunu kesin olarak bilsinler, hiçbir zaman bu din sahipsiz değildir.” şeklinde konuştu..
PKK’lilerin camilere yönelik yaptığı saldırılara da değinen Molla Enver Kılıçarslan, camilere yönelik saldırıların tek amacının dindarlığıyla bilinen Kürt halkını camiden, ibadetten uzaklaştırmak olduğunu söyledi.