17 Ağustos depreminden sonra bir grup insan örgütlenerek deprem gözlemciliği yapmaya başladı. Kimi her gün karıncaları, kimi çiçekleri, kimi de bulutları ve kuyuları takip ediyor.
Doğadaki sıradışı olayları bir veri bankasında toplayarak değerlendiren Doğa Hareketleri Araştırma Derneği (DOHAD) bugüne kadar birçok depremi önceden haber verdi
Bundan yaklaşık 10 yıl önceki 7.4 büyüklüğündeki İzmit depremi, binlerce ölü ve milyonlarca dolarlık ekonomik kayıp ile tarihe geçen depremlerden biriydi. Bu deprem öncesinde medyada ve internet sitelerinin forum gruplarında doğada sıra dışı olarak nitelendirilen birçok olay gözlemlenmişti. Hatta bu türden olaylar Hacettepe Üniversitesi Fizik bölümünden Doç. Dr. Ülkü Ulusoy ile Osaka Üniversitesi’nden Prof. Motoji Ikeya’nın yazdığı Deprem Habercisi Olaylar ve Bilimsel Yorumlar adlı kitapta toplandı.
Birçok deprem uzmanı, depremlerin yer, zaman ve büyüklüğünü önceden kestirebilecek bir teknolojinin icat edilmediğinde birleşse de deprem öncesi doğada garip hareketlenmelerin olduğu artık bilinen bir gerçek. Gerek hayvanlar gerekse bitkilerde gözlenebilecek bu değişimleri araştıran amatör bir grubun olduğunu ve çalışmalarının ciddiye alındığını biliyor musunuz?
İstanbul ve çevresinde beklenen o ‘büyük deprem’ için bir şeyler yapmak isteyen 450 kişi, www.sismikaktivite.org sitesinde biraraya geldi. Sanal ortamda giderek büyüdüler, 2002’de Doğa Hareketleri Araştırma Derneği’ni (DOHAD) kurdular. Amatör gözlemcilerin kimi elektrik mühendisiydi, kimi doktor kimi de eczacı... Bazıları köpekleri, bazıları karınca kolonilerini bazıları da kuyulardaki suyun sıcaklığını her gün gözlemeye, not ettikleri anormal durumları internette yayınlamaya ve hareketleri yorumlamaya başladılar. Sonuç ilginçti: Marmara’da hissedilebilir tüm depremleri dokuz gün öncesinden tahmin ediyorlardı.
HER ŞEY OLABİLİR
Hafta içinde Kütahya’nın Simav ilçesindeki 5 şiddetindeki depremden sonra Ahmet Mete Işıkara’dan çarpıcı bir açıklama geldi, Marmara’da 17 Nisan’a kadar 5 ve 5’in üzerinde bir veya iki deprem olursa sürpriz olmayacağını söyledi. DOHAD üyeleri, Işıkara’nın öngörüsünü destekleyecek hareketlenmelerin doğada henüz görülmediğini ancak onun açıklamalarından sonra daha dikkatli olduklarını söylüyor ve ekliyorlar: ‘Her an her şey olabilir...’
Küçük bir damlayız ama dalga olabiliriz
ÇINARCIK’TA Veli Göçer’in sitelerinden sağ çıkan 11 kişi arasında elektrik mühendisi Gürsel Akar’ın kızı da vardı. Bu mucize olaydan sonra Akar kendini bu işe adadı. Deprem bulutlarını ve su kaplumbağalarını gözlemlemeye başladı. Sabah 06.30’da uyanıyor. Eşini yolcu ettikten sonra su kaplumbağalarını biraz gözlemliyor. Fotoğraf makinesiyle biraz yürüyüş yapıyor. Bu spor amaçlı değil gökyüzünde deprem bulutu var mı, yok mu yürüyüşü. Gerisini Akar’dan dinleyelim: ‘Şu ana kadar olağandışı bir gözlemim olmadı ama olsa hemen siteye girerim. Özellikle fay hatları üzerinde fayların kırılması öncesinde gazlar ortaya çıkar. Bunlar yükselerek değişik bulutlar oluşturur. Bu bildiğimiz bulutlar gibi değildir. İnce ve uzun bulutlardır. Genellikle sabit dururlar. Rüzgar yönünün tersine hareket ederler. İlgimi çeken bazı bulutların fotoğrafını çekip gönderdim ama daha sonra onlar incelendi sonra deprem bulutu olmadığı anlaşıldı. İki adet su kaplumbağamız var onları gözlüyorum.’
"Deprem öncesinde küstüm çiçekleri küserek yapraklarını kapatıyorlar"
ÇOK FAYDALIYIZ
Akar, gözlemlerini ise şöyle anlatıyor: ‘Deprem öncesinde çıldırmış gibi suyun içinden kaçmaya çalışıyorlar. Bu da bizim için bir parametre. Bugün Marmara’da deprem olduğunda sonucunun ne olacağını hepimiz biliyoruz. En azından biz bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Denizde küçük bir damlayız ama büyüyerek bir dalga da olabiliriz. Grubumuzun on binlerce üyesi olsaydı, çok daha fazla veri toplayabilseydik, sismograflarımızın sayısı daha da artsaydı şimdikinden çok daha faydalı işler yapabilirdik.’
Onun çalışma yeri kuyular
1999 depreminden sonra depremde kullanılan cihazlar üzerine amatörce araştırmalar yapan Doğa Hareketleri Araştırma Derneği (DOHAD) Başkanı tekstilci Fuat Ağalday, sismograflarla ilgileniyor. Kuyulara sensörler yerleştirilmesinde ve kaplıca gibi sahalarda çalışıyor. Ağalday şunları söylüyor:
‘Bizim örgütlü olduğumuz yer Marmara. Bu bölge için çalışmalar yapıyoruz çünkü üyelerimiz bu bölgeden bilgiler elde ediyor. Şu an Tekirdağ Yeniçiftlik, Çorlu, Manyas, Tuzla ve Sinanoba’da takip ettiğimiz kuyular var. Buralardaki suyun sıcaklığını, PH değerlerini, iletkenliğini gözlemliyoruz. Bazılarında manuel bir şekilde, bazılarında ise bilgisayarlar aracılığıyla elde edilen bilgiler oluyor. Bu bilgileri toplayıp veri tabanı oluşturuyoruz. Bunu 2005’ten beri yapıyoruz. Suyun değerleri mesela 51-52 derece şu an. 65’e çıktığında elbette önemli bir ayrıntı elde ediliyor ama tek başına bu yeterli olmuyor. Tek bir parametre yeterli değildir deprem için. Aynı zaman diliminde gözlem ağına yüklenen diğer bilgileri topladığımızda anormal bir hareketlenme gözlemleniyorsa veriler yine amatör grubumuz tarafından yorumlanıyor ve internet sitemizde uyarımızı yapıyoruz. Misal ben kuyu suyunda değişiklik gördüm. Hayvanlarda, elektronik aletlerde de aynı zaman dilimlerinde değişiklikler olması gerekiyor. Cep telefonlarının kilitlenmesi, şarjlarının doluyken aniden bitişi, arabalarda kullanılan teyplerdeki hafızaların silinmesi de bizim için parametredir.’
Ağalday, geçen yaz Marmara’nın yaşadığı son büyük depremi, Gönen’deki 4.9 büyüklüğündeki depremi 12 saat öncesinde sitelerinde duyurduklarını söylüyor.
Yaptıkları tahminler tutuyor
Oğuz Gündoğdu (İ.Ü Öğretim Üyesi Yard. Doç. Dr.) : DOHAD’ı yakından takip ediyorum. Ve çalışmalarını çok önemsiyorum. Depremden sonra gelen bu dernek doğada olan anormallikleri kendi oluşturdukları bir ağla duyuruyor. Hepsi amatör ama önemli işler yapıyorlar. Deprem tahmini konusu çok tehlikeli, spekülasyona açık bir konu. Onlar da bunun farkında, köyün yalancı çobanı olmak istemiyorlar. Onun için sessiz sedasız önemli işlere imza atıyorlar. Onlara destek veriyorum. Sadece sanal ortamda kalmamalılar ve bu yaptıklarını projeye dönüştürmeleri, yaptıkları işi daha fazla ciddiye almaları gerekiyor. İçlerinde elektromanyetik eğrileri izleyen bir grup var mesela, çalışmalarını dikkatle izliyorum. Birçok deprem öncesinde yaptıkları tahminin tuttuğunu gördüm.
Eğer küstüm çiçeği bir anda küserse yandık
Depremi Çınarcık’ta yaşadılar. ‘Depremle ilgili hiçbir şey bilmiyorduk. Bir gün öncesinde deniz kabardı, denizanaları ölmeye başladı. Biz bunun ne anlama geldiğini bilmiyorduk, bunların hepsi birer parametreymiş’ diyor Birsen Gedik. Bir muhabbet kuşu, köpekleri ve bir küstüm çiçeği var. Bu hal, onun her ne kadar doğa aşığı gibi görünmesine neden olsa da amacı başka: Muhabbet kuşunu beslemesi ve küstüm çiçeğini yetiştirmesi görevin bir parçası. Aynı zamanda her gün takip ettiğim bir de pusula var diyerek söze giriyor Birsen Gedik ve devam ediyor:
KUŞLAR ÇILGIN GİBİ OLUYOR
‘Çınarcık’taki depremden sonra o bölgedeki bir sera sahibinden öğrendim küstüm çiçeğinin depremle bağlantısını. Deprem öncesinde küstüm çiçekleri küserek yapraklarını kapatıyorlar. O zamanlar bunu kimse bilmediği için bir yere de yormamışlar. Adı küstüm çiçeği olsa da biz ona deprem çiçeği diyoruz. Hatta bu çiçekler Japonya’da ve Çin’de deprem araştırmalarına bile konu olmuş. Deprem öncesi parametrelerle ilgili geniş bir alan var. Muhabbet kuşları deprem öncesi çılgınlar gibi kafesten dışarı çıkmak istiyor, köpekler nefes alamaz vaziyete gelinceye kadar havlıyor ve uluyor. Onun için gözüm devamlı onların üzerinde. En ufak bir değişiklikte sitemize giriyorum ve notlarımı yazıyorum. İnsanların izleyebilecekleri her şeyi izlemesi gerekiyor. Bir arkadaşımız devekuşu çiftliklerini izliyor şu anda. Çiftliklere iki-üç günde bir telefon ediyor. Devekuşlarının olağandışı davranışları olup olmadığını soruyor. Amaç aynı anda çok fazla iletinin olması. Özellikle Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara’nın açıklamasından sonra daha dikkatli olmaya başladık. Ancak bizi teyakkuza geçirecek bir durum yok şu an.’
Karıncaları gözlerken gözaltına alınan oldu
1999’DAKİ İzmit depreminde Avcılar’da oturan Cabbar ailesi bir sitede yaşıyordu. Deprem öncesinde birden bire dairelerde karınca baskınları olmaya başladı. Depreme 15 gün kala evde ve çevrelerinde karıncalardan sonra fareleri fark etmeye başladılar. Fareler apartmanların dışına doğru kaçışıyordu. Su borularından yukarı doğru tırmanırken üçüncü kattaki evlerinin balkonlarından fareler girmesin diye sürekli kapalı konumda tuttuklarını anlatıyor. Özcan Cabbar ‘Şu anda biliyorum ki, toprakta veya toprağa yakın yerlerde yaşayan canlılar deprem öncesi titreşimleri hissediyor. Onun için kendilerini kurtarmaya çalışıyorlar ve yukarı doğru hareket ediyorlar’ diyor. Farelerin, yılanların, karıncaların depremden en fazla etkilenen canlılar arasında olduklarını öğrendiğini söyleyen Cabbar depremi yaşadıktan sonra bu konuda insanlara nasıl bir faydası dokunabileceğini düşündü. İnternetteki forumlara katıldı. Onun düşüncesinde olan diğerlerini buldu. Bu örgütlenmede Cabbar karıncalardan sorumluydu artık. Deprem öncesinde karınca hareketlerinin çok ama çok önemli olduğunu söyleyen Cabbar şunları söylüyor:
BEN DELİ DEĞİLİM Kİ!
‘Karıncaları gözlemlemekten önce bu konuda fikir sahibi oldum. Çok araştırma yaptım. Daha sonra onları izlemeye başladım. İzlerken depremlerden önce neler yaptıklarına şahit oldum. Deprem olmadan kısa bir süre önce normal hayatlarının nasıl dışına çıktıklarını, aniden gruplar halinde nedensizce ölmeye başladıklarını gördüm. Karıncalar iletişimlerini antenleriyle yapıyor. Büyük depremlerden önce manyetik alan değişimleri oluyor. Bu değişimlerden çok etkileniyorlar. Garip tepkiler veriyorlar. Deprem büyürse önce yuvalarından çıkıyorlar. Kümeleşiyorlar. Kasılmalar, havaleler ve nedensiz ölümler bu şekilde gerçekleşiyor. Önemli olan düzenli gözlem yapmak. Siz sürekli aynı yuvaları düzenli olarak izlediğinizde bu değişimleri görebiliyorsunuz. Ben belirli saatlerde evimin etrafındaki karınca kolonilerini izliyorum. 20 yuvam var. Herhangi bir anomali gördüğümde fotoğraflayarak siteye gönderiyorum. Sabah 08.00’de kalkıyorum. İşe gitmeden önce yuvaları kontrol ediyorum. Akşam geldiğimde tekrar kontrol ediyorum. Özellikle gece karıncaların tepkilerini daha iyi gözlemlersiniz. Çünkü gece, karıncalar yuvalarında olur. Onların dışarıda olması anormal bir duruma işaret eder. Deprem varsa yuvaya girmek istemezler. Çevremdeki komşular bana bazen deli gözüyle bakıyor ama olsun ben faydalı bir iş yapıyorum. Karıncalarla ilgili çalışma yaparken önceleri bir şeyinizi mi kaybettiniz diyerek yanıma eğilenler oluyordu. Hatta karıncaları gece gözleyen bir arkadaşımın polis tarafından gözaltına alınıp nezarethanede kalmışlığı bile oldu. Devriye gezen polisler onu şüpheli görmüşler. ‘Ben karıncaları gözlüyorum’ demiş ama inanmamışlardı. Asıl amacımız büyük Marmara öncesindeki belirtileri yakalayabilmek. Biz bu işi başaracağız diyoruz.’
BULUTLARA DİKKAT!
Birçok uzmana göre deprem bulutlarının takip edilmesinin avantajları var. Bunlardan ilki, bulutun kuyruğu fay boyunca uzandığı için depremin merkez üssünü belirlemek mümkün. Bulutun büyüklüğü faydaki basıncı gösteriyor ve depremin şiddeti hakkında bilgi veriyor.
Bildikleri depremler
DOHAD’In 4 büyüklüğünden büyük birçok depremi önceden tahmin ettiğine yönelik birçok veri var. Bunlardan biri 16 Mayıs 2003’te Düzce’de bir deprem beklendiği ibaresi var. 4.5 büyüklüğündeki deprem 21 Mayıs 2003’te gerçekleşti. 4 Haziran 2003’te yayınlanan raporun üzerinden 7 gün geçtikten sonra 9 Haziran’da Bandırma’da 5.1 büyüklüğünde deprem oldu. Saros’ta 6 Temmuz 2003’te gerçekleşen ve 5.3 büyüklüğündeki depremi ise dört gün öncesinden bildi. 13 Haziran 2004’te toplanan veriler bu kez Gökçeada-Çanakkale’yi işaret ediyordu. İki gün sonra ise 5.2 büyüklüğünde deprem oldu. Tahminleri yine tutmuştu. 18 Haziran 2004’te Türkiye-Yunanistan sınırında dördün üzerinde bir deprem beklendiği duyuruldu. 17 Haziran’da 4.5 büyüklüğünde deprem gerçekleşti.