İbrahim Karaosmanoğlu, 17 Ağustos depreminin mağdurlarından biri. Ailesinden 5 kişinin cenazesini göçük altından kendi elleriyle çıkartmış. Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Karaosmanoğlu, depremden 5 ay önce yapılan yerel seçimlere kadar, 10 yıl Yuvacık Belediye başkanlığı yapmış. Bu sürede kız kardeşiyle bile karşı karşıya gelmiş. Evine fazladan bir kat atmak isteyen eniştesine engel olduğu için önüne annesi çıkmış. "Sütümü helal etmem, Allah'ın gökyüzünü kardeşine mi çok görüyorsun?" demiş. Buna rağmen yasal olmadığı için müsaade etmemiş. 1999 Mart seçimlerinden sonra başkanlığı biter bitmez, eniştesi onun izin vermediği katı bitirmiş ve 5 ay içinde 4. katı da çıkmış. Eniştesini ve kız kardeşinin cansız bedenini bu binanın yıkıntıları arasından İbrahim Karaosmanoğlu çıkartmış. Gerisini başkandan dinleyelim:
Yarın 17 Ağustos. Yüzyılın felaketinin 10. yıldönümü. Sizin de ailenizden göçük altında kalanlar olmuş.
Deprem anında korkuyla yataktan fırladık. Kıyamet kopuyordu sanki. Müthiş bir gürültü ve sarsıntı var. Ölüyoruz sandım. Hanıma 'Hakkını helal et!' dedim. Deprem durunca çıktık ki herkes sokakta. Herkes şaşkındı tabii. 15-20 dakika sonra bir vatandaş arabasıyla geldi. "Aşağı Yuvacık'ta çok büyük yıkım var, kardeşinizin evi de yıkılmış." dedi. Telaşlandık. Benim arabam yoktu, komşunun arabasını aldık. Baktık biraderin evi yıkılmış. Birisi dedi ki 'Kız kardeşinizin evi de yıkıldı'. Gittik bina yıkılmış. Yıkıntılar arasında telaşla arıyoruz. Amcam, kız kardeşimi buldu, ölmüştü. İki çocuğu yaşıyordu, onları aldık. Amcamı orada bıraktık. Biz biraderin enkazına gittik. Biraderi çıkardık, hastaneye gönderdik. Çocukları ve hanımı vefat etmişti. Erkek kardeşimin oturduğu ev tam fay hattını üzerindeymiş. Eşini ve iki çocuğunu kaybettik. Fay hattının geçtiği yerde bir-iki katlı binalar hariç çok azı sağlam kaldı.
Kız kardeşinizin evinin yıkılma sebebi kaçak kat çıkmalarıymış doğru mu?
Dedim ki enişteye 'Buraya bir katlı, eğer sağlam yaparsan iki katlı ev yap'. Tabii insanlar farklı. Aklına koymuş. Başladı iki kattan sonra bir kat daha yapmaya. Ben üçüncü kat inşaatını durdurdum. Annem duyunca, "Oğlum sana emzirdiğim sütümü haram ederim. Niye binayı durduruyorsun?", "Ya anne kaçak!"; "Allah'ın gökyüzünü mü ona çok görüyorsun?" dedi. Tabii annem kanundan, nizamdan, imar planından anlamaz. Ben anlattım ama ikna edemedim. Anneme rağmen o katı yaptırmadım. Benden sonra enişte üçüncü katı bitirdi, bir de dördüncü katın inşaatına başladı. Deprem vurdu yıktı. Bu bir örnek, bunun gibi binlerce hikâye var. Yapmış iki kat, eline para geçince iki kat daha yapmış. Bunun altı sağlam mı, çeker mi, bakmıyor adam. 99'da tekrar aday olmamamın bir nedeni de bu. Yakın çevrenizde belediye başkanlığı yapmak kolay değil. Kocaeli Büyükşehir Belediye başkanlığı daha kolay. Bir ekip kuruyorsunuz, işleri kolay yürütebiliyorsunuz. Küçük yerde otobüs gitmez, onunla bile bizzat kendiniz ilgilenirsiniz.
Enişteniz size pişmanlığını hiç dile getirdi mi?
Ondan öyle pişmanlık duymadım da başka birinden duydum. Bir vatandaş başkanlığım sırasında geldi daha önce yaptırdığı 5 katlı binası için ruhsat istedi. Mahalleden komşumuz, tanışıyoruz. Fakat o bölgenin ruhsatı 3 kat. Veremeyiz, dedik. Yıkamadık da. Çünkü o bölgede binaların yarısı öyleydi. Konuştuk ama ikna olmadı. Bana darıldı, gitti. Depremden bir buçuk yıl önce oldu. Bu sürede bana dargın kaldı. Komşuyuz ya, her gün yüz yüze geliyoruz ama bana soğuk davranıyor. Depremin üçüncü günü evinin önünden geçiyoruz. Enkaz kaldırıyor. "Geçmiş olsun ölü var mı?" dedik. "Yok." dedi. Allah'tan yaz tatiliydi. Binadaki dairelerde 50-60 öğrenci kalıyormuş. Ben geçmiş olsun deyince sarıldı, "Hakkını helal et." dedi. Dedim hayırdır, ne hakkı? "Senin günahını aldık. Bu bina için ruhsat vermedin diye. Sen haklıydın." dedi. Dedim, ben haklıydım ama zaten bu binaya ruhsat veremezdim. Kanuni değildi. Vatandaşta böyle bir şey var. 5 kat yaptı, bir kat daha fazla yapacak. Hiç yapamazsa çatı altına yapacak. Bu hastalık tabii.
Depremden sonra da bu hastalık devam ediyor mu?
Şu anda bu konuda hiç taviz vermiyorum. Uydudan takip ediyoruz. Her ay şehrin uydudan fotoğrafını çekip inceliyoruz. Fazladan bir kümesi bile görüp müdahale ediyoruz. Çatı yönetmeliği çıkarttık, artık çatılara oda yapabiliyorlar. Bu hastalığa biraz olsun çare olur diye. Ruhsat almayı kolaylaştırdık. Proje parası veremeyen fakirlere ücretsiz destek veriyoruz. Bunlar ruhsatsız yapı sayısını azaltıyor. Bakın insanları öldüren, acı veren, sakat binalar. Yoksa binanızı depreme göre yaptığınızda bir şey olmuyor. Derme çatma binalar insanlar için mezar oldu. İnsanlar bundan ibret aldı mı? Bana göre toplum ibret almadı. Depremi yaşayan unutmuyorsa ondan sonra gelen unutuyor.
Başbakan Erdoğan bana 'abi' der
Karaosmanoğlu, doğma büyüme İzmit Yuvacıklı. Dedesi İstiklal Savaşı'ndan önce Rize'den gelmiş. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenliği yaparken, yakın çevresinin yoğun isteğiyle 1984'te belediye başkanı adayı olur ve seçimleri kazanır. Bu dönemde Tayyip Erdoğan'la tanışır. Erdoğan'ın ağabeyi de Yuvacık'ta oturuyordur. Yakın arkadaş olurlar. Erdoğan, Karaosmanoğlu'na 'abi' diye hitap ediyor. Depremden önce aktif siyaseti bırakan Karaosmanoğlu, AK Parti'nin kuruluşunda yer alır. Kocaeli il teşkilatını kurar. Erdoğan'ın başbakanlığının ilk yıllarında da halkla ilişkilerini yürütür. Geçtiğimiz yerel seçimlerde de Erdoğan ve partililerin isteğiyle seçimlerde Büyükşehir Belediye başkan adayı olur. Karaosmanoğlu'nun en bilindik icraatı haftanın 3 günü sabahları vatandaşla yürüyüş yapması. Perşembe sabahları Gebze'de yürüyüş parkurlarında binlerce Gebzeliyle yürüyor. Diğer günler ise Kocaeli'nin muhtelif parklarında, köylerinde, yürüyüş parkurlarında yürüyor. Karaosmanoğlu, "Diğer belediyelerin aksine bizim belediye binasına çok az vatandaş gelir. Çünkü biz onların ayağına gidiyoruz. Köy köy, mahalle mahalle geziyorum. Makamımda 100 saatimin ancak 2-3 saatini geçiririm. O da imza atmak ve projeleri konuşmak için. Vatandaşın sofrasına oturur, çayını içer, onları dinlerim." diyor.
5 çocuk babası Karaosmanoğlu'nun 5 de torunu var. Hepsi kendi hayatlarını kurduğu için eşiyle birlikte yaşıyor. Oğullarının desteğiyle Yuvacık'ta babasından kalma arsasına iki katlı bir ev yaptırmış. Evin kocaman bir bahçesi var. Eşi burada mısır, kara lahana, fasulye, karpuz gibi meyve ve sebzeler yetiştiriyor. Üzüm, armut, erik ağaçları var. Bahçenin bir ucunda ise tavuk ve koyunlar. Neredeyse her ihtiyaçlarını bu bahçeden gideriyorlar. Elektriği bile. Bahçede bulunan rüzgâr gülü ile elektriğini kendisi üretiyor.
***
Evimiz, iş bulma kurumu gibi
İbrahim Karaosmanoğlu'nun en büyük sıkıntısı işsizlik. Evlerinin kapısını iş umuduyla aşındıran çok oluyormuş. Doğduğundan beri aynı mahallede oturduğu için komşuluk ilişkileri hâlâ devam ediyor. Çat kapı misafirliğe gelenler, Karaosmanoğlu'nun eşinden iş de istiyormuş. Başkan, "İş istemeye geldiklerinde korkumuz, ona nasıl izah edeceğiz oluyor. Bizi en çok yoran mesele bu. Başka diğer konuları alıp götürüyoruz. Fakat bu konuda sıkıntı var. Yok demek zordur. Zannediyor ki vatandaş başkan tamam alın şunu derse alınacak. Binlerce kişi alırsan nasıl maaşını vereceksin?" diyor.
***
Erken yatarım, bir kez Başbakan için gece 1'de yattım
Karaosmanoğlu, erken yatıp, erken kalkanlardan. "Bu benim yaşam prensibim, seçimlerde bile erken yattım." diyor. "Geç saatlere kadar toplantı yapmam. 9-10 gibi biter. 12'de yatarım. Sabah namazıyla kalkarım. Yürüyüşe çıkarım. 9'da da mesaime başlarım." Başbakan Tayyip Erdoğan'ın gecenin bir yarısında belediye başkanlarını, valileri aradığını hatırlıyoruz. Karaosmanoğlu'nu da aramış. Allah'tan Başbakanlık Özel Kalem'den haber vermişler Erdoğan'ın arayacağını. Yatmamış, bire kadar Başbakan'ın aramasını beklemiş. Tam birde aramış. Konuşma bittikten sonra yatmış. "Bu bir tarz meselesi. Başbakan çocukluğundan beri geç saatlere kadar çalışmayı âdet edinmiş." diyor.
|