Mehmet Çelen*
Helal sertifikasyonun tarihçesi
-----------------------------------------
*
Türkiye’de bütün Müslümanları kucaklayacak ve kuşatacak, herkese gerçekten ve samimi olarak bağrını açmış çok ciddi bir kuruluşa ihtiyaç vardır.*
Dünya’da helal sertifikalama
Genel manada helal gıda, Müslümanlar açısından çok önemlidir. Çünkü insanın ilk kaybettiği imtihan gıda meselesi olmuştur. İlk insan ve ilk peygamber Hz. Âdem (a.s.)’in, şeytanın yönlendirmesi sonuncu cennette yasaklanan meyveyi yemesi, onun imtihanı kaybetmesine neden olmuştur. Bu suçtan dolayı, cennetten çıkartılmış, tevbe ettikten sonra ancak affedilmiştir.
Yüce Allah (c.c.), birçok âyet-i kerimede hem insanlığa hem de iman edenlere seslenmiş, onların helal, hoş, sağlıklı ve temiz gıdaları tüketmeleri ve habâis, pis, zararlı ve çirkin olan her şeyden ve haramdan uzaklaşmaları emredilmiştir.
Son peygamber Hz. Muhammed (s.a.v.)’de, Müslümanların helal lokma yemeleri ve içmeleri üzerinde çok sıkı durmuş, haramdan kaçınmaları için her türlü örnek uygulamaları hayatında göstermiştir. Sahih sünnet uygulamaları, bu konuda Müslümanlara aydınlatıcı bir yol ve rehber olmaktadır.
20. Asırda helal gıda arayışları, Müslümanların çoğunlukta yaşadığı ülkelerden ziyade, Müslümanların azınlıkta bulunduğu ülkelerde etkin bir şekilde başlamıştır. Bu Gayr-i Müslim ülkelerde yaşayan Müslümanlar, kendilerine ve çocuklarına helal yiyecek ve içecek bulmak için büyük gayretler sarf etmek zorunda kalmışlardır. Tabiî ki, ferdî gayretlerin zorluğunu kavrayan Müslümanlar daha ileri tarihlerde organik çalışmalar içine gireceklerdir.
Müslümanlar bu arayışlarını sürdürürken, Yahudilerin uygulamakta oldukları “Kosher” sistemi onların da dikkatini çekmiştir. ABD’de önceleri Müslümanlar, Kosher damgalı yiyecekleri tercih etmişlerdir. Çünkü diğer yiyecek ve içeceklerle ilgili geniş ve ikna edici bilgilere sahip değillerdi.
1960’lı yıllardan sonra Kapitalist üretim ve tüketim çarkının etkin bir hale gelmesi, batı egemenliğinin batılı yaşam tarzının/modernitenin dünya insanlarına dayatılır olması da diğer din mensuplarını düşündürmüş ve arayışlara sevk etmiştir. Az maliyetle daha çok para kazanma hırsı, üretimde domuz ürünlerini yaygın bir şekilde kullanma, ölü hayvanların her şeyini üretimde değerlendirme, gıda katkı maddelerinin alabildiğince yaygınlaşması, hormonlar ve genetiği değiştirilmiş organizmalar (GDO’lu maddeler) bu yaşam tarzıyla birlikte insanların hayatlarında normal bir şekilde yer etmeye başladı. İnsanların yeme/içme tarzları değişti, gelenekler farklılaştı, fast food ve abur cubur yeme şekilleri yaygınlaştı. Tabiî hayat tarzından uzaklaşma sonucunda yaygın ve değişik hastalıklar, insanlığı yok etmeye devam etmektedir. Gerek Müslümanlar gerek diğer din mensupları, bu kötü gidişata karşı arayışlarını hızlandırmış, çözüm yolları bulmaya başlamışlardır.
IFANCA
Özellikle ABD’de yaşayan Müslümanlar, 1970’li yıllarda ferdi gayretlerini birleştirerek organik çalışmalar yapmaya başlamışlardır. Bu çalışmalar meyvesini vermeye başlamış, Müslümanlar ABD’de ilk olarak bu alanda çalışma yapmak üzere 1982 yılında IFANCA (Islamic Food and Nutrition Council of America/Amerika İslâmî Gıda ve Beslenme Konseyi) isminde bir konsey kurmuşlardır. Bu konsey, önce gıda ve beslenme alanında eğitim ve öğretim, danışmanlık faaliyetlerinde bulunmuştur. Daha sonra helal sertifikalama işlemlerine başlamış ve bunun alt yapısını oluşturmaya çalışmıştır. Konsey, hâlâ Amerika kıtasında, Avrupa’da ve Afrika’da sertifikalama faaliyetlerini yürütmektedir.
İslâm Dünyası’nda ise, helal sertifikalama işinin öncülüğünü Malezya yapmıştır. Malezya helal standartları ve şartnameleri oluşturmuş, devlet olarak bu işe eğilmiş, ithal ettiği ürünlerden kendi şartnamelerine uygun davranan devletlerden yiyecek ve içecek maddelerini ithal etmiştir. Üniversiteler bünyesinde Helal Ürünler Araştırma Enstitü’leri kurulmuş, burada ilmî ve teknik çalışmalar yapılmıştır. Günümüzde de bu çalışmalar etkin bir şekilde devam etmektedir. Malezya Putra Üniversitesi’ne bağlı Helal Ürünler Araştırma Enstitü’sünde diğer hayvanlar içinde çok kısa bir zamanda domuzun DNA’sını çözerek tanıyan cihazlar üretilmiştir.
World Halal Forum/Dünya Helal Forumu
Bu kuruluş, Malezya’da kurulmuş bir çatı kuruluşudur. Günümüzde 90 üyesi bulunmaktadır. Bunların kendilerinin oluşturduğu “Dünya Helal Standartları” mevcuttur. Malezya’nın akredite ettiği ülkeleri kendi üyesi olarak kabul etmektedirler. Yaygın bir çalışma ağına sahiptir. Üyeler tek bir logoya sahip değildir.
World Halal Council (WHC)/Dünya Helal Konseyi
Bir çatı kuruluş olan Dünya Helal Konseyi, merkezi Cakarta’da olup 40 ülkeden üyesi bulunmaktadır. Endonezya merkezli olan bu kuruluş, 2002 yılında kurulmuş, her yıl olağan toplantılarını bir ülkede gerçekleştirmektedirler. Bunların kendilerinin oluşturduğu “Dünya Helal Standartları” mevcuttur. Buraya üye olan her kuruluş, tüzük gereği birbirlerini akredite etmektedir. Bununla birlikte üye ülkelerin kendilerine mahsus standartları bulunmaktadır. Üyeler tek bir logoya sahip değildir.
OIC-İslâm Konferansı Teşkilatı Çalışmaları
57 İslâm ülkesinin üye olduğu İslâm Konferansı Teşkilatı’nın çalışmaları, birkaç yıldır devam etmekte olup, standart ile akredite kuruluş oluşturma gayretleri içindedir. İKT Helal Standart çalışmaları henüz sonuçlanmış değildir, birkaç yıldır üzerinde değişik ülkelerin uzmanları nezdinde devam etmektedir. Türkiye’den Türk Standartları Enstitüsü direkt bu çalışmalara katılmakta, sivil toplum kuruluşlarını bu çalışmalara dâhil etmemektedir.
Ayrıca bu çalışmalar, İKT bünyesinde İSEDAK Başkanlığına verilmiştir. İSEDAK Başkanlığı, Devlet Planlama Müsteşarlığı bünyesinde çalışmaktadır. İKT, bu çalışmalarda üst akredite kurumu oluşturmak istemektedir. Bu akredite kurumu, helal sertifika verecek kuruluşları akredite edecek, ayrıca standartlarda birliği gerçekleştirmeye çalışacaktır. Bu çalışmaların neticelenmesi, dünyada var olan dağınıklıkları ortadan kaldıracak, tek standart etrafında Müslüman ülkelerin birleşmesini sağlayacaktır. Bundan dolayı, İslâm Konferansı Teşkilatı’na çok büyük görevler düşmektedir. Dünya Müslümanlarının birlik ve beraberliğini sağlayacak, tek logo ve tek standart esaslarını koyup bağlayıcı olacak bir kurum, şu anda İslâm Konferansı Teşkilatı görünmektedir.
Şu an ki durumuyla dünyadaki helal sertifika kuruluşları, tam bir dağınıklık içindedir. Logolar, standartlar ve olaylara bakış açıları farklı farklı olup, çok değişik uygulamalar sergilemektedirler. Her ne kadar çatı kuruluşlar bu dağınıkları azaltmakta ise de, yok edememektedir.
Dünyadaki helal sertifika kurumları, büyük ölçüde vakıf, dernek ve sivil toplum kuruluşu olarak görev yapmaktadır.
Helal Vakfı
Helal Sertifika Otoritesi
Helal Gıda Konseyi
Helal Standart Enstitüsü
Helal Ürünler Araştırma Enstitüsü
İslâm Eğitim Merkezi
Helal Ürün Geliştirme Hizmeti
Helal Standartlar ve Sistemler gibi benzeri isimler altında faaliyet göstermektedirler.
Şirket ve ticari bir firma şeklinde çalışmamaktadırlar. Helal sertifikalama karşılığında, bu faaliyetleri deruhte etmek ve devamını sağlamak için belli ücretler talep etmektedirler.
Helal Sertifikalama ve Ulema Meclisleri
Dünyadaki helal sertifika kurumlarının başkanları, büyük ölçüde teknik bilim adamları veya teknik personeldir. Her kuruluş, kendi ulema meclislerini/şer’î heyetleri oluşturmuş, onların aldığı kararlara ve fetvalara göre hareket etmektedirler. Helal, haram, mekruh, meşbuh gibi meseleler, fıkhî meseleler olduğu için bu kararı verecek olanlar da fakihler/âlimler olacaktır.
Fakihlerle müsbet bilimlerdeki bilginlerin istihaleye/değişime ve temizliğe bakış açıları farklıdır. Fıkhın esasını ve ruhunu kavramayan, bu alanda ciddi anlamda eğitim almamış teknik bilim adamları da, yetkileri olmadığı halde bazen “şu helaldir”, “bu haramdır” gibi fetvalar vermekte, bu tutum sonucunda karışıklıklara neden olmaktadır.
Gerek teknik bilim adamları gerek helal sertifika kurumunun idarecileri, helal ve haram noktasında “ulema meclislerine” bağlı olarak çalışmak zorundadırlar. Ulema meclislerine bağlı olmayan, onların aldığı kararlara saygı göstermeyen teknik bilim adamlarını helal sertifika kurumlarında görev vermemek gerekir. Ayrıca bu kararlara bağlı olmayan, uymayan ve saygı göstermeyen kişileri de unvanları ne olursa olsun, helal sertifika kurumlarının idarecisi veya yönetim kurulu üyesi yapmamak lazımdır. Bu tutumda olanlar, helal sertifika kurumlarını çalıştırmaz ya da başka mecralara sürüklerler.
Bu durum da, dünyadaki helal sertifika kurumlarında tam anlamıyla oturmuşluk arz etmemekte ve halledilmesi gereken ciddi bir tehlike olarak önümüzde durmaktadır.
Türkiye’de helal gıda ve sertifika
Türkiye’de bu tür arayışlar, önceden de olmakla birlikte en belirgin bir şekilde 1970’li yıllarda ortaya çıkmıştır. Özellikle margarin yağının yenilmemesi ile başlayıp, dindar kasaplardan et alma hassasiyeti ile devam etmiştir. Her lokantada etli yemek yememe ve diş fırçalarında domuz kılı bulunma ihtimali, Müslümanları daha dikkatli hale getirmiştir.
Her kesimden Müslümanlar, yiyecek ve içeceklerine dikkat etmişler, helal gıda arayışları içinde olmuşlardır. Coca Cola ve gazozlardaki alkol miktarları ve bunların üreticileri tarafından oranlarının gerçek olarak açıklanmaması, şüpheleri daha da artırmıştır.
Kapitalist üretim ve tüketim çarkı, özellikle 1980’li yıllarda daha etkin bir şekilde kendini hissettirmeye başlayınca, bu arayış oranlarında da artış gözlemlenmiştir. Her kesim ve kişiler bu konuyla yakından ilgilenmiş, cemaatler, vakıflar ve dernekler kendilerine göre çözüm yolları üretmişlerdir. Ama bu çözümler, toplumun büyük ekseriyetini içine alamamıştır.
Bu tarz çalışmaların daha çok içe dönük olması sonucunda, topluma açık organik yapılanmalara ihtiyaç duyulmuştur. 2000’li yılların ortalarında bu amaçla dernek ve vakıf çalışmaları oluşturulmaya başlanmıştır.
Gıda Güvenliği
Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi
Gıda Güvenliği Hareketi
Gıda ve İhtiyaç Maddeleri Sertifikalama ve Denetleme gibi isimler altında dernek ve vakıf çalışmaları yürütülmeye başlanmıştır. Bu çalışmalar hâlâ varlığını sürdürmektedir.
Uluslararası Konferanslar
Türkiye’de ilki 2007 yılında Dünya Helal Forumu tarafından düzenlenen uluslararası bir konferans düzenlenmiştir.
İkincisi Şubat 2008, üçüncüsü Nisan 2009’da GİMDES (Gıda ve İhtiyaç Maddeleri Denetleme ve Sertifikalama Araştırmaları Derneği) tarafından düzenlenmiştir. Bu iki konferans, basında yer almış ve iyi bir ses getirmiştir.
2005 yılında kurulan GİMDES, ancak 2009 yılında 40 ülkede üyesi bulunan World Halal Council’in üyesi olmuş ve bu kuruluş tarafından akredite edilmiştir.
GİMDES, 2009 Nisan’ından ve konferanstan sonra ihracata yönelik helal sertifika vermeye başlamıştır.
GİMDES’in öncülüğünde helal gıda platformu kurulmuş, ama bu çalışmalar yeterli yaygınlığı ve kuşatıcılığı sağlayamamıştır.
Şu günkü pozisyonuyla GİMDES, tam anlamıyla Türkiyeli Müslümanlar tarafından sahiplenilmiş değildir. Bunun da birçok nedenleri mevcuttur. Özellikle bütün alt yapısını, donanımını yerine getirememiş ve maddi problemlerini halledememiştir. Bu durum da, işleri yürütüp yürütemeyeceği noktasında tereddütleri beraberinde getirmektedir.
Üretici ve tüketici her kuruluş, konuyla ilgilenen vakıf ve dernekler ayrıca kendi bünyelerinde gıda komisyonları oluşturmuş, çalışmalarını bu şekilde sürdürmektedirler.
Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi de, bu konuda etkin çalışmalarını sürdürmektedir. Basın açıklamaları ve siteleriyle, toplumu aydınlatmaya çalışmaktadırlar.
Ayrıca Türkiye’deki tüm İlahiyat Fakültelerinin İslâm Hukuku öğretim üyeleri ve İslâm hukuku uzmanları, 3-4 Haziran 2009’da 6. istişare toplantısında helal gıda meselesini ilmî olarak ele almış ve bu konuyu toplantı boyunca müzakere etmişlerdir. Bu da, bu alandaki çalışmalara katkıda bulunması açısından çok önemli ve sevindirici bir durumdur.
Türkiye’de bütün Müslümanları kucaklayacak ve kuşatacak, herkese gerçekten ve samimi olarak bağrını açmış çok ciddi bir kuruluşa ihtiyaç vardır. Bu da, var olanların ıslah edilmesi veya bu anlamda yeni bir teşekkülün ortaya çıkmasıyla gerçekleşir. Ya da üst bir çatı kuruluş oluşturularak gerçekleştirilir.
Tam manada ulema meclisine/ilim heyetine bağlı, onların aldığı kararları seve seve gönülden uygulayan, İslâm âlimlerinin fetvaları hakkında ileri geri konuşmayan, fıkhın esas ve ruhunu icra edecek ilim heyetine ortamlar hazırlayan, araştırma ve incelemelerine destek olan bir kuruluş olması lazımdır. Bunu sağlamayan kuruluşlar ve yöneticiler, gerek Türkiye’de gerek dünyada helal sertifika işlemlerini yürütecek ehliyet, hüviyet ve yeterliliğe sahip olamazlar. Bu ehliyetsizlik ve yetersizlik, Müslümanlara büyük zararlar getirecek boyutta olduğundan, şimdiden hatırlatma gereği duyuyoruz.
Mesele helal sertifika olunca, bu durum çok büyük önem arz etmekte, İslâm fıkhının kurallarına ve esaslarına göre yeniden gözden geçirilmesi ve tanzim edilmesi gerekmektedir. Bu kurallara ve esaslara riayet edildiğinde, çok ciddi oluşumların meydana çıkacağı, bütün Müslümanların, hatta insanlığın ihtiyacına cevap vereceği muhakkaktır.
*İslam Hukuku Uzmanı, Araştırmacı / Yazar.