Create Your Own Countdown

Google

   
  *** İYİLİK İÇİN KOŞANLARIN YERİ***
  Tolstoy.Yaşam Dengeleri
 







YAŞAM  DENGELERİNİ  SAĞLAMA




  ***“Hayat,
                  yaparken silgi kullanmamıza izin   verilmeyen
    
     bir resimdir.***


Siz bu resmin neresindesiniz?

Resim ana hatlarıyla ortaya çıkmış,
renkler belirginleşmiş olabilir.

Hatta resmi bitirmeye yakın bile hissedebilirisiniz kendinizi.
Bu baktığınız hayatınızın tablosu.

Gördüğünüz resimden memnun musunuz?

Renklerin, figürlerin ahengi, dengesi istediğiniz gibi mi;
yoksa bazı tonlar ve figürler baskın,

bazıları ise istediğinizden daha mı silik?

Hayat tablonuza daha dikkatli bakın.

Baskın tonlar nerelerde kullanılmış
nerelere daha çok emek ve zaman harcanmış,

nereler ihmal edilmiş,
fazla geliştirilmemiş?

---İşyeriniz,

---eviniz

---ve siz.

Bunlardan biri veya birkaçı daha büyük,
daha gösterişli figürler olarak çizilmiş,
diğerleri ise biraz ihmal edilmiş;
belki de onlarla uğraşmaya daha sıra gelmemiş.

Ama bu tabloyu daha ahenkli ve dengeli yapmak,

daha sonra da onu seyretmenin
zevkine varmak için neden daha fazla bekleyesiniz?

Ekolojik sistemlerden en küçük hücre sistemine kadar yaşayan bütün sistemler için

denge olmazsa olmaz bir gereklilik.

Denilebilir ki,

---denge

tüm yaşayan sistemler için

su ve hava gibi bir zorunluluk.

Dengenin bozulduğu yerde

sistem kendisini devam ettiremez.

Kendi içinde dengede olmayan her şey

yok olup gitmeye mahkûm.

Yaşamda en çok değer verilen,

herkesin elde etmek için uğrunda

türlü fedakarlıklarda bulunduğu

mutlu bir hayat

---dengeli olandır.

Seneca’ya göre

‘Mutlu bir hayat,

kendi doğasıyla uyum içinde olan bir hayattır.’

Sağlığın,
huzurun,
mutluluğun, sevincin
temeli

---dengededir.

  Yaratıcı ;evreni
ilahi bir denge ve düzen içinde yaratmıştır.

Aynı dengeyi bizim

--zihnimize,
--gönlümüze ve
--bedenimize de vermiştir.

***Ama biz kendi kusurlarımızla bu dengeyi bozarız.***

---Daha çok kazanma,

---daha çok şeye sahip olma çabası içinde

---zamanımızın büyük bir bölümünü işe ayırır;

    ****iş ve aile dengesini bozarız***

. Allah’ın sevgi ile dolu olarak bize verdiği gönlümüze

--kin,

--kıskançlık,

nefret doldurur,

***kişisel dengemizi bozarız.***

Kötü beslenir,

az hareket eder,

***fiziksel dengemizi bozarız.***

Bozulan her denge,

akılda,

ruhda,

bedende,

çeşit çeşit hastalıklara neden olur.

Hastalıkları iyileştirmek için alınan her ilaç ise

--yeni dengesizlikler getirir.

Doğal dengesini koruyarak yaşayan bir insanın

yüzlerce yıl ömrü olabileceği söyleniyor.

Akupunktur gibi doğal tedavi yollarının temeli;
kimyasal hiçbir ilaç kullanmadan
vücudun bozulan dengesini yeniden sağlayarak iyileştirmeye dayanır.

Bugün yaşamımıza yön veren

ve olmazsa olmaz dediğimiz birçok şeyin geçmişi

50, bilemediniz 100 yıla dayanıyor.

Küresel ısınma dahil

doğa ve

insan dengesini bozan şeyler

insanlık tarihinin içinde

bir an kadar yeni.

///////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////
                ***İş,

                             ***aile

                                            ***özel yaşam

///////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////
dengemizi etkileyen şeyler de

yeni ve yaşamımıza yaptıkları etkiler kadar

önemli şeyler değil…


Siz önemli olan şeylere ve

yaşam dengenizi bozmamaya odaklanınız.
 






---NASIL YAPALIM ?

Denge önemlidir. Bazen yaşadığımız hayatımız o kadar dominant bir hale gelirki dengeyi kaybeder dengemutsuzlaşırız. Öte yandan bu mutsuzluğumuzu gidermek ve dengeyi sağlamak için sağlıklı yaşam uygulamalarına, hobilere vb. yöneliriz. Unutmayın zaman çok kıymetli ve her dakika aleyhinize işliyor. Bu yüzden önemli olan akıp giden hayata yaşamımız için gerekli olduğu kadar ilgi göstermektir.

Nasıl?

1) İşten zamanında çıkın – Kendinize bakmak zorundasınız. Mevcut iş yaşamının sizi makine gibi gördüğünü ama olmadığınızı unutmayın. Eğer doğru zaman ve iş yönetimi becerisine sahipseniz yani gün içinde kaytarmıyorsanız sabah 9 ila 18 arası işleri fazlasıyla yapmak için yeterlidir.

2) Herşeye evet diyenlerden olmayın.
1. madde ile biraz ilişkili aslında. İşiniz hiç bir zaman bitmeyecek ve sizden istenenlerin sonu olmayacak. Yeter ki yönetmeyi bilin; bunların hiçbiri problem olmayacaktır.

3) Her gece aynı saatte yatıp aynı saatte kalkın.
Vücudunuzda yaratacağınız denge hayatınıza yansır. Ne kadar iyi dinlenirseniz o kadar iyi bir gününüz olur.

4) Yavaşlayın.
Yavaş yürüyün, yavaş araba kullanın, yavaş konuşun. Bir ağacın mevsimde mevsime nasıl yavaş yavaş renk değiştirdiğini izleyin. Sabah uyandığınızda derin bir nefes alarak güne gülerek başlamaya çalışın. Yapabiliyorsanız sabahları egzersiz, meditasyon yapabilirsiniz.

5) Çevrenizde size uygun olmayan bir kültür var ise dahil olmayın.
İş baskısı, hadi-hadi-hadi şeklinde bir çalışma tarzı, işte bizim yaşam kültürümüz. Ben bir insanım ve kendim olarak tekim.

6) Arkadaşlarınız ve ailenizle bir alt kültür oluşturun.
Sizin sevdiğiniz ve sizi sevenlerle bir arada olun. Beraber zevk aldığınız aktiviteleri yapın. Okuma ve sohbet gruplarını, sosyal yardımlarla doldurun vaktinizi, TV ile değil.

7) Çevrenizdekilerden daha sağlıklı olmaya çalışın.
Başkalarının kötü alışkanlıklarını benimsemeyin. Eğer etrafınızda çok kahve içen biri varsa siz de içmeyin.

8) Boş zamanınızı anlamlı şeylerle doldurun.
Kişisel özelliklerinize uygun şeyler bulabilirsiniz. Resim yapmak, huzur evlerine gidip sohbet etmek, körler için kitap okumak vb. Becerilerinizin diğerlerine nasıl yardım ettiğinin görülmesi bu konudaki katılımları artıracaktır.

9) Hayatınızdaki fazlalıkları çıkarın.
Aldığınız ama hiç kullanmadığınız giyecek ya da mobilyaları, gerekli görmediğiniz şeyleri elinizde tutmayın. Gerçekten ihtiyacınız olmayacak şeylerden arındırdığınız hayatınız çok daha güzel olacak.

10) Başka insanlara duyduğunuz merhamet, sabır ve toleransınızı geliştirin.
Mutluluk birlikte olduğunuz insanlarla olan ilişkinizden gelir. Merhamet, sabır ve tolerans kişilerle olan ilişkilerimizi geliştirirler. Başlangıç noktası olarak hepimizin ne kadar farklı olduğuna inanmakla başlayabilirsiniz.

Hayatınızı dengelemekle ilgili yaptığınız ve başardığınız şeyleri bu yazıma yorum olarak gönderebilirseniz diğer okuyucularla paylaşma şansımız olur.


*TOLSTOY DAN DENGEYE BAKIŞ*

Zengin bir tüccarın eşi olan abla köye, fakir bir çiftçi ile evli kız kardeşini ziyarete gelir.
Şehir hayatının rahatlığını, çocuklarının giydiği zarif elbiseleri, yedikleri lezzetli yemekleri anlatır, övünür. Küçük kız kardeş içerler. “Hayatımı seninki ile değişmem” der. “Sıkıcı olabilir ama tasasızdır. Siz debdebeli bir hayat sürebilirsiniz ama sürekli endişe içindesiniz.”
Kadının kocası Pokhom kulak misafiridir. “Tek derdimiz toprağımızın az olması. Yeteri kadar toprağım olsa şeytandan bile korkmam” der. Şeytan sobanın arkasında gizlidir. “Öyle mi?” der. “Sana yeteri kadar toprak verelim bakalım.”
Şeytan Pokhom’un şansını açar. Köyün zengini kadından 100 dönüm toprak satın alarak arazi sahibi olur.
Bir akşam evlerinde bir yolcuyu misafir eder. Misafir Volga’nın kıyısında ekinlerin at boyu büyüdüğünü, toprağın ucuz olduğunu anlatır.
Pokhom satıp savar, Volga’nın kıyısında 400 dönüm satın alır. Artık durumu çok iyidir ama hâlâ halinden memnun değildir.
Bir gün seyyar bir tüccar ona uzaklarda, Başkirlerin yaşadığı bakir topraklardan bahseder. Bu topraklar o kadar geniştir ki insan bir sene durmadan yürüse sonuna ulaşamaz. Ama Başkirler saftır, birkaç rubleye ellerinden binlerce dönüm alınabilir.
Pokhom yanına hediyeler alarak gene yollara düşer ve Başkirleri bulur. Her şey tüccarın anlattığı gibidir. Pokhom toprak satın almak istediğini söyler. Hediyeler Başkirleri memnun etmiştir. Obanın en yaşlısı çağrılır.
“İstediğin kadar toprak seç” der yaşlı adam, kahkahayla. “Çok arazi var.”
“Kaça?”
“Günlüğü bin ruble. Bir günde ne kadar mesafe kat edersen o kadar toprak senin olacak.”
“Bir günde insan çok mesafe kat edebilir.”
“Hepsi senin” der ihtiyar gülerek. “Ama bir şart var. Eğer güneş battığında başladığın yere dönmüş olmazsan toprağı da paranı da kaybedersin.”
Toprak o kadar güzel
Ertesi sabah güneş doğarken Pokhom ve Başkirler bir tepede buluşur. İhtiyar Başkir kalpağını yere koyar ve “Buradan başla” der. “Gördüğün her yer bize ait. Bir dikdörtgen çiz, içindeki toprak sana ait olsun.”
Pokhom bin rubleyi kalpağın içine atar ve yola çıkar. “En az 50 kilometre yürürüm bir günde” diye düşünür. Beş kilometre yürüdükten sonra sola dönmeyi düşünür ama “Daha erken, beş kilometre daha yürüyeyim” diyerek yola devam eder.
Sonra sola döner. Yürü babam yürür. Toprak o kadar güzel, ağaçlıklar o kadar sıktır ki bir türlü geri dönmek istemez. Birden bire durup geriye baktığında güneşin inmeye başladığını görür. Tepede Başkirler karınca gibidir. Onlara doğru koşmaya başlar. Nefes nefesedir. Neden bu kadar uzağa gittim! Ya her şeyi kaybedersem! Adımlarını sıklaştırır. Fakat tepenin yamacına vardığında güneş batmıştır.
“Burada güneş hâlâ batmadı, acele et” diye bağırır yaşlı Başkir. Pokhom son bir gayretle koşar. Sırtından ter boşanarak, bacakları titreyerek, tam güneş ufukta kaybolurken kendini kalpağın üzerine atar.
“Bravo” diye bağırır ihtiyar. “Çok toprağın oldu.” Ama Pokhom duymaz. Ağzından kan gelerek ölür. Bir uçtan diğer uca iki metreyi geçmeyen bir çukur açıp onu içine gömerler.
İhtiyar Başkir şeytandır. Bir kahkaha atar. “Yeteri kadar toprağın oldu” der.
Tolstoy’un özet  öyküsünü ortaokulda İngilizce dersinde okumuştum.






 

 
  *** SİZİ KUTLUYORUZ *** BUGÜN 1931532 ziyaretçi (4226219 klik) MİSAFİRİMİZ OLDUNUZ ***  
 
haberler haberler


Google Arama
Sitemde Arama
Yaşam ve İnsanlar

İstanbul Servisleri Neden Pahalı ? burakesc
Namaz Kılan Minik ile burakesc
GİMDES Helal Gıda Ramazan Buluşması burakesc
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol