Create Your Own Countdown

Google

   
  *** İYİLİK İÇİN KOŞANLARIN YERİ***
  Babı Alinin Sır Küpü
 





Bâbıâli'nin sır küpü Şaban Köse  
Tercüman'ın kurucularından Adil Ilıcak ile Hürriyet'in kurucusu Sedat Simavi'nin torunu Sedat Simavi'nin 1960'lı yıllardaki av arkadaşı Şaban Köse, iki gazete arasındaki rekabet sayesinde ilk yerli baskı makinelerini üreten işadamı olmuş. 1937 doğumlu Köse, "Tercüman ve Hürriyet, yıllarca benim makinelerimde basıldı." diyor.
 

Kemal Ilıcak'tan torun Sedat Simavi'ye kişiye özel matbaa makinesi üreten usta Şaban Köse: İlk yerli matbaa makinelerini ben tasarladım

73 yaşındaki Şaban Köse, eli öpülesi büyüklerimizden. Hayır, el öptürme meraklısı bir adam değil. Pek çoğumuz onu tanımayız, adını sanını bilmeyiz, ama o eline su dökülemeyecek meziyetlere sahip. 1960'lı yıllarda, henüz sanayimiz gelişmemişken, ilk yerli matbaa makinelerini yapan bir usta o. Hem de bu işlere merakından değil, arkadaş hatırına girmiş.

Onun hikâyesi, 1955'te İstanbul'a ilk adımını atmasıyla başlıyor. Kendi deyimiyle mektep kovalamak için memleketi Rize'den ayrılmış. Henüz 17 yaşında. Yıldız Teknik Makine Okulu'nda okumuş, sonra iş hayatına atılmış. Önce Bozkurt Mensucat fabrikasında iş tutmuş, sonra Feget adlı başka bir fabrikaya frezeci olarak girmiş. Freze, makine üretim tezgahlarından birinin adı. Burada teknik müdürlüğe kadar yükselmiş. "Patronum çok iyi biriydi. Biz 22 yaşındayken o 57 yaşındaydı. Ona 'evime bakacak iki aylık param olursa işi bırakırım' dedim. 'Nasıl bırakacaksın?' dedi. 'Kendi işimi kurarım' dedim. Nihayetinde 1969 yılında kendi işimi kurdum ve Köseler Teknik Kalıp olarak o günden bugüne geldik." diyor. Şaban Köse'nin makine tasarlamak ve üretmek konusunda pratik bir zekası var. Öyle makineler yapmış ki, ülkemizde henüz olmayan ürünler ortaya çıkarmış. Ayakkabı, sanayi makineleri ve çeşit çeşit presler...

Torun Sedat Simavi 4 makine siparişi vermiş

Kemal Ilıcak'la tanışıklığı ise abisi Adil Ilıcak'ın av merakı sayesinde olmuş. O yıllarda genç bir delikanlı olan Şaban Bey, hafta içi fabrikasının tezgahında bir işçi gibi çalışır, hafta sonu Terkos Gölü üzerine kurduğu kulübesine gider, köyden arkadaşı Necati'yle avlanmaya çıkarmış. "Bir gün hafta arası gitmek durumunda kaldım. Baktım ki, yatağımda başka biri yatıyor. Necati de ortalıkta yok. Uyandırdım, tanıştık. Adı Adil'di. Akşam Necati ile ördek avlamışlar. Git-gel derken arkadaş olduk. Dostluğumuz ölesiye kadar sürdü. Tercüman gazetesinin sahibi olduğunu iki yıl bilmedim, o da hiç söylemedi. Tercüman okuyordum oysa ki. Ailecek de görüşmeye başladık. İki sene sonra bana bir makine parçası gönderdi, evvela onu yaptık, kim olduğunu bu vesileyle öğrendim. Biraz da beni imtihan etmek istemiş. Eğer o parçalar olursa baskı makinesi yaptıracaklar." diyor.

Şaban Köse, sınavdan başarıyla geçince ilk yerli matbaa makinesini bir yıl içinde sahibine teslim etmiş. Daha sonra 4 makine daha üretmiş Ilıcaklar'a. Böylece arkadaşlıklarına, iş ilişkisi de eklenmiş. Bu arada maharetleri Babıali'ye yayılmış. Köse, "O zamanlar gazeteler, Avrupa'dan ithal edilen makinelerde basılıyordu, ben ilk yerli makineyi yaptım. Hürriyet Ofset'in genel müdürü torun Sedat Simavi, makine yaptığımı duymuş, beni arıyor. O da ava meraklıydı. İstanbul'da av tüfekleri tamir eden bir dükkanda tesadüfen karşılaştık. 'Kemal abiye makine yapıyormuşsun, ben de istiyorum' diyerek ilk siparişini verdi." diyor.

Şaban Usta, böylece ikinci müşterisini bulur. Son yıllarda çok popüler olan 'kişiye özel tasarım' aslında 1960'lı yıllarda Şaban Köse ile başlamış dersek abartmış olmayız. Önemini ta o zamanlarda keşfetmiş olmalı ki, Kemal Ilıcak için yaptığı baskı makinesinin aynısını Sedat Simavi istemesine rağmen ona yapmamış. Nedenini şöyle açıklıyor: "Aynı modeli yapmak bizim kitabımızda yoktu, o dönemlerde iş ahlakı öyleydi. Sedat Bey'e özel, daha farklı bir model tasarladım. Çok memnun kaldı, 3 makine daha ısmarladı." İşte, her biri 11 bin parçadan oluşan ilk yerli matbaa makinelerini yapmak, iki gazete arasındaki rekabet sayesinde Şaban Usta'ya nasip olmuş. s.ozarslan@zaman.com.tr

Soldan; Adil Ilıcak, ablasının oğlu Ali Bey ve Şaban Köse. 1970'li yıllar.

Adil Ilıcak öldükten sonra bir daha ava çıkmadım

Kemal Ilıcak, çok merhametli bir insandı. 750 kişi Tercüman'da çalışırdı, yemekhanesinde 1.500 kişi yemek yerdi.

Adil Ilıcak'la daha çok Trakya'da avlanırdık. Ben keklik, çulluk avını severdim, o ördek. Çünkü yürümeyi çok sevmezdi, ben de tam tersine oturmayı sevmezdim. 1983'te öldükten sonra bir daha ava çıkmadım.

Adil Bey'in büyük oğlunun nikahını Kemal beylerin Bebek'teki evinde kıydık. Nikah şahidi bendim.

Adil Ilıcak, akciğer kanseriydi. Abisini Amerika'ya götürmesi için Kemal Bey'i ben zorladım. Küçük oğluyla gidip iki ay kaldılar, geldiğinde sanki bir değneğin üzerindeymiş gibi o kadar zayıflamıştı. Yemek yememeye başladı, bir gün zorladım, 'Beni Yalova'ya götürürsen yerim.' dedi. Yalova'yla Bursa arasında bir yer tarif etti, kocaman bir çınar ağacı varmış, yanında dere akarmış, oraya gidip mangal yapmamızı istedi. Gittik ki, anayol geçmiş, çınar da yok, dere de...



Bâbıâli'nin sır küpü Şaban Köse  
 
 

Hastalığı süresince her akşam uğrardım yanına. Bir sabah küçük oğlu kapıda beni bekliyor, 'Babam seni istiyor' dedi, gittim yetişemedim. Sanki bir yanım koptu... Hâlâ öyle. O akşam, 'Bu çocuklara itimadım yok, yengeni sana emanet ediyorum.' dedi. Saniye Hanım'la hâlâ ilgileniriz, Şirinevler'de oturuyor. Kızım hiç yalnız bırakmaz, ilacıydı, doktoruydu, hepsine koşar.

O evin de bir hikâyesi var. Tercüman 1960'lı yıllarda kuponla ev veriyordu. Bizim rahmetli hanım da kupon biriktirmiş, evin biri bize çıktı, ama içine bir liralık pul koymak lazımmış, dolayısıyla evi alamadık. Adil Bey meğer iki ev almış kendine oradan. Biri Saniye Hanım'ın oturduğu evdir. Arkadaş olunca anlattım bu hikâyeyi. 'Ha benim ha senin, gel istediğin kadar otur' derdi.

Torun Sedat Simavi gözü kara bir delikanlıydı. Atıcılığa da çok meraklıydı. Bazen bana telefon eder, av fişeği göndermemi isterdi. Hâlâ ona yaptığım fişeklerden saklarım. Hürriyet, Aydın Doğan'a satılınca benim de onlarla ilişkim kesildi.

***

İlk tesbih koleksiyonerlerinden

Şaban Köse'nin o makineleri ürettiği Topkapı Gümüşsuyu'ndaki atölyesi şimdi Mahmutbey'de. 3-4 katlı büyük bir bina. Kendisiyle görüşmeye gittiğimizde en alt katta bir tezgahın arkasına geçmiş, kukadan (bir tür tropikal meyvenin kabuğu) tesbih tanesi yapıyordu. Tesbih makinesini de kendisi üretmiş. Sabah namazından sonra atölyesine geliyor, öğlene kadar tesbihleriyle ilgileniyor. Çünkü usta 50 yıldır tesbih koleksiyoneri. İlklerden olduğunu söyleyebiliriz. Dedesinden kalan 200 yıllık kuka tesbihle başlamış merakı. Atölyesinin içi envaiçeşit hayvan dişleri ve kabukları ile dolu; mors balığı dişi, fildişi, ren geyiği boynuzu, su aygırı dişi, katil balina orkanın dişi, mercan, gergedan boynuzu, mamut dişi, kaplumbağa kabuğu, kehribar... Hepsini tıkır tıkır işleyip bereket tanelerine dönüştürüyor.

'Kaç tane tesbihiniz var?' diye soruyoruz, sayı söylemek yerine, odalar ve vitrinler dolusu tesbihlerini göstermek için bizi matbaanın üçüncü katına çıkarıyor. Bu katı özel olarak hazırlamış. Hem tesbihlerine, hem sayıları yaklaşık 50 olan ve hepsi antika değerindeki av tüfeklerine mekân hem de yeri yurdu olmayan öğrencilere çatı olsun diye.

Usta bir yandan tesbih odasını gezdiriyor bir yandan da özelliklerini anlatıyor. Amerika'da yetişen narçın adlı bir meyveden bahsediyor. Sertleşince taşlaşıp işlenebilir hale geliyormuş. Seyşel Adaları'nda yetişen kokodomer ise ağırlığı 35 kiloya kadar çıkabilen bir meyve. O da kuruyunca sertleşiyor ve ortaya rengi süt beyazı bir taş çıkıyor. Yaklaşık 100 yıl sonra kahveleşiyor. Ustanın 10 yıldır duran kokodomer tesbihleri hafif kahveye çalmış bile. Fildişi üzerine altın zümrüt işlemeli bir tesbih gösteriyor. Değeri yüksek olanlardan. Mısır Sarayı'ndan gelen başka bir tesbih daha çıkarıyor. Osmanlı zamanından kalmaymış. 'Kim bilir hangi paşa dokunmuştur.' diyor. Usta'nın 5 çocuğu var. Makine işlerini oğulları Salih ve Altan Köse'ye devretmiş. Kendisi, emekliliğinin tadını tesbih yaparak çıkarıyor.

ZAMAN




 
 
  *** SİZİ KUTLUYORUZ *** BUGÜN 2057366 ziyaretçi (4530618 klik) MİSAFİRİMİZ OLDUNUZ ***  
 
haberler haberler


Google Arama
Sitemde Arama
Yaşam ve İnsanlar

İstanbul Servisleri Neden Pahalı ? burakesc
Namaz Kılan Minik ile burakesc
GİMDES Helal Gıda Ramazan Buluşması burakesc
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol