Radikal'den Akif Beki, kendine, köşesinden hakaret eden Ahmet Hakan'a çok sert cevap verdi. Beki, Hakan'a muhatap düzeyin Mengi kalsın derken çalıyı dolaşmayı tercih ettiğini yazdı.
Bilumum milenaristler, kurtuluşçular, selametçiler...
Velhasıl, o günü bekleyen herkes!
Yeni bir dünya kurulmayacak!
Eskisiyle idare etmeye mecburuz.
Soğuk Savaş’la bölünmüştü, dünyamız.
Bir daha parçalarını toplayamadık.
Bu gidişle de birleşeceğe benzemiyor.
Belki iki düşman kutbu, teke indirdi tarih...
Ama küresel düzeni hâlâ tekleştiremedi.
Dünyamız, yine üç parça.
Hep de böyle, çok parçalı kalacak.
Yalnız o parçalar, aynı değil.
Eskisinden çok farklı artık.
Önümde üç fotoğraf karesi duruyor.
Her biri, yaşayan üç ayrı dünyadan birini temsil ediyor.
Gelin, o fotoğraflara birlikte bakalım.
***
Birinci fotoğraf: Yeni üçüncü dünya
Üçüncü dünyanın son resmidir.
Eskiden bağlantısızlar, denirdi.
Şimdi dilim, ‘kopanlar’ demeye kayıyor.
Liderleri, Venezüella’dan Hugo Chavez ile İran’dan Mahmud Ahmedinecad.
Fotoğrafta, birbirlerine peşrev çekerken görüyoruz, onları.
Chavez’in İran’ı son ziyaretinde...
Dayanışmalarını ele-güne böyle gösteriyorlar.
Çocuksu bir meydan okumanın hafifliği içindeler.
İkisinin de halet-i ruhiyesi, taşkın davranışlarına yansıyor.
İran nere, Venezüella nere demeyin.
Sayısı 200’e varan ikili anlaşma yapmışlar.
Karşılıklı ziyaretler, nişan takmalar...
Kan kardeşi olmak için bileklerini kesip yapıştıran çocuklar gibi şenler.
İkisi de, dünya düzenine karşı.
İkisini birleştiren de, ortak düşman ABD.
Yoldaş Tito’nun, Albay Nasır’ın ruhunu şad etmekteler.
***
İkinci fotoğraf: Yeni Doğu Bloku
Başkan Obama, Suudi Kralı Abdullah’a reverans yaparken...
İki büklüm bir halde yakalanmıştı.
Yeni doğu, bir karşı kutup değil, artık.
Olsa olsa ‘uydu blok’ diyebiliriz.
Eskiden Sovyet Rusya ve peykleri vardı.
Moskova ve yörüngesindeki uydulardan oluşan bu dünya,
Doğu Bloku’ydu.
Çözüldüler...
Şimdi AB ve NATO başta olmak üzere trans-atlantik kurumlarına entegre oluyorlar.
Onlar, Batı İttifakı’nın yeni ortakları...
Global dünyamızın semalarında ise, tek kutup yıldızı var: ABD.
Ve şerikleri...
Ve onun etrafında halelenen peykleri.
Pervane gibi etrafında dönüyorlar.
Periferide kalmanın rüşvetidir, bu fotoğraf.
Başkan’ın sırt sıvazlaması; baş okşaması.
Kral, alıp eve götürsün, diye...
Halkını razı tutsun...
İçerideki isyanı bastırsın...
Çerçeveletip assın; dünyadaki itibarlarının resmi olarak.
‘Böyle de saygı görüyoruz’, diyebilsin; dosta, düşmana...
Bir reverans taltifi, bir ‘aleyküm selam’ jesti...
Peyklerin yeni dünyası, budur işte.
***
Üçüncü fotoğraf:
Yeni hür dünya Asıl değişimin oyun sahası, burasıdır.
Siyah Başkan Obama’nın farkını gösterebileceği yer.
Eşitlerin dünyası, bu fotoğraftadır.
Sultanahmet Camii’nden çıkarken ayakkabılarını bağlamak için eğilen
iki lider...
Biri, özgür dünyanın yeni yüzü.
Diğeri, ma’şeri vicdanının sesi.
Yeni hür dünya, bu ikilinin ortaklık resmidir.
Öyle olmasa Obama, Tophane’deki gençlere günah çıkarmazdı.
Ezan saati jestiyle yetinir, iknaya vakit harcamazdı.
Bush Amerika’sının bazen kabalaştığı, bazen bencilleştiğini itiraf ettiyse, eğer...
Bush’la tek farkının, adında ya da ten renginde olmadığını ifşa ettiyse...
Değişimi görmek için beklemeleri gerektiğini söylediyse eğer, gençlerimize...
Amerika’nın yalnızlığını sona erdirmekte kararlı demektir.
Tek başına kovboyculuk oynama devri bitmiştir.
Şimdi küskün dostları, yeniden kazanma zamanı.
Model ortaklığımız, bu dönemin sembolü olacaktır.
Hür dünyanın eşitleri, ortaklık mukavelesini yeniliyor.
Peyklerin de, ‘kopuk’ parçaların da hayrına bir gelişme.
AKİF BEKİ'NİN RADİKAL'İN İNTERNET SİTESİNE KONULMAYAN AMA MATBUDA YAYINLANAN AHMET HAKAN CEVABI
Sana da bu yakışır!
Sevgili Ahmet Hakan;
Görüyorum ki benim yazıp çizdiklerimle pek bir alakadarsın.
Başbakan’a bakışımı kendine dert edinmişsin.
Niye, Obama’ya bu işlerin eskisi kadar ucuz olmadığını hatırlattım�
Niye “Şimdiki Başbakan’ımızdan halkının sevgisini çalmak eskisi kadar kolay değil” dedim�
Niye ‘deprem zamanı gelen Amerikalı Clinton, kendi Ecevit’imizden daha çok sevilebilmişti’imasında bulundum diye�
Çok rahatsız olmuşsun.
Evvel zamanda senden duymuştuk bunları ama neyse�
Senin bugün münhal zannıyla talip olduğun ‘minik kuş’ posizyonu da dolu ya neyse�.
Bilesin ki bu konuda sana yardımcı olamayacağım.
Tavsiyem, kendine başka çareler aramandır...
Bana bir güzel sayıp sövmüşsün.
Düşündüm, ne cevap versem, diye.
Baktım ki, lafın da ancak senin kadar muteber.
Sözü eskitmiş, çok ucuzlatmışsın.
O kadar ki, diyecek bir şey inan bulamadım.
Aklıma bir baba nasihati geldi.
Der ki:
Bununla dalaşacağına çalıyı dolaş, daha iyi.
Sen, bunu bile iltifat sayarsın ya.
Ne yapalım çocukla çocuk olunmaz.
Kem söze kem sözle mukabele edilmez.
O, sahibine aittir, zaten.
Artık ne yapsan yeridir.
En iyisi, muhatap düzeyin, yine Ruhat Mengi kalsın.
Sen onunla pek bir yakışmışsın.
Aranızda daha fazla kalabalık yapmayı lüzumsuz bulurum.
Hadi bana müsaade�