Derginin genel yayın yönetmeni Suriyeli Lama el Damad'la İstanbul'da, bundan sonra birlikte çalışacakları haber sitesi Timetürk'ün ofisinde görüştük ve dergiyle ilgili merak ettiklerimizi sorduk.
Arap gözüyle Türkiye
"Rahhal Turkiye bir ihtiyaçtı." diyor Lama el Damad, "Türkiye önce Suriye sonra Arap dünyasıyla barışınca Araplar Türkiye'yi görmek istedi; ancak çoğunluk nasıl bir ülkeye gideceğini bilmiyordu ve Arapça bir kaynak yoktu." İki yıl önce piyasaya ücretsiz dağıtılan beş bin adet dergi gereken ilgiyi görmüş olmalı ki, sayı otuz bine çıkmış. Dergi hâlâ ücretsiz dağıtılıyor; fakat Türkiye'den aldığı reklamlar onu yaşatacak güçte. Lüks alışveriş merkezlerinin, şık restoranların ve beş yıldızlı otellerin iyi para harcayan kalabalık Arap ailelerinden hoşnut kaldığı ortada...
Derginin içeriği merak edilebilir. Arap turist Türkiye'yi nasıl okuyor, nereler hakkında bilgi sahibi oluyor, 'sakın yapmayın, sakın gitmeyin!' gibi uyarılara muhatap oluyor mu? Lama Hanım, her sayıda İstanbul'a mutlaka yer vermekle beraber okurlarını Anadolu'nun her köşesinden haberdar etmek istediklerini söylüyor. Bir iki sayıyı incelemek bile derginin çok yönlülüğünü ortaya koyuyor aslında; en güzel camiler, çarşılar, Boğaz'daki oturma mekânları, kilim dokuyan kadınlar, çini, nazar boncuğu, yemekler, Beypazarı, Yedigöller, Bergama, Ertuğrul Gazi'nin türbesi, Ankara kedisi, Adalar, Arapçaya çevrilen Türk yazarları vs...
"Öne çıkarmak istediğimiz şeyler her sayıda değişiyor." diyor Lama Hanım, "Bazen ticari merkezler ön planda oluyor. En yeni alışveriş merkezlerini de tanıtıyoruz ki, tekrar gelenler oradan mahrum kalmasın. Güneydoğu'yu baharda gezmelerini tavsiye ediyoruz. Karadeniz yağmurlu olduğu için pek tercih edilmiyor; ancak Körfez ülkelerinden gelenler ormana ve özellikle Uzungöl'e hayran kalıyor." Burada bir de hatırlatma yapıyor El Damad: "Türkler, bütün Arapları aynı zannediyor. Okurlarımız arasında Antalya'da denize girmek isteyenler de var, yaylalarda gezmeyi tercih edenler de... İçeriği hazırlarken iki kesimi de gözetiyoruz."
Derginin yazıları hem Türklerden hem Araplardan alınıyor. Türk yazarlar, daha özel köşelerden haber vererek, Arap turisti, Dolmabahçe, Topkapı, Ayasofya gibi çok bilindik mekanların dışına çıkarmaya çalışıyor; fakat Lama Hanım 'Arap gözü'nü azıcık öne çıkarmak istiyor. Sebebini ise şöyle izah ediyor: "Tarafsız bir tanıtım istiyoruz. Böyle bir dergiyi Türkler çıkarsaydı elbet her şeyi daha hoş gösterecek ve belki kusurlardan bahsetmeyecekti. Biz bir şeye güzel dediğimizde Araplar daha çok güveniyor. İngilizce kaynakların Türkiye ile ilgili verdiği gerçek dışı bilgilerin de önünü kesmiş oluyoruz. Ayrıca, onların anlayacağı dilden uyarılar yapabiliyoruz." Uyarıları merak ediyoruz haliyle, bir Arap'ın ülkemizde dikkat etmesi gereken hususlar nelerdir? Lama Hanım'ın pek de kabarık olmayan 'tehlike' listesine bakılırsa, o uyarılar sadece yabancı turistleri değil İstanbulluları da ilgilendiriyor; hırsızlık olayları, özellikle geceleri tekinsizleşen semtler... "İstanbul'da benim için en zor şey taksiye binmek." diyor Lama el Damad, "İngilizce bilmiyorlar, Arapça zaten yok. Yolları da bilmediğimizden dolandırıp duruyorlar."
u.akagunduz@zaman.com.tr
Üç ayda bir yayımlanan ve ücretsiz dağıtılan Rahhal Turkiye'yi Suriye'de 30 bin kişi okuyor. Rahhal, Arapçada gezgin anlamına geliyor.
|