Normal 0 21 MicrosoftInternetExplorer4
Ali Atıf BİR yazdı…
Tanzanya'da ne işim vardı?..
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Genel Sekreteri Erkam Tufan Aytav arayıp "Hocam Tanzanya ve Zanzibar'a gidiyoruz ne dersin?" deyince şöyle bir kalakaldım. Sevgili Erkam birkaç ay önce de arayıp Moğolistan'a davet etmişti. O günlerde derslerimin yoğunluğu nedeniyle bu teklife derinliğine düşünemeden "olumsuz" yanıt vermiştim.
Tanzanya ve Zanzibar teklifinde ise dersler başlamak üzere olduğu için daha rahattım. Teklifi düşünmek için biraz süre istedim. "Yahu ne düşündün, bedava tatil hemen 'evet' deyip gitseydin ya..." diyenleriniz çıkacaktır.
İyi de gidilecek yer "Kara Afrika!" Yamyam'ı var, böceği var, sineği var, sıtması var sarı humması var.
Üstelik davet eden Fethullah Gülen Hareketi'ne bağlı bir Vakıf, "halkla ilişkiler" niyeti de ortada, "çok tartışılan okullarını" gösterip; genelde harekete özelde ise okullara yönelik olumsuz imajları olumluya çevirmek istiyor.
Bu niyette bir gariplik yok, karşıtları ve yandaşları olan bir "hareket" için son derece doğal ve meşru bir niyet...
Bu yapılmasa bir iletişim hocası olarak, yapılmamasını eleştirmem gerek... Her sosyolojik "hareket" gibi Fethullah Gülen Hareketi de şeffaflaştıkça kendini daha iyi anlatacak, eğrisi doğrusu ortaya çıkıp tartışılacak ve daha iyi anlaşılacak bir hareket çünkü...
Satın alınmak...
Sorun böyle bir davete gidildiğinde hemen karşıtların "İşte o da satın alındı! İşte o da Fethullahçı oldu" sözlerine muhatap olmak!
Hele de mufazakar demokrat kesimi daha yakından tanıdıkça, laikçi tavırları karşı mahalleden izledikçe laikçilerin nasıl bir önyargı denizinde boğulduklarını çok daha iyi anlayınca...
İşin ilginci muhafazakar kesimleri de daha yakından tanıyınca onların da tepkisel bir şekilde laikçilere karşı ne kadar önyargılarla dolu olduklarını ve birlikte yaşam için bazı konularda "hoşgörüsüz" olduklarını ve karşı tarafın yaşam biçimini aslında onaylamadıklarını fark ediyorum...
Türkiye'nin sorunu bu... Herkesin demokrasi isteği lafta... Herkes işine gelince "isteyen istediği gibi yaşasın" diyor ama kimse kimsenin yaşam biçimini onaylamıyor, herkesin bir "gelecek toplumu" kaygısı var.
Benim iletişim bilimci olarak kaygım ise önyargılara bağlı kutuplaşmanın düşmanca tavırlara dönüşmesi ve bu düşmanlığın da günlük hayatı etkilemesi...
Bu nedenle hem "Hoca" hem "köşe yazarı" olarak görevim uyarmak...
İki grubun birbirine olan asılsız ön yargılarını kırmalarını sağlamak...
İki taraftan da "karşı mahalleye" adaletsizce, cahilce ve ön yargıları tetikleyecek şekilde saldıranların ipliğini pazara çıkarmak...
Bekir Coşkun'un, köpeğini, "badem bıyıklılardan" "daha değerli" görmesine itiraz etmeyeceksem demokrasi yazılarımda ne kadar samimi olabilirim ki!
Ya da Vakit'in içki içenleri "ayyaş" diye aşağılamasına ses çıkarmayacaksam demokrasi isteğimin samimi olduğunu nasıl savunabilirim ki!
Samimiyet testi...
Düşüne düşüne sonunda kilit sözcüğü bulmuştum... Samimiyet!
Tanzanya'ya gidecektim çünkü bu gezi Fethullah Gülen Hareketi'nin söylemlerinde ne kadar "samimi" olduğunu öğrenmem için önemli bir fırsat olabilirdi!
Zaten Bugün'de yazmaya başlayınca "O da Fethullahçı oldu" diye yaftalanmıştım, bir kere daha yaftalansam ne çıkardı ki!
Üstelik yıllarca "Dünyada böyle bir şey olmaz!" diyene esprili bir şekilde "Tanzanya'da da olmaz mı, nereden biliyorsun " diye yanıt vermiştim. Tanzanya'ya gidip yıllardır ağzımdan düşürmediğim bu ülkeyi tanımak ilginç olmaz mıydı!
Olurdu ve oldu!
20 Ocak Cuma gecesi saat 22.30'da Erkam Tufam Aytav, sosyolog Prof. Dr. Nilüfer Narlı ve şair Bejan Matur ve ben Tanzanya'ya gitmek üzere Atatürk Hava Limanı'nda Emirates havayollarına ait kontuvarın önünde buluştuk..
Önümüzdeki birkaç gün altı günlük Tanzanya ve Zanzibar gezisinin ayrıntılarını anlatacağım size...
Gördüklerimi, yediklerimi ve oradaki gönüllü hizmetkarları! Tabii cüzdanımı nasıl yitirdiğimi ve döndükten sonra nasıl hastaneye yetiştiğimi de... Yalan söylemeyeyim önce Galatasaray maçını izlemeye koştum, sonra hastaneye...
Feza "eğitim" fedha "para" demek
İlk gün Tanzanya'nın başkenti Darüsselam'daki Feza Secondary Boys School' mezuniyet törenine katıldık. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eşi Hayrünnisa Gül'ün de katıldığı törende Tanzanyalı öğrencilerin Türkçe söylediği şarkılar, sergiledikleri sıra gecesi ve yerli dil Swahili dilinde yaptıkları performans ilginçti.
Tanzanya Milli Eğitim Bakanı törende yaptığı konuşmada esprili bir şekilde Feza'nın Türkler için "eğitimi" Tanzanyalılar içinse "parayı" çağrıştırdığını söyledi. Meğer swahili dilince "fedha" para demekmiş ve "feza" gibi okunurmuş. Bakan buradan yola çıkarak da Feza okullarındaki eğitim kalitesini övdü ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün bulunduğu bir ortamda Tanzanya'ya üniversite talebinde bulundu.
Turgut Özal'dan sonra Fethullah Gülen Hareketi'nin okullarını "aktif" olarak destekleyen ilk Cumhurbaşkanı bence Abdullah Gül... Resmi ziyaret falan bahane Cumhurbaşkanı'nın Feza okullarının mezuniyet törenine geldiği de çok açık...
Yaptığı da çok doğru... Eleştirecek olanlar alternatifini sunsunlar. Eğer Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ya da Eğitim Gönüllüleri Vakıfları ya da özel bir kuruluş bir "Türk kültür hizmeti" olarak ya da "kar" amaçlı Tanzanyalar'a kadar gelir, okul açar, Cumhurbaşkanı'nı çağırdıkları halde Cumhurbaşkanı o okulun mezuniyet törenine katılmazsa, işte o zaman bir Cumhurbaşkanı'na taraflı denir...
"Efendim bizim okullarımız böyle genişlemeci bir vizyondan beslenmiyor!"
İyi de sayıları 40'tan fazla ülkede 400'e varan Fethullah Gülen Hareketi okulları Osmanlı tarzı "hafif genişlemeci" bir zihniyetten besleniyor ve bulundukları ülkelerle Türkiye arasındaki ilişkileri nasıl iyi bir duruma getireceği üç nesil sonra ortaya çıkacak deniyor.
Bugün Tanzanya'da bile dört adet yunan okulunun "misyonerlik" amacıyla hizmet verdiğini, Zanzibar adasında bile çeşitli ülkelere ait okul sayısının 158 olduğunu düşünürsek kim genişlemeci bir "hizmet" vizyonunun Türkiye'nin aleyhine çalıştığını söyleyebilir!
Bırakın üç nesil sonrasını görelim, Tanzanyalı öğrencilerin hem İngilizce hem Türkçe öğrenmelerinin, hem de iyi eğitim almalarının Türkiye'ye ne zararı olabilir.
Tanzanya'ya üniversite...
Abdullah Gül'ün törende yaptığı konuşmanın bence ana mesajı şuydu ve her şeyi özetliyordu:
"Her şey Tanzanya ve Türkiye'deki insanların birbirlerini anlamaları, gelecekte dünya ölçeğinde birbirlerini desteklemeleri için... "
Daha sonra sadece dereceye giren öğrencilere diploma vermesi gereken Cumhurbaşkanı Abdullah Gül bir karışıklık olunca çok sayıda öğrenciye diploma verdi. Bir süre sonra fark edildi ki bu işin sonu yok, diploma verme işi kısa tutuldu ve toplu fotoğraftan sonra Gül, diğer ziyaretlerini yapmak üzere okuldan hemen ayrıldı.
(Öğrendiğime göre Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Tanzanya Devlet Başkanı Jakaya Kikwete ile o gece yediği yemekte üniversite yapılmak üzere bir arazinin Feza Vakfı'na tahsisi için söz almış. Hatta Jakaya Kikwete sözü edilen araziyi küçük bulup daha büyük bir arazinin tahsisini istemiş.)
Bu arada okuldan ayrılırken okulun içinde sağ tarafta, ağaçların altında yer alan bir mezar dikkatimi çekti. Yanına yaklaştım üzerini okudum... Erkan Çağıl 1968-2006 yazıyordu. Bu mezarın sırrını öğrenmek için Salı gününü bekleyeceksiniz..