Bu ay bir çok görevi aynı anda ve başarıyla yürüten sanayicilerimizden HİDROMODE Hidrolik Makina Sanayi ve Ticaret A.Ş. nin Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Büyükdede yi Hadımköy, Atatürk Organize Sanayi Bölgesindeki fabrika binasında ziyaret ettik. Hasan Büyükdede, Adalet ve Kalkınma Partisi nden İstanbul İl Genel Meclisine girdi,  son iki yıldır da İstanbul İl Genel Meclisi Başkanlığını yürütüyor. Ayrıca İTO meclis başkan vekili, MÜSİAD, Orta Anadolu ihracatçılar Birliği ve Makine İmalatçılar Birliğinin de üyesi ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği nezdinde bazı kurumlarda da görev yapıyor.

Hasan Büyükdede, Türkiye makina imalat sanayinin gelişiminin nasıl olacağını ve neler yapılması gerektiğini, sektörün Avrupa Birliği normlarında üretim yapmasının ve kümelenmenin şart olduğunun altını çizdi.

Hasan Büyükdede: 1949 Konya doğumluyum, İstanbul Teknik Üniversitesi makina ve uçak mühendisliği bölümünden 1971 yılında mezun oldum. Öncelikle makina endüstrisinde iştigal eden sanayiciyim. 1972 yılından beri endüstrinin içindeyim, 31 yıldır da kendi şirketimiz Hidromode de çalışıyoruz. Dolayısıyla Türk makina endüstrisinde 30 seneyi aşkın süredir özellikle hidrolik makinalar ve hidrolik presler konusunda komple tesisler kurulması, otomotiv endüstrisinin, beyaz eşya endüstrisinin, plastik ve kauçuk endüstrisinin ihtiyaç duyduğu makinaları üreten HİDROMODE Hidrolik Makine Sanayi ve Ticaret A.Ş. nin yönetim kurulu başkanıyım.
 
Türkiye imalat endüstrisinde hem iç pazara hem de yurtdışına Avrupa Birliği normlarında hidrolik makinalar üretmek üzere sanayi mücadelesi veren bir kurumun başındayım.

Adalet ve Kalkınma Partisinden İstanbul İl Genel Meclisine girdim, son iki yıldır da İstanbul İl Genel Meclisi Başkanlığını yürütüyorum. İTO meclis başkan vekiliyim. MÜSİAD, Orta Anadolu ihracatçılar Birliği ve Makine İmalatçılar Birliğinin de üyesiyim. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği nezdinde bazı kurumlarda görev yapıyorum.

Hasan Büyükdede: Üretimimizin yaklaşık yüzde 70 ini ihraç ediyoruz.  Almanya, Fransa, İran, Rusya, Mısır, Fas, S.Arabistan, Lübnan, Ukrayna, Azerbaycan, Yunanistan, İtalya ihracat yaptığımız ülkeler arasında ilk sıralarda bulunuyor. Başta Ukrayna, Fransa, Almanya, Suriye, İran olmak üzere temsilciliklerimizin bulunduğu yerlerde fuarlara katılıyoruz.

Hasan Büyükdede: Otomotiv endüstrisinde kullanılmak üzere büyük tablalı presler yapıyoruz. Şu anda 3 bin tona kadar presler üretiyoruz. Beyaz eşya endüstrisinde yine presler, panel radyatör presleri, LPG tüp presleri, jant tesisleri için jant presleri üretiyoruz. Elektrik-elektronik endüstrisi için plastik ve şekil veren makinalar yapıyoruz. Lastik organizasyon presleri, kauçuğa şekil veren presleri üretiyoruz. Ayakkabı endüstrisine yönelik hidrolik presler, metal friksiyon presleri, toz metal presleri üretiyoruz. Üniversitelerle özel araştırmalar yapıyoruz.

Otomobil endüstrisinde özellikle otomobil makas, yay grubunda ihtiyaç duyulan makina parklarını üretiyoruz. Özetle Almanya nın Rusya da yaptığı yatırımlara burada üretip Rusya ya gönderiyoruz. Makasların kalite kontrol preslerini yapıyoruz. Bu konuda bazı Alman firmalarla teknolojik işbirliği içerisinde çalışıyoruz. Dolayısıyla aynı ürünlerin tekrarını yapan bir müessese değiliz. Farklı projelere cevap veren bir mühendislik firmasıyız. Aynı zamanda yurtdışındaki özellikle Almanya ve Fransa daki firmaların Türkiye deki fabrika yatırımlarının makina parklarını üretiyoruz. Otomotiv sektörünün SMC malzemeden yapılmış olan ve talep ettiği bütün parçaları yapabilecek çok nitelikli yüksek geliştirilmiş teknolojiye sahip makinaları hem Türkiye hem de Fransa, Almanya ve diğer ülkeler için üretiyoruz.

Makinalarımız için CE belgelendirilmesi ve ISO 9001:2000 belgelerimiz haliyle mevcuttur. Sanayi Bakanlığının ihtiyaç duyduğu belgelendirmeye de sahibiz.

Hasan Büyükdede: İstikrar ortamı olduğu sürece Türkiye ve özellikle makina sektörü Avrupa içerisinde gerçek bir güç noktasındadır ve en büyük üreticilerden biri olmaya namzettir. Her yıl makine sektöründe yüzde 20-25 oranında büyüme olmaktadır. Özellikle makine ihracatçılar birliğinde bulunmam dolayısıyla Türkiye deki makina endüstrisinin seyrini çok yakından takip etme fırsatımız oluyor. Otomobil endüstrisinin Türkiye de 2013 yılında 2,5 milyon araç üretimi hedefini dikkate alırsanız makina sektörünün önünde çok büyük üretim alanı bulunmaktadır. Makina sektörü kendi başına sadece makinadan meydana gelmiyor, aynı zamanda kalıp, takım, aparat gibi birçok konuyu da beraberinde kapsıyor. Otomotiv sektörü, makina sektörünü sürükleyici sektörlerden biri olmaya devam edecektir.

İstanbul Ticaret Odası nda sektörümüzle ilişkili sektörel derneklerle ortaklaşa çalışmalar yaptığımız yaklaşık 21 farklı sektör var. Bu sektörleri ihracat yapısına göre takip edebildiğimiz için bu sektörel derneklerle zaman zaman bir araya geliyoruz. Klima iklimlendirme konusunda, iş makinaları konusunda, takım tezgahları ve hidrolik makinalar, mekanik presler konusunda, asansör, elektrik-elektronik kumanda panosu, tekstil, plastik ve ambalaj makinaları üretimi konusunda ve v.b dallarda birlikte neler yapabiliriz bunu araştırıyor, tartışıyoruz. Türkiye bu alanda önü çok açık olan bir ülke. Türkiye de makina sektörü stratejik bir sektördür. Bu konuyu hükümetimize de götürdük. Sayın Başbakanımızın bu konuda bizi dikkatle izlediğini biliyoruz. Stratejik sektör olmanın gereği olarak ta şuanda makina sektörünün gelişmesi ile ilgili bakanlarımızla da çok ciddi bir işbirliği içerisindeyiz. Aynı şekilde Kürşat Tüzmen Bey de makine sektörüyle beraber kol kola girerek bütün bu sektörü ilgilendiren ülkelerdeki fuarlara bizimle beraber geliyor, birlikte katılım sağlıyoruz.

Hasan Büyükdede: Ben aynı zamanda MÜSİAD da da yüksek istişare kurulu üyesiyim. 6 yıldan fazla başkan yardımcılığı görevinde bulundum. Sanayinin gelişmesi konusunda ve istihdamın nitelikli hale getirilmesi konusunda çalışmalarımız oldu ve halende bu çalışmalarımız devam ediyor. Şimdi yapmamız gereken ise çok nitelikli sanayi bölgeleri kurulmasıdır. Şuanda makine sektörü için en önemli ihtiyaçlardan biri yeni üretim alanlarının yaratılmasıdır. Bayrampaşa da küçücük sanayi sitelerinde dördüncü, beşinci katlarda makina üretimi yapan küçük atölyelerin artık yaşama şansı kalmamıştır.

İMES in geliştirilmesi ve makinecilerin MOSB un geliştirilmesi ile ilgili arkadaşlarımızın girişimleri var, orayı da destekliyoruz. Sadece orayla yetmiyor. Hadımköy de yeni büyük bir sanayi bölgesi kurulması ile ilgili bir organizasyonun da başındayım. Burada da bölgenin ağırlıklı yüzde 60 a yakını makina sektörü, makina sektörünün kümelenmesini ve bu sektörün küçük atölyelerden orta ölçekli fabrikalara dönüştürülmesi ve onların kendi içlerine kapanık bir pozisyondan dünyaya açılmış işletmeler haline gelmesini sağlamak istiyoruz.

İtalya da büyük makine firmalarının yıllık kapasitelerini ve cirolarını çok yukarıda tutmasının en önemli nedeni yan sanayilerinin kendilerini çok iyi desteklemesinden ve her şeyi kendi üretmemesinden kaynaklanıyor. İtalya da makine fabrikalarını gezdiğiniz zaman raflarında bitmiş yan sanayi ürünlerini görürsünüz. Sadece projelendirme ve ağırlıklı montaj yaparlar. Ana kalemlerini kendi işlerler. İtalya da hidrolik pres makinaları üretimine baktığımız zaman bunu görürüz.

Biz Türkiye de hidrolik silindirleri, gövdeleri kendimiz işleriz, hidrolik ekipmanlarının bazılarını da kendimiz yapmak zorunda kalabiliriz. Ama İtalya da, Almanya da, İspanya da öyle değildir. Bizim Türkiye yi İtalya daki kümelenmelerin eşdeğeri bir noktaya çekebilmemiz gerekiyor. Makina endüstrisinin ihtiyaç duyduğu makine ekipmanının tedarikçisi bu sistemin içinde olabilmeli. Contası, keçesi her türlü kaliteli nitelendirilmiş malzemelerin kolay tedariki olabilmeli, krom kaplanmış hazır malzemeler hemen yanımızda olabilmeli, ısıl işlem tesisleri bu sistemin içinde olabilmeli. Dolayısıyla birçok takım tezgahı sistemleri üreticileri yan sanayileri ile bir arada olsa, İtalya nın bugün geldiği kapasiteye Türkiye de hızla ulaşabilecektir. Onun için bu kümelenmeye ve belli bölgelerde nitelikli CNC üretim merkezleri kurmaya ihtiyaç var. Aksi halde bizim gibi dünyaya açık ve müşteri potansiyeli büyük firmalar, kendi ürettikleri kadar bir kısımla kalacakları için kapasitelerini yeterince kullanama-yacaklar. Kapasitelerin maksimum kullanabilecek noktaya çekilmesi, herkesin kendi konusunda çok iyi duruma gelmesinden geçmektedir. Almanya, İtalya bunu yapmaktadır, ana üretici her şeyi kendi üretmemektedir, yan sanayileri ile aynı bölgede üretim yapmaktadır. Bizim de dünya pazarlarında koşmamız, bunları projelendirmemiz ama projelendirdiğimiz bu ürünlerin en ekonomik üretilmesini kümelenme içerisindeki firmalardan sağlamamız faydalı olacaktır diye düşünüyoruz ve şuanda bunu sağlayacak altyapıyı kurmaya çalışıyoruz.

Sektörümüzün gelişiminde geriye doğru baktığımız zaman imalatlarımız ilk önce Karaköy deki 10-20 metrekarelik atölyelerde başlamış, yetmemiş Haliç e taşınmış, yetmemiş Bayrampaşa ya taşınmış, yetmemiş Beylikdüzü ne, İkitelli ye taşınmış. Sebebi dar düşüncelerden gelmektedir. Uluslararası boyutta işletmeler kurabilmeyi hedeflemek gerekir ve bunların önünü açabilmek gerekir. Bunun içinde biz yeni kuracağımız organize sanayi bölgesinde 3750 m2 brüt alanın minimum taban olmasına dikkat ederek yola çıktık, 50 bin m2 ye kadar alanları esas aldık.
Dolayısıyla işletmelerin boyutlarını büyük tutarak bir Amerikalı, bir Avrupa Birliği üyesi ülke sanayicisi buraya geldiği zaman karşılıklı partnerlik ilişkisi kurabilecekleri niteliklerdeki işletmelerle karşılaşmalarını sağlamayı hedefliyoruz.

Gelişebilecek nitelikte olan firmalar yaşayacak, gelişemeyecek olanlar zaten kaybolacaklar. Artık küçük atölyecilik gidecek yerine mühendislik hizmeti bulunan, teknisyenlik hizmeti bulunan, işini uluslararası niteliklere taşıyabilen yapıdakilerin ilerlemelerini sağlamamız gereken bir












Ar

19/Mart/2010, 20:24 

MÜSİAD Müstakil Sanayiciler ve İş Adamları Derneği Başkan Yardımcısı Hasan Büyükdede ile yaptığımız hafta sonu söyleşinde; ekonomi, sosyal, siyasal, bölgesel sorunlar ve çözüm yollarına yönelik ana konu başlıkları gündemdeydi.


 

Büyükçekmece’deki ikametinde ağırlıyor bizi Büyükdede. Nezaketinden olsa gerek, dış kapıda beklemesinin ardından içeri girdiğimizde; gür sesiyle havlayan sadık dostu tarafından karşılanıyoruz. Büyükdede sakinleştirmeye çalıştıkça, tavrında herhangi bir değişiklik göstermiyor “ailemizden biri” dediği köpeği. Belki de anlamıştır gazeteci olduğumuzu…

 

1949 Konya doğumlu Hasan Büyükdede, İTÜ (İstanbul Teknik Üniversitesi) mezuniyetinin ardından, Makine Yüksek Mühendisi olarak HİDROME adlı şirketin Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı devam ettirmektedir. İstanbul Belediyesi 10.Dönem İl Genel Meclis Başkanlığı yapan, halen İTO Başkanvekilliği görevini devam ettiren MÜSİAD Başkan Yardımcısı Hasan Büyükdede, gerek konumu gerekse izlediği stratejilerle ciddi anlamda projelere ve çalışmaların altına imza atan birisi. İş adamlığı ve politik kimliği ise birbirini tamamlayan yaşamının renkli yanları... Söyleşideki satır aralarında Büyükdede’yi daha yakından tanıma fırsatı yakalayacaksınız.

 

MÜSİAD oluşumu TÜSİAD alternatifi olarak mı teşekkül etti…

 

Hadiseye hangi pencereden baktığınızla alakalı bir durum bu. Ülkenin, ekonomik, sosyal ve siyasal anlamda kalkınması için her zaman doğru oluşumlara ihtiyaç duyulur. MÜSİAD 30 şehirde şubesi bulunan yaygın bir kuruluş. Kendi bünyesinde demokrasiyi barındıran, ciddi anlamda projeler üreten ve uygulanmasını sağlayan, mevcut hükümetlere tavsiyeler sunan, 18 yıldan bu yana faaliyetini devam ettiren bir kuruluş. Bu bağlamda farklı görüşlerin olması demokratik yaşamın olmazsa olmazları arasındadır. Duymak istediğiniz şuysa rahatlıkla söyleyebilirim ki; MÜSİAD var olan baskı zincirini kırdı ve akabinde doğru rekabeti getirdi.

 

 MÜSİAD, hükümete öneride bulunurken hangi kıstasları temel alıyor…

 

Milyonlarca işçiyi alakadar eden meselelerde MÜSİAD taraf olmak; çözüme dair önerileri ilgili makamların nezdinde masaya yatırmak durumundadır. Ülkenin sorunları nihayetinde iş dünyasında birikiyor, tıkanma yaşanıyor. Bizler gerekli makamları bilgiyle besliyor, seçenekler sunuyoruz. Son zamanlarda işçileri ve ailelerini yakinen ilgilendiren “Kıdem tazminatı” konusunda çalışmalarımız mevcut. Kıdem tazminatı adına oluşturulan bir fon var. Bizim tavsiyemiz, işten çıkarılanların tazminatlarının devlet tarafından bu fondan ödenmesi şeklindedir. Yoksa işveren ve işçi arasındaki kıdem tazminatının ödenmesi sorunu, sosyal ve ekonomik anlamda kanayan yara olmaya devam edecektir. İşten çıkarılan perişan olacak, ödemek istemeyen işveren ise topu mahkemelere atacaktır; yıllarca sürecek davalar ne kazandıracak ki bu ülkeye…

 

Küresel kriz Türkiye’yi hangi oranda etkiledi, bu etkileme devam eder mi….

 

Küresel krizden en çok Türkiye etkilendi. Ama bunun yanı sıra krizden etkilenmeyen hatta nemalanan sektörleri de göz ardı etmemeliyiz. Gıda sektörü ve gıda sektörüne yönelik hizmet veren kuruluşların gündemlerinde kriz sorunu yok. Yatırım malı üreten endüstri ise bu krizden ağır darbe aldı. Makine endüstrisi, genelde Almanya ve Fransa’ya ihracat yapıyor. Onlar batınca biz de battık. Şimdi o ülkelerin ekonomik hareketliliklerini takip ediyoruz. Bu ülkelerin çıkışı ivme kazanırsa biz de yol alacağız.

 

Peki HİDROMODE olarak sizin durumunuz nedir, işçi çıkardınız mı…

 

Küresel krizden olabildiğince fazla etkilendik. Sektör olarak nasibimize düşen payı aldık. Şu an yüzde 30 kapasiteyle çalışıyoruz. Geriye kalan yüzde 70 ise evlerinde yatıyor. Bu işçileri çıkarmadığımız gibi maaşlarını da ödüyoruz. Çıkış noktasına varıncaya kadar da böyle gideceğimizi düşünüyorum. Her ne kadar küresel krizin olumsuzluğundan söz ediyorsak; faydalarını da belirtmeliyiz. Krizden dolayı şirketler kendilerini check etme durumuna düştü. Kurumsal yapılanmasını gerçekleştiren şirketler tedbir paketini uygularken, özenti ya da sırf finansına güvenerek şirketleşenlerse yok olup gitti. Türkiye’de 20 bin makine üreticisi var. Avrupa’nın toplam makine üretici bu kadar yok. Anlayacağınız, iş dünyasındaki sektörleşmede ciddi sıkıntılar yaşanıyor.

 

İstanbul Belediyesi 10. Dönem İl Genel Meclis Başkanlığı yaptınız, bölgeye katkınız ne oranda oldu...(Hasan Büyükdede, kocaman bir katalog getiriyor ve keyifle gösteriyor, hepsi burada işte diyerek)

 

Bizim dönemimizde İstanbul genelinde en fazla pay alan ilçe Büyükçekmece olmuştur. Eğitim, sağlık ve diğer alanlarda bölgemize kapsamlı projeler kazandırdık. Yapılmakta olan Büyükçekmece Hastanesi ve Balıkçı barınağı, benim üzerinde özellikle durmak istediğim çalışmalardır. Mimar Sinan ve Güzelce’nin balıkçı bölgesi olmasını arzuluyorum.

 

Büyükçekmece’nin öne çıkan belli başlı sorunları sizce nedir…

 

İlçe’miz henüz betonlaşmadı. Bu fırsatı iyi değerlendirmeli, şimdiden 5 ya da 10 yıllık planlar hazırlanarak Büyükçekmece’nin geleceğini şekillendirmeliyiz. Biz bunu yapmak için epeyce çalışmalar yaptık. Kumburgaz’da 19 ayrı noktadan denize kanalizasyon akıntısı var. Kolektörler vasıtasıyla, bu akıntının denize dökülmesine son vermek gerekiyor. Kumburgaz, Miami olacak özellikte bir yerleşim yeridir. Büyükçekmece Göl’üne sahip çıkılmalı, burası göl manzaralı yerleşim bölgesi olmamalı. Rant için yapılaşma tercih edilmemeli, yeşil alanların korunmasına bilhassa özen gösterilmelidir. Beylikdüzü’nde yapılan yanlış betonlaşma burada da yapılırsa hatalar zinciri sürdürülmüş olur. Depreme hassas bir bölgede yaşıyoruz; bu nedenle yoğunlaştırılmış bina yapmak doğru değildir. Bu bölgenin bir “Deprem Hastanesi” olması gerekiyor. Deprem şartlarına ve sonuçlarına göre donanımı yapılacak bir hastanenin mutlaka İlçe’ye kazandırılması gerekiyor. Büyükçekmece çok önemli bir yerleşim merkezi olmalıdır; olacaktır da…

 

Büyükçekmece Hastanesi’nin yanı başında çimento fabrikası olması sizce doğru mu…

 

Bu konu daha evvelde tartışmalara sebep oldu. Şayet söz konusu çimento fabrikası tehlike saçıyorsa; hastane de kalacak olan en fazla 500 kişi bundan zarar görür. Pekala bu zamana kadar çimento fabrikası civarında yaşayan on binlerce insan bundan zarar gördü mü görmedi mi bunu sorgulamak gerekiyor. Siz eğer o bölgedeki çimento fabrikasını denetler, gerekli düzenlemeleri sağlarsanız ne hastanede kalacak olanlar ne de bölgede yaşayanlar zarar görür. Bunun en güzel örneklerinden birisi İtalya’da uygulanıyor. Po Ovası denilen bölgede; sanayi, turizm ve yerleşim düzeni iç içe. Sanayici tedbirini almış, yöneticiler denetlemesini yapmış, halk da haklarına sahip çıkıyor. İtalya 650 milyar dolar ihracat 600 milyar dolar ithalatıyla dünya ekonomi sıralamasında 5. büyük ülke konumuna böyle geliyor işte. Bizde ise sadece yaygara koparılıyor.

 

Bölgenin belli başlı alanlarda gelişmesine yönelik düşünceleriniz…

 

Öncelikli olarak her İlçe’de bir Devlet Hastanesi yapılmalı. Beylikdüzü İlçesi, ulaşım alanında ciddi yatırımlara yönelmeli. Beylikdüzü E-5’ e bakan yerleşim yeri olmaktan çıkıp, sahil projesini hayata geçirebilen, metrobüs, deniz otobüsü ve deniz taksisi ile civar ilçelerle bağlantı köprüleri kurabilen bir ilçe konumuna getirilmelidir. Beylikdüzü Organize Sanayi Bölgesi işlevini yerine getirecek şartlara sahip olamadığından kaldırılmalı ve gerekli düzenleme yapılmalıdır. Ambarlı Limanı kontrol altında tutularak TIR’ların konuşlandırılması belli plan dahilinde olmalıdır. Büyükçekmece sorunlarını biraz evvel izah etmiştim. Şehir Mühendisliği başlığı altında bir anlayış kazandırılarak, bölgeye gerek engelliler gerekse diğer insanların yaşamlarını kolaylaştırıcı düzenlemeler yapılmalıdır.

 

 

Sayın Büyükdede, ülke gündemine dönersek; “Kürt açılımı” hakkındaki görüşleriniz…

 

Çok geç kalındı bu konuda. Yılardır kronikleşen Kürt sorunun çözümü adına hükümetin yaklaşımını yerinde buluyorum. İhmal edilen o bölge insanının kazanılması gerekiyor. Eğitime ve diğer hizmetlere öncelik verilmesi gerekiyor. Hükümetin çıkardığı teşvik paketiyle işin finans kısmı büyük oranda çözülmüşe benziyor. Şimdi en önemli mesele; kalifiye eleman yetiştirmeye kalıyor. Doğu ve Güneydoğu bölgesinde insan kaynaklarını yerinde kullanmak ya da kalifiye eleman göndererek adaptasyonu sağlamak, atılacak ikinci adım olmalı. Ekonomik anlamda kalkınmaya öncelik verilir, bölge halkının desteği sağlanırsa; orada aşama kaydetmemek için hiçbir neden kalmaz. Temeldeki sorununun çözümüne giden yol; sosyal, siyasal ve ekonomik açılımdan geçiyor. Kim hangi dili konuşmak istiyorsa konuşsun; bundan ne zarar gelir ki? Avrupa’da resmi olarak birkaç dil kullanan ülkeler var; sorun da teşkil etmiyor.

 

Ergenekon yapılanması hakkındaki şahsi kanaatiniz…

 

 

Böyle bir örgütün varlığını ortaya çıkarmak ve yapmak istediklerinin engellenmiş olması, büyük başarı. Ülke belki de çok büyük bir tehlikenin eşiğinden döndü. Bu tip oluşumlar bizi çok gerilere götürür. Bu ülkeye de hiçbir faydası olmaz. Türkiye’nin önünü suni ve illegal sorunlarla kesmemeliyiz. Gerek Avrupa gerekse dünyada söz sahibi olabilme kapasitemiz var.

 

 

Söyleşiden edindiğimiz bilgiler sonrasında aklımızda kalan şeyler; Hasan Büyükdede’nin teşhis ve çözüm önerilerinde konulara hakimliği ve misafirperverliği oldu. Uğurlama esnasındaysa, bizi karşılayan sadık dostu aynı gür sesiyle mesajını yolladı. Dedim ya sanırım gazeteci olduğumuzu anladı…