EFSANE BİR TALEBE VE GENÇLİK TEŞKİLATI (MTTB)
CHP için söylenen “devlet kuran parti” sözünü MTTB’ye uyarlayarak “devleti yeniden şekillendiren teşkilat” diyebiliriz. Üstat Necip Fazıl’ın “Bir gençlik, bir gençlik, bir gençlik...Zaman bendedir ve mekân bana emanettir, şuurunda bir gençlik...” diyerek özel bir hitabe ile seslendiği gençlik, soyut olarak Türk gençliği, somut olarak da MTTB gençliği idi. Anadolu konferanslarının tertipleyicisi, katılımcısı dahası beşinci devrenin kapısı önünde dimdik bekleyen, bütün "dikey"leri "yatay" hale getirecek;
halka değil hakka inanan, halis hürriyeti Hakka kölelikte bulan bir gençlik. "Kim var!" diye seslenilince, sağına ve soluna bakınmadan, fert fert "Ben varım!" cevabını verici, her ferdi "Benim olmadığım yerde kimse yoktur!" duygusuna sahip bir dava ahlâkını pırıldatıcı bir gençlik.”
“Bu gençliği karşımda görüyorum.” diyordu üstat ve şöyle devam ediyordu. “Maya tutması için otuz küsûr yıldır, devrimbaz kodamanların viski çektiği kamıştan borularla ciğerimden kalemime kan çekerek yırtındığım, kıvrandığım ve zindanlarda çürüdüğüm bu gençlik karşısında uykusuz, susuz, ekmeksiz, başımı secdeye mıhlayıp bir ömür Allah'a hamd etme makamındayım.
Surda bir gedik açtık; mukaddes mi mukaddes!
Ey kahbe rüzgâr, artık ne yandan esersen es!..”
Orta öğretimden üniversiteye kadar bütün ülkeye yayılan taşra teşkilatlarıyla, anarşiye, maceraya kapılmadan ve siyasi oyunlara alet olmadan sessiz ve derinden yürüyen MTTB’ye intisap ettiğimde lise 1’de idim. Fazla geçmedi ikinci sene de ilçemde teşkilat temsilcisi oldum.
O zamanlar, bazıları MTTB gençliğini pasiflikle, korkaklıkla suçluyordu, zira elinde silah değil kalem bulunduruyordu MTTB. 12 Eylül 1980 darbesine zemin hazırlayanların arasında yer almadı. Onurlu, büyük bir davaya gönül vermiş kalp ile beyni birleştirmeye çalışıyordu. Zifiri karanlıkta ak sütün içindeki ak kılı fark edecek kadar gözü keskin bir gençlik...
Şimdi birçoğu dede olan bu gençliğe kısaca göz atmak istiyorum? Kimler gelmiş kimler geçmiş?
Kuruluşundan Kapanışına Kadar (1916-1980) Milli Türk Talebe Birliği
(M.T.T.B.)
MTTB 14 Aralık 1916 yılında kuruldu. Kuruluştan itibaren Türkiye’nin geçirdiği siyasi ve kültürel dönemlere bağlı olarak MTTB de metot, kadro, amblem değişikliklerine uğradı. Başlangıçta devletin destek verdiği ve üniversite talebelerini organize etmeye yarayan resmi bir kuruluştur. 1936’da izinsiz nümayiş yaptığı için kapatılan MTTB, 1946’da tekrar açılır. Teşkilatın milli, yerel ve islami renk kazanması 1965’te yapılan Genel Kurul'da Genel Başkanlığa getirilen Rasim Cinisli ile başlar. Rasim Cinisli'den sonra 48. Dönem Genel Başkanlığı'na seçilen İsmail Kahraman'la MTTB, 12 Eylül 1980’e kadar sürdüreceği çizgiye yerleşir. Günümüzün birçok akademisyeni, yazarı, şairi, siyasetçisi zamanında MTTB yönetiminde veya çalışmalarında bulunmuş kişilerdir.
Prof. Dr. Erman Tuncer, Prof. Dr. Mustafa Ünaldı, Prof. Dr. Sabahattin Zaim, Eski Kültür Bakanı İsmail Kahraman, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Fehmi Koru, Akif Gülle, Mevlüt Ceylan, Nurettin Canikli, Numan Kurtulmuş, Mehmet Ocaktan, Arif Ay, Kayıhan Yayınları sahibi Burhaneddin Kayhan, Ekrem Kızıltaş, Mesut Uçakan, Salih Diriklik, Ramazan Dikmen, Adem Turan, İlhan Kutluer, Nurullah Genç aklıma ilk gelenler. Burada MTTB’nin düzenlediği kompozisyon yarışmasında derece alarak adını duyuran Ramazan Dikmen, Numan Kurtulmuş ve Nurettin Canikli’nin isimleri ayrıca zikredilmeye değer. Sadece bu kadar değil. Sezai Karakoç’un kabul ettiği ilk ve tek ödül de MTTB’ye aittir. Üstat, 48. dönemde ve İsmail Kahraman’ın başkanlığı zamanında düzenlenen MTTB’nin fikir ve sanatta “Milli Hizmet Armağanı” ödülünü kabul buyurmuştur.
Bizim kendilerine yetiştiğimiz, kongrelerde dinlediğimiz, misafir ve delege olarak kongreye katılan başkanlarımız 54.dönem ve sonraki başkanlardır. Bu isimleri sırasıyla 54.Dönem genel başkanı Cemalettin Tayla, 55.dönem genel başkanı Kasım Yapıcı, 56.dönem genel başkanı Haşmet Oğuzalp ve 56.dönem genel başkanı Vehbi Ecevit olarak sayabiliriz.
Bu arada en büyük ve en etkili talebe teşkilatı olarak kendini ispatlayan MTTB, 62 vilayette ve Kıbrıs’ta üniversiteye giriş deneme sınavı yapmış, milli eğitim bakanlığı ve emniyet ile iş birliği yaparak ehliyet vermiş, üniversiteden mezun olanlar için yüksek lisans ve doktora programlarını yürütmüştür. MTTB’ın düzenlediği bir doktora ders programına bakalım:
SOSYAL İLİMLER ENST. 5. ÖĞRETİM YILIÖĞRENİM KADROSU
1 — Prof. Dr. Sebahaddin Zaim,
2 — Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş,
3 — Prof. Dr. Nuri Karahöyüklü
4 — Prof. Dr. Selçuk Özçelik
5 — Prof. Dr. Ali Nihat Tarlan
6 — Prof. Dr. Cevat Babuna
7 — Prof. Dr. Ayhan Songar
8 — Prof. Dr. F. Kadri Timurtaş
9 — Prof. Dr. Tahsin Banguoğlu
10 — Prof. Dr. Nevzat Kor
11 — Prof. Dr. Adnan Ziyalar
12— Prof. Dr. Mustafa Köseoğlu
13 — Doç. Dr. Salih Tuğ
14 — Dr. Osman Öztürk
15 —Ömer Kirazoğlu
16 — Selâmi Toscuoğlu
17 — Emin Saraç
18 — Nahit Dinçer
19 — Bekir Sedek
20 — Ertuğrul Düzdağ
Takip Edilen Öğretim Metodları
a) Teksir
b) Münakaşalı Ders
c) Proje Usulü
d) Aktif Ders
e) Derslerin teybe alınarak teksir yapımı
f) Tetkik Gezileri,
g) Enstitü Kütüphanesi
Çanakkale Şehitlerini Anma, Mehmet Akif Ersoy’u anma, Ayasofya’nın ibadete açılması gibi milli içerikli faaliyetlerle basının ve toplumun gündemini işgal eden MTTB’nin lokomotifi Üstat Necip Fazıl’dır. 1976’da düzenlenen İstanbul’un fethinin 523.yıldönümü münasebeti ile yapılan programın ilan komisyonunda Şeyhmus Durgun, görev alırken protokolden sorumlu kişi de Recep Tayyip Erdoğan’dır.
Amblem değişiyor
Bozkurt’tan Kitap’lı ambleme oradan Türk Bayrağı’na
MTTB’de görülen misyon ve vizyon değişikliğini amblemden takip edebiliyoruz. 1916’dan 1975’e kadar teşkilatın ambleminde Bozkurt figürü kullanılmıştır. Ancak 1975’te Rüştü Ecevit başkanlığında toplanan genel kurul totemi kaldırıp yerine “Kitap”ı koymayı teklif eder ve bu değişiklik gerçekleşir. Biz MTTB’li olduğumuz dönemde hep bu amblemin mana ve değerini hissettik üstümüzde. 58.dönem diyebileceğimiz yeni dönem nedense bu amblem değiştirildi ve yerine bayrak figürü kondu. 12 Eylül 1980 darbesi ile kapatılan ve daha sonra açılan partiler eski amblemlerini de almış ve devamlılık fikri vermiştir. Devamlılık misyonu vermesi gereken bu teşkilatın amblem değiştirmesi ise anlaşılamamıştır.
56.dönemde (28 Temmuz 1979 – 1 Eylül 1980) genel kurul için İstanbul’a gittiğimizde, İstanbul’da anarşi vardı. Arkadaşım Mehmet Togay’la birlikte Aydın’dan trene binerek gelmiştik İstanbul’a. Gece geç saatlerde Laleli’de otel aradık. Geç saatte olduğu için bizi otele almak istemediler. Ayrı ayrı odalar vardı ve biz iki kişilik oda istiyorduk. Paramız yoktu. Yürüyerek Beyazıt Meydanına geldik. Birkaç genç, nereden geldiğimizi, kim olduğumuzu sordu, üstümüzü aradı. Cebimizden doksan dokuzluk tespih çıkınca, tamam dediler, sizinle işimiz yok; bizim işimiz komünistlerle, dediler. Gelenlerin kim olduğunu anlamıştık. O gün sabaha kadar Beyazıt Camii’nin önünde pinekledik. Ertesi gün yüksek öğrenim gençliğinin kaldığı Rüstem Paşa Yurdu’nda kaldık. Sabah kahvaltısını genel başkanımız Haşmet Oğuzalp ile bu yurtta yaptık. Bana yemek duası yap, dediler. Heyecandan yemek duasını tamamlayamadım. Bu arada unutmadan söylemeliyim. Erenköyü’ne de gittik ve bir evi tavaf ettik ve sessizce oradan ayrıldık. Lise ikide idim ve 57.dönem (1 Eylül 1980 ) için genel başkanımızı, İstanbul Teknik Üniversitesi talebesi olan Vehbi Ecevit’i seçmiştik. İstanbul’dan döndükten 10 gün sonra ihtilal oldu ve sonra daha neler neler oldu.
Bir zamanlar ihtilale destek veren, 27 Mayıs’ın haklı ve yerinde olduğunu savunan gençlik teşkilatı, bununla yetinmemiş ve konu ile ilgili bir kitap da bastırmıştı. Aradan yirmi yıl geçtikten sonra kendisi de bir askeri darbe ile kapatılacak ve 49 yıl sonra “27 MAYIS DARBESİ HALKIN BAĞRINA SAPLANAN ZEHİRLİ BİR HANÇERDİR!” diyecektir.
Şehitlerimiz
Anarşi olaylarının içinde yer almama gayretine rağmen bazı odaklar bu gayreti kendilerince boşa çıkarmaya çalışmış ve provokatörce eylemler sonucunda bazı MTTB’liler şehit edilmiştir. Mustafa Bilgi, Erdoğan Tuna, Sedat Yenigün ve Şeyhmus Durgun bu şehitlerimiz arasındadır. Haince bir tuzak sonucu öldürülenler bir yana Şeyhmus Durgun’un şehadeti üzerinde ayrıca durulması gerekir.
ŞEYHMUS DURGUN, Diyarbakırlı idi. (1954) İlk ve orta tahsilini Diyarbakır’da tamamlamış ve İstanbul Teknik Üniversitesi Genel Makine bölümünü bitirmişti.Yüksek tahsili sırasında, Milli Türk Talebe Birliği’nde (MTTB) çeşitli görevler almış ve MTTB’nin yayın organları ÇATI ve MİLLİ GENÇLİK’te idarecilik yapmıştı. Çatı dergisinde kaleme aldığı yazılardan birisi olan, 15 Nisan 1978 tarihli ‘Bu Böyle Biline’ başlıklı yazısından dolayı; 163. maddeden, ‘devletin temel nizamını İslâm’a uydurmak ve Türkiye’de İslâm devleti kurmak istediği’ gerekçesiyle yargılandı ve 5 yıl hapis cezasına çarptırıldı.Tutuklanarak, önce Bayrampaşa Cezaevi’ne, daha sonra da Çanakkale Kapalı Cezaevi’ne hapsedildi. Çanakkale Kapalı Cezaevi’nde cezasını tamamlarken, 23 Ekim 1985 Çarşamba günü Şeyhmus Durgun’un öldüğü duyuruldu. Cezaevi yönetimi intihar demişti, ancak Şeyhmus Durgun’un cezaevi arkadaşları başka şeyler anlatmıştı. Mektupların şahitliğini manşete taşıyan Milli Gazete’ye tekzip gönderildi ve olay hemen ört bas edildi. Şehidin naaşı 27 Ekim 1985 Pazar günü, çok sayıda arkadaşı ve ailesi tarafından Çanakkale Kapalı Cezaevi yetkililerinden alınarak, 29 Ekim 1985 Salı günü, Diyarbakır’da Et Balık Kurumu Camii’nde kılınan namazdan sonra Diyarbakır Mardinkapı Asrî Mezarlığı’na defnedildi. Şehitlerimize Allah rahmet eylesin.
Bugün geriye baktığımda ben ne görüyorum? MTTB inanmışlar ve adanmışlar hareketi idi. Şimdilerde bu adanmışları hatırlamamız gerektiğini, şehitleri hayırla anmamız ve bundan sonraki yıllar için de geçmişten hız ve ders almamız lazım geldiğini düşündüğüm için yazdım bu tadımlık metni.
Son söz olarak şöyle diyorum: Türkiye böyle bir teşkilat görmedi, bundan sonra da görmeyecektir. İçimiz buruk; çünkü bugün gençliğe vaziyet edecek bu çapta bir teşkilatımız yok. Ve üstelik bu teşkilatta yetişenlerin iş başında olduğu bir zamandayız. Allah encamımız hayreyleye.
Kamil Yeşil anlattı