aday gösterildiği Ekovitrin Dergisinin düzenlediğ
i 2009 Yılının Starları anketine sizde katılın...
Ekovitrin Dergisinin her yıl geleneksel olarak düzenlediği "Yılın Starları" anketi başladı. Yılın en başarılı isimleri, kurum ve markaları, juri üyeleri tarafından belirlenen adaylar arasından sizlerden gelecek oylarla Çevre ve Orman Bakanı Sn. Prof.Dr. Veysel EROĞLU 2009 yılının bakanı ödülünün en güçlü adayı...
Çevre ve Orman Bakanı Prof. Dr.Veysel Eroğlu'na ''Yılın Bakanı'' ödülü verildi.
Siyaset Dergisinin ''Yılın En İyileri'' ödülleri törenle sahiplerini buldu.
Sheraton Oteli'ndeki ödül törenine, TBMM Başkanı Köksal Toptan, KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Abdulkadir Aksu, Anadolu Ajansı Genel Müdür Yardımcısı Ahmet Tek, çok sayıda milletvekili ile iş, siyaset, spor ve sanat dünyasının tanınmış isimleri katıldı.
Törende konuşan Siyaset Dergisi Yönetim Kurulu Başkanı Gül Kılıçaslan, 1994 yılında yayın hayatına başlayan derginin bu yıl 15. yaşına ulaştığını belirterek, yayınlarıyla Türkiye'nin sorunlarına ve bu sorunlara ilişkin çözüm yollarına objektif bir şekilde ışık tutmayı ve kamuoyunu doğru bilgilendirmeyi amaçladıklarını söyledi.
''Dünyanın 1929 yılındaki Büyük Buhran'dan sonra en büyük ekonomik krizle karşı karşıya bulunduğunu'' ifade eden Kılıçaslan, krizin ülke ekonomilerinde büyük çöküntüler oluşturduğuna, bunun yanı sıra dünyanın çeşitli bölgelerinde gelişen olaylar ve sıcak çatışmalarla dünya ve bölge dengelerinin giderek hassaslaştığına dikkati çekti.
Kılıçaslan, böyle bir ortamda Türkiye'nin izlediği çok yönlü dış politika ve komşularıyla diplomatik temaslarının da ivme kazandığını kaydetti.
Küresel ekonomik krizin ağır etkilerinin Türkiye üzerinde de etkili olduğunu vurgulayan Kılıçaslan, Türkiye'de sağlıklı ve sürdürülebilir bir ekonomik kalkınmanın önünü tıkayacak ortamların gelişmesinin önlenmesi gerektiğini ifade etti.
Sunuculuğunu Ziya Kürküt ile Seray Sever'in üstlendiği gecede, TBMM Başkanı Köksal Toptan'a ''Yılın Demokrasi Büyük Onur Ödülü'', Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu ile Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'a ''Yılın Bakanları'' ödülleri, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Abdulkadir Aksu'ya ''Yılın Devlet Adamı'' ödülü verildi.
Ailenizle birlikte mutlu, başarılı ve sıhhat ve afiyet dolu bir ömür geçirmeniz temenni ve duasıyla Mübarek Ramazan Bayramınızı gönülden tebrik ederim.
, Türk siyasetçi. İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü'nü bitirdi. Doktorasını İstanbul Teknik Üniversitesi'nde tamamladı. Hollanda Delft'de araştırmalar yaptı. 1984'de doçent, 1991'de profesör oldu. İTÜ İnşaat Fakültesi Yönetim Kurulu Üyeliği, Çevre Mühendisliği Bölümü Çevre Teknolojisi Ana Bilim Dalı Başkanlığı, İSKİ Genel Müdürlüğü, İSTAÇ, KİPTAŞ, BİMTAŞ, HAMİDİYE, İSFALT AŞ, İstanbul Ağaç ve Peyzaj AŞ'de Yönetim Kurulu Başkanlığı, İGDAŞ'da Yönetim Kurulu Üyeliği ve DSİ Genel Müdürlüğü yaptı. BEDAŞ, AYEDAŞ, TEMSAN Yönetim Kurulu Üyeliklerinde bulundu. Su Vakfı kurucusu ve mütevelli heyet üyesi olup, Dünya Su Konseyi guvernörüdür. 45'i yabancı dilde olmak üzere 350'nin üzerinde kitap, bilimsel makale, tebliğ ve mesleki teknik raporları yayınlandı. XXIII. Dönem Afyonkarahisar milletvekili ve 60. Hükümet'te Çevre ve Orman Bakanıdır. İyi düzeyde İngilizce bilen Eroğlu, evli ve 4 çocuk babasıdır.
Önce gelen: Osman Pepe Türkiye Cumhuriyeti Çevre ve Orman Bakanı 28 Ağustos 2007 - Sonra gelen: - 60. Hükümet - II. Erdoğan Hükümeti- (29 Ağustos 2007- )[ Gizle ] Başbakan: Recep Tayyip Erdoğan Başbakan Yardımcısı: Cemil Çiçek · Başbakan Yardımcısı: Hayati Yazıcı · Başbakan Yardımcısı: Nazım Ekren Devlet Bakanı: Mehmet Aydın · Murat Başesgioğlu · Kürşad Tüzmen · Nimet Çubukçu · Mehmet Şimşek · Mustafa Sait Yazıcıoğlu Adalet Bakanı: Mehmet Ali Şahin · Millî Savunma Bakanı: Mehmet Vecdi Gönül · İçişleri Bakanı: Beşir Atalay · Dışişleri Bakanı: Ali Babacan · Maliye Bakanı: Kemal Unakıtan · Millî Eğitim Bakanı: Hüseyin Çelik · Bayındırlık ve İskân Bakanı: Faruk Nafiz Özak · Sağlık Bakanı: Recep Akdağ · Ulaştırma Bakanı: Binali Yıldırım · Tarım ve Köy İşleri Bakanı: Mehmet Mehdi Eker · Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı: Faruk Çelik · Sanayi ve Ticaret Bakanı: Mehmet Zafer Çağlayan · Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı: Mehmet Hilmi Güler · Kültür ve Turizm Bakanı: Ertuğrul Günay · Çevre ve Orman Bakanı: Veysel Eroğlu
EROĞLU. DEMİRELİN BARAJ KRALLIĞINI BİTİRDİ
DEMİRELİN 40 BARAJINI
,SADECE 4.5 YILDA YAPTIĞI
119 BARAJLA 3E KATLADI.
REKLAM YOK. ALLAH RIZASI VAR
. AYNASI İŞİDİR KİŞİNİN LAFA BAKILMAZ
Eroğlu, ''Demirel'in baraj krallığı''nı bitirdi 7 Mayıs 2008 Çarşamba : 13:21 4.5 yılda 119 baraj ve gölet yatırımına imza atan Bakan Veysel Eroğlu, Demirel'in 40 civarındaki baraj rekorunu üçe katladı. Eroğlu müjde verdi: Eroğlu, 'Bin 600 baraj inşa ediliyor. Sadece özel sektörün yaptığı barajlarda 50 milyar kilovatsaatlik ilave elektrik üretilecek' dedi. Türkiye'de 2009 yılında enerji sıkıntısının gündeme geleceği belirtiliyor. Sektör yetkililerinin yüksek sesle dile getirdiği bu sıkıntının çözümü için hükümet harekete geçti. Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, Türkiye genelinde içme suyu, sulama ve hidroelektrik olmak üzere bin 600 barajın yapıldığını söyledi. Eroğlu, "Bunların bir kısmının inşaatı bitti, açılışı yapılacak. Bir kısmının projeleri bitti, bir kısmı ise proje aşamasında. Müthiş bir çalışma var" müjdesini verdi. 7 KEBAN'A EŞİT Türkiye'nin elektrik ihtiyacının suyla karşılanması için özel sektörü devreye soktuklarını kaydeden Eroğlu, " Artık su akacak Türk bakmayacak. Özel sektör o kadar hızlı çalışıyor ki, bütün imkanlarıyla seferber oldu" dedi. Santral projelerinin tamamlanması durumunda Türkiye'de 7 Keban Barajı eşdeğerinde elektrik üretileceğine dikkat çeken Eroğlu, sadece özel sektörün yaptığı hidroelektrik santrallerinden 50 milyar kilowatsaatlik bir ilave elektrik üretileceğini bildirdi. Eroğlu, "Bunların çoğu 5-6 yılda bitecek. Muazzam bir olay" şeklinde konuştu. SIRAYA GİRDİLER Eroğlu, baraj ve hidroelektrik santral inşaatından dolayı piyasada mühendis bulmakta zorluk çektiklerini belirterek, "Müthiş bir inşaat faaliyeti yürütülüyor. Bütün inşaat ve elektrik mühendisleri çekildi" bilgisini verdi. Bu arada, özel sektör, su kaynaklarından yararlanmak için EPDK'nın kapısını aşındırıyor. Özel sektör, bugüne kadar 3 bin hidroelektrik santrali için EPDK'ya başvurdu. EPDK 6 bin 900 megavatlık 261 projeye yeşil ışık yaktı. 188 proje inceleme ve değerlendirme aşamasında bulunken, 3 bin 500 megavatlık 91 projeye lisans verileceği bildirildi. Öte yandan, önümüzdeki 5 yıl içinde çoğunluğu özel sektör tarafından yapılmak üzere 36 bin 260 megavat gücündeki 502 hidroelektrik santralinin yapılması planlanıyor. KRALLIK EROĞLU'NA GEÇTİ Yeni "Barajlar Kralı"nın da Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu olduğu ortaya çıktı. DSİ Genel Müdürlüğü'nden başlayarak 4.5 yılda 119 baraj ve gölet yatırımına imza atan Eroğlu, 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in 40 civarındaki baraj rekorunu üçe katladı. Demirel'in “Barajlar Kralı” unvanına son veren Eroğlu, "Krallık unvanını vatandaşımız versin. Ben unvan peşinde değilim. Onu vatandaşımız değerlendirsin. Bizler
Allah rızası için çalışıyoruz" ded.
VEYSEL EROĞLU KİMDİR?
1948 yılında Afyonkarahisar�ın Şuhut ilçesinde doğan Veysel Eroğlu, ilk öğretimini Şuhut Zaferyolu İlkokulunda tamamlamıştır. Şuhut Ortaokulu'nda 1. ve 2. sınıfı, son sınıfı ise Afyon�da okuyan Eroğlu, 1966 yılında Afyon Lisesi�ni bitirmiştir.
Veysel Eroğlu, tatil dönemlerinde babası rahmetli Hacı İbrahim Eroğlu�nun manifatura, tuhafiye ve konfeksiyon dükkanında çalışarak ailesine maddi olarak destekte bulunmaya çalışmıştır.
EROĞLU'NUN SU SEVGİSİ
Ayrıca tarlalarındaki mahsullerin sulama işleriyle meşgul olan Eroğlu'nun suya olan sevgisi tam da bu zamanlarda başlamıştır.
Gündüzleri tarlada çalışarak oldukça yorulan Eroğlu, geceleri ise uykudan geri kalan vaktini okumaya ayırmıştı. Genelde doğu ve batı klasiklerini tercih eden Eroğlu, ayrıca mühendislik yanında tarihe de ayrı bir merakı sarmıştı.
Bu yüzden Afyon Lisesi'nde okurken İnşaat Yüksek Mühendisi olduktan sonra Tarih Bölümü'nde de okumayı kafasına koymuştu belki de.
EROĞLU'NUN ÜNİVERSİTE YILLARI...
1971 yılında İTÜ İnşaat Fakültesinden mezun olduktan sonra 1972 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümüne kaydolmuştur.
Vatani hizmeti esnasında ve sonra İstanbul Teknik Üniversitesi'nde asistanlık yaparken İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü'nde öğrenim görmüş ve ikinci fakülteyi 1978 yılında bitirmiştir.
EROĞLU ASKER'DE DE AKTİF
Afyon Lisesi'nde, 1965 İTÜ Taşkışla, Mezuniyet Hatırası, 1971 İTÜ İnşaat Fakültesi'nden İnşaat Yüksek Mühendisi olarak mezuniyetinden sonra vatani vazifesini yaptığı Erzincan 3. Ordu İnşaat Emlak Başkanlığında çok sayıda askeri tesise imzasını atmıştır.
Askerlik hizmetinden sonra akademik hayata atılmış, önce Yıldız Teknik Üniversitesi sonra da İTÜ İnşaat Fakültesi'nde akademik hayata devam etmiştir.
İTÜ'de 1978 yılında Çevre Mühendisliği Bölümü'nün kuruluşunda vazife almış, 1980 yılında doktorasını tamamladıktan sonra bir yıl süre ile
Hollanda�da doktora sonrası çalışmalar yapmıştır. Orada dönem birincisi olmuş,
1982 yılında yurda döndükten sonra ilk kitabı olan 'Su Tasfiyesi'ni yazmış, binlerce inşaat ve çevre mühendisinin yetişmesinde emek sarf etmiştir.
1984 yılında Doçent, 1991 yılında ise Profesör unvanını kazanmıştır. Bu esnada kamu kurum ve kuruluşları, sanayi ve belediyelere müşavirlik, proje yapım ve kontrollük hizmetlerinde vazife almıştır. Çevre Teknolojisi Anabilim Dalı Başkanlığı ve Fakülte Yönetim Kurulu üyeliği yapmıştır.
EROĞLU'NUN PARLAK YILLARI
Prof. Dr. Eroğlu, 5 Mayıs 1994 tarihinde İSKİ'de Genel Müdür olarak göreve başlamıştı. Eroğlu'nun yıldızının parlamasındaki en önemli faaliyetlerine İSKİ'de olduğu dönemlerinde imzayı atmıştır.
1994 yılında, su sıkıntısının had safhalarda olduğu, önemli çevre problemlerinin bulunduğu İstanbul'da su meselesini tamamen halletmiş, 600'den büyük dev tesisi hizmete açmıştı.
İstanbul'un su meselesini tarihe gömen Eroğlu, çevre problemlerinin çözümünde de büyük hamleler atılmasını da sağlamıştı.
Onun döneminde Haliç yeniden canlandırılmış ve Haliç, Dünya Metropolis Birliğinin 2002 Metropolis birincilik ödülünü almıştı.
SU İLE İYİCE HAŞİR NEŞİR
Şubat 2003 tarihinden itibaren Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü'ne getirilmiş, 08 Mayıs 2007 tarihine kadar bu vazifesi yürütmüştü.
2003 yılında yapılan çalışmalarla kısa sürede DSİ toparlanmış, 2004 yılında 3,3 milyar YTL'lik tasarruf sağlayarak Kamu Kaynaklarını En Etkin Kullanan Kurum ödülü alınmış ve büyük projelere imza atılmıştı.
DSİ 4.5 yıllık zaman zarfında yaklaşık 10 milyar YTLlik yatırımı bitirerek ülke ekonomisine kazandırmıştı.
ZİRVEDEKİ İSİM: VEYSEL EROĞLU
Tarihler Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 60. Hükümet'in listesini gösterdiğinde Veysel Eroğlu, Türkiye Cumhuriyeti'nin Çevre ve Orman Bakanı olmuştu.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI EROĞLU'NUN DEDESİ DE ŞEHİT DÜŞMÜŞ
Zafer Haftası'nın 86. Yıldönümü Kutlamalarına Katılmak İçin Afyonkarahisar'da Bulunan Çevre Bakanı Veysel Eroğlu
, Şuhut İlçesinde Türkiye Muharip Gaziler Derneği Temsilciliği'nin Açılışına Katıldı.
Zafer Haftası'nın 86. yıldönümü kutlamalarına katılmak için Afyonkarahisar'da bulunan Çevre Bakanı Veysel Eroğlu, Şuhut ilçesinde Türkiye Muharip Gaziler Derneği Temsilciliği'nin açılışına katıldı.
Derneğin açılışında konuşan Eroğlu, Kurtuluş Savaşı yıllarında Milli Mücadele'ye katılan dedesi Mehmet'in vatan savunması sırasında şehit düştüğünü söyledi.
İstanbul'a ilk aday Veysel Eroğlu
Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürü Veysel Eroğlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na AKP'den aday olmak için görevinden istifa etti. Eroğlu, dün DSİ'de düzenlediği toplantıda, bu kararını açıkladı ve şimdiye kadar yaptığı hizmetlerle ilgili bilgi verdi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a ve diğer bakanlara şükranlarını arz eden Veysel Eroğlu, 'İstanbul sevdalısı' olarak hizmette bulunmak için DSİ'deki görevinden istifa ettiğini anlattı. Eroğlu, şunları söyledi:
'1994 yılında İstanbul'da hizmet ettik. AKP'den aday olduğumu ilan ediyorum. Mevladan dileğim, son nefesime kadar özellikle İstanbul ve Türkiye'ye hizmet nasip etsin. İstifamla birlikte mal bildirimimi de bakanlığa gönderdim. İstanbul'da görüşmek üzere.' Eroğlu, henüz AKP'ye katılımının gerçekleşmediği gerekçesiyle soruları yanıtsız bıraktı.
Eminönü'nde açılan '2 milyon çocuğa hediye' kampanyasına katılan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna, Eroğlu'nun adaylığını 'Yeni duydum. Ne diyelim hayırlı olsun' sözleriyle yorumladı. Başkan Gürtuna, bir gazetecinin 'Siz partinizi ne zaman açıklayacaksınız' sorusuna 'Her şeyin bir zamanı var' cevabını verdi. (ANKARA)
Veysel Eroğlu yeniden DSİ'de
25/03/2004 (415 kişi okudu)
RADİKAL - ANKARA - Yerel seçimlerde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı aday adaylığı için DSİ Genel Müdürlüğü görevinden ayrılan Veysel
Eroğlu, dün görevine yeniden başladı. AKP'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için aday göstermediği Eroğlu, İstanbul Teknik Üniversitesi'ndeki öğretim üyeliği görevine başlamıştı. Eroğlu'nun, DSİ'deki görevine dönmesi konusundaki çağrılar sonucu görevine yeniden başladığı belirtildi.
Veysel Eroğlu`nun bürokasi isyanı
DSİ Genel Müdürü Prof. Dr. Veysel Eroğlu, bürokrasinin katı yapısından şikayet ederek, bazen işlemlerin yürütülebilmesi için bizzat kendisinin dosya takibi yaptığını açıkladı.
Avrasya Bir Vakfı`nın Küçükçekmece`deki merkezinde ``Türkiye`nin Su Meselesi, Ülkemizin Kalkınmasında Suyun Yeri ve Önemi`` başlıklı konferans verdi. Emekli Orgeneral Necdet Timur`un başkanlık ettiği konferansta, suyun ülkeler için hayati bir sorun olduğunu vurgulayan Eroğlu, sağlıklı su temin edilememesinin, salgın hastalıklardan, insanların psikolojilerinin bozulmasına, tarım alanlarının sulanamamasından sanayi üretiminde düşüşe kadar birçok olumsuz etkiye yol açtığına işaret etti. İstanbul`a bir hafta su verilmemesi halinde binalara yapılacak sadece su depolarının maliyetinin 10 milyar YTL`yi bulacağını belirten Eroğlu, hastalıkların tedavi giderleri, üretimdeki düşüş gibi etkenler de dikkate alınırsa İstanbul`a su verilememesinin maliyetinin 20 milyar dolara çıkacağını anlattı. Su kaynaklarıyla ilgili planlamaların 40-50 yıl gibi uzun vadeli olması gerektiğini kaydeden Eroğlu, 1994 yılında İSKİ Genel Müdürlüğü koltuğuna da İstanbul`un 2040 yılına kadar su sorununu çözmek için oturduğunu, ancak bunu o zaman söyleyemediğini belirtti. Veysel Eroğlu, ``İnsanlar kuyruklarda su beklerlerken, 15 günde bir su alırlarken bunu söyleseydim, kadınlar tarafından süpürgenin sapıyla kovalanmama neden olurdu`` şeklinde espri yaptı. Suyun çok kıymetli olduğunu, gözbebeği gibi bakmak gerektiğini ifade eden Eroğlu, Türkiye`nin su zengini olup olmadığı konusuna açıklık getirirken de, kişi başına yıllık su tüketim miktarı 10 bin metreküpün üzerindeki ülkelerin su zengini, 3-10 bin metreküp arasında olanların yeterli suyu bulunan, bin-3 bin metreküp arası olanların su sıkıntısı çeken, bin metreküpün altındakilerin ise su fakiri ülke olduklarını kaydetti.
Eroğlu, Türkiye`de kişi başına yıllık su tüketim miktarının 1.600 metreküp olduğunu belirterek, ``Türkiye su zengini bir ülke değildir. Suyu kıt kanaat kendine yetmektedir`` dedi. Türkiye`nin su kaynaklarından hidroelektrik enerjisi üretiminin de düşük olduğunu belirten Eroğlu, ucuz, çevreci ve elektrik fiyatlarının sigortası olarak nitelendirdiği hidroelektrik enerji üretiminin, su kullanım hakkı anlaşmaları ile özel sektöre açıldığını, 9 bin 250 megavatsaat kurulu güçte, takribi yatırım tutarı 9.2 milyar dolar olan 535 hidroelektrik santral projesi başvurusu bulunduğunu bildirdi. -BÜROKRASİDEN ŞİKAYET-
DSİ Genel Müdürü Eroğlu, bekleyen projeler nedeniyle yılda 86 milyar kilovatsaat elektrik üretilebilecek suyun denize aktığını, yıllık kaybın 6 milyar dolar olduğunu belirterek, ``Katı bir bürokrasi var. Takip etmezsen yazı çıkmıyor. Bazı yazıların takibini bizzat yapıyorum`` dedi. Türkiye`de, İstanbul`un ihtiyacının 50 misli kadar, 112 milyar metreküp kullanılabilir net su kaynağının bulunduğunu bildiren Eroğlu, 2004 sonu itibariyle sulamada yüzde 74, içmede yüzde 15, sanayide yüzde 11 olan su tüketiminin 2023 yılında, yüzde 65 sulama, yüzde 15 içmede, yüzde 20 sanayide kullanım olarak öngörüldüğünü kaydetti. AA
Sayın Veysel Eroğlu, Memleketin istikbali sizin bilginize, aklınıza, ahlakınıza, enerjinize, tecrübeli ellerinize teslim edilmiştir. Şu anda ülkenin en önemli bakanı sizsiniz.
Haydaaa!
Bu ülkede bir hükumet var, Başbakan var, Cumhurbaşkanı var, bunca bakan var, binlerce bürokrat var, askerler var, üniversiteler var, uzmanlar var; nasıl oluyor da ülkenin geleceği sadece “Çevre ve Orman Bakanı'nın ellerine teslim ediliyor.
Efendim burada esprili ve vurgulu bir ifade kullandığımız ortadadır. Ne dediğimizi iyice açıklayalım. Dünya (Hayat) eskilerin tabiri ile anâsır-ı erbaa'dan oluşur. Yani toprak, su, hava, ateş.
Toprağımız hızla kirlenmekte, hızla yokolmakta, erozyonla barajlara ve denizlere taşınmakta, Türkiye çölleşmektedir. Toprak mülkiyeti mirasla parçalandığı için verimli işlenememekte, tarım giderek gözden düşmekte, topraklar boş yatmakta, insanlar yıllardır şehirlere akmakta, bu göç sebebi ile büyük problemler yaşanmaktadır.
Lütfen toprağımıza sahip çıkınız, onu koruyunuz. Bu iş bağımsızlık mücadelesi kadar önemlidir.
Su meselesi sizin meseleniz. Tereciye tere satmak istemem. Ancak şu anda en başta gelen meseledir. Bütün dünya bunu konuşuyor. Petrol savaşlarının ileride yerini su savaşlarına bırakacağı söyleniyor. Efendim ben su âşığı bir adamım. Malum hayat sudan yaratıldı. Su azizdir. Su kutsaldır. Suya hürmet etmemiz, onu koruyup kollamamız gerekir. Hele benim gibi anti-teknoloji fikirlere sahip olanlar baraja dahi karşıdır. Bırakın suyu bildiği gibi aksın, ona gem vurmaya kalkmayın.
Bu bütün ekolojik dengeyi mahveder. Mesela Çoruh nehrine yapılacak barajlar oranın tabii ekolojisini ortadan kaldıracaktır. Neyse bunlar sizin çok iyi bildiğiniz şeyler.
Sizi İstanbul İSKİ Genel Müdürlüğünüz zamanında hayranlıkla izledim. Esasen su fakiri olan İstanbul'a su getirmek için gösterdiğiniz olağanüstü çabaları alkışladım. Bu işi DSİ Genel Müdür'ü olarak Türkiye çapında da biliyorsunuz.
İstikbalimizi kurtarınız. Bunu kendimiz ülkemiz ve gelecek nesiller adına sizden rica ediyorum. Şu anda memleketin su durumunu açıklayarak bizleri ferahlandırdınız. Ama problem ortadadır ve çözüm istiyor.
Hassaten şu hususu mutlaka hallediniz. Bu gün Sakarya, Gediz, Büyük ve Küçük Menderes, Meriç, Ergene vb. gibi ülkemizin güzelim ırmakları birer lağım deresine dönmüştür. Bunların bazılarının suyu tarımda dahi kullanılamayacak durumdadır. Kirlenmenin başlıca sebebi bu sulara atıklarını arıtmadan boşaltan sanayi tesisleridir. Bu sanayi tesisleri vahşi atıklar ile göllerimizi dahi kurutuyor. (Bir sürü göl şu veya bu sebeple kurudu, içimiz yanıyor.) Misal olarak söylüyorum ülkedeki 350 Belediyenin 300 ünde arıtma tesisi yoktur. Bu sanayicileri sonuna kadar takip ederek mutlaka arıtma yaptırınız. Arıtma yaptırmayan sanayicilere karşı vereceğiniz mücadele sizin en çetin sınavınızdır. Bu sınavı kaybederseniz bizim ve bizden sonraki nesillerin iki eli yakanızda olacaktır.
Önce kalkınalım çevreyi sonra temizleriz fikri bir safsatadır. Esasen ilerleme ve kalkınma fikri de bir safsatadır. Bu zihniyetin dünyayı mezbeleye döndürdüğünü hep birlikte görüyoruz.
Sayın Veysel Eroğlu,
“Bu işler sadece benim istememle olmaz. Bu işin bütçesi var, ihalesi, maliyesi, hazinesi vb. falan var” demeyin lütfen. Siz bunları isterseniz aşarsınız. İstemezseniz mazeret çoktur. Dilimizde güzel bir söz vardır: “Oynamayan gelin yerim dar dermiş”.
Sizden önce görev yapan Sayın Osman Pepe taviz vermeyen bir duruş sergilemiştir. Ancak ülkemizde haklı bir meselenin halli bile güç ilişkilerine dayanır. Bu çerçevede her yıl yüzlerce yangın ile harap olan ormanlarımızın bir de bazı girişimciler eliyle lüks konut yapımına ayrılmasını lütfen engelleyiniz.
Kıyılarımızı ve koylarımızı turizm uğruna peşkeş çekmeyiniz. Bakın sadece Antalya'da İspanya'nın tamamında bulunan beş yıldızlı otel sayısından fazla otel yapılmış.
Bu hovardalık neyin nesidir?
Fabrikalar, Yatağan misali santraller, otomobiller havayı kirletiyor; bu bütün dünyanın başına musallat olmuş bir beladır. Modern teknoloji insanoğlunun sonunu getirmeye çabalamaktadır. Bilimin her derde deva bulacağına inanmak safdil kişilere mahsustur. Biyoloji ilmi iyidir, kimya da iyidir ama biyolojik ve kimyasal silahların yapımını kimse durduramıyor.
Yeni görevinizde size başarılar diliyorum.
Başta su meselesi olmak üzere çevre işlerini hale-yola koyacağınıza inanıyorum.
Memleketin istikbali size emanet edildi derken asla abartılı bir şey söylemedim. İleride bir bardak temiz suya hasret kalabiliriz. Tüm konforumuz yerinde olsa bile toprağı zehirlenmiş, su kaynakları kurumuş, havası kirlenmiş bir ülke neye yarar? Böyle bir ülkede güvenlik ne yazar? Size güveniyoruz. Cenab-ı Hak yar ve yardımcınız olsun.
"Santral yapımına karşı çıkmak çılgınlık"
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, baraj, gölet ve hidroelektrik santrali yapılmasına karşı çıkılmasının çılgınlık olduğunu söyledi.
22 Mart 2010 / 18:18
Eroğlu: Baraj, gölet ve hidroelektrik santrali yapılmasına karşı çıkmak çılgınlık
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, baraj, gölet ve hidroelektrik santrali yapılmasına karşı çıkılmasının çılgınlık olduğunu söyledi. Eroğlu, karşı çıkanların ya bilmeden ya önemini kavramamaktan veya bir takım lobilerin tesiri altında olduklarını kaydetti.
Dünya Su Günü, İstanbul, Ankara ve İzmir'in dışında ilk defa başka bir şehirde Afyonkarahisar'da kutlandı. Korel Termal Otel'de kutlanan Dünya Su Günü'nde konuşan Çevre ve Orman Bakanı Eroğlu, Türkiye'de yağışların bölgelere göre ve mevsimlere göre çok büyük farklılıklar gösterdiğini söyledi.
Dolayısıyla kışın su biriktirilmezse, yazın ne şehirlere içme suyu, ne tarım alanlarına sulama suyu, ne de sanayiye kullanma suyu verilemeyeceğini dile getiren Eroğlu, bu yüzden baraj ve göletler yaptıklarını kaydetti. Türkiye'de baraj ve gölet yapmanın zaruret olduğunu belirten Eroğlu, şunları söyledi:
"Çünkü kışın yağan yağmuru biriktirip yazın vatandaşa sulama suyu, sanayi suyu olarak vermek zorundayız. Dolayısıyla bizde Avrupa'da olduğu gibi Kanada'da olduğu gibi sürekli akan nehirler yok. Oralarda baraja ihtiyaç olmayabilir. Tuzları kuru. Ama bizim baraja, gölete ihtiyacımız var. Buna karşı çıkmak çılgınlıktır. Kusura bakmasınlar, buna karşı çıkmak çılgınlıktır arkadaşlar. Su istemiyorsan o zaman kaçacaksın. Dolayısıyla tabii ki doğalgaz, hidroelektrik enerji, temiz enerji kaynağıdır. Ucuzdur, kendi yerli kaynağımızdır."
Bu konuda bazılarının lobilere alet olduğunu ileri süren Eroğlu, "Bazı lobililere alet olanlar da lütfen alet olmasınlar." dedi. Kendi doğalgazı ve petrolü olan ülkeler dahil, hidroelektrik enerji potansiyelinin yüzde 85'ini, 90'ını, hatta bazı ülkelerin yüzde 100'ünü kullandığını ifade eden Eroğlu, Türkiye'nin ise elinde olan sunun boşa akmasına müsaade etmeyeceklerini söyledi. "Bizde petrol yok, doğalgaz yok yeteri kadar. Bizim suyumuz var, boşa akıyor." diyen Eroğlu, şöyle devam etti: "Su boşa akarken biz bakamayız. Evet, DSİ şu ana kadar büyük tesisler yapmış fakat 2003 yılına geldiğimiz zaman baktığımızda hidroelektrik enerji üretimi 28 milyar kilovat saat. Halbuki bizim potansiyelimiz asgari bana göre yıllık üretim 180 milyar kilovat saat. Peki, biz bunun yüzde 20'sini kullanmışız. Gerisi boşa akıyor."
Yılda 8 milyar dolarlık suyun boşa aktığını aktaran Eroğlu, Türkiye'nin dışarıya petrol ve doğalgaz için para ödediğini hatırlattı. Buna son vermek için DSİ ile beraber özel sektörde yarışsın diye Haziran 2003'de Su Kullanım Hakkı Anlaşması Yönetmeliği çıkardıklarını hatırlatan Eroğlu, "Bu, suyu satmak değildir, bu, tamamen suyun kullanımını belli süreliğine özel sektöre tahsis etmektir. Özel sektör bizim için bina bedel barajı yapacak, hidroelektrik santrali yapacak, kamulaştırma yapacak, belli süre işlettikten sonra bize 1 lira bedelle geri teslim edecek. Bakın şimdiye kadar yüzde 20'sini 50 yılda yapabilmişiz. Geri kalanını aynı bütçe ile aynı ödenek ile kaç yılda yaparız? 150 yılda. 150 yıl beklemeye tahammülümüz yok. Onun için özel sektör müracaat etti. Şu anda bin 600 adet hidroelektrik santrale müracaat var. Bunların pek çoğu yapıldı, yapılıyor. Hatta son 2 yılda toplam 140'a yakın hidroelektrik santralinin temelini attık. Yaklaşık 80 milyar kilovatlık bir enerji üretimi ortaya çıkacak. Bunu 10 sent ile çarpsak 8 milyar dolar para kazanacağız veya her yıl 8 milyar dolar dışarıdan doğalgaz almaktan kurtulacağız. Dolayısıyla bu, olmazsa olmaz şarttır. Biz bu konuda her türlü desteği veriyoruz. Vermeye devam edeceğiz." diye konuştu.
Eroğlu, buna karşı çıkanların ya bilmeden, ya önemini kavramadıkları ya da bir takım lobilerin tesiri altında olduklarını belirtti. "Doğalgaz lobisi var, diğer santraller lobisi var, elektrik üreten diğer tesislerin etkisi var, yurt dışındakilerin etkisi var." diyen Bakan Eroğlu, bunların etkisinde kalındığını vurguladı. Hidroelektrik santrallerinin çevreyi tahrik etmediğini savunan Eroğlu, suyun gücünden faydalanıp, tekrar nitelikli su verildiğini anlattı. Bu arada, bin 500 taneden bir tanesi çevreyi tahrip etmişse zaten onun cezasının verildiğini ifade eden Eroğlu, gerekirse kapatıldığını kaydetti.
Türkiye'de su ile alakalı bazı anlayışların yanlış olduğunu ve bu anlayışı düzeltmek istediğini de dile getiren Eroğlu, şöyle devam etti: "Bakın 'sudan ucuz' deniyor. Ne demek sudan ucuz. Bir kere bunu lugattan silmemiz lazım. Sileceğiz değil mi arkadaşlar. 'Sudan ucuz' diye bir şey olamaz. Herhangi birisine soruyorum. Çölde susuz kaldığı zaman, hiç bir yerde su yok. Acaba bütün servetini vermek karşılığında bir bardak su vereceğiz deseler bu kişi hiç tereddüt etmeden bütün servetini verir mi? O zaman 'sudan ucuz' cümlesinin yanlış olduğu ortaya çıkıyor. Dolayısıyla buradan şunu ifade etmek istiyorum. Su kaynakları çok önemlidir. Onun için bütün insan ve canlılar için yeterli derece su temin etmek zorundayız."
Demirel 50 senede 40 baraj yaptı barajlar kralı dediler.Sn.EROĞLU 2 Yılda 113 adet açtı.Aynası işidir lafa bakılmaz.Allah Razı olsun.Dualar sizinle.Saygılar.
22 Mart 2010 Pazartesi 21:46
(Tarihimizde Ebruculuk)
Ebru Sanatı ile ilgili yazılmış ilk eser, Tertib-i Risale-i Ebri adını taşır ve 1608 tarihlidir. Basitçe ebru yapımından ve ebru sanatçılığından bahseder.
Tarihimizde ebru kağıdı yazı (kıta, levha…) ve minyatürlerin etrafına iç ve dış pervaz olarak yapıştırılır. , hudutlarıda altın cedvellerle örtülürdü. Son devirde yazı yerine çiçekli ebru konularak cazip kompozisyonlarda vücuda getirilmiştir. Kullanılan ebrular üzerlerine bazen ezilmiş varak altın serpilerek Zer-efşan’lı ebru Hatib tarzındaki kıyılarınada altınla tahrir (kontur) çekilerek Tahrirli ebru haline getirilirlerdi.
Kitap sanatları ile ilgili eserlerde nedense ebruya dair malumata rastlanmıyor. Daha öncede Menakkıb-i Hünerveran dolayısıyla bu hususa temas etmiştik. Diyelim ki ebruculuk o esnada fazla yaygın değildi.
Peki Nefeszade İbrahim Efendi (ölümü:1060 H.-1650)’nin eseri olan ve kısa hattatlar tarihinden sonra ahircilik, kağıt boyamacılığı, mürekkepçlik gibi sanatları büyük bir vukufla ve derinlemesine ele alan Gülzar-ı Sevab isimli eserde ebrudan niçin bahis yoktur, bilinmez.
Bu eseri neşre hazırlayan (1939) Kilisli Rıfat Bilge merhum, istanbul kütüphanelerinde kitap sanatlarıyla alakalı ne kadar yazma eser gördüyse kitabın sonunda ayrıca listesini vermiştir, onlarda ebruculuğa temas edilmemektedir.
1635 - 40 yıllarında Fransa’da imaline başlanan ebru kağıdının Avrupa’da battal ve bilhassa taraklı cinsleri benimsenmiştir.
Şebek
Hatib
Hezarfen İbrahim Edhem Efendi
Nafiz Efendi
Aziz Efendi
Necmeddin Okyay
VE EBRU’NUN FELSEFESİ
Bazı günler, şafak veya gurup vakti ufka bakarsınız; kırmızı, sarı, lacivert ve mavi renklerin en ilahi tonları ile bulutlardan bir ebru’nun daha doğrusu ebri’nin şekillendiğini görürsünüz. Yine bazı gecelerde, bulutlu semalar kadar geniş bir ebru teknesine, mehtabın usta fırçasıyla laciverd, mavi ve ışıklı beyazın bütün nüansları serpiştiriverdiğine elbet rastlamışsınızdır. İşte, sanatkar dedelerimiz, bir anda değişip kaybolan bu semavi güzelikleri yeryüzüne aksettirerek, onların ağaç yeşiline ve toprak rengine olan hasretini giderdikten sonra, bu şahane tabloyu kağıt üstünde de ebedileştirmeyi bilmişlerdir.
Bu anlayış içinde Tanrı’sına boyun kesen sanatkarın “benlik”ten uzaklaşan gönlü, sanki ebru teknesi’nde şekillenmiş gibidir. Artık o zaman büyümeye başlayan ebru teknesi derya kadar genişler, genişler ve bir kainata döner.
Ebrucu nun gönlü gibi… Hz.Ali ne güzel buyurmuş : ” Sen kendini küçük bir cisim sanırsın, halbuki bütün bir alem sende dürülüp bükülmüştür!”
Veysel Eroğlu, 1948 yılında Afyonkarahisar�ın şuhut ilçesinde doğmuştur. İlk öğretimini şuhut Zaferyolu İlkokulunda tamamlamıştır. şuhut Orta Okulunda 1. ve 2. sınıfı, son sınıfı ise Afyon�da okumuştur. 1966 yılında Afyon Lisesi�nden mezun olmuştur.
Veysel Eroğlu, tatil dönemlerinde babası rahmetli Hacı İbrahim Eroğlu�nun manifatura, tuhafiye ve konfeksiyon dükkanında çalışırdı. Ayrıca tarlalarındaki mahsullerin sulama işleriyle meşgul olurdu. Suya olan sevgisi o tarihlerdeki çocukluk dönemlerinden başlamıştır. Geceleri ise hep okurdu. Şark ve garp klasiklerinin çoğunu okumuştur. Ayrıca mühendislik yanında tarihe de ayrı bir merakı vardı. Bu yüzden Afyon Lisesinde okurken İnşaat Yüksek Mühendisi olduktan sonra Tarih Bölümünde de okumayı kafasına koymuştu. Nitekim 1971 yılında İTÜ İnşaat Fakültesinden mezun olduktan sonra 1972 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümüne kaydolmuştur. Vatani hizmeti esnasında ve sonra İstanbul Teknik Üniversitesinde asistanlık yaparken İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde tahsil görmüş ve ikinci Fakülteyi 1978 yılında bitirmiştir.0304Afyon Lisesinde, 1965İTÜ Taşkışla, Mezuniyet Hatırası, 1971 İTÜ İnşaat Fakültesinden İnşaat Yüksek Mühendisi olarak mezuniyetinden sonra vatani vazifesini yaptığı Erzincan 3. Ordu İnşaat Emlak Başkanlığında çok sayıda askeri tesise imzasını atmıştır.
Askerlik hizmetinden sonra akademik hayata atılmış, önce Yıldız Teknik Üniversitesinde bilahare İTÜ İnşaat Fakültesinde akademik hayata devam etmiştir. İTÜ de 1978 yılında Çevre Mühendisliği Bölümünün kuruluşunda vazife almış, 1980 yılında doktorasını tamamladıktan sonra bir yıl süre ile Hollanda�da doktora sonrası çalışmalar yapmıştır. Orada dönem birincisi olmuş, 1982 yılında yurda döndükten sonra ilk kitabı olan Su Tasfiyesini yazmış, binlerce inşaat ve çevre mühendisinin yetişmesinde emek sarf etmiştir. 1984 yılında Doçent, 1991 yılında ise Profesör unvanını kazanmıştır. Bu esnada kamu kurum ve kuruluşları, sanayi ve belediyelere müşavirlik, proje yapım ve kontrollük hizmetlerinde vazife almıştır. Çevre Teknolojisi Anabilim Dalı Başkanlığı ve Fakülte Yönetim Kurulu üyeliği yapmıştır.
Üniversite Dışında Bulunduğu Mesleki Görevleri;
Su temini ve su tasfiyesi, evsel ve sanayi atıksularının arıtılması konularında 40'tan fazla projenin yürütücülüğünü yapmıştır.
1990-1993 SEKA Genel Müdürlüğü Çevre Müşaviri
1994-2002 İSKİ Genel Müdürü
300'den fazla dev tesisi İstanbul'lulara kazandırmak suretiyle İstanbul'un su ve çevre meselesinin çözümünde büyük hamlelerin atılmasına vesile olmuştur.
2001-2002 İstanbul Konseyi 2. Dönem Başkanlığı
2003-2007 Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü
2007 - Çevre ve Orman Bakanlığı
Eğitim Hayatı;
1966 yılında Afyon Lisesi'nden mezun oldu.
1967 yılında Yüksek öğrenim hayatına İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi'nde devam etti.
1971 yılında İnşaat Yüksek Mühendisi oldu.
1980 yılında Doktorasını tamamlayıp doktor ünvanını aldı.
Akademik kariyer ve ünvanlar ;
1963-1966 Afyon Lisesi
1967-1971 İnşaat Yüksek Mühendisi (İTÜ İnşaat Fakültesi)
1976-1977 YTÜ Hidrolik Kürsüsünde Asistan
1977-1980 İTÜ Şehir Sağlığı ve Tekniği Kürsüsü'nde Asistan
1977-1980 Doktora, İTÜ İnşaat Fakültesi
1980-1981 İTÜ Çevre Mühendisliği Bölümü'nde Dr. Asistan
1981-1982 International Institute for Hydraulic and Environmental Engineering Delft / Hollanda'da araştırmalar yaptı ve dönem birincisi oldu.
1982-1983 İTÜ İnşaat Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Görevlisi-Dr. Asistan
1983-1984 İTÜ İnşaat Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü Yrd. Doç. Dr.
1984-1991 İTÜ İnşaat Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü Doç. Dr.
1991 yılında Profesör ünvanını almıştır.
Sayın Prof. Dr. Veysel EROĞLU milletvekili adaylığı için İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyeliği görevinden istifa etmiştir.
Geçmiş ve halen devam etmekte olan üyelikler ;
Su Vakfı
DSİ Vakfı
Tarih ve Tabiat Vakfı
İSKİ Spor Klubü
WWC, Dünya Su Konseyi
ICOLD
ICID
BENA (Balkan Enviromental Association)
Akademik ve mesleki faaliyet sahaları;
Su Temini
İçme Sularının Tasfiyesi
Su Kirlenmesi ve Kontrolü
Atıksuların Toplanması
Atıksuların Arıtımı ve Geri Kazanımı
Deniz Deşarjları
Sanayi Atıksularının Arıtımı ve Geri Kazanımı
İleri Atıksu Arıtma Teknolojileri
Anaerobik (Havasız) Atıksu Arıtma Teknolojileri
Hava Kirlenmesi ve Kontrolü
Çamurların Arıtımı ve Uzaklaştırılması
Katı Atıkların Toplanması ve Taşıma Optimizasyonu
Tıbbi Katı Atıkların Toplanması ve Bertarafı
Gürültü ve Kontrolü
Sistem Analizi ve Optimizasyon
Havzaların Kontrolü
Çevre Ekonomisi
İstatistik
Toplum Sağlığı
Eğitim
Hidroloji
Yönetim Teknikleri
Mahalli İdareler (Yerel Yönetimler)
Şehircilik
Toplam Kalite Yönetimi
Planlama
Ulaşım ve Çözüm Optimizasyonu
Hobiler ve ilgi alanları;
Ebru
Yüzme
Dalma
Okuma
Hat Sanatı
Muhterem Hocamla,
İBB Bşk.lık seçimlerinde,Üsküdar İlçe Bşk.daki toplantıda.
Bakan Eroğlu, UNIDO-ICHET'in Ekokaravan Projesi Tanıtım Toplantısına İştirak Etti
Çevre ve Orman Bakanlığı’nın da destek verdiği Ekokaravan, İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa gibi çok sayıda ili ziyaret edecek.
Çevre ve Orman Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu, Birleşmiş Milletler Sınaî Kalkınma Teşkilatı'na (UNIDO) bağlı Uluslararası Hidrojen Enerjisi Teknolojileri Merkezi (ICHET) tarafından gerçekleştirilen H2Ekokaravan projesinin tanıtımı için düzenlenen basın toplantısına iştirak etti.
Ekokaravan projesinin orijinal ve çok faydalı olduğunu söyleyen Bakan Eroğlu, "Gerçekten komplike bir proje bu bakımdan orijinal. Üç temiz yenilenebilir enerjiyi bir araya toplayan bir proje görmedim. O bakımdan tebrik ediyorum. İkinci husus böyle bir proje acaba ne fayda sağlayacak. 'Attığımızı taş ürküttüğümüz kurbağaya değer mi?' diye bir söz var. O açıdan da bakarım. Bu projeye baktığımız zaman yakın gelecekte ülkemiz için dünya için çok büyük fayda sağlayacak.” diye konuştu.
Dünyanın ve Türkiye’nin küresel iklim değişikliğiyle mücadele ettiğini ifade eden Bakan Eroğlu, geçen sene Kopenhag'da düzenlenen Küresel İklim Değişikliği Zirvesi’ni örnek verdi.
Türk insanının yazılandan çok gördüğüne inandığını belirten Bakan Eroğlu, Ekokaravan'ın yapacağı gezinin vatandaşların çevre şuurunun artırılması açısından da çok önemli olduğunu söyledi.
Bakan Eroğlu’nun konuşmasının ardından proje mühendisleri yapılan çalışma hakkında bilgi verdi. Ardından Ekokaravan’ı inceleyen Bakan Eroğlu, tamamen yenilenebilir enerji kaynaklarıyla çalışan
28.09.2010
H2EKOKARAVAN YOLLARA ÇIKIYOR
29.09.2010 00:24:23
Dünyanın ilk hidrojen destekli kesintisiz yenilenebilir enerjili mobil yaşam alanı H2Ekokaravan topluma yeşil enerji ile yaşanabileceğini göstermek için yollara çıkıyor. ..
Dünyanın ilk hidrojen destekli kesintisiz yenilenebilir enerjili mobil yaşam alanı H2Ekokaravan topluma yeşil enerji ile yaşanabileceğini göstermek için yollara çıkıyor.
Ekokaravan İstanbul Ankara İzmir ve Kayseri’nin de aralarında bulunduğu 11 ilde 44 gün boyunca yollarda olacak. Mesaisine 30 Eylül günü İstanbul’dan başlayacak H2Ekokaravan 44 gün boyunca vatandaşlara yenilenebilir yeşil enerjiyi anlatacak. Birleşmiş Milletler BM Sınai Kalkınma Teşkilatı UNIDO bağlı Uluslararası Hidrojen Enerjisi Teknolojileri Merkezi ICHET tarafından gerçekleştirilen H2Ekokaravan projesinin tanıtımı düzenlenen basın toplantısıyla yapıldı.
Böyle bir proje görmedim
Toplantıya katılan Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu H2Ekokaravan projesinin orijinal ve çok faydalı bir proje olduğunu söyledi. Projeyi incelerken yapılan işin verilen emeğe değip değmeyeceğine dikkat ettiğini dile getiren Bakan Eroğlu "Gerçekten komplike bir proje bu bakımdan orijinal. Üç temiz yenilenebilir enerjiyi bir araya toplayan bir proje görmedim. O bakımdan tebrik ediyorum. İkinci husus böyle bir proje acaba ne fayda sağlayacak. ’Attığımızı taş ürküttüğümüz kurbağaya değer mi’ diye bir söz var. O açıdan da bakarım. Bu projeye baktığımız zaman yakın gelecekte ülkemiz için dünya için çok büyük fayda sağlayacak." diye konuştu.
İklim değişikliğini hissettik
Dünyanın ve Türkiye’nin küresel iklim değişikliğiyle mücadele ettiğini ifade eden Bakan Eroğlu geçen sene Kophenang’da düzenlenen ’Küresel İklim Değişikliği Zirvesi’ni örnek verdi. Dünyanın iklim değişikliğinin etkilerini hissettiğini aktaran Bakan Eroğlu etkilerinin Pakistan kısmen ABD ve sel baskınlarıyla da Türkiye’de hissedildiğini aktardı.
Büyük adımlar attık
İklim değişikliğinin +2 derecede tutulmaya çalışıldığını anlatan Bakan Eroğlu AK Parti hükümeti süresince yenilenebilir enerji alanında büyük adımlar atıldığını aktardı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı öncülüğünde Türkiye’nin rüzgar haritasının hazırlandığını anlatan Bakan Eroğlu hidroelektrik enerji kapasitesinin artırılması amacıyla da çalışmalar olduğunu aktardı. Bakan Eroğlu bin 600 küçük ve büyük hidroelektrik santrali müracaatı olduğunu belirtti.
Proje insanları bilinçlendirecek
Projenin orijinal ve insanlık açısından çok önemli olduğunu aktaran Bakan Eroğlu H2Ekokaravan’ın 11 gün boyunca yapacağı gezinin de önemine değindi. Türk insanının yazılandan çok gördüğüne inandığını belirten Bakan Eroğlu Ekokaravan’ın yapacağı gezinin vatandaşların bilinçlendirilmesi açısından çok önemli olduğunu dile getirdi.
Bakandan Kahve esprisi
Bakan Eroğlu’nun konuşmasının ardından proje mühendisleri yapılan çalışma hakkında bilgi verdi. Ardından Bakan Eroğlu ve diğer yetkililer H2Ekokaravan’ı inceledi. Eroğlu tamamen yenilenebilir enerji kaynaklarıyla çalışan Ekokaravan’da yapılan kahveyi de içti. Kahveyi çok beğendiğini anlatan Bakan Eroğlu "Bundan sonra herkes ’Çek bir H2 kahve’ diyecek esprisi yaptı.
Hidrojenle yemek pişireceğiz
Yaşam alanı enerjisini yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlayan H2Ekokaravan topluma yeşil enerji ile yaşanabileceğini gösteren örnek bir proje olma özelliği taşıyor. Çevreci mobil bir ev olarak tasarlanan H2Ekokaravan rüzgar-güneş-hidrojen" üçlü hibrid enerji sistemini kullanıyor ve hidrojeni de kendisi üretiyor. Rüzgar türbini ve fotovaltaik hücre dizisi ile donatılmış bulunan H2Ekokaravan yaşam alanı için ihtiyaç duyduğu elektriği rüzgar ve güneş enerjisinden üretiyor. Bu kaynakların yokluğunda ise elektroliz ile depolanan hidrojen sayesinde enerjinin sürekliliğini sağlıyor. Dolayısıyla çevre dostu karavanın içinde buluna elektronik eşyalar ve küçük ev aletlerinin 24 saat kesintisiz çalışmasını sağlayan elektrik enerjisi yenilenebilir enerji kaynakları ile karşılanmış oluyor. Öte yandan sudan üretilen hidrojeni elektriğe çevirmenin yanı sıra hidrojeni ocakta yakıp yemek pişirebilme imkanı da bulunuyor.
Küçük aletlerde çalıştırabiliyor
H2Ekokaravan’ın içinde yaşayan kişi hem elektrik hem de gaz konusunda bağımsız hareket edebiliyor. Ayrıca ısıtma yapılabildiği gibi soğutma da temiz enerji ile sağlanıyor. Yalnızca küçük ev aletleri değil buzdolabı çamaşır bulaşık makineleri gibi beyaz eşya da bu enerji ile çalıştırılabiliyor.
30 Eylül’de istanbul’da başlıyor
H2Ekokaravan’ın Türkiye gezisi 30 Eylül günü İstanbul’dan başlayacak. Bu gezi süresince ICHET’in genç mühendislerinden Gönenç Usta karavanın içinde yaşayarak yenilenebilir enerji kaynaklarının günlük hayatta nasıl kullanılabildiğini topluma uygulamalı olarak gösterecek. Gezi programı boyunca H2Ekokaravan’da yaşadıklarını www.h2ekokaravan.org adresinde yayınlanacak olan bir blogda da anlatacak.
YORUMLAR
www.hiziracil.tr.gg.
Ülkemizin Dünya Hidrojen Mrk.Olma Fırsatı malesef kaçırılmıştı.
Merkezle ilgili 5 yıl gönüllü çalışmalarımız oldu.Hayretler içinde kalacağınız ,bu kadarda olamaz diyeceğiniz,Ülkenin nasıl geri bırakıldığının ,hazin Ayrıntlarını www.hiziracil.tr.gg de, -BM,İstanbul Hidroden Enerji Mrk. Bölümünde bulabilirsiniz.
Saygıdeğer Hocamız;Beni gönüllü belgesi ile onurlandırmışlardı.
M.İstanbul Hidrojen Enerji Mrk.İle ,Türkiyeyi Dünyanın Hidrojen-Bor Teknoloji Mrk.yapacak Tesislerin açılmasının önündeki engeller, Eser sahibi Prof.Dr.Nejat VEZİROĞLU yurtdışından bu sevdayla gelen Türk vatandaşı olduğu içinmi kaldırılmadı acaba?.Uluslararası bir markamı olması lazım destek için acaba?.Avrupa başkentlerinde Çalıştırılan Otobüslerden İstabulda çalıştırılacağı söylenmişti,göremedik.Deniz otobüslerinin hidrojenle çalışacağı tanıtımları yapılmıştı.ses çıkmadı. İBB nin boğazdan geçen gemi atıklarını toplayıp,enerji elde etme projesi ne oldu? İst.Hidrojen Enerji Mrk.ne geçici tahsis edilen yer ne durumda.? Pof.VEZİROĞLU neden geri döndü?.Tarih tekerrürmü ediyor.Nuri Demirağ,Nuri Killigil, Hürkuş un yaşadıklarımı yaşanıyor?. hiziracil.tr.gg-BM İstanbul Hidrojen Mrk.sayfası.
Enerji Bakanlığı sorumluluğunda olmasına rağmen,Ülkeye hizmet adına,
Tuttuğunu koparan, Sn.Çevre Ve Orman Bakanımız Prof.Dr.Veysel EROĞLU ile yeniden ümitlendik.Bu sefer devamının gelmesini beklyoruz.
“UNIDO-ICHET EKOKARAVAN PROJESİ AÇILIŞ MERASİMİ”
PROF. DR. VEYSEL EROĞLU’NUN HİTAPLARI
28 Eylül 2010 - İSTANBUL
Sayın Bakanlarım,
Saygıdeğer misafirler,
Kıymetli basın mensupları,
Hanımefendiler, Beyefendiler,
Hepinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyorum. Hoş geldiniz sefalar getirdiniz.
Değerli Misafirler,
Maalesef insanoğlu bitmeyecek sandığı kaynakların değerini, kaybetmeye başladığı zaman anlamıştır.
Tehlikenin çok büyük boyutlara geldiği görülmüş ve belirli tedbirlerin alınması gereği duyulmuştur.
Yaşanılabilir bir dünya için geç kalmadan hepimiz birey olarak üzerimize düşeni yapmalı, gelişmiş bir çevre şuuruna sahip olmalıyız.
Bakanlık olarak çevre eğitimine çok önem veriyoruz. Gelecek nesillere iyi bir çevre bırakmak için; kirlenmelerin önlenmesi, tabiatın korunarak tahribatının engellenmesi, yeşil alanların korunması ve artırılması ile kamuoyunun şuurlandırılması önem arz etmektedir.
Çevremizi ve dünyamızı tehdit eden problemler aslında bütün insanlığın geleceğine yönelmiş durumdadır.
Meseleyi çözmenin ilk adımı ise çevre kirliliğinin hem faili hem mağduru insanları eğiterek mevcut kaynakları doğru kullanmasını, çevreyi korumanın aslında kendi hayatını koruması anlamına geldiğini fark etmesini sağlamaktır.
Çevre, bizlere sunulmuş bir lütuf ve gelecek nesillere kirletmeden, tahrip etmeden aktaracağımız bir emanettir.
Suyumuzu, havamızı, toprağımızı, diğer canlılarla paylaştığımız dünyamızı geleceğe taşımak için hep birlikte çalışmaya ihtiyacımız var.
İşte bu sebeple Çevre ve Orman Bakanlığı olarak “Aynı suyu, aynı toprağı, aynı havayı, aynı dünyayı paylaşıyoruz” sloganı ile bütün Türkiye’yi kapsayan “Çevre Orman Seyyar Eğitim Araçları” projesini başlattık.
Sağlıklı bir çevre, yaşanabilir şehirler oluşturmak maksadıyla gerçekleştirilen çalışmaların simgesi olarak özel olarak tasarlanan 5 adet Çevre Orman Seyyar Eğitim Aracı, 22 Nisan’da yola çıkarak 18 Haziran’a kadar 81 il ve 136 ilçe merkezi ile toplam 303 noktayı ziyaret etti.
57 günde, 24.950 km yol gidildi. Buna göre günde ortalama 438 km yol alınarak, her gün en az 5 noktaya ulaşıldı.
İl merkezleri ve ilçelerde, Edirne’den Hakkâri’ye 5 milyondan fazla kişi ile buluşuldu. 81 ilde toplam 311 bin il tanıtım broşürü dağıtıldı
Dünyanın geleceği, ülkemizin refahı için Gönüllü Formları ile herkes “gönüllü” olmaya çağrıldı ve 73 bine yakın kişiye ulaşıldı.
Bütün illerde Sincap Çocuk Tiyatrosu ekiplerinin gösterileri ile çocukların eğlenerek bilgilenmesi sağlandı.
Ayrıca çevreye zarar vermeyen fileler ve dikime hazır fidanlar dağıtıldı.
Değerli misafirler,
Günümüz insanı yaşadığı yerlerin medenî ölçülere uygun olması yanında, ekolojik şartlara da uyumlu olmasını önemsemek ve yaşama alanlarını buna göre düzenlemek mecburiyetindedir.
Çevreden soyutlanmış bir medeniyet düşünülemez, düşünülmemelidir. Bu sebeple; yaşama alanlarının plânlanması ve düzenlenmesinde ekolojik faktörler muhakkak göz önünde bulundurulmalı ve gelecek buna göre şekillendirilmelidir. Bunun için de kısa değil, uzun vadeli plânlamalar yapmak şarttır.
Saygıdeğer misafirler,
Türkiye’nin, Kyoto Protokolü’nün birinci yükümlülük döneminde (2008-2012) herhangi bir sera gazı azaltım veya sınırlama yükümlülüğü bulunmamasına rağmen ilgili sektörlerde önemli hamleler gerçekleştirmektedir. Hibrid (melez) araçlar ülkemizde ilk kez kullanılmaya başlanmıştır.
Büyük şehirlerde toplu taşımacılığın teşviki için metro ve hafif raylı sistemlerin kullanımının hızla yaygınlaştırılması çalışmalarına hız verilmiştir. Misal olarak İstanbul’daki metrobüs çalışmasını gösterebiliriz.
Çok büyük bir ulaştırma projesi olan ve yılda 130 bin ton sera gazı emisyonu azaltımı yapması beklenen İstanbul Boğazı “Marmaray Tüp Geçit Projesi”nin 2010 yılı sonunda tamamlanması planlanmaktadır.
Değerli misafirler,
Atıkların kontrol edilmesi, eşyaların korunması ve “kullan–at” yerine onarılması, malzemelerin yeniden kullanılması ve geri dönüştürülmesi Dünya’mıza özen göstermek demektir.
Eğer kaynaklarımızı sistem içinde yaşayan canlılara ve diğer tabii varlıklara zarar vermeden kullanabilirsek, yani sürdürülebilir kullanımını sağlayabilirsek, çevremizi en iyi şekilde yönettiğimizi de ispat etmiş oluruz.
Biz bu maksatla hem atıkların toplanması ve depolanması hem de geri dönüşümü için çeşitli çalışmalarda bulunuyoruz.
Katı atıkların düzenli depolanması ve bertarafına yönelik olarak “Katı Atık Eylem Planı” hazırladık. 2008 yılında 29 milyona hizmet verecek şekilde katı atık tesislerini tamamladık.
2012 yılına kadar, en azından şehirlerimizde yaşayan 59 milyon nüfusumuza hizmet verecek şekilde bütün katı atık tesislerini tamamlamayı planlıyoruz. 2003 yılında 15 tesis varken, şu an itibariyle 46 adet tesisle 36,5 milyon nüfusa hizmet verilmektedir.
Katı atıkların yanı sıra yine günlük hayatımızı etkileyen birçok atık konusunda da düzenlemeler yapıldı, tesisler kuruldu. Misal olarak tıbbi atıklar, madeni yağlar, kullanılmış pil ve aküler zikredilebilir.
1994 öncesinde çöplerin toplanmadığı, çöp patlamalarının yaşandığı İstanbul’da ilk defa Asya ve Avrupa yakasında birer adet olmak üzere katı atık düzenli depolama tesisleri Sayın Başbakanımız Recep Tayyip ERDOĞAN’ın Belediye Başkanlığı döneminde hizmete açıldı.
İstanbul tarihinde ilk defa tıbbi atıklar mevzuata uygun olarak ayrı toplandı ve yakma tesisinde bertaraf edilmeye başlandı. Alt kademe belediyelerinin topladığı katı atıkların çevreci, ekonomik olarak taşınmasını sağlamak için 6 adet katı atık aktarma merkezi yapıldı. Türkiye’de ilk defa çöplerden elektrik üretimi yine bu dönemde gerçekleştirildi.
Bütün eski vahşi çöp döküm alanları ıslah edilerek yeşillendirildi, gençler için spor alanları haline getirildi. 40’tan fazla vatandaşımızı kaybettiğimiz Ümraniye Hekimbaşı çöplüğü ıslah edilerek, spor tesisleri ve yeşil alan olarak İstanbulluların hizmetine sunulmuştur.
Türkiye’nin en büyük kompost tesisinin temeli aynı dönemde atılmıştır. Şu an bu tesiste organik gübre kriterlerini sağlayan kompost üretilmekte, bir günde 50 ton çimento fabrikası için atıktan türetilmiş yakıt ve 40 ton plastik hammaddesi granül üretilmektedir.
Atık Yağların Kontrolü Yönetmeliği, 2008 yılından itibaren Belediyelerimize kullanılmış kızartmalık yağların konutlardan toplanması yükümlülüğünü getirmiştir. Ancak bu konuda daha fazla çaba göstermemiz gerekiyor. Çünkü atık yağlar, tabii kaynaklarımızı kirletiyor, çevremizi tahrip ediyor.
Yine Belediyelerin atıksu arıtma tesislerinin ülke ihtiyaçlarına uygun önceliklerde yapılmasını sağlamak ve atıksu yatırımlarından elde edilecek faydayı azami seviyeye çıkarmak üzere “Atıksu Arıtımı Eylem Planı” hazırladık.
Bu planlama ile ülkemizin 25 nehir havzasının önceliklendirmesi yapılmıştır. Havza planlaması ve önceliklendirme çalışmaları ilk defa Hükümetimiz döneminde uygulamaya konulmuştur.
2002 yılında 145 atıksu arıtma tesisi ile hizmet edilen belediye sayısı 248 iken, bugün itibari ile 275 atıksu arıtma tesisi ile hizmet edilen belediye sayısı 374’e ulaşmıştır. Nüfus esasında ise 2002 yılında belediye nüfusunun % 34’ü atıksu arıtma tesisine bağlı idi. Bunun önemli kısmı da bizim İstanbul’da İSKİ’de yaptıklarımızdı. Bu oran şu anda % 70’e yükseltilmiştir. Ancak bununla da yetinmiyoruz en kısa sürede %90’a çıkaracağız.
Değerli misafirler,
Vatandaşlarımızın güvenilir bir şekilde hayatlarını sürdürebilmeleri için soluduğu havanın, içtiği ve kullandığı suyun temiz ve sağlıklı olması şarttır.
Bu sebeple Sayın Başbakanımızın ve AK Parti Hükümetlerinin geçmişte olduğu gibi bugün de önceliği çevre olmuştur.
Hava kirliği ile mücadele büyük mesafe kat’ettik. Hava kalitesi bugün 116 istasyondan, internet üzerinden anlık olarak takip edilebiliyor. Son yıllarda hiçbir ilde kış aylarında standartların üzerine çıkılmadı.
Sağlıklı içme suyu temini için de yaptıklarımız ortadadır. 2003 yılına kadarki 48 yılda sadece 15 milyon nüfusa içme suyu sağlanmışken, 8 yıllık iktidarımız döneminde 33 milyon vatandaşımıza kaliteli içme suyu temin ettik.
Hazırladığımız “2008–2012 yıllarını kapsayan “Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Seferberliği Eylem Planı” ile toplam 2 milyon 300 bin hektar sahada ağaçlandırma, erozyonla mücadele ve ormanların iyileştirilmesi çalışmaları yapılarak, 2 milyar 500 milyon adet fidan dikilmesi planlanmıştır.
Başlattığımız ağaçlandırma çalışmalarında 2 yılda bütün hedefleri aştık.
2008 yılında Eylem Planı hedefi 420.000 hektara karşılık 463.000 hektar, 2009 yılında 440.000 hektara karşılık 501.373 hektar alanda çalışma yapılmıştır.
Kıymetli misafirler,
2008 yılında yalnızca kömür ile çalışan termik santrallerin atmosfere saldığı karbondioksit miktarı 64 milyon ton civarındadır.
Karbondioksit salınımı yanında kömür ve doğalgaz ithalatı sebebiyle yaklaşık yılda 25 milyar dolar döviz kaybı olmaktadır.
Eğer temiz bir enerji kaynağı olan suyu kullanabilirsek hem iklim değişikliği ile mücadeleye katkıda bulunacak hem de yerli kaynaklarımızı harekete geçirmiş olacağız.
Çünkü eğer ihtiyaç duyulan HES’ler yapılmış olsa idi bu kadar paramız yurtdışına gitmemiş olacak ve havamızda kirlenmeyecekti.
Ülkemizin teorik hidroelektrik potansiyeli 433 milyar kWh, teknik olarak değerlendirilebilir potansiyel 216 milyar kWh olup, teknik ve ekonomik olarak değerlendirilebilir potansiyel ise 140 milyar kWh olarak hesaplanmıştır.
Şu an itibariyle yaklaşık yılda 51 milyar kWh hidroelektrik enerji üretim potansiyelimiz işletmeye alınmıştır. Bu değer; toplam hidroelektrik potansiyelimizin sadece % 36’sıdır.
Ancak bu bizim için yeterli değildir. Çünkü değerlendirebileceğimiz potansiyel,
şu anda mevcut potansiyelimizden fazladır.
Ülke olarak bizim su kaynaklarımızdan son damlasına kadar istifade etmemiz gerekmektedir. İşte bu noktadan hareketle, 8 yılda suyun kaderini değiştirdik.
2003 yılından itibaren Batman Barajı ve HES, Kürtün Barajı ve HES, 85. Yıl Muratlı Milli Egemenlik Barajı ve HES, Borçka Barajı ve HES, Obruk Barajı ve HES, Uzunçayır Barajı ve HES gibi çok sayıda enerji maksatlı tesis hizmete alınmıştır.
Rekabet olmadan kalkınmadan, gelişme olamadan refahtan söz edilemez. Biz bu sebeple, hidroelektrikte özel sektör–devlet işbirliğini projesini geliştirdik.
26 Haziran 2003 tarihinde Su Kullanım Hakkı Anlaşması ile enerji üretimini özel sektöre açtık.
Su Kullanım Hakkı Anlaşması’nın yürürlüğe girdiği tarih, Türkiye’de enerji üretiminde yeni bir başlangıç yani Milat’tır.
Bu hususta özel sektörün alakasının fevkalade büyük olduğunu müşahede ettik. Bu yüzden hemen yönetmelikte ilave bir değişiklik yaparak DSİ tarafından başlanmış ancak ödenek kifayetsizliği sebebiyle yarım kalmış HES’leri de özel sektörün müracaatlarına açtık.
Başvurusu yapılan 1.587 adet HES projesi tamamlandığında yıllık 82 milyar kWh enerji üretecektir. Bu projeler için özel sektörün yatırım miktarı ise yaklaşık
40 milyar $ olacaktır.
Değerli misafirler,
Bugüne kadar işletmeye alınan 1.200 MW kurulu gücündeki 75 adet HES projesinden yıllık 4,5 milyar kWh enerji üretilmektedir.
İnşaatı devam eden 6.833 MW kurulu gücündeki 160 HES projesinin yıllık enerji üretimi ise 23 milyar kwh ve yatırım maliyeti 12 milyar dolardır.
Bunlar tamamlandığında yılda takriben 82 Milyar kWh’lık bir elektrik üretimi sağlanacaktır ve geliştirilen % 36’lık potansiyel takriben % 90’a çıkarılacaktır.
Kıymetli misafirler,
Yalnızca bizim değil müşterek yürüttüğümüz projelerle ve çalışmalarla çevrenin korunması esas alınmaktadır. Ülkemizin 2023 yılından önce hayat standartları, çevre kriterleri, ekokentler, şehircilik alanında Dünyanın en gelişmiş ilk 10 ülkesi içerisinde yer alması için eylem planları hazırladık ve çalışmalarımızı da bu çerçevede yürütüyoruz.
Biz Bakanlık olarak çevre adına büyük adımlar attık. Yarınlara daha yaşanılabilir bir dünya bırakmak için var gücümüzle çalışıyoruz. Bu çalışmalarımızda bizleri yalnız bırakmayan bütün vatandaşlarımıza ve sivil toplum kuruluşlarına bu vesileyle teşekkür ediyorum.
Bakanlık olarak bütün çevre projelerine destek veriyoruz ve elimizden geldiğince destek vermeye devam edeceğiz.
Eko-karavan gibi çevre için büyük mana taşıyan güzel bir projenin hayata geçmesine vesile olan Genel Direktör Sayın Dr. Mustafa HATİPOĞLU’nun şahsında emeği geçen herkese şükranlarımı sunar hayırlı yolculuklar ve muvaffakiyetler dilerim.
Eko Karavan Yola Çıkıyor
Haber: Cumhuriyet Dergi / Sinem DÖNMEZ Haber Etiketleri: yeşil, çevre
Birleşmiş Milletler'e bağlı çalışan Uluslararası Hidrojen Enerji Teknolojileri Merkezi (ICHET), eko-karavan projesiyle hidrojenin avantajlarını anlatmayı hedefliyor. Proje kapsamında merkezi ekipten bir mühendis, hidrojen enerjisiyle çalışan bir karavanla Türkiye'de 10 ili gezecek.
Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Teşkilatı’nın bir projesi olan Uluslararası Hidrojen Enerji Teknolojileri Merkezi (ICHET), uygulanabilir hidrojen teknolojilerini desteklemeyi ve teşvik etmeyi amaçlayan bir kuruluş. ICHET, eko-karavan projesiyle, hidrojen kullanımını hem halka hem de yönetim kadrolarına tanıtmayı, anlatmayı ve alıştırmayı hedefliyor. Bunun için Türkiye'de 10 ili gezecek bir eko-karavan yaratıldı. Ekipten mühendis Gönenç Usta, bir buçuk ay boyunca tüm enerji ihtiyaçları hidrojenle sağlanan bir karavanda yaşayacak. Biz de Usta, proje baş mühendisi Mehmed Eroğlu ve proje mühendisi Barış Açıkgöz’le hidrojen enerjisi üretim ve kullanımı üzerine konuştuk.
Soldan sağa: Barış Açıkgöz, Mehmed Eroğlu ve Gönenç Usta.
30 Eylül’de başlayacak Eko Karavan projesiyle Gönenç Usta, bir buçuk ay boyunca İstanbul, Bursa, İzmir, Muğla, Antalya, Adana, Kayseri, Konya, Ankara ve Eskişehir'i gezecek. Karavanda yaşayacak olan Usta'nın yemek yaparken kullanacağı ocak da, klima da, buzdolabı da hidrojenle çalışacak. Hidrojen ise rüzgâr ve güneşten elde edilecek. Hedef basit: “Geleceğin enerjisi olarak bilinen hidrojeni halka ve yerel yönetimlere tanıtmak ve anlatmak. Hiçbir şebekeye gerek duymaksızın, Türkiye'de bolca bulunan güneş ve rüzgarla elektrik üretilebileceğini, üstelik bu elektriğin çevreye zarar vermeden elde edileceğini anlatabilmek”. Usta anlatıyor: “Elektrik ve doğalgazdan bağımsızlığın iyi bir şey olduğunu anlatacağız. Karavanla da bu kanıtlanacak. Güneşin olmadığı yerde rüzgâr çok. İkisi yoksa bile, dört gün boyunca yetebilecek elektrik depoluyor karavandaki sistem. Topluma enerjinin çeşitliliğini anlatmak, doğal kaynaklarımızın kullanma oranını arttırmak, toplumu hidrojen enerjisine alıştırmak biraz da hedefimiz.”
Hidrojen enerjisi üretmenin çeşitli yolları var. Bu yöntemlerin başında suyun direkt elektrolizi geliyor. Elektroliz için elektrik gereksinimi de fosil yakıtlardan, hidroelektrik kaynaktan, nükleer güçten, jeotermal enerjiden, güneş, rüzgar ve deniz dalga enerjilerinden elde edilebiliyor. Proje baş mühendisi Mehmed Eroğlu, kendilerinin de önerdiği ve kullandığı yöntemin elektroliz olduğunu söylüyor. Elektroliz, ilkokulda hepimizin gördüğü suyun hidrojen ve oksijenine ayrılması yöntemi. Hidrojen gazını ve oksijen gazını alıp elektrokimysal yöntemlerle elektriğe çeviriyor, bunun atığı ise sadece su buharı. Bu yüzden de hidrojen temiz enerji statüsünde. Üstelik atığı buhar olduğu çin tekrar suya da dönüşebiliyor.
Eko-karavanda amaç rüzgâr ve güneşi kullanarak temiz hidrojen üretmek ve kullanmak. Araçta bulunan hidrojen tüpü sayesinde de elde edilen enerjiyi depolamak mümkün. Bu sistem uzun vadede başka planların da habercisi. Eroğlu, “İleride bu aracın varyasyonlarını da yapacağız. Örneğin bir afet koordinasyon merkezi, ambulans, eğitim evi, kırsal bölgelerde halk sağlığı için mobil klinik gibi alanlarda kullanılmasını sağlayacağız” diyor. Afet gibi durumlarda elektrik kesildiğinde şebekeden bağımsız bir sistem hayat kurtarıcı olabilir. Karavanda da bir evin 4-5 günlük ihtiyacı kadar elektrik depolanabiliyor. Bu da yaklaşık 25 kw/s demek.
MALİYET DÜŞECEK
İlk aşamada pahalı ancak uzun vadede çevre için faydalı bir enerji hidrojen. İlk başta güneş panelleri de çok pahalı olmasına karşın artık fiyatları giderek makulleşiyor. Eroğlu da, Açıkgöz de hidrojende bunu beklediklerini dile getiriyorlar. Proje mühendisi Barış Açıkgöz, “Hidrojenin üretim maliyeti düşünce her yerde hidrojen üretilebilir. Şu an elektrolizle üretiliyor. Kullandığınız elektrik pahalı olduğundan maliyeti de pahalı. Karavanda enerji bedavaya geliyor. Hidrojeni de bedavaya üretiyoruz” diyor. “Hidrojen, her alanda kullanılabilir, elektrik bu sonuçta. Uzay araçlarının elektrik üretimi hidrojenle sağlanıyor. Sadece yaygın değil” diyor Usta. Neden mi? Yanıt Usta’dan: “Hem politik hem ekonomik. Sistemler butik, elle yapılıyor. Talep çok olmadığı için fiyat da yükseliyor. Yaygınlaştığında maliyeti de azalacak.”
Yorumlar (4)
Öncelikle sizleri tebrik ederim. Memleketimiz için alternatif enerji kaynakları calısmalarınızı takdirle karsılıyorum. Bende rüzgar sistemi ile su pompalama ve elektirik üretme çalışması yapmaktayım . Su anda sistemim hazır , ama kurumu yapılmadı . Antalya'ya geldiqinizde sizinle görüşmek istiyorum . Saygılarımla Halil Erkuş tel: 0242 247 09 03 Antalya
Halil Erkuş - 28 Ekim, 2010 - 21:47
dün akşam haberlerde gördüm dikkatle dinledim ve notlar aldım. adanada olduğunuzu batıya doğru hareket ettiğinizi öğrendim. ekoloji ve doğal yaşama ilgi duyan bu nedenle 4 yıl önce istanbuldan fethiyeye yerleşen teknik yeniliklere meraklı iktisatçıyım. fethiyede konaklama yapacak ya da mola verecekseniz mutlaka görüşmek isterim. sühan yadeli gsm. 536 832 80 58 - ev 252 613 72 07
sühan yadeli - 28 Ekim, 2010 - 10:40
başta sayın enerji bakanımız Taner YILDIZ ve tüm meühendislerini tebrik ediyorum.Ülkemiz için çok gerekli bir gurur verici bir gelişme,bu buluşların devamını bekliyoruz amerka ve israile bağlı olmadan kendi teknolilerimizi geliştirmek güzel sizi desteklyoruz. ve adana ya ne zaman geleceksiniz inclemek istiyorum ALİVAHAPOĞLU 0535 394 72 79
ALİ VAHAPOĞLU/ ADANA - 27 Ekim, 2010 - 09:27
ABD deki Sn..T.Nejat VEZİROĞLU ilettiğim bu haber için menun oldular. Hidrojen ve yenilenebilir enerjiye yürekten inanan Çevre Orman Bakanımız Sn.Veysel EROĞLU,Enerji. T.K.BAK Sn.Taner YILDIZ ,proje Sorumluları başta Mehmet EROĞLU olmak üzere tüm emeği geçenleri kutluyorum.Büyük gelişmelerin başlangıcı olmasını diliyorum.Saygıla.Abdurrahim BARIN-Sn.Prof.Dr.T.Nejat VEZİROĞLU nun Belgeli gönüllüsü.www.hiziracil.tr
Kentsel Dönüşüm Yasası’nın kabul edilmesiyle birlikte başta İstanbul’da olmak üzere binlerce bina yıkılacak ve yenisi yapılacak. Ortaya ise milyarları bulan bir fatura çıkacak. Yasaya göre kentsel dönüşüm için, 2b arazilerinin satışından elde edilen gelir kullanılacak. Türkiye’deki ormanların patronu Veysel Eroğlu kentsel dönüşümü destekliyor ama şartı var: “Dönüşüm alanlarında yeşil alan miktarı 5-6 kat artırılacak. Fidanları biz vereceğiz. Böylece kentler nefes alacak.”
Türkiye’nin en önemli sorunları arasında gösterilen Kentsel Dönüşüm Yasası, TBMM’de kabul edildi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün onaylamasından sonra da yasa yürürlüğe girecek. Yeni yasada en dikkat çeken nokta ise, kentsel dönüşümün finansmanı için 2b arazilerinden elde edilecek gelirin kullanılacak olması. İşte bu noktada gelir kaynağının sahibi, ormanların ve suyun patronu, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’yla Kentsel Dönüşüm başta olmak üzere son günlerdeki yağmur yağışlarını, üçüncü köprüyü, dere yataklarını konuştuk.
Eroğlu konuya, ‘Bu bir millatır” sözüyle sözüyle girerek Kentsel Dönüşüm Yasası’nın kendileri için önemine dikkat çekti. Daha sonra da “Bu yasayla ne vatandaş, ne çevre ne de şehirler mağdur olmayacak” diyerek önemli bir konuya vurgu yaptı. Bakan, dönüşümle büyük rantların elde edileceği iddialarına da, “Rant yok öyle efendim. Başbakanımız ranta müsaade etmez. Kendisi her şeyi takip ediyor. Artık öyle rant da yok. Çünkü rekabet var. Nerede rant, rantlar eskidenmiş. Şimdi kazançlar sınırlı, herkes alın teriyle kazanıyor” yanıtını verdi. İşte Bakan Erdoğlu’nun açıklamaları...
‘Mağduriyet olmayacak’
Öncelikle 2b arazileriyle ilgili, ormanlık alanlarının satıldığı şeklinde yanlış bir algı var. Biz ormanlık alanları satmış değiliz. Söz konusu yerler, ormanlık vasfını yitirmiş alanlar. Yasanın çıkması ve 2B arazilerinin satış gelirinin kentsel dönüşümde kullanılacak olması çok isabetli. Ne vatandaş, ne çevre, ne de şehirler mağdur olacak.
Yüzde 3 tarihi eserlere
Biz bu satıştan, 75 milyon vatandaşın hakkını alacağız. Bu gelir çok büyük. O yüzden bu gelirin tamamının orman köylülerine verilmesi mümkün değil. Gelirin yüzde 3’ü tarihi eserlerin restore ve ihyası için Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne aktarılacak. Bununla birlikte gelirin yüzde 10’undan az olmamak kaydıyla 2A ve 2B alanının en az iki katı kadar bir alanda ağaçlandırma yapacak ve orman köylüsüne destek vereceğiz. Orman köylüsüne destek uygulamasına hemen başladık ve bu desteği 5 katına çıkardık. Bunların dışındaki geri kalan, artan para ne olacak? Devlet bunu, kentsel dönüşümde kullanacak. Bu da bana göre çok isabetli. Çünkü, dönüşüme çok büyük kaynak gerekiyordu.
‘Tek bir şartım var’
Tabi prensipte bir şartımız var. Bu konuyu Bakan Erdoğan Bayraktar ile de görüştük. Kentsel dönüşüm alanlarında yeşil alan miktarı 5-6 kat artacak. İmar planları yapılırken, buna dikkat edilecek. Dönüşüm alanlarında dünya standartlarına uygun, kişi başına metre kare olarak yeterli yeşil alan ayrılacak. Ağaçlandırmalar, bahçeler yapılacak. Buralarda yeşil alan mutlaka ayrılacak. Böylece kentler nefes alacak. Hatta bu alanlara da fidanları biz ücretsiz olarak vereceğiz. Çünkü fidan üretiminde de dünya rekoruna imza atıyoruz.
‘Maden ocaklarına dökülecek’
İnşaatlarla ilgili de tedbir aldık. Moloz ve hafriyatların idare ve sevki büyükşehir belediyelerine ait. Hafriyat ve molozlar için, eski maden ocaklarını büyükşehir belediyelerine bir bedel karşılığında veriyoruz, yani dökümler buralara yapılacak. Böylece ocaktaki çukurlar da dolmuş olacak. Geri dönüşüm tesislerini de teşvik ediyoruz.
Yasanın geçmesiyle bakanlar kurulunda büyük bir heyecan yaşandı. Başbakan da yasanın geçmesiyle ilgili heyecanını, ‘Bu, çok önemli ve tarihi bir adım. Bunun takibini çok iyi yapmamız gerekir’ sözleriyle dile getirdi. Gerçekten bana göre de tarihi bir hadise.
Bu yasa şimdiye kadar kimsenin cesaret edemediği bir yasa. Artık isteyen istediği yere gecekondu yapamayacak. Böyle bir şey yok. İsteyen istediği orman alanını işgal edemeyecek. Öyle ben gideyim, işgal edeyim. Artık o dönem kapandı. Kusura bakmasın cezası çok ağır. Hem yıkacağız hem de savcılığa sevk edeceğiz. Bunun altını çiziyorum. Herkes kanuna nizama uyacak. Artık öyle ben gideyim, işgal edeyim dönemi bitti.
‘Köprü konusunda anlaştık’
İstanbul’da da 3. Köprü inşaatında ormanlık alanlarıyla ilgili olarak, hem Ulaştırma Bakanı’yla hem de kendim havadan incelemelerde bulundum. Ulaştırma Bakanı’yla köprü inşaatının, içme suyu havzalarına ve ormanlara karşı en uygun güzergah ve 3-5 katı kadar başka bir alanın ağaçlandırılması noktasında anlaştık.
‘Dere yatağında bina olmaz’
İklim ve yağış rejimi değişikliği nedeniyle ani yağışlar oluşmaya başladı. Bazen 3-4 ayda yağacak yağış miktarının, 48 saatte yağdığını görüyoruz. Hakikatten yağış rejiminde bir değişiklik var. Öncelikle yağmur suyu alan ızgaraların temizlenmesi gerekir. Buralara birtakım eğimlerin verilmesi gerekir. Eksik yağmur suyu ızgaraları varsa bunların tamamlanması lazım. Fakat takdir edersiniz ki bu bazı kanallar eskiden döşenmiştir. Dolayısıyla bunlar o zamanki yağış durumuna göre hesaplanmıştır. Bilhassa imar konusunda özen gösterilmeli. Dere yatakları işgal ediliyor. Dere yataklarının muhafaza edilmesi lazım. Bunlara dikkat edilmesi gerekir. Çünkü, yağış geldiği zaman yağmur suyunu taşıyacak olan derelerdir. ‘Dere kuru, bir şey olmaz’ diye düşünülmesin. Geçtiğimiz günlerde Kadıköy’de bir yapı dere yatağını işgal ettiği için hem DSİ hem de büyükşehir belediyesi olarak bu yanlışlığa müdahale ettik. İnşaat halindeki yapıyı durdurup, geriye çektirdik.
‘2060 yılına kadar su var’
Eskiden olduğu gibi sular kesilmediği için bizim bakanlığın sesi çıkmıyor. Tüm Türkiye’de sular akıyor. Geçmişte olduğu gibi ne zaman ki su kesilse, tankerlerde kuyruklar oluşsa haber oluyor. Melen barajı için de harekete geçeceğiz ama zaten 2060 yılına kadar suyumuz var. İstanbul’da 50 yıl su soruna yaşanmayacak.
‘Çimlere basmak yasak değil’
“Çimlere basmak yasak” tabelasının olmadığı park yoktur herhalde. Bakan Eroğlu bu yasağı kaldırdıklarını açıkladı: “Çimler basıldıkça daha iyi toprakla temas eder. Her şey insan için, çimlere basın. Bazı yerlerde lüzumsuz yere ’Çimlere basmayın, ağaçların arasına girmeyin’ diye yazıyor. Biz şu an Türkiye’de çocuklarımızın, gelecek nesillerin ağaç sevgisiyle yetişmesi için kent ormanları kuruyoruz. 101 kent ormanı kurduk. Bu insanlar gezip oynacaklar. Eskiden ’ormanlara insanlar giremez’ diye kanun vardı. Hatta arı kovanlarının bile ormanlara girmesi yasaktı. Biz bunları ters düz ettik. Şimdi bal ormanları kurmaya başladık. İnsanlarımız çimlere bassın. gezsin dolaşsın.”
Bir taşla iki ceviz!
Bakan Veysel Eroğlu, özellikle orman köylüsü için bir proje geliştirdiklerini söylüyor. Projenin adını da ‘Ceviz eylem planı’ koymuşlar. Bu projelereni ise şöyle açıklıyor: “ Bozuk orman alanlarını üretime kazandırarak ülke ekonomisine katkı sağlamak ve orman köylüsüne gelir amacıyla Ceviz Eylem Planı hazırladık.Eylem planı süresince 5 milyon adet ceviz fidanını toprakla buluşturacağız. Meyve üretiminin yanı sıra ülkemizde ilk defa kerestelik ceviz üretimine yönelik ceviz ormanları tesis edeceğiz. Her yıl düzenli olarak artan dünya ceviz üretimi 2 milyon 282 bin 264 tona kadar yükseldi. Ancak ülkemiz, cevizin gen merkezleri ve anavatanları arasında olmasına ve geçmişte ceviz varlığı ile dünyada söz sahibi bir ülke konumunda bulunmasına rağmen, bugün üretim ve ihracatta maalesef istenen yerde bulunmuyor. Ülkemizdeki ceviz üretimi, iç tüketimi karşılayamamakta, yıllık tüketimin yaklaşık yüzde 60’ı ithalat yoluyla karşılanmakta. 2012 itibari ile bakanlığımızca desteklenen özel ağaçlandırma çalışmaları kapsamında dikilen ceviz ağacı sayısı 1 milyon 748 bin adet oldu. 2012-2016 yıllarını kapsayan eylem planı çerçevesinde 13 bin hektar ceviz ormanı kuracağız. Bildiğiniz gibi ceviz çok sayıda vitamini içeriyor. Ayrıca demir, çinko, bakır, magnezyum, fosfor ve potasyum bakımından da zengin. Öte yandan cevizin sağlık açısından da çok sayıda faydası mevcut.
1000 günde 1000 gölet
Eroğlu, bin günde bin gölet inşaa edeceklerini ve bunu özellikle sulama alanlarında kullanacaklarını söyledi: “ Bu projle de büyük sulama projeleri alanları dışında kalan kırsal kesimlerde kısa sürede sulu tarıma geçilmesini hedefliyoruz. Proje kapsamında 1000 günde 1000 gölet inşa edilecek. Proje hayata geçince , 1500 milyon metreküp depolanacak su ile 300 bin hektar alana sulama hizmeti götürülecek. Ayrıca 1,6 milyar metreküp depolama sağlanabilecek.”
Kabinenin tek neyzen bakanı
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun üç kızı ve bir oğlu var. Kızlarından Merve Eroğlu ebru sanatıyla ilgileniyor ve geçtiğimiz günlerde sergisi açıldı. Amerika’da yaşayan ve Harvard’da doktora yapan büyük kızı Hale Zeynep Eroğlu Sağer’in ilgisi ise ney. Hatta bu ilgisi babasını etkilemiş ve Bakan Eroğlu da ney üflemeye başlamış. Eroğlu, Ney taksimi dinlemekten büyük keyif aldığını ve bütün yorgunluğunu aldığını söylüyor. Ricamızı kırmayan Eroğlu bizim için ney üfledi. Daha sonra ise sipsi de de marifetli olduğunu söyledi ve Burdur Teke yöresinin enstrümanı olan sipsiyi çaldı.
Evlerim sağlam dönüşüm gerektirmiyor
İnşaat mühendisi olduğum ve dolayısıyla işi bilen birisi olarak evlerim sağlam ve dönüşüm ihtiyacı yok. Afyon’da babamın evi var. Bu evi de, ben inşaat mühendisi olduğum zaman yapmıştım. Betonarme ve sağlam bir ev. Erenköy’de kirada olan bir evim ve de halen oturduğum bir evim var. Bu evleri de alırken depreme dayanıklı olmasına özen gösterip, dikkat ettim. Yani depremin yaşandığı Afyon’da ve İstanbul’da kentsel dönüşüme tabi olacak evimiz yok.