Tas Çorbasi Hikayesi
BERABERCE BIR TAS ÇORBASI IÇMEYE VAR MISINIZ?
*
5 Ocak 1999 Sali gecesi, televizyonda bir program izlerken gazeteci Yavuz Donat’in bir cümlesi bende ilginç bir çagrisim yapti. Yavuz Donat’in beni uyaran cümlesi söyleydi: " Bizim insanlarimiz artik politik didismelerden biktilar. Onlar AS ÇORBASI-TAS ÇORBASI derdine düstüler!"
"As Çorbasi"ni anlamak için kâhin olmaya gerek yoktu, ama "Tas Çorbasi" da neyin nesiydi? Yavuz Donat bu konuya bir açiklik getirmedigi için gelin "Tas Çorbasi"nin hikâyesini ben size nakledeyim:
Evvel zaman içinde, askerin biri, birligini kaybetmis, bilmedigi yollarda siginacagi bir köy aramaya koyulmus ve sonunda, aç ve yorgun bir köye ulasmayi basarmis.. Asker, karsisina çikan ilk evin kapisini çalmis ve kapi araligindan basini uzatan yasli kadindan biraz yiyecek istemis... Yasli kadin; "Halimi görüyorsun, benim yiyecegim yok ki sana vereyim!" demis ve kapiyi askerin yüzüne kapatmis.. Asker, umutsuzluk içinde ulastigi ikinci evin kapisini açan yasli kadindan da; "Ben günlerdir ekmek yüzü görmedim. Senin rizkini Allah versin!" cevabini almis... Üçüncü evin kapisini bir çocuk açmis ve askerin yakaran sözlerini dinledikten sonra annesine; "Kapida bir asker amca var bizden bos bir kazan istiyor!" diye seslenmis... Anne de ogluna; "Bahçede kuyunun yaninda duran bos kazani al, sen de askerle beraber git, isi bitince kazani geri getirin" tenbihatinda bulunmus... Asker ve çocuk, kazani kulplarindan tutarak dere kenarina tasimislar, çaliçirpi toplayarak yaktiklari atesin üstüne koca kazani oturtmuslar... Asker, matarasi ile dereden tasidigi suyla kazani doldurduktan sonra dibine yedi tane tas yerlestirmis! Kendisini hayretle seyreden çocuga da; "Tas Çorbasi yapiyorum, keske biraz tuzumuz olsa!" dilegini açiklamis...
Çocuk kosarak evine gitmis ve annesine; "Anne,anne! Asker amca 'Tas Çorbasi' yapiyor, biraz tuz versene!" demis... Çocuk tastan çorba yapilacagindan öylesine hecanlanmis ki, bagira bagira, konu komsuya "Tas Çorbasi"ni duyurmus. Köyde "Tas Çobasi'nin" yapildigini duyan genç ve ihtiyarlar dere boyuna kosusmus ve elindeki kuru bir dal parçasi ile kaynayan suyu karistiran askeri seyre dalmislar... Sonra, hepsinin akli basina gelmis ve köse bucakta unutulmus, biraz bulgur, birkaç parça kuru ekmek, üç dört bas kuru sogan, patates, pancar ve misiri evlerinden getirerek kazana atmislar...
Çorba, pisip kivama geldikten sonra, bizim asker, kazanin etrafinda beklesen köylülere; "Sagolasiniz! Çorbamiz pisti! Ben bu çorbayi tek basima yiyip bitiremem.. Haydi gelin de beraberce kasik çalalim demis... O günden beri de, o köyün sakinleri, böylesine tadi güzel çorba içmediklerini birbirlerine anlatip durmuslar...
*
Kissadan hisseye gelince;
Bizim, toplum olarak, bugün içine düstügümüz sikintilarin ve umutsuzlugun temelinde dayanisma duygumuzu yitirmis olmamiz bulunmaktadir. Her birimiz, politikacisindan bürokratina, köylüsünden sehirlisine, tüccarindan sanayicisine kisisel menfaatlerimizi kurumsal ve ulusal çikarlarimizin önüne koyuyoruz. Baskalarinin mutlulugu için özveride bulunmayi göze alamiyoruz. Sevgiyi ve basariyi paylasmaktan mutlu olmuyoruz.
Bunun içindir ki, Tas Çorbasinin tadina varmak için, 2000’ne 1 kala, kapimizi çalacak bir "Asker Amca" bekliyoruz.
Can Kiraç
Ocak-1999
Kimden Abdurrahim Barın
Kime: Can Kıraç
Konu:
Gönderme Tarihi: 10 Eyl 2010 11:55
Muhterem KIRAÇ Ailesinin
Sağlık Huzur dolu nice bayramlar geçirmesini diliyoruz.
Saygılar.
Abdurrahim BARIN
E.Ask.
İstanbul
www.hiziracil.tr.gg
Moskova'nın Kremlın Meydanından Bayramınızı kıutluyor, gozlerınızden opuyorum.
Can Kırac
|