Create Your Own Countdown

Google

   
  *** İYİLİK İÇİN KOŞANLARIN YERİ***
  İvo MOLİNAS -Babanın Ölümü
 


Her erkeğin ölümü babasının ölümüyle başlar

 
Babanın ölmesi, yüzünüz sabunluyken gözünüzü açmaya benzer” der Cemal Süreyya.
Gözünüz yanar, içiniz de yanar. Ve sonra karnınıza bir ağrı girer. Nefes almakta zorlanırsınız. Ağlamak istersiniz. Bir-iki hıçkırık sesi çıkar gözünüz yaşlıyken. Yavaş yavaş boğulma hissiyle beraber boşluk, karanlık ve ölümü anlarsınız tüm organlarınıza kadar.
Artık, telefonlarınıza çıkmayacak bir sesi kaybetmişsinizdir. Hâlâ bu yaşlarda, “oğlum dikkatli giyin, hava epey soğuk” diyecek, yaşamınızdaki en şefkatli ve içten bir erkek sesini esirgeyecek hayata öfke kusarsınız giderek. Zira ölüm karanlıktır, babanın ölümü kapkaranlıktır…
Babanın oğluna öğrettiği son şeyin ilelebet babasızlık olduğunu anlarsınız son tahlilde.
***
Ben geçen hafta babamı kaybettim
Onu çok sevdiği klasik Türk müziği ile uğurlamayı çok isterdim. Olmadı, olamazdı zaten. “Senin gibi topluma örnek olabilecek birine yakışmaz” denileceğini bilmek mapushane duvarlarıyla çevreliyor benliğimi. Nitekim herkesin ve geleneklerin istediği şekilde oldu elveda töreni. Örnek oldum topluma yine ve yeniden…
O, kalabalıklardan her daim kaçtı ama kendisini çok kalabalıkların uğurladığını seyretti. Hayat böyle işte. Hatırlatıyor kimin ne olduğunu uğurlama gününde.
Turgenyev’in “Babalar ve Oğulları”nda baba ile oğulun mücadelesini bile yaşatmayan bir babayı kaybettim. Kuşak farklılığının, dönem değişikliğinin yarattığı büyük baba-oğul savaşlarını da yaşamadım ben. ‘Nasıl istiyorsan öyle yap’ demenin gizli güveni, karşı çıksa da kimi değişimin kaçınılmaz olduğunun bilincinde olması hep yardımcı olmuştu farklı yönlere direksiyonu doğrulttuğumuz zamanlarda.
Cat Stevens’in o ölümsüz ‘Baba ve Oğul’ dizelerindeki baba gibi değildi O. “Değişim zamanı değil, rahat ol ve otur oturduğun yerde” diyen Stevens’in babası gibi tanımadım onu ben.
Lâkin hiç umulmadık bir sabahın ilk saatlerinde aniden gidiverdi karanlığa. Ne bir elveda, ne bir göz göze bakış, ne bir dokunuş. Hiç bir şey. Aniden bir boşluk ve ölüm. Hayat ve ölümün arasındaki o çok ince çizgiyi farkedemeden babayı kaybetmeyi de gösterdi, hayat denilen anlaşılmaz gerçeklik.
Orhan Pamuk, “her erkeğin ölümü babasının ölümüyle başlar” demişti babasının ölümünün ardından. Muhtemelen doğrudur. Sizi her türlü ayrıntılarınızla, eksikliklerinizle, doğrularınızla, yanlışlarınızla, deliliklerinizle hatta gizlediklerinizle tanımış, keşfetmiş en eski ve en gerçek dostunuz yitip gittiğinde siz de artık eksilirsiniz. Ve desteksiz yeni hayatınızda kendinizi onun yerine koyarsınız giderek. Artık baba sizsinizdir. Kronometre bugün başlar çalışmaya finişe doğru…
***
Babamı kaybettim özcümle.
Tek birşey için pişmanlık duymak gerek bu ölümün ardından.
“Erkekliğimize” biat etme kültüründen olsa gerek, bir oğulun babasına ‘seni seviyorum’ dememesidir belki de en büyük pişmanlık.
Bu sevgi sözcüklerini babadan esirgemek hayatta yapılabilecek en anlamlı hatalardan biri olsa gerek.
Benim hatamın dönüşü yok.
Lâkin siz de öyle bir hataya düşmüşseniz, hemen şimdi salın karşılıksız sevgi sözcüklerinizi babanızın yüreğine doğru. Kaybedecek hiç bir şeyiniz olmayacak; aksine yorgun ve düşünceli babanıza bir umut kırıntısı hediye edeceksiniz…
***
Güle güle ilk kahramanım.
Yaşamın boyunca etrafında gördüklerine inat, kararlılıkla elinden bırakmadığın alçakgönüllülük bayrağını taşımak boynumun borcu olacak, ‘çürümeye’ karşı dik durabilme adına.
Elveda baba…

İvo MOLİNAS




HAYATIN  ANLAMI :

Hayatı anlamaya çalışmak

 
Hayatı insan için yaşanılır kılan veya işkenceye dönüştüren, kişinin kendi yaptığı seçimlerdir” der ünlü varoluşçu Jean Paul Sartre. Ne Tanrı, ne aileniz, ne sevdikleriniz, ne dostlarınız, ne de rehberiniz sizden sorumlu değildir. Sadece insanın kendisi kendinden sorumludur. Hayatın anlamına anlam katan ‘şans’ dediğimiz tesadüfler de aslında o seçimlerin kaçınılmaz bir sonucu; büyük olasılıkla.
Arjantinli ünlü şair Jorge Luis Borges’in dizeleri hayatın anlamı ve seçimleri üzerine varoluşçuları haklı çıkartacak cinsten:
Sil baştan yaşama şansım olsaydı eğer / oturup saymazdım eski yanlışlarımı / Kusursuz olmaya çalışmaz, rahat bırakırdım yüreğimi…
Korkmazdım daha çok riske girmekten / Daha çok yolculuğa çıkar / Gündoğumlarını kaçırmazdım asla / Hiç bilmediğim yerlere giderdim gidebildiğimce / Doyasıya dondurma yer, daha az bezelye yerdim…
İlkbaharda yalın ayak gezer / Sonbahara dek unuturdum pabuçlarla yürümeyi…
Hiç bilmediğim yollara sapardım / Çocuklarla daha çok yaşardım / Sil baştan yapabilseydim eğer…
Ama heyhat, seksen beşindeyim artık / Ve biliyorum ki /
Ölmekteyim…”
Borges bu dizelerden iki yıl sonra vefat etti. Lakin şu dizelerde, hayatın anlamı üzerine insanın yaşadığı trajediye ölümsüzce dokundurttu, hepimizi uyandırmaya çalıştı…
***
Tükettiğini sandığımız hayat denilen şey anlaşılmaz bir süreç galiba. Kimse kendi yaşamının neden öyle olduğuna cevap veremeden ömrünü tüketiyor. Hayatla mücadele ederken, hayatını kazanmaya çalışırken, eğitim, aile, iş ve yaşlılık sorunlarının girdabına girerken kısa teneffüslerle hayatı anlamaya çalışıyor ama birden gökler kararıyor. Üstelik en büyük ızdırap da yaşamın tamamen maskeli bir baloda geçmesinde. Bu baloda, maskelerin altındaki gerçek suratları çözmekle geçer ömrümüz. Orman kanunu hüküm sürer çünkü her yerde. Tanımak gerek suratları hayatta kalmak için.
Maskeyi takmak istemeyenler ‘kaçarlar’ bir yerlere. Muhtemelen bambaşka bir boyutta, bizden habersiz sakin bir hayat sürerler.
Arthur Schopenhauer’e göre hayatın manası çok ‘karanlıktır’. Ona göre yaşam tepede başlar ve en başından itibaren hep yokuş aşağı iner. Çocukluğun mutlu düşselliği, gençliğin coşkunluğu, orta yaşın sıkıntıları, yaşlılığın zayıflığı ve sık sık kapıyı çalan mutsuzluğu, son hastalığımızın ızdırapları ve nihayet ölümle boğuşma. “Bütün bunlar insana hayatın, sonuçları gitgide daha da aşikar hale gelen bir hatadan başka bir şey olmadığını hissettirmez mi” der ünlü diskurunda.
Ve son noktayı şöyle koyar: “Bir bütün olarak bakıldığında her bir insan hayatı, bir tragedyanın niteliklerini sergiler ve biz kural olarak hayatın bir dizi düş kırıklıklarıyla dolu umuttan, boşa çıkmış hayallerden, suya düşmüş tasarılardan, çok geç fark edilmiş yanlışlardan başka bir şey olmadığını anlarız…”
Louis Borges’in ünlü dizeleri de doğrulamıyor mu Schopenhauer’i?...
***
Biraz iyimser istikamette gidelim.
Franz Kafka hayatın anlamında olumlu bir yön bulmaya çalışırken ölüm kavramını düşünür. “Hayatın anlamı, sona ermesindedir” der. Gerçekten de hayatlarımızın sonsuz olduğunu, sorunlarımızın, acılarımızın olmadığı, mutluluğun, sağlığın sürekli olduğunu, yaşamın hiç bitmediğini düşünelim bir an. Acaba sonu olduğunu bildiğimiz hayatlarımızı yaşarken aradığımız anlamı arar mıydık yine?
Varoluşçuların savladığı hayatın anlamsızlığına katlanmak yerine ölümün mutlak gerçeği sayesinde hayata anlam vermeye çalışmak bir çıkış yolu olabilir belki de...
***
En iyisi bu zor meseleyi burada, naif de olsa bir hikâyecikle bitirmek. Hayatın anlamını arayanlar için küçük bir ışık parıltısı yaratırsa ne âlâ:
Bir gün çok zengin bir adam oğlunu yanına alarak insanların ne kadar yoksul olabileceğini göstermek için bir köye götürür; çok yoksul bir ailenin evinde bir gece geçirirler. Ertesi gün eve dönerlerken baba oğluna insanların ne kadar fakir olabileceklerini anlayıp anlamadığını sorar. Oğlan şöyle cevap verir:
“Şunu gördüm baba: Bizim bir köpeğimiz var, onların dört köpeği var. Bizim evde bahçenin yarısı kadar bir havuzumuz var, onların kilometrelerce uzunlukta dereleri var. Bizim bahçede şık lambalarımız var, onların yıldızları var. Bizim terasımız ön bahçeye kadar, onlarınki ise ufka kadar uzanıyor.
Kendisini şaşkınlıkla dinleyen babasına en sonunda şöyle der:
Ne kadar yoksul olduğumuzu gösterdiğin için teşekkür ederim babacığım...”



 
  *** SİZİ KUTLUYORUZ *** BUGÜN 1923128 ziyaretçi (4211218 klik) MİSAFİRİMİZ OLDUNUZ ***  
 
haberler haberler


Google Arama
Sitemde Arama
Yaşam ve İnsanlar

İstanbul Servisleri Neden Pahalı ? burakesc
Namaz Kılan Minik ile burakesc
GİMDES Helal Gıda Ramazan Buluşması burakesc
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol