Create Your Own Countdown

Google

   
  *** İYİLİK İÇİN KOŞANLARIN YERİ***
  Evinizdeki Seraları Yıkın
 

Çocuklar Nasıl Olgunlaşır

 
 
  • Çocukluk ve gençlik yıllarımda yediğim her sebze ve meyvenin ayrı bir lezzeti vardı. Örneğin gençliğimde yediğim domateslerin şekli bugünküler gibi düzgün değildi, eğri büğrüydü ama rengi kıpkırmızıydı. Her domates neredeyse yarım kilo gelirdi ve lezzeti şimdi yediklerimizle kıyaslanmayacak derecede güzeldi. O zamanlar domates ve diğer tüm sebzeler, meyveler yalnızca mevsiminde yenilirdi. Şimdi olduğu gibi seralar yoktu. Her şey doğal ortamında yetişirdi. Tohumlar kış boyunca kar altında kalır, karın tertemiz suyu tohumun derinlerine işlerdi. Tohum filizlenmeye başladıktan sonra esen her rüzgâr, her fırtına ona ayrı bir yörenin kokusunu katardı. Domatesler toprak, fırtına, güneş, doğa kokardı. Şimdi manavlarda, serada yetişen, doğallıktan uzak, tatsız, yapay, gerçek domates duygusu bile vermeyen şeyler satılıyor. Son yıllarda görülen bazı hastalıklara neden olarak, yediğimiz doğal ortamından uzakta yetiştirilmiş sebzeler ve meyveler gösteriliyor.
    Çiftçinin domatesler için kurduğu seraları büyük bir bölümümüz de kendi evlerimizde çocuklarımız için kuruyoruz. “Çocuğumuz acı çekmesin” diye çeşit çeşit korumalar altına alıyoruz. Yaşamın gerçekleriyle yüzleşmeden, yaptığımız seraların içinde yaşatıyor, fildişi kulelerde onlar için saltanatlar kuruyoruz. İzmit’te önemli işadamı olan bir arkadaşım vardı. Oğlunu İstanbul’un en iyi liselerinden birinde yatılı okutuyordu. Her Pazartesi kendi Mercedes’i ile okula getirir, cuma akşamları da İzmit’e dönüş için okul kapısında şoför bekletirdi. Bıyıkları yeni terleyen delikanlı dünyanın en ünlü markalarıyla giyinir, cebindeki bol harçlıkla tatlı bir hayat sürerdi.
    Delikanlı çok zeki, çok sevimli, fakat çok yaramazdı. Baba, oğlunun yaramazlıkları nedeniyle sık sık okula çağırılıyordu. Delikanlı iki kez de uyarı cezası almıştı. Son yaptığı yaramazlık nedeniyle okul idaresi delikanlının yatılılığını iptal eder. Çocuğunun üzerine titreyen onu servislere dahi emanet edemeyen baba bu haylazlık üzerine yeni bir karar alır. Delikanlıya “Ya o okuldan ayrılıp İzmit’teki devlet lisesine geleceksin veya her gün İzmit’ten Kadıköy’deki okuluna toplu taşıma araçlarıyla gidip geleceksin” der. Delikanlının “okula yakın ev tutalım”, “yurt bulalım” gibi önerilerini baba, bağrına taş basarak reddeder. Delikanlı lisenin son iki yılında kar, kış, ayaz demeden ve bir tek gün bile aksatmadan sabah 06.00 da uyanıp yollara dökülerek ve gece geç vakit İzmit’teki eve dönerek okur. Baba “Dışarıda lapa lapa kar yağarken onun sabah altıda telaşla evden çıkışını izler, yolda çekeceği sıkıntıları düşünerek ağlardım ama dişimi sıktım geriye adım atmadım. İki yıl boyunca ne bir tek gün arabamı ne de şoförümü verdim. Yalnızca toplu taşıma araçlarına binebilsin diye harçlığını da kıstım. Sırılsıklam, soğuktan titreyerek eve döndüğü akşamlar oldu ama çok şükür grip bile olmadı. Haylazlığı bitti, öğretmenlerinden teşekkür ve takdir almaya başladı. Liseden sonra yurt dışında okudu Şimdi çok başarılı bir doktor. En neşeli sohbetlerimizi lisenin son iki yılında geçirdiği günleri anımsayarak yaparız. Bana teşekkür eder. “Verdiğin ceza beni uyandırdı. Onbinlerce insanın sabah benden önce yollara döküldüğünü gördüm. Ayakkabılarımın su çekmediğine, paltomun ısıttığına şükrettim. Benim bindiğim otobüslere binemeyenleri gördüm. Otobüste annemin kahvaltı için hazırladığı peynirli, salamlı sandviçleri yerken kuru ekmek kemirerek okula gidenleri izledim. Çok üşüdüm, çok acı çektim ama yaşamı gördüm, yaşamın gerçekleriyle karşılaştım. İki yılda belki 20 yıllık olgunlaştım” der.
    Çocuklarınızın acı çekmesine izin veriniz. Yaşamın gerçekleri ile karşılaştırınız. Siz sonsuza dek onun yanında olamaz, koruma altında tutamazsınız, O yaşamı boyunca sizden başka hiç bir kimseden aynı korumayı göremez. Ya tokadı basarlar, ya dolandırmaya kalkarlar veya “Hanım evladı” diye alaya alırlar. Bırakınız çocuk taşla, toprakla, yağmurla, çamurla mücadeleyi kendisi öğrensin. Acılarla karşılaşsın; olgunlaşsın, derinleşsin, acısız günlerin güzelliğini hissetsin. Yokları, yoksulları, acı çekenleri görsün, kendi sahip olduklarının değerini bilsin.
    Evinizdeki seraları yıkınız, çocuğunuz doğal yaşama katılsın. Sizin korumanızdan çıksın, özgürlüğüne kavuşsun. Kendi yarattığı acıları sevinçleri yaşasın. Güçlü, dayanıklı, cesur, kendine güvenen bir insan olsun.

  •  
      *** SİZİ KUTLUYORUZ *** BUGÜN 1902216 ziyaretçi (4169385 klik) MİSAFİRİMİZ OLDUNUZ ***  
     
    haberler haberler


    Google Arama
    Sitemde Arama
    Yaşam ve İnsanlar

    İstanbul Servisleri Neden Pahalı ? burakesc
    Namaz Kılan Minik ile burakesc
    GİMDES Helal Gıda Ramazan Buluşması burakesc
    Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
    Ücretsiz kaydol