ÇOCUK TERBİYESİ - AŞIRI KORUMACILIK
Psikolog Prof. Dr. Sedat Özkan bu konuda şunları söyledi:
Çocukların hata yapmasına göz yummak gerekir. Çünkü hata yaptıkça tecrübe
kazanırlar. Tecrübe başarıya yürüyen insanın en güçlü hafızasıdır. Çocuk
pratikte bir şeyler yaptıkça yapabileceği şeyleri keşfeder. Eğer anne-baba;
"Aman oğlum sen yapma, ben hallederim." diyorsa, "Aman kızım, sen bunu
yapamazsın!" diye pratik tecrübe kazanmasına izin vermiyorsa, bu tür
çocuklar, hayatlarının geri kalan kısmını, birilerine muhtaç olarak geçirme
eğilimi içerisine girerler. Aşırı korumacı ve evlâtkolik bir aile içindeki
çocuk, kendini ve kendi kabiliyetlerini tanıyamaz, hata yapmaktan korkar,
hata yapmadıkça ve risk almadıkça, atacağı her adımda, tereddüt ve
kararsızlık içinde kalır.
Gelişme çağında serbest hareket etmelerine imkân tanınmayan çocuklar, önce
annelerine daha sonra yakın çevresindeki insanlara bağımlı hâle gelir. Bu da
çocuğun hayatın ilerleyen dönemlerinde tek başına ayakta kalmasını
zorlaştırır.
Anne-babaların çocuklarına karşı çok düşkün olmaları, aile içi huzuru bozar
ve huzur ortamını kaosa dönüştürür. Çocuğun kişilik gelişimini olumsuz yönde
etkiler ve kendine güven kazanmasını engeller. Bağımlı ebeveynleri bekleyen
tehlikeler:
- Çocuklarının yapması gereken işleri kendileri yaptığı için, çocuk
hayata yeterince hazırlanamaz.
- Çocuk aşırı sevgiden rahatsız olabilir, bunu suistimal edebilir yahut
sevgisizlik anında boşluğa düşebilir.
- Çocuklarının, kendi arzu ve isteklerine göre meslek seçmelerini
isterler, onların istek, imkân ve kabiliyetlerini dikkate almazlar.
- Çocuklarının evlilik gibi yeni hayatlarına da aşırı müdahil olurlar.
- Çocuklar yetişkin bile olsa, her an bir hata yapacağı endişesini
üzerlerinden atamazlar.
- Bağımlı anne-babalar, ölümle yaşanacak ayrılık gerçeğine hazır
değildirler. Böylesi bir anda ağır zihinsel travma geçirebilirler.
- Çok korumacı aileler huzur ve mutluluklarını çocuklarına
endeksledikleri için, mutluluk ve huzur duyulacak asıl kaynaklarını ihmal
edebilirler.
- Bağımlı anne-babaları bekleyen en büyük risk "Mânevî boşluğa düşme."
tehlikesidir.
- ANNE VE BABALARA
Londra'daki Guy's Hospital hastanesinde çocuk psikiyatrisi servisinde
yatmakta olan 15 yaşındaki Kevin Hickey adlı bir çocuk, doktorlara göre anne
ve babasının kendisini eğitememeleri sonucu bunalım geçirerek hastaneye
düşmüştü. Yapılan zekâ ve kültür testleri Kevin'in aslında son derece aklı
başında bir çocuk olduğunu ortaya koyuyordu. Kevin birgün kendi durumunu
anne ve babasını düşünerek anne ve babalara hitaben 13 altın öğüt yazdı.
Küçük Kevin'in yazdığı bu öğütler şimdi İngiltere'de doktorların bir
numaralı rehberi oldu:
1. Beni şımartmayın! Her istediğim şeyi elde edemeyeceğimi biliyorum,
sadece sizi deniyorum.
2. Benim kötü huylar edinmemi engelleyin! Bunların erkenden ortaya
çıkarılmasında ve önlenmesinde size güveniyorum.
3. Bana tatlı-sert davranmaktan çekinmeyin! Bunu tercih ederim, benim
daha güvenli hissetmemi sağlar.
4. Benim yanlışlarımı başkalarının önünde söylemeyin!
5. Sizden nefret ettiğimi söylediğimde üzülmeyin! Aslında sizden değil,
beni engelleme gücünüzden nefret ediyorum.
6. Herhangi birşeyin sonucunda beni kurtarmayın! Bazen acı veren bu yolla
öğrenirim.
7. Benim küçük hastalıklarımı büyütmeyin!
8. Düşüncesizce yerine getiremeyeceğiniz şeyleri yapacağınıza söz
vermeyin!
9. Kendimi istediğim kadar iyi anlatamadığımı unutmayın!
10. Dürüstlüğümü fazla zorlamayın! Kolayca korkup yalan söyleyebilirim.
11. Tutarsız olmayın! Benim kafamı iyice karıştırır ve size olan güvenimi
sarsar.
12. Benden özür dilemeyecek kadar gururlu olmayın! Bazen içten bir özür
beni size çok yakınlaştırabilir.
13. Unutmayın ki; büyümek için sizin çok ve anlayışlı sevginize muhtacım,
ama bunu size söylemem gerekmez, değil mi?
- ÇOCUK YETİŞTİRMEK
Çocukları helâl yemekle besleyip büyütmeli ve onların da büyüdükleri zaman
helâlden kazanmalarını temin edecek yolları daha çocukluktan başlayarak
kazandırmalıdır. Bir ana ve babanın çocuklarına bırakacakları en büyük
miras, onları okutmak ve helâlden maişetlerini kazanacakları bir meslek
sahibi yapmaktır. Bülûğ çağına geldikten sonra, evlilik mesuliyetini
yüklenebilecekse, evlendirmek gerekir. Eğer evlendirmeyip de çocuk nefsine
uyarak çirkin bir harekette bulunsa, onun vebâline ana ve babası da
ortaktır. Çocuk, Allahın bir emanetidir. Nitekim, Resûlullah efendimiz
buyuruyor ki:
*"Doğan bütün çocuklar İslâm fıtratı üzere doğar. Sonra anası ve babası onu
Hıristiyan, Yahudi veya başka bir dine sokar."*
O hâlde Allahın emaneti olan çocukları, gayret edip bu temiz fıtrat üzere
yetiştirmeli, bu fıtrat üzere terbiye etmeli ve emaneti bozulmamış olarak
sahibine teslim etmelidir. Gerekli olan bütün ilimleri, edepleri ve
ibâdetleri ona öğretmelidir. Terbiye edici olan ana babanın kendileri de,
bizzat kendi yaşayışları ile ona örnek ve rehber olmalıdır. Resûlullah
efendimiz buyuruyor ki:
*"Hepiniz bir sürünün çobanı gibisiniz ve hepiniz, idareniz altındakilerden
hesap vereceksiniz!" *
Yani bir çoban kendisine teslim edilen sürüden nasıl sorumlu ise, bir devlet
reisi idare ettiği halkından, bir ana ve baba terbiyesi altındaki
çocuklarından, bir usta çıraklarından ve bir öğretmen öğrencilerinden
sorumludur. Bunlar mükâfata, ceza ve azaba müstehak olacaklardır.
Din cahillerinin gençleri aldatmak için, ne kadar âdi, ne kadar alçak
iftiralar uydurduklarını, her Müslümanın, hatta her insanın bilmesi
lâzımdır. Bu yalanlara aldanıp, felâkete sürüklenmemek için de, İslâmiyetin
üstünlüğünü, ilme, fenne, ahlâka, sıhhate hizmet ettiğini, çalışmayı,
ilerlemeyi emreylediğini anlamak ve öğretmek lâzımdır.
Bu cahiller, İslâmiyete ilim ile, fen ile, sıhhat ile, temizlik ile, her
türlü fazilet ile saldıramadıklarından, yalan söyleyerek, iftira ederek,
alçakça, namertçe hücum ediyorlar. Bunun için dinimizi Ehl-i sünnet
âlimlerinin kitaplarından öğrenerek, dünya ve ahirette felâketlere
sürüklenmeyelim.