Cumhurbaşkanı Sayın Gül’ün iş bulduğu genç kızımız bir yıl çalışmış. Eş bulunca, işi bırakmış. Şimdi evinin kadını olmuş. Hacettepe Üniversitesi İstatistik Mezunu olan, Enstüstriyel Tasarım dalında lisans üstü çalışma yaparak master diploması alan bir genç kızımız 4 Temmuz 2009 tarihinde İzmir’de Cumhurbaşkanı Sayın Gül’ün yolunu kesmişti. “İki üniversite bitirdim. İşsizim. Bu insanlar neden sizi alkışlıyor anlayamıyorum. Bu ülkede neler oluyor bilmek istiyorum. Biri bize söylesin” demişti. Genç kızımızın çıkışı medyada yankı gördü. Genç kızımız, okumuş, diplomalı işsiz kızlarımızın ortak feryadı olarak değerlendirildi.
Daha sonra, Cumhurbaşkanı Sayın Gül’ün bu genç kızımızın iş bulmasına yardımcı olduğu duyuldu.
Yusuf Dalaman’ın (AHT) haberinden öğreniyoruz ki, genç kızımız, “İşsiz gençlerin umudu oldum. Onlara şans diliyorum” demiş. Zaman içinde yeniden çalışabileceğini söylemiş. Bu genç kızımıza, tüm genç kızlarımıza mutlu, huzurlu evlilikler dileriz. Ama bu, eşin, işin alternatifi olması anlamına gelmez ki...
Eğer genç kızlarımızın tek hedefi bir eş bulup evlenmek ise, okumalarına, üniversitelere devam etmelerine, eş buluncaya kadar okullarda, üniversitelerde, daha sonra da işyerlerinde boş yere başkalarının önünü kapamalarına ne gerek var? Türkiye’de toplam 23 milyon çalışan var. Bunların 16.4 milyonu erkek, 6.6 milyonu kadın. Türkiye’de ücretle çalışanların toplamı 13.9 milyon. Bunların da 10.6 milyonu erkek, 3.3 milyonu kadın.
Okumuşu iş bulabiliyor
Bizde iyi eğitim görmüş kadınların değil, eğitim imkânı olmamış kadınların iş bulma sorunu var. TİSK’in bir araştırmasına göre, Türkiye özel sektördeki kadın yöneticilerin sayısı bakımından Avrupa ülkeleri arasında ikinci-üçüncü sıralarda yer alıyor. Özel sektörde büyük sanayi kesiminde kadın yöneticilerin oranı yüzde 22.8 dolayında. Kamuda ise bu oran yüzde 6.8 olarak belirlenmiş. Tıp, hukuk dallarında, öğretmenlikte, üniversite öğretim üyeliğinde kadın sayısı nerede ise erkek sayısını geçecek.
Üniversitelerimizdeki öğrenci sayılarında da kadın erkek eşitliğine doğru gidiyoruz. Şimdilerde kızlarımız Türkiye içindeki önemli eğitim kurumlarından aldıkları diploma ile yetinmiyor. Yurtdışında önemli eğitim kurumlarında lisans üstü, doktora çalışması yapıyor. Bazıları yurtdışında, bazıları yurda dönerek iyi işler buluyor.
Geliniz görünüz ki, bir gün eş bulunca, işi unutuyorlar. “Evlendim... Evimin kadını olacağım” diyorlar. Veya “Çocuğum olacak. Onu büyüteyim. Tekrar çalışırım” bahanesi ile çalışmayı terk ediyorlar.
Hem eğitim için harcanan kaynağa yazık. Hem kendilerine yazık. Eğitimli genç kızların “Koca eline bakar, kocadan ekmek bekler” duruma düşmeleri kendileri için kötüdür. Ülkenin kıt kaynaklarını kullanarak, iyi eğitim görme şansını elde eden genç kızların üretime katkıda bulunacak yerde birer tüketici olmaları ülke için kötüdür.
Eğitimin amacı üretmek
Eğitimin amacı üretim bilgi ve becerisi kazanmaktır. Üretim fiziki üretimdir. Bilgi üretimidir. Hizmet üretimidir.
Eğitim görenler bilgi ve becerilerini bir iş yerinde üretime dönüştürür, geliştirir. Üretimi sürdürmek hem kendilerine karşı, hem yaşadıkları topluma, ülkeye karşı sorumluluklarıdır. Eğitimin hem ailelerin ödedikleri hem de ülke kaynaklarından ödenen bir faturası vardır. Genç kızlarımıza evde aileleri, eğitim kurumlarında hocaları bunları anlatırlar ise, ne onlar üzülür, ne bizler üzülürüz... Bakınız “İki üniversite bitirdim, iş bulamadım” diyerek sokakta Cumhurbaşkanı’nın önünü kesen kızımız bile eş bulunca işi bırakıp, evinin kadını olmayı tercih ediyor. Bir yerde bir yanlış olmalı.
Milliyet
|