Türkiye'nin gündemine oturan imza tartışması, imzanın hayatımızdaki önemini yeniden hatırlattı. Uzmanlar, bir kişinin imzasıyla bakın hangi özelliklerinizi çözüyorlar
Türkiye'nin gündemine oturan imza tartışması, imzanın hayatımızdaki önemini yeniden hatırlattı. Uzmanlar, bir kişinin imzasından boyunu kilosunu ve hatta yaşadığı hastalıkları bile anlayabildiklerini söylüyor.
Türkiye, son günlerde gerçek mi sahte mi olduğu hâlâ netleşmeyen "İrticayla Mücadele Planı"nın altındaki imzanın Deniz Kurmay Kıdemli Albay Dursun Çiçek'e ait olup olmadığını tartışıyor. Bu imza tartışması, "İmzanın hayatımızdaki önemini" yeniden hatırlattı ve "imzadan yola çıkılıp aydınlatılan ilginç olayların" neler olduğuna dair bir merak uyandırdı. Banka, noter işlemleri, alım satımlar, nikâh töreninde ve daha bir çok belgeyle ilgili işlemlerde atılan imzalar, atıldıkları anda çok önemsiz gibi görünse de sonradan birçok soruna neden olabiliyor. Bazen imza sahtekârlıkları trilyonların el değiştirmesine, haksız kazançlara, hırsızlıklara neden oluyor. Bununla ilgili binlerce dava sürüyor. İşte uzmanların ağzından ilginç imza olayları:
'AAA BU BİZİM MUHASEBECİ'
Grafoloji Uzmanı Zeynep Bornovalı: "İmzasından bir kişinin kilolu mu, zayıf mı ya da safra kesesinden mi rahatsız mı anlayabiliyorum. Böyle birçok sahtekarlığı çözdüm. Bir gün Türkiye'nin önde gelen şirketlerinden bir yönetici geldi. 'İmzalarla ilgili sahtekârlık var. Lütfen bize yardım edin' dedi. 'Ben de iki imzayı getirin. Başka hiçbir şey anlatmayın' dedim. İnceledikten sonra 'imzanın gerçek sahibi çok şişman, iri yarı biri' dedim. Şirket müdürü 'evet çok doğru' dedi. Ama bu sahte olduğuna inandığınız ve dolandırıldığınız imzayı atan kişi '1.50 boyunda, cılız ve gözlüklü birisi' dedim. Şirket yöneticisi durdu "Aaaaa bu bizim muhasebecimiz'' dedi. Suçlu bulunmuştu. Ve öğrendim ki, imzanın sahibi güreşçiymiş."
'AYDA BİN 500 VAKA GELİYOR'
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Nevzat Alkan: "Trilyonluk senet ve çeklerin altına insanlar ilkokul çocuğunun atacağı gibi imza atıyor. Adli Tıp'a bu kapsamda ayda bin 500 vaka gidiyor. Her vaka uzmanlar tarafından 3-4 günde inceleniyor." Sahtekârlığın önüne geçmek için herkesin imza örneklerini notere tastikletip, saklatması gerektiğini söyleyen Türkiye Noterler Birliği Başkanı Hasan Yeni, "Teknoloji ilerlediğinden beri 'fabrikasyon imzalar' çıktı. İmza deyip geçmemek lazım. Teknoloji galiba bizi parmak izine döndürecek" ifadesini kullandı.
BANKAYI BİR TRİLYON DOLANDIRACAKLARDI
GRAFOLOJİ Uzmanı Zeynep Bornovalı bir trilyonluk bir banka dolanrıcılığını nasıl çözdüğünü şöyle anlattı: "Bir gün bir bankanın yöneticisi aradı. 'Zeynep Hanım gelin. Bir müşterimizin trilyonlarca lira parası imzası taklit ederek alınmış. Mahkemelik olduk' dedi. Kişinin imzasını gördüm, diğer imzayı gördüm. 'Bu kesinlikle sahte' dedim. Ve sahte imzayı atan kişi 'midesinden rahatsız ve çok kilolu birisi' dedim. Meğerse bankada çalışan bir kadın görevli suçlanıyormuş. Bu kadın incecik zayıf bir kızdı. Odaya çağırdıklarında müdür 'kızım sen miden için hangi ilacı kullanıyorsun?' diye sordu. Banka görevlisi de 'efendim benim mide rahatsızlığım yok' deyince, imzası taklit edilen kişi 'Anladım kim olduğunu!' diye bağırmaya başladı. Meğerse, çek dolabının anahtarını bir tanıdığına vermiş. O kişi de şişman ve midesinden rahatsız biriymiş. Savcılık olayı çözdü."
YAŞLI ADAMA EVLİLİK TUZAĞI KURMUŞLARDI
DOÇ. Dr. Nevzat Alkan ise nikâh masasında yaşanan imza sahtekarlığına şu örneği verdi: "Yaşlı bir kişinin tüm mal varlığına sahte imzayla ortak olunmuştu. Yaşlı adamın ölümünden sonra aile dava açmıştı. Nikâh cüzdanındaki imzalar incelenmek üzere önümüze geldi. İmzanın genç birine ait olduğu ortaya çıktı. Tanıkların huzurundaki nikâha yaşlı adam yerine genç biri giderek, imza atmış. Yaşlı adam evlendiğinden habersiz, uyanık eşi ise mallarına ortak olmanın mutluluğu içindeydi. Ama olay çözülünce sahtekârlar hapsi boyladı."
"AĞAR'A AİT" DENİLEN İMZA SAHTE ÇIKMIŞTI
TÜRKİYE aslında son günlerdeki imza tartışmasına yabancı değil. İmza konusundaki en hararetli tartışmalardan biri Susurluk kazasından sonra yaşanmıştı. Dönemin emniyet genel müdürü Mehmet Ağar tarafından Abdullah Çatlı'ya verilen silah ruhsatının üzerindeki imzanın Ağar'a ait olup olmadığı Adli Tıp Kurumu çözmüştü. Yapılan incelemede imzanın Ağar'a ait olmadığı ortaya çıkmıştı.