İlhan Doğan Almanya'da 'Müthiş Türk' olarak tanınıyor.
İsmi İlhan Doğan ( ilhan dogan) Kimdir?...
image
Henüz 32 yaşında Almanya'da 'Müthiş Türk' olarak tanınıyor.
Yaşam öyküsü Yeşilçam filmlerinden farksız...
Yılın son günleri... Geri sayım başladı. 2002'ye gömülen umutların, çürüyen köklerini sökme vakti. Artık, taze toprağında filizlenecek beklentilerimiz.
Hayat her gün yenileniyor... Ölüme rağmen, zorluklara inat.
İstedim ki, sözde kalmasın hayal tacirliği... Örneklensin gerçekle... Yol olup, adres biçsin hepimize.
Yoksulluktan, servete uzanan bir yaşam öyküsünün kahramanı, bu haftaki konuğum. Adı: İlhan Doğan...
Gaziantepli bir ailenin küçük oğlu. Baba, Almanya'da fabrika işçisi. Yabancıların kaldığı, ucuz, köhnemiş bir binada başlamış hayatı.
Evde tam 7 çocuk. Çoğu aç, azı tok, sefalet içindeki geçmek bilmeyen zor günler...
Acımasız ve bir türlü anlamlandıramadığı ana dayakları... Evin içinde yedikleri bir dilim ekmeğin bile bedelini ödemek zorunda bırakıldıkları yıllar.
Soru: Gerçekten çok dayak yediniz mi annenizden?
Cevap: Elbette. Hala vücudumda izlerini taşıyorum o dayakların.
Soru: Niye bunca öfke?
Cevap: Ben de yıllarca bunun sebebini aradım. Sonra duydum ki; 'anne' bildiğimiz kişi bizim öz annemiz değilmiş. Annem evi terkedip gitmiş. 'Anam mı, babam mı suçlu?' öğrenmek için verdiğimiz çabayı asla unutmadım.
Soru: Yani öz annenizi tanımıyorsunuz?
Cevap: Tanımıyordum. Sonra buldum. Biz aynı anneden 3 kardeşiz. Babamın ikinci eşinden de 4 çocuğu var.
Soru: Avrupa'da sizden 'Müthiş Türk' diye söz ediliyor. Bu başarının altında zor ne kadar yılların etkisi var?
Evet, İsviçre, Almanya, Avusturya ve Hollanda'da bana 'Motivasyon Bombası' da deniyor. Beni motive edense, çocukluğumdan kalan acı kırıntılar. Ailem kendimi 'Çöp' gibi hissetmeme neden oldu.
Soru: Şu hikayeyi bir öğrenebilir miyim?
Cevap: Babam bir tekstil fabrikasında işçiydi. Ama öyle bir hayat yaşıyorduk ki orada, Türkiye'de bile en fakir bölgenin insanları bizim gibi büyümemiştir. Babam, annemle ayrıldıktan sonra ipleri ikinci eşinin eline vermiş, bizi kabulllendiği için. Boynu büküktü yani. Defteri, kalemi bile mağazalardan çalıyorduk. Çünkü alınmıyordu. Okula kaydımı da kendim yaptırdım. Hep 'annem hasta gelemedi' deyip, ailemi korurdum. O zaman karar verdim ki, hayat benim için okulda değil, sokaktaydı. Bir gün tanınırsam, annem bulur diye düşünüyordum doğrusunu isterseniz.
Soru: Tek çaban anneni tanımak için miydi?
Cevap: Evet. Kim kimi aldattı, neden bizi bulmadı? soruları hep kafamdaydı. Kendisini bulursam hepsini öğreneceğimi sandım.
Soru: Öğrenebildin mi bari?
Cevap: Beni bir gün televizyonda görmüş annem. Eski komşularımızdan birine 'Bu benim 'İlhan değil mi?' diye sorunca, o hanımdan bir dönercide çalıştığını öğrendim. Dükkana gittim ama kendimi tanıtmadım. Sonra telefon açıp, tanıttım kendimi.
Ve maalesef acı gerçeği öğrendim. Annem Türkiye'ye geldiği bir izin döneminde, bir başkasından hamile kalıp, öyle dönmüş Almanya'ya. Babam halini görünce, onu evden kovmuş. Yani onca yıl 'Baba' dediğim adam da, babam değilmiş meğer. Siz olsanız ne yapardınız? Annemle hiç karşılaşmadım. Ben bir çöp müyüm ki, sorumsuzca dünyaya getirip, ortalığa bırakmışlar. Yıllarca arayıp, sormamış. İşte bu yüzden onlardan intikam almam gerekiyordu. Ya çekip vuracaktım, ya yükselip bana ulaşmalarına izin vermeden güçlenecektim. İkinci ve zor olanı seçtim kendime.
Soru: Nasıl başladın çalışmaya?
Cevap: Önce bir tekstil firmasına girdim işçi olarak. Sonra para yetmeyince, ek iş olarak kozmetik pazarlamaya başladım. LR diye bir şirkette. Öyle hırslıydım ki, kısa sürede çok para kazanmaya başlayınca, fabrikadan ayrılıp yolumu çizdim. Şimdi aynı şirkette Başkan Yardımcısıyım. 'Parfüm satarak adam olamazsın' diyenlere inat, bugün hatırı sayılır bir servetin sahibiyim.
Soru: Bunca zenginlik senin mutlu olmanı, geçmişindeki acıları telafi etmeni sağladı mı peki?
Cevap: Onlar her zaman kanayan yara olarak kalacak. Şimdi farklı bir misyon yüklendim. Benim durumumda olan insanlar için elimden geleni yapacağım. Biliyorum Türkiye'de benim çektiklerimi çeken pek çok kişi var. Onlara da umut olmaya, yol açmaya, para kazandırmaya geldim. Benim için artık paranın önemi yok. Paylaşamadığım bir hazine bana keyif vermiyor. İnsanlara, umutlarını kırmadan yaşamanın yollarını öğretebilirim. Bunun için ülkeme geldim. Ama beni istemezlerse, kendimi kötü hissedersem dönmeyi de bilirim