Create Your Own Countdown

Google

   
  *** İYİLİK İÇİN KOŞANLARIN YERİ***
  Boğdan TANYEVİÇ .İşinin Ehli -Sözünün eri .
 






VİDEO HABER: Cumhurbaşkanı Gül<<TIKLA


13. dev adam , bogdan tanjevic !!
63 yaşında, kolon kanseri ,geçen sene teşhis kondu, kemoterapi görüyor, sekiz seans görmesi gerekiyordu, 10 gün önce son seansı vardı, erteledi, “bu ülke bana güvendi, borcum var, bu ülke benim sorumluluğum, altı senedir çabalıyoruz, şimdi vazgeçmek, bırakıp gitmek olmazdı” diyor.i̇laçlar yüzünden bazen yürüyecek enerjisi bile olmuyor ama, “sadece basketbol değil bu” diyor, “türkiye için bayrak meselesi... şahsi konuları düşünecek vakit değil, gidemezdim.



Bogdan Tanjević (23 Şubat 1947) Türkiye Milli Basketbol Takımı'nın ve Fenerbahçe Ülker'in Karadağ asıllı İtalyan koçu. "Kurt hoca Tanjević" tanımıyla Türk basketbol severlerin akıllarında yer eden hoca daha önce Yugoslavya Basketbol Milli Takımı (1971-80), Juve Caserta (1982-86), Pallacanestro Trieste (1986-09), Olimpia Milano (1994-96), CSP Limoges (1996-97), İtalya Milli Basketbol Takımı (1997-2000), KK Buducnost (2000-01), Asvel Villeurbanne (2001-02) ve Virtus Pallacanestro Bologna (2002-04) takımlarını çalıştırdı. 1996 yılında, Stefanel Milano takımını çalıştırırken, Efes Pilsen'e Koraç kupası finalinde kaybetti. Yugoslavya, İtalya ve Fransa liglerinde şampiyonluk yaşayan hoca 1999 yılında da İtalya Milli Basketbol Takımı ile Avrupa Şampiyonluğu'nu kazandı. 2004 yılında Türkiye Milli Basketbol Takımı'nın başına geçen koç, Türk Milli Takımı'nın Japonya'da Dünya 6.sı olmasında büyük pay sahibidir. Ancak, 2001'de Avrupa 2.si olan ve şampiyonluk alamasa da bir süre bu seviyelerde olması beklenen altın jenerasyon, Tanjevic önderliğinde 2005 ve 2007 Avrupa Basketbol Şampiyonalarında hayal kırıklığı yaratmıştır. Bu iki turnuvada en iyi 4-5 takım arasında gösterilen ulusal takım ancak 9. olabilmiştir. (9.luğu 3 takım ile paylaşmıştır.) Böylece 2008 olimpiyatlarına da gidilememiştir.
2007 yılında Türk Milli Takımı'ndaki görevinden ayrılmaksızın 2006-2007 sezonu şampiyonu Fenerbahçe Ülker'in başına getirildi. Daha önce kendisi gibi Türk Milli Takımı antrenörlüğü görevi de üstlenen selefi Aydın Örs ile olan ilişkileri ve Fenerbahçe'nin başına geçmesi ulusal ve uluslararası basında çok tartışıldı. Bu duruma ek olarak dönem dönem; Mehmet Okur, Kerem Tunçeri, Ermal Kuqo, Kaya Peker gibi çok önemli oyuncularla da arasının bozulması da tartışma yaratmıştır. Nitekim Eurobasket 2009'da Mehmet Okur, Ermal Kuqo, Kaya Peker gibi oyuncular kadroda olmamıştır. 2009-2010 yılları arasında Fenerbahçe Ülker'i şampiyon yapmıştır. Ama sağlık sorunları sebebiyet gösterilip yeni yılda Fenerbahçe Ülker'i çalıştırmayacağını söylemiştir.
Tanjevic kolon kanseri olmasına rağmen tedaviye gitmeyip takımın başında durmuştur. 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası'nda ise yarı finalde Sırbistan'ı 83-82 yenerek Türk Milli Basketbol takımını finale çıkartıp Türk Basketbolunda bir ilk yaşatmıştır. Şampiyonanın finalinde ise Türkiye, Amerika'ya 81-64 yenilerek dünya ikincisi olmuştur. Son Şampiyonadan sonra, kendisine Türkiye Halkı tarafından 13. Dev Adam denmektedir.
Antrenörlük Kariyeri [değiştir]
Yönettiği Klüpler [değiştir]
Ulusal Takımlar [değiştir]




SPOR ve KAMU DİPLOMASİSİ
Doğuluların “Siz Batılısınız!”, Batılıların ise “Siz Doğulusunuz!” diyerek bizi ve ülkemizi dışladıkları o suni dönemler geride kaldı. Artık Doğululardan “Siz Doğulusunuz!” ve Batılılardan ise “Siz Batılısınız!” cümlelerini duymaya ve buna alışmaya başladık.
En sonunda söylenmesi gerekeni en başta söyleyelim; Türkiye aidiyet bakımından; Doğu’nun, Batının, Kuzeyin ve Güney’in ülkesidir. Her dört yöndeki mevcut toplumlar ve insanlar Türkiye’ye bir şeyler vermiş ve bu topraklardan mutlaka kendi hanelerine en azından kültürel de olsa bir şeyler almışlardır.
İspanyol basınında 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası’nda namağlup unvanını koruyarak Fransa’yı yenen A Milli Basketbol Takımı’nı "favori" gösteren güzel bir haber vardı. (AS Gazetesi)
O bir favori” başlıklı haberi ilginç bulduğum için olduğu gibi alıntılıyorum;
Türkiye, ülkesi, kültürü ve basketbol karışımıyla her şeye sahip. Basketbol oynarken bazen Yunanlılara, bazen Balkanlılara, bazen Ruslara benziyorlar, aniden Asyalılar gibi dengeli olabiliyorlar ve Akdenizliler gibi tepki gösterip, düşünebiliyorlar. Sonunda bir bütün olabilmek için kaynaklarının farklılığını kullanabiliyorlar. Gerisini de tecrübeli antrenör Tanjević(Tanyeviç) hallediyor".
Bu kısacık haber-analiz sadece Türk Milli takımının değil, Türkiye’nin de dinamik ve çok yönlü yapısını gerçekçi olarak analiz ediyor.
A Milli Basketbol Takımımızın kaptanı Hidayet Türkoğlu ve Semih Erden Boşnak kökenlidir. Bosna-Hersek ve ülkemiz arasındaki dostluğun, et ve tırnak vaziyetini izah etmeme gerek yok sanırım.
Ersan İlyasova ise Özbekistan’ın Buhara kentinde doğmuş bir Kırım Tatarıdır. Özbekistan’a sürgüne gönderilmiş Kırımlı bir ailenin çocuğudur. Babası Enver İlyasov ve annesi İraliye İlyasova, uygulanan Kırım’a dönüş yasaklarının kalkmasından sonra tekrar Kırım’a dönmüşlerdir.
Ersan’ın babasının “Enver” olan adı dikkatinizi çekip size bir şeyler çağrıştırdı mı? Özbekistan, Buhara, Kırım, Tatar ve Enver. Sanki çok uzun zaman önce yaşanmış tarihî bir olay anlatılıyormuş gibi geldi değil mi? Halbuki bunlar tarihin olduğu kadar günümüzün de gerçekleri.
Ersan’ın attığı üçlükler dışında Tatarların Türkiye’ye katkısını soranlara; İsmail Gaspıralı’dan Yusuf Akçura’ya, Zeki Velidi Togan’dan Sadri Maksudi Arsal’a, Mirseyit Sultangaliyef’den, Abdullah Tukay’a kadar bir çok isim saymak isterim. Yetmedi ise Halil İnalcık, İlber Ortaylı ve Nadir Devlet derim.
Hadi hızımı alamayıp iki küçük anekdot aktarayım. Birincisi; 1905 yılında Rusya Müslümanlarını temsilen Sadri Maksudi Arsal Rusya Meclisi Duma’ya seçilir, kısa bir süre içinde Rus siyasetinde sivrilir. Mecliste Osmanlı’ya karşı Rus siyasetinin görüşüldüğü bir oturumda “Boğazlara dokunursanız karşınızda Çarlık Rusya’sındaki bütün Müslümanları bulursunuz” der...
İkincisi; Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Japonya’da inşa ettiği camiyi duymuşsunuzdur. Başkent’in tek camisi olan Tokyo Türk Diyanet Camii’nin yapımı Türkiye’den. Peki bilin bakalım arsası kimlerden?
A Milli Basketbol Takımı’nın Antrenörü Bogdan Tanyeviç ise Karadağ asıllı bir Sırp’tır. Sırp deyince Türk insanının kalbine hemen bir soğukluk geldiğini biliyorum. Bunu besleyen en temel olay da Bosna’da, özellikle kendilerine “Çetnik” adını veren faşist Sırp çetelerin yaptığı “çağdaş” soykırımdır.
Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM’ın 2008’den beri gerçekleştirdiği Balkan Kongreleri’nde Sırbistan Belgrad Büyükelçimiz Süha Umar’ın anlattıkları Türk toplumunun kafasındaki Sırp ve Sırbistan imajını yıkacak cinsten; (Bu arada Belgrad’ın eski Yugoslavya’nın, şimdiki Sırbistan’ın Başkenti olduğunu, İstanbul’da da aynı adı taşıyan bir ormanın varlığını bir anekdot olarak belirtelim); Mesela Osmanlı’nın Fetret Devri’ne yol açan, Sultan  Beyazıt ile Timur arasında yapılan Ankara Savaşı’nda eski Anadolu beyliklerine bağlı askerler taraf değiştirerek Timur’un saflarına katılırken, 20.000 Sırp ise savaşın sonuna kadar Osmanlı Sultanı’nı terk etmemişler.
Süha Bey bize dünyadaki diller arasında en çok Türkçe kelimeyi barındıran dilin Sırpça olduğunu, Sırpçada 9 bin civarında Türkçe kelime bulunurken, 3 bininin günlük hayatta aktif olarak kullanıldığından da bahsetmişti.
2010 yılında TASAM’ın “Balkanlarda Bölgesel İş Birliğinde STK ve Düşünce Kuruluşlarının Rolü” alt başlığı ile Tekirdağ’da gerçekleştirdiği III. ULUSLARARASI BALKAN KONGRESİ’ne Sırbistan’dan katılım, önceki yıllara göre daha fazla olmuştu. 2008 ve 2009 yıllarında gerçekleştirilen kongrelere ise Sırbistan’dan neredeyse katılımcı bulunamıyordu.
Türkiye, Sırbistan ve Bosna Hersek arasında “Balkanları bir çatışma ve gerilim alanı ve zihinlerdeki imajı açısından ülkelerin, toplulukların birbirlerine ön yargıyla baktıkları bir coğrafya olmaktan çıkarmak” amacına matuf olarak Dışişleri Bakanımız Ahmet Davutoğlu’nun girişimiyle bir süreç başlatılmıştı. Beş ayda beş kez bir araya gelen Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Bosna Hersek Dışişleri Bakanı Sven Alkalaj ve Sırbistan Dışişleri Bakanı Vuk Jeremiç, toplantılardan Bosna Hersek ve Sırbistan arasında karşılıklı büyükelçilerin atanması gibi somut neticelerle çıktılar. Bu bakımdan Dışişleri Bakanı’nın maçları trübünden seyretmesi kendi içerisinde başka bir anlam ve önem de taşıyor.
Tekrar Sırp Antrenör Bogdan Tanyeviç’e dönelim. İtalya’da koçluk yaptığı dönemlerde Boşnak katliamı yaşanmaktadır. Tanyeviç Bosna Hersek’te takım çalıştırdığı yıllardaki eski talebelerine ve savaştan kaçan birçok insana evinin kapılarını açar. Karadağlı çalıştırıcı, topraklarını terk edip Avrupa ülkelerine kaçmak zorunda kalan birçok Boşnak’a maddi, manevi yardımlarda bulunur.
Nasıl Türk asıllı Mesut Özil’in Alman Milli Takımı’nda oynaması bizim dikkatimizi onun oynadığı maçlara daha fazla yönlendiriyorsa Türk Milli Takımı’nda da Hidayet Türkoğlu ve Semih Erden’in oynaması Boşnakların bizim Milli Takımımızı sahiplenmelerini sağlıyor. Nitekim Sırbistan galibiyeti sonrası Boşnaklar kutlama için sokaklara dökülmüştü. Keza Tatarların da Ersan İlyasova’dan dolayı takımımızı sahiplendiğini söyleyebiliriz.
Sırpların, antrenörünün bir Sırp olmasından dolayı, Sırbistan Basketbol Milli Takımı’nın rakibi de olan A Milli Basketbol Takımımızı sahiplendiklerini söyleyemeyiz. Hatta Türkiye ile yaptıkları maçta takımımıza attıkları üçlüklerden sonra bazı Sırp oyuncularının ırkçı “Çetnik” işareti/selamı yaptıklarını bile gördük. Sonuçta Sırp takımı Türkiye’ye karşı oynadığı maçı kaybetti. Maç sonrası Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Sırbistan Devlet Başkanı Boris Tadiç’in her iki takım soyunma odalarını ziyareti önemli idi.
Milletler arasında “tanışıklığın barışıklığı beslediği" tezinden hareketle Ankara, İstanbul, İzmir ve Kayseri’de yapılan 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası sayesinde Sırpların, pek de tanımadıkları Türkleri ve Türkiye’yi bir nebze de olsa tanıma fırsatı yakaladıklarını söyleyebiliriz.
Şampiyonada Türkiye, Amerika’nın ardından ikinci olurken Sırbistan Litvanya’nın ardından dördüncü oldu.
Sporun, ulusları etkileme ve dünya çapında gündem oluşturma gücü bakımından “Kamu Diplomasisi”ndeki yerinin altı artık kalınca çizilmeli.
Kamu Diplomasisi’ni ilk kez 1965 yılında gündeme getiren Amerikalı Edmund Gullion kavramı “uluslararası ilişkilerin geleneksel diplomasi dışındaki alanlarını kapsamaktadır: hükümetler tarafından yabancı ülkelerde kamuoyu sağlanması, özel kuruluşlarının diğer ülkeninkilerle etkileşimde bulunması, dış ilişkilerin aktarımı ve bunun politika üzerindeki etkisi, diplomatlar ve yabancı meslektaşları arasında iletişim sağlanması ve kültürler arası iletişim süreci gibi...” diyerek açıklıyor.
60’lı yıllardan günümüze teknoloji sayesinde yaşanan iletişimdeki muazzam gelişmeler bireylerin ve toplumların sosyal yaşam tarzlarını o yıllarla kıyaslanamayacak kadar değiştirdi. Yaşanan bu değişim “Kamu Diplomasisi”nin anlam ve kapsamını genişlettiği gibi dünyadaki diplomasi anlayışına da olumlu yansıdı. Günümüzde spor, “yumuşak güç” olarak da adlandırılan “Kamu Diplomasisi”nin bir unsuru olarak barışa muazzam bir katkı sağlıyor.
İspanyol AS Gazetesi’nin haberinde ülkemiz Basketbol Milli Takımı kastedilerek yazılan “bir bütün olabilmek için kaynaklarının farklılığını kullanabiliyorlar” cümlesi ülkemiz için de geçerli.
Yeter ki içimizdeki farklılıklara ilişkin daha çok pozitif enformasyonu, öyküsüyle birlikte topluma iletelim. Ne kadar farklı noktalarda olursak olalım, “12 + 1(Tanyeviç) Dev Adam”dan oluşan A Milli Basketbol Takımımızın 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası’ndaki ortak hedefi gibi, baktığımız ufku bir birine ne kadar çok yaklaştırabilirsek farklılıklarımızla o kadar çok başarının altına imza atabiliriz.

 
  *** SİZİ KUTLUYORUZ *** BUGÜN 1902214 ziyaretçi (4169347 klik) MİSAFİRİMİZ OLDUNUZ ***  
 
haberler haberler


Google Arama
Sitemde Arama
Yaşam ve İnsanlar

İstanbul Servisleri Neden Pahalı ? burakesc
Namaz Kılan Minik ile burakesc
GİMDES Helal Gıda Ramazan Buluşması burakesc
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol