Yıllardır doktora hasret yaşayan köylülerin kendisini tebrik etmek için değil, tedavi olmak için geldiğini görünce Hipokrat yeminini daha mezun olmadan orada etmiş...
1981 yılının bir yaz gününde İstanbul'dan gelen haberle bayram sevinci yaşanır İlhan ailesinin evinde. Acele yazılı telgrafı açan ailesi iliştirilmiş notta 'Yiğenim Ahmet İstanbul Tıp Fakültesi'ni kazanmış. Gözlerinden öpüyorum.' yazılıdır. Annesi sevinç gözyaşlarını tutamaz. Kısa sürede tüm kasabaya yayılır haber. Akşam evin yolunu tutan Ahmet İlhan, kapı önünde bekleşen teyzeleri görür. İlk aklına gelen doktor olacağı için tebrik etmeye geldikleri olur. İçeri girdiğinde yıllardır doktor hasreti ile yanan yaşlıların kendisine tedavi olmak için geldiklerini anlar. Yaşlı teyzelere daha okulu yeni kazandığını, kendilerini tedavi edecek bilgisinin olmadığını anlatmaya çalışsa da başarılı olamaz. İşte o gün emektar doktor Ahmet İlhan, "Teyzelerim size söz veriyorum doktor olduktan sonra buraya gelip hizmet edeceğim." der. Yıllar sonra bir doktor olarak Tokat'ın Bereketli kasabasına, söz verdiği yere geldiğinde o yaşlı teyzelerden çoğu ölmüştür ama içlerinden birini tedavi edebilir. "Teyzeciğim ben geldim, yıllar önce size söz vermiştim doktor olunca muayene edeceğim diye, sözümü tuttum." der. Bu yaşanan olaydan sonra kendisinde doğduğu yerde kalıp buradaki insanlara hizmet etme fikri yerleşir.
Küçükken edebiyata duyduğu merakla hayalinde gazeteci olmak fikri vardır İlhan'ın. Lakin babasına gazeteci olmak fikrini açtığında tepki görür. "Ne yani gazete mi satacaksın elinde kapı kapı gezip?" der. Ne yapsa da babasına durumu anlatamaz. Sonrasında babasının da isteği ile doktor olmaya karar verir. Babası doktor olmasını çok istemektedir Ahmet'in. Köylerinde yaşanan doktor sıkıntısı 5 kardeşinin doktor olmadığı için ölmesi de tetiklemiştir bu isteği. İlhan bu durumu, "Burada hangi kadına sorsanız 5 ya da 4 çocuğu olduğunu söyler. Ölen kaç çocuğunuz var, diye sorarsanız mutlaka yaşayan çocuğundan daha fazla olduğunu görürsünüz. Yaşı 50'nin üzerinde olan hangi kadına sorarsanız sorun yaşayan çocuklarının sayısı ölen çocuklarının sayısından daha azdır. Yaşanan doktor sıkıntısı ölümleri de beraberinde getirmiştir." diye açıklıyor.
1981 yılında Tokat'a bağlı Bereketli'nin Turaç köyünden İstanbul Tıp Fakültesi'ne uzanan hikâyesi burada başlar İlhan'ın. Gazeteci olma hayali tüm hevesiyle doktor olma yönünü kaymıştır. 87 yılında okulundan mezun olduğunda ilk görev yeri Diyarbakır'a gider. Ama aklında evine muayene olmak için gelen yaşlı teyzeler vardır. Onlara bir söz vermiştir. Tayinini doğduğu yere yani Bereketli'nin Turaç köyüne ister. O yılda göreve başlar. 20 yılı aşkın bir süredir hastaların yardımına koşan İlhan herkesin sevip saydığı biri. Küçük çocuklara ne olmak istiyorsun, diye sorduğunuzda doktor olmak yerine size "Ahmet amca gibi bir doktor olmak istiyorum." cevabını alıyorsunuz. Kimi zaman komik durumların da yaşandığını aktarıyor İlhan. "Hasta geliyor bazen. Ankara ya da İstanbul'a gitmesi gerektiğini söylüyorum. Hasta gidiyor muayenesini en büyük hastanelerde profesör ya da uzman hekimlere oluyor. Reçeteyi sonrasında ilaçları almadan bir de bana getiriyorlar. Hocam şu reçeteye bir bak hele, sen al dersen alırız yoksa almayız, diyorlar. Kasabalı bana bu kadar güveniyor. Ben alma desem koskoca prf. ya da uzman hekimin yazdığı reçeteyi almayacak hasta." diyor.
Bir yılda 15 bin hasta tedavi ediyor
Bereketli'de hastalarla aile hekimliğini 20 yıl önce başlatan Ahmet İlhan, hastaların kendine olan güvenini hastanın özgeçmişini ve soy geçmişini bilmesine bağlıyor. "Hangi ailede hangi kalıtsal hastalığın olduğunu biliyorum. Bu yüzden teşhis koymam ve uyguladığım tedaviyi takip etmem oldukça kolay oluyor. Sonuçları da başarılı oluyor." diye ekliyor.
Göreve başladığından itibaren ünü çoğu köye ve kasabaya ulaşan İlhan'ın hastası da oldukça fazla. Bir hemşire ve bir görevli ile 1 yılda yaklaşık 15 bin hastayı tedavi ediyor. Kendisi göreve gelmeden önce yaptığı araştırmada bu sayı 6 senede 3 bin civarında kalmış. Bunu gelen doktor ya da hemşirenin fazla kalmadan görevi bırakmasına ya da tayinini istemesine bağlıyor. Gece gündüz demeden hastalarının evine bile giden İlhan bazen komik olaylarla da karşılaşmıyor değil. Bir gün gece vakti kapısı çalınır. Telaşla kapıyı açan eşi bir köylünün geldiğini söyler. Kapıdaki kadın "Doktor bey, kusura bakma hemşire yabancıdır onun kapısını çalamadım. İğnemi vurulmam gerek sen yabancı değilsin, oğlum sayılırsın. Şu iğneyi vuruver." der. Kadına bir şey diyemeyen İlhan çaresiz yardımcı olur.
|