Günümüz dünyasında genetiği değiştirilmiş yaklaşık 1600 gıda maddesi var. Doç. Dr. Mesut Başak, bu ürünlerden uzak durmanın mümkün olmadığını belirtirken, mısır ve soyaya dikkat çekti. Çünkü bu ürünlerin katkı maddesi olarak kullanıldığını ve bu sebeple birçok ürünün içinde yer aldığını ifade etti. "Özellikle mısır nişastası, bebek mamaları ve tatlılarda yoğun olarak bulunuyor." diyen Başak, araştırmaların gıdaların ömrünün uzatılması sürecinde oynanan genlerin zehirli proteinler ürettiğini ve bu proteinleri yiyen böcek ve kuşların da öldüğünü gösterdiğini belirtti.
GDO'LU MISIR VE SOYA İTHAL EDİYORUZ
Türkiye'ye genetiği değiştirilmiş gıdalar içinde soya ve mısır ithal olarak çok fazla giriyor. Bu ürünlerin çoğu da hemen her yıl GDO'lu tohum üretiminde birinci olan ABD ve 2. olan Arjantin'den ithal ediliyor. Genleriyle oynanmış tohumların Türkiye'ye girmesinin yasaklandığını ancak hayvan yemi olarak ülkemize ithal edildiğini anlatan Mesut Başak, ODTÜ'de yapılan araştırmada çarpıcı sonuçların çıktığını ifade etti. Araştırmada Türkiye'nin 9 şehrinde üretilen 28 domates numunesinden 22'sinde "kanamisin" adlı antibiyotiğe dirençli bir bakteri geni saptanmıştı. Aynı araştırmada mısır numunelerinde hem antibiyotiğe karşı direnç geni, hem de mısıra ait olmayan birtakım DNA'lar bulundu. Buna ek olarak 2005 yılında Arjantin'den Türkiye'ye soya getiren bir gemi Greenpeace tarafından Brezilya açıklarında durdurulmuş ve soyaların GDO'lu olduğu ortaya çıkmıştı.
BÖCEK VE KUŞLAR ÖLÜYOR
Ürünlerde belli bir seviyede genetiğin değiştirilme oranının bulunduğunu aktaran Doç. Dr. Mesut Başak, "Oranında değiştirildiği takdirde belki bir rahatsızlığa yol açmaz. Oranın üzerinde kullanılırsa hayatı tehdit eden bir noktaya gelir." uyarısında bulundu. Her canlının kendine özgü bir gen dizilimi olduğunu söyleyen Başak, "Canlı yaşamına ait tüm bilgiler bu genlerde gizlenir. Gıdaların genetiğinin değiştirilmesinde de gıdalara yabancı bir gen yerleştirilir. Burada amaç ekonomik yönden getiri sağlamak için gıdaların dayanıklılığını ve ömrünü uzatmaktır. Bu gıdaların ömrünün uzatılması sürecinde bu genler zehirli proteinler üretmektedir. Araştırmalar bu proteinleri yiyen böcek ve kuşların öldüğünü göstermektedir." diye konuştu.
DOÇ. DR. M. EMİN ERKAN
Denetim eksikliği var
Dicle Üniversitesi Veteriner Fakültesi Besin Hijyeni ve Teknolojisi Öğretim Üyesi Doç. Dr. M. Emin Erkan, genetiği değiştirilmiş ürünlerin denetiminin eksik olduğunu vurguluyor. Tüketicinin genetiği değiştirilmiş mısır ve soyadan üretilen ürünleri (yağ, un, nişasta, glikoz şurubu, sakkaroz, fruktoz içeren gıdalar; bisküvi, kraker, kaplamalı çerezler, pudingler, bitkisel yağlar, mamalar, şekerlemeler, çikolata ve gofretler, hazır çorbalar) ya da mısır ve soyayı yem olarak tüketen tavuk ve benzeri hayvansal gıdaları tüketebildiğini ifade ediyor.
PROF. DR. CANDAN TAMERLER
Belli seviyede olursa
bir zararı yok
İstanbul Teknik Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Candan Tamerler, GDO'ların tespiti için devletin aldığı önlemlerin arttığını söylüyor. GDO'lara önyargıyla yaklaşılmasından ziyade değişikliğin hangi oranlarda yapıldığına dikkat edilmesinin önemine değinen Tamerler, belli bir seviyede genetiğin değiştirilmesinin zararlı olmadığını anlatıyor. Özellikle son dönemde gümrüklerde kontrollerin başladığını da ifade ediyor.
DOÇ. DR. RIDVAN KETE
Alzheimer ve deli dana
hastalığının sebebi
Dokuz Eylül Üniversitesi Biyoloji bölümü öğretim görevlisi Doç. Dr. Rıdvan Kete, özellikle soya, mısır, patates gibi ürünlerin zararlılara karşı, öldürücü genler nakledilerek korunduğunu belirtiyor. Ve ekliyor: "Üründeki değişiklik geni genellikle antibiyotiğe dayanıklılık genine bağlanarak taşınmaktadır. Buna bağlı olarak alzheimer ve deli dana hastalığı artışının bu tip değişikliğe bağlı olduğu belirtilmektedir."
Genetiği değiştirilmiş mısır ciddi bir endüstri ürünü
GDO'lu ürünlerin her şeyden önce toprağın dengesini bozduğunu söyleyen Doç. Dr. Mesut Başak, bu ürünlerin 100-200 yılda toprağın kendine gelememesine neden olduğunu kaydetti. Mısır ve türevlerinin çok ciddi bir endüstri oluşturduğunu aktaran Başak, "Mısırdan nişasta yapıyorsunuz, nişasta baklavadan sütlü tatlılara, bebek mamalarına kadar her yerde kullanılıyor. Gündelik yaşantımıza süt olarak da girebiliyor. Köylüler 'mısır silacı' denen bir yem yapıyorlar hayvanlar için. Yemi yiyen inek, koyun aracılığı ile GDO süt olarak bize dönüyor." diyerek, tehlikenin uzak olmadığı sinyallerini verdi. Başak, bu noktada tüketicilere düşeni ise mevsiminde olmayan gıdaları tüketmemek olarak açıkladı. Ayrıca dondurulmuş gıdaların kullanılmaması, organik ürünlere yönelmek ve alınan ürünün sorgulanması da diğer yöntemler arasında. Buna ek olarak da "bu ürünlerin ülkeye girişleri engellenmeli" uyarısında da bulundu.
|