Prof. Dr. Mehmet Öz, Konya Bozkır doğumlu Prof. Dr. Mustafa Öz ile ünlü Atabay'ların Robert Kolej mezunu kızı Suna Öz'ün oğlu. Mustafa Öz, devlet bursuyla Konya'da orta ve liseyi, ardından da İstanbul Tıp Fakültesi'ni bitirmiş. Ardından devlet bursuyla tek kelime İngilizce bilmeden anasının eline tutuşturduğu yufka ekmek ve keşle Yeni Dünya'nın yolunu tutmuş. Annesi, kaptan pilota ‘‘Uçağın arkasında benim oğlum var, sakın yüksek uçma, yavaş git’’ diye sıkı sıkıya tembihlemiş. ‘‘Köylü’’ Mustafa Amerika'da dilini, bilgisini öylesine geliştirmiş ki, kısa zamanda dünyanın ünlü kalp cerrahlarından biri olmuş.
35 yılda 20 bini aşkın kalp ameliyatına imza atan Prof. Dr. Mustafa Öz, beş yıl önce Kadir Has Üniversitesi için ülkesine kesin dönüş yaptı. Baba Öz'ün Yeniköy'de Çiller'lerlere bitişik görkemli yalısında oğul Öz'ün İstanbul Üniversitesi'nce ‘‘Fahri Doktor’’ unvanı verilmesinin şenliğini yaşadık hep birlikte. Prof. Dr. Mustafa Öz oğlunu anlatırken gözleri parlıyor:
ABD�de Göğüs Cerrahisi Uzmanı, Öğretim Görevlisi ve Profesör olarak görev yaptıktan sonra emekli olarak Türkiye�ye yerleştim. İstanbul Bilim Üniversitesi�nde Cerrahi Tıp Bilimleri Bölüm Başkanı ve Florence Nightingale Hastanesinde Prof. Dr olarak çalışmaktayım.
82 yaşında en zorlu ameliyatlara imzasını atan Prof. Dr. Mustafa Öz, 100 yaşına kadar yaşamayı planlıyor. Ünlü kalp cerrahı oğlu Prof. Dr. Mehmet Öz'ün kitaplarını okumadığını anlatan ünlü cerrah, "Mehmet'in seks önerilerine de katılmıyorum" diyor: Mehmet daha 80'ine gelmedi, bunları bilmez!..
Ünlü cerrah Prof. Dr. Mustafa Öz, Bilim Üniversitesi Genel Cerrahi Bilimler Başkanı. Geçen hafta kendisine ulaşmakta zorlandım çünkü beş saat süren bir ameliyattaydı; en zorlu ameliyatlardan biri olarak bilinen yemek borusu operasyonundaydı. Yaşıtı meslektaşları çoktan ameliyathaneden elini ayağını çekmişken; o, gününün büyük bölümünü hâlâ hastanede hastalarının başında, elinde neşterle geçiriyor. Öz, Amerika'nın en ünlü hastanelerinde 45 yıl boyunca çalışmakla kalmadı, cerrah olarak dünya tıbbına imzasını attı. Bugün Amerika'ya giden Türk cerrahların yolunu açan isimlerin başında geliyor. Oğluna da bu yolu o açtı. Yani dünyaca ünlü kalp cerrahı Prof. Dr. Mehmet Öz'e... Röportajda okuyacağınız üzere bugüne kadar planladığı her şeyi yapan Öz, şimdi 100 yaşına kadar yaşamayı hedefliyor ve bunun formüllerini veriyor...
* 80 nasıl bir yaş?
Bu yaşı şans eseri buldum. Kendimi 125'e ayarlayabilirim ama 100'ü şimdilik kabul ediyorum! Çünkü yaptığım bazı hatalar ve eksik yaşam tarzları yüzünden bana öyle geliyor ki 25 yıl kaybedeceğim. Doğum yerinden itibaren hayatıma bakarsanız; bozkır gibi bir yerden neredeyse ot biter gibi nerelerden geçip bu hale geldim. Kaybettiğim 25 yıl, çocukluk dönemimde çok da iyi beslenmemekten ve zor şartlarda büyümektendir.
* Siz bir doktor olarak çocukluk dönemindeki gelişimin insanın sonraki yaşlarını şekillendirdiğine inanıyor musunuz?
Mutlaka! Çocukluk dönemimde hastalıklara karşı çok başarılı bir savaş verilemedi. Kalbim o dönemden hasar almış olabilir. Bunun sonuçlarını daha sonra görebilirim. Çok fakir bir ailenin 11 çocuğunun, hayatta kalabilen 6 tanesinden biriyim. Ben toprak damlı bir evde bir tastan yemek yiyerek büyüdüm. Üniversiteye gelinceye kadar kravat, palto görmedim. Beni hep hükümet okuttu. Tıbba gitmeye daha o dönemde karar vermiştim. Azim ve ısrarla istikameti tutturmak için hedefi iyi çizmek lazım. Bugün de istikamet olarak 100 yaşını seçtim.
GENLERİNİZE GÜVENMEYİN!
* Sizce uzun yaşamanın sırrı genlerde gizli olabilir mi?
Babam 78 yaşında, annem 88 yaşında öldü. Genetik yönden yaşlı sayılabilirim ama 45 yaşında hayatını kaybeden bir ablam da oldu. O nedenle genetiğe güvenmek çok da doğru değil.
* Bu yaşta cerrahlık nasıl?
Amerika'daki cerrah arkadaşlarım benim için 'Yaşı: 80, görünüşü: 60, hissiyatı: 50, performansı 40' diye yazı yazmış. Bu tespitler doğrudur...
* Oğlunuz Mehmet Öz herkesin göbeğini mezura ile ölçtü... Sizinkini de ölçtü mü?
Ölçtü ve 35 santim fazlalığım çıktı. Kilo vermem lazım biliyorum. 35 santim fazlalığım olabilir ama bizim evde doğru beslenilir. Evimizde yıllardan beri tereyağı yok, kırmızı et yok. Yumurtayı haftada bir yerim. Yediklerimiz; çalı fasulyesi, kereviz, enginar, kabak dolması ve meyvedir. Daima masamda roka ve maydanoz vardır. Ben sadece evde olsam, kilom iyi olurdu ancak genellikle haftanın beş günü dışarıdayız. O yüzden diyet kaçıyor. Mehmet henüz lisedeyken tavsiye etmişti, tavsiyesine uyup eşimle her gün yürüyüşe başladık. 40 yıldır da alışkanlık oldu, haftada en az 4 gün, 6 kilometre yürürüz. Cumartesi-pazar 10 kilometre yürürüz
*--- Evin danası öküz olmaz--*
----Burun sürtülürse yetişir adam---