Create Your Own Countdown

Google

   
  *** İYİLİK İÇİN KOŞANLARIN YERİ***
  Atatürkün Son Günleri
 






Atatürk’ün denizdeki son yolculuğu



Kalem memuru Atatürk’ün son günlerini anlattı..
Atatürk'ü siroz ateşi sarınca devreye iskelede demirli Savarona giriyor.
Teşhis konuyor. Atatürk’ü siroz ateşi sarınca devreye 56 gün kalacağı iskelede demirli Savarona giriyor. Odasının etrafına 30 santimetre yüksekliğinde çinkolar içine buz kalıpları konuyor. Bir ara doktorların tüm itirazlarına rağmen dondurma yiyor. İyice bunaldığı bir an Said Kaptan’a emrediyor. Tekirdağ’ın ışıklarını görene kadar gidiyorlar. Bu Atatürk’ün denizdeki son yolculuğu oluyor. Ali Rıza Erdim, Atatürk’ün hastalık dönemini anlatıyor...
Atatürk’ün hastalık döneminin başlamasıyla ilgili olaylar...
- 1938’de Termal Otel inşa halindeydi. Bir gün “Termal emrinize amade” diye bir haber aldık. İzmit’e, Derince’ye, Ertuğrul ile iskeleye ve Termal’e ulaştık. Otel tamamen bitmemiş fakat her şey tertemiz, hazırlanmıştı. Başvekil Bayar da yanımızdaydı. Doktorlar Nihat Reşat Belger, Neşet Ömer İrdelp, Atatürk’ün Termal’deki hususi köşküne gidiyorlar. Orada Paşa’ya bakıyorlar, siroz olduğunu anlıyorlar. O gece Termal’de güzel bir sofra kuruldu, yenildi, içildi. Ankara radyosundan şarkılar dinlendi. Bursa Valisi Şefik Bey, Atatürk’ün geldiğini haber almış, Bursa’ya davet ediyor. Bursa’da iki gün kaldık. Benim Atatürk’ün siroz olduğundan haberim yok. Bursa belediyesi salonunda balo verildi. Ben, Atatürk’ün arkasındayım. Garsonlar, rakı, leblebi getirdiler. Tuzsuz sarı leblebiyi çok severdi. Cebinden mendili aldı. Sofrada mendille burnunu siliyor cebine koyuyor, hemen sofracı mendili alıyor temiz mendil veriyordu. Sonra, anlattılar. Siroz’un en belirgin özelliğiymiş burundan kan gelmesi. Üçüncü gün Dolmabahçe Sarayı’na gittik, orada zatürree geçirmiş galiba. Karnı şişmiş, su falan alındı. Viyana’dan Hitler’in müsaadesiyle iki doktor getirtildi. Fransa’dan gelen Mösyö Fissenger “Benim kliniğime gelirse ben onu Türkiye’ye sağlam gönderirim” demiş. Gönderilmedi.
Gönderilmedi mi, gitmek mi istemedi?
- Gönderilmedi, herhalde hükümet izin vermedi. O zaman uçağa binmek istediği halde izin verilmezdi. İsmet İnönü askeri uçakla gitti geldi. O da binmek istemiş izin verilmemiş. Viyanalı doktorlar yata gittiler, Atatürk Dolmabahçe Sarayı’nın önünde yatta yatıyor.
Emrediyorum, bana dondurma getirin
Niye yatta yatıyor?
- Belki serinlerim diye. Doktorlar 4-5 saat kaldılar. Neşet Ömer Bey, Akil Muhtar (Özden) Bey, Dr. Mehmet (Kamil) Bey İstanbul’un bütün meşhur doktorları orada. Ecnebi doktorlar, muayene sonunda “Bizim yapacağımız bir şey yok, siz çok iyi bakıyorsunuz. Fakat şefimizi altı aydan fazla yaşatamazsınız” demişler. Hemen Avrupa’ya döndüler. Bizim doktorlar onları Sirkeci’den yolcu etmeye gitmişler. Onlara, “Sakın bir şey vermeyin” diye tembih edilmiş. Atatürk, Neşet Ömer Bey’e soruyor, şu yok, bu yok. “Bana dondurma getir” diyor. “Efendim emir verdiler getirmeyeyim” diyor. “Ben emir veriyorum getir” diyor. Onlar da bardakla getiriyorlar. Sonra Neşet Ömer Bey soruyor, “Nasıl Paşam?” diyor. “Sorma halimizi, perişan olduk, tırnağımızdan girdi saçımızdan çıktı” diyor. Neşet Ömer Bey üzülüyor, dizine vuruyor. Siyahlığı günlerce geçmemiş, çok üzülmüş.
6 ay yaşayacağı söylendiyse moralinde ne gibi bir değişme oldu?
- Nasıl söylediler bilmem ama, “Ben bunu da yeneceğim” demiş, demek ki hasta olduğunu biliyordu.
Atatürk’ün yüksek ateşini itfaiye bile söndüremiyor
Yatta kimler vardı?
-Savarona’da ben nöbetçiyim, bazen Haldun Derin olurdu...Zihni Derin’in (çay sanayiinin kurucusu) oğlu. Hasan Rıza Soyak’ın oğlunun Arnavutköy Koleji’nden arkadaşıydı. Onun kanalıyla Riyaseti Cumhur kalemine alındı (1933). Burada iki sene kaldı, sonra Kalem vasıtasıyla Avrupa’ya gönderildi, maaşı da yollanıyordu. Fransa’da da kaldı. Haldun Derin geliyor, ben gidiyorum. Gece yattım. Baktım gemi harekete hazırlanıyor, giyindim. Savarona’yı gördünüz mü? O muazzam bir gemiydi. Her şey elektrikli. Doğru yukarı çıktım “Said Kaptan hayrola, ne oluyoruz” dedim.
savarona.jpg
Said kaptan kim, soyadı yok mu?
-Atatürk’ün bir sözü vardı. Karada Sadullah (Albay, Seyrisefain Umum Müdürü), denizde Said Kaptan olduktan sonra ben daima yaşarım” derdi. “Atatürk bunalmış” dedi. Atatürk’ün odasında vantilatör çalışıyordu, ama kâfi gelmediği için odanın etrafına 30 santimetre yüksekliğinde çinkolar içine buz konuyordu. Onunla soğutulmaya çalışılıyordu.
Odanın içi yanıyor yani!
-Said Kaptan’a, “Burası çok sıcak, acaba seyredersek faydası olur mu?” demiş. O da “Olur tabii, Paşam” demiş. “İyi öyleyse, Boğaz’a kadar gidelim” demiş. Marmara’ya doğru 3-4 saat gittik. Tekirdağ’ın ışıkları görünüyordu. Sonra geri döndük. Dolmabahçe’ye demir attık. Sofracı Kamil, Atatürk’ü kucağına aldı, motora (Acar motoru), oradan asansörle yukarı çıkardı. Pehlivan gibi oğlandı.
Hani yabancı casuslarla güreştirdiği oğlan mı?
- Evet o. Rahmetli güreşi çok severdi. Sofracı çocuk onu kucağına almadan önce, yatta çalışan mühendisler vardı, görmesinler diye onları bir yere, kamaraya kapattılar.
En son ne zaman içki içti Atatürk?
- Termal’de teşhis konduktan sonra, son olarak baloda içti. Ölmeden 5-6 ay önce içkiyi bırakmıştı. Atatürk Dolmabahçe’de yatarken, itfaiyeler, denizden su alır duvarlara püskürtürlerdi. Soğuk olsun diye.
Çok zayıflamış mıydı?
- 30 kilo vermişti.
Boylu poslu muydu?
- Boyluydu, güzel adamdı. Erkek güzeli diye ona derlerdi.
Onu en son ne zaman gördünüz?
- Dolmabahçe’deyiz, yedek subaylar, özellikle öğretmenler maaşları verilmediği için Gülhane Parkı’nda toplanmışlardı. Polisler bir ayaklanma falan zannetmişler. Saraya aksettirilmiş mesele. Subaylar saraya yürüyeceklermiş. Ben de o gün nöbetçiyim. Bu askeri toplantılardan, yürüyüşlerden Atatürk kuşkulanmış. Orduya, “Bana bağlılığınızı bildirin” diye tamim göndermiş. Her taraftan bağlılıklarını bildiren yazılar geliyor. Yazılar o kadar çok ki, yoruldum, bıktım.... Saat; 2.00-3.00. Paşa karşıma oturdu. “Erzurum’dan var mı?” diyordu. Erzurum’da Salih Omurtak kumandan. “Var Paşam” dedim. Sayıları okumaya başladım. 22-23... Ben yazı okuyorum diye rakamları okuyorum. “Bu çocuk yorgun yatırın bunu” demiş. Sonra, Atatürk’ün emriyle maaşlar verildi.
 
ataturk_11.jpg

Karnı şişmişti fotoğrafçıya izin vermedi

“Hastalığı sırasında Hatay meselesiyle meşguldü. İstanbul’a gittik, hükümete oradaki Fransızlarla görüşülmesi için talimat verdi. Müspet cevap gelmeyince Adana’ya gitmeye karar vermiş. Ülkü küçük, ona “Siz Ankara’ya, ben harbe” demiş. Onlar, Ankara’ya, biz de Eskişehir’den Adana’ya gideceğiz. İstanbul’a gelmeden önce Fevzi Çakmak’a “Sizinle konuştuğumuz esaslar üzerinde harekete geçin” demiş. O da şu: Trakya’daki savaş araçları Adana’ya gönderilecekti. Kesin emir verdiği halde, bunu önlemek amacıyla biz Eskişehir’deyken Tevfik Rüştü, Şükrü Kaya, İsmet Bey Atatürk’ü karşıladı. Onlar bir vagonda görüştüler. Adana’dan vazgeçildi. Biz Mersin’e gittik. Fakat, Adana’da fıkra kumandanı Şükrü Kanatlı bir resmi geçit hazırlamış. Atatürk onu seyretti. O zaman Karnı şişti. Bir fotoğrafçı resmini çekmek istemişti trende, izin vermemişti. (Hürriyet)











Ata’nın kızı Atatürk müzesi açmak istiyor

Ülkü Adatepe Atatürk müzesi için destek beklediğini dile getirdi

Atatürk'ün manevi kızı Ülkü Adatepe iş adamları ve vakıflardan destek beklediğini ifade etti.

Mustafa Kemal Atatürk’ün manevi kızı Ülkü Adatepe, Atatürk’ün kişisel eşyaları, ve kendi hediyeleri ile fotoğraflarından oluşan eserleri müze haline getirerek sergilemek istediğini söyledi. Ancak bu müze için uygun bir yer bulamamaktan yakınan Adatepe, bu konuda özellikle iş adamları ve vakıflardan destek istedi.

İLGİSİZLİKTEN YAKINDI
Atatürk’ü Anma Haftası nedeniyle Çağdaş Eğitim Vakfı’nın (ÇEV) katkısıyla düzenlenen Atatürk Sergisi'nde konuşan Ata’nın kızı, Türkiye’de Atatürk’ün kişisel eşyalarından oluşan bir müzenin eksikliğinin hissedildiğini söyledi. Son olarak Florya Atatürk Deniz Köşkü ve Harbiye Askeri Müzesi’ne Atatürk’ün kişisel eşyalarını verdiğini söyleyen Adatepe, İstinye Park’ta düzenlenen serginin memnuniyet verici olduğunu ifade ederken, vatandaşların ilgisinden yakındı. Adatepe’nin bugüne kadar koruduğu Atatürk’ün kişisel eşyalarının da yer aldığı sergiye katkıda bulunan Sudeh Pevlevi de, böyle bir projede yer almanın kendisini çok mutlu ettiğini söyledi.

ÇEV DESTEK VERECEK

Adatepe’nin müze açma fikrine olumlu baktıklarını açıklayan ÇEV Yönetim Kurulu’nda yer alan Berrin Yolverir, vakıf olarak ellerinden geleni yapacaklarını belirtti. Yolverir, Dünyanın en geniş Atatürk fotoğrafları koleksiyonlarından birine sahip olan Hanri Benanzaus’un seçme fotoğraflarında oluşan sergiden elde edilen gelirin, ihtiyaç sahibi öğrencilerin burs taleplerini karşılamak amacıyla değerlendireceklerini sözlerine ekledi.

İstinye Park'taki sergi 10 Kasım’a kadar devam edecek.




 

 
 
  *** SİZİ KUTLUYORUZ *** BUGÜN 2056856 ziyaretçi (4528820 klik) MİSAFİRİMİZ OLDUNUZ ***  
 
haberler haberler


Google Arama
Sitemde Arama
Yaşam ve İnsanlar

İstanbul Servisleri Neden Pahalı ? burakesc
Namaz Kılan Minik ile burakesc
GİMDES Helal Gıda Ramazan Buluşması burakesc
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol