Otistik çocuklar genel olarak 1/300 oranında görülmekle birlikte, belirtileri ve hastalığın gidişatı açısından her zaman için önemli bir çocukluk çağı hastalığıdır.
Beyindeki bir gelişim bozukluğuna bağlı olarak ortaya çıkan otizm, genelde bir ila iki yaş arasındaki ilk çocukluk döneminde kendini belli ediyor. Çocukla yüz yüze gelmek neredeyse imkânsız. Kendisine dokunulmaktan bile rahatsız olan otistik çocuk, hiç ara vermeden hep aynı oyuncakla oynamaya devam edebilir. Neredeyse hiç gülmez ve hiçbir olaya sevinmez. Diğer çocuklar konuşmaya başladıklarında, o ya hiç konuşmaz ya da anlaşılmaz sesler çıkarır sadece. Yuvada ya da okulda diğer çocuklarla ilişki kuramaz ya da kurmak istemez.
Çocukların normal gelişim süreci içerisinde toplumsal etkileşimi, iletişimi ve sosyal becerileri gelişme gösterir. Çocuklar her yaş seviyesinde kendilerine göre belli bir ölçüde bireysel ve sosyal olarak, iletişim ve etkileşim gösterirler. İletişim ve etkileşim sosyal hayatın ve bireyin çevre ile uyumunda gereklidir. Aynı zamanda çocuğun normal zekâ ve psikomotor gelişimi içinde gerekli ve önemli bir unsurdur.
Otizmde çocukta iletişim ve etkileşim eksikliği ve tekrar eden davranışlar ile beraber çok sınırlanmış bir ilgi alanı görülür. Doğumdan sonra çocukta görülen göz takibi, göz kontağı, gülümseme, etraftaki insanların farkında olma iletişimin ve etkileşimin göstergesidir. Bu özellikler her yaş seviyesine göre faklılık gösterir. Konuşmanın gelişmesi, göz kontağı, duygu alışverişi, etrafa karşı ilgi, özellikle insanlara ve kendi yaşıtlarına karşı olan sosyal ve duygusal ilgi çocuğun aile ve toplum içerisinde sağlıklı bir şekilde gelişmesi için gereklidir.
Otizmde belli bir şekliyle içe çekilme, sınırlı davranışlar ve ilgiler içerisinde kalma söz konusudur. Çocuğun kendi kendini belli bir alana sınırlaması, kendi dünyasını kurması ve bu dünyanın ritüelleri(tekrarlayıcı törensel davranışları) ve kendine has davranışları ile hayatına devam etmek istemesi söz konusudur. İçe çekilme ile beraber insanlara olan ilgi azalmakta sosyal alanda gerekli olan iletişim ve etkileşim becerileri geri kalmakta, birey otistik çerçevede nesnelerin dünyasına kendisini hapsetmektedir. Bu durum onun normal gelişimini bozmaktadır.
Otistik bireyin kendine has belli özellikleri vardır. Bu belirtiler genelde ilk 30 ayda kendini gösterir. Belli bir süre ilk 30 ayda hiçbir şikâyet olmayabilir veya çok az belirti olabilir. Az çok normal bir gelişme döneminden sonra sorunlar başlayabilir. Otistik bir çocukta olan belirtiler arasında, yaşına uygun konuşmanın gelişmemesi, tekrar eden hareketler, insanlara karşı ilgisizlik, göz kontağı kurmama, nesnelere karşı aşırı ilgi, dönen cisimlere ilgi, kendine özgü törensel davranışlar, eskiye karşı sıkı sıkıya bağlılık ile beraber yeniliğe karşı direnç, kendi etrafında dönme, sallanma, saatlerce belli bir hareketi tekrar edebilme, beslenme konusunda düzensizlik, ağrıya karşı dayanıklılık, etraftaki duygusal değişime ilgisizlik, yaşıtlarına karşı ilgisizlik, ayak parmak ucunda yürüme, yandan bakış, taklit gerektiren oyunları oynamama, TV ve müziğe aşırı ilgi vb. belirtileri sayabiliriz. Otistik çocukta bunların hepsi olmayabilir ama yukarıdaki özelliklerin bir kısmı ile birlikte çocuğun gelişiminin normalden sapması dikkat çeker.(Özbey,2005)
Otistik Beyindeki Farklılıklar:
Alın lopları çok daha büyük. Ak madde oranı daha fazla. Aşırı büyüme ikinci yaşta başlıyor ve iltihaplanma belirtileri göstermekte.
Corpus callosum olarak adlandırılan ve iki beyin yarısını birbirine bağlayan beyin birleşiği gelişmemiş. Sol (Mantık, yapılar) ve sağ (sezgiler) beyin yarısı arasındaki karşılıklı etki otistiklerde çok zor işlemekte.
Özellikle tehlikeli olayları algılayan beyin bademciği (Amigdala), bir olasılıkla otistiklerin korku dolu yaşamlarına bir tepki gereğinden fazla büyümüş.
Küçük beyin de tıpkı alın lopları gibi çok fazla ak madde barındırmakta. Küçük beyin normalde hareketlerin planlanmasından ve yerine getirilmesinden sorumludur. Otistiklerin küçük beyinlerinde de bozukluklar vardır.
Otistik bozukluğun tedavisi gerekli eğitim ile gelişmemiş sosyal becerilerin kazandırılmasına ve eksik kalmış iletişim becerilerinin takviyesine yöneliktir. Eğer eşlik eden semptomlar varsa ona yönelik ilaç tedavisi yapılabilir. Otistik bozuklukta hiperaktivite, kendine zarar verici davranışlar, hırçınlık, eğitime uyumsuzluk, zekâ sorunları gibi ek belirtiler olursa bunlara yönelik tedavi yaklaşımları uygulanmalıdır.
Temel tedavi özellikle anne baba tarafından ısrarla eğitimin devam ettirilmesi ile birlikte çocukların bireysel eğitim, konuşma eğitimi, grup terapisi, ince motor beceri yönünde eğitim almasıdır. Ülkemizde eğitim konusunda çok ileri düzeyde eğitim kurumları bulunmamakta bu çocuklar okul çağına geldiklerinde eğitim ile ilgili bazı sorunlar ile karşılaşmaktadırlar. Tedavide temel unsur eğitimin sürekliliğidir. Çocukların eğitime başlama yaşı önemlidir. Ne kadar erken müdahale edilirse o kadar iyi olmaktadır. Otistik belirtileri olan çocukların mümkün olan en kısa zamanda tedavi ekibi ile irtibat kurması ve tanı kesinleştikten sonra gerekli tedavi planının hemen işlemeye başlaması gerekir.
Otistik Çocukların Eğitimi
Otistik çocukların tedavisinde birincil yaklaşım özel eğitimdir. Engelli bireylerin eğitimlerini sağlamak üzere özel eğitim almış personel, geliştirilmiş eğitim programları, yöntem ve araç gereçlerle uygun ortamlarda sürdürülen eğitime “özel eğitim” denir. Özel eğitime ne kadar erken yaşta başlanırsa olumlu sonuç elde etme olasılığı o kadar yükselir.
Eğitimde kazandırılması amaçlanan; öğrenmeye hazırlık becerileri, özbakım becerileri, dil ve konuşma becerileri, sosyal beceriler, davranış sorunlarının azaltılması ve ailelerin eğitimidir.
Öğrenmeye hazırlık becerilerini kazandırma kapsamında; uygun oturmanın, basit yönergelere uymasının öğretilmesi ve otistik çocuklar için en önemlisi göz göze gelmenin (göz teması) öğretilmesi yer alır. Göz göze gelmenin öğretilmesinde aileler için yardımcı olacak bazı ipuçları şunlardır:
Çocuğunuz size bakmadan bir şey isterse gözünüze bakmasını sağlamadan kesinlikle vermeyin.
Çocuğunuzun sevdiği bir oyuncağı kendi gözünüze yakın tutarak size bakmasını teşvik edin.
Sıkınca ses çıkaran plastik oyuncakları yüzünüze yakın tutarak ses çıkartın.
Adını söyleyerek kucakta hoplatma yaptırın.
Eğer hayatınızdaki bu gelişmeyi açıkladığınız zaman bazı kişilerin size olan tutumlarının olumsuz yönde değişebileceğini düşünüp çekiniyorsanız, unutmayın ki, bu kişiler zaten hiç bir zaman sizin gerçek dostunuz değillerdir. Dolayısı ile ortada kaybedeceğiniz bir şey yoktur.
Çocuğunuzu Toplumdan Soyutlamayın:
Toplum bireylerden oluşur. Bu bireyler özürlü de olabilirler, normal de. Dolayısı ile sizin çocuğunuz bu toplumun bir ferdidir. Çocuğunuzu toplumdan uzak tutmayın. Onunla tıpkı diğer anne babalar gibi, parka gidin, oynayın, otobüse binin, dışarıda yemek yiyin.
Çocuğunuza Hem Özel Hem De Normal Davranın:
Otistik bir çocuğun dünyayı algılama şekli, diğer çocuklardan farklı olduğu için şüphesiz sizden özel bir yaklaşım beklerler. Ancak bu arada göz ardı etmemeniz gereken şey, çocuğunuza normal davranışlarınızı da göstermeyi ihmal etmemenizdir. Çocuğunuz otistik olsa da ona aferin deyip başını okşadığınızda ya da hayır deyip kızdığınızda, sizin tepkilerinizi algılayabilir. O konuşmasa da siz onunla konuşun, o oynamasa da siz onunla oynamaya çalışın. Kısaca ona normal davranın... O normalin ne olduğunu ancak böyle öğrenebilir.
Vakit Kaybetmeyin:
Otistik bir çocuğa, ne kadar erken yaşta teşhis koyulur ve dolayısı ile ihtiyaçları olan özel eğitimi ne kadar çabuk almaya başlarlarsa, yaşam becerilerine kavuşma şansları o kadar fazlalaşır. Bu nedenle, hemen bugün harekete geçmeniz gerekiyor. Otizmi tanımadan, çocuğunuzu tanıyamazsınız. Otizmin ne olduğunu, otistik bir çocuğun özelliklerini öğrenin.
|