Çilek, böğürtlen, kakao, buğday, elma. kapısının önünden geçerken bu kokularla beni cezbedip içeri davet eden bir dükkândayım. Saydıklarıma bakınca söz konusu yerin bir market ya da manav olduğunu düşünebilirsiniz. Ama burası “taze” ürünler satan bir çeşit kozmetik mağazası. Ve ben de burnu el verdiğince kokulara gömülmüş potansiyel bir müşteriyim o dakika. Elimdeki muhteşem kakao kokusunu haiz nesnenin ne olduğunu anlamaya çalışırken hevesli tezgâhtar yanıma gelip konuşmaya başlıyor: “Masaj kremi bu. Kokusu çok güzel değil mi?” Ve sesindeki muzip çınlamayı fısıltıya dönüştürüp devam ediyor: “Yenebiliyor. Üstelik tadı da çok güzel.” Cilt bakım gurusu “Inside Out Beauty” (İçten Dışa Güzellik) kitabının yazarı Daniele de Winter, geçen hafta firmasının tanıtımı için İstanbul’daydı. Newsweek Türkiye’ye konuşan de Winter, dış güzelliği yansıtabilmek için önce iç güzelliğin korunması gerektiğine inanıyor, hatta bunu hayat felsefesi haline getirmiş. Ve gerçek güzellik için önce vücuda lazım olan protein, aminoasit ve enzimlerin temin edilmesi gerektiğini söylüyor. Peki bunları nereden temin edebiliriz? Kitabında yer verdiği gibi çilek, avokado, fındık, elma, domates gibi besinlerden mi yoksa bu meyve ve sebzeler kullanılarak üretilen kremlerden mi? İşte kafalar bu noktada karışıyor. Bu besinler, onları yediğimiz zaman mı asıl amaca hizmet etmiş olacaklar, yoksa krem olarak sürdüğümüzde mi?
Dermatolog Dr. Howard Murad, “besin içerikli ürünlerin ciltte yalnızca yüzde 20 oranında etkili olabileceğini, geri kalan yüzde 80′lik kısım hücreler, bağ dokuları ve damarlardan oluştuğu için bu bölgenin ancak besinlerin yenmesiyle takviye edilebileceğini” söylüyor. Kaliforniya Üniversitesi’nde çalışmalarını sürdüren Murad aynı zamanda bir eczacı. Bugünlerde moda olan “doğal ürün” fanatikliğini aşırı buluyor, marketten aldığımız elmanın bile bahçeden rafa gelene kadar geçen süreç boyunca dalından kopartıldığı zamanki besin değerinden çok şey kaybettiğini anlatıyor. Doğal ve kimyasal katkısız ürünlere ilgi de, metropollerde yaşayan insanların doğaya dönme isteğinin yansıması olabilir. Bu yüzden normal bir nemlendirici almak yerine mis gibi böğürtlen kokulu bir krem almak, çoğu kez daha doğal gözükebiliyor. De Winter kitabında bu arayışı “içimizdeki mağara kadını” olarak betimliyor. İnsanlık var olduğundan beri vücudun aynı arayış içinde olduğunu anlatan de Winter “Metabolizmamız sebze meyve yemeye programlanmış, fast food değil” diyor. “Üstelik gerçek bir mağara insanının protein almak için ağacın dalına uzanması yeterliydi. Bugünlerdeyse buna ulaşmak için epey çaba göstermek zorundayız.”
2007 yılında “Organic Monitor” araştırma ve danışmanlık şirketinin “The Euro-pean Market for Natural Cosmetics” raporunda; eskiden insanların sadece özel şikâyetlerinden dolayı dermatolojik (cilt sağlığı ve hastalıklarıyla ilgili) ürünlere başvurdukları belirtiliyor. Oysa günümüzde sadece “doğal” etiketi bile bu tür ürünlerin satışını arttırmaya yeterli. Hatta piyasadaki bu büyümenin beklendiği şekilde sürmesi halinde dünya çapında satış gelirlerinin 2010 yılında 10 milyar doları aşması öngörülüyor. Bu veriler ışığında konuştuğumuz uzmanlar “doğal” etiketinin, dermatolojik ürünlerin markette yerini koruması için planlanmış bir pazarlama stratejisi olduğunu düşünüyor. Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Bölümü’nden Doç. Dr. Deniz Yücelten, bu tarz ürünleri “kozmetik tuzak” olarak tanımlıyor. Ona göre beslenmeyle, yani oral yolla alınan vitaminler sadece cilt için değil birçok açıdan faydalı. Konunun bir hayli tartışmalı olduğunu düşünse de besin içerikli ürünlerin cilde katkısının çok az olduğu görüşünde.
Amerikan Dermatoloji Enstitüsü’nden Carolyn Jacob’a göre beslenilen ya da cilde uygulanan besinlerde asıl önemli olan, bunların içeriğindeki antioksidanlar (cilde zarar veren serbest radikalleri etkisiz hale getiren, sigara ya da güneşin cilde zarar vermesini önleyen moleküller). “Elma, dutgiller (yaban mersini, böğürtlen, dut), soğan, sarımsak, kereviz gibi besinler antioksidan içerirler ve bu nedenle tüm vücut ve cildiniz için yararlıdır” diyor Jacob. Cilde uyguladığımız ürünlerde ayrıca vitaminlerin de önem kazandığını söyleyen Jacob “sürelim mi, yiyelim mi” tartışmasını doğru bulmadığını, bu konuda yeterince araştırma olmadığını ifade ediyor. Türkiye’deki dermatologlara da eğitim veren Miami Üniversitesi Kozmetik Tıp ve Araştırma Enstitüsü Başkanı Leslie Baumann ise yaşlanmanın önüne geçen antioksidanların elma ve yaban mersini gibi meyvelerde bulunduğunu söylüyor. Baumann, bu meyveleri yemenin, antioksidan kremlere tercih edilebileceği kanısında. Ama Baumann: “Bana sorarsanız ikisi de derim” diyor.
Ama konuya Baumann gibi bakmayanlar da var. Dünyaca ünlü hastaneler zinciri Mount Sinai Medikal Center’ın Dermatoloji ve Plastik Cerrahi Bölüm Şefi Ellen Marmur, cilt için meyve ve sebzenin krem sürmekten çok daha iyi bir yol olduğunu ifade ediyor: “İyi besin bağışıklık sisteminizi onarır ve cildinizi korur. Meyve ve sebzelerin özlerinden oluşan kremler de cildinizi güzelleştirebilir ama sonuçları çoğu zaman belirsizdir.” Kremlerdeki aktif malzemelerin güvenilmez ve kullanışsız olabileceğine dikkat çeken Marmur, yine de bu konuda güçlü bilimsel veriler olmadığını söylüyor. Üstelik Marmur’a göre bilimsel araştırmalarla desteklenmediği sürece bu kremler tıbbi özelliklerin ötesinde yalnızca birer lüks tüketim.
Dr. Murad’ın cilt için gerekli olan vitamin ve mineral bileşenler gibi güçlü etken maddeler açısından nar, üzüm, elma, soya ve keten tohumu gibi besinlerin zengin olduğu uyarısını not edin. Murad’a göre besinlerden alınan özler antioksidan korumadan cilt bariyerini güçlendirmeye ve ciltteki ölü hücreleri uzaklaştırmaya (hatta kolajen üretimini arttırmaya) kadar geniş bir yelpazede birçok farklı avantaj sağlıyor. Murad, “problem cildin belirli bir bölgesinde yoğunlaşıyorsa, besinleri buraya dışarıdan uygulamanın da tedaviyi kolaylaştıracağını” belirtiyor. Üstelik ona göre bazı bakım ürünleri cilde sürüldüğünde problem yaratmasa da, gıda takviyesi olarak tüketildiğinde sindirim problemlerine neden olabiliyor.
Seçilecek ürünler konusunda da uyanık olmak gerek. Dermatolog Erkan Koyuncu’ya göre kremlerle tüketilen besinler arasında etki açısından bir kıyaslama yapmak pek doğru değil. Koyuncu bu tarz ürünlerin tanıtımı yapılırken “bir kamyon domates yerseniz ancak etkisi olur” gibi ifadeler kullanılmasından yakınıyor ve şu örneği veriyor: “Bazı ürünleri, üzüm çekirdeğinin faydasını anlatarak pazarlıyorlar, ama üründe gerçek üzüm çekirdeğini değil de içindeki molekülü kullanıyorlar.” Tabii, besin yoluyla tüketilemeyecek antioksidanlar da var. Koyuncu en yüksek antioksidanlardan birisinin çam ağacı kabuğu olduğunu söylüyor. Evet, yemesi gerçekten zor olabilir. Koyuncu “En basit formüllü cilt nemlendiricileri en iyisi” diyor “doğal meyveyi mevsiminde tüketmek de en doğrusu.”
Güzel kokulu, doğal, taze ya da organik ürünlerin büyüsü herşeye rağmen uzun bir süre daha kadınları cezbedecek gibi. Zira piyasa araştırma şirketi Organic Monitor’e göre sadece Türkiye’de cilt bakım ürünleri pazarı 2006′ya oranla yüzde 11.5′lik bir artışla 2011 itibarıyla 877 milyon dolara ulaşacak. Tabii, bu ürünlerin çoğu çikolata kokulu, çilek aromalı, elma ekstreli krem ve nemlendirici gibi bakım malzemelerinden oluşacak.
Burcu Arman
Şifa kaynağı böğürtlen
HÜCRE YAPIMI
Folik asit özellikle hamile bayanların en önemli ihtiyaçlarından biridir. Böğürtlen hücre yapımında önemli rol oynayan folik asit için de önemli bir kaynak görevi görüyor.
Şifa kaynağı böğürtlen
Arens'e göre C vitamini kan basıncını düşürmeye yardımcı, kardiyovasküler rahatsızlıklara karşı ve bağışıklık sistemi için yaşamsal önem taşıyor. C vitamini ayrıca vücudun demir emilimini de sağlıyor. Demir almak kadar vücudun bunu emmesi de önemli.
Şifa kaynağı böğürtlen
Şifa kaynağı böğürtlen
İYİLEŞTİRME
Böğürtlenler ciltteki ufak tefek yaraları iyileştirebiliyor ve gözenekleri sıkılaştırarak tonik görevi görebiliyor. Eskiden böğürtlenler koca karı ilacı olarak kullanılır ve püre haline getirilerek yaralara sürülürdü.
Şifa kaynağı böğürtlen
KANSER DÜŞMANI
Yine diyetisyen Ursula Arens böğürtlenlerin antosiyonin adı verilen ve antioksidan içeren bir grup bitki pigmenti içerdiğini söylüyor.
Bazı antosiyoninler tümör hücrelerinin büyümesini engelliyor. Ayrıca böğürtlenler
Şifa kaynağı böğürtlen
BAĞIŞIKLIĞI GÜÇLENDİRİYOR
Böğürtlen tam bir C Vitamini deposudur. Diyetisyen Ursula Arens C vitamininin vücutta önemli birçok fonksiyonu olduğunu söylüyor.
Bir avuç dolusu böğürtlen günlük alınması gereken manganez miktarının yarısını karşılıyor. Mükemmel bir mineral olan manganez kemiklerin güçlenmesi için hayati önem taşıyor.