1989 senesinde Lancet isimli tıp dergiside yayımlanan yazıda anlatılan ilgi çekici olay özetle şöyle: "Bir köpek, sahibinin bacağındaki 'ben'i sürekli olarak ve bazen pantolonunun üzerinden bile kokluyor, hatta zaman zaman onu ısırmak istiyor.
Kadın, köpeğinin bu ısrarları karşısında kendisine hiçbir sıkıntı vermeyen ve önemsemediği bu ben için doktora gitmeye karar veriyor.
Bacaktaki benden yapılan incelemelerde bunun "malin melanom" yani kanser olduğu anlaşılıyor ve ben ameliyatla çıkarılıyor. Kadın, o günden beri hayatta ve sağlıklıdır.
Köpeği sayesinde belki de çok kısa bir zamanda ölümüne sebep olabilecek bir kanserden kurtulmuştur. Bu olayın bir başka ilginç tarafı da köpeğin ameliyattan sonra artık sahibinin bacağıyla ilgilenmemesidir."
Bu olay bilim adamlarına köpeklerin olağanüstü koku alma kabiliyetlerinden kanser, tüberküloz, astım veya başka hastalıkların teşhisinde yararlanmaları için ilham veriyor.
Köpekler, kanserin kokusunu alıyor
İlk olarak bir grup İngiliz bilim adamı mesane kanseri teşhisinde köpeklerin koku alma duygularının işe yarayıp yaramayacağını araştırmaya karar veriyor. Bu amaçla 6 köpek 7 ay süreyle idrar koklatılarak özel bir eğitime tabi tutuluyor ve bunlara kanserli bir hastanın idrarını kokladıklarında içinde idrar bulunan kabın başına oturmaları öğretiliyor.
Bu yoğun eğitim dönemi sonrasında, köpeklerden 36'sı mesane kanserli ve 108'i ise kanserleri olmayan kişilere ait idrar örneklerini koklayarak tanımaları isteniyor.
Her köpeğe 9 ayrı test uygulanıyor. Biri kanserli olduğu bilinen, diğerleri ise kanseri olmayan kişilere ait 7 idrar örneği önlerine konularak, köpeklerden kanserli olan idrar örneğinin yanına yatmaları isteniyor. Köpekler, 54 testin 22'sinde kanserli idrarı tanıyor. Başarı oranı yüzde 41 olarak bulunuyor. Bu oranın, sadece şansa bağlı olarak tanıma oranı olan yüzde 14'ten istatistiksel olarak anlamlı şekilde yüksek olduğunu hatırlatmak isterim.
Köpeklerden birçoğunun mesane kanserli olmayan bir hastaya ait idrarın yanına da yatmak istemeleri araştırmacıların dikkatini çekiyor ve sağlıklı olduğu bilinen bu kişi tepeden tırnağa araştırılıyor. Bu kişinin ultrasonografi ve mesane endoskopisi normal bulunuyor ama tomografisinde böbrek kanseri olduğu ortaya çıkıyor. Köpeklerin, henüz hastanın farkında bile olmadığı hiçbir belirtisi olmayan kanseri bile kokusundan tanımaları uzmanları hayrete düşürüyor.
Araştırmacılar, köpeklerin kanser hücreleri tarafından üretilen formaldehit, alken ve benzen gibi 'uçucu organik kimyasal maddelerin' kokusunu hissettiklerini düşünüyorlar.
Köpeklerin koku alma duyularının insanlara göre bir milyon kere daha fazla olmasının bilimsel olarak açıklaması var: Bir köpeğin burnundaki koku reseptörlerinin sayısı 40 milyar iken bu sayı insanlarda ancak 40 milyon kadar, insan burnunda koku alma bölgesinin genişliği 5 santimetrekare iken bu alanın köpeklerde 150 santimetrekaredir. Ayrıca, köpeklerin beyinlerindeki koku alma merkezinin alanı da daha büyük ve buraya ulaşan sinirlerin sayıları da daha fazladır.
Bu ilginç araştırma, gelecekte bazı kanserlerin, enfeksiyonların ve başka hastalıkların erken dönemde ve henüz klinik bir belirti ortaya çıkmadan tanınmasını sağlayabilecek bir ilk adım olarak tarihe geçiyor.
Amerika'da yapılan bir başka araştırmada ise 5 köpek, akciğer veya meme kanserli hastaların nefesleri koklatılarak eğitiliyor. Daha sonra 55 akciğer kanserli, 31 meme kanserli ve 83 kişiden oluşan kontrol grubunda yapılan testlerde köpeklerin meme kanserini yüzde 88, akciğer kanserini ise yüzde 97 oranında teşhis edebildikleri belirleniyor.Bir taraftan köpeklerin koku alma kabiliyetleri başta kanserler olmak üzere çeşitli hastalıkların teşhisi için araştırılırken diğer taraftan da insan burnunun hissetmediği kokuları algılayabilen çeşitli elektronik aletler geliştirilmesi gündeme geliyor.
Cleveland Kliniği'nde geliştirilen ve her biri farklı renkte bir boya ile kaplı ince polimer filmlerden oluşan bir aletle akciğer kanseri erken dönemde teşhis edilmeye çalışılıyor. Bu yöntem, akciğer kanserli hastaların nefeslerindeki uçucu organik bileşiklerin belirlenmesi esasına dayanıyor.
Akciğer kanserli hastaların nefeslerindeki etan, formaldehit ve asit aldehitleri lazer teknolojisi ile ölçerek erken teşhisi hedefleyen araştırmalar da umut veriyor.
Michigan Üniversitesi ise meme kanserinin nefes testiyle tanınması için uğraşıyor. Bu yöntemde normal ve meme kanserli hastalardaki farklı metabolitler belirleniyor.
Avustralyalı araştırmacılar labrador cinsi köpeklerin kalın bağırsak kanserli hastaları nefeslerini ve dışkılarını koklayarak erken dönemde tanıyabildiklerini ortaya koyuyorlar.
İsrailli uzmanların baş-boyun kanserlerinin bir nefes testiyle erken teşhisini sağlayan ve bilim dünyasında heyecan oluşturan araştırmaları da çok önemli. "Elektronik burun" adı verilen bu aletle yapılan çalışma, geç teşhis edilen ve bu yüzden de tedavisi yüz güldürücü olmayan bu kanserlerin henüz çok erken bir dönemde teşhis edilebilmelerini mümkün kılabilecek gibi görünüyor.