EN GÜZEL İSİMLER
ALLAHINDIR,
SİZ ONA BU İSİMLERLE
DUA EDİN
7-190
Dua ederken bu hataya düşerseniz şirke girebilirsiniz
;">
Farz ibadetlerimizin yanında dua yla taçlandırırız imanımızı. Her halimizi Allah’a arz ederek O’ndan ister, O’ndan bekleriz.
Ancak son zamanlarda dualarımıza birini vesile kılmak ile ondan medet ummayı birbirine karıştırır olduk.
Dua, kul ile Allah arasında özel bir iletişim halidir. Kulun en özel hallerini, ihtiyaçlarını, isteklerini Allah’a arz etmesidir. Peygamber Efendimiz’in (sas) tabiriyle ibadetin özü olan dua için Kur’an-ı Kerim’in Furkan Sûresi’nde “De ki: Sizin duanız olmasaydı Rabb’im size değer verir miydi?” buyurulur. Dua ederken kelimelerimizin yetmediği yerde Allah katında salih kulları, alim zatları isteklerimizin kabulüne vesile kılarız. Vesile, Kur’an-ı Kerim’in Maide Sûresi’nde de zikredilen bir kavram: “Ey iman edenler, Allah’tan korkup sakının ve (sizi) O’na (yaklaştıracak) vesile arayın; O’nun yolunda cihad edin, umulur ki kurtuluşa erersiniz.” Ancak son zamanlarda vesile kılmayla ondan medet ummayı birbirine karıştırır hale geldik.
Zaman'da yer alan habere göre;
Medet dilenecek ve
yardımına başvurulacak tek merci
Allahü Teâla’dır.
O’nun dışında medet umulan şahıs veli ya da peygamber dahi olsa bizzat onların şahsına müracaat etmede şirke düşme tehlikesi vardır.
Özellikle sınav zamanı öğrenciler,
düğün öncesi evlilik adayları ve
hastalıklarına şifa arayanlar,
akın akın
büyük zatların kabrine gider
ve dua eder.
Burada ettikleri dualarda
zikredilen kelimeler,
takınılan tavırlar
şirke düşmemek adına
oldukça önemli.
***Büyük zatlar vefat etmiş de olsa
vesile kılınabilirler ***
----ancak kabirleri başına
---ip veya
herhangi bir kumaş parçası bağlayıp
onlardan medet ummak caiz değil.
Nasıl vesile kılarız?
Duaya vesile kılmanın yollarından biri Allah’ın isimlerini duamızda zikretmek. Nitekim A’raf Sûresi’nin yüz sekseninci ayetinde
“İsimlerin en güzeli
Allah’ındır.
Öyleyse
O’na
bunlarla dua edin.”
7-180
buyuruluyor.
Dua ederken kelimelerin yetersiz kaldığı yerde vesile kıldığımız zatın duasıyla dua etmek de bunlardan biri. Peygamber Efendimiz’in duaları, Kur’an-ı Kerim’in geçmiş peygamberlerden naklettiği dualar, büyük velilerin duaları gibi. Diğer bir usûlse dualarımıza yaptığımız amel ve ibadetleri vesile etmek. Buhari’de kayıtlı ve ‘mağara’ hadisi olarak bilinen hadis-i şerifte Peygamberimiz’in (sas) anlattığı bir olay var. İslamiyet’ten önce yolculuğa çıkan üç arkadaş, sığınmak için girdikleri bir mağarada mahsur kalır. Kurtulmak için üçü de işledikleri salih amelleri vesile kılarak dua eder. Sonunda mağaranın kapısı açılır.
Büyük zatları duamıza vesile kılmak en çok başvurduğumuz dua şekli. Buhari’den rivayet edilen bir diğer hadiste Hz. Ömer’in (ra) yağmur duasında Hz. Abbas’ı (Peygamberimiz’in amcası) vesile ederek şöyle dua ettiği zikrediliyor: “Allah’ım, biz Peygamber’in amcasını Sana vesile kılıyoruz, bunun için bize yağmur yağdır.”
Duanın altına büyük zatların imzasını attırmak
İlahiyatçı Ömer Faruk Şentürk, duaya birini vesile kılmakla ondan medet ummak arasındaki sınırı şöyle anlatıyor: “Bir kişinin bir peygamber veya Cenab-ı Hakk’ın nezdinde makbul bildiği bir Hak dostunun sözleriyle Allah’ın dergahına yönelmesinin ve müracaat etmesinin hiç mahzuru yok. Bu o büyük şahsiyetlerin sözleriyle Hakk’ın kapısına yönelir ve müracaat eder ve yaptığı dualarının altına da adeta o salahiyetli zata imza attırır. Üstad Bediüzzaman Hazretleri, kendi muhasebesini yaparken, zatına çok yakışan büyük bir tevazuyla “İlahî, günahlar dilime kilit vurdu, isyanların çokluğu belimi büktü, gafletin dehşeti sesimi kıstı; fakat yine de Senin kapına geldim. Günahlarla âlûde halimle değil, efendim Abdülkadir Geylânî Hazretleri’nin Hakk katında makbul ve kapıcı tarafından tanınan sesiyle Senin kapının tokmağına dokunuyorum!” demesi böyle bir şeydir. Ancak istenecek her şey Allah’tan istenmeli. Başkalarından, bu peygamber ve veliler dahi olsa, bir şey dilenmek asla doğru değildir. Bu şirke girer. Mesela Hz. Eyyûb el Ensari’nin kabrine gidip şifa için onu vesile kılarak dua edilebilir. Ama ‘Hz. Eyyûb’a gittik ve şifa bulduk’ demek yanlış. Çünkü şifa yalnız Allah’tandır. Cenab-ı Allah nimetlerini ulaştırmada birtakım kullarını aracı kılmış. Rahmet, önce Efendimiz’e, O’ndan da bize gelmiştir. O yüzden medet umulacak merci Allah’tır.”
|