Gülay Pınarbaşı yazdı...
DNA'nın yapısını evrimci dogmalarla yorumlamak isteyen bilim adamları, Collins'in keşfinin ardından müthiş bir çıkmaza girdiler. Canlılığın kökenini rastlantılarla açıklama gayreti, hücrenin yapısının en temelindeki DNA molekülünün varlığına tutarlı bir izah getiremedi. Genetik bilimindeki ilerlemeler, nükleik asitlerin yani DNA ve RNA keşfi, teori için yepyeni çıkmazlar oluşturdu.
Burada DNA'nın yapısı ve işlevi hakkında çok temel birkaç bilgi vermek yerinde olur:
Vücuttaki 100 trilyon hücrenin herbirinin çekirdeğinde bulunan DNA adlı molekül, insan vücudunun eksiksiz bir yapı planını içerir. Bir insana ait bütün özelliklerin bilgisi, dış görünümden iç organlarının yapılarına kadar DNA'nın içinde özel bir şifre sistemiyle kayıtlıdır.
Bir organa ya da bir proteine ait olan DNA üzerindeki bilgiler, gen adı verilen özel bölümlerde yer alır. Örneğin göze ait bilgiler bir dizi özel gende, kalbe ait bilgiler bir dizi başka gende bulunur. Hücredeki protein üretimi de bu genlerdeki bilgiler kullanılarak yapılır. Proteinlerin yapısını oluşturan aminoasitler, DNA'da yer alan üç nükleotidin arka arkaya sıralanmasıyla ifade edilmiştir.
Orta büyüklükteki bir protein molekülünün işlevini doğru olarak yerine getirebilmesi için DNA'daki doğru şifreyle üretilmesi gerekmektedir. Bu orta büyüklükteki protein için doğru dizilim ihtimali 10620'de birdir. Unutulmamalıdır ki 10'un yanına sadece 11 tane sıfır geldiğinde ortaya çıkan sayı bir trilyonu ifade eder. 10620'de birlik ihtimalin anlamı 0 ihtimaldir.
Evrim teorisi moleküler düzeyde hiçbir iddiasını ispatlayamadı. Elde edilen bilimsel deliller ise tesadüfün asla DNA gibi kompleks bir yapıyı oluşturamayacağını, DNA'nın bizlere çok yüksek bir Akıl'ı işaret ettiğini ortaya koydu. Bundan dolayıdır ki Francis Collins DNA ile ilgili yaptığı büyük buluşun ardından "Allah'ın Dili" isimli kitabını kaleme almıştır.
Kitabı ile ilgili olarak Time dergisine konuşan Collins , 30 yıl öncesine kadar ateist olduğunu ancak artık Allah'a inandığını şu şekilde söylemiştir :
Allah'ın var olduğuna dair rasyonel bir temel var ve bilimsel gelişmeler insanı Allah'a daha da yaklaştırıyor. Laboratuvarda çalışırken Allah'ı hissettim. Kesinlikle bizden daha büyük bir güç var ve ben O'na inanıyorum. DNA'nın şifresini çözmek beni Allah'a biraz daha yakınlaştırdı. Hastalıktan kırılan insanlar gördüm. Bilim onlardan umudunu kesmişti. Ama mucizevi olarak hayata döndüklerini gördüm. Bu da Allah'ın işidir"
İnsan genini çözmenin kendisine Allah'ın eserini görme fırsatı verdiğini söyleyen Collins, "Önemli bir buluş yaptığınızda o bilimsel çoşku anını yaşarsınız, çünkü onu araştırmış ve keşfetmişsinizdir. Keşfettiğim şey öyle bir şeydi ki, bu bilgiye daha önce hiçbir insan sahip olamamıştı. Fakat Allah onu her zaman biliyordu" demiştir.
Bu durum tüm bilim adamlarının evrim teorisine inanmak zorunda olduklarını iddia eden darwinist bilim adamlarına verilmiş çok önemli bir cevaptır. Tarih boyunca evrim teorisine inanmayan, Allah'a güçlü bir şekilde iman eden Einstein, Kepler, Newton, Bacon, Pascal, Leewenhoek, Faraday, Morse, Cuvier, Joule, Mendel, Pasteur, Lemaitre, Planck gibi bilim adamları yaşamış, bu kişiler insanlık tarihi açısından çok önemli buluşlar yapmış ve bu buluşlarıyla Allah'ın sonsuz gücünü tasdik etmişlerdir. 2009-05-19
Gülay Pınarbaşı yazdı...
DNA'nın yapısını evrimci dogmalarla yorumlamak isteyen bilim adamları, Collins'in keşfinin ardından müthiş bir çıkmaza girdiler. Canlılığın kökenini rastlantılarla açıklama gayreti, hücrenin yapısının en temelindeki DNA molekülünün varlığına tutarlı bir izah getiremedi. Genetik bilimindeki ilerlemeler, nükleik asitlerin yani DNA ve RNA keşfi, teori için yepyeni çıkmazlar oluşturdu.
Burada DNA'nın yapısı ve işlevi hakkında çok temel birkaç bilgi vermek yerinde olur:
Vücuttaki 100 trilyon hücrenin herbirinin çekirdeğinde bulunan DNA adlı molekül, insan vücudunun eksiksiz bir yapı planını içerir. Bir insana ait bütün özelliklerin bilgisi, dış görünümden iç organlarının yapılarına kadar DNA'nın içinde özel bir şifre sistemiyle kayıtlıdır.
Bir organa ya da bir proteine ait olan DNA üzerindeki bilgiler, gen adı verilen özel bölümlerde yer alır. Örneğin göze ait bilgiler bir dizi özel gende, kalbe ait bilgiler bir dizi başka gende bulunur. Hücredeki protein üretimi de bu genlerdeki bilgiler kullanılarak yapılır. Proteinlerin yapısını oluşturan aminoasitler, DNA'da yer alan üç nükleotidin arka arkaya sıralanmasıyla ifade edilmiştir.
Orta büyüklükteki bir protein molekülünün işlevini doğru olarak yerine getirebilmesi için DNA'daki doğru şifreyle üretilmesi gerekmektedir. Bu orta büyüklükteki protein için doğru dizilim ihtimali 10620'de birdir. Unutulmamalıdır ki 10'un yanına sadece 11 tane sıfır geldiğinde ortaya çıkan sayı bir trilyonu ifade eder. 10620'de birlik ihtimalin anlamı 0 ihtimaldir.
Evrim teorisi moleküler düzeyde hiçbir iddiasını ispatlayamadı. Elde edilen bilimsel deliller ise tesadüfün asla DNA gibi kompleks bir yapıyı oluşturamayacağını, DNA'nın bizlere çok yüksek bir Akıl'ı işaret ettiğini ortaya koydu. Bundan dolayıdır ki Francis Collins DNA ile ilgili yaptığı büyük buluşun ardından "Allah'ın Dili" isimli kitabını kaleme almıştır.
Kitabı ile ilgili olarak Time dergisine konuşan Collins , 30 yıl öncesine kadar ateist olduğunu ancak artık Allah'a inandığını şu şekilde söylemiştir :
Allah'ın var olduğuna dair rasyonel bir temel var ve bilimsel gelişmeler insanı Allah'a daha da yaklaştırıyor. Laboratuvarda çalışırken Allah'ı hissettim. Kesinlikle bizden daha büyük bir güç var ve ben O'na inanıyorum. DNA'nın şifresini çözmek beni Allah'a biraz daha yakınlaştırdı. Hastalıktan kırılan insanlar gördüm. Bilim onlardan umudunu kesmişti. Ama mucizevi olarak hayata döndüklerini gördüm. Bu da Allah'ın işidir"
İnsan genini çözmenin kendisine Allah'ın eserini görme fırsatı verdiğini söyleyen Collins, "Önemli bir buluş yaptığınızda o bilimsel çoşku anını yaşarsınız, çünkü onu araştırmış ve keşfetmişsinizdir. Keşfettiğim şey öyle bir şeydi ki, bu bilgiye daha önce hiçbir insan sahip olamamıştı. Fakat Allah onu her zaman biliyordu" demiştir.
Bu durum tüm bilim adamlarının evrim teorisine inanmak zorunda olduklarını iddia eden darwinist bilim adamlarına verilmiş çok önemli bir cevaptır. Tarih boyunca evrim teorisine inanmayan, Allah'a güçlü bir şekilde iman eden Einstein, Kepler, Newton, Bacon, Pascal, Leewenhoek, Faraday, Morse, Cuvier, Joule, Mendel, Pasteur, Lemaitre, Planck gibi bilim adamları yaşamış, bu kişiler insanlık tarihi açısından çok önemli buluşlar yapmış ve bu buluşlarıyla Allah'ın sonsuz gücünü tasdik etmişlerdir.