1500'LÜ YILLARDA İNGİLTERE
*1500'lü yıllarda İngiltere'de bazı işler şöyle yapılıyordu:*
- İnsanların çoğu Haziran'da evleniyordu. Çünkü senelik banyolarını Mayıs
ayında yapıyorlar, Haziran'da henüz daha çok kötü kokmuyorlardı. Ama yine de
kokmaya başladıkları için gelinler vücutlarından çıkan kokuyu bastırmak
amacıyla ellerinde bir buket çiçek taşıyordu.
- Mayıs ayında yapılan banyolar, içi sıcak suyla doldurulmuş büyük bir
fıçıdan meydana geliyordu. Evin erkeği temiz suyla yıkanma imtiyazına
sahipti. Ondan sonra oğulları ve diğer erkekler, daha sonra kadınlar, sonra
çocuklar ve en son olarak da bebekler aynı suda yıkanıyordu. Su o kadar çok
kirleniyordu ki; İngilizce'deki "Banyo suyuyla birlikte bebeği de atmayın!"
*(Don't throw the baby out with the bath water!)* deyimi buradan
gelmektedir.
- Yemek pişirme işlemi her zaman ateşin üzerine asılı durumdaki büyük bir
kazanın içinde yapılıyordu. Her gün ateş yakılıyor ve kazana bir şeyler
ilâve ediliyordu. Çoğu zaman sebze yeniyor, et pek bulunmuyordu. Arada
sırada akşam yahni yenirse artıklar kazanda bırakılıyor, gece boyunca
soğuyan yemek ertesi gün tekrar ısıtılarak yenmeye devam ediliyordu. Bazen
bu yahni çok uzun süre kazanda kalıyordu. "Bezelye lapası sıcak, bezelye
lapası soğuk, kazandaki bezelye lapası dokuz günlük" *(Peas porridge hot,
peas porridge cold, peas porridge in the pot nine days
old.)*tekerlemesinin aslı budur.
- Bazen domuz eti buluyorlar o zaman çok seviniyorlardı. Eve ziyaretçi
gelirse domuz etlerini asarak onlara gösteriş yapıyorlardı. Birisinin eve
domuz eti getirmesi zenginlik işaretiydi. Bu etten küçük bir parça keserek
misafirleriyle oturup paylaşıyorlardı. Buna "yağ çiğnemek" *(Chew the
fat)* adı veriliyordu.
- İngiltere küçük olduğu için, bazı yerlerde insanlar ölülerini gömecek
yer bulamamaya başlamıştı. Bunun için eski mezarları kazıp tabutları
çıkarıyor, kemikleri bir "kemik evi"ne götürüyor ve mezarı yeniden
kullanıyorlardı. Tabutlar açıldığında her 25 tabutun birinde iç tarafta
kazıntı izleri olduğu görüldü. Böylece insanların diri diri gömüldüğü ortaya
çıktı. Bunun için cesetlerin bileklerine bir ip bağlayıp bu ipi tabuttan
dışarıya taşıyarak bir çana bağlıyorlardı. Bir kişi bütün gece boyu
mezarlıkta oturup zili dinlerdi. Buna, "mezarlık nöbeti" *(graveyard
shift)* denirdi. Bazıları zil sayesinde kurtulur (Saved by the bell);
bazıları da "ölü zilci" *(dead ringer)* olurdu.