Allah`ın verdiğiyle
bitki,
hayvan
hatta
insan
yapabiliriz.
Müslümanların 8-16. yüzyılları arasında tüm ilim dallarında önemli buluşlara imza attığını belirten dünyaca tanınmış İslami İlimler uzmanı Prof. Dr. Fuat Sezgin, `dünya bilimler tarihi yeniden yazılmalı` dedi. Modern dünyanın oluşumunda İslam alimlerinin büyük emeği olduğunu söyleyen Sezgin, `İslam medeniyetinin gerilemesinin nedeni din değildir` dedi
Dünyaca tanınmış
İslami İlimler uzmanı Prof. Dr. Fuat Sezgin Dünyanın en önde gelen bilim tarihçilerinden Prof. Dr.
Fuat Sezgin, 24 Ocak 1924 tarihinde doğdu. Sezgin,1951 yılında
İstanbul Üniversitesinde doktora derecesini; 1954 yılında yine aynı üniversitede doçentlik derecesini almıştır. 1966 yılında
Frankfurt Üniversitesi`nde profesör olmuştur. Prof. Sezgin, İslam dünyasındaki belli başlı kütüphaneleri tarayarak şimdiye kadar bilinmeyen pek çok sayıda el yazma eseri gün ışığına çıkarmış, derlediği kaynaklardan yararlanarak şu ana kadar 12 cildi bulan dev bir eser yazmıştır. İslam biliminin katkılarını somut olarak gözler önüne sermek için Müslümanların buluşlarının sergilendiği bir müze kurmuştur. ME`
MUN DÖNEMİNİN HARİTASI Goethe üniversitesinde İslam bilim tarihi müzesi kuran Sezgin, burada, müslüman bilimadamlarının geliştirdiği araç-gereçleri yeniden üreterek sergilenmesini sağladı. Bu yerküre, miladi 8. yüzyılda
Halife Me`mun döneminde hazırlanan haritanın bir benzeri ve aynı müzede sergileniyor.
RÖPORTAJ:
TURAN KIŞLAKÇI Modern bilimin temelini Müslümanlar attı diyebilir miyiz? Modern ilimlerin temelini Müslümanlar oluşturdu demiyorum. Bu bir bakıma doğru. Fakat, ben ilimler tarihine bir bütün olarak bakıyorum. Bilimler tarihi bütün bir insanlığın tarihidir. Bunda birçok kültür merkezleri zaman zaman faal olarak ortaya çıkar. Bir kısmı pasif olarak kalıyor. Ancak, faal olarak ortaya çıkan kültür merkezlerinin yerleri, ilim adamlarının dikkatini celbediyor. Modern bilimlerin ortaya çıkış realitesini izah etmeye çalıştığınız zaman, İslam kültür dünyasının bilim dünyasında yaratıcı bir yeri olduğunu görürsünüz. İslam bilimlerinin ortaya çıkışının da birçok sebebi var. Ondan evvel Yunanlıların, İranlıların,
Hindlilerin büyük payı olmamış olsaydı, Müslümanların ilim tarihi diye bir şey olamazdı. Yani sıfırdan başlayamazlardı. Bu Yunanlılar için de geçerli.
İlimler tarihinde Yunanlılara da büyük yer ayırıyorsak bunu gözardı etmememiz lazım. Yunanlılar da sıfırdan başlamadılar. İlimler tarihinin muayyen bir noktasından başladılar. Yunanlılar aldıkları ilimleri büyük miktadra sistamatize ettiler ve tertiplediler. Onlara büyük borcumuz var, bunu inkar etmemek lazım. Yunanlılar büyük iş yaptılar. Ondan 800-1000 yıl sonra onlarda duraklama dönemi yaşadı. Artık yeni bir merhalenin başlaması için, yeni bir muhitin ortaya çıkması, yeni bir ruhun gelmesi ve yeni şartların oluşması gerekiyordu. İşte onların duraklamasından 700 yüzyıl kadar sonra İslam ortaya çıktı. Yunanların duraklamaya girmesiyle ilimler tamamen durmuş değildi. Küçük çapta ilerliyordu. Özellikle
Akdeniz havzası içerisinde çok büyük kültür merkezleri vardı. Fakat, bunlar büyük bir yaratıcı hamlede bulunamıyorladı. İşte
İslamiyet`in gelişiyle böyle bir muhit oluştu. İslam tüm kültür merkezlerini kendi içerisinde topladı. Bu ilimlerin temsilcilerini bağrına basan İslamiyet onlara hiçbir zaman ecnebi muamelesinde bulunmadı. Onlara büyük bir tolerans gösterdi. Burada dinin kendisi bizzat yaratıcı kuvveti verdi. İlmi teşvik etti. Bazıları İslam`ın menfi rol oynadığı iddiasında bulunuyorlar fakat bunun hiçbir tarihi realitesi yok. Bunları bir tarafı bırakalım. İslam`ın ilme karşı büyük bir teşviki var. İlme karşı büyük bir susama vardı. Düşünebiliyor musunuz, çölden gelen bedeviler, bir anda ilme önem veriyor ve okur-yazar oluyorlar. Benim kanaatime göre, 8. yüzyılın sonlarına doğru İslam dünyasında gelişen okuma-yazma oranı, tüm dünyadaki toplumların okuma-yazma oranından daha fazla idi. Bir yüzyılda İslam kültür dünyası böyle hamle kazandı. Artık ilmin bütün yolları açılmıştı. İlmi her yerden almaya hazırdılar.
İskenderiye, Antakya ve
Şam mektepleri gibi ilmin eski merkezleri birden bire İslam dünyasının içerisinde kaldı. Öte yandan, 8. yüzyılın ortalarından dönemin halifeleri Hind medeniyeti ile tanışıyorlar. Onlarla temasa geçiyorlar.
Abbasi Halifesi el
Mem`un, İslam`ın 150. yılında Hind medeniyetinden birçok ilim adamını, astronomları, doktorları,
Bağdat`a davet etti.
Hintlilerin büyük astronomi ve matematik kitabı
Siddhata`yı,
Arapça`ya 1 veya 1.5 yıl içinde çevirdi. Yunanlıların tanımadığı sıfır sayısı ve trigonometrik elamanlar, böylece İslam dünyasına girdi. Bu Müslümanlar için büyük bir girişti. Müsbet tecessüs unsuru ilimlerde çok önemlidir. Hicri 2. yüzyılın sonlarına doğru Halife, bir alimi
Hindistan dinleri üzerine kitap yazması için bölgeye gönderiyor. Bunu iyi okuyun ve buradaki toleransa bakınız. Tüm bu gelişmelere rağmen İslam dünyasının gerileme nedeni olarak din gösteriliyor. Bu konuda ne dersiniz? Hayır, katiyen. Eğer öyle olsaydı kabul etmek zorunda kalırdım. Ama öyle değil.
Din bilimi teşvik etti. Bugün Müslümanlara düşen görev tarihlerini çok iyi bir şekilde ortaya koymak. Gerileyişin nedeni din değildir. Başka tarihi sebepler var. Müslümanları yanlış düşünce ve kompleksten kurtarmak lazım. Müslümanların kimya, fizik, fizik, tıp, sosyoloji ve tarih alanında ortaya koyduklarını kimse bilmiyor. Biliyorum diyenlerin de bilgisi yarım yamalak. Bundan dolayı modern tarihi yeniden yazılmalı. Herkes İslami ilimlerin dünyaya kazandırdıklarını bilmeli. Genetiğin babası
Cabir Bin Hayyan`Modern bilime` yön veren Müslümanların önemli çalışmalarından örnekler verebilir misiniz? Evvela şunu belirteyim. Bir ilim diğer sahalardaki ilimlerin desteği olmadan büyük çapta bir tekamül gösteremez. Eğer bir kültür merkezinde bütün sahalarda şartlar müsaitse, tüm alanlar birden bire gelişir. İslami ilimler hakkında az bilgisi olanlar, İslam medeniyeti sadece astronomi ve matematikte çok iyiydi diyorlar. Fakat bu doğru değil. İslam medeniyeti her ilim dalında büyük gelişme göstermiştir. Her şeyde zirveydi. Şimdi diyorsunuz ki, bu konuda misaller zikredin. Hangi konuda zikredeyim. Her ilim dalında onlarca örnek verilebilinir. Fakat burada önemli olan şu. İlimlerde önemli olan bazı prensipler vardır. Bun prensipler ne zaman ortaya çıktı, bilim adamını bunlar ilgilendirir. Örneğin Müslümanlar, nazariye (kuram) ile tecrübe (deney) arasında muvazeneyi ifade eden bir mefhum ortaya çıkardılar. Buna `
Mizan` adını verdiler. Daha sonra İslam bilginlerinden Farabi geliyor ve diyor ki, tecrübe (deney) ile nazariye (kuram) de yeterli değil.
Muhayyile(imge) de önemlidir diyor.
*Önce tahayyül edeceksiniz.
Muhayyilenizde birçok şeyi yaratacaksınız.
*Sonra da nazariyeyi kuracaksınız.
Böylece nazariye sizi tecrübeye sevkedecektir.
*İşte bir ilimin oluşması için bunlar önemli.
Tıp, fizik, astronomi, felsefe alanında yaklaşık
200 eser kaleme alan Cabir b.
Hayyan
----------------------------------------------------
*
aynı zamanda bugün bildiğimiz
genetiğin babasıdır da.
----------------------------------
Hayyan şöyle diyor:
`Allah bize fiziki kanunlar vermiştir.
Bunlarla bitki, hayvan hatta insanın benzerini yapabiliriz.
Allah beşere öyle kabiliyetler bahşetmiş
ki, bununla beşer kainattaki tüm sır perdelerini çözmeye muktedirdir.`
Bu sözler 8. yüzyılın ikinci yarısında yaşamış olan ve
atomun parçalanabileceğini ilk bulan alim
Cabir bin Hayyan`a aittir.
Müslüman alimlerin eserleri intihal edildi Batı`nın İslam dünyasındaki bilimi görmezlikten gelmesinin nedeni nedir, sizce? İslamiyet ortaya çıkışının 2. yüzyılında
İspanya`ya (
Endülüs) ayak bastı. İslamiyet İspanya`ya ayak basmasıyla kendi kaderini çizdi. Yeni bir dinin temsilcisi olarak oraya gitti. İnsanları ilmiyle dehşete düşürdü. Orada yaşayan Hıristiyan ve Yahudileri etkiledi. İslam oraya girmesiyle onların şuur sahalarına girmişti. Bu onları uyandırdı ve
Haçlı seferlerine itti. Bir kördüğüm şeklinde olsa da, papazlar, Müslüman alimlerin kitaplarını
Latince`ye tercüme ederek bilimsel gelişmenin ilk adımlarını atıyorlardı. Yahudiler ağırlıkta olmak üzere, tercümeyi papazlar yapıyordu. Çünkü Avrupa`da başka okuma yazma bilen yok gibiydi. Bu arada, Batı bilimini sanıldığının aksine din adamlarına borçlu.
Avrupalılar;
Sicilya ve Endülüs`te tercüme edilen İslam bilginlerinin eserlerini kaynak göstermeden intihal ediyorlardı. Eserlerin isimlerini değiştiriyorlardı. Bu yüzden Batı uygarlık ve biliminin temeli aradaki İslam bilimi atlanarak ondan önceki yüksek medeniyet olan Yunanlılara izafe ediliyor. Örneğin 13. yüzyılda yaşayan Raymondus Lullus adındaki papaz, az Arapça bilmesine rağmen, Avrupa`da Arapça eğitim veren veren merkezler kuruyor ve Müslümanları kendi silahları ile vuralım diyordu. Kitaplar yazıyor ve büyük bir alim olarak geçiniyordu. Fakat, bundan 50 yıl önce ortaya çıktı ki, bu adamın 70`e yakın eserinin hepsinin
Arapçaları vardı. Yani bunların hepsi Arapça`dan tercüme edilmişti. Müslümanlar Yunanlılardan ilim aldılar. Düşmanımızdan ilim alıyoruz diye bir düşünceleri yoktu. Örneğin,
Müslümanlar Aristo için `
Muallimul Evvel` tabirini dahi kullanıyorlardı.
<<<
TIKLAYIN